Hür Adam: Bediüzzaman Said Nursi (~ Free Man) ' Filminin Konusu : Hür Adam: Bediüzzaman Said Nursi is a movie starring Mürsit Bag, Ismail Hakki Ürün, and Cem Arabacioglu. The story is real story that tells about a man's life who has a very influential philosopher that had lived in between...
Selam: Bahara Yolculuk(2015)(8,2-4061)
Tatar Ramazan(1992)(8,1-2590)
Birlesen Gönüller(2014)(7,8-3899)
Selam(2013)(6,9-2489)
Iskilipli Atif Hoca(1993)(6,8-249)
Savulun Battal Gazi geliyor(1973)(6,3-1008)
God's Faithful Servant: Barla(2011)(5,9-1890)
Esrefpasalilar(2010)(5,1-1872)
mirgün cabas'la her şey'de tanıttı filmi yönetmen ve baş rol oyuncusu.yarabbim yönetmenin gözleri parlıyor sanki paralar gelecek diye. yok 500 milyon film yapıldıysa dünyada en iyi 50'ye girecek demeler. mürşit bağ'a dönüp, utanma sıkılma söyle işte dünya starı olacaksın demeler. öyle güzel bir film yaptım ki kuran bu kadar güzel mi anlatılır diyeceksiniz, ağlayacaksınız ayakları.bir minyeli abdullah yapıp bir ömür parasını yemekten çok mutlu olmuş, çelik mutfak fabrikatörü mehmet tanrısever. öyle bir böbürlenme, filmi övme ve herkes gitsin izlesin kısmına girmesi falan...yahu arkadaş said nursi'yi madem bu kadar seviyorsun. zaten fabrikatörsün para sorunun yok. hakkından vazgeç şu filmi bedava veya sinemalarda ucuza yayınla yahu. yeni film çekmiş mehmet ali erbil triplerine girip kanal kanal dolanıp bir de filmi övmeler falan ne oluyor? arkadaş karar verin gönül adamı mısınız yoksa piyasa adamı mı?
(pimolisene - 15 Aralık 2010 03:10)
said'in mustafa kemal atatürk'ün karşında bacak bacak üstüne oturması, atatürk'e gider yapıp "paşaaa!" diye seslenmesi, atatürk'ün said'in arkadasından "hocam bi dur ya lütfen" diye seslenmesi. koyu bir mustafa kemal taraftarı değilim. ama sonsuz saygı duyarım. mustafa kemal gibi bir adam said'in karşısında bu kadar aciz durumda gösterilmesi zavallılıktır.
(why so laik - 30 Aralık 2010 01:37)
her işte bir hayır olduğu gibi bu filmde de bir hayır var elbette. bu film sayesinde, ışık evlerinde beyni sulanan, boş zamanları güreşmek, kokuşmuş çorapları top yapıp oynamak ve birbirine pandik atıp gülmekle geçen şakirtler insan içine çıkacak, hayatlarında ilk kez sinema görecek. allah yapandan edenden razı olsun.
(sangria - 30 Aralık 2010 10:32)
şimdi bu filmin fragmanını izleyince hemen en çok tartışılacak sahnenin "hür adam"ın, mustafa kemal 'e posta koyduğu sahne olacağını görmemek elde değil.hangi görüşte olursak olalım; mustafa kemal'in sert, güçlü ve baskın, iktidar cebrini elinde toplamış tek adam bir lider olduğu açıktır. ister diktatör diyelim ister ne dersek diyelim... hatta bu filmin asıl hedef kitlesini oluşturan daha muhafazakar kitleler tarafından çok daha ağır eleştirilmektedir. peki güzel kardeşim elin hocası kaç talebesi olursa olsun, yeni kurulmuş bir devletin tüm gücünü ve dinamizmini kendine toplamış, gözünü budaktan sakınmayan, her tür isyanı ve istenmeyen muhalefeti en sert biçimde bastıran, en yakın arkadaşlarının bile yargılanmasına sesini çıkarmayan ,saltanatın kaldırılması esnasına mebuslara "kelleler gider" diye posta koyan bir adam, bir hocadan, imamdan böyle bir ayar yiyecek, sineye çekecek. adam kazım karabekir'i bile yargılatmış da gık diyebilen olmamış. ya da kürt isyanlarına veya kurtuluş savaşı dönemindeki padşiah-işgal kuvvetleri yanlısı isyanlara bak... bunların nasıl bastırıldıklarına bak. bunları olumlamak için söylemiyorum. lütfen yanlış anlaşılmasın. ama bu kadar kudretli bir tek adam liderin, uhrevi sözleriyle insanları etkilemiş olsa da bir imamdan ayar yiyip sineye çekeceğini düşünmek biraz saflık gibi.yok öyle bir şey gençler diyorum ve nurcu talebelere sesleniyorum "görüyor musun muhterem nasıl da koymuş bedüizzaman, kafir paşaya" diye coşmayın. beddy, gerçekten öyle artistlenseydi o "kafir paşa"ya, bugün sizin kolormatik gözlük takıp maklube yemeniz için bir sebep olmazdı. bediüzzaman zamanın ötesine giderdi. aynen bu entry'nin gideceği gibi...yapmayın bebekler. battal gazi dünyasında yaşamıyoruz. biraz makul olalım.
