Süre                : 2 Saat 11 dakika
Çıkış Tarihi     : 04 Mayıs 2001 Cuma, Yapım Yılı : 2001
Türü                : Drama,Müzik,Romantik,Savaş
Taglar             : Yunan,İtalyan,Kaptan,Ada,Aşk
Ülke                : İngiltere,Fransa,ABD
Yapımcı          :  Universal Pictures , StudioCanal , Miramax
Yönetmen       : John Madden (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Shawn Slovo (IMDB)(ekşi),Louis de Bernieres (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Penélope Cruz (IMDB)(ekşi), John Hurt (IMDB)(ekşi), Christian Bale (IMDB)(ekşi), Irene Papas (IMDB)(ekşi), Gerasimos Skiadaressis (IMDB), Viki Maragaki (IMDB)(ekşi), Nicolas Cage (IMDB)(ekşi), Piero Maggiò (IMDB), Vincent Riotta (IMDB), Francesco Cabras (IMDB), David Morrissey (IMDB), Patrick Malahide (IMDB), Stephen Chang (IMDB), Lucy Christofi Christy (IMDB)

Captain Corelli's Mandolin (~ Corelli'nin Mandolini) ' Filminin Konusu :
Ege Denizi'nde unutulmuş, barış içinde yaşayan bir Yunan adası ... 1941 yılında İtalyanların adayı işgal etmesiyle bu huzurlu ortam bozulur. Başlarda adalılar tarafından basit bir işgalci olarak görülen Yüzbaşı Antonio Corelli'nin (Nicolas Cage) gerçek yüzünü adalı Pelagia (Penelope Cruz) ortaya çıkarır. O, savaşa inanmayan, gerçek insan ve yaşam sevgisiyle dolu bir askerdir. Kısa zamanda ada halkıyla kaynaşırken, genç kadına aşık olur.Fakat savaşın acımasızlığı aşıkların peşini bırakmayacaktır


  • "başrollerini nicholas cage, penelope cruz ve koltukaltı kıllarının paylaştığı 2001 yapımı film."
  • "savaşın nerde başlayıp nerde bittiğini söyleyen bir eser..."
  • "demiş ki;"savaş harikadır. biri öldürülünceye kadar."daha da ne diyeceğidi?"
  • "filmi; izlediğim en kötü, iğrenç, tiksinilesi kitap uyarlamasıdır. kitabı şukeladır."
  • "hiç şüphesiz kitabını okuyanlar filminden zerre tat almamışlardır.kitabı okurken ağlatacak güzelliktedir, filmiyse tek kelimeyle duygusuz!"
  • ""hasan efendinin kavalı" ismindeki bir kitaptan daha fazla ilgi çekmesi gayet normal tabi, olan kitap."
  • "izlemiş olduğum bayık filmlerden biri. ancak romanı okumadım, o yüzden yorumu daha fazla uzatmamalı sanırım.."




Facebook Yorumları
  • comment image

    "sevginin kendisi a$kın ate$i yanıp söndüğünde geriye kalan $eydir." dedi filmde kızın babası..
    öyle bir bize bildiklerimizi tekrar söyleyen kli$e film yani...
    yunanistan manzaraları ne kadar güzelse nicolas cage'e a$ık olan kız modeli o kadar anla$ılmazdır benim için...al eline bir yastık,çiz kalemle iki süzük bakı$ fonda da ibrahim sadri şiir okusun al sana nicolas...
    kitabının daha güzel olduğundan eminim,nihayetinde benim hayal gücüme kalacak corelli oley!


    (su nanesi - 15 Aralık 2007 01:38)

  • comment image

    pelagaia, iatre(doktor, pelagaia'nin babasi), corelli, carlo, psipsina, lemoni romanin ba$ ki$ileri. adanin almanlarca i$galine kadar idilik bi havada akan hikaye, bir anda korkunc vahsi bi anlatima bürünmekte ve alman irkindan nefret etmenize yetecek kadar malzeme vermektedir size.


