• "birisi çıkıp half-life'a yaptıkları gibi grafikleri toparlayıp bugları elden geçirip tekrardan piyasaya sürse 500$ bile veren çıkar o derece efsane bir oyundur."
  • "karakter koşarken arka arkaya zıplatılırsa çok iyi harmandalı oynadığı görülür."




Facebook Yorumları
  • comment image

    dergiler, büyük oyun siteleri, küçük oyun siteleri, insanlar, arkadaşlarınız, hatta kardeşiniz bir oyuna 100 üzerinden 99 verir ve size de oynamanız için tavsiyede bulunur. kurar oynarsınız. aksiyon hurra şekilde akar, grafikler süperdir. size önerilen bu oyun kusursuza yakındır, oyundaki hataları bulmak için 4-5 kere bitirmek gerekir. senaryo iyi, aksiyon güzeldir, oynanabilirlik akıcıdır, grafikler çağ üstündedir, çağ grafiklerin anca götünü görebilmektedir, başından kalkamazsınız. oyun biter. oyun sonu demosunu dudaklarınızı kurutan sigara ile izlersiniz. ama açıp tekrar oynamak için bir sebebiniz yoktur. oyun karakterine kendinizi koyamazsınız, oyundaki atmosfer gerektiği kadar iyi işlenmemiştir. oyun sizi içine alamaz. oyun her ne kadar güzel olursa olsun mutlaka bir şeyler eksiktir. oyunun havası yoktur.

    gta 4 oynarken ağzımızdan akan suları halının deseni sanarlardı. call of duty 4 oynarken işeme molasında elimizdeki fareyi silah yerine koyup kafamızı kapı eşiğinden uzatırdık. fear oynarken küçük çocuk bizi zıplatırdı. vampire the masquerade bloodlines için söylenecek pek bir şey yok. üzerinden yıllar geçmesine rağmen yukarıda belirttiğim herkes tarafından beğenilmiş olan oyunları geride bırakmıştır. sürekli oynanır, bıkmadan usanmadan. o karanlık sokaklara kendinizi koyarsınız. o soğuk gecelerdeki yürüyen vampir malkavian değil sizsinizdir. oyun içinize işler.

    oyunun ana senaryosu basittir. en güçlü olmak isteyen bir prince size bazı görevler verir siz de onları yapmak zorunda kalırsınız. işte diğer oyunlarda böyle bir senaryo yazılır ve siz bu senaryo fazla işlemeden oyunu bitirirsiniz. senaryo tabi dallanır ama hep aynı işleri yaparsınız. bu oyun böyle değildir. oyunda bir sürü npc vardır. hatta bazıları yolunuzun üstünde değildir, gizli yerdedirler ve siz onları tesadüfen bulursunuz. senaryo güzel işlenir, oyunun ana senaryosunu unutup '' vay amına koyim ya bu vampir dünyası ne pismiş lan'' dersiniz. bu sözcük her oyunda dudaklarınızdan dökülmez. çünkü her oyuna kendinizi kaptıramazsınız.

    oyunda o karanlık la gecelerinde kan kokusunu rahatça duymak mümkün evet. hollywood gecelerindeki huzursuzluğu pc başında götünüz olabildiğince rahat oldu halde hissediyorsunuz. santa monica sahilindeki sessizliği farenin tık sesi bile bozamıyor. downtown'daki garipliği kendi hayatınızdaki garipliklerden daha fazla düşünüyorsunuz.

    oyunun en güzel yanı ise npc'lerin çok güzel işlenmiş olmasıdır. diyaloglar olsun, modellemeleri olsun, size yaklaşımları olsun çok güzel işlenmiştir. her npc'nin kendine ait bir hayatı var. birisi mezar bekçisi, birisi rock klüp sahibi, biri striptiz kralı, biri manav, biri tezgahtar vs. vs. vs. diğer oyunlardaki gibi yolda yürürken birisi sizi çevirip '' abi ya bir tane adam var benden haraç istiyor onu bir döv'' demezler. diyaloglar siz istediğiniz sürece uzadıkça uzayabilir, siz istediğiniz zamansa fazla uzun sürmez merhabalardan sonra çekip gidebilirsiniz. özellikle npc'lerin suratları çok güzel modellenmiştir. her tepkilerine göre ifadeleri değişir ama suratları gerçekten çok güzeldir. bu oyunu oynayıp velvet isimli dişi hatuna aşık olmayan yoktur. hatta velvet ile daha fazla zaman geçirmek için görevli bırakıp sürekli vesuvius klübüne girip velvet ile muhabbet uzatmaya çalışan tipler var.
    *ben değil bir arkadaş

