Süre                : 1 Saat 36 dakika
Çıkış Tarihi     : 10 Eylül 1971 Cuma, Yapım Yılı : 1971
Türü                : Komedi
Ülke                : Fransa,Nijer
Yapımcı          :  Les Films de la Pléiade
Yönetmen       : Jean Rouch (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Jean Rouch (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Damouré Zika (IMDB)(ekşi), Lam Dia (IMDB), Illo Goudal (IMDB), Safi Faye (IMDB)(ekşi), Ariane Bruneton (IMDB), Jacques Chabot (IMDB), Moustapha Alassane (IMDB), Michel Delahaye (IMDB), Philippe Luzuy (IMDB)

Petit à petit (~ Little by Little) ' Filminin Konusu :
Petit à petit is a movie starring Damouré Zika, Lam Dia, and Illo Goudal. An African travels to Paris to learn about the construction of tall buildings, but is soon taken up with the oddities of French life.


  • "gerçek fazlasından kırpılıp fantazi nesnesi haline sokulan, küçük arzu parçacıkları. tadına doyum olmaz."
  • ""farklı bir şey istiyorum. bu değil, hayır bu hiç değil. beni anlamıyorsunuz." - jacques ağaoğlu"
  • "ulaşılmaz arzu nesnesidir, yerine ne koyarsak koyalım ona ulaşmanın tek yolu onu öldürmektir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    lacan *a göre aynadaki benliğin tarifi,
    aynada görülen bedensel bir bütünlük, tamlık yanılsaması yaratan öteki, ben’in temelidir. bu ilk, “öteki”, lacan’a göre “küçük” öteki’dir küçük “a” ile autre olarak yazılmaktadır. zamanla çocuk başka küçük öteki’ler de algıladığında; bu algılar bedensel tamlık yanılsamasını bozar, parçalanmaya, eksik’e saldırganlık tepkisiyle karşılık verir. ancak tüm bu öteki’ler imgesel düzeyde varolurlar. büyük “a” ile yazılan öteki , simgesel düzendir. subje küçük öteki ile imgesel düzende karşılaşıp bir ben inşa etmeye başladıktan sonra, kelimenin psişik ve gramatik anlamında bir “özne” olabilmesi için, simgesel düzende de büyük öteki ile karşılaşmak zorundadır. büyük öteki, oradan dışarıdan biryerden kendimize bakarak, kendimizi olmak istediğimiz gibi gördüğümüz konumdur.

    küçük öteki, bir tür "ayna ayna söyle bana benden güzel var mı dünyada? " sorusunu sorduğumuz yer ve zaman
    büyük öteki ise " kendimize toz kondurmadığımız " yerdir,zamandır,hayaldir.

    agresyon masal da olsa mevcut. kraliçe aynayı kırar. ayna kırılması uğursuzluk getirir. uğursuzluklar ölene dek ardarda devam eder. benlik gücenir, küser, konuşmaz, sonra konuşur,açılır, sorar, iyice burnu sürtülür, traşlanır.

    öteki ismi üzerinde öte içerdiğinden. ötelenir.ötelenemeyen küçük ötekisinde kalır. agresyonda kalır, büyük ötekisinde kalır. ötesine geçmek, ötelenmek ,aynaları kırmamak, kendine çok düşmemek yeğdir.
    (bkz: kime göre neye göre)
    (bkz: jacques lacan)
    (bkz: zizek)
    (bkz: panoptik)
    (bkz: bakış)
    (bkz: autre)
    (bkz: öteki)
    (bkz: anamorfoz)
    (bkz: benlik hesaplaşması)


    (nojoke - 6 Ekim 2006 00:33)

  • comment image

    lacan psikanalizinin ve onun izinden giden zizek politik ontolojisinin ana kavramlarından biridir. objet petit a sadece benlik için değil bizlik(yani topluluk) kurulumu için de ana unsurdur.