    (cayuga - 28 Mayıs 2002 14:41)

  • comment image

    ezik ve akilsiz insanlar buyuk ihtimalle (degil kesinlikle) bu tip iliskilere ve anlatilanlara sahit olduktan sonra kadinlarda orospuluk switchi dogustan on geliyor diye buyurmuslardir.
    kitapta bir kadinin nelerden hoslandigindan, kadinlarin dusunce yapisindan filan bahsedilmektedir. filmi birlikte izledigim butun kiz arkadaslarim "boyle bir durumda her kadin corelliyi secerdi" diye buyurmuslardir. butun erkekler ise "penelope cruz gibi gudubet kari icin nichole kidman terk edilir mi? tom cruse denyo, mal, ipne.. haa film de idare eder, tarlada sikiyolar kizi" demislerdir. buyrun size kadinlarla erkekler arasindaki ayrinti.

    filmin icinde bir ara filmin yunanistanin italyan isgalini degilde izmirin yunan isgalini konu alsa neler olabilecegini dusundum. soz konusu corelli bir yunan subayidir. mendras bir turk efesidir. pelegria ise bir turk kizidir. eger boyle bir film cekilseydi herhalde ki turklerin nefret ettigi filmler siralamasinda gece yarisi ekspresini bile sollayarak birinci olurdu. filmi oynatmaya kalkisan sinemalarin onunde fasist arkadaslar eylem yapar turk kadininin iffetli oldugundan orospu olamayacagindan, turk efesini yunan doluyle boynuzlamayacagindan bahseder sonunda da sinemayi yakarlardi. sedat peker de nicholas cagei et dovmeye yarayan aletle doverdi.


    (rulerrr - 2 Temmuz 2002 01:04)

  • comment image

    yapi kredi yayinlari tarafindan "bu yaz bu kitap okunacak" sloganiyla sunulan ve bu reklam kampanyasinin kitaba zarar verdigini, okuyucuyu ittigini düsündügüm, aslen pek güzel roman. fransiz adli ingiliz louis de bernieres tarafindan yazilmis. yunanistan'da, kefalonya'da geçiyor, ve italya'nin yunanistan'a savas ilan etmesinin az öncesinden baslayip 93'e kadar geliyor kitabin hikayesi.
    hakikaten çok zevkli, çok güzel, çok etkileyici bir kitap. ifade etmekte zorlaniyorum. söyle diyeyim, ortabirde okudugum bir kitaptan beri beni en çok aglatan eser oldu bu [ortabirde okudugum o kitap da adi "für mädchen verboten" (kizlara yasak) oldugu için o dönemde hormonlari bir daha geri dönülmeyecek biçimde farkli bir sekilde calismaya baslamis erkek bir arkadas tarafindan "porno kitap mi?" sorusuna maruz birakmisti beni. oysa kitap bir kizin çok sevdigi ama tarafindan sevildigini yalniz okuyucunun bildigi gencin birinci dünya savasinda sehit düsmesinden filan bahsediyordu, biraz fazla uzadi yalniz bu parantez]
    yüzbasi corelli'ye geri dönecek olursak, ayni zamanda hem aglatan, hem de güldüren bir kitap bu. yogun, dolu bir sey; asktan dostluga, tarihten müzige her konuyu hoslukla incelemeyi basarmis de bernieres.
    filmi çekiliyor su an bir de sanirim. pelagia rolünde penelope cruz, antonio corelli rolünde ise gayet sevimsiz buldugum nicolas cage olmak üzere..


    (lacrima - 24 Ocak 2001 21:55)

  • comment image

    hiç şüphesiz kitabını okuyanlar filminden zerre tat almamışlardır.
    kitabı okurken ağlatacak güzelliktedir, filmiyse tek kelimeyle duygusuz!


