Dirty Pretty Things (~ Kirli Tatli Seyler) ' Filminin Konusu : Nijerya'dan Londra'ya gelmiş olan Okwe, kent ekonomisini ayakta tutan milyonlarca göçmenden biridir. Gündüzleri taksi şoförlüğü, geceleriyse bir otelde 'bellboy'luk yapmaktadır. Bir gün, çalıştığı otelin pis bir sırrını öğrenmesi, Okwe'nin çelişik duygular içine girmesine yol açacaktır.
Ödüller :
Venedik Film Festivali : "Sergio Trasatti Award"
konusu ingiliz toplumundaki göçmenler olan ve başrolünü audrey tautou'nun oynadığı ve şenay adında bir türk kızını canlandırdığı film. ilk önce bu rol için meltem cumbul düşünülmüş ama kendisine ulaşılamamış yada başka bir film çalışması varmış o sırada, bu yüzden yönetmen stephen frears tautou'yu seçmiş.
(huger - 2 Mayıs 2002 21:14)
audrey kardeşimizin stephen abiyi kafalamak için "benim ninem türktü" manyelini sallaması da bizim açımızdan hoş bir anektod olmuştur... ayrıca, filmin fotoğraflarını gördüm, hakikaten türk kızına benzemiş cimcime.
(sudaki duman - 16 Aralık 2002 00:04)
6 kasim 2002 tarihli londra film festivalinin acili$ filmi olan film.
(siamese - 8 Ocak 2003 23:39)
bir de karikaturize gocmen burosu polisleri vardi ki, tam evlere senlik. filmin bir yerindeki "she is muslim; she is untouched, like an angel" demeleri ise yabancilarin kizlarimiza nasil yan gozle baktiklarini anlamam acisindan onemli bir kaynak oldu. bir de audrey tautou'nun ilginc dansi var elbette; disko-sufi muzik esliginde semazenleri andiran bir sekilde donuyor. eh, o kadarcik oryantalizmi de hos gorelim artik.
(sven korner - 10 Ocak 2003 19:33)
bosa bok atildigini dusundugum, gayet basarili film. gocmenlik burosu gorevlileri kanimca gayet guzel karikaturize edilmisler, cunku ingiltereyi bilmem ama, burada, ozellikle new york'daki gocmen burosu elemanlarinin cogu, legal gocmenlerden olusuyor. bunlar da kraldan cok kralci gecinen tipler...sinematografik olarak sade ve yerinde buldugum bir film. isik, kamera acilari vs. avrupai bir noir tadinda... oyku iyi kurulmus, dramaturji saglam. audrey tautounun aksanina gelirsek, bence olabildigince basarilidir. bi turk olarak, amerikan aksaniyla konusmak benim icin ne kadar zorsa, oyuncu bile olsa, baska bir kulture dair aksan tasimak da biri icin o kadar zordur... ayrica turkiyenin alt kulturune ait bir karakter canlandirigi goz onunde bulunursa, kizcagizin yansittigi yorum, turk aksanlari paralelinde o kadar da kotu degildir.kimileri oykunun duygu somurdugunu dusunseler de, yasamayan bilemez dedigim bir stres unsuru olarak kacak gocmenlik, maddi yetersizlik, caresizlik, hafife alinamayacak kadar onemli hayat hikayeleridir. drama, hayatin icinde, sadece oykulerde degil, yasamlarda bizzat varligini surduren bir gercektir. amerikan filmlerinin amerikan hayat sartlarini ne kadar iyi yansittigi dusunuluyor ki, burada turkluk elestiriliyor? ancak bir turk, o da kendi yasam standartlari acisindan turkleri yeterince yansitabilir. hakkarideki turk ile istanbuldaki turk bir midir? ama ikisi de turk iste... bence bu filme de irkci duygularla degil, insan hikayeleri gozuyle bakmak gerekir. yansitilan turk kizi karakterinde -ki sinemasal gerceklik unsuru gibi bir faktoru de goz onune bulundurursak- aykiri bulunacak birsey yoktur...ha, her seye bok atmak isteyen bunye, bunun yerine kalkip iyi bir turk kizi filmi cekmelidir ki millet feyz almalidir, bu da nacizane son degerlendirmemdir. sozluge forum tadi verdigim icin ozurlerimi bir borc bilir, saygilarimi sunarim...
(benedicta - 30 Mayıs 2003 10:56)
hastane ilac odasindaki figuran doktorlar ve -nijeryali abimizin, biz kimmiyiz: soforlugunuzu yapan, odanizi temizleyen, cukunuzu emenleriz dedigi- organ kuryesi disinda genetik ingiliz gozukmeyen londra filmi. bu bakimdan saskia sassen'e sapka cikartan film. film, hor gorulen islerde calisan gocmenlerin de tipki global sirketler gibi kendine ait global bir kulturu ve alt yapisi odugunu cok sekilli bicimde gosteriyor. ayrica londra da geciyor diye milenyum gozu, big ben gormedigimize sukrediyor, turistik londranin gozukmemesini tebrik ediyoruz.bahsi gecen otantiklik derdine gelince, alkol icerim ama domuz yemem sorunsalini ile oynasildigini haber ederiz. diger turk detaylari arasinda yol kenarlarinda satilan bilecik isi baharatlik ve yilmaz guney posteri, sac baglama sekli, ve kazak deseni gozumuze carpti, onayladik. bahsi gecen dans muzigine gelince laila orient kadar oryantal olmadigini belirtmeden gecemeyecegiz.yonetmene gelince: seyrettigimiz iki filmi high fidelity ve dirty pretty things sonucunda sehirlerin turistik olmayan yuzlerini hakkiyla gosterdigini soyleyebiliriz.
(celikmetre - 4 Eylül 2003 00:00)
2,3 basarili tespit,hafiften karanlik bir atmosfer,az da olsa hissedilen stephen frears in ozgun tarzi ve ortaya cikan eften puften bir film.turk kizi karakteri araciligi ile hissettirilmeye calisilan caresiz kalmis bir dogu kulturu parcasinin bati dunyasindaki daralmalari hic olmamis.aglamakli surat ifadesinden baska bi numarasi olmayan nijeryali hersey doktoruda iptal.ancak detaylardan once hikaye ve senaryo hic olmamis.basarili plan anlayisi ve karanlik atmosfer baslarda inceden bir iyi film havasi versede,ileri ve son kisimlarda,ozellikle intikam noktasinda tibbi bir operasyondan cok bir hikayenin bokunu cikarma,abartma operasyonu izliyoruz.film mimari yapisi itibariyle oltayi oldukca siglara atiyor,cektigindede capariyi maalesef bos goruyoruz.bide bu herif nijeryada yasayan minicik kiziyla neden ingilizce konusuyor onu anlamadim.
(mascara - 7 Eylül 2003 15:33)
amelie'deki geceleri "acaba şu anda kaç kişi orgazm oluyordur?" diye düşünen audrey tatou ile bu sabah gazetede gördüğüm türk olmuş audrey tatou arasındaki fark göz önünde bulundurulduğu vakit işte oyunculuk budur dedirten film. hemen gidip görmek lazım.
(goddard - 19 Eylül 2003 13:13)
nijeryali otel hizmetcisi okwe'nin (chiwetel ejiofor) patronu juan rolündeki sergi lopez de basarili bir oyun cikarmis kanimca. bu kendini pek acikgöz zanneden juan da mi türk asilli yoksa diye sorulabilir.
(requiem - 21 Eylül 2003 07:14)
26 eylul, 5 ekim arasi alkazar, odeon cineplex, seba, afm akmerkez, afm mayadrom, tesvikiye afm, carousel afm, tepe cinemaxx, kadikoy, cinepol sinemalarinda gosterimde olacak film.
(lhurgoyf - 25 Eylül 2003 17:51)
bitiminde insanda "sanırım artık böbrek ameliyatı yapabilirim" duygusu uyandıran stephen frears filmi.
(benzin - 28 Eylül 2003 17:55)
midesi duyarlı insanların uzak durması, iplemeyenlerin ise sabredip oturup seyretmesi gereken film.
(goddard - 5 Ekim 2003 22:27)
(bkz: organ mafyası)
kötü adam jose'yi canlandıran aktörün mimikleriyle, tavırlarıyla, aksanıyla, konuşmasıyla, oyunculuğuyla, yürüyüşüyle, kısacası her şeyiyle robert de niro'yu taklit etme çabası olsukça göze batıcı ve rahatsız edici. ikinci bir nokta da londra da geçen filmde nerdeyse hiç ingiliz görmüyo oluşumuz. yani kaçak göçmenlerin hayatlarının ne kadar boktan olduğunu, ne kadar ezildiklerini vs. anlatıyo ama onları ezenler de ingilizler değil de oturma izni almayı başarmış diğer azınlıklar. yani masum ingiliz halkı sütten çıkma ak kaşıktır, hiç bir şekilde bu işte parmakları yoktur ve bu yüzden de filmin pis atmosferine yerleştirilmemişlerdir.
(lord seithel - 13 Ekim 2003 18:23)
ya şu şenayın cozuttuğu dem yüksek volüm dinleyerek hu döndüğü müziği duyup, böyle garip bir dönme isteği his eylememi sağlamış filim. aynen şenay kibin geceliklen (çiçekli basma el dikimi) sabahlıklan o müzikte rakseylemek istiyorum. ne lan bu müziğin adı türü tavırı tanımı?
(daphne - 8 Aralık 2003 09:29)
nefis bir kuresellesme elestirisidir.(bkz: canlar satilik)
(tosbik - 4 Nisan 2004 09:07)
(bkz: tadina bakmadan tuz ekleyenler)(bkz: pork) (bkz: wine) (bkz: lagos)cinli morg gorevlisi arkadasi da unutmamak lazim. cok baba bir karakterdi kendisi.
(yummy - 12 Mayıs 2004 03:34)
politik olmak icin cok kasmis, filmin vermeye calistigi mesajlari seyircinin gozunun icine sokan, hayatin gerceklerini yuzumuzu vurmaya calisirken aslinda sadece senaryodaki aksakliklari yuzumuze vuran bir film. bu kadar bastan sagma bir senaryo nasil en iyi senaryo oscarina aday oldu ben ona sastim, yani o kadar mi kolay oscar almak. ama audrey tautou'un oyunculugu ve gulusu her zaman ki olayi bitirmis, orasi zaten ayri bir konu.
(eternity4ever - 15 Temmuz 2004 22:18)
yurtdisina gitmek, kacak vs bir sekilde orada ( ozellikle londra’da) calisip yasamak isteyenleri ciddi sekilde puskurtebilecek, kararlarini tekrar gozden gecirmeye zorlayacak film. audrey tautou’dan ciddi bir film daha... 22 yasindaki turk kizi senay’in londra’da yasadiklari, organ mafyasi, ask karmasasi, new york hayali, gocmen burosu kabusu, bakirelik kavramina bakis (bitch & virgin, “bilseydim kurdele keserdim”), yurtdisinda ayakta kalmak icin verilen tavizler, “insan” gibi “iyi” bir adam, ustelik guzel yemek yapiyor... ama nafile. sonucta bir suru kabus... filmde gercekten cok vurucu sahneler var. durustluk, onur, azim timsali okwe’nin yaptiklari da unutulacak gibi degil. onemli olan neymis, okwe’nin japon (ya da cinli) kankasinin dedigi gibi sormamak, sorgulamamak. “hic kimseysen soru sormamalisin, ben bunu ogrendim arkadasim” yani, kurcuklama! hem herkes bobregine sahip olsun kardesim! ozellikle oteldeki bodur sefe yaptiklari muamele cok akillicaydi, superdi. senay rolunu meltem cumbul’un oynamasi gundemdeydi bir ara ama, oynamamasi isabet olmus zannimca. turk kizini bir turk kizi oynasa guzel olurdu ama malzeme yok, napalim... (“turkiye’de aktris yok” tartismasi, hulya avsar yorumu 2, magazin programlarinda, azzz sonraaa!)
(kacin kurbagasi - 30 Kasım 2004 13:18)
senay, turkiye 17 aralikta muzakere tarihi alinca, ab'ye girdik sanip tasi taragi toplayip, yilmaz guney posterini de katlayip cebine koyarak londraya tasinmis citi piti, fantezisinas bir hanim kizimizdir.kendisi "annem gibi yasamak istemiyorum" diyip, londrada ote ezik bir yasam surmeye baslar, buyuk ihtimalle annesi turkiyede karpuz tarlasinda korkuluk olarak calismaktadir. cunku senay bu kadar ezilmesine ragmen bana misin dememekte, ille de londra senin new york benim gezecem demektedir.bu sirada yolu dr. kimble'la kesisir. dr kimble hala karisinin katilini bulamamis uzuntuden kararmis, bos zamanlarinda da sevabina urologluk yapmaya baslamistir. bu ikili londranin yeralti dunyasinda saygin bir yer edinir ve kasap dukkani acarlar. cinli karate uzmani mr. miyaginin aralarina katilmasiyla kahramanlarimiz yeni maceralara yelken acarlar. yer yer fight club'a goz kirparlar.kisaca seyretmeye cok gerek olmayan bir film
(sedriss - 20 Nisan 2005 23:40)
Yorum Kaynak Link : dirty pretty things