    velvet:
    (bkz: http://media.photobucket.com/...)
    kısaca v.v diyebiliriz kendisine.... neyse öhem öhem

    oyunun yapımcısı olan troika games'in hatası bu oyunu pek test etmeden piyasaya sürüp fazla reklamını yapmamış olmasıdır. oyuncular vampirik öğeleri sevmeyebilir. oyunun tanıtımındaki başlıkta geçen '' en güzel vampirik oyun'' başlığını görüp ıyyy yapabilirler ama bu oyunun yeteri kadar reklamı yapılsaydı oyun tarihinin top 20 listesine rahatlıkla girerdi. oyundaki hataları yazmaya kalkışsak kafadan 3-4 sayfa gider. ama bu oyunun kıymetini bilen bazı kişiler çıkışının üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala yamalarını çıkartmaktadırlar. yapımcı firmanın kapanmasına rağmen bir oyuna bu kadar sahip çıkılması, neden bu kadar uzun yazı yazdığımın cevabıdır ayrıca, evet kesinlikle.

    ocean house hotel
    oyun dünyasının en korkutucu, en gerici, adım atmadan önce 2 kez düşündüren, havasız kalmanıza neden olan nadir bölümlerinden birisidir. google'a en korkutucu oyun bölümleri tarzında şeyler yazıp aratılıdığında bu bölüm mutlaka karşınıza çıkar. bu otelde bir aile katliamı yaşanmıştır ve katliamdan kalan izler oradan silinmemiştir. sizin oradaki oluş amacınız bir kolyeyi alıp gelmek. yıllardır oyun oynarım, hayatımı oyunlara adadım bu kadar senemi oyunlarla içli dışlık geçirmiş birisi olarak ilk defa nefes almakta zorlandım, daraldım, sıkıldım. sıkıntım bölümdeki o pis havayı solumaktan kaynaklandı. '' hadi len bu mına kodumunun kolyesini bulup siktir olup gideyim'' demekten sıkıldım. oyundaki o baltalı amcayı görünce silahımı çekmeye çalıştım, elim ayağım birbirine karıştı. bekledim bekledim ve bekledim. amca gelmedi ama benim çekilen kanım şükürler olsun geri geldi.

    bıktıracak düzeyde bug dolu, bıktıracak düzeyde zorluk, bıktıracak düzeyde bekleme süreleri olsa bile bu oyunun mutlaka herkes tarafından oynanması, nasıl oyun yapılır, atmosfer nasıl işlenir öğrenmesi görmesi gerekiyor.. oyunu kurup oynamaya başladığınız zaman oturduğunuz rahat koltukta değil kendinizi sanki santa monica sahilinde hissedeceksiniz. oyunu bitirdiğinizde npcler ile konuşmayı özleyip tekrar kurup oynamaya başladığınızda sanki ilk defa oynuyormuş gibi zevk alacaksınız. buglar artık gözünüze binlerce çekirdek arasındaki içi boş kabuk gibi gelecek.

    oynayın bitirin ve yeniden oynayın


    (eazy - 21 Ocak 2010 02:11)

  • comment image

    "you've made a powerful enemy today, sign."

    oyunları sadece oynanıp geçilecek vakit öldürgeçleri olarak değil de, gayet de edebi derinliği, sanatsal değeri, çeşitli noktalardan ima ettiği gerçeklikleri olabilen bir kültürel alan olarak görmeye başlamamda en büyük paya sahip eserdir, video oyunları evreninde tam anlamıyla bir major worktür. ne var ki, zamanında oynadığımda vaadettiği o zengin, olasılık dolu gelecek bir türlü gelememiş, bilakis sonunu getirdiği troika games tam anlamıyla bugünün, geliştirilen oyun milyon satmadı diye kapanan, kapatılan oyun stüdyolarıyla dolu durumuna dair gerçeklenen bir kehanet olarak yerini almıştır. bloodlines oyunların istedikleri gibi manevra yapabileceği geniş bir avlu değil anca sonu kanalizasyon deliğinde biten dar ve izbe bir çıkmaz olabilmiştir.

    oynadığımda 15 yaşında falandım herhalde (millet o yaşta dosto okuyor bizim yaptığımıza bak aq) ve aslında, oynadığım süre boyunca oyunun nasıl da derimin altına girdiğini, bütünüyle iliklerime işlediğini, düşünce şekillerimi ve biçimimi alttan alta etkilediğinden falan bahsetmeden önce hatırladığım ve içten bir hay amına koyim çekmemi sağlayan bir unsur da oyunun yer yer slayt gösterisi gibi takılmasına rağmen bundan hiç rahatsız olmamış olmam sanırım. şu anda çoğu oyunda frame rate bir akmasın, girdiğim gerilmenin ve oyundan kopmanın haddi hesabı yok. "biz büyüdük ve kirlendi dünya! :(" demeyeceğim tabii de biz büyüyüp bir de bir siki beğenmez olmuşuz haberimiz yok. neyse...