    her özne ya da bizlik algısı, öteki üzerinden kurulur. çocuklukta babanın yasası(yani lacancı anlamda kültür) ile ilk karşılaşma anı bir hayal kırıklığı(eng. frustration) anıdır. ideal nesne yani mutlak hazza işaret eden anne'den kopuştur. bu kavramların hepsi simgesel yani kültürel anlamda bir gerçekliktir. topluluğun "biz" algısı da, farklı öznelerin bir arada yaşamaları sebebiyle bir hayal kırıklığıdır. çünkü beraber yaşam, hiç kuşkusuz, hazzın sınırlandırılmasını da getirir. peki, bu hayal kırıklığına rağmen "bizlik" algısıyla özdeşleşme nasıl olacaktır? bu noktada objet petit a devreye girer.

    objet petit a bir arzu nesnesidir. hayal kırıklığı ve anlamsızlık üzerine kurulmuş "bizlik" ile özdeşleşmeyi sağlar ve mutlak hazzın çekiciliğini unutturur. tikel ve anlamsız olanı anlamlı ve evrensele dönüştürür. elbette bu da simgesel düzeyde gerçekleşen bir değişimdir. ancak objet petit a ya da zizek'in adlandırmasıyla ideolojinin yüce nesnesi, özdeşleşmeyi sağlamayamadığı taktirde, üzerinde durduğu ontolojik boşluğa çöker. topluluğun beraber yaşama şansı kalmaz. "bizlik" algısı yıkılır.

    peki, özneler ile objet petit a arasındaki özdeşleşmeyi sağlayan hisler nedir? freud benzer bir durumda libido kavramsallaştırmasını yapmıştı. yani ideal nesne ile aradaki bağın cinsel sevgi bağı olduğunu söylemişti. babanın yasası(hazları sınırlayan, özneyi sosyalleştiren yasa) ile karşılaşmadan önce, anne nesnesine(yani mutlak hazzı sağlayan nesne) duyulan cinsel isteğin ta kendisiydi libido. yani mutlak haz döneminden kalan, öznenin temelindeki duygu olan bir şeydi libido. lacan ise libido yerine jouissance kavramını kullanır. jouissance sadece cinsel isteği değil, hayal kırıklıklarını da içerir. çünkü lacan'a göre benliğin ve bizliğin kuruluşunda, haz arayışının yanı sıra hayal kırıklıkları da söz konusudur. bu yüzden "bizlik" algısını oluşturan bireylerin hem birbirleriyle hem de objet petit a ile özdeşleşmeleri, hayal kırıklıkları ile de söz konusu olur. sonuç olarak özdeşleşme süreci, jouissance'ın kuvvetliliğine göre söz konusu olacaktır.


    (protector - 29 Mayıs 2014 13:15)

  • comment image

    uzun süredir takip ettiğim bir yazar. ama son olarak eylül cansın ile ilgili yazdığı entry beni hayal kırıklığına uğrattı. eylül cansın'ın intiharıyla ilgili bir sürü homofobik entry yazıldı. bunların bir sürüsü de kendinden menkul homofobikler tarafından karalanmıştı. ama objet petit a, direkt olarak "canım homofobik boş ver ya” diye kestirip atacağın biri değil.

    ama objet petit a'nın enrtysinden yola çıkarak söylenebilecek olan, ya kendisi derin bir homofobik çıkmaz içerisinde ya da cinsiyetçiliğin okuyarak, bilgi ile giderilmediğini, aksine bazen bu edimlerle de beslendiği gerçeğidir. ve derin psikanaliz okumalarının fazla etkisinden kalma durumu da buna eklenebilir. son olarak ve bence daha kötüsü derin bir vicdan sorunu da var entryde.

    “[intihar ile ilgili] geride kalanın, sorumluluk hissedenin ve duyarlı olanın nevrotik suçluluğa da kayan hislerini bir kenara bırakırsak burda toplumsal olan çok az şey var” demiş. yani bir insanın objet petit a’nın çok önemsediği “organ eklediği ya da kestirdiği” için karşılaştığı sembolik ve doğrudan şiddete dayanamayıp intihar etmesi üzerine insanların utanç duyması, üzülmesi “nevrotik suçluluk” oluyor.

