Süre                : 2 Saat 8 dakika
Çıkış Tarihi     : 24 Eylül 2008 Çarşamba, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Drama
Ülke                : Fransa
Yapımcı          :  Haut et Court , France 2 Cinéma , Canal+
Yönetmen       : Laurent Cantet (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Laurent Cantet (IMDB)(ekşi),Robin Campillo (IMDB)(ekşi),François Bégaudeau (IMDB)(ekşi),François Bégaudeau (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : François Bégaudeau (IMDB)(ekşi), Agame Malembo-Emene (IMDB), Angélica Sancio (IMDB), Arthur Fogel (IMDB), Boubacar Toure (IMDB), Burak Özyilmaz (IMDB), Carl Nanor (IMDB), Cherif Bounaïdja Rachedi (IMDB), Dalla Doucoure (IMDB), Damien Gomes (IMDB), Esmeralda Ouertani (IMDB), Eva Paradiso (IMDB), Henriette Kasaruhanda (IMDB), Juliette Demaille (IMDB), Justine Wu (IMDB), Rachel Regulier (IMDB), Laura Baquela (IMDB), Louise Grinberg (IMDB), Lucie Landrevie (IMDB), Nassim Amrabt (IMDB), Qifei Huang (IMDB), Rabah Nait Oufella (IMDB), Samantha Soupirot (IMDB), Franck Keïta (IMDB), Wei Huang (IMDB), Anne Wallimann-Charpentier (IMDB), Cécile Lagarde (IMDB), Frédéric Faujas (IMDB), Vincent Robert (IMDB), Olivier Dupeyron (IMDB), Patrick Dueruil (IMDB), Dorothée Guilbot (IMDB), Anne Langlois (IMDB), Vincent Gaire (IMDB), Yvette Mournetas (IMDB), Julie Athenol (IMDB), Jean-Michel Simonet (IMDB), Olivier Pasquier (IMDB), Stéphane Longour (IMDB), Abdoul Drahamane Sissoko (IMDB) >>devamı>>

Entre les murs (~ Sinif) ' Filminin Konusu :
François ve diğer öğretmen arkadaşları belalı bir semtteki lisede yeni bir yıla hazırlanmaktadır. Kendilerini öğrencilerinin iyi bir eğitim almaları için hiçbir engelde yılmayacakları fikrine hazırlarlar. Sınıf, farklı kültürler ve tavırların sık sık birbiriyle çatıştığı modern Fransa'daki küçük bir dünyadır. Ergenlik çağındaki gençlerin davranışları, düşük maaşlar almakta olan öğretmenlerin şevkini kırar. François ise saygı ve çalışkanlık üzerine kurulu atmosferi sağlamakta kararlıdır. Ne kibirli ne de serttir ama aşırı açık sözlülüğüyle öğrencileri çoğu kez şaşırtır. Öğrenciler onun yöntemlerine meydan okur ve böylece François'in sınıf etikleri teste tutulur.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:Palme d'Or
Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best Foreign Film


Öğretmen / 12
  • "1987'den beri cannes'da altın palmiye kazanan ilk fransız filmi."
  • ""belgesel gibi ama kesinlikle değil" severlere mutlaka tavsiye edilebilecek bir film."
  • "fransızca hocası, filmin bir bölümünde çocuklara anne frank'ın kitabını okutmaktadır."
  • "film üzerine şu yazı da ayrıca okunabilir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    parisin balta girmemis banliyolerinden birinde , daha cok gocmen cocuklarinin okudugu bir ortaogrenim kurumunun bir sinifinin , bir ogrenim donemini net ve sade bir sekilde aktaran , bi nevi reality show .(amma cok "bir" dedim)
    altin palmiyeyi her gramina kadar hak eden bu neredeyse bedavaya cekilmis film , uluslararasi arenada , cok fransa olmasinin ceremesini cekip , cogu kimseye birsey ifade etmeyecege benzer.


    (mascara - 27 Eylül 2008 01:06)

  • comment image

    farklı etnik kokenlerden gelen, ergenlik kriziyle boğuşan gençlerin, hocaları françois ile kurdugu iletisimi belgesel tadında sunan film. gunumuzun gencleri ile ilgili gercege cok yakın oldugunu dusunudum bir konu islenmis. cok dogal ve az mekanda cekilmis bir film olmus kendisi.
    filmekimi nde izlenmis olması sebebi ile 2 alt yazı mevcut idi. turkce ve ingilizce ceviriler konuya uygun olacak sekilde yer yer birbirinden cok farklı sekilde cevrilmis. fransızca bilip filmi seyretmek eminim ki cok daha keyifli olurdu.


