• "8 haziranda yayına girecek olan netflix yapımı belgesel serisi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    eser miktarda spoiler içerir.

    15 yıl süren bir hukuk mücadelesini anlatan, 13 bölümlük belgesel. kendimi alford savunması, amerikan jüri sistemi, takayama testi ve quora'nın içinde buldum. işin kompetanı adamlar, jüri sisteminin işleyişini nasıl ele alıyor, sistemin falsoları hakkında neler düşünüyor veya artılarını nasıl değerlendiriyorlar merak ettim. okuduğum yorumların içinde bir avukat şuna benzer bir şey demekteydi:

    "abisi (abisi dememiştir), düşünün ki yargılanıyorsunuz ve ömrü hayatınız boyunca bir eğitim almamışsınız. sizi, öncelikli olarak kimler dinlesin isterdiniz? astronotlar, fizikçiler, profesörler mi, yoksa akranınız, komşunuz yani sizin gibi, çevrenizden insanlar mı?"

    henry lee diye bir kriminoloğu çağırıyorlar, maktulün ölümüne nelerin sebep olmuş olabileceğini açıklasın diye. jüri, adama, "sen akıllısın, japonsun bi kere." muamelesi yapıyor. koca adama, kitap imzaladı diye trip attılar yav.

    micheal peterson abi'nin yaşadığı yere bakalım: kuzey carolina. neymiş, maykıl pidırsın biseksüelmiş, karısını aldatıyormuş, nassı iğrenç bi şeymiş erkeklerle buluşması. eskort bey, siz kimlerle birlikte oluyormuşsunuz en çok, istatistiki bilgilerinizi bizlerle paylaşır mıymışsınız, biseksüellik iğrençmiş, eyy jüri üyeleri, sizin başınıza gelse naparmışsınız, diyor bölge savcısı. jüri de düşüyor haliyle. yukarıda yazdığım quora alıntısına geleyim, mesela yozgatlı bir eşcinsel olsam, jüri sistemi sayesinde hüküm giyerdim. o yüzden, beni türk hekimlerine emanet ediniz.

    kathleen peterson'ın ölümüyle alakalı üç teori var, üçüncü teori geçenlerde netflix'in youtube sayfasında yayınlandı, belgeselin son bölümünde de iki üç cümleyle açıklanan, maykıl sikkofield seviyesinde bir teori. metal fırtına'yı başucu yapan nesil bayılacaktır eminim.

    1) savcılık-eyalet: kathleen peterson'ın kafasına şömine çubuğuyla vuruldu, ancak kafatasında çatlak-kırık yok. göz ve burun kısmında yaralar mevcut. boğazlandı. darbelerden sonra kan kaybından öldü, ambulans geldiğinde kanı kurumuştu. micheal peterson, 911'i aradığında "nefes alıyor, bilinci yerinde değil. " demişti, nefes alıyorduysa kan ne ara kurudu?

    2) savunma-michael peterson: alkollüydü ve valium almıştı. merdivenin üçüncü ya da dördüncü basamağından düşüp kafasını pervaza çarptı, yerden kalktığında karanlığın, sarhoşluğun, ilacın ve düşmenin etkisiyle kanın üzerine basıp kaydı ve tekrar tekrar düşmeye devam etti.

    3) baykuş teorisi: ağaçlık bir alanda yaşadıkları için oralarda efenim bolca baykuş bulunmaktaymış. bir gün baykuşlardan biri pencereden içeri doğru uçup kathleen peterson'a saldırmış, otopsi esnasında kadının ellerinde pençe izleri olduğunu belirlemişler. (double facepalm)

    savunma avukatından adli tabibine kadar herkesin, kanıtları, çıplak elle hamur yoğururmuşçasına mıncıklaması, mıncıkladıktan sonra bim poşeti ve kese kağıtlarına koyması, deaver ibişinin jüriyi "bilal testleri" ile kandırması, kafalarına göre kanıtlarla, otopsi raporlarıyla oynamaları bana iç sıkıntısı geçirtti. david rudolf beğ, "if it doesnt fit you must acquit" gibi bir slogan bulalım, havamız olsun diyeceğine, kanıtları mıncıklamamayı öğrenmen gerekirdi. bir allah'ın kulu çıkıp "kardeşim ne çıplak elle elli10 kanıtı, öküz müsün, bırahsana, lan bırah bırah" demedi.

    werner spitz'i, the keepers'tan sonra the staircase'te de görmek hoştu. hoş muydu? sanki dizi çekiyorlar, o nasıl laf. adam, adli tıp dünyasının aktörü maşallah, her yerden fırtlıyor.

    sonuç: kafamda zibilyon soru işareti kaldıysa da maykıl abi'nin suçlu olabileceğini düşünmüyorum. nitekim, kathleen peterson'ın merdivenden düşüp ölme ihtimalini de mantıklı bulmadım. bir insan nasıl, seri şekilde, aynı merdivenden sayısız kez düşüp kafasını yedi yerinden yarıp bir de kan kaybından ölebilir?


    (nice tnetennba - 14 Haziran 2018 23:20)

  • comment image

    netflix'in yine izlenesi güzel belgesellerinden biridir, dışarıdan gayet uyumlu,mutlu peterson çiftinin evinde yaşanan bir ölüm belgeselin ana konusudur.

    --- spoiler ---
    michael eşi kathleeni öldürdü mü yoksa eşi merdivenlerden düşerek mi öldü, belgesel bu soruya cevap bulmaya çalışır sürekli. savcılar michael'i suçlar, michael ise büyük paralar harcayarak kendisini savunmaları için avukat, adli tabip vb. çeşitli uzmanlar tutar. savunma avukatları davayı kazanacaklarından ilk başta çok emin olmakla birlikte savcılar olayı irdeleyip michaelin geçmişine odaklandığında michael'in işi giderek zorlaşır.


    (blue rebel motorcycle club - 15 Haziran 2018 13:18)

  • comment image

    spoiler'sız bir yorum benimki. (geçen gün sanırım twitter'da spoiler yedim ama emin değilim)

    henüz ikinci bölüm bitti. yine tek bölümde harika anlatılacak bir hikayeyi maşallah 13 manas destanı'na yaymışlar dicektim ki belgeselin 3 farklı zaman diliminden oluştuğunu öğrendim.

    ilk 8 bölüm 2004 yılından
    9-10, 2013'ten
    11-12-13 de 2018'de netflix'in ekledikleri. yani ''originals'' kısmı sadece o üç bölümden geliyor anladığım kadarıyla.


    (goks - 21 Haziran 2018 01:02)

  • comment image

    --- spoiler ---

    kadinin olumu merdivenden olmayan belgeseldir. bu kafa karpuzmu amk dusunce 7 yerden catlasin. kadini kocasi mi oldurdu yoksa eve hirsiz girdi de o mu oldurdu bilemem. bir de 13 bolumde kimse sormaz mi arkadas sen havuz basinda kac saat kaldin da , ambulans gelinceye kadar kan kurudu. hadi diyelim sen kadini 3 saat sonra buldun, ee senin ustun basindada kan izleri var bu kan ambulans gelinceye kadar 10 dakikada mi kurudu. ipne michael kariyi oldurmus, sagi solu toplamis duzenlemis, ulan ne hikaye uydursam demis, sonra ambulansi aramis. ayrica o ambulans konusmasi ne amk. emmy lik oyunculuk.
    ---
    spoiler ---

    icinde ki herkesin kendini oynadigi belgeseldir efendim. yasli cirkin oyuncu falan degil yani.


    (alatras - 25 Haziran 2018 23:30)

  • comment image

    yıllar önce digitürk'te, crime & investigation veyahut benzeri kanallardan birinde "suç ve ceza" adıyla yayınlanan programla 'true crime' denilen janr ilgimi çekmeye başladı. bu tür tv programlarını izlemek zamanla (tabii nispeten kaliteli olanlarını seçerek) bir tutku hâlini aldı bende. tv izleme sıklığı azalınca haliyle ibreyi internete kaydırdık. netflix sayesinde bu tarz içerikleri ve belgeselleri daha sık izleyebiliyor olmak güzel. türün nispeten popülerleşmesine de ön ayak oldular. hbo'dan çıkan the jinx de çok iyi belgeseldi. ayrıca sadece seri olarak değil belgesel-film kategorisi bazında da fevkalâde işler var. açıkçası sadece "crime" olmasına da gerek yok işin içinde norm dışı ve tabu sayılacak insan hikayeleri varsa bu beni cezbetmek için yeterli. illâ ki işin içinde cinayet veya cinayetler olması lüzum değil.

    yine de insanî trajediler farklı bir yönden ilgimi çekiyor. sebeplerini irdelemek, nedenlerini saptamaya çalışmak merak uyandırıcı bir uğraş. maktûlun intikamını yargı yoluyla alıyor olmak da heyecanla beraber bir çeşit tatmin sağlıyor. better things dizindeki kadın karakter bir bölümde, kendine nasıl vakit ayırırsın sorusuna, eğer uyumadan önce biraz vaktim varsa gerçek suç programlarını izlerim diyordu. neden izlediğini de şöyle açıklıyordu "zaten her gün öldürülmüş gibi hissediyorum hem de kimsenin birini dava edemeyeceği bir şekilde. o yüzden bir kadının kafasının kesildiğine dair hikayeler gördüğümde ya da adamın bıçağında saç bulduklarında ve adam müebbet yediğinde bu çok tatmin edici bir şey oluyor." sanırım benim de hissettiklerim aşağı yukarı benzer şeyler.

    true crime belgeselciliğini sevmemin birçok faktörü var. araştırma ve mahkeme süreçleri, tüm bu çabalar hayranlık uyandırıcı. bir taraf olayı aydınlatmak için varını yoğunu ortaya koyarken, cezalandırma adına her şeyi deniyor. diğer taraf ise aynı şeyleri masumluğun ispatı veya suçsuz olma ihtimalini korumak için yapıyor. tüm bu mücadele hâli o kadar şekspirâne geliyor ki. özellikle de olay yeterince dramatik ve trajikse. yapım ekibinin elinde bol malzemesi varsa ve iyi işlenebiliyorsa. ki amerikalılar bu konuda eksperler.

    geçenlerde gözüme "belgesel izleyen kadın" gibi bir başlık takılmıştı sözlükte. bundan sanki inanılmaz bir durummuş gibi bahsedilmesi komik. belgesel izlemenin cinsiyetle ilgisi olduğunu düşünmek de ayrıca abes. ama bence asıl mercek altına alınması gereken nokta, belgesel denince akıllara sadece hayvanlar aleminin gelmesi olabilir. suç belgesellerinin underrated kalması ilginç, bana sorarsanız sapiens türü daha entrikalı. buna rağmen reytinglerde serengeti düzlüklerinde zebra avlayan aslanlar kadar rağbet görmüyorlar. belki de böylesi daha hayırlıdır.

    ****spoiler****

    mike peterson denen adamın, aile dostu olan ve evine iki dakikalık mesafede oturan kadın merdiven dibinde ölü bulunuyor. tam 17 yıl sonra birebir aynı şekilde karısı da ölüyor. ikisini de son gören aynı kişi; yani mike. iki kadın da çok fazla miktarda kanın içinde bulunuyorlar. ikisinin de kafasında benzer darbeler var. bir insanın hayatındaki iki kadın da merdivenden düşerek ölecek öyle mi? lamı cimi yok buna ya tesadüf diyeceğiz, ya da yıldırım aynı yere iki kere düşmez. şüpheler, adlî tıp incelemeleri, tüm oklar ve biraz sağduyu bize malûm şahsı işaret ediyor.

    making a murderer sonrası öğrendiğimiz bazı şeyler vardı. steven avery'nin aleyhindeki olumsuz bilgilere yer verilmemesi, belgeselin bir nebze (belki daha fazla) taraflı olduğunu göstermişti. ama tolerans gösterilebilir buluyorum. zira hem ortaya çıkan iş her anlamda çok iyiydi. hem de her belgeselin taraflı olma hakkı vardır. ayrıca steven'ın 20 yıl boş yere hapis yatması gibi akıl almaz hukuki hatalar söz konusuydu. yaşadıkları alışılagelmişin dışında bir mağduriyetti. mike'la mukayese edilemez. bir diğer netflix ve taraflı belgesel örneği; amanda knox. diğerlerinden farklı olarak bu kötü bir belgesel. üstünde durmaya ve onlarla aynı kefeye koymaya bile lüzum yok. gerçekten berbattı. en bariz taraflılık da ondaydı. hatta kısaca bir 'aklama projesi' olarak bile tanımlayabiliriz.

    kim ne derse desin, the staircase'te 13 bölüm boyunca taraflı bir belgesel izledik ve bu benim asabımı ziyadesiyle bozdu. artık son bölümde, katty'nin kardeşi mahkemede son bir konuşma yapmak için çıktığında bu kadarını beklemiyordum. birden can sıkıntım hafifledi. içimin yağları eridi. ruhum ferahladı resmen. yılların dolmuşluğunu mike ile avukatının yüzüne doğru bir bir saydı. tüm sinirlerimin gevşediğini hissettim. vicdanlarında biraz olsun bir hareketlenme olmuş mudur acaba? (eğer varsa tabiî -vicdan nedir/neye denir- bu da ayrı bir tartışma konusu ya neyse) tam da çalışkan ahmet repliği gibi "eğer anlayacağınızı bilsem yüzünüze tükürmek isterdim, ama ondan da anlamazsınız ki siz" durumu.

    katty'nin kız kardeşleri eğer mike'ı kötüleme derdinde olup, önyargılı veya agresif bir tutum takınsaydılar daha en başta katty&mike ilişkisi için olumlu ifadeler vermezlerdi. ama katty'nin ölüm fotoğraflarını gördüklerinde bizim topraklarda denilen tabirle; ciğerleri yanıyor. erkek savcının da kapanış konuşmasında dediği gibi "bir fotoğraf bin kelimeye bedeldir" işte o foto ve fotolar konuşuyor sadece. çünkü ondan geriye bir şeyler anlatabilecek bir tek o kareler kaldı. çok acı verici bir durum. bu yüzden belgesel boyunca katty'nin ailesinin tarafındaydım.

    david rudolf denen avukat hiç şüphesiz ki işinin erbabı. onun da dediği gibi amaç müvekkilinin masumluğunu kanıtlamak değildi. saatlerce izlediğimiz tüm o mahkeme ve duruşmalara hazırlık süreçleri de çıplak kral'a hayâli kıyafetler giydirme sanrıları yaratmaktan başka bir şey değildi zaten. yeter ki kimse kral'ın çıplak olduğunu düşünmesin. ilgiyi başka yerlere çekelim. insanların düşünme dirençlerini kıralım. avantajımız olan her şeyi kullanalım. kendi tuttuğumuz uzmanları çıkartıp konuşturalım. ortalığı bulandıralım. nerede bir boşluk, bir gedik bir açık yakalarsak dibini kazıyacak kadar kendimize yontalım. mahkemede cinayet aletinin şömine sopası varsayılması akabinde sopanın üç ay sonra ortaya çıkmasına tepkim tam olarak şuydu.

    alanında uzman çeşitli adamları aynı masada etrafında toplayıp olayı inceledikleri sahnelerde, uzmanlardan biri kafadaki kesikleri karpuzun yere düştüğünde birçok yerden patlaması örneğini vererek sorguluyordu. içimden "seriously?" tepkisi verdim. avukat rudolf, polis memuru duane deaver'ın yaptığı kanlı sünger testlerini küçümseyerek dalga geçti durdu da, o ve ekibinin yaptıkları ondan aşağı kalır sayılmazdı.

    yalnız şunu belirtmem lazım, kadın savcının kapanış konuşmasında jüriye biseksüellik üzerine dediklerini oldukça sert buldum. o tutumu şimdiki political correctness konjonktürü içinde düşünemeyiz bile. böyle bir belgesel aracılığıyla zamanla gerçekleşen bu türden değişimleri gözlemlemek de oldukça ilginçti.

    yukarıda bir yazar arkadaş üçüncü bir kişinin üzerinde durulmadığından bahsetmiş. her iki taraf da bu ihtimalin üzerinde durmadıysa üçüncü bir kişi ihtimalinin imkansıza en yakın seçenek olduğunu tahmin ediyorum. parmak izi, ayak izi, alarm, belki güvenlik kamerası kayıtlarıyla vs bunun olabilitesi sıfıra indirgenmiş olabilir. aksi takdirde rudolf bu konunun da üstüne giderdi.

    belgeselde üzerinde durulmayan diğer şeyler: mike'ın ponçik aile saadeti dışındaki her şey.

