Süre                : 1 Saat 18 dakika
Çıkış Tarihi     : 16 Ekim 2014 Perşembe, Yapım Yılı : 2014
Türü                : Drama,Romantik
Taglar             : Bağımsız film
Ülke                : ABD,Arjantin
Yönetmen       : Albert Kodagolian (IMDB)
Senarist          : Matthew Bedard (IMDB),Jimmy Kelly (IMDB),Albert Kodagolian (IMDB)
Oyuncular      : María Alche (IMDB)(ekşi), Anthony Bonaventura (IMDB), Pablo Cedrón (IMDB)(ekşi), Robyn Buck (IMDB), Matilda Anna Ingrid Lutz (IMDB), Dominique Pinon (IMDB)(ekşi)


  • "dün filmekimi kapsamında izlediğim, afişini gördüğümden beri gitmeyi kafama koymuş oldugum sakin film.soundtrackleri arasında bulunan i'll try anything once da filmi ayrıca sevme sebebim oldu."
  • "hiçbir yerde ingilizce de olsa altyazısı bulunmayan film.edit: altyazıya da pek gerek yokmuş açıkçası. diyalogsuzluk konusunda wall-e ile yarışan bir film olmuş."
  • "bugüne kadar barbra streisand'tan daha iyi söyleyen birisinin cikmadigi, west side story sarkisi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    beni hayretlerden hayretlere sürükleyip epeyce de sinirlendirmiş filmdir. bir yönetmenin tüm filmleri birbirine denk beğeni kazanacak diye bir kural yok elbette, ki bu zaten mümkün de değil. ancak hiçbir kulvarda bayanın (sofia coppola) önceki filmleriyle yanyana olmak bir kenara yakın bile durmuyor. bana kalırsa imza da yok.

    ödül kazanmasını hiç anlayamadığım, en net tabirle "kötü" bir film bu. kimin olsa kötü olurdu, coppola'nın kötüsü de değil sırf. ne konu (hatta tam ucuz klişe) ne çekim olarak filmde bir tat bulabildim. elli türlüsü de her türlü kalitede yapıldı.

    sinema için değil televizyon için çekilmiş bir film olabilirdi; hatta biz onu burada samanyolu tv'de yayınlardık biraz hafifletip, biraz sansür koyarak. büyük bir aydınlanma, doğru yolu bulma hikayesi diye.

    işe yarayacak bir spoiler olmadığından (spoiler ibaresini görüp de o satırları okumayan bir tek insan var mı acaba onu da merak ediyorum) açıkça yazıyorum; tek güzellik baba-kızın havuzda olduğu, sonra güneşlendikleri ve sonra kameranın gökyüzüne kaymasıyla sonlanan sahneydi. bunlara eşlik eden müzik de yanılmıyorsam the strokes'tu. mis diyebileceğim, insanın çocukluğundan hatırladığı, ferahlık ve güzellik kokan parçalı hatırlanan anılarına benziyordu.

    filmin kalanına gerek yoktu, sadece orasıyla the strokes'a klip çekeydin ulan coppola! zira filmin geri yanı aynı.


    (boris - 18 Ekim 2010 12:06)

  • comment image

    hiçbir yerde ingilizce de olsa altyazısı bulunmayan film.

    edit: altyazıya da pek gerek yokmuş açıkçası. diyalogsuzluk konusunda wall-e ile yarışan bir film olmuş.


    (what the hell - 28 Aralık 2010 23:26)

  • comment image

    dünyanın en denyo sinema yıldızının hikayesi. bir tek o ferrariyi satsan ömrünün sonuna kadar italya'yı, fransa'yı, ispanya'yı gezersin. sıkılırsan hindistan'ı, pakistan'ı, tayland'ı, japonya'yı gezersin. ama bu arkadaş film olsun diye gün boyu otel odasında oturup sigara içiyor, akşamları da uzun boylu sarışınları götürüyor. coppola'nın kızı bu işleri tümden bırakmasa bile biraz ara verse iyi olur zira anlatacak ilginç bir şeyi yok. bir hikayenin doğal ritminde anlatılması, oraya buraya sıçrayacak şekilde montajlanması onu ilgi çekici yapmıyor.


