• "roger waters olmadan yapılan taş gibi bir the division bell albümü varken, işbu albümün waters'ın yokluğunda kürek gibi olacağını söylemek gözümde pırasa olmakla eşdeğerdir."
  • "bünyede heyecan yarattı mı?yarattı.hayal kırıklığı olma olasılığı var mı?belki.gerçek olan şu ki...pink floyd'un bünyede yaratacağı hayal kırıklığına da varım ben arkadaş.anlayamazsınız."
  • "yillar once shine on you crazy diamond'i hayatimda ilk kez dinledigimde ne hissettiysem, bana onu hissettirdigine gore gayet guzel album.baskalarinin fikri ile zerre ilgilenmiyorum."




Facebook Yorumları
  • comment image

    roger waters olmadan yapılan taş gibi bir the division bell albümü varken, işbu albümün waters'ın yokluğunda kürek gibi olacağını söylemek gözümde pırasa olmakla eşdeğerdir.


    (swallowed arsenic - 6 Temmuz 2014 14:34)

  • comment image

    bünyede heyecan yarattı mı?

    yarattı.

    hayal kırıklığı olma olasılığı var mı?

    belki.

    gerçek olan şu ki...

    pink floyd'un bünyede yaratacağı hayal kırıklığına da varım ben arkadaş.

    anlayamazsınız.


    (theymademedoit - 6 Temmuz 2014 23:26)

  • comment image

    the wall sonrası dönemde çıkmış en iyi pink floyd albümüdür.

    çeşitli yerlerde öyle eleştiriler okuyorum ki insanların nasıl pink floyd dinleyicisi olduklarını anlamakta zorlanıyorum. kendimi tüm yorumlardan uzakta tutup yeni pink floyd albümü çıkmış dinleyeyim ruh halinde albüme bıraktım ve şahane bir 53 dakika yaşadım. 70'li yıllarda yapılan müziğe, pink floyd deneyselliğine aşina değilseniz elbette albümü sıradan bulacaksınız. iddialı bi nakarat üstüne akılda kalıcı bir solo bekliyorsanız zaten yanlış sulardasınız.

    albüm 93 yılındaki kayıtların temele konduğu, 2014 teknolojisiyle işlenmiş, 72-75 yıllarının kafasında bir eser olmuş. meddle ve wish you were here albümleri saklı pek çok kısmında the endless river'ın. gerçek bir grup albümü hissi her noktasında hissediliyor. waters'ın agresif basları şu albüme gerçekten çok yakışırdı. müzikal anlamda tek eksiklik bu dikkatimi çeken.
    lütfen eğri oturup doğru konuşalım, şu kayıtta pink floyd havası sezmemek mümkün mü? çok fazla önyargım vardı. bir wright sömürü albümü bekliyordum hatta bir noktadan sonra. ama pink floyd gerçekten ölüyü diriltmiş, adamı albüme en yüksek dozda dahil etmişler. rick wright ruhu zerre zerre işlenmiş her kısma.

    pek çok kişi bir dark side değil, bir the wall değil diye yorumlarda bulunuyor. haklılar zira animals da bir dark side değil. meddle da bir dark side değil, wish you were here da değil. the endless river da aynen böyle. bu albümün en büyük artısı. her iyi pink floyd albümü gibi bu da kendi tınılarını özgünlükle işlemiş bir albüm.

    müzik bu dinlenen. en büyük zevklerden biridir müzik dinlemek pek çok kişi için. tadına varın. ben öyle yaptım. dedim ki pink floyd albüm çıkarmış. dinledim, beğendim. hatta çok beğendim. dağınık bir kafayla istediğim şeyleri pek anlatamadım ancak ben bu albümü çok beğendim. varsın insanlar 10 üzerinden 2 versinler. albümü kılıflara koyup yüz çevirsinler. ben böyle güzel bir eseri dinleyebildiğim için çok mutluyum.