    (princesa - 14 Ekim 2008 09:24)

  • comment image

    salondaki üç fransız ablanın anıra anıra gülmesini sağlamış filmdir. filmekimi'nde bilet bulunamaması sebebiyle vizyona girdiği gibi görülmüş pek bir şey alınamamıştır. ancak kökenlerin alttan alttan tırmaladığı sarı siyah beyaz ergenlerin her birinin seviyesine ayrı ayrı inmek her babayiğitin harcı olmasa gerek.
    (bkz: françois bégaudeau)

    çok fazla fransız bir fransız filmi kısaca. sonlara doğru hafiften güzelleşmiştir, özellikle platon'un devlet'inin yorumları fenadır.


    (aylak adam - 30 Kasım 2008 23:40)

  • comment image

    bu fransızlar ilginç insanlar. belki de dunyadaki en iyi ilköğretim ve ortaöğretim seviyesine sahip ülke olmalarına karşın eğitim sistemini, hem de bahsettiğim düzeyde kıyasıya eleştiren bir film yapmış laurent cantet...

    --- spoiler ---

    sınıf, ana karakter françois'nın hem fransızca hem de sınıf öğretmenliğini yaptığı farklı etnik kökenden oluşan öğrencilerin parisin dışında yer alan okulun bir sınıfında geçen öyküsünü anlatıyor. mekan ve çekimler basit olduğu kadar çarpıcı, uzun diyaloglar fransızca bilmeyenleri altyazı okumaya mahkum etse de kesinlikle baymıyor. en önemlisi de film her türlü klişeden oldukça uzak bir yapıya sahip..

    françois'nın tutkulu ve idealist bir öğretmen olması seyircide en başta bir ölü ozanlar fikri oluştursa da film baştan sona hem hollywood'un oluşturduğu 'kahraman öğretmen' karakterleri hem de 'başarı destanı - bak nasıl da sevdirdi kendini çocuklara ve onların abisi oluverdi' olay örgüleriyle adeta dalga geçiyor.

    françois ve öğrencilerin hepsi ayrı karakter derinliklerine sahipler. oyunculukların da hat safhada gerçekçi olması ve kamera açısının seyirciyi sürekli sınıfın içinde hissettirmesiyle gerçekçilik oranı tavan yapıyor. daha da ötesi, ana karakterimiz françois doğruları ve yanlışlarıyla gerçek bir insan. ne kadar doğru olmaya çalışırsa çalışsın yanlışlar yapıyor, öğrencilerine sert davranmak istemezken, cezayı son çözüm olarak görürken belki de en sert eleştirileri sarkastik bir şekilde öğrencilerine yaparak özellikle o yaştaki çocukların bunları kaldıramamasından dolayı eleştiriliyor hatta başına da bazı dertler açılıyor.

    filmin klişelerden çok uzak olan yanları var demiştik.. bunlardan bi tanesi, anne frank'i ve okulda okutulan diğer kitapları aşağılayan öğrencisine haddini bildirmesini beklerken bir de bakıyoruz ki ukala öğrenci, kahramanımız françois'ya haddini platon vasıtasıyla bildiriyor. bir de son sahne var ki o anda ölü ozanlar derneğindeki robin williams'ın karakteri ve benzeri karakterler geldi aklıma.. adeta o sonlarla dalga geçercesine bir öğrenci okulun son günü öğretmenine okulda hiçbirşey öğrenmediğini söylüyor. bunu söylerken okuldan nefret ettiği veya ders çalışmadığı için diil gerçekten okulda öğretilenlerden hiçbirşey anlamadığını anlıyoruz. françois yapma canım öğrenmişsindir bişiler derken bi yandan yüzünde de 'harbi mi lan' bakışı beliriyor.

    karnımıza yumruğu yediğimiz bu son sahneden sonra film bitiyor ve bizler de fransız eğitim sisteminin gediklerini öğrendikten sonra ulkemizde neyseki eğitim problemi yok (!) diyerek gönül rahatlığıyla evlerimize dağılıyoruz.