    az buz değil 13 bölüm yapıyorsunuz ama sadece tek bir bölümü bile katherine'e ayırmamak da neyin nesidir? bu kadın kimdir, nerde ve nasıl büyümüştür hiçbir ayrıntıya girilmedi. ama hepsinden önemlisi parası kimlere kaldı? en çok merak ettiğim buydu. eğer mike ve üvey çocukları mirasından pay aldılarsa cinayetin topluca planlanarak işlenmiş olabileceğini düşünmeye bile başlayabilirim. (baykuş teorisinden daha mantıklı kimse kusura bakmasın)

    mike ile araları nasıldı? kavga ederler miydi? tartışırlar mıydı? gibi sorulara çocukları, eş ve dostları sadece katty'nin mike'a takılmayı sevdiğini söylüyorlardı. hatta mike bile biseksüellik mevzusunda katty'nin onunla espri yollu takıldığını söylemişti. bu noktada ego devreye girmiş olabilir. yıllarca egosu bu takılmalarla sarsılmıştır ve belki antrapoz geçiriyordur. eskiden yazdığı köşe yazılarını okuyordu mike. orada "biriyle dalga geçerseniz, onu küçük duruma düşürürseniz bu o kişide kötü etkiler yaratabilir" gibi bir şey diyordu. bunu deme nedeni 'yazılarımla yetkili mercileri kızdırmış olabilirim, bana komplo kurulmuş olabilir' imâsıydı muhtemelen. ama ben tamamen farazi bir şekilde o ve katty arasındaki ilişki dinamiklerinin getirdiği sonuca yorumlamayı tercih ediyorum.

    7 darbe ve bu darbeler kafatasını çatlatacak ya da beyninde ödem oluşmasını sağlayacak kadar sert değil. bu da nefretle değil de egosal durumlar neticesine uyuyor. cinsellik ise ayrıca başka bir boyutu. kadınlara karşı yetersizlik onu şiddete, kitabında yazdığı gibi "öldürmek ve cinsellik" bağdaştırımına götürmüş olabilir.

    bu tür belgeselleri izlerken katiller açısından acaba zamanı geri döndürme şansları olsa yine aynı cinayeti işlerler miydi diye düşünürüm. öyle basit gözlemlerle yargıya varılabilecek bir şey değil bu elbette ki. mike peterson'ın peşine bir belgesel ekibi takarak really show tadında çekimler yapması bana aksini hissettirdi. belki hayatı boyunca istediği şöhrete ulaşamadı, bu popülarite hoşuna gitti ve kullanmak istedi. kendini anlatmayı, ifade etmeyi, sanatsal referanslar vermeyi seven bir yapısı var en nihayetinde. hiç de ilgiden sıkılmışa benzemiyordu.

    mike peterson'ın entelektüel biri olması belgeseli izlenir kılan etkenlerdendi. izleyenler bilir yine bir netflix işi olan evil genius belgeselindeki kadın da böyleydi ve o da eski kocalarını benzer şekillerde öldürmekle suçlanıyordu. bu adamın da geçmişindeki iki kadını aynı şekilde öldürmüş olma ihtimali oldukça tuhaf. zeki olup da, aynı metodlarla cinayet işlemek ne çeşit bir psikolojinin sonucudur merak ediyorum. "yeni heyecanlar peşinde koşmama gerek yok. riske girmeyeyim bildiğim tarzdan aynen devam" mı diyorlar, ne düşünüyorlar acaba?

    mike hapiste yaşadığı zorlukları anlatırken onunla empati kurup, ona üzülmemizi bekliyordu belli ki. peki ya katty son nefesini verirken neler yaşadı? sürekli "burda bir değil birçok kurban var" diyor bir de. hayır tek kurban var o da kafasındaki 7 yarıkla acılar içinde ölen katty. sen paranın gücü sayesinde sadece 8 yıl hapis cezasıyla sıyrıldın. tıpkı the jinx belgeselinde izlediğimiz robert gibi mike'ta da para ve hitap gücü vardı. evil genius'daki kadın jinx'teki robert ve staircase mike. kesişim özellikleri; zeka, hitap yeteneği, para, manipüle güçleri. ve tabii ki öldürmeyi çok iyi bilmeleri.

    ama masumiyet karinesi, adil yargılanmama, soruşturmaya düşen şüphe... günün sonunda düşündüklerim sadece kötülüğün form değiştiren yapısının ürkütücülüğü oluyor. kötülük birçok şekle bürünebiliyor. dışardan sevgi dolu görünen, yetim çocukları evlatlık alacak kadar koca yürekli bir iyi aile babası kılığına bile. hukukun işleyişi gereği hatanın küçüğü büyüğü yoktur düsturu hakim. davaya en ufak bir gölge düşmüşse af yok. herkes suçu ispat edilene kadar masumdur. sistemde herhangi bir usulsüzlük yakalanması durumunda çuvaldaki tüm incirler berbat olur. bu durum aslında ayan beyan ortada olan hadiselerde bile kimilerine kurtuluş olabiliyor. para, güç, biraz şans ve yetenekle hapiste ölmekten kurtulan mike peterson gibi.