    şu anda farkediyorum ki bu entry ya çok uzun olacak ya da ben şimdi üşenip sonra iki üç entryde anca bitireceğim işimi. onun kararı bir yana bloodlines'ın hikayesi aslında thief ve deus ex gibi oyunlarda başlıyor (zaten onları oynadığımda daha kızları falan da farketmeye başlamamış olduğumdan oyunların potansiyelinden etkilenmem anca bloodlines'ı buldu. yoksa bunlar da büyük işlerdir). mesela nedir bu iki oyunun "olayı"? ortak olarak çok iyi kotardıkları tek şey varsa (ki çok şey var da, neyse) bu da çok az oyunun giriştiği hatta girişmeye niyetli olduğu şekilde, bir oyuncunun içinde kendini kaybedebileceği, role bir "oyunu oynayan oyuncu" olarak değil de bizzat oyun içindeki aktör olarak bürünebileceği bir alternatif gerçeklik hissidir. mesela thief oynarken bir hırsızı oynayan oyuncu olmazsınız, direk o hırsızın kendisi olursunuz. çünkü o oyunda sağlayacağınız başarı direk kendinizin bir hırsız gibi düşünebilme yetisine bağlı olarak artar. bu elbette pat diye olabilen bir şey değil, oyun içindeki bir çok detayın, oyunun tasarımına dair yapılmış doğru seçimlerin sonuçlarının alttan altta birleşerek oyuncunun zihninde sessiz bir ahenk oluşturmasına bağlı. thief ile devam edelim. thief'in bu bağlamdaki başarılarından başka biri olayların scripted bir şekilde gelişmemesidir. yani bir bölümü oynarken her şey "aşağı yukarı" oyuncunun kontrolünde bir şekilde ilerler ve oyuncu kendi problemini kendisi çözebilmesi açısından serbesttir: ama tam da düz bir deterministik ilişkiden kaçılmasını sağlayacak kadar rassallık ve tahmin edilemezlik vardır işin içinde.

    sonuç nedir? sığ değil, zengin bir interaktivite: thief'in tasarımı ile ilgili bu ufak detay bile oyuncu failliğini (agency) müthiş bir derecede arttırır, arttırır çünkü, "oyun" ile "oyuncu"nun entegrasyonu arasına giren tepeden inme bir kısıtlama söz konusu değildir. oyun, gereksiz yere, oyunu oynayanın oyun bağlamında düşünebileceklerine ket vurmaz. oyuncu, düşünebildiğini harekete geçirebildikçe, oyunun içine daha da girer. evet, bir hırsız olarak düşünmeye başlar. ama mesela, şu an alın bir call of duty ve single player'ını oynamaya başlayın. bir askerin kafasına giremezsiniz. call of duty kimsenin düşüncelerini etkileyemez, derisinin içine giremez (multiplayerının bağımlısı değilseniz...). deneyin, ama çabalarınız boşuna olacaktır çünkü o oyun interaktivitesinin kurallarını çok sivri bir şekilde çizmiştir ve "şu hat boyunca ilerle -- başka yerlere zaten gidemezsin -- ve çıkan adamları vur"dan ötesine zaten izin vermez.

    vay amk şimdiden eşşek gibi uzadı bu ve thief entrysi gibi olmuş. sanırım bir sonraki entry'de de biraz deus ex'ten, onun devamından ve bloodlines'ın çıkış zamanının manidarlığından bahsetmem gerekecek... o zamana kadar:

    "...they are worthless. like, fake tits on a zombie worthless."