    (onlygodcanjudgeme - 19 Ocak 2013 22:37)

  • comment image

    halen okumakta oldugum bir kitap ve çoktan izlemiş oldugum bir film.
    önce kitaptan başlayalım: bir kere bir yazar olsun, anlattığı hikayenin güzelliğini, akıcılığını ve doluluğunu, kitabın yaklaşık 170. sayfasında doğru ortaya çıkarsın... bir yazar olsun, her chapterda başka bir insanın ağzından, aynı dönemde geçen, bambaşka hayatları, dünyaları anlatsın... bir yazar olsun, lafı uzattıkça uzatsın, okurun sabrını ve kitapseverliğini adeta, 500 sayfalık bir kitabın ilk iki yüz sayfasında sınasın. özetlemek gerekirse, şu an 221. sayfasında bulundugum, ilk kısımları oldukça zor okunan ve bir anda aşırı güzelleşen bu kitap, sanırım kitabı gerçekten okumak isteyenler için yazılmış. istemeyenler herhalde ilk 50 sayfada vazgeçiyordur zaten. her neyse, kitap hakkında şimdilik bu kadar.
    filmine gelince, sanki kitapta anlatılanların içinden 50 sayfada bir alıntılar yapılmış, araya birtakım hoşluklar sıkıştırılmış, bir penelope cruz ziyafeti, bir de nicholas cage asaleti eklenmiş ve sonunda 'al sana film' olmuş. yani, film, kitabın çok çok çok küçük bir parçası olarak görülebilir. üstüne bir de kitabı okuyunca, sanki filmdeki karakterlerin neyi neden yaptıgını daha iyi anlıyorsunuz, onların iç dünyalarına iniyorsunuz ve kitaba da daha çok hakim oluyorsunuz. filmin akdenizli havası, mandolin tıngırtıları, savaşın getirdiği acılar ve başka birtakım felaketler, filmi dramatikleştiren farklı unsurlar. bir de ben bu filmde nicholas cage'i çok sevdim. aslında pek hoşlaşmadığımı söyleyebilirim kendisiyle. antipatikli biraz.
    son olarak hüzünlü, coşkulu ve akdenizli müzkleri var filmin. ben bütün bunların hepsini dinliyorum, seyrediyorum, izliyorum aynı anda. tam bir corelli travmasına girdim ve bundan da hoşnutum.
    hmm şunu da söyleyeyim: filmde bir dans sahnesi var ki, penelope cruz'u begenmiyorum diyenler, bence o sahneyi bir görsünler.
    (bkz: unutulmaz dans sahneleri)


    (bee - 15 Eylül 2003 16:53)

  • comment image

    "hasan efendinin kavalı" ismindeki bir kitaptan daha fazla ilgi çekmesi gayet normal tabi, olan kitap.


    (eyco - 28 Nisan 2001 19:04)

  • comment image

    filmden çeşitli manzara karelerini dondur, fotokartuşlan büyük baskı al, duvara as. öyle bi film diyebiliriz biz buna. gidip o güzelliklerin, o eşsiz doğanın içinde yaşayası gelir insanın. ama bir rüzgârdır, gelir geçer. misal almanlara biraz köpürür insan, gerek film esnaında, gerek akabinde. sonra filmden sonra "santaaaaaaaaaaa lüçiyaaa, santaaaaa lüçiyaaaaaaaa" diye çığırır. "santa luçıya ne la" diye sorulara maruz kalır. penelope bacının tankosu beğenilir. çaçasına bişi denmez. ööle...


    (daphne - 12 Nisan 2004 08:52)

  • comment image

    louis de berniere'in romanı yazarken türkiye'ye gelip bol bol eski türk filmi seyrettiği için romanın sonunu uzatıp da uzatıp her türlü tesadüf ögesini kattığını düşündüğüm, başının güzelliği ile sonunun sıkıcılığı ile dikkati çeken ve sanki senaryo olarak tasarlanmış edebi best seller.


    (brownie - 23 Temmuz 2001 08:33)

  • comment image

    simdi biri benim ulkemi isgal etcek, askerlerini falan dolastircak sokaklarimda, sonra benim kizim(veya sevgilim) bu isgalcilerden biri ile ask yasayacak. ama neymis, adam sahane mandolin caliyomus, cok neseliymis. iyi o zaman irakli kizlar da amerikali erkeklere(mumkunse bir enstruman calanlara) gitsin asik olsun. filmde tarihi bir gerceklik islendigi icin, insan yine gercekci olaylar bekliyor filmden ama film "bi italyan,bi alman, bi de yunanli bir gun" diye baslayan bir fikradan ileri gidemiyor. bu film, insani nazi yapiyor ayrica, gebertesin geliyo karakterleri.


