Süre                : 1 Saat 34 dakika
Çıkış Tarihi     : 25 Mayıs 2006 Perşembe, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Drama
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Catfish Productions , Curiously Bright Entertainment , PCH Film
Yönetmen       : M. Blash (IMDB)(ekşi)
Senarist          : M. Blash (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Chloë Sevigny (IMDB)(ekşi), Jena Malone (IMDB)(ekşi), Maya Goldsmith (IMDB)(ekşi), Halley Wegryn Gross (IMDB)(ekşi), Leelee Sobieski (IMDB)(ekşi), Henry Gummer (IMDB), P.J. Verhoest (IMDB), Anthony Roth Costanzo (IMDB), Mara Hoffman (IMDB)

Lying ' Filminin Konusu :
Lying is a movie starring Chloë Sevigny, Jena Malone, and Maya Goldsmith. A long weekend brings four women together in the countryside. Virtual strangers, the women are forced to navigate the depths of social interaction. On the...


  • "filme göre, dünyadaki ilk ateisti de görmek mümkün..."
  • "bu filmin bir hastane sahnesi var. şimdi burayı okuyan herkese itiraf ediyorum; ben o sahnede hüngür hüngür ağlıyorum, çocuk gibi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    gerçekten ilginç bir konuya sahip bi film bu. haftasonu evde izlenecek bir film. 6.5/10

    --- spoiler ---

    film isa'ya yapılan gönderimlerden dolayı hristiyan dünyasından baya da bir tepki almış durumda zira adeta isa'ya yalancı muammelesi yapılmış. ama yine de yönetmenin bir dinin nasıl ortaya çıktığını ele alışını beğendim açıkcası. onun dışında filmin bana mantıksız gelen kısmı, dürüst olup, yalan sölememekle akla gelen herşeyin pat diye söylenmesini aynı kefeye koymaları.tamam yalan söylemeyebilirsin ama arada bir çeneni de kapalı tutarsın. eğer ben bu filmi çeksem daha farklı çekerdim bu açıdan. liar liarda bu olay daha iyi ele alınmıştı kanımca.

    ---
    spoiler ---


    (venus - 25 Aralık 2009 22:11)

  • comment image

    bu filmdeki tespitleri goremeyip isin romantik komedisine takilanlar pop cornlarini yemeye elbet devam edebilirler. the man in the sky nerden gelmis niye ortaya cikmis filan bunlar tamamen hollywood fiction canim gercek hayatla insanlik tarihi ile hic mi hic alakasi yok (!).

    son zamanlarda izledigim en guzel tespitleri ve gondermeleri iceren film.


    (iwontsmoke - 26 Aralık 2009 22:16)

  • comment image

    klişelerle dolu da olsa, arada birkaç hata olsa da akıl dolu göndermelere sahip, beğendiğim seyirlik film.

    --- spoiler ---

    din eleştirisi konusunda gerçekten başarılı buldum. illa dine saldırı diye nitelendirilecek hali yok. bir de bu açıdan bakın tarzı bir yaklaşım söz konusu. vermek istediği mesajı çok güzel vermiş. insanların "kuralsızlık" neticesinde mutsuz, öteki dünyadan korkar tavrının ardından gelen "kurallar" neticesinde sadece öbür dünyayı düşünerek yaşaması ve neredeyse eski kafaya geri dönmüş olması bütün her şeyi çok güzel bir şekilde açıklıyor.

    bir de takıldığım bir nokta var. kurallar neticesinde yeni bir din oluşturmuşsunuz. hala klise ve haç var ama. yani orda papazın* boynundaki kolyede haç değil de pizza hut logosu görsem anlatılmaz duygular yaşardım sanırım. gerçi bu durum ricky gervais'in başını dini baskı olarak daha fena yakardı haliyle.

    ---
    spoiler ---

    neyse neticede güzel film. izlerseniz bir şey kaybetmezsiniz, aksine bir şeyler kazanırsınız.

    -- spoiler ---

    edit: aklıma gelmişken; küçük rollerde olsa da polis olarak edward norton'ı ve barmen olarak philip seymour hoffman'ı görmek büyük zevk.
    edit2: iiaa2 uyardı sağolsun. haç değilmiş papazın boynundaki, 2 yana pizza açan ricky'miş.