    (inscrutable - 3 Temmuz 2011 10:14)

  • comment image

    fallout'u yapan adamlar yaptı bunu. fallout 2'yi kurgulayan adamlar kurguladı bu oyunu.
    arcanum'u yaptılar aynı şekilde.
    artık 3d'ye geçme vakitleri gelmişti ama hangi seriyle?

    world of darkness'a dibinden girdiler.

    nasıl yapıyorlar, ne yapıyorlar anlamış değilim ancak bu oyunu yapan efsanevi adamların her yaptığı oyun, her elini attığı iş unutulmaz oluyor. çok derin yerlere çizikler atılıyor ve sürekli kanıyor. yeniden oynama isteği doğuyor. grafikmiş eskiymiş fark etmiyor.

    bugün nasıl fallout 2 için hala 12-13 yıl sonra hala update çıkarıyorsa fanboylar, bu oyuna da uzun yıllar hizmet edecekleri aşikar.
    soundtracki mükemmel. çok güzel. yani kim seçiyor lan şu müzikleri? last fm sayfasını verin bana o adamın. bu kadar birbirinden farklı ama tam konuya uyan eserleri ne güzel de seçmiş.

    karakterler. lan ne güzel karakterler onlar. seslendirmeler hele. çoğu aklımda. vay anasını ya. dur nerdeydi şunun cdsi


    (erobur - 17 Aralık 2011 08:52)

  • comment image

    birisi çıkıp half-life'a yaptıkları gibi grafikleri toparlayıp bugları elden geçirip tekrardan piyasaya sürse 500$ bile veren çıkar o derece efsane bir oyundur.


    (mercyrium - 5 Ocak 2013 22:25)

  • comment image

    bu oyun 2004'te piyasaya sürülmüş.
    2013 yılındayız ve ben her yıl düzenli olarak bu oyunu oynuyorum. unutmamam gerek, her bir anını hatırlamalıyım.

    nasıl sapıkça içime işlemiş bir oyundur tarif edemem belki ama, flört ettiğim bir adamın bu oyunu oynaması bile artı binbeşyüz puan benim için. herkes bu hissi yaşasın, şu oyunun keyfine bir kez olsun varsın istiyorum.

    ben bu oyunu anlatabilmek için sözlük yazarı oldum ya! bu yüzden bu entry'i yazmak da vefa borcu gibi bir şeydi benim için.


    (tetris animal - 17 Kasım 2013 21:24)

  • comment image

    dün gece saat 03.25 sıralarında hiç oynamadığım brujah clanı olarak tekrar bitirdim. böylece bütün clanları görmüş oldum.

    sadece şunu söylemek istiyorum, troika games'i kapanmaya zorlayan sistemin ben taa amına koyim. credits ekranında adı geçen herkesin tekrar bir araya gelmesi ve bu oyunun bir şekilde devamını yapmaları gerekiyor.


    (eazy - 31 Ocak 2014 14:14)

  • comment image

    sadece şahsi zevklerinden ötürü gidip milyar dolarlar harcayıp futbol takımı falan alan adamlardan biri olacak kadar param olsaydı, ilk işim gidip parası neyse şu troika gamesi, bu oyunu yapan adamları falan, şu anda motorcuysa, nerenin neresinde çalışıyorsa alıp transfer edip "alın bütçeniz de bu" deyip bu tarz oyunları devam ettirtirdim.

    bu oyunu yapan ekip fallout serisini yapan ekip aynı zamanda. 1 ve 2 tabii ki. bethesda götümü yesin.

    bu oyunu yapan ekip arcanum'u da yaptı. ya bak sinirleniyorum. pc gaming is not dead diyorlar da pc gaming ölmese bile bu tarz oyunlar öldü. oyun dünyasındaki "abi öyle bi grafik koyalım, aman kolay olsun herkes bitirebilsin, üç beş tane seri çakarız, arada expansion falan koy g.... gitsin" yapımcıları yüzünden bu tarz oyunlar heba oluyor.

    dipnot: ben o terk edilmiş malikanede klavyeyi falan fırlatmıştım. ciddiyim bak. öyle korktum.


    (erobur - 16 Şubat 2014 12:50)

  • comment image

    steam'den alınmaması gereken oyun. oyunu yapan şirket (troika games) batalı çok oluyor. verdiğiniz paralar activision'a gidiyor. kısacası bu oyunu satın alarak 3 ayda bir yenisi çıkan call of duty'e destek vermiş oluyorsunuz. gönül rahatlığıyla torrent'ten indirin.


    (myrkulan - 8 Mart 2015 23:50)

  • comment image

    kendine bağlayan oyunlar kervanına bir eklenti daha. yemeden içmeden kesilip bitiresi geliyor insanın, dur şu görevi de yapayım, bu vampiri de kurtarayım derken kendinizi engizisyoncularla, zombilerle yaka paça tartışırken buluyorsunuz. oyunda hiç gündüz olmamasını gözardı edersek oyunun atmosferi gayet başarılı diyebiliriz. zaten ocean house, terkedilmiş hastane, kurtadamlarla köşe kapmaca, zombilerle ebelemece derken çevredeki atmosfer ile pek ilgilenecek hali kalmıyor insanın, pardon vampirin.

    güzel oyun, bilgisayarınıza güveniyorsanız, bol boş vaktiniz varsa alın oynayın.

