toplumsal olarak daha ziyade popüler sessiz sinema soruları ve sessiz sinema oynarken anlatılamayan filmler gibi yüzeysel başlıklarda irdelediğimiz sinema tarihinin 1895-1930 arası altın dönemi.

(wa - 12 Mayıs 2008 19:25)

galatasaray tvdeki eğlenceli program sessiz sinemada ümit davala gece kusu sercan yıldırım'ı göstererek sercan'a bakın anlayın, filmin ismi vur ve kaç!
(bkz: şakalar komiklikler)

(gucun karanlik tarafi2 - 30 Ekim 2012 21:25)

--- spoiler ---
semih kaya: ben hayatımda ilk defa oynuyorum hocam.
hasan şaş: oynama bir daha zaten hahahh
--- spoiler ---

(tanzamanitanyeri - 30 Ekim 2012 21:33)

yarım saat sürdü ama beni benden aldı, zamanın nasıl geçtiğini anlamadan bitti zaten.

hasan şaş:

- gel engin gel, bari bi işe yara!!

canlarımsınız.

(bideburdanyak - 30 Ekim 2012 21:36)

romaya sevgilerle'yi anlatamadı semih. roma'yı nasıl anlatıcam diye çemkirirken selçuk totti yapsaydın dedi. (bkz: totti yapmak)
burakların karşı takımında umut, aslan kral'ı anlatırken burak'ı gösterip kralı anlattı burak gösterme olm beni diye çemkirdi.
hasan şaş: olum hiç mi oynamadınız mesela deliyi anlatacaksınız, engin'i göstereceksiniz aafjkajfkasjfajf

galatasaraylı olmak bi harika

(lisbeth - 30 Ekim 2012 21:40)

sabri reyis'in katılacağı programı iple çektiğim gstv yapımı. swf okyanusu çıkar oradan.

(nickim yok ama m var - 30 Ekim 2012 22:37)

fenerbahçeli olarak ben de güldüm. iyi düşünülmüş. bence tv kanalına sahip kulüplerin taraftarla bağ kurmasının en iyi yolu futbolcuların saha dışındaki hallerini de yayınlamak.

aklımda ise tebessüm ettiren iki sahne kaldı. biri selçuk'un "baba" filmini anlatırken tahmin etmeye çalışanlardan birinini frikik? alex? demesi. diğeri ise;

(bkz: totti yapmak)

(huor elensar - 30 Ekim 2012 23:22)

bir galatasaraylı olarak pek hoşuma gitmeyen program. bu programı izledikten sonra takıma olan bakış açım değişti.
futbolcularımızı izleyince onlara daha bir sempati duymaya başladım onlara ayrı bir yakınlık duydum. artık ilişkimiz futbolcu taraftar ilişkisinden öte bir ilişki oldu. şimdi burak gol kaçırırsa ben nasıl küfredeceğim bu adama. ya da futbolcularımızdan biri sakatlanırsa ben çocuğu dizini kanatmış anne gibi üzülmez miyim. ya da emre'nin sevgilisi onu parası için seviyorsa ben başımı hangi duvarlara vururum. peki ya selçuk kazandığı paraları borsada kaybederse ben ne kadar üzülürüm. zaten muslera'yı her gördüğümde yanaklarını sıkasım geliyor bu programla iyice aramızda bir bağ oluştu futbolcularımızla.

bir de sabri reyiz ve muslera'nın katılacağı programı iple çekmeye başladım.

(esmile36 - 31 Ekim 2012 00:20)

hasan şaş'ın olduğu ortamda mutsuzluk olması mümkünsüz lan, herif mutluluk-goygoy paratoneri.

(lisbeth - 13 Kasım 2012 21:36)

fikir çok güzel, kutlarım düşünenleri.

eğer burayı okurlarsa programı yapanlara bir önerim olacak kendimce; kulübün diğer branşlarını da bu oyuna dahil etseniz daha iyi olur diye düşünüyorum, belki de düşünmüşsünüzdür, yapacaksınız, haberimiz yok.

futbol takımının reytingi çok, o yüzden onlara öncelik verdiniz; ama futbol takımından oluşturulacak bir takım diğer branşlardan oluşturulacak bir takıma karşı yarışsa daha iyi olur diye düşünüyorum. örneğin futbol-basketbol, futbol-su topu, futbol- voleybol kız takımı v.s. v.s.... bu şekilde diğer branş sporcularının da tanınmaları (işin gerçeği sınırlı bir kitle tanıyor bu sporcuları maalesef) sağlanır, kulüp ve camia içinde de birliktelik duygusu güçlendirilir. ayrıca futbol takımı da işin bir tarafında olduğu için hesaplanan reyting de sağlanmış olur.

(swann - 14 Kasım 2012 14:37)