    “cinsiyet değiştirerek zevkin öbür yakasına geçmeye çalışmak, zevkin önündeki kastrasyon bariyerini organ vasıtasıyla yoksaymak.. psikoz bundan başka birşey değil”. eşcinselliği hastalık kategorisine koyan freud’un, 21. yüzyıl hali olan bir cümle. ama biyolojik cinsiyete bu kadar değer vermek ciddi bir problem. kendisinin kitap tavsiyesine ben de bir yazar önereyim. mümkünse judith butler okusun. cinsiyet belası’ndan başlayabilir.

    kendisi de bu intiharın toplumsal bir histeri olduğunu söylüyor, ama akabinde “kendi bunu göze almış”a gelecek cümleyi de ihmal etmiyor: “cinsiyet değiştirmenin de intihar kadar kesin bir inanç olduğunu ve "beni yaşatmadılar"ın "yaşayamıyorum"un yansıtılması olduğu söylenebilir”.

    “yanlış cinsiyette doğduğuna inanmak ve bunu "düzeltmek" zaten varolan toplumsal yapının da tersine çevrilmesi demektir” demiş. varolan toplumsal yapı, cinsiyeti kuran en önemli mefhum. cinsiyet kurulan bir şey ve cinsiyet, bir cinsel kimliğin performe edilmesiyle sürekli bir yeniden kurulum süreci. yazarın dediği “varolan toplumsal” yapı da yok. eşcinselliğin tüm tarih boyunca olduğunu, günümüzdeki gibi heteroseksüel bir bölünme etrafında şekillenen ikili bir cinsiyet algısı da gayet moderniznist bir zamansallığa sahip. tüm tarihi kesen cinsiyetler de yok. (bkz: cinselliğin tarihi)

    zaten yazar için eylül cansın’ın intiharı/öldürülmesi gayet teknik bir mevzu: “transeksüel özne, gerçekleştirdiği düzeltmeden sonra yeni çevresiyle uyum içinde yaşayabilir ya da yaşayamaz. eylül cansın yaşayamayanlardan olmuş”. allahtan orman kanunları, doğal seleksiyon üzerinden açıklamaya gitmemiş.

    “[bu trans intiharlarının] toplumsal baskı bunun çok az bir kısmında var… tüm bunlar konusunda alakasız bir sürü suçlamaya girişmenin nevrotik bir sorumluluktan öte anlamı da yok. "öyle olsaydı böyle olmazdı" türünden koşullu cümlelerin çok ötesinde duran bir yapı transeksüellik” demiş. azıcık vicdan diyorum. neredeyse intihar ettiği için eylül cansın’ı topluma şiddet uyguladı ve/veya suçlu ilan edecek. kendisine söylemek lazım. burası türkiye, isviçre değil. baskıyı tartışmaya bile lüzum yok.

    suçluyu da bulmuş, vicdanını da rahatlamış:

    “cinsel kimlik problemlerinin de ötesinde olan bir reddediş, başka türlü olduğunda (organ eklendiğinde ya da kesildiğinde) zevke ulaşılacağına dair kesin inanç. dünya herkese dokunur ama kesin inançlılara hafifçe dokunduğunda bile böylesi sonuçlara yol açabilir çünkü tüm o eski cezalandırılmışlık sanrıları geri gelir her hayalkırıklığıyla birlikte. yaşamı yoksaymanın tam dibinde duran bu haldeki biri için ölümü seçmek sıradışı değil.”

    tüm entry:

