Kurt Kanunu ' Dizisinin Konusu : Cumhuriyet’in ilk senelerinde meydana gelen İzmir suikastı, o dönemin çalkantılı çekişmelerini ve hesaplaşmaları... "Kurtlukta düşeni yemek kanundur" korkusunu her an enselerinde hissederek yaşayan köşeye kıstırılmış, kendileri ve geçmişleri ile, içerisinde bulundukları zamanla hesaplaşan gerçek kişiler...Zamparalığıyla meşhur olan Abdülkerim, suikast ekibinin de içerisinde bulunduğu Gülcemal Vapuru'ndan son anda inen kadının Laz İsmail'in kapatması Ballı Naciye olduğunu fark eder etmez Naciye’nin evinin yolunu tutar.Abdülkerim, Naciye'yle gününü gün ederken, Baytar Rasim, Abdülkerim’i aramaktadır. Baytar Rasim, suikast ekibinden Ziya Hurşit’in hükümet ile bağlantı kurduğunu duymuş, durumun hemen Kara Kemal’e iletilmesi gerektiğini düşünmüştür. Ama işin garip tarafı, Kara Kemal’in hiçbir şeyden haberi yoktur. Abdülkerim, sonunda Kara Kemal’e gerçekleri söylediğinde, Kara Kemal henüz vakti olduğunu düşünerek, başlangıçta suikastı engellemenin yolunu araştırır. Önce suikast ile ilgili kişileri sorguya çeker. Daha sonra suikast ekibine ulaşmaya çalışır. Akabinde İstiklal Mahkemesi üyesi Kel Ali'yle bağlantı kurmaya çalışır. Attığı her adımda, işin içine girdiğini ya da bir şekilde içine sokulmaya çalışıldığını hisseder. Bir ara yurtdışına çıkmayı düşünen Kara Kemal’in teşebbüsü engellenince, işin ciddiyeti ortaya çıkar. En sonunda kaçmaya karar verir...
Deli Yürek(0)(7,5-2739)
Kurtlar Vadisi(2003)(7,2-10852)
Kurtlar Vadisi: Pusu(2007)(6,3-6606)
Kurtlar Vadisi: Filistin(2011)(6,3-7970)
Kurtlar Vadisi: Terör(2007)(6,2-1876)
Kurtlar Vadisi: Gladio(2009)(6,1-3915)
Kurtlar Vadisi: Irak(2006)(5,9-15977)
Kurtlar Vadisi: Vