• "bu sehirdeki son silah magazasi da kapanmistir.bu buyuklukte olup da icerisinde silah satilmayan baska abd sehri yok sanirim."
  • "(bkz: guru gürültü)"
  • "bu şehirde abd'nin çoğu yerinde olduğu gibi sokakta içki içmek yasaktır. tavsiyelere uyup ceza yemeyin."




Facebook Yorumları
  • comment image

    abd'nin batisindaki kaliforniya eyaletinde bir sehir. kozmopolitanligin dibine vurmus bu guzeller guzeli sahil sehri bir sehirden ote kucuk bir dunya gibidir. abd sehirleri icinde istanbul'a olan benzerligi ile dikkat ceker. ayrica gaylerin baskenti olarak da bilinir. baslica komsu sehirleri san jose, stockton ve sacramento'dur. los angeles'a otobusle 7 saat mesafededir. guzelliginin hakkini istediginden olsa gerek cok pahali bir sehirdir.. gibi genel tanimlari verdikten sonra sehri inceleyebiliriz.

    nasil gidilir;

    ben iskence cekerim, ucuz olsun yeter diyorsaniz abd icinde hemen her yerden greyhound otobus firmasiyla gidebilirsiniz. ucuz olsun ama azicik da rahat edeyim diyorsaniz bir alternatifi de shuttle'dir fakat sadece los angeles'tan gitmeye kalkisirsaniz var bu. ayni fiyat, minibus gibi bir arac ama en azindan kimin bindigi belli. tek kotu yani gunde bir kere oglen 12.30 civari sefer olmasidir, bir gununuz yolda gecer. shuttle sizi sehir merkezine kadar goturur.
    cok uzak yerden gidiyorum, otobus olmaz bana derseniz tek alternatifimiz ucak oluyor haliyle. havaalaninda merkeze nasil gelecegiz? taksiye binmek gibi bir akilsizlik tabi ki yapmiyoruz. shuttle ayarlamak da muhtemelen kolaydir ama bunlara hic gerek yok zira sehirici ulasim cok gelismistir. bart denilen yeralti metrosuna biniyorsunuz, 45 dakika icinde istediginiz yere gidiyorsunuz. ordan sonra otobuse binmek vaciptir, cok esyaniz varsa taksiye de binebilirsiniz. bart havaalanindan merkeze, tek sefer 5 dolardir. kopruyu gecmeyen sehirici otobus de 1.25 dolardir. bu sehirde arabaya kesinlikle ihtiyac duymazsiniz.

    nerde kalinir;

    guvenilir, temiz, guleryuzlu, merkezi ve ucuz bir hostelde elbetteki. pacific tradewinds tam da aranilan yerdir. ev gibi huzur doludur. calisanlari hostelde yasar. mutfagi, banyosu, tuvaleti hep tertemizdir. ucretsiz internet erisimi vardir. tam techisatli mutfagi olmasinin yaninda sizin bulasiklarinizi bile yikarlar. su linkten websitelerine ulasilabilir; http://www.sanfranciscohostel.org/ . adresi de soyledir; sacramento st uzerinde, kearny st ve montgomery st arasindadir. lakin tabela namina kapiya astiklari sey haddinden fazla kucuk oldugu icin cadde uzerinde 5 tur atip yine de bulamayip aglamaya baslamak olasidir. gerek yok, hemen umitsizlige kapilmayin. bir kere kendisi sacramento uzerinde kuzeye yururken sag taraftadir, bunu bilelim. beyaz, demirli bir kapisi vardir. azicik dikkatli bakarsaniz duvara goreceksiniz, korkmayin. benim kalma yeri olarak siddetle tavsiyem bu olmasina ragmen diger alternatifleri de veriyorum;
    usa hostels san francisco. bu da downtown bolgesinde bir hostel, abd icinde 2 subesi daha var. biri hollywood'da digeri de las vegas'ta. kalmadigim icin temizlik gibi konulari bilemiyorum ama o da ucuz bir hostel. konum olarak digeri kadar guvenli bir bolge olmayabilir, bunu da downtown'larin hep evsizler tarafindan isgal edildigini gormeme bagliyorum. daha buyuk bir hosteldir, daha cok bilinir.
    bir digeri hostelling international san francisco'dur. hi'lar genelde daha pahali oluyor ama diger hostellere gore daha kaliteli oluyor. genellememek lazimmis zira pacific tradewinds ekibi hi sf'nun cok pis ve yerinin kotu oldugunu vurguladi.
    illa baska yerler de vardir ama soylemeye gerek yok bunlar en olasi yerler, yeterli.

    nerelere gidilsin;

    caddeler:
    financial area butun is merkezlerinin toplandigi yerdir. upuzun binalar, hemen hemen butun bankalarin subeleri, nispeten pahali restoranlar burda bulunur. gorulecek pek bir seyi yoktur ama cok bir merkezde oldugu icin istemeseniz de o caddelerde yuruyeceksiniz. china town'u butun dunyadaki china town'lar arasinda en buyugu ve en eskisidir. bu bolgede ucuz ve cok leziz sushi yenebilir. alisveris etmelik cok dukkan vardir, gozunuz donebilir birbirinden ilginc cin mallarini gorunce ama cok heveslenmeyin genelde pahalidir. ayrica cok celiskili fiyatlara sahiptir bu bolge. ayni mali birbirinden bir blok otede duran iki magazada biri digerinin yarisi fiyatina bulabilirsiniz. o yuzden tavsiyem magaza boyle "ben tekim, cok ozelim, benden baska yok buralarda" diye bagirmadigi surece bir seyi cok begendiyseniz diger magazalara da bakip ondan sonra almanizdir. zira cok klasik cin mallarinin cok ucuza bulunabildigi kocaman bir magaza mevcuttur, orayi yagmalabilirsiniz. north beach taraflarinda little italy denen yer bulunur. burda birbirinden harika restoranlarda tahmin edilecegi uzere italyan yemekleri yemek vaciptir, farzdir hatta sevaptir. fiyatlar normallerin ustunde gelebilir ama denemekte fayda var cok guzel pidemsi bir seyleri var bunlarin. cafe-bar tarzi yerler de bolca bulunur. canli muzik, karaoke, club... yine bu bolgede dunyaca unlu lombard street vardir. neden unluymus peki burasi dersek, dunyanin en kivrimli caddesi olur kendisi. boyle kimil kimil, kivrim kivrim. arabalar 5km/h ile ancak inebiliyorlar. siz de yanlardaki merdivenlerden kacla inip cikarsaniz artik.. tamam, caddeyi gorduk, basimiz goge erdi, pardon fotograf cektirecegiz onunde ondan sonra basimiz goge erecek. bir sonraki durak fishermans wharf. tekne turlarinin, iskelelerin vs bulundugu bolge. cok leziz balik yemek mumkun. bizim ortakoy kumpircileri gibi yan yana duran deniz mahsulleri restoranimsilar var, illa ki denensin artik ne seviyorsaniz denize dair derim. pier 43 ve pier 39 guzeldir boyle magazalar, oyun yerleri, cafeler bulunur. pier 39'dan deniz aslanlari izlenebilir. boyle kucucuk koy gibi bir yere doldurmuslar deniz aslanlarini, turist yeri olmus. dunyaca unlu bir baska cadde haight assbury. gerci buna cadde demek olmaz, ikisinin kesisimi iste. neden unlu; zamaninin cicek cocuklari burayi mesken tutmus ve hippi bolgesi ilan edilmis. simdilerde o hippi ruhundan eser kalmadigi yonunde gorusler cok artmis, katilirim zira burasi da bir turist bolgesi halinde. magazalarda fiyatlar ucmus durumda. bir tane 2. el magaza var, ilgililerine, kiyafet satiyorlar, kadin-erkek. oldukca buyuk, e fiyatlar da super. haight cok uzun bir cadde olmasina ragmen asil gidip gorulesi yer dedigim kesisimdir. burdan hemen castro'ya atliyoruz. yakinlar zaten, yurunebilir. castro gay bolgesidir. cok asiri bir atraksiyon yok gibi gorunse de olay cadde uzerinde konuslanmis dukkanlarda, magazalarda biter. her sey gay icin vardir. masaj salonlarindan film kiralama dukkanlarina kadar.. kadin kismisinin bu bolgeye cok yakisikli erkekler varmis, gidip gorelim demesi bir seyler elde edebilmek adina fazlasiyla gereksiz kacacaktir. o yuzden efendi efendi gidilsin, caddede yurunsun, kimsenin huzuru kacirilmadan geri donulsun. bir sonraki durak mission district. burda ne gibi bir atraksiyon var ben cozemedim, 2. el, en ucuz, herbir seyi bulabilmek haricinde. cadde uzeri magazalar, nispeten guvensiz bir bolge, 3lu 5li gruplar halinde gezen latin bebeler.. ama ucuz cidden!

    park ve bahceler:
    golden gate park kocaman olmakla birlikte icinde de pek cok eglence barindirir. kucuk kucuk bir suru bahce, yemyesil, tertemiz.. cok vaktiniz varsa butun bir gun gecirilebilir ama vakit darligi varsa en cok gidilsin denilen yerlerden birisi japanese tea garden'dir. girisi 4 dolar, kucucuk bir bahce, icerde ne aradiginiza gore aldiginiz keyif de degisir. iceri girmisken caylardan birini icip de deneyin bari. bu bahcenin hemen yaninda deyoung museum diye bir muze var. ilgililerine; http://www.deyoungmuseum.org/ adresini de veririm. neyse sonuc olarak bu park icinde aktivite cok. bir de haight st'e giderken buena vista park var. kopek falan gezdirmeye gidiyor insanlar buraya ya da merdiven cikalim spor olsun, dogaya da karisalim diyorlar. kafa dinlemelik, yatip uyumalik.. golden gate park'in batisinda ocean beach var. cok ahim sahim diyemem, nerde akdeniz sahilleri nerde ocean beach.. ama iste bir fark var; adam okyanus. suyu hep cok soguk oldugundan burda insanlar yuzmek haricinde her turlu isi yapiyorlar. gerci bizdeki gibi kumda futbol oynayalim durumu yok, onun yerine amerikan futbolu oynuyorlar, frizbi olsun yok efendim ucurtma ucurmak olsun oyle bir takim eglencelikler. tabi kosmak, atlamak, ziplamak gibi bas aktiviteleri es gecmiyoruz. ayagim okyanusa degmedi demeyeyim diyenlere.. upuzun kocaman sahil, sen de kos..

    manzaraliklar:
    iki cok sahane yer soylemek istiyorum manzara gormek isteyenlere. hatta istemeyenlere de.. simdi bu sehir cidden cok guzel, o yuzden onu boyle dagdan tepeden, karsidan falan gormek insanin boyle icini isitiveriyor. tepeden gorelim, hem gunduz halini hem gece halini gorelim, nasil mi; twin peaks denen yere daha gunes batmadan ama batmaya yakin gibi gidelim. o gunesi orda bir batiralim, rengine, durusuna, gidisine hayran olalim.. fotograf cekelim, sehri izleyelim, huzunlenelim ama gulup eglenelim de gunes batinca sehrin isiklari yansin, bir de gece gorelim, ne guzel parliyor diyelim, gozumuz kamassin, gitmek istemeyelim ama alemlere akmak vakti gelmis olsun, seni cok sevdim twin peaks diyerek ayrilalim ordan. tamam, ilk gorev tamamlandi. simdi bir de karsidan gorelim sehri. treasure island bay bridge'in ortasinda, oakland-san francisco arasinda, san francisco ya bagli, zamaninda denizcilerin kendine mesken ettigi, tatil koyu kivaminda, sessiz mi sessiz, bir o kadar da guvenli, huzur dolu bir yer. buraya otobus gidiyor, o yuzden ulasim sorunu yok. tabi ben twin peaks'e gidilsin diye anlattim ama tepeye cikan bir otobus olmadigini soylemedim, neden, gitmezsiniz diye.. buraya azimle tirmanan insanlar var, o zor is, ya otobusle dibine gider sonra taksi tutarsiniz ya otostop sansinizi denersiniz ya da arabali bir arkadas edinirsiniz, o sizi goturur.