    (stalker - 11 Ocak 2011 00:52)

  • comment image

    aylarca beklediğim bu film hakkında yazacak tek müspet cümlemin olmaması çok canımı sıkıyor. sofia coppola'yı lost in translation'ın yüzü suyu hürmetine eleştirmeyip "olur öyle arada" diyerek sinsice uzaklaşıyorum şimdilik. aynısından bir tane daha yaparsa küfür etmeye babasından başlarım haberi olsun.


    (coffee and cigarettes - 12 Ocak 2011 13:57)

  • comment image

    çok yarrak kürek bi filim olmuş. trailerindan falan "bu filmi kesin sevicem" diye kendimi şartlandırmama rağmen heç beenmedim. hele finali tam bi fiyaskoydu. bide eleman filimde makarna yapınca canım makarna istedi bi tencere makarna yapıp yedim akşam akşam bi kazığı da bu oldu filmin.

    sofya alıcam senden tüm yetkimi ha


    (xerathul - 18 Şubat 2011 21:38)

  • comment image

    sanki hollywood artizlerine nazar etmeyelim, onlara özenip los angeles yollarına dökülmeyelim diye yapılmış gibi duran film. yemeyin bizi arkadaşım, o kadar sıkıntı o kadar depresyon olsa hayatınızda herbiriniz öyle domuz gibi sağlıklı olmazdınız. günlük takip ediyorum people. com'u, oradan biliyorum. hepinizin maşallahı var, yanaklarınız al al mutluluktan canınız çıkacak neredeyse. bence o sıkıntı tamamen johnny denen elemanın kendi mallığı. arkadaşım git bir elini yüzünü yıka, bi açıl. gitmişsin dünyanın en boktan dairesini kiralamışsın, ne hobi var ne yancı var. mal gibi, karpuz gibi oturuyorsun bütün gün. hiç mi eşin dostun ahbabın yok hollywood camiasında. git bi george clooney'le, bir kiefer sutherland'le ya da bir tarantino'yla falan takıl, eğleniyormuş gibi duruyor onlar. ferrarini yolun ortasında bırakıp artizlik yapmayı biliyorsun, ama 1 bilemedin 2 saat sonra yürümekten sıkılınca kös kös arabaya döneceğini bilmiyor muyuz sanki. sofia yeme bizi güzelim, godfather setinde büyümüş, utanmadan olanca gudubetliğinle al pacino'nun kızını oynamış hatunsun. "para mutluluk değil, bizim de kendimize göre dertlerimiz var" ayağını bırak, yemezler.


    (ridleyscott - 9 Nisan 2011 13:01)

  • comment image

    elindeki kısa film senaryosunu "bana ne bana ne uzun metraj çekicem işte!" diye ısrar ederek çeken bir yönetmenin sunduğu film.

    filmin başındaki arabanın dönüp durma sahnesi sanırım beşinci tekrarın ardından son buldu. son bulana kadar aklımdan geçen şey, "bu film tam da patrick star için çekilmiş olabilir mi?" oldu. bu ilk sahne, iki tane direk dansı sahnesi, bir de buzda dans sahnesi gibi upuzun tutulmuş sahneler filmin başlarında "biz niye geldik şimdi buraya (bkz: desem), niye izliyoz?" sorularını sordurdu. neyse ki kızının, johnny'nin yanına yerleşmesinden itibaren film sokaktaki vatandaşın tahammül sınırları içerisindeki tempoyu yakaladı. ama orada bile uzatılmış sahneler yok değildi. sanırdık ki bu çekilen bir yerli dizi ve reklam masraflarını karşılamak için süresi 90 dakikaya zorlanıyor.

    filmi tek başıma izlesem elbette çok daha sanat dostu yorumlarım olacaktı ama, yanımda sıkılan biri olunca ve o da benim davetimle gelince ben de sıkılmış sayıldım. vizyon filmlerine kimi istisnalar haricinde yüz vermeyen ama aynı zamanda sanat filmlerine henüz çömez olan şahsımın arada kalmışlığını yüzüme vuran bir film oldu somewhere. bakınız, bir önceki cümlede vizyon filmleriyle ilgili söylediğim tavrıma rağmen halen daha filmin anlatmak istediğinden ziyade hareket ve tempo peşinde koşuyorum.


    (alberto fabbro - 21 Ekim 2011 12:41)

Yorum Kaynak Link : somewhere