Hollywood Dreams ' Filminin Konusu : Hollywood Dreams is a movie starring Tanna Frederick, Justin Kirk, and David Proval. In the City of Angels, a young Iowan girl (Frederick) fresh off the bus falls in love with a promising actor (Kirk).
Déjà Vu(1998)(7,1-733)
Tracks(1976)(6,4-377)
Sitting Ducks(1980)(6,3-167)
The M Word(2014)(6,3-40)
Venice/Venice(1992)(6,2-176)
Last Summer in the Hamptons(1996)(6,0-340)
Always(1985)(5,7-278)
New Year's Day(1990)(5,7-235)
Queen of the Lot(2010)(5,6-82)
A Safe Place(1971)(5,3-833)
Ovation(2015)(5,1-21)
Irene in Time(2009)(4,6-166)
görmekten sıkıldığınız belli başlı klişelere sahiptir. - kahramanlar ölmez!- herkes uçak uçurabilir!- eline fırsat geçse bile peşindekini ilk fırsatta öldürme!- uzaylılar birbirinden ayırt edilemezler!- müziği duyduğunda dans et!- yerlerde sürünen takım finalde şampiyon olur!- kötüler daima senden hızlıdır!- evde türlü garip olaylar meydana gelsede evini terketme!vesaire şeklinde sıralamak mümkün. daha gider bu.
(lali berte - 4 Nisan 2010 20:39)
“holywood da sisteme balıklama dalmaktan geri kalmadı elbette. “ciro” veya “hasılat” üzerine öyle vurgu yapıldı ki –genellikle bir film hakkında sadece ilk gün veya hafta hasılatını duyuyoruz- film yapmak, eski filmleri yeniden çevirmekten ibaret olmak noktasına kadar geriledi. yeniden çevrimler güvenli hesapta: geçmişte hasılat yapmış madem şimdi de yapar deniyor. bu, bir sanat biçimini içeren bir işi yürütmenin gayet öngörülebilir salaklıkta bir yoludur. holywood’un büyüme meraklısı kapalı gişe hevesini tek aşabilense, eserin tüm değerinin fiyatıyla biçildiği ve en değerli sanatçının moda çalışmasının kopyalarını biteviye üretmeye hazır sanatçı sayıldığı modern güzel sanatlar piyasasıdır.” *
(qfwfq - 15 Kasım 2011 12:12)
kolonize etmek için sürekli yeni zihinler arayan hollywood, kültürel emperyalizmdir.
(umumi katip - 28 Eylül 2013 01:15)
bu dünyanın sinema endüstrisini elinde tutan, istediği gibi oynayan yerin pek meşhur tabelası ilginç bir şekilde sinemayla yakından uzaktan alakası olmayan bir nedenle inşa edilmiş, amma ve lakin çok önemli bir görsel simge haline gelmesini bilmiştir. 1910'da kurulan nestor isimli ilk stüdyoyla ve bölgenin ikliminin çok verimli olduğunun kulaktan kulağa aktarılmasıyla film stüdyoları bölgeye akın etmiş, cecil b demille ve d w griffith gibi kodamanların da bölgeyi mesken tutup stüdyolarını kurmalarıyla beraber san fernando vadisi değere binmiştir. zaten bölgenin önemli kısmını elinde tutan aynı zamanda los angeles times gazetesinin sahibi de olan, harry chandler, hollywoodland emlakçılık firmasının reklamını yapmak için her harfi yaklaşık 15 metre yüksekliğinde olan, 4000 tane 20 wattlık lamba ile aydınlatılan ve 21,000 dolara mal olan tabelayı yaptırmıştır.normalde 1.5 yıl için yapılmış olan, ama sonradan benzer bir kader paylaştığı eyfel kulesi gibi şehrin simgesi olacak olan tabelanın hikayesi, 1932'de hollywood'a büyük umutlarla gelip başarısız olmuş peg entwhistle isimli 24 yaşında bir aktristin katılımyla trajik bir hal alacaktır. peg, ancak tek bir rol alabildiği hollywood'dan ve hayattan, ünlü tabelanın h harfinin üzerinden atlayarak çıkarken şehirde önemli değişimlerin olacağının farkında değildir. peg entwhistle'ın intiharıyla kırık düşlerin bir metaforu haline gelen tabela, 29da başlayan büyük bunalımın da emlak firmas üzerindeki etkisiyle, kırklarda kendi başına bırakılır. h harfinin devrilmesiyle devreye giren hollywood ticaret odası, sonra dört harfin atılması şartıyla tabelanın bakımını üzerine alır ve kalanını tamir ettirir. 1960larda kısmen yıkılan, bakımsızlaşan tabela bu sefer özel bir klubün girişimiyle tekrar tamir edilir. ancak tam d harfinin de tamiri bitmişken hemen yanındaki o düşünce devreye hugh hefner girer. playboy mansion düzenlediği ve yeni tabelanın harflerinin yapım masraflarını çeşitli ünlülerin(ki aralarında gene autry, andy williams ve alice cooper da var) üstlendiği partiyle beraber eski tabela yıkılır; hollywood 3 aylık bir tabelasız dönemden sonra yepyeni tabelasına kavuşur.bundan sonrasında zaten para basmaya başlayan hollywood cephesinde bir gelişme olmadığı için de tabela mutlu mesut, bakımlı hayatına devam ederken, l.a.'da çekilen her filme bir şekilde dahil olmayı da sürdürmektedir.