    şöyle de güzel püf noktaları çıkardım: (spoiler içerebilir ama oyun zevkinin içine edecek kadar değil)

    - son zamanlarda bitirmek istediğiniz bir roman falan varsa oyundaki yükleme sürelerinde rahatça okuabilirsiniz.

    - eğer karakterinizi menzilli silahlar üzerinde yoğunlaştırmayı düşünüyorsanız ve el göz koordinasyonunuza o kadar güvenmiyorsanız "celerity" özelliğine sahip bir klan seçmeniz güzel olur. bullet time'ın vampircesi celerity. havada uçan kuşu gözünden vururum ben ağa diyorsanız "auspex" almanızı öneririm, hem zararı ve defansı arttırıyor hem de basbayağı wallhack işlevi görüyor.

    - yakın dövüşte usta bosslar ile karşılaştığınızda menzilli silahların bazen işe yaramadığını göreceksiniz, benim hatırladığım tiyatrodaki golem ve veba salan nosferatu arkadaştı. bunlara karşı ya zıp zıp zıplayıp kaçarken tüm cephanenizi veya saldırı özelliklerinizi kullanacaksınız ya da blood buff açıp tekme tokat girişeceksiniz. özellikle goleme karşı yumruklar bayağı etkiliydi.

    - upuzun lağım görevi boyunca en etkili olacak menzilli silahlar pompalı tüfek ve colt anaconda'dır. özellikle anaconda'nın mermilerini iyice yüklenmeden inmeyin lağıma falan, üzülürsünüz. "celerity"'nin en çok işe yaradığı bölüm de lağımdır yine. anaconda'yı hollywood'daki süpermarketten alabilirsiniz.

    - ne yapın edin, yakın dövüş uzmanı da olsanız, flamethrower alın. epey uzun süren bir lağım görevinden sonra mercurio'nun satıyor olması lazım bu aleti. tutuşturduğunuz vampirler hem kısa sürede ölecek, hem de hareketsiz kalacaktır. ama işin en güzel yanı bu silahın bazı bosslara karşı inanılmaz etkili olmasıdır. spoiler: usta vampir avcısı bach'ı 4 saniyede, tzimisce vampirin en son canavar halini 5 saniyede öldürdüm, o derece.

    - eğer seçtiğiniz klanın obfuscate özelliği varsa stealth'e puan harcamanıza gerek kalmıyor, lvl 2 obfuscate ile bile krallar gibi gezebilirsiniz ortalıkta. öbür türlü en az 3. seviye stealth şart.

    - kesinlikle malkavian olarak oynamayı (tercihen hatun) bir kez deneyin. muhteşem diyalog seçenekleri ile bol bol güleceğinizi garanti ediyorum. konuştuğunuz elemana delilik aktarma olayı da süper.

    - bazı yerlerde düşmanlar sınırsız sayıda diriliyorlar. işin içinde zombiler ya da uzakdoğulu vampirler varsa uzun süreli çatışmalara hazırlıklı olun.

    - oyunda bir noktada nosferatuların lideri sizden bazı eşyaları bulmanızı isteyecek (e-posta ile), bulduğunuz her eşya için de odanızı oyundaki başlıca hatunların seksi resimleriyle süsleyecektir. fakat lockpick ve hacking gerekebilir, şimdiden söyleyim.

    - eğer oyun sonu canavarında çok zorlanıyorsanız etraftaki spot ışıklarını kurcalayın biraz bakalım.

    - şöyle de göndermeler yakaladım, siz de buna benzer bişeyler bulduysanız mesajla falan bildirin, ekleyim buraya.
    * hollywood mezarlığında zombi avlama görevi alabildiğimiz mezarlık bekçisi elemanın adı romero. *
    * chinatown'da beraber vampir avlamaya gittiğimiz liseli bir japon genç hatun var. avlayacağımız vampirle karşılaştığımızda vampirin kocaman bir yaratığa dönüşmesi ve takiben 5 dakikalık bir kapışmanın ardından kızla geçen konuşmamızda "o yaratığın dokungaçları olmadığına sevinmişsindir herhalde" gibi bir diyalog seçeneği mevcut. "bu nereye gönderme yapıyor kardeşim" demeyin bozuşuruz. (sadece malkavian'a has olabilir bu seçenek, belirteyim)


    (zunta - 30 Ocak 2005 12:53)

Yorum Kaynak Link : vampire the masquerade bloodlines