    "geride kalanın, sorumluluk hissedenin ve duyarlı olanın nevrotik suçluluğa da kayan hislerini bir kenara bırakırsak burda toplumsal olan çok az şey var. cinsiyet değiştirerek zevkin öbür yakasına geçmeye çalışmak, zevkin önündeki kastrasyon bariyerini organ vasıtasıyla yoksaymak.. psikoz bundan başka birşey değil. eylül-annesi-köpeği ve kendisinden nefret ettiklerine inandığı tüm diğerleri arasındaki zincirin üzerine bir şey söyleyebilecek değilsem de, cinsiyet değiştirmenin de intihar kadar kesin bir inanç olduğunu ve "beni yaşatmadılar"ın "yaşayamıyorum"un yansıtılması olduğu söylenebilir. yanlış cinsiyette doğduğuna inanmak ve bunu "düzeltmek" zaten varolan toplumsal yapının da tersine çevrilmesi demektir. transeksüel özne, gerçekleştirdiği düzeltmeden sonra yeni çevresiyle uyum içinde yaşayabilir ya da yaşayamaz. eylül cansın yaşayamayanlardan olmuş. toplumsal baskı bunun çok az bir kısmında var ve o da kişinin yeni oluşturduğu ortamındaki baskıdan dolayı. tüm bunlar konusunda alakasız bir sürü suçlamaya girişmenin nevrotik bir sorumluluktan öte anlamı da yok. "öyle olsaydı böyle olmazdı" türünden koşullu cümlelerin çok ötesinde duran bir yapı transeksüellik. cinsel kimlik problemlerinin de ötesinde olan bir reddediş, başka türlü olduğunda (organ eklendiğinde ya da kesildiğinde) zevke ulaşılacağına dair kesin inanç. dünya herkese dokunur ama kesin inançlılara hafifçe dokunduğunda bile böylesi sonuçlara yol açabilir çünkü tüm o eski cezalandırılmışlık sanrıları geri gelir her hayalkırıklığıyla birlikte. yaşamı yoksaymanın tam dibinde duran bu haldeki biri için ölümü seçmek sıradışı değil.

    bir kitabı var catherine millot'nun, tüm bunlarla ilgili,
    https://www.goodreads.com/book/show/698876.horsexe " (bkz: #48171548)


    (parrhesiaturkiye - 5 Ocak 2015 23:44)

  • comment image

    ön edit: bu yazının burada olmasının sebebi kendisinin bir leke olarak düştüğü yüzeye (bkz: #48171548) ikinci bir leke olmama endişesindendir.

    elinde bir sopa tutan işkenceciden daha kötüsü, metal kutusunda her biri ayrı bir vücut parçasına özel olarak geliştirilmiş envai türde neşterle üzerinize yürüyen ve ilkinin aksine öfkesinden çok kendine duyduğu hayranlıktan beslenen işkencecidir. biri yalnızca öldürmek diğeri ise iç tatminini sağlamayı başaracak kadar uzun bir süre üzerinizde oynamak ister.

    tekil bireyleri soğuk teorilerin ya da amatör bilim hevesinin masasına yatırma girişimleri, bireyleri devletin, inançların ya da sosyal ve siyasi katmanların hışmından sakınmaya çalışırken sıklıkla gözden kaçırdığımız gölgeli bir alan olarak kendini gösteriyor. elimizden sopayı atıp ince işlenmiş aletler edindiğimizde ya da elimizdeki örnekte bir uygulamasına tanık olduğumuz üzere kurbanımızın üzerine yürürken 'ibne' demek yerine transeksüel özne dediğimizde yaptığımızın zorbalıktan çıkıp sosyoloji ya da psikolojiye sırtını vermiş meşru bir analiz denemesi olduğunu varsayıyoruz. oysa zorbalık kullandığınız aletin değil kurduğunuz ilişkinin doğasını tanımlayan bir kavramdır; sopayı bıraktığınızda omzunuzdan öylece sıyrılmaz.

    birileri düşerken ve onları çevreleyen toplumun kullandığı dilden hukuk mevzuatına uzanan dünya kadar mekanizmanın neredeyse her birinin birer sopa olarak kullanıldığı sabitken 'burada toplumsal olan çok az şey var' deyip altını çizmeye değer gördüğünüz yegane suçlu adayı kurbanın kendisi olduğunda, birisi de çıkıp iki adım geride bıraktığınızı sandığınız sopanın elinizde hala durmakta olan izlerine işaret edecektir.

    başka herhangi bir kıstasa gerek duymadan her insan teki gibi transeksül kavramı üzerine düşünmek ve fikir belitmek hakkına sahipsinizdir. şüphesiz psikoloji ve tıp alanının bir dünya kavramının rehberliğine de başvurabilirsiniz. tüm bunları yapmak için hali hazırda pek çok kavramsal başlık varken sırf yanında yüzlerce entry girildiğini gösteren kabarık bir sayı var diye daha bedeni soğmamış gerçek bir insanın adı altında amatör bilimcilik oynama zorbalığını gösterirseniz biri de çıkar, kölesini kırbaçlatırken kan sıçramayacak kadar güvenli bir mesafede beş çayını içip konuklarıyla afrika yerel sanatı üzerine sohbet eden eski ingiliz asilzadelerinden hallice bir konum seçtiğinizi hatırlatma zorunluluğu hisseder. amatör bilimciliğinizi ya da inceltilmiş ama seyreltilmemiş zorbalığınızı mümkünse kavramsal başlıklar altında oynayın ki insanlar da gerçek birey isimlerini ikinci kez lekeleme endişesi duymadan ve sizin adınızı zikretmek ya da benim yapmak zorunda kaldığım gibi kapınıza gelmek zorunda kalmadan cevap verebilsinler.