    (otlu peynir - 14 Mart 2005 10:29)

  • comment image

    bazı eleştirmenlere göre bu film –ya da kitap- yüzbaşı corelli ile pelegia arasındaki büyük aşkın öyküsü, bazılarına göre de ikinci dünya savaşında bir yunan adasındaki dramın öyküsü…
    oysa fransız yazar louis de berniéres “aman beni yanlış anlamayın” diye onlarca belirgin vurgu yapmış.
    bana göre, yüzbaşı corelli’nin mandolini ne savaşı anlatıyor ne de aşkı. filmin senaristi shawn slovo kitapta yazarın anlatmak istediklerini çok yerinde tespit edip amaca uygun bir şekilde yerleştirmiş. yüzbaşı corelli’nin mandolini’nde her ne kadar aşk ve savaş ortalıkta dolanıyor olsa da merkezdeki kişi dr. yannis’dir. o küçük yunan adasındaki doktoru çevreleyen tüm yaşam öğeleri; kızı, kızının nişanlısı, yüzbaşı, savaş, deprem… hepsi yannis’in hayata bakışını bize resmeden başka bir deyişle; dr. yannis’in ruhunu bize yansıtmaya çalışan çevresel faktörlerdir.
    ne söylüyor, ne yaşıyor dr. yannis ?
    (bkz: http://www.urlaonline.com/…ask=view&id=99&itemid=53)


    (atalaj - 5 Eylül 2005 18:45)

  • comment image

    filmi izlerken günün birinde bu adaya gidecegimi hic mi hic düsünmemistim. adayi betimlemek imkansiz, anneannemin cennet tasvirine benziyor.
    adalilarin dilinden;
    film yazin iki ayda cekilmis. oyuncular yaz mevsiminde kis kostümleri giyindikleri icin epey terlemisler. özellikle dogaya cok dikkat etmisler, etrafi kirletmemeye cok özen göstermisler. adanin eski görüntülerini yakalayabilmek icin epey caba harcamislar ve bir yigin para..
    özellikle sami limani sahnelerinde ve baskent argostolinin oldugu görüntülerde zamaminin resimlerini olusturabilmek icin stantlar kurmuslar, simdiki dükkanlar ve evler bu stantlarin arkasinda kalmis. bu dükkan sahiplerine günlük kazanclarindan fazlasi kira olarak ödenmis.
    adadaki yasli nineler bile film cekimlerini ilgiyle izlemis, yasli teyzeler oyunculara soguk limonatalar ikram etmis.
    film ekibi güzel hatiralarla adadan ayrilmis.


    (matthew mccourt - 9 Eylül 2005 12:16)

  • comment image

    iyi bir kurgu ve iyi bir anlatım diliyle yazılmış bir roman..
    benzer konulara değinen romanlardan oldukça farklı bir sunuma sahip..
    bu romanı okuduktan sonra insan, zulmün ve vahşetin sıradan bir sunumla verilmesinin, bir çok kanlı sahneden daha etkili olabileceğini görüyor.. ama ustalık gerektiren bir tarz bu..
    roman boyunca insanı nazi zulmü karşısında ağlatacak bir sahne yok gibi.. böyle olunca da ben romanın sırrını ve inceliğini baş kahramanlarda değil, romanda çok az yeri olan kişiliklerde aramaya başladım.. ve buldum da..
    romanın sonuna iyice yaklaşmışken beni ağlatan küçücük ve sıradan bir ayrıntı yakalayıverdim..