    belgesel boyunca avukat ve dedektifle, çocuklarıyla, kardeşleriyle aralarındaki sohbetler fazlasıyla kakara kikiri modunda geçti. hayretler içinde izledim. özellikle kızların yüzlerinde hep bir sırıtma ifadesi. espriler, gülüşmeler. mike'ın ağzından düşmeyen piposu ve sürekli edebiyat parçalayan lafları. la kadın öldü gitti gitti heeyy alooo!

    kızlar açısından düşünüyorum evet adam görünen o ki iyi bir baba ve haliyle ona tapıyorlar. ama gayet ortada bariz bir diğer şey de onun hem biyolojik hem üvey annelerini -muhtemelen- öldüren bir adam olması. peki ya üvey oğulları. bu kadın hiç mi annelik yapmamış bu çocuklara dedim içimden. hiç mi sevmemişler onu. babalarına olan sonsuz inanç ve itimadlarını zerre olsun sorgulama gereği bile duymadılar. içlerinden biri daha merdiven dibinde küçük bir kan göleti içinde ölü bulunsa, kalan sağlar bizimdir der babişkolarına yine aynı güvenle sarılmaya devam ederlerdi eminim.

    911'i aradığında nefes alıyor dediği kadının kanlarını 5 dk sonra gelen ekibin tamamen kurumuş halde bulması sorun değil nasılsa. pilates topu mu ki bu kadın düşünce ordan oraya sekerek kafası 7 ayrı yerden yarılsın gibi sorulara da gerek yok. geri zekâlı deaver'ın hatalarını bire on katıp ekmeğimize yağ niyetine sürebileceğimiz bir avukatımız da var zaten. netflix bile üşenmemiş youtube'a baykuş teorisi zırvalığı adında bir video koymuş. serinin devamını bekliyorum baykuş, karga, geyik vb. aman ha mike falan olmasın sakın! hiç mantıklı değil, zaten adam sevgi kelebeği maşallah. yok canım daha neler ne şüphelisi ne zanlısı.

    vicdanlara inen perde olarak görüyorum bunu. salak değiller. onlar da çok iyi biliyor. finalde mike'ın seçtiği leonard cohen şarkısının adı "everbody knows" evet aynen öyle, everbody knows. herkes biliyor.

    "everybody knows that the boat is leaking
    everybody knows that the captain lied."


    (jarawa - 1 Ağustos 2018 18:55)

  • comment image

    13 bolumunu izleyip neyseki tek sezonda bitirmisler diye sevindigim belgesel.

    ———izlemeyen bakmasin agir spoylir—-

    narsist bir sosyopatin kisisel fikrime gore 2 kisiyi ayni sekilde oldurup buyuk bir manuplasyon yaparak 8 yil hapisle yirtmasi olayini anlatan belgesel.

    michael peterson:

    kisisel fikrime gore kendisi son derece narsistik, manuplasyon ustasi ve dominant bir karakter.

    olaylarin baslangicinda film ekibi ayarlayabilecek kadar zeki.

    olaylari izleyiciye
    -kendi yazdigi sekilde,
    -uygun+acikli fon muzikleri editleriyle (ki ekipteki editorle 15 yil boyunca romantik iliskide oldugu ve temize cikar cikmaz ayrildigi yonunde bilgiler mevcut),
    -aile uyelerini arkasina alarak
    -acitasyonun dibine dibine portre fotograf sahneleriyle
    çok guzel bir sekilde yedirdi.

    bana gore bu adam kesinlikle katil. hem de 2 kere.

    almanya’daki olaydan yirtabildigini gorunce ayni teknigi tekrar denedi.

    olay nasil oldu?: (tamamen kisisel fikrim)

    merdiven kazalarinda cogu kaza merdiveni cikarken degil, merdivenden inerken kayma sonucu gerceklesiyor.
    kathleen diyelim ki trabzana asilarak ve kendini koluyla yukari cektirerek merdiven cikarken eli kayip trabzan kontrolunu kaybetti ve geri ivmeyle arkaya dogru dusme haline gecti. bu durumda bile carpma siddetinin kafatasinda bu kadar trawma yaratabilmesi mantik zorlayici.