    keşke ben de kendisinin, sahibinin isteği dışında edinilmiş bir kadavra üzerinde neşterle gezinmektan farksız eylemini; bir insana ait gerçek bir isim üzerinde amatör bilimcilik oynama hevesi göstermesini 'burada toplumsal olan çok az şey var' ile etiketleyip ardından bu zorbalığını kendisinin bireysel gelişim sürecine indirgeyebilseydim. ne yazık ki serde yetişkin olmak var; zorbalığı birey düzeyine indirgeyip ardındaki kitlesel zihni ıskalamak yakışmaz.

    buradan bakınca objet petit a, incelikli zorbalığının ardında bireysel gelişim hatalarından ziyade kendisini çevreleyen toplumun zorbalığı teşvik eden ya da şahit olduğunda başını çeviren kollektif zihninin sorumluluğu görülmekte olan bir yazardır.


    (anlat - 6 Ocak 2015 00:02)

  • comment image

    objenin mantığı.

    deli taklidi yaparak askerden kaçmaya çalışan biri hakkında.

    "adamın semptomu, eline geçen bütün kağıtları zorantılı bir biçimde gözden geçirip sürekli "bu o değil!" demesidir. adam askeri bir psikiyatriste gönderilir, psikiyatristin odasında da etraftaki bütün kağıtları, hatta çöp sepetine atılmış olanları bile inceleyip sürekli, "bu o değil!" der. en nihayet adamın gerçekten deli olduğuna kanaat getiren psikiyatrist, ona askerlik hizmetinden muaf olduğunu bildiren yazılı bir belge verir. adam kağıda bakıp neşeyle, "işte bu o!" der."

    zizek'ten nükteler


    (invinoveritas - 17 Ocak 2015 16:57)

  • comment image

    ''siz ne dersiniz? bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan biri yolunu şaşırsa, doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolunu şaşıranı aramaya gitmez mi? size doğrusunu söyleyeyim, eğer onu bulursa, yolunu şaşırmamış doksan dokuz koyun için sevindiğinden daha çok onun için sevinir.''
    mateus 18:12,13

    bundan daha güzel bir objet petit a ifadesi olabilir mi? geçen kış görev yaptığım köyde yaşlı bir amca vefat etmişti. köylüler toplanmış sohbet ediyorlar hastalıktan sağlıktan muhabbet ediyorlardı. köylülerden birisi sesli bir şekilde şu örneği vermişti. 'ellerime bakın, bir parmağım kesilse ben her elime baktığımda sahip olduğum parmaklarımı değil, her zaman kesilmiş yok olmuş parmağımı görürüm/ararım.'' demişti. ne güzel bir örnek.


    (kusagami san - 13 Ocak 2016 22:19)

  • comment image

    henüz dile geçmeden; toplumsallık, din, kadın, erkek kavramlarının dünyasına girmeden önce, anneyle birlikte olduğun bütünlük halinin bitimiyle kaybettiğin şey. objet petit a dilde henüz olmadığın zaman sahip olduğun bir şeydir. daha sonra, onu kaybedip dilin/temsilin dünyasına geçtiğin vakit onu sonsuza kadar kaybedersin, ve tüm hayatın onun yerine büyük a'lar koymakla geçer. hiçbiri onun yerini tutmaz. sonsuza kadar ertelenmiş bir şeydir objet petit a. işte bu yüzden hep arzulanandır, hep boşluğu doldurulmaya çalışılıp hep başarısızlığa uğratandır. imkansızdır.


    (aptallarin pin kodu - 30 Mart 2006 21:55)

Yorum Kaynak Link : objet petit a