(witchking - 31 Aralık 2010 13:09)
sözlük ortamında azımsanamayacak sayıda yazarın bir sinema filmini değerlendirirken henüz gişeye çıkmış olup olmamasına bakılmaksızın, filmi izleme fırsatı henüz ortada yokken, kendilerince içselleştirdikleri tabularıyla, dogmalarıyla duygusal çıkışlar yaparak film eleştirmenliğine soyunduklarına emsal gösterilebilecek filmlerden biri olmuştur. normal koşullarda bir filmin senaryosu yazılır ve ya hikayesi belirlenir, çekilmesine karar verilir, film çekilir, fragmanı yayınlanır, vizyona girer, izlenir ve hakkında yorumlar yapılıp değerlendirilir. mantıki süreç bu şekilde işler.oysa sözlükteki azımsanamayacak mevcut durum ; bir filmin senaryosu yazılır ve ya hikayesi belirlenir : senaryonun konusu ve ya hikaye ile ilgili sayfalarca yorum yapılır, kimi göklere çıkarır, kimi yerin dibine geçirir, filmin çekilmesine karar verilir : henüz ortaya konulmamış bir yapıtın sanatçıları hakkında uç yorumlar yapılır,film çekilir : filmin reklamlarıyla muhtemel gişe hasılatı hesap edilir "şu sebeple şu reklam şu kişiler tarafından yapıldığı için bu film şu kadar izleyici toplayacak kaçın yandık" feveranlarıyla ortalık ayağa kaldırılır,filmin fragmanı yayınlanır : fragman fasilitelerinden yola çıkılarak en değme film eleştirmenlerine taş çıkartacak inciler ortaya dökülür, yine filmin ne harika ya da ne kadar berbat bir yapım olduğuyla alakalı saptamalarda bulunulur.filmin vizyona girmesi, izlenmesi ve izlenme sonrası yorumlarıysa yakın zamanda hep birlikte görülür çünkü yukarıdaki yorumların hepsi film henüz izlenmemişken yapılmıştır. bu doğrultuda izlenme sonrası yorumların kriterleri de önceki aşamalarda kafalarda yer etmiş kriterlerden pek farklı olamayacak gibidir.işin özü şudur ki eğer bir film değerlendirilecekse ve ya film hakkında sinemasal bir eleştiri yapılmak isteniyorsa öncelikle o film izlenmelidir, tarafsız bir bakışla işin 'sinema sanatı' boyutu eleştirilebilir pekala. eğer filmin konusu veya hikayesi eleştirilecekse yine tarafsız bir bakış açısıyla hikayeye vakıf ve ya konuyla ilgili araştırma yapmış çalışmış kişiler tarafından ne yapılmaya çalışıldığı ve ne kadar gerçeğe bağlı kalındığıyla alakalı yorumlar yapılması daha sağlıklı bilgilendirmelere vesile olacaktır. (pek tabii ki bir filmle ilgili yorumda bulunmak için illa film eleştirmeni olmaya gerek yok, ama eser görüldükten sonra yorumlamak o yapıta ve sanatçısına duyulan saygıyla yakinen ilgilidir)en etik tavır ise bir film çekildiğinde ve yahut bir yapıt ortaya konduğunda sırf bizim bakış açımıza uymuyor diye, sırf sevmediğimiz bir konu seçildi diye, sırf daha önce karşılaşmadığımız türden sinirlerimize dokunacak ambianslar içeriyor diye o filmi ve ya yapıtı yerden yere vurmamaktır. muhtemelen dünyanın hiçbir yerinde ortaya konmuş hiçbir eser aynı anda herkes tarafından muhteşem diye nitelendirilmemiştir. bunun tersinin de olduğunu sanmıyorum. her eserin o esere diğerlerinden daha fazla değer veren kendine ait bir kitlesi olmuştur ve zamanla bu kitleler de değişime uğramıştır. michelangelo'nun davut heykeli heykelin tasvip edilmediği (put sayıldığı) bir ortamda bulunmuş olsaydı hemen yıkılıverirdi, ya da michelangelo heykel sanatının tasvip edilmediği bir ortamda doğsaydı bu heykeli yapmayı aklından dahi geçiremezdi. biz de bugün ona bakıp "yahu bu şey bir zamanlar gerçekten de bir mermer blokmuymuş" diyemezdik. biliyorum konuyla alakalı uç bir örnek oldu ama her yapıtın bir sanatçısı vardır değil mi?sonuç olarak sanat bir ifade özgürlüğü alanıdır ve ifade özgürlüğü iyi bir şeydir. eğer ifade özgürlüğü bir bireyin canını sıkıyorsa, o bireye bu sözlükte yazarak kendisinin de bir nevi ifade özgürlüğünü kullandığını ve bu özgürlük kısıtlanırsa neler hissedeceğini şöyle bir düşünmesi gerektiğini hatırlatmak isterim.
