The Dark Stranger ' Filminin Konusu : The Dark Stranger is a movie starring Katie Findlay, Alex Ozerov, and Enrico Colantoni. Haunted by a terrifying spirit out of her graphic novel, a young artist struggles to overcome her psychosis before it destroys her.
The Caller(2013)(6,1-10534)
The House on Pine Street(2016)(5,3-1702)
Jack Goes Home(2016)(5,0-1755)
Patient Seven(2016)(4,9-2200)
FirstBorn(2017)(4,9-1431)
Havenhurst(2016)(4,9-3177)
The Windmill Massacre(2016)(4,8-3509)
Devil in the Dark(2017)(4,7-1259)
Abattoir(2016)(4,5-3349)
I Know You're in There(2016)(4,3-736)
Worry Dolls(2016)(4,3-1360)
The Remains(2016)(3,7-2524)
woody allen'ın çekimleri süren 2010 projesi. üstat new york'a gidiş-dönüş bilet almış anlaşılan, zira film londra'da geçiyor. bir woody allen filminde oynamak için sırada bekleyen hollywood aktörleri arasından kurayla çekilmiş gibi alakasız duran bir grup insan var başrollerde: antonio banderas, josh brolin, anthony hopkins, naomi watts, freida pinto. londra'lı bir ailenin fertlerinin hayatları, sorunları ve tabi ki ilişkilerine odaklanan bir senaryosu varmış. 41. filminde woody'e 41 kere maşallah diyelim.
(axellennox - 26 Ekim 2009 21:45)
(bkz: kara kuru kavruk biriyle tanışacaksın)(bkz: kahve falı)
(conta - 26 Ekim 2009 23:19)
gerçekten 41 kere maşallah dedirtesi bir woody allen harikası.başlarken ve biterken çalan when you wish upon a starı leon redbonedan dinlemekse ayrı bir şahanelik.soundtracki ise vicky cristina barcelona tadında adeta.gemma jones ise tam bir woody allen filmi kahramanı olmuş en şahanesinden bir performans döktürmüş..--- spoiler ----bence filmin en eğlenceli en parlak karakteri helena idi.her bi olay sonrası kızı sallynin evinde bitiverip "cristal said that.." şeklinde başlayan cümleleriyle filmin adını yaşatan cümleler kurmakta ve izleyiciyi bir hayli de eğlendirmekteydi sanki.-ara ara film boyu konuşan narrator zak orth imiş.hatta filmin ilk cümlesi hamletten bir alıntıyla başlıyor:"shakespeare said, 'life is full of sound and fury, signifying nothing.'"-ayrıca filmin kilit cümlelerinden birini de es geçmeyelim:"bazen ilüzyonlara kapılmak,ilaçtan daha iyi gelebilir."--- spoiler ---canlı ve parlak renklerle bezenmiş sinematografisi mi desem,genellikle caz ağırlıklı ruh dinlendirici soundtrackimi desem,yoksa hiç sıkılmadan geçen bir 90 dakika mı desem bilemedim.şimdi yeni bir woody allen filmini daha da heyecanla beklemekle farz oldu.midnight in paris dört gözle bekliyorum seni.http://www.sonyclassics.com/…ranger/site/index.htmlayrıca filmle ilgili reviewler okumak isterseniz diye:http://blogs.indiewire.com/…t_a_tall_dark_stranger/http://movies.msn.com/…r/?silentchk=1&wa=wsignin1.0
(purpleseratonin - 12 Aralık 2010 00:37)
woody allen in en guzel filmi degildi. whatever works ten sonra daha yuksek beklentiler icindeydim belki de ondan. filmi izlerken onumde durmadan yuksek sesle anirircasina gulen avusturyali teyze yuzunden midir nedir, gulme keyfim de bir yerde kacti sanki...espriler nedense sanki icerisinde o tanidik zeka kirintilarini cok barindirmiyor gibi geldi bana. soguk bir kis aksamini isitan eglenceli ve komik bir filmdi yine de. bir de, filmden ciktiktan sonra bir yabanciyla tanisip, asik oluyormussunuz diyorlar!?
(blur nebula - 20 Aralık 2010 21:36)
bir film olarak iyi, bir woody allen filmi olarak vasat bir filmdir. naomi watts adında bir kadın var; çaresizim ki var..