    boyle bir sonucun dusmeyle olusmasi icin duserken bacak koordinasyonun komple pasif durumda olmasi lazim. cunku icgudusel olarak duserken kol ve bacaklarimizla daha dengeli bir inis, çarpma yapiyoruz. tamamen icgudusel bu.
    bu olayda bacak kontrolu komple off duruma gecmis ve duvara güm diye bir çarpma olmus gibi gorunuyor.

    masanin uzerinde oturduguzu dusunun. bir arkadasiniz sizi bacaklarinizdan tutup cekerse yere dusmeme ve kiriksiz kurtulma ihtimaliniz çok dusuk.

    belki maykil merdivenlerde oturuyordu, kathleen ile merdivenlerde tartismaya basladilar ve maykil kadinin bacaklarini tutup kadini hafiften geri ittirdi, kadin trabzana tutunamadi ve duvara sert inis yapti. o etapta kan lekeleri olusmadi sonraki can cekisme esnasinda oksuruk yoluyla kan sicramalari ve agir kanama meydana geldi.

    çok sacma gelebilir ama film boyunca islenen diger teoriler de çok ic acici degildi, benim de aklima bu geldi. (benim neyim eksik aq)

    margret ve martha:

    margret: maykil’a olan fiziksel benzerligi inanilmaz, film boyunca bu benzerlik cok goze batti. kizkardesini domine ettigi çok acikti.

    martha: hayati piç oldu. oldukca depresif bir karakter. allah arkadaslarina sabir versin. muthis guzel bir yere gidip manzaraya hayran kaliyorsun, bir anda yanindaki bu martha aglamaya baslayip tum ambiansin icine ediyor. diyecek birsey yok. çare maykil’dan uzak durmasi ama kafa gitmis.

    ogullar: tuhaf karakterler. sinsi gibi kiymik gibiydiler.

    kathleen’in öz kizi: dogru olani yapip bu idiotlardan uzak durdu.

    kathleen’in sarisin kizkardesi: basindan sonuna kadar davasinin pesindeydi ama maykil kadar parasi yoktu. bana gore en buyuk hatasi film ekibine kendi kapilarini tamamen acip olayi kendi pencerelerinden gostermemek oldu.

    margaret ve martha’nin öz anasi: kendi kizkardesi varken neden cocuklarinin maykil tarafindan korunmasini vasiyet ettigini anlayamadim. tabii ki gercekten vasiyeti buyduysa. maykil piçi onu da degistirmis olabilir. rosenthal bardaklari ta almanya’dan kirmadan america’ya getiren herseyi yapabilir. boyle bi durumda bardak mi dusunur alla sen ya.

    avukat david: almanya’ya gittiginde alman gence yaptigin çig yahudi esprisi olmadi qanqa. gerek yoktu. maykil sana kac papel atesledi en çok onu merak ettim. yine de iyi savunma yaptin. maykil’in sortuna dna testi yapilmamasi bizzat senin isine geldiyse de yillar sonra sorta analiz yapilmadi diye mizmizlaman ergen aglatti.
    aldigin paralari hakettin umarim terapilerde çarçur etmemissindir.

    yargiç: o son roportaji vermicektin qanqa. yargicsin sen yargic. uzeri kapanmis davada kameraya kisisel gorus bildirmen boku çomaklamak oldu.

    ılk mahkemedeki vintage + vamp kadin savci:

    karar sonrasi gulucuklu ve opusmeli zafer dansina kadar çok iyi gittin, sen kazan istedim dizi boyu. ama o son zafer kutlamasi biraz ne biliyim tuhaf gorundu. kalbimizdesin.

    maykil’in eski karisi patty: yalancisin. yemedik.

    kathleen : hep yasli hep yorgun ve hep maykil’la alakasiz gorundun fotograflarda. maykil’a sanki hep bayik geliyormussun, enerjisiz, renksiz geliyormussun gibi gorundun.
    maykil’la cift olarak algilayamadim seni. bu sekilde olmemeli, olum sonrasi mahremin tum dunyaya dizi film olmamaliydi bence, yani fotograflardan gordugum, sen bunu istemezdin.

    ayrica mezarlikta o agaca takilan muzik yapan aparati kimsenin agactan indirmemesi inanilmaz. buyuk huzursuzluk.

    —-spoylir bitti—-


    (kalinixta agapi mou - 6 Aralık 2018 20:48)

  • comment image

    netflix içeriğinde beğendiğim nadir programlardan.

    --- spoiler ---

    13 bölüm boyunca (8 den sonrasını ileri sararak izledim) belgesel, taraflı olmasına rağmen ne bu kadının düşme sonucu ölmüş olabileceği ne de kocasının onu öldürme ihtimali mantıklı gelmedi. düşmüştür dedim, kan çok fazla; kocası öldürmüştür dedim orada da içime sinmeyen bir şeyler oldu açıkçası. ama almanya’daki kadının da aynı şekilde ölmüş olması, adamın biseksüelliği, savaşta yaralanmasına dair söylediği yalanlar şüphe uyandırıyor tabii.

    sanırım en çok sinirimi bozan o iki evlatlık kızdı. yahu öz annenizin bu adam tarafından öldürülmüş olma ihtimali var hiç mi tereddüt etmez insan, oğlanlar zaten birbiriden iticiydi, savunma avukatı da öyle. avukatın bir noktada söylediği amacım suçsuzluğunu ispatlamak değil gibisinden olan cümle de gerçeklerle ilgili ipucu veriyor gibiydi. fakat ölen kadını sarışın kız kardeşinin son bölümde söyledikleri takdire şayandı.

    özetlemek gerekirse sonuca ulaşmak için hızlıca izledim fakat hala olayın nasıl gerçekleştiği anlamış değilim.
    ---
    spoiler ---

    edit: baykuş teorisine denk geldim az önce, mantıklı gelmedi değil.`:bilemedim:(`


    (sweetgulo - 28 Aralık 2018 19:28)

  • comment image

    belgesele vereceğim puan 10 üzerinden 8.entelektüel açıdan zengin bir belgesel.izlerken keyif alacaksın.

    --- spoiler ---

    dikkat
    ---
    spoiler ---uzun diye eleştirenlerin haklılık payı yok bana göre.dava 17 sene sürüyor. michael 8 yıl hapiste geçiriyor. bu süreçte yaşanılanları 5 bölümle veremezlerdi.
    '' cinayet soruşturmalarında tesadüf diye bir şey söz konusu olamaz'' bunu yanılmıyorsam the jinx belgeselinde duymuştum.burada da aynı şey söz konusu, her 17 senede bir kadın merdivenlerin dibinde ölü bulunuyor. zaten belgeselde de dediği gibi fotoğraflara bakarak cinayet mi kaza mı olduğunu anlıyorsunuz.uzman olmaya gerek yok.
    almanya’da yaşanan olayda ( ki bana göre onun da katili michael) michael, ayni kurguyla paçayı kurtaracağını düşündü. yapamadı çok kan vardı.

    diğer konu mütecaviz bir şahıs üzerinde durmadılar savunma yapanlar ta ki 17 yıl sonrasına kadar.yani artık dna testi yapmanın mümkün olamayacağını anlayana kadar.cinayet bir başkası tarafından işlendi diyebilirlerdi ama o aşamada dna testi yoluna gidilirdi. tabi gerizekalı bir ajanın davaya dahil olması ortalığı sulandırması, yalan söylemesi herseyini değiştirdi.
    ayrica kus saldırmış olabilir diye saçma bir iddia ortaya atıldı.olay mahalinde yirtici kusa ait tüy,kanat vs.bisey bulunamadı?
    michael kadını yuttu ve paçayı 8 yıl gibi bir sürede ucuz kurtardı.
    davanın seyrini değiştiren bir diğer adam david rudolf. inanılmaz muhakeme ve ifade yeteneği olan bir avukat. yahudi aklı var avukatta.ayrıca işini iyi yapan bir diğer adam savunma dedektifi beyaz saçlı ron guerette amca.tam bir karakter. hayran oldum herife gereksiz konuşmayan sessiz bir adam.
    gözüme çarpan ve yazarların değinmedi bir diğer nokta michael peterson ve ailesinin olaydan sonra oldukça soğukanlı olmaları,kanla cesetle ilgili espiriler ve türlü şakalar yapmaları çok tuhafıma gitti.kültürle mi alakalı bilemiyorum ama anne dediğiniz kadın kısa bir süre önce vahşice öldürüşmüş veya ölmüş bunun üzerinden espriler havada uçuşuyor.neyse yine de sana kızamıyorum martha ratliff canımsın.


    (metaforrr - 13 Ocak 2019 19:57)

Yorum Kaynak Link : the staircase