    ---
    spoiler ---


    (sgt pepper - 3 Aralık 2008 17:22)

  • comment image

    eğitim sisteminin aksaklığını, taraf olduğu halde, gerçekçilikten ödün vermeden ortaya koymuş bir film. aslında eğitim sisteminin aksaklığı demek, aksaklığın tam olarak ne olduğuna dair bir sürü soru işareti barındıran bir tanım oldu, şöyle ki otorite sağlamanın ve disiplinin gerekliliği üzerinden değerlendirilebilir bir aksaklık aslında anlatılmak istenen. karakterlerin hiç birinin, kendi dünyalarına değinmeden, sadece düşünmemiz gerekeni bize göstrerek, tam da olması gerektiği gibi çözümsüzlükle sonlandırarak, huzursuzluk içinde bitirmiş laurent cantet filmini.

    filmden kafanız sorularla dolu ayrılmanız da belki biraz bu yüzden, aslında göçmenlerin eğitildiği bir okulda neden göçmen bir eğitmenin yer almadığı gibi, ya da françois' nın "önce izin alman gerek" takıntısının ne denli otoriteyi kurup besleyebildiği gibi, öğretmenlerinin aşağılama " hududunun olup olmadığını sorgulamak gibi, gerçi film sizi kendi içine o denli çekiyor ki , "sınıft"ta yaşanan tartışmalarda, birden anlayamadığı materyallerle boğuşmak durumunda kalan öğrenci de "sizsiniz", öğrenciler tarafından köşeye sıkıştırılan françois da. alnında biriken ter damlalarına odaklanan kamera yardımıyla, siz de onun buhranına ortak oluyorsunuz. kısacası bir taraf olmaktan ziyade siz de bir o yana bir diğer kısma itilip duruyorsunuz film boyunca. belki de bu herhangi bir tarafı seçip, kısa vadede çözüme kavuşalım geleneğinin de bir eleştirisi aynı zamanda.


    (personalfable - 25 Aralık 2008 10:03)

  • comment image

    egitim sisteminden yola cikarak, fransa'nin entegrasyon problemlerini ve gocmen politikalarini elestirel bir uslupla ele alan basarili sinema filmi. dun gece bu filmi neredeyse bombos bir sinema salonunda izlerken, turk izleyicilerin arog ve muro gibi embesil yapimlarin pesinde kostugunu hatirlayip "ne halleri varsa gorsunler" dedim. turkiye'de gosterime "sinif" adiyla giren bu filmde, bahsi gecen ulkenin kenar mahallelerinde yasayan ve uyum sorunu ceken genclerin ruh halleri basariyla islenmis. ogretmenlerin onyargilari, egitim sistemindeki ozgurlukcu ama disipline dayali yaklasim, basariyi odullendiren ve kurallara uyumsuzlugu cezalandiran uygulamalar cok carpici bir bicimde islenmis.

    --- spoiler ---

    film aslinda sembollerle dolu. sinif ogretmeni francois marin'e bir ogrenci "sizin erkeklerden hoslandiginizi soyluyorlar." diye bir cumle kuruyor. burada gocmenlerin "escinsellere karsi hosgorusuzlugu"ne gonderme yapilmis. ogrencilere sertlik uygulanmamasini savunan ogretmen de rolunden beklenen cevabi veriyor. fransa'da gocmen isyani paris banliyolarinda baslamisti ve paris'in belediye baskani bertrand delanoe de sosyalist bir gay. sagci politikacilari temsilen ogrencilere sertlik uygulanmasini savunan ogretmenler de var; ayrica ogrencilerin ogretmenlere karsi isyanlari gocmenlerin yonetime karsi isyanini simgeliyor.

    gocmenlerin siniftaki davranislarina bakilirsa, film gercek hayati yansitmaya ozen gostermis. ogrencilerin bir kismi "fransiz olmadiklarini" veya "fransiz olmaktan gurur duymadiklarini" vurgulama ihtiyaci duyuyorlar. turkiye'de de "turk olmadigini vurgulayan" veya "turk olmaktan gurur duymayan" bir kesim var; fransa'nin uniter devlet anlayisi ile turkiye'nin uniter devlet anlayisi birbirine benziyor. hocalari ve kurallari takmayan ogrenciler, yasalari umursamayan gocmenler gibi. farkli kulturel altyapilardan gelen ogrencilerin, butun farkliliklarina ragmen yonetime karsi birlesebildiklerini goruyoruz.

    filmde bas karakter ozelestiriden yoksun. burada aslinda bu karakter devleti de temsil ediyor. ogretmen, yetkisinin sinirsiz oldugunu zannediyor. bazi ogretmenler, ogrencileri kendi kulturel kosullanmalarina gore yargiliyorlar. "nasil olsa adam olmaz bunlar!" diyen ogretmen bile var. sinifin en uyumsuz gencinin en arkada oturmasi da aslinda bir sembol. sevilen ogrenciler daha onde oturuyorlar; basarili ogrencinin annesi "cocugumla yeterince ilgilenmiyorsunuz" diyor.