(sivil denemeler - 22 Ocak 2011 00:29)
durup durup woody allen için "olm umarım ölmez, umarım!" diye kahroluyorum filmi izlediğimden beri. açıkçası ben, öyle planlamıyorken bir kazaya kurban gidip de bu filmim için "son filmiydi" dedirtseydim gözüm çok fena arkada kalırdı. woody allen'ın zeka pırıltısını geçtim, filmin sonuna kadar ne olup bittiği anlaşılmayan garip gurup birtakım görüntüler vardı sırf. yani en iç bayıcı filmlere dahi eyvallahım var ama bir film de bittikten sonra "ne gerek vardı şimdi böyle bir şeye" dedirtmesin. o kadar yapmasın.
(en - 18 Şubat 2011 10:15)
macbeth'den (shakespeare!) “life is a tale told by an idiot, full of sound and fury, signifying nothing." sozuyle acilan ve bu cumleyle ozetlenebilecek olan film. woody allen parayi oyunculara harcamis, yani cast- oyunculuk kendini asmis! cogu zaman "ilahi woody allen!"dedigim filmin josh brolin ve slumdog millionaire'inde oynayan freida pinto iliskisi bana karsi pencere'yi hatirlatti (woddy allen ferzan ozpetek'ten ilham almis olabilir mi? olmaz olmaz demeyin, ilham bu herkes herkesten alabilir, herkese verebilir..) bende en cok su kaldi:helena'nin, (kocasi tarafindan terkedilmis, hayatin anlamini arayan kadin gemma jones) kizinin (naomi watts) evine zirt pirt gidip "darling is there something i can sip on?" demesi damadinin da (josh brolin), "you've sipped us dry" daha ne verelim sana herseyi ictin, yemek pisirken kullandigimiz sherry kaldi bir icmedigin, al onu da ic bari... ingiliz kayinvalide- damat iliskisine derin bir bakis! her ne kadar sonu bir yere baglanilmamis oyle televizyon dizisi tadinda daginik birakilmis olsa da, icinde hayattan gercek anlari barindiran gulduren, guldururken de dusundurmeyen bir filmdi.ayrica woody allen nasil yapiyorsa yapiyor, londra'ya bir newyork havasi getiriyor. kendisi londra'nin gri gok yuzunu seviyormus, oyle demis, bu orada cektigi 4. film zati. bir sonraki filmi paris'te gececek ve cok bi antipatik buldugum carla bruni basrolde olacakmis. bunun haberini de filmin son sahnesinde helena'nin "fransa'yi ben cok severim" demesiyle ucurmus allen abi!
(sadet yavuz - 18 Şubat 2011 11:29)
izlemesi keyifli sayılabilecek olsa da, woody allen'ın diğer işlerine bakınca oldukça vasat kalan film. insan daha fazlasını bekliyor.
(balgam - 15 Mart 2011 16:30)
bir insana yaşlanmak bile bu kadar yakışabilir dedirten film. pardon filmi anlatıyorduk değil mi, evet gayet eğlenceli, diyaloglar gerçekçi, karakterler sürükleyici, sevimli mi sevimli bir film ama erken bitti sanki...pis spoiler malum kişinin hayranları sırf opera sahnesi için bile filme gidebilir. hele bir de kızı bozmamaya çalışarak reddetmesi var ki...bitti.
(cache9 - 16 Mart 2013 20:41)
yaşlandığımı bana alenen gösteren filmdir. bir kaç ay önce izlediğimi unutup "elimde vardı sanki ama" diyerek sinemaya yollandım. sene 2010 imiş çekildiğinde, 2013'e kadar bin kere izlemem normal. her neyse, filmin ilk üç dakikasındaki deneyimim epey üzücü oldu. yine de dedim "vudi filmidir, ne kadar kötü olabilir iki kere izlemek?" nitekim bir yerde güzel tabii. filmin yarısında bir grubun daha aynı hataya düşdüğü gözlemlendi. bu grup, ilk yarıyı izledikten sonra filmden çıktı. hiçbir filmi unutmayan ben, eğer yakın zamanda izlediğim bir filmin sonunu unutuyorsam; o son ya çok vurgusuzdur ve lakayıttır; ya da ben gerçekten yaşlandım ve vaktinde annemde kızdığım şeyleri yapmaya başladım. evet, filmin sonu pek tatminkar değil. yine de yine hoş bir pazar eğlencesi filmi.
(eremite - 25 Mart 2013 13:33)
Yorum Kaynak Link : you will meet a tall dark stranger