    romandaki önemsiz karakterlerden biri bir gün komşusunun kapısını çalıyor ve " ben bu almanları vurmaya gidiyorum, ölürsem karımla ilgilenir misin? " diyor.. öylesine sıradan bir cümle ama en kanlı faşist sahne bile bu kadar etkileyemezdi belki beni..
    savaşın kanıksanması, ölümün ve onurun sıradanlaşması var bu cümlede.. bahçedeki ayrık otlarını temizlemeye gider gibi kurulmuş bir cümle.. sanki diyor ki " ben bahçedeki ayrık otlarını temizlemeye gidiyorum, ocaktaki yemekle ilgilenir misin?"
    ve bu cümleyi kurarken söylediklerinin tam tersini anlatıyor aslında..
    " ben bu almanları " ..... onlar naziler değil de sıradan almanlarmış gibi konuşuyorum ama öyle olmadıklarını biliyorum..
    " .. vurmaya gidiyorum " .... ucuz avcı tüfeğimle tek bir nazi askerini bile vuramayacağımı biliyorum..
    ".. ölürsem ".... ki öleceğimden eminim..
    "..karımla ilgilenir misin? ".... karımın bundan böyle ilgiye ihtiyacı olmayacağını biliyorum.. kapıyı kırarak eve giren naziler artık yeterince genç ve güzel olmadığı için onu muhtemelen oracıkta, kapı ağzında şakağına dayadıkları silahlarıyla öldürecekler..

    romanın da nazi zulmünün de özeti işte bu cümlede gizli..
    önce insan onurunun sıradanlaşması karşısında sarsılıyor insan.. oysa zaten her zaman öyle olmalı değil mi? ama bizler ne yapıyoruz? savaşlarda kahramanlaştırarak keşfediyoruz onuru ancak.. sanki insana özgü bir şey değil de olağanüstü durumlarda kuşanılan bir özellikmiş gibi.. oysa bu cümlede ne kadar sıradan bir sunumu var insan onurunun.. öylesine gezintiye çıkar gibi gitmek faşistlerin üstüne, kahramanca değil, olması gerektiği gibi doğal, sıradan bir şekilde onuruna sahip çıkarak.. sonra ölümün de sıradanlaştığını görüyoruz aynı cümlede.. sonra nazilerin de sıradan, tarihin her anında ortaya çıkıverecek türden yaratıklar olduğunu..

    bütün bunları tek ve sıradan bir cümle ile yakaladıktan sonra, roman boyunca hiç bir şey hissetmemişseniz bile insanlığınızdan utanarak ağlayabiliyorsunuz..

    " ben bu almanları vurmaya gidiyorum, ölürsem karımla ilgilenir misin? "


    (burali - 6 Ekim 2005 20:23)

  • comment image

    bestseller iddiasıyla ortaya cıkmasa daha bi cok sevilip,okunurdu diye dusundugum kitap.bu tür kitaplardaki nefaseti filmlerinde bulamayızı dogrulayan bi filme sahiptir kendisi.filmdeki tek uygun unsur sanırım nicholas cagedir,kir pelagia bence hiç uymamiş,fazla sekxi,daha naif bi abla imajı vardı bence kitapda.herneyse kitapda betimlenen yunan folku,kefalonya insana fazla bi yunanistan sevgisi verirken filmde o keyif yok.e tabi son 50 sayfadaki turk filmi tadinin bir imalat hatasi olduguda kesindir,yok yıllar sonra bulduk birbirimizi,ben senin cocugun sandiydim onu da falan filan.


    (miki - 27 Ocak 2002 23:58)

  • comment image

    istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi ingiliz dili ve edebiyatından mezun olan , devlet tiyatrolarında başdramaturgluk yapmış olan ; oxford , cambridge ,durham ,manchester gibi üniversitelere konuk öğretim görevlisi olarak gitmiş olan sevgi sanlı ‘nın özden arıkanla beraber çevirdiği yazarı louis de bernieres olan kitabın ismi . şu aralar asık shakespeare filmiyle oscara aday gösterilen john madden yönetmenliğinde nicolas cage ve penelope cruz un başrollerini paylaştığı filmiyle gösterimde.


    (talisman - 28 Ocak 2002 15:46)

Yorum Kaynak Link : captain corelli's mandolin