    ---
    spoiler ---


    (zamazengo - 5 Ocak 2010 00:48)

  • comment image

    ricky gervais ve matthew robinson’un birlikte yazıp yönettikleri the invention of lying 2009 yapımı bir komedi. ahlak, dürüstlük ve yalan üzerine, bolca dini göndermeyle bezeli, hafif hollywood romantiği baharatlı ve ama sonuçta tez elden izlenmesi gereken bir film. ricky gervais’in yıllardır yaratmaya çalıştığı mizahi üslup extras dizisiyle şekillenmiş, ghost town filmiyle de rengini belli etmişti.

    yalan diye bir şeyin olmadığı, hatta dürüst davranmamanın bile yalan sayıldığı farklı bir evrende, herkes istisnasız ağzına geleni, aklına düşeni, içinden geçeni langır lungur söylemektedir. böyle bir dünyada bir kaybeden olmak elbette insana daha fazla koymaktadır. zira herkes kahramanımız mark’ın ne kadar şişman, ne kadar salak, ne kadar başarısız olduğundan “sesli” bir şekilde bahsetmektedir.

    günün birinde, tam da yumurtanın kaba ete dayandığı bir anda, mark daha önce hiç yapılmamış, tarif dahi edemediği, isim bile koyamadığı bir eylem gerçekleştirir. yalan söylemek!

    zekice detaylarla süslü bu leziz filmde ricky gervais eşi dostu da toplayıp harika bir ekip yaratmış. jennifer garner, jonah hill, rob lowe, tina fey, philip seymour hoffman, edward norton... vs.

    ilk fırsatta izleyiniz...


    (sakuissaku - 13 Ocak 2010 17:33)

  • comment image

    --- spoiler ---

    mark'ın çocuğunda da yalan söyleyebilmesinden, yeteneğin genetik olduğunu anlıyoruz. filmin bittiği noktadan sonra neler olabilir diye düşündüm de muhtemelen mark'ın çocukları da hayatta mark kadar başarılı olacaklar, güzel kadınlar / yakışıklı erkeklerle evlenecekler, çoluk çocuğa karışacaklar. uzun vadede mark'ın soyunun yaşayan insan populasyonundaki oranı gittikçe artacak ve bir noktada insanlığın büyük çoğunluğu mark'ın torunu olmuş olacak. çünkü yalan söyleyebilen insanlarla söyleyemeyenlerin rekabet etmesi çok güç. çok büyük bir evrimsel avantaj yani söz konusu mutasyon.

    bir diğer açıdan, yalan söyleyebilen insan yüzdesi arttıkça bu yeteneğin getirdiği göreli avantaj da azalacak. bir noktadan sonra mark'ın torunları birbiriyle rekabet etmeye başlayacaklar ve dünya yeni bir nash dengesine ulaşacak. fakat yine de yalan söyleyemeyen birinin bu dünyada survive etmesi çok zor.

    ---
    spoiler ---


    (lumina obscura - 7 Şubat 2010 02:29)

  • comment image

    bu entry safi spoiler içermektedir...

    --- spoiler ---

    ters okumayla bakılacak olursa, dünyada yalan olmasa da hem cola nın hem pepsi nin var olacağı, dolayısıyla kapitalizm in sadece yalanla dolanla ilişkilendirilmediği insan ihtiyaçları ile var olduğu, öte yandan yalan olmayınca film endüstrisinde geriye sadece text okuyan yaşlı bir adamın kalacağı, birden fazla aktöre/aktrise, nice görüntü efekti, sahne tasarımına lüzum olmayacağı ön görüsünde bulunmuş, kişiyi düşünmeye iten nice materyalin tohumunu zihninize atıp izledikten sonra sizin çiçeklindermenizi sağlayacak sinema eseri.

    ---
    spoiler ---


    (the tallest architect in the world - 16 Nisan 2010 10:13)

  • comment image

    fikrimce amerikan sineması adına yapılmış en dişe dokunur romantik komedilerden biri, hatta ilk beş içinde bile sayılabilir.

    insanların düşüncelerini olduğu gibi söyleyebildiği bir dünyada mark bellison (ricky gervais) adlı başrol karakterimiz yalanı keşfediyor ve böylece ilk yalan söyleyen insan oluyor. (aklıma 15 gün boyunca hiç yalan söylemeyen, hatta doğruyu saklamayı yalan kabul eden şimdi adını hatırlayamadığım yazarın yaşadıklarını hatırlattı. onun yaşadıkları bu filmin tersden okunuşu gibi idi gerçi.)

