Süre                : 2 Saat 4 dakika
Çıkış Tarihi     : 19 Ocak 2001 Cuma, Yapım Yılı : 2001
Türü                : Cinayet,Drama,Gizemli
Taglar             : polis,Seri katil,Özel soruşturma,paranoya
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Morgan Creek Entertainment , Franchise Pictures , Clyde Is Hungry Films
Yönetmen       : Sean Penn (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Friedrich Dürrenmatt (IMDB)(ekşi),Jerzy Kromolowski (IMDB)(ekşi),Mary Olson-Kromolowski (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Patricia Clarkson (IMDB)(ekşi), Beau Daniels (IMDB)(ekşi), Benicio Del Toro (IMDB)(ekşi), Dale Dickey (IMDB)(ekşi), Adrien Dorval (IMDB), Aaron Eckhart (IMDB)(ekşi), Nels Lennarson (IMDB), Costas Mandylor (IMDB)(ekşi), Gardiner Millar (IMDB), Helen Mirren (IMDB), Adam Nelson (IMDB), Jack Nicholson (IMDB), Tom Noonan (IMDB), Michael O'Keefe (IMDB), Robin Wright (IMDB), Vanessa Redgrave (IMDB), Mickey Rourke (IMDB), Eileen Ryan (IMDB), Sam Shepard (IMDB), Lois Smith (IMDB), Harry Dean Stanton (IMDB), Brittany Tiplady (IMDB), Françoise Yip (IMDB)

The Pledge ' Filminin Konusu :
Jerry Black, Nevada polisinden yeni emekli olmuş yalnız bir adamdır. Kızı öldürülen bir kadına katili bulacağına söz verir. Polisin doğru kişiyi yakaladığına inanmayan Jerry, araştırma yapmak üzere bölgeye yerleşir. Katili yakalamaya çalışırken olası kurbanlardan birinin de annesiyle yakınlaşır.


  • "soundtrackini hans zimmer abimiz yapmıştır."
  • "dikkat bu entry içinde içerir. hiç gelmeyecek bir telefonu beklemek gibidir katile ulaşmak. bunu muhteşem zodiac ve memories of murder filmlerinde de deneyimleyebiliriz."
  • "çok sevdiğim iki adamın işi bu. dürrenmatt yıllar evvelinden yazmış. sean penn de yönetmiş. bir de jack nicholson delirmeler pahasına oynuyor. böyle mütişş gibi!"
  • "garip ama guzel bir jack nicholson filmi."
  • "çok sevdiğimiz benicio del toro'yu filmde tadımlık ve tanınmaz halde gösteren, katille değil inancın ne olduğuyla ilgilenen bir film."
  • "(bkz: das versprechen)(bkz: friedrich dürrenmatt)"
  • "finali, ormanlar içindeki görüntüleri, illa güzeli yansitmamasiyla (esas kadin, hem cirkin hem sirindi) insani tavlayan guzel bir film"




Facebook Yorumları
  • comment image

    jack nicholson'i babacan bir rolde gorebilecegimiz nadir filmlerdendir. ayni zamanda benicio del toronun icinde bulundugu kisa rolun bir gerizekali olarak yazildigini degil de aslinda polisin herhangi bir suclamasiyla o hale getirilen herhangi bir iyi oldugunu hissettiren ve yine benicio del toro'nun muhtesem final hareketiyle bunu percinleyen dusundurucu ve guzel soundtracke sahip film.

    --- spoiler ---
    oldurulen zavalli kizin ananesinin jack'e anlattigi, kizin en sevdigi hikaye oldugunu söyledigi hikaye ic burktugu kadar, tanrinin bir eli olmasina insanlarin neden ihtiyac duydugunu da gösterir niteliktedir.
    ---
    spoiler ---


    (rastlantisal isabet - 2 Kasım 2008 11:03)

  • comment image

    sevmiyorum bu filmi, hatta kafadan kılım. tamamen kolpa bir finali var filmin, tamam "punisher'a bağlamış kahraman jack nicholson" finali beklemiyordum ancak kendi hikayesini de tam sonlandıramayan, öyle "oldu bitti" mantığıyla konmuş bir şey bu filmdeki. hiç bir şekilde filmin geri kalanına yakıştıramıyorum, bütün mevzunun içini boşaltıyor. esasında bu tatminsizlik hissi sean penn ile alakalı galiba, zira into the wild'da da vardı aynısı, "ee yani?" tepkisi veriyorum iki filmin finalinde de.


    (sambalici - 6 Ocak 2010 19:29)

  • comment image

    sean penn’in 2001'de yönetmenliğini üstlendiği, jack nicholson, robin wright penn, ve benicio del toro’un başrolünü üstlendiği bir film. ernesto laclau ve chantal mouffe’nin “sabitleştirmenin ayrıcalıklı söylem noktaları” olarak tanımladıkları nodal points diye bir şey vardı, etrafta yüzüp giden, tek başlarına öylece orada duran şeyleri kat edip anlamlı bir bütün haline getiren bir işlev yüklemişlerdi ona. işte the pledge, tam da bu meyanda okunabilecek, ya da nadal points denen şeyi açıklayabilecek içeriğe sahip bir filmdir.

    jerry emekliliği yaklaşan yalnız bir adamdır, yaptığı polislik mesleği uzun yıllar tüm ilişki biçimlerini tüm eylemlerini birbirine diken bağlayan bir işleve sahipti ve hayatı bu dikişle birlikte anlamlı hale geliyordu. mesleğinden ayrılması onun tüm eylem biçimlerini kat edecek yeni bir şeye (nodal points) ihtiyaç duymasını beraberinde getirmiştir. emeklilikten önce yaptığı son işinde kızları öldürülen bir aileye kızlarının katilini bulma noktasında verdiği söz onun emeklilik dönemini kat edecek olan “nodal points” olup çıkar.

    jerry’nin işinden ayrıldığı yeni dünyasında insan ilişkilerinin temeli olan iyi/kötü, dost/düşman ayrımını verdiği bu söz belirler. katil olma potansiyeli olanlar jerry için kötü, gözü üzerinde olunması, sürekli dikkat edilmesi gerekenlerdir. satın aldığı benzin istasyonu dahi verdiği bu sözle birlikte düşünüldüğünde anlamlı bir eylemdir, istasyonun tek anlamı şüphelinin “black station wagon”u ile uğrama olasılığı bulunan bir mekân olmasıdır.

    chrissy ile tanışması da bu meyandadır, chrissy “katilin” olası kurbanlarından biri olabilecek tüm özelliklere sahiptir. jerry’nin chrissy’e olan bu ilgisi jerry’nin onu annesi ile olan ilişkisine gidecek yolu kat eder. jerry’nin bir kadınla birlikte olmak üzerine kurulu olan düzenli bir hayat arzusu yoktur, onun hayatını kat edecek şey (nodal points) bir kadın, ya da kadının getirdiği düzenli hayat değildir. bu nedenle chrissy’in annesi ancak jerry’nin “nodal points”i verdiği söz etrafında dönüp dolaşan bu sözün varlığıyla anlamlı olan bir şeydir. kendi başına jerry’nin gözünde bir değeri yoktur.

    filmin finali bu argümanı fazlasıyla doğrular, çok sevdiği, her gece bıkmadan masallar okuduğu jerry’i katili bulma sürecinde gözünü kırpmadan bir kurban olarak seçebilir. bunun farkına varan annenin jerry’den nefreti ise kızına yapılanlardan kaynaklanmaz. onun nefretinin altında kendisinin jerry’nin gözünde başka şeyler üzerinden anlam kazanmış olması yatar. “birlikte bir hayta başlıyorduk” der jerry’e, bunu berbat etmesi katlanılamazdır.

    jerry ise, bu sitem karşısında suskundur, tüm her şeyini kat eden “anlam düğümünü” elinden bırakmak istemez. öyle bir katilin var olduğundan emindir, bunu kafasından atması tüm anlam ağlarını dağıtacak, her şeyi boşlukta yüzen ilişkisiz parçalara dönüştürecektir. bu yüzden ısrarla verdiği söze sarılır. istasyona geri döner ve belli özellikleri bulunduğuna inandığı katili bekleme başlar.

    film delilik hakkında da önemli bir tavır alır, koşullar değiştiği halde önceki koşulların nodal points’inde ısrar etmek deliliktir. katilin gelmediğinin ortaya çıktığı an nodal points’in değiştirilmesi gereken zaman dilimiydi. fakat jerry bunu yapmayı göze almaz, anlam dünyasını kat eden şey konusunda fazlasıyla ısrarcıdır, bu yüzden bir sonraki karede kendisini istasyonun önünde “delilere” atfettiğimiz tavırlarla izleriz


    (24 saat uyuyan adam - 2 Ekim 2010 23:04)

  • comment image

    jerry adlı emekli bir polisin (jack nicholson), kurbanlardan birinin annesine verdiği bir söz neticesinde, kız çocuklarını öldüren bir katilin peşine düşmesini anlatan sean penn filmi. öyle bir sözdür ki bu, kurbanın evinde, yaşarken yaptığı bir haç üzerine edilmiştir. bu nedenle filmin adı pledge'dir. nicholson her zamanki gibi mükemmel oynamıştır. benicio del toro, geri zekalı bir adamı toplam 10 hadi bilemediniz 15 dakikalığına oynar ve çeker gider filmden. ama bu sahnelere ve filme damgasını vurur. ayrıca harry dean stanton benzinliğini nicholson'a yani jerry'e satarken, her zamanki mahzunluğu ile insanı olduğu yere mıhlar. bir ara mickey rourke çiçek bozuğu ve estetik kurbanı yüzüyle tam iki dakika görünür. kaybolan kızını anlatırken bir anda gözyaşlarına boğulur. insanın ağlayacağı gelir onu böyle görünce. manhunter'ın tooth fairy'si tom noonan, jerry'nin katil sandığı bir rahibi canlandırır. hem sakallı hem de sakalsız haliyle tam bir psikopattır ama değildir de aynı zamanda. bana göre, penn'in yönetmenlik kariyerinin doruk noktası şimdilik nefis bir finalle kapanan the pledge'dir.


    (usak - 26 Aralık 2002 13:00)

  • comment image

    çok sevdiğim iki adamın işi bu. dürrenmatt yıllar evvelinden yazmış. sean penn de yönetmiş. bir de jack nicholson delirmeler pahasına oynuyor. böyle mütişş gibi!


    (alef - 13 Ocak 2011 16:44)

  • comment image

    dün sabaha karşı kanalları gezerken kanaltürk'te rastladığım ve bugüne kadar izlemediğime pişman olduğum filmdir. dublajlı filmlerden bir bok anlamama rağmen bu oldukça iyiydi. ve tanrı'ya şükür filme başından başlayabildim. film genel olarak benden geçer notu aldı. ama insanı rahatsız eden bir şeyler var filmde. sonu ile ilgili değil. bazı arkadaşlar finalinden dolayı sövmüş filme.

    --- spoiler ---

    muhtemelen diğer hollywood filmleri gibi mutlu sonla ya da kahramanlıkla bitmediği için garipsediler. madem şıpoylıra girdik buradan devam edelim. benicio del toro üstlendiği rolü layıkiyle yerine getirmiş. fevkalade iyi idi. mickey rourke'un kısa ama öz göründüğü sahne vardı bir de. mickey ağlıyordu. allahım o nasıl bir içli ağlamaktır. biraz zorlasam ben de ağlayacaktım.

    ---
    spoiler ---

    bir eksiklik, bir sıkıntı var demiştik. bu sean penn'in yönetmenliğindeki bazı eksikliklerinden kaynaklanıyor. müzik kullanımı, görüntüler, geçişler de çok rahatsız edici olmasa da bazı sıkıntılar vardı. ama bak yukarıda allah var sean penn'den böyle bir film beklemezdim. bence bu adam yönetmenlikte iyi bir kariyer yapabilir. dediğim gibi genel olarak benden geçer notu almış filmdir.


    (lakirdi - 17 Mart 2011 05:00)

  • comment image

    mesele çoğunluğun, bölerek paylaştığı "katilin kim olduğu?" sorusu ve bu soruyu irdeleyerek bulunacak amaçlar ve akışın belirgin sinematik yolculuğu değildir. mesele 'pledge'dir. verilen bir sözün, ve fanatikçe arkasında durulan bir noktanın belirliliğini kaybetmesi-inanç ve o inanç doğrultusunda yapılan herşey. filmin paradigması da artık felsefede de belirli bir bütünlük arz eden, iyi-kötü karşıtlığının; doğru-yanlış krallığından ayrılıp-insanın kendine dönüşlerinde ki, self-destructive kodları açığa alması ve bu gerçekle 'yaşama' zorunluluğunun yaşamın bir yükü olduğunun değil; onun yaşam olduğunun ve onun içi ve dışında ki eylemlerinde yaşamak olduğunun; retrospektifiyle-filmi sondan başa doğru sarma saplantısı olduğunu söyleyebiliriz.


    (bad astronaut - 25 Nisan 2003 15:09)

  • comment image

    benicio del toro'nun kısacık rolünde koparttığı eser. jack abi zaten peygamber, o sigara içtikçe biz de kahvedeki arkadaşlarla yaktık birer tane.

    --- spoiler ---

    gelgelelim, jack'in kızı yem yapacağı filmin yarısında belli olmuştu. tv'deki olta reklamında geçen "iyi balık yakalamak için canlı yem kullanmalısınız" şeysine gerek kalmamalıydı. bi de robin wright'ın "güzel ama çok darbe yemiş kadın" rolleri baymadı mı reyiz?

    ---
    spoiler ---


    (ed gein jr - 14 Aralık 2012 12:36)

  • comment image

    filmin başından sonuna hikayesini bir gram hissedemediğim film izlediğim düşüncesinden bir salise dahi uzaklaşamadığım vasat bir sean penn filmi .

    oyunculuk performansı ve çekim teknikleri ile ilgili ciddi sıkıntıları olan bir film. başta jack nicholson olmak üzere kimse senaryoya inanmamış hatta o kadar ki bir iki sahnedeki oyunculuk performansı 'gerçek kesit'i aratmayacak cinsten.

    gereksiz kamera hareketleri zoom in zoom out'larıyla insanı şok etme eğiliminde bulunan 1.sınıf radyo sinema tv öğrencisine çektirilmiş olduğunu düşündüğüm vakit kaybı ziyan film. bilmiyorum rip'ten mi ama jack nicholson'ın kamerası çoğu yerde flu idi. pek sanmıyorum ki ripten olsun hd izledim çünkü.

    ne zaman bir filmde bu kadar iyi oyuncu kadrosu olsa o filmden cacık olmuyor. nedense hemen hemen sağlam kadrolu kıyıda köşede kalmış filmleri her izlediğimde bu tezi tekrar tekrar doğrulatıyorum kendime.

    ayrıca nasıl oldu da herkes bu filmi beğendi gerçekten yorumları görünce dumura uğradım belki de ben film denilen şeyden hiç birşey anlamıyorum asıl problem bu kim bilir.


    (ademg - 14 Ocak 2013 10:30)

  • comment image

    polisiye-psikolojik gerilim türündeki senaryo klişeleri tabusunu yıkan leziz sean penn filmi. jack babamız her zamanki gibi yine şahane. filmin sonlarına doğru kiliseye giriş sahnesi son derece ürperticiydi. bir de benicio del toro'nun 5 dakikalık bir performansı var ki... ayrıca nedendir imdb cast'ta jack nicholon'un ismi geçmemekte.


    (nehlyudov - 26 Haziran 2013 11:47)

  • comment image

    böyle metafizik gibi bir filmdir. verdigi söz, bilincaltinda bir lanete dönüsür, hic yokken kasiniveren eski bir yaraya dönüsür nicholson icin, aradan yillar gecse bile. akli dengesini kaybeder yavas yavas. verdigi söz kemirir, sömürür kendisini. bu acidan tüyleri diken diken eden bir filmdir.

    yanisira, "oyuncudan yönetmen olmaz, oyuncular aptaldir" önyargisiyla gene uzun süre gözardi edilmis, the cradle will rock tarzi bir basyapitimsidir.


    (caponsever - 25 Haziran 2005 17:31)

  • comment image

    finali, ormanlar içindeki görüntüleri, illa güzeli yansitmamasiyla (esas kadin, hem cirkin hem sirindi) insani tavlayan guzel bir film


    (lambacini - 25 Haziran 2005 17:36)

  • comment image

    harika ve derin bir film. jack*'in yardım almaya gittiği o kadının kendisine andropoz'a girmiş erkek muamelesi yaptığını farketmemesi de ilginç. hoş gerçi, jack'in herhangi bir şey farkedemeyecek kadar hedefe kitlenmiş olduğu da bir gerçek.
    bir yaştan sonra inatçılık artıyor, özellikle de doğru olduğuna inandığınız konularda. mesela "the pledge"de. o yüzdendir ki yaşlılara inanmıyorsanız bile farkettirmeyin bunu, eğer bir taş yerinden oynarsa* herkes oynatabilir.

    <spoiler>
    aslında jack akli dengesini yavaş yavaş kaybetmedi. sadece kendisine inanmayanların utanacağına inandığından ısrar etti davranışlarında. aslında haklıydı ve bu standart bir hollywood filmi olsaydı utanırlardı, jack mutlu olur, sözünü tutmuş olurdu. o yamuk dişli kadınla da yaşarlardı sonsuza kadar mutlu.

    nese ki bu standart bir hollywood filmi değil...
    </
    spoiler>

    ayrıca jack bir oscar daha alırdı film daha çok ses getirse. fazlasıyla hakediyor.


    (lucifer s smile - 12 Aralık 2005 12:48)

Yorum Kaynak Link : the pledge