    sanat yok mu:
    var, olmaz olur mu. sehrin kendisi "ben san'at'im" diye bagiriyor zaten. yok ben muzede gormek istiyorum sanat neymis diyorsaniz, museum of modern art'a (bkz: moma sf) goz atabilirsiniz. 5 katli oldukca buyuk bir muze. sanirim carsambalari kapali, diger gunler normal isleyiste. ogrenci indirimi var. ilk 2 kati sabit sergiler, ust katlar degisiyor. bir de asian art museum var. simdi bu sehirde cok asyali oldugu icin bu muze de ilginc olabilir, bilmiyorum.

    baska nereye gidilecek:
    alcatraz island'a pier 33'den tur var. gece turlari biraz daha pahali ama yola gunduz cikip gece dondugunuz icin yine 2 rengi karistirmis oluyorsunuz. bir de olani biteni anlatan insan var tepenizde, iyi yani. vapur, gemi, tekne, motor neyse iste o goturdukleri alet, onunla 25 dk kadar yakin mesafe sehre. her yerden gorunuyor zaten sehirde. ilginc bir yer, hapishane falan..oyle.
    union square cok merkezi bir yerde. en guzel yeni yil zamani oluyor diyorlar, kocaman bir cam agaci, isil isil.. bir meydan, etrafi magazalarla cevrili, sokak muzisyenleri eksik olmayan her daim islek kalabalik bir yer. ogle tatilinde is amcalariyla dolar, arada tek tuk kadina rastlamak da mumkundur.
    iki cable car hatti vardir. powell-hyde ve powell-mason. illaki bir kere binilsindir, tek yon 5 dolardir. powell-hyde hatti yuksek hat oldugundan daha guzel manzara gorulebilir.
    golden gate bridge hakikaten de cok buyuk bir koprudur. direkleri hemen hemen sehrin her yerinden gorulebilir. uzerinde yuruyup sehri seyretmek oldukca yerinde bir hareket olacaktir.

    bar-club isi:
    simdi bu sehirde bir gay club'a gitmeden donulmemesi gerekir. o insanlarin nasil eglendigini, ne sekilde parti yaptigini gormek, ufku genisletmek lazimdir. zira hayatiniz boyunca boyle bir gosteriye baska yerde sahit olamayabilirsiniz. castro bolgesinde cok iyi club'ler mevcuttur ama orasi uzak, ben daha merkezde isterim derseniz oralarda da mevcut. en buyuk ve bilindik club'larindan biri ruby skye'dir. bu adamlara internet sitesi uzerinden uye olup sovlara, partilere davetiye kazanmak, yaninizda bir de +1 goturmek mumkundur. icinin mimarisi cok guzel, cok siktir. aslinda genel olarak barlar, klupler namina konusmak gerekirse, nerede olursaniz olun inanilmaz bir rahatlik hissedersiniz. kimse yadirgamaz, acaip acaip uzayli gormus edasiyla bakmaz, rahatsiz etmez, goz hapsine almaz. o yuzden tek basina da cikacak olsan korkma, cik, bir seycik olmaz.

    cok uzun oldu ben hala ne yaziyorum bilmiyorum. biraksan bi 10 sayfa daha anlatirim ben bu sehri. istanbul'dan sonra insanin sevebilecegini hissettigi bir baska sehir daha cikmasi karsisina heyecan yaratiyor, ne diyeyim. havasi dengesiz olmasina ragmen mis gibi, tertemiz kokuyor. yollar dag-tepeden gecilmese de, inip cikmasi adami oldurse de, zengin sehri dense de, insanin kendini kaptirmasi, surda yasasam bir kac sene demesi isten bile degil.. oyle guzel bir yer iste..

    bir de son olarak; (bkz: the cheesecake factory) demek istiyorum.

    haydi kullanma kilavuzunuz hayirli ugurlu olsun, kazasiz belasiz, bol eglenceli geziler dilerim...