(kurulananfok - 17 Mart 2004 00:57)
bu camiada nedense ittirilen, yildiz olmalari gerektigine karar verilmis. gormeyenlerin gozune sokulmak suretiyle unlu yapilmak istenen bir grup isim var son 10 yilda. asagida deginiyorum kendilerine.(bkz: anne hathaway)(bkz: carrie mulligan)(bkz: jennifer lawrence) (bkz: amy adams)(bkz: chris pratt)(bkz: hugh jackman)(bkz: bradley cooper)(bkz: chris hemsworth)(bkz: channing tatum)(bkz: david o. russell)
(hot potato - 26 Kasım 2014 21:34)
aksiyon filmlerinde sürekli cool görünen çene hattı belirgin ve ağız kenarındaki çizgi derinleşmiş ağbiler gözlerini kısarak uzaklara bakıyorlar ve kavga anında espri yapmayı ihmal etmiyorlar.arkada bir patlama varken önünde cool biçimde yürüyorlar ve aralarında konuşuyorlar "hey henri, ateşin var mı?"ses mühendisleri bir kibritin sesini yahut kağıt hışırtısını bize çok iyi verdiği için o sahnede yanan cisim neyse sesini duyuyoruz, beynimizin içinde yankılanıyor. o lanet zipponun sesi yankılanıyor. filmin en gerilimli anlarında hatunlarla öpüşüyorlar. çünkü seyirci salak (bu bir tespit değil gerçek) insanın motivasyonu falan tamam da bir bombanın patlamasına kırk saniye kalmışken dibinde kimse birbirine yumulmaz. sonra her şey boka sarmışken dahi gencimiz ağzının kenarındaki plastik kaşıkla bombayı durduruyor vb.sıkıştırılmış mekanda sıkıştırılmış zamanda geçen senaryolar çok tutuyor, en son süpermen batman filminde de bombalar yanlış anlamalar patlamalar vs vardı. aksiyon filmi yazanlar her zaman klişeden besleniyor. elli yıl daha gider bu.peki neden?insanlar zor durumlarda baskı altındayken espri yapan adamların kahramanlık hikayelerini izlemek mi istiyor? adam vurulmuşken yanındaki kadına dönüp "ya eski karım yapacaktı ya onlar" diyor ve o ebleh yüz ifadesini takınıyor, arkada alevler yükseliyor ve önde öpüşüyorlar yahut kurşunun yere düştüğü sahneyi görüyoruz arkada klasik müzik çalıyor, sahne yavaşlatılmış görüntülerden oluşuyor ve son gördüğümüz kameraya dönüp adeta granitten oyulmuş yüzüyle cool biçimde bakan abi oluyor.bu ne şimdi?sinema sanatı görsel dil kurmaya indirgendiğinde, sözün değerini azaltmaya çalıştıklarında her şey berbat hale geldi. sinema icat edildiğinde ses yoktu. görsel dille her şey anlatılmak zorundaydı. şimdi ses var ama düzgün diyalog yok. olay örgüsü üçüncü sınıf yazarlık kitaplarında bulunabilecek kadar sığ. zaten var olan karakterler üzerinden film yazmak kolay çünkü onları zaten tanıyor senarist, onları zaten tanıyor yönetmen, onları zaten defalarca izledi insanlar, bu yüzden yerleşik bazı hareketleri bekliyorlar ya da sürpriz ne varsa.yeni karakter üretiliyor mu? eldeki şablonlarla sınırsız karakter üretme imkanı var ama film yapımcıları artistlik peşinde. sıradan insanın, çirkin başrol oyuncusunun dünyayı kurtardığı, günü kurtardığı, yemeği yanmaktan kurtardığı filmler gerekli yoksa instagramda gıdısını gizleyerek poz veren yüzbinler çoğalacak. arabasına yaslanıp film afişi gibi poz veren genç erkekler çoğalacak. peki bu görsel imge bizimle fazlaca alakasız değil mi?film afişleri üzerinden sosyolojik bir okuma yapılabilir.sürekli aynı filmleri izliyorum. yeniliğe açığım ama korkarak sinemaya gidiyorum. görsel efekt ve sesle destekleyerek odunu bile bir saat izletirsiniz. iyi senaryo nerede?iyi senaryo, dünyayı ele geçirmeye çalışan eğitimsiz ve açgözlü yapımcıların ciddiye almadığı, onların bürolarında biriken ve sonra çöp olan dosyaların içinde duruyor.