(zimbabvedekizilmehtap - 1 Ocak 2011 00:48)
gala gösteriminin yapıldığı gün, gala öncesi on onbeş kişilik bir grup tarafından ve konuklar salona girdikten sonra iki genç tarafından protesto edilen film. salondaki protestocu gencin, türk bayrağı açma isteği korumaların üzerine çullanması nedeniyle sonuçlanmadı. daha sonra yumruk ve tekme darbeleri eşliğinde genç salondan çıkarılarak polise teslim edildi.bu olaylar esnasında benim duyduğum ilginç dialoglardan birisi; gencin dışarı çıkartılışı esnasında ''biz atatürkçü gençleriz'' benzeri sloganına, olaya müdahale eden görevlilerden birisinin ''gevur olarak ölecen inşallah'' benzeri bir karşılık vermesiydi.şimdi bu entry de zamanın ötesine gider biliyorum ama bunlar benim gördüğüm ve duyduğum şeylerdir.
(obturator - 5 Ocak 2011 22:30)
filmi izlemeyi düşünenlere bir kaç hayati tavsiye öncelikle:filmi izlemeden önce tuvalet, yiyecek gibi birinci dereceden ihtiyaçlarınızı giderin. yoksa kötü şeyler olabilir.film arasında soğuk şeyler içmeyin. mideniz ağırır, sonra kötü şeyler olabilir.uykunuz varsa bu filme gitmeyin, yüzyıllardır hiç uyumamış gibi uykusuz hissedebilirsiniz kendinizi.çocuk-çoluğu bu filme götürmeyin, sinema hevesleri kırılmasın.said nursi'yi sevsin, tanısın diye kimseyi bu filme götürmeyin, ters tepebilir.izlenimlere gelirsek, gittiğim sinemada bir kaç erkek dışında herkes silme başörtülüydü. bu sahneyi, bir kemalist teyze görse heralde oracıkta can verirdi. onun dışında film çok kötüydü gerçekten ve bunu ideolojik olarak nurcularla hiç bir sorunu olmayan biri olarak söylüyorum. bi ara karnım ağrıdı. bitsin öyle çıkarım, az kalmıştır diye bekliyorum. 5 dakika, 10 dakika derken film bitmiyor. yanımdaki arkadaşıma bu film bitmeyecek galiba dediğimde diğer tarafımda oturan kızın bana bakışınızı görmeliydiniz. memati halt etmiş. sanki kutsal bir değere laf uzatmışım gibiydi. bence bu durumu, onlara yön verenler, hayat felsefesinı oluşturanlar bir düşünmeli.kısaca özetlersem bence gidip izlenmesi gereken bir film değildir. hatta bu filme vereceğiniz parayı, sahte dilencilere verseniz bile daha iyidir.
(yanlissecim - 8 Ocak 2011 20:55)
hem seriatci hem de "hur". ulkenin icinde bulundugu toplumsal ve siyasi rezalette, boyle bir film yapilmasi cok normaldir. oksimoronluga ovgunun prim yaptigi, bilimin ve sanatin tesvik edilmek yerine, bilim ve sanatin, gericiligi mesrulastirici araca rahat rahat donusturulugu postmodern demokrasi timsaliyiz.aydini said nursi olanin haysiyetine, aklina ve sahsiyetine...