    (carmen - 6 Kasım 2007 02:27)

  • comment image

    bir film setinde yasiyormussun hissi veren sehirdir. hatta direk olarak beetle juice setinde yasiyormus hissini verebilir. ozellikle otobuslerde bir halloween edasinda yolculuk edersin. hicbir kiyafet yadirganmaz. ilk baslarda verdigin tepkiler git gide azalir, turkiye yoluna ciktiginda ise her seyi, her ayrintiyi, statunden corabinin markasina kadar. renk uyumu canta uyumu onu giymis bunu giymemis... ne kadar yadirgadigimizi dusundukce icini yakar.

    bununla ilgili verebilcek yuzlerce ornek var ama, bir defasinda gayet ciddi bir amcayi gayet sik bir takim elbisenin altinda yesil cizgili coraplarla (ayakkabi yok sadece corap) gordukten sonra bu yadirgama hislerime bir son vermis ve kahkahalarla gulmeye baslamistim. bu gulusumuze amca ve etrafindakiler de katilmisti.

    ve daha sonrasinda bir gun ekim ayinda donarak, gercek manada donarak, okyanusa girdikten sonra usuyup havlular belimizde pestamel misali sarili bir sekilde otobuse bindigimizde bazi genc arkadaslarin 'moda mi?' diye gayet ciddi bir sekilde sormalari da ilgincti.

    butun bunlari birde turkiye de kilik kiyafetimizi gittigimiz sehir, sokak, kafe vb. sekillere gore uyarlama zorunlulugu ya da icgudusu diyelim, ayarlamak zorunda kaldigimizi dusunerek hatirliyorum. gercekten cok aci geliyor. bu sekilcilik gun gectikce daha vahim bir hale gelirken kimsenin bir dur dememesi cok uzuyor.

    pofuduk terliklerle otobuse binerken hic cekinmeden yasamak, kimsenin ne is yaptigini nerden geldigini ne giydigini ve buna ne kadar para verdigin sorgulamadigi, en son moda ayakkabilardan haberin olmadigi icin yadirgamadigi, cuvalda giysen seni insan olarak gorup o sekilde kaale aldigi, bu gayri ciddi goruntuye karsilik markette sira beklerken herkesin senden bir iki adim uzakta durdugu, cable car'a her bindiginde icerisinde ki sofor ve gorevlilerin bir stand-up edasinda yolculuk yapmani sagladigi, herkesin birbirine nasilsin iyi misin dedigi ve her soylendiginde cevapsiz birakilmadigi, yanlis anlasilmadigin, tanimadigin insanla iki muhabbet ettiginde telefon istemedigi ya da bunun ilersinin nereye gidecegini dusunmedigi, evsizler, kasiyerler, garsonlar, calisanlarin guler yuzu parayla verdikleri belli olmayan bir sehir, insan dolu bir sehirde yasamak icin gidilesi yer.

    simdi her yerde bir bunalma, kalabalik, sinir harbi, trafik, kavgalar, her gun kazalar felaket haberlerini gorunce istanbulda ve eminim ki dunyanin en guzel sehrinde, (san francisco bir taksime, ortakoye, modaya, istanbulun bir kosesine bile yaklasamaz, bence) yine de asigim bu sehre ama insan dusunmeden edemiyor, icindeki insanlari bu sehirleri cennet ya da cehennem yapan. neden surekli yasanmaz hale getiriyoruz. ve yasanabilir ya da en azindan katlanabilir olmasi icin cabala miyoruz?

    bu sebepler karsilastirildiginda yalnizca hayatini bir hesap kitap cuzdaniyla yasamadan rahatca, takmadan, kasmadan keyifle yasamak icin gidilebilecek bir sehir olarak gorurum san francisco'yu. deli dolu. gercek manada.