    ---
    spoiler ---

    sonucta, "entre les murs" ya da "sinif" oldukca basarili bir film. ancak; fransiz sinemasi benzer konulu bircok filme zaten imza atmisti. bu filmi benzersiz kilan ise, bu filmde ogretmen rolunu oynayan adam gercek hayatta da ogretmen; ve karakterler de roller de inanilmaz gercekci.


    (roseinthefist - 26 Aralık 2008 01:18)

  • comment image

    --- spoiler ---

    hikâyenin temel, konsantre mekânı sınıf. baş roldeki öğretmen françois sınıf dışında nasıl biri, kız arkadaşı var mı, ne yapar, nelerden hoşlanıyor bilmiyoruz. aynı şeyler süleyman, burak, esmeralda, velhasıl bütün öğrenciler için geçerli. dolayısıyla yapıp ettiklerini haklı/haksız, doğru/yanlış diye etiketlemeyi, sebep-sonuç klişeleri üzerinden karakterleri kafamızdaki kalıplara dökmeyi sağlayabilecek argümanlar yok elimizde. süleyman'ın babasının okuldan atılırsa onu mali'ye gönderebileceğini koumba'dan öğreniyoruz, yine sınıf içerisinden parçaların birleşmesi tercih ediliyor. ideal olanla gerçek olan örtüşmüyor, yaşanan an içerisinde. hatta idealin ironisi en çok da françois üzerinden yapılıyor. hepimiz gibi tökezleyebilen biri o. kimin lafıydı unuttum ama bilge biri der ki: "sanatta önemli olan yumurtayla yağ değil, tavayla ateştir." eğer bu laf doğruysa, sağlaması bu filmdir diyebilirim.
    gelelim birçok filmin önüne geçebilen müzik olayına. bu filmde hiç müzik kullanılmadığını bitiminde yazılar akarken fark ettim. bu da gerçekliği ve doğallığı perçinleyici bir şey gibi geldi bana. gerçek hayatta (daha uygun bir laf bulamadım) da basketbol oynarken, sınıfta şakalaşırken, ona buna laf sokarken etkileyici bir müzik çalmıyor (tabi bir de "müzik beyninin içinde" durumu var ki o apayrı).
    son olarak sıra geldi final sahnesinde arz-ı endam eden "sınıftaki sessiz kız"a. bakınız adını söyleyemiyorum, eğer ben altyazıları okurken kaçırmadıysam o kızın adı bir kere bile filmde geçmedi (aklıma cengiz aytmatov'un beyaz gemi'sinin adsız kahramanı geldi ya, neyse, o da başka bir entariye kalsın). derste söz alıp hiç konuşmadı. françois ona bir kez olsun soru sormadı. süleyman dahil herkes otobiyografisini allayıp pulladı, o yine casper modundaydı. bu zoomlar boşuna mıydı diye düşünüyordum ki (bkz: duvarda asılı silah oyunun sonunda mutlaka patlar), beklenen an geldi. bundan sonrasını söylesem spoiler'in canını çıkarmış olurum ki sussam daha iyi.
    velhasıl kelam, sadece bu kadar doğal oluşuyla bile aldığı ödülü sonuna kadar hak eden filmdir.