    (sydchodelic - 7 Kasım 2014 08:09)

  • comment image

    hayatımın en güzel saatlerinden birini bana yaşatan albüm.

    ses mühendisliği açısından kusursuz. duygu ise pink floyd'un vedasının hakettiği boyutta.

    üzerine söylenecek şeyler kelimelerin yetmeyeceği boyutlara taşıyor tabii hâl böyle olunca. yarım asırlık pink floyd'un sonsuz nehrinin son ezgileri.

    hep kendim için doğru olan bir zamanda doğmadığımı düşünürdüm, sanatsal anlamda. 60-90 arası muazzamdı ve ben bir çok heyecandan mahrum kalmıştım.
    ama öyle bir şey oluyor ki iki gün önce tarihin en iyi filmlerinden birine, interstellar'a gidiyorsun ve şimdi ise pink floyd'un son busesi the endless river'ı dinliyorsun. çok ama çok şanslı bir nesiliz gerçekten.

    bir ayrılık vakti. hüzünlü, heyecanlı... pink floyd albümü beklemeyeceğiz artık.
    pink floyd'un yarattığı nehirin sonsuzluğunda kaybolmanın vakti gelmiştir.
    sonsuza kadar kürek çekmeye hazırım ben.

    teşekkürler pink floyd. yarım asırda yarattığınız yüzyıllar için...


    (a t k - 10 Kasım 2014 00:02)

  • comment image

    insanların hakkında yaptığı yorumlardan bazı tartışmaları artık geride bırakmamız gerektiğini anladığımız pink floyd albümü.

    şimdi birileri tutup diyor ki "roger waters'tan sonrası pink floyd değil".

    bre yiğit, sen tutup the final cut için pink floyd albümü diyorsan açık açık roger waters fan'ıyım, gerisi umrumda değil diyorsun ya da richard wright'ın pink floyd üzerindeki etkisinden habersizsin ve hayatında açıp bir wet dream veya broken chine dinlememişsin.

    senin gibi cengaverler çıktı meydana dediler ki "syd barrett'tan sonra pink floyd bitti". sonra bu cengaverleri marooned eşliğinde göz yaşları döktüler. şahit olduk bunlara ama aldırmadık, dinledik.

    anlıyorum seni, duygusalsın, çok seviyorsun! bir dark side of the moon, bir animals bir meddle seni kendinden geçiriyor, fakat, richard wright faktörünü hep unutuyorsun. senin pink floyd'unun altın çağı 70'lerdir, doğrudur ama unutma pink floyd ticari bir isimdir. the division bell bir pink floyd albümüdür.

    medya yalan söyler, medya insanları uçlara çeker. bu mütevazı adam göçüp gideli 6 yıl oldu, ve bu albümün ortaya çıkmasını sağlayan kayıtlar çıktı ortaya. bu albüm ona ithaf edildi. david gilmour - roger waters çekişmesi diye lanse edildi hep ama gruptan atılma noktasına gelen ve atılan tek isim richard wright oldu, sen gilmour'un gitarı, waters'ın sözleri yüzünden altyapıyı kuran adamı görmemezlikten gelmiş olabilir misin?

    denmiş ki "pink floyd külliyatını bir gıdım ileriye bile taşımayan tek pink floyd albümü olması üzücü."
    ben de isterdim richard wright ölmeyeydi de daha ileri taşısalardı o külliyatı ama zaten geçmişteki kayıtların üzerine bir şeyler koyularak yapılmış. kısmen division bell tınısına yakın olmasını bekliyorduk elbette fakat bizi şaşırtan şeyler olmadı değil. sadece anisina değil, başka parçalarda da bunu duymak mümkün... 5. parça skins'teki davullar ve arkadaki echoes vari tınılar en basit örneği... eyes to pearls albümdeki favorilerimden bir tanesi, onu da bu sınıfa alabiliriz.

    o nedenle diyeceğim odur ki, aç dinle, beğenirsin beğenmezsin. beğenenlere ya da beğenmeyenlere laf etme. beğenirsen senindir, beğenmezsen hiç senin olmamıştır.

    bir de "david gilmour solo projesi", "david gilmour bilmem kaçıncı solo albümü", yok efendim david gilmour band... yazarken sinirlendim... işte bu arkadaşlar muhtemelen richard wright kimdir bilmiyorlar, arkadaşım o klavyeleri, synthleri, hammond'ları roger waters mı çaldı? roger waters sonrası pink floyd albümleri ile david gilmour'un solo albümleri arasındaki farkları görmek gerekiyor, gerçekten.

    on an island ile the division bell-the endless river arasındaki farkı göremeyenler var.

    bu arada david gilmour'un yeni albümü de 2015'te çıkacak, aradaki 7 dünya harikası farkı görmek isteyenler alıp dinler artık.

    yolla öncesi dipnot: işte bazen hayatı sorguluyorum, böyle uzun uzun yazıyorum. anlayanlar şuku'yu basıyor, anlamayanlar "çok kötü" deyip geçiyor ama kimsenin fikri değişmiş olmuyor. bir tarafın fikirlerini pekiştirirken, diğer tarafı daha da "ötekileştirmiş" mi oluyorum bilemiyorum.

    edit: daha az kırıcı dile kullanmak amacıyla bazı değişikliklere gittim, dönece'm.


    (rollei - 10 Kasım 2014 23:29)

  • comment image

    düşüncelerimi ve hislerimi nasıl toparlayacağımı bilemiyorum. ama sert konuşacağım. uyarayım.

    albümü çıktığından beri sık sık dinliyorum. calling ve autumn gibi küçük ve müthiş şeyleri saatlerce loop halinde dinlemişliğim oldu. louder that the words parcası "we bitch and we fight, diss each other on sight" diyerek her başladığında günlük hayat hissiyatım, içdünyam öyle bir kabarıyor ki anlatamam.

    şu dünya üzerinde üçbeş kitabı okuyup onlara din diye tapan insanlar varken ben 67 lerden başlayıp 2014 te son bulan bu eserlere neden tapmayayım diye düşünüyorum saçma bir şekilde.

    tüm albümlerin sarkı sözlerini al, alt alta koy, oku sonra hepsini dinle (yapmadım değil). "we are more than alive"

    kendileri diyor. elveda albümü olarak paylaşıyorlar. albüm satışları, chartlar falan o kadar saçma ve ezik kalıyor ki... siklerinde bile değildir eminim. elveda diyorlar yahu. genel olarak müzik tarihinin en mistik, en yoğun eserlerini üretmiş, en önemli elemanlarından biriyle yollarını ayırmış, başka bir tanesini yokluğa uğurlamış adamlar bir albüm yapmış ve elveda diyorlar. yakında biz de göçücez, doğanın bize verdiği lütuflar ile birlikte yine doğaya karışarak yok olacağız diyorlar. yaşlandık, son gücümüzle size bir elveda albümü yaptık diyorlar. son bir selam gönderip belki de ölümü bekleyecekler.

    bu son albümü en iyi anlayacak olanlar onların yaşında olan ve 40 seneyi aşkın bir süredir onların müziğiyle yaşayanlardır bence. son albümü en çok dinleyecek olanlar o nerdeyse 50 senelik serüveni yaşamış ve belki de kendini ölüme hazırlayan diğer sıradan insanlardır diye düşünüyorum.

    ben ise o kadar sevindim ki. beğenip beğenmemek tamamiyle konu dışı benim için. benim için gilmour ve mason'ın bugünkü hissiyatlarını anlayabilmektir en önemlisi. uzun maceranın sonlarındayken ne dertleri var, neler hissediyorlar? sırf bunun için bile sayısïz kere dinlenmesi gereken bir albümdür the endless river.

    son selamı duymak, gitmeden onlara el sallamak için dinlenesidir. albüm güzel mi değil mi hiç umrumda değil. ben zaten sarhoşum.


    (kendinemunhasir - 19 Aralık 2014 16:25)

Yorum Kaynak Link : the endless river