    (painellarain - 22 Ağustos 2010 00:42)

  • comment image

    yillar once universite okurken soyle ilginc bir animin gectigi sehir:

    san francisco'da otobus ucretleri o zamanlar 1 dolar 25 cent'ti. otobuslerde bilet atilacak yere bozuk para atiliyordu ve bu sekilde yolculuk yapiliyordu. otobusteki soforler hicbir zaman tam para atip atmadiginiza bakmiyorlardi ve herkese guveniyorlardi. bir gun belediye otobus ucretlerini 1 dolar 50 cent'e cikartma karari aldi. karar ilk ciktiginda bir suru protestolar oldu ve ogrenciler karara gunlerce itiraz ettiler. sonunda pazartesi gunu gelmisti ve karar uygulamaya konacakti. o gun elimde 6 tane 25 cent, yani 1.50 dolar ile otobuse bindim. tam parayi kutuya atacaktim, sofor bana sert bir sekilde "dur" dedi. ben de adamin yuzune mal mal bakarken "gec arkaya, para filan almiyoruz" dedi. meger protestoya otobus soforleri de katilmis ve zam geri alinana kadar musterilerden ucret almayacaklarmis. hatta ucret vermek isteyenlerden bile hicbir sekilde ucret alinmiyordu. sonraki gun otobuste para atilan kutunun delik kismi siyah bantla kapatilmisti ki kimse icine para atamasin. yaklasik bir hafta boyunca sehirdeki tum otobusler bedavaya hizmet verdiler ve sonunda ucretler yeniden 1.25'e indi. bugun otobus ucreti ne kadardir hicbir fikrim yok. san francisco'ya gitmeyeli 2-3 yil, otobuse binmeyeli de 4-5 yil kadar zaman gecti. boyle guzel bir sehirdir san francisco.

    pahaliligini saymazsak san francisco amerika'nin en guzel sehridir. hatta benim icin ilk 5 su sekildedir:

    1. san francisco
    2. portland
    3. san diego
    4. seattle
    5. miami

    edit: su anda 2 dolarmis. bilgi veren arkadaslara tesekkurler.


    (diesel1907 - 30 Eylül 2013 07:12)

  • comment image

    bir şehir düşünün ki bildiğin iki ucundan pencere açmışlar, arası komple cereyan arkadaş. rüzgarlı filan demiyorum, rüzgarlı yer beylikdüzü olur, ayazağa olur. burada sokakta yürürken yanaklarınızın içine dolan hava yüzünden yüzünüz şekil değiştiriyor, sarkma yapıyor. ayağınız takılıp yere düşeyazsanız michael jackson'ın smooth criminal figürü gibi havada 45 derece asılı kalıyorsunuz. böyle american beauty'de zarif bir balerin gibi havada dans eden poşetler san francisco sokaklarında çat diye suratınıza yapışıveriyor. kulağınızda sürekli 10 santim yanınızda helikopter çalışıyormuşcasına vuu vuu bir rüzgar sesi. iki günde perişan olduk, harap düştük dostlar. bizim gibi belini üşütmemek için her daim içine aklet giyip iki cereyandan hasta olan türk milletine uygun bir şehir deelmiş sayın fransisko.


    (carmilla - 16 Mayıs 2015 02:10)

  • comment image

    bu sehirdeki son silah magazasi da kapanmistir.

    bu buyuklukte olup da icerisinde silah satilmayan baska abd sehri yok sanirim.