(amethyst - 9 Ocak 2011 12:42)
ismiyle çelişen bir yönetmene sahip film.- fethullah gülen şurasını çıkart deseydi filmin çıkartır mıydınız?+ çıkartırdım. hocaefendi'ye karşı büyük bir saygım var.http://www.dipnot.tv/…hullah-gulene-izlettim--.aspxhürriyetini sevim.
(b612 - 9 Ocak 2011 19:44)
90'ların ilk yarısında yani tgrt usülü irşadın altın yıllarında bulut aras, veysel karani'yi, ahmet bedevi'yi canlandırırdı. ilkokul piyeslerinden hallice, hiçbir sinemasal değeri olmayan filmler. malum islamcılar henüz sinemayı bilmiyordu. önlerinde sadece 1989 tarihli minyeli abdullah ve devamı vardı. sonra televizyonculuğu öğrendiler. sinemayı öğrendiler. çok para kazandılar, prodüksiyonu öğrendiler. ve aradan 20 yıl geçti. çıka çıka bizim ortaokulun temsil müsamere kolunun işlerinden daha geri bir film çıktı: hür adam.filmin dramatik bir gücü yok. merak yok. çelişki yok. said nursi'nin buhranları, zaafları yok. hadi bunları geçellim, tek adam kültünü yüceltmek istemişler, eyvallah. ama film teknik olarak da berbat. ışık, müzik, oyunculuklar, senaryo... her biri ağlıyor da ağlıyor. en kötüsü de kürtlere, türklerin riyasetini kabul edin, onlara tâbi olun mesajı. film sanki bunun için çekilmiş. --- spoiler ---yani filmin alt metninde kürt sorununa dair korkunç bir mesaj var. said nursi üzerinden kürtlere "tarihsel rollerini" hatırlatan bir mesaj. eh bu da filmin filmin yayınlanma tarihini ilahi tesadüf olmaktan çıkarıyor. film kısaca, "said nursi'ye, halka, islam'a, zulmeden tek parti yılları çok kötüydü ama o devirler geride kaldı. şimdi devletimizi sevmek zamanı. müslümanlar akıllandı, kürtler de akıllı olsun" diyor. yani koca bir adamın biyografisi hükümet ile cemaatin birlikte yonttuğu kürt politikasına kurban edilmiş.bir sorun da said nursi'nin şeyh said isyanı üzerinden kürtlere verdiği "türklere tabii olun" mesajında. türkler islamın kılıcı bir millet olarak kürtleri yönetmişler ve yönetmeye devam edeceklermiş. bunda ne sorun varmış. üstat, başka bir bahiste ise "hakiki türklerde zulüm damarı yoktur, türkler zulmetmez" diyor. başka bir bahiste "samimi alevileri ben de çok severim" diyor. koskoca said nursi "benim de alevi arkadaşlarım" var demiş. komik.ayrıca bu samimi-hakiki gibi sıfatlar da bir tür ayrımcılığı işaret ediyor. samimi alevi ne demek. samimi değilse zaten müslüman-sünni olunca da sevmeyiz ki. siz şuna kısaca iyi aleviler-kötü aleviler ayrımı yaptık, sünnileşmişleri iyi kabul ediyoruz desenize.bütün bunların üzerine günümüze bir mesaj da mahkeme salonundan geliyor: o an said nursi değil de fethullah gülen konuşuyor sandım. hakim, sen kimsin diyor, üstat "dindar bir cumhuriyetçiyim" diyor. işte özlenen tablo. işte özlenen cumhuriyet yurttaşı prototipi. --- spoiler ---özetle hür adam, bir tür taşra piyesi. zayıf bir müsamere. sinema sanatı içinde bir hata olarak kayda geçecektir. said nursi gibi renkli, tartışmalı ve spekülatif bir şahsiyetin hayatı hollywood tarzı bir filmi hak ediyor; bunu değil.şöyle bitireyim: yahu bu hür adam'ı turgut özakman yazdı deseler inanırım. aynı tek adam kültünü romantik ve uhrevî bir gayretle yüceltme söz konusu. şu çılgın türkler'i, dersimiz atatürk'ü filan beğendiyseniz bunu da seversiniz.
(itaatsiz - 11 Ocak 2011 23:39)
Yorum Kaynak Link : hür adam