(kalemdefter - 3 Nisan 2016 00:58)
eski filmleri izlenilesi büyük sektör. eski filmleri ne zaman izlesem denk geldiğim döneme lanet etmemek zor oluyor. genelde vasat olan dc filmlerinin, marvel filmlerinin, fox filmlerinin, yani çizgi-roman uyarlamalarının hollywood'u esir aldığı bir dönemdeyiz artık. düşünün, muazzam klasikler üretmiş olan warner bros vasat dc filmlerine odaklanmak maksadıyla daha az film üreteceğini açıklıyor. ne kadar acı! çizgi-roman uyarlamaları kopyala-yapıştır tadında, vasat, yüzeysel ve sıkıcı. eski filmleri izleyin. eskileri izleyin ki şimdiki filmlerle mukayese ettiğinizde hollywood'un ne kadar berbat bir noktada olduğunu görün. hollywood onca senaristine, parasına ve teknolojisine rağmen artık eskisi kadar iyi filmler üretemiyor. senaryolar vasat, yüzeysel ve alabildiğine klişe. karakterler ya inandırıcılıktan uzak ya da gene vasat ve tek boyutlu. diyaloglarsa gerçekten de kötü. koskoca sektör ergen seyirci kitlesine hitap eden filmler yapar oldu. ve bu zihniyet sektörü ele geçirmiş durumda. fark etmez, açın bir humphrey bogart filmi, bir elizabeth taylor, bir montgomery clift filmi. billy wilder'ın filmlerini izleyin ve o diyalogları, o çatışmaları, o olay akışını görün. muazzam! ne zaman eski bir film izlesem film kötü olsa bile o diyaloglara, repliklere hayran kalıyorum. şimdiki diyaloglar, repliklerse resmen kötü. ne oldu sana ey hollywood? nasıl bu kadar kopabildin altın çağı'ndan? her açıdan bir gerileme. vasat, saçma sapan, michael bay tarzı aksiyon filmleri, berbat klişelerden ibaret rom-komlar, etliye sütlüye dokunmaktan çekinen politik (!) filmler ve birbirinin aynısı, diziye bağlamış çizgi-roman uyarlamaları. halbuki 70'ler ve 40'lar, 50'ler ne güzeldi. erotizm bile daha iyi işlenirdi o dönemlerde. saçma sapan hays yasasına rağmen filmler etkileyici idi. asıl oyunculuklara değinmek istiyorum. şu an sevip takip ettiğim pek çok oyuncu var ama şu zamanların oyuncuları da pek şanssız. çünkü senaryolar kalitesiz olduğu için muazzam yazılmış karakterlerde çok sık oynayamıyorlar. ve en büyük hataları da kariyerlerini vasat çizgi-roman uyarlamalarına hapsetmeleri.örnek: scarlett johansson. büyük bir oyuncu denir mi? hayır. kariyerinin başı fena değildi. sonra marvel'a kaptırdı kolunu, artık marvel filmi çekip duruyor. onun dışında da vasat aksiyonlarda, dandik rom-komlarda falan oynuyor. angelina jolie. mega star. ama kariyeri tek kelimeyle vasat. en son iyi oynadığı film changeling ama orada da mükemmel değildi. aksiyon filmlerinde vasat karakterleri oynayıp durdu. tom cruise da öyle. 2000-2016 arasında hangi filmde mükemmel oynadı? ya kendisini tekrarlayıp duran johnny depp? chaplin'i enfes oynayan robert downey jr'a ne oldu? o da johansson gibi aynı karakteri oynayıp duruyor. pek yetenekli liam neeson'ın elinden silah düşmez oldu. her filminde vasat, her filmi vasat. karakter oyunculuğu yerine aksiyon oyunculuğu yapan o kadar çok oyuncu var ki... jolie'nin kariyeri bu yüzden vasat kaldı. cruise'un kariyeri bu yüzden vasatlaştı. downey jr marvel'dan uzaklaşmazsa öldükten sonra tek tük iyi filmde oynamış olacak. ne yazık ki gençler de aksiyon filmlerinde heba oluyorlar. halbuki karakter oyunculuğu yapmak, çizgi-romanlardan uzaklaşmak lazım. çünkü bunlar genelgeçer filmler. izle/unut filmleri.bir de geçmişe bakalım. elizabeth taylor. evet, son filmleri kötüydü ama 40, 50'lerde çektiği filmlere bakın. oyunculuğuna bakın. oynadığı karakterlere bakın. oyuncu olsam böyle bir kariyerim ve karakter çeşitliliğim olsun isterdim. ya da rita hayword. veya katherine hepburn. erkeklerden richard burton. peter o'toole. paul newman. marlon brando. humphrey bogart. james cagney. bir bu oyunculara, kariyerlerine ve karakter skalalarına bakın; bir de günümüzün oyuncularına. özetle; hollywood her açıdan gerilemiş durumda. çok yazık.
(sherlock holmes 90 - 17 Nisan 2016 11:31)
paul rotha, hollywood endüstrisi için sinemanın öyküsü adlı kitabında şöyle yazmıştır:"(…) hollywood’a gidip de daha öncekilerden daha iyi filmler yapmış veya hiç olmazsa çevresindekiler kadar iyi bir yapım gerçekleştirmiş olan tek bir avrupalı yönetmen anımsamıyorum."peşinen kabul edilmelidir ki karamsar bir yorumdur.bkz. sinemanın öyküsü, paul rotha, çev. ibrahim şener, izdüşüm yayınları, 1. basım, 2000, ist. s. 44avrupalı yönetmenlerin hollywood’a taşınmasıyla amerikan sinemasının ciddi bir hareketlilik yaşadığı, değişik bakış açıları kazandığı inkâr edilemez. yalnız kimi yönetmenler (fritz lang, otto preminger, robert siodmak, michael curtiz vd.) zamanla memur yönetmen sıfatına uygun filmler de çekmişlerdir. kim çekmemiştir ki? john ford, william wyler, billy wilder, john huston, fred zinnemann... yani bu sayılan sinema ustaları hollywood mesaileri boyunca her sene bir başyapıt çekmediler doğal olarak. avrupalı ya da amerikalı hiç fark etmez, hollywood varoldukça kötü piyasa filmleri çeken yönetmenler de var olmaya devam edecektir. yani bu endüstriden yılda bir veya birkaç başyapıt çıkabiliyorsa kiliseye gidip mum yakmak ya da kurban kesmek lazım.bu arada, üstat paul rotha'nın anımsayamadığı yönetmenleri ben anımsatayım: victor sjöström, josef von sternberg, alfred hitchcock, michael curtiz, robert siodmak, edward dmytryk, charles vidor vd.sağır sultanın da bildiği gibi bu isimler avrupa'dan gelip hollywood'u renklendirmişler, çok çok iyi başyapıtlar çekmişlerdir.
(hanging rock - 24 Eylül 2016 17:20)
hollywood'un ilk yıllarında setlerde "çatlak" denen bir adam olurmuş. çoğunlukla küfelik olan bu adamın görevi yönetmene 'tuhaf' ve yaratıcı fikirler vermekmiş; sette işler ters gitmeye başladığında, senaryo tıkandığında, insanlar ne yapacağını bilemediğinde bu adam öne fırlar ve olmadık, beklenmedik fikirler verir, setin ve filmin çalışmasını sağlarmış. söz gelimi, bazen bir yemek salonu sahnesinde, film ve öykü tıkandığında herkes bu adama bakar ve onun ne diyeceğini merakla beklermiş; bu "çatlak" denen adam da yerinden güçlükle doğrulur, kendinden emin bir şekilde; "şu kapıdan bir goril çıksın ve gelip masaya otursun!" veya "yemekler masanın üstünde değil altında yensin!" gibi uçuk kaçık şeyler söyler, setin işlemesini sağlarmış böylece... işlerin ve zihnin tıkandığı yerlerde "çatlak" ve sarhoş birisinin yol gösterici olması, akıl vermesi -"her zaman esrik olmalı insan. tüm sorun burda; tek sorun budur."* (mark cousins'in the story of film an odyssey (2011) belgeselinden aklımda kaldığı kadarıyla. bu meyanda; her biri bir saat olan on beş (15) bölümden mürekkep belgesel, dünya sineması hakkında derli toplu fikir edinmek isteyenlere de tavsiye edilir.)
(usuduysen donelim - 13 Aralık 2016 23:40)
kapitalist sistemin günümüzdeki yegane parlak örneği.içine doğduğu sistemi en iyi yıkayıp parlatan köpüklü deterjan.öyle ki,durulamanıza gerek bile yok.
(tabularasa - 22 Eylül 2001 16:07)
Yorum Kaynak Link : hollywood