    --- spoiler ---
    mark sıradan, 40 yaşlarında, yakışıklı olmayan, kilolu, fakir, işinde başarısız, hatta "loser"'a yakın bir karakter.. kendinden çok daha iyi durumda bir kızla (jennifer garner) akşam yemeğine çıkıyor ve kıza aşık oluyor. (kızın buna mastürbasyon yapmakta olduğunu söylediği sahnedeki doğruculuğu ve markla ilgili fikirlerini ifade edişi, eş seçiminde genetik mirasa önem vermesi oldukça komikti.)
    mark bir film şirketinde çalışıyor ki, insanların doğrudan başka bir şeyi söyleyemediği bir düzende kurmacaya da yer olmadığından, filmler bile belgesel kıvamında. ancak mark'ın çalıştığı yüzyılda kara vebadan başka bir ilginç olay yok. belki bunun etkisi ile belki de markın beceriksizliği nedeni ile, beklediği üzere işten atılıyor. bu durumdan haberdar olan ev sahibinin kirasını istemesini müteakip, mark'ın bankaya gitmesi ile herşey değişiyor: mark yalanı keşfediyor. (olmayan şeyi söylemek olarak ifade ettiği "yalan" kavramı için de bir isim bulamıyor.)
    bundan sonrasında mark'ın huzurevinde ölmek üzere olan annesini, ölümden sonrasındaki boşluktan korkmasını engellemek üzere, rahatlatmak adına söyledikleri tüm dünya düzenini ve filmin dilini değiştiriyor. (mark'ın annesinin kaldığı huzurevinin kapısındaki yazı oldukça trajikomik ayrıca; "umutsuz yaşlı insanlar için hazin bir yer") mark'ın annesi için yarattığı ve bizim bildiğimiz dinler tarafından ifade edilene benzeyen "cennet kavramı" herkes için bir umut haline dönüşüyor ve mark da istemeden de olsa bir peygamber kimliğine bürünüyor.
    bundan sonrası tam bir din paradosi şeklinde gelişiyor. mutlu olmak adına sorgulamayan, her anlatılanı doğru kabul eden bir "mürid" olmaya hazır insanlık, özellikle ölümden sonrası ile ilgileniyor.
    mark'ın kuralları yazmak için pizza hut kutularını kullanması (daha önce de cola ve pepsi reklamlarının komikliği ve gerçekçiliği) "üzerine yazabileceğim daha bir şey olsaydı, tablet gibi" cümlesi ve hepsinden önemlisi "gökteki adam" kavramı. kurallar çok basit görünmesine rağmen, insanların kuralları detaylandırmak istemesi, kötülük geldiğine inandıkları gökteki adamı lanetlerken, sonraki hayatlarında güzellik vereceğine dair inançlarından dolayı gücüne inanmaya başlamaları amerikan sinemasından beklenemyecek ölçüde bir dalga geçiş.
    1. kural-gökyüzünde herşeyi kontrol eden bir adam var. görülmeyecek kadar yüksekte yaşıyor.
    2. kural-ölünce hiçlikte yok olmuyorsunuz.
    3. kural-herkesin bir konağı oluyor.
    4.kural-sevdikleriniz de sizinle beraber olacak.
    5.kural-gece gündüz her çeşitten dondurma olacak. (bu süperdi mesela)
    6. kural-kötü şeyler yaparsanız bu harika yere gidemezsiniz, kötü bir yere gidersiniz.
    9.kural-iyi yere mi kötü yere mi gideceğinize gökteki adam karar verir.
    10.kural-gökte yaşayan adam kötü şeyler de yapsa, ebedi hayat vererek sizi ödüllendirir.

    asıl vurucu ve peygamber mertebesine yükselten cümle "bana bunları gökteki adam söyledi" demek. sonrasında nasa gökteki adamı arıyor zaten....

    film buraya kadar muhteşem. ancak bazı takıldığım noktalar oldu ki bu ironi içinde önemsememeye gayret ettim. birincisi; herkesin doğruları söylediği bir düzende, nasıl kapitalizmin yükseldiği. ikincisi; bu filmin aslında bir romantik komedi klişesi içinde yol aldığı ve tam anlamıyla bir amerikan rüyası olduğu. çünkü mark, keşfettiği yeteneği ile legal olmayan bir yöntemle zenginliğe ulaşmış ve sonunda arzu ettiği kadınla evlenerek, klişe aile sistemine kavuşmuştur.

    ama şu süper detayları göz ardı edemeyeceğim; birincisi kokain bağımlısı trafik polisi edward norton, masada duran oscar heykelciği, mark'ın isa görünümdeki hali, evlilik yemini esnasından yalandan arındırılmış sözler...

    ---
    spoiler ---


    (qfwfq - 5 Temmuz 2011 16:47)

  • comment image

    bu filmin bir hastane sahnesi var. şimdi burayı okuyan herkese itiraf ediyorum; ben o sahnede hüngür hüngür ağlıyorum, çocuk gibi.


    (peder zickler - 25 Eylül 2011 08:04)

Yorum Kaynak Link : the invention of lying