    (guru - 5 Ekim 2015 00:17)

  • comment image

    hakkinda buyuk gunahlar islenen, ulu ustad guru'ya danismadan, desturunu almadan entryler girilen sehir. kiniyoruz.

    eyyy sf'de yasayan diger eksiciler, siz kimsiniz ulan? sizin haddinize mi sf hakkinda entry girmek? eger bir ihtiyac varsa sehrin tapulu malini elinde bulunduran guru girer zaten gerekli gordugu entryi. utanmadan bi de havasina suyuna yorum yapmissiniz.

    herkesin bilmesi gerekir ki, sen geldin sehirde 3-5 yil yasadin diye sehir hakkinda kendince, 'oznel' bir fikrin olamaz. ne munasebet! senin kisisel deneyimine dayandirdigin, guru hatrina simdilik kulliyen yanlis saydigimiz bilgiyi kamuya acma hakkin da tabi ki yoktur. ha, varsa havasi ile ilgili yapacagin yorum, soyle bir geri gidiyoruz yontma tas devrine, oradan itibaren genel bir ortalama aliyoruz. boyle buyurdu hazretleri.

    ulan daha fazla devam edemeyecegim. bu guru denen adamin hamurunu gerginlikle yogurmuslar. kendi capinda, kah dogru kah yanlis yorum yapan elemana kezban gibi trip atmis, hmm evet kly ygmr yagmz .s.s.s falan yazmis. anlatsana birader madem biliyon; "son iki senedir boyle boyle olsa da aslinda boyledir" desene, adama laf sokmaya calismak yerine. sanki herif suc islemis de guru atar yapiyor. madem bay area cocugusun anlat bilsin millet. diger eleman kendi bildigini kadarini anlatmis, kimseyi hedef de almamis, hedef kitlesi bile belli degil. senin hayatinda ne tarz bir derdin var da rasgele insanlarin entrysinin bi cumlesini cekip laf sokmaya calisiyon ergen gibi? bi de is guc sahibi, nufuz sahibi kocaman adam bunu yapan.

    sonra da en nefret ettigim kismi geliyor. once ustune vazifeymis gibi turkce ogretmeye kalkmis, olanca antipatikligini ortaya dokmus, sonra da bu turk milleti yok mu hepiniz aynisiniz muhabbetine girmis. asil turk milleti senin gibiler yuzunden cekilmiyor, yurtdisinda gotum gotum turklerden kaciyoruz. benim geldigim sehirde gelisimin ikinci gunu hayvan gibi dogal afet yasandi, hayat durdu. ama sordugumda son 5 yilda boyle bir sey katiyen yasanmamis. ben geldigim gibi izlenimlerimi yazsam da firtinali, yagmurlu bir sehir desem, biri de 'haaayir hic de bile git meteorolij verilere bak .s.s' diye cevap verse, sonra da bana bilmislik taslayip yukaridan yukaridan turkce ogretmeye kalksa o arkadasin korudugu uslubu bile koruyamam. aman laf sokun, aman kimsenin bilgisine, deneyimine bi katkida bulunmayin. ozel mesajla "arkadas boyle demissin ama normalde boyle boyle" demek yerine insan icinde atarli giderli konusmak daha guzel cunku.

    uzatmaya gerek yok, hali hazirda denildigi gibi;
    (bkz: guru gürültü)


    (556 - 31 Ekim 2015 10:53)

  • comment image

    bir kaç dakika öncesine kadar, referandumdan evet çıkarsa yerleşmeyi düşündüğüm şehirdi. san francisco, san diego ve sydney arasında kararsız kalmıştım ki başlıkta yazılanlar kafamda bir şeylerin netleşmesini sağladı.

    şimdi sarıyer'e yerleşmeyi düşünüyorum elhamdulillah.


    (sevgiler - 25 Mart 2017 01:40)

  • comment image

    bu şehirde abd'nin çoğu yerinde olduğu gibi sokakta içki içmek yasaktır. tavsiyelere uyup ceza yemeyin.


    (ssg - 23 Ağustos 2018 06:58)

Yorum Kaynak Link : san francisco