    ---
    spoiler ---


    (kirkinin da kulpu kirik kup - 30 Aralık 2008 20:23)

  • comment image

    iyi film. alt metnini geçtim temposu da çok düşük değil, zaman zaman eğlenceli de. nasıl beğendim onu anlatayım.

    filmin en çok sevdiğim tarafı öğretmenler odasıyla sınıf arasındaki farkı ortaya koymasıydı. sistem gereği bölünme topluma karışılan ilk yerde başlıyor, okulda. filmde öğretmenlerin açık bir şekilde biz-onlar(otorite-toplum) retoriğiyle konuştukları vurgulanıyor. farklı bir ayrım da toplum arasında; sınıfa git, öğrencilerin kıyafetlerine bak en basitinden. ayrıca madem burasıyla karşılaştırıyoruz, aramızdaki en büyük fark da öğretmen-öğrenci (otorite-toplum) ilişkisinde ortaya çıkıyor. film hiç bir tarafı idealize etmiyor, öğretmen iyi niyetli bile olsa bir çok yanlış yapıyor, daha önemlisi öğrenciler öğretmenlerini sorgulayabiliyorlar, eleştirebiliyorlar; yetki asmetrisinden doğan güç farkını da birlikte hareket ederek aşmaya çalışıyorlar. yani mesele öğretmenle konuşurken masanın üzerine bacaklarını atabilecek rahatlığı bulabilmenden ziyade konuşabilecek gücü bulabilmende. ondandır, bizde öğretmenin sorgulanamaz oluşu, öğretmenler odasının öğrenciye yasak bir yer oluşu (sahi bizde öğrenciler niye temsil edilmiyor öğretmenler odasında?) seksen sonrası gençliğin apolitize olmasının güzel bir metaforu gibi gözüküyor. filmin sonuna baktığımdaysa benim gördüğüm oldukça iyimser bir kapanış var, elbette dönem sonunda herkes ideal bir şekilde tam olarak "öğrenmiş" olmuyor; sondaki kız da, süleyman da gettolarda verilen birkaç zayiata tekabül ediyor. ancak ne olursa olsun filmin sonunda otoriteyle toplum barışıyor, öğrenciler 4 duvarın arasından kurtuluyor. benim bu filmden anladığım budur hıdır abi.


    (shocktheworld - 25 Nisan 2009 13:20)

  • comment image

    filmin ana fikri adında gizli: "duvarlar arasında" o duvarların arasında (hiyerarşi ilişkisi) asla barış olamaz. o duvarlar arasında öğretmen ve öğrenci olarak varolabiliyorlar çünkü, ve bu hiyerarşik bir ilişki iki tarafı da mahkum eden. (bkz: efendi köle diyalektiği)
    --- spoiler ---
    son sahne de buna işaret ediyordu zaten ne zaman ki o duvarların dışına çıkıp bahçede voleybol (futbol diyen de var) oynamaya başladılar o zaman hiyerarşiden kurtulup insanca ilişki kurabildiler. o hiyerarşik düzen öğretmeni de engelliyor çünkü.
    ---
    spoiler ---

    28. istanbul sinema festivalinde bu filmi anımsatan bir türk filmi yer aldı bu arada: iki dil bir bavul


    (kunta kinte - 25 Nisan 2009 13:29)

  • comment image

    film sonu yazilarindan(neydi ya bunun ismi? bastaki jenerikti, bu da mi jenerik?) topladigim bilgiler soyle:

    - film ayni zamanda basrol oyuncusu olan françois bégaudeau'nun ayni adli romanindan uyarlanmis. françois bégaudeau ayrica senaryo calismasinda da bulunmus.
    - filmde kullanilan isimlerin cogu oyuncularin gercek isimleri. misal burak'in ismi burak ozyilmaz. yani bizim koylu. wei de wei. tabi francois da francois.

    filme gelecek olursak, hakikaten basarili bi belgesel gibi. hersey gercek, sanki kimse oyunculuk yapmamis gibi. ancak filmin cekimi gozuktugu gibi basit olmamistir kesinlikle zira o siniftaki tartismalari falan yonetmesi oldukca zor olmus olmali. filmin gercekci olmasi tabi onu olu ozanlar dernegindeki gibi kliselerden uzak tutuyor. bu ve filmde muzik olmamasi da konvansiyonel senaryo beklentisindeki izleyiciyi sikabilir. filmin bi handikapi da hakikaten cok fransa'ya dair olmasi. fransa'da yasamamis bi insan icin tamamen anlamasi zor olabilir. cannes da odul almasi da bu acidan elestirilebilir.

    filmin aslinda bu sebeple bu seneki cannes icin de onemi buyuk. bu sene de yarisan fransiz filmler var ve ayrica juri baskani da fransiz. cannes'dan aldigim son duyumlara gore (goren de sinema hafiyesi zannedecek, fransiz tvsinde izledim tabi) bu juri ustunde onemli bir baski olusturuyormus. millet homurdaniyormus bu sene de fransiza verirlerse daha da gelmeyiz deyu. bu acidan cannes'in bu sene fransiz filmine gitmesi zor gibi.

    son olarak, fransizca bilmiyosaniz filmi mutlaka iyi bi altyaziyla-dvd'de ingilizce secilebilir heralde- ya da fransizca bilen biriyle izlemek gerek bence. resmi bi turkce altyazisi var mi bilmiyorum ama benim izledigim felaketti.


    (vecihi - 24 Mayıs 2009 19:22)

  • comment image

    hikayeyi paris'in herhangi bi banliyösündeki herhangi bi ilköğretim okulunda öğrenim gören 7. sınıf öğrencileri üzerinden anlatarak fransa'nın -bence özellikle fransa'nın kuzey bölgesinin- sosyolojik yapısıyla ilgili temel bilgileri verebilen bi film.

    --- spoiler ---

    iyi bi eleştirmen olmam mümkün değil. teknik açıdan eleştirilecek bi yanı var mı bilmiyorum bile. lost in translation filminin ödül almasından gaza gelerek ödül verilmiş bi film sanki. yersiz bi coşkuya kapılmış olmalı jüri.

    filmde gördüğümüz ergenler şu gerçeğin farkında: 10 yıl sonra kendilerini metroda bilet satarken, pastanede krep yaparken, fırında ekmek pişirirken, büfede sigara satarken veya babalarının işyerinde çalışırken bulacaklar. içerinden şanslı olanları ise belki paris'teki müzelerden birinde güvenlik görevlisi olarak iş bulabilecek. sevgili burak belki üniversite okuma şansını elde edebilecek, sınır dışı edilmez de fransızcayı kıvırabilirse wen de tabi. 20 de 2. en iyi ihtimalle. elbette şimdi hoca karşısında rahatlıkla kuduran "farklı" ergenler 10 yıl içinde tüm sıradanlıkları ile yaşıyor olacaklar. ölene kadar aynı toplumla uyumlulukla yaşayacaklarını bildiklerinden, karşılarındaki prosedür fransızı olan öğretmenlerine yapabilecekleri her türlü cazgırlığını yapıyorlar. genel bir göçmen tavrı bu, "otorite bizim yüzümüzden var, var olabilmek için bizimle baş etmek zorunda."

    film, otoriteyi "snob" olarak tanımlıyo aslında. ergenler mahalleden öğrendikleri fransızcayı gerekli, derste öğretilen formal fransızcayı vakit kaybı olarak değerlendiriyorlar. bu bize cahilce gelirken öğretmen bu eleştiriyi bi bakıma haklı buluyor. yine de alışkın olmadığı bi taşkınlıkla karşılaştığı anda prosedür avrupalısı kafası aynen devreye giriyor.

    filmde gördüğüm lost in translation apartılması, süleyman'ın hikayesini çiziyor, idari açıdan giriş-gelişme-sonuç var, bireysel açıdan yok.

    eğitim sisteminde şeffaflık var, demokrasi var, içerikte bi numara yok. disiplinle ilgili derin soru işaretleri var, çözümleri akilane tartışabilecek kapasite yok. öğretmenin biri sinirinden öğretmenler odasında bağırıp çağırırken "abi, boşver, sıkma canını" diyen yok, öğrencinin birinin vizesi tehlikeye girince "bi el atıverin" diyene "aypsın" diyen gene yok. tipik bi fransız portresi olan öğretmen "hamileyim" denince bi coşkuyla parti havası yaratmak ışık hızıyla ama. gerçi asıl bomba da o hanımdan geldi, "çocuğum wen gibi akıllı olsun işala". fransız kanı taşımayan birine en fazla bu kadar arka çıkıyor işte, standart fransız.

    ---
    spoiler ---

    beğenmediğim bi film olmasına rağmen fransa hakkında edindiğim bilgilerin sağlamasını bu filmle yapmış oldum. entry'yi de toparlamam gerek. eğer bi öğretmen öğrencisiyle ille yakın ilişki kuracaksa ve bunu futbol oynarken yapacaksa paçalarını çorabının içine sokarak yapcak, öbür türlüsü samimiyetsiz oluyor.


    (aminotriazoltiyon - 21 Ağustos 2009 03:03)

  • comment image

    müthiş oyunculuklar nedeniyle net bir seneryo olmadigi fikrine kapılabileceginiz filmdir. film boyunca en arka sirada bir yere oturursunuz. ama tek sorun fransızcadir tabi. artik burakla falan takilirsiniz yapacak bir sey yok.


    (kocavezir - 30 Aralık 2010 22:46)

  • comment image

    ana fikri vermek konusunda son derece başarısız bulduğum film.

    --- spoiler ---
    karakterleri sınıf dışında göremememiz, olaylara tarafsız yaklaşmamız için seçilmiş bir yol olabilir ancak karakterleri hissetmemizi engellemiştir. göçmenler konusuna dokundurur gibi yapar ama taraf tutmaz. bir süre sonra öğrencilerden nefret eder buluyor insan kendini bu da filmden koparıyor izleyeni. filmin sonunda üstünde hiç durulmayan bir karakter gelip ben hiç bir şey öğrenmedim dediği gayet dokunaklı ve insanı şaşırtan bir sahne var. bu sahnenin daha vurucu olması için keşke esmeralda ben bir şey öğrenmedim demeseymiş başta.

    o kadar dağınık ki film örneğin süleyman'ın okuldan atılması babasının bu durumda mali'ye göndermesi ne seyirciyi etkiliyor ne de bir yere bağlanıyor. aidiyet var göçmenler var öğretmen var gençler var sonuç yok

    ---
    spoiler ---


    (youcantouch - 2 Şubat 2011 02:12)

  • comment image

    duvarlar arasında sıkışıp kalan öğrencileri, öğretmenleri, eğitim sistemini olduğu gibi yansıtan bir film.

    film bir atölye havasında ilerliyor; o lise gerçek, sınıflar gerçek, sıralar gerçek, o sıralarda oturan öğrenciler gerçek, tartışmalar, tepkiler, cezalar gerçek... gerçekleri filme olduğu gibi yansıtmak zor olsa da, bunu başarabilmek için gerçekten emek harcanmış. klasik senaryo ortaya çıktıktan sonra; çekimler başlamadan önceki bir dönem boyunca, filmin geçtiği françois dolto lisesi bünyesinde, öğrencilerle doğaçlama atölyeleri düzenlenmiş. bu atölyenin amacı; hem senaryodaki tartışma sahnelerinin denemesini yapmak, hem bir tür kasting yapmak amacıyla öğrencileri tanımak, hem de hikayeyi anlamalarına imkan sağlamakmış. öğrencilerin, kamera önündeki tutumlarını da görebilmek ve senaryoyu buna göre şekillendirmek için bu atölyeleri kamerayla da kaydetmişler. ve böylelikle bu gerçek atölyeler, senaryonun hammaddesi haline gelmiş. sonunda da karşımıza, kaçınılmaz olarak, gerçek bir "sınıf" filmi çıkmış.

    yönetmen laurent cantet filmi için şunları söylüyor;

    "sinema ve okul biraz tuhaf bir ikili. sinema okulu sık sık dekor olarak kullanır. ama okullar hakkında az film vardır. neden? çünkü okul bir çalışma yeridir. kimsenin "çalışmak"la ilgilenmediğini biliyoruz. bu herkesi ilgilendirse bile. diğer yandan, kendi içine hayli kapalı bir dünya. çocuklar da bu konularda konuşmaktan hoşlanmaz. çünkü bu onların evreni ve belki de ebeveynlerin orada birşey keşfetmesini engellemeye çalışıyorlar. aynı şekilde öğretmenlerden de koruyorlar. çünkü bence öğretmen olmak da dışarıdan biri olmak demek ve bir kaleyi korur gibi, bu dünyayı ondan da koruyorlar."


    (dolls - 7 Temmuz 2012 00:03)

  • comment image

    bir gün anlatmaya değecek kadar iyi olduğum bir konu bulsam bundan iyisini yapamazdım herhalde. yalın bir konu, yalın bir ortam; hepsi bu... bence bu filmi her "kendime inancım var" diyen izlesin ki burun sürtülmesi neymiş, canlı yaşasın. dünya bir düşünen'e daha kavuşsun. ne bileyim, yapmak istediklerini gerçekten yapmak istiyor mu mesela, bunlar hep yalın sorular değil mi?

    tekrar ve tekrar izleyeceğim. 5 gün, 5 ay, 5 yıl sonra, defalarca... altın palmiyeli muhteşem film.

    edit: gerçekten çok iyi film.


    (bfm - 25 Ekim 2014 22:44)

Yorum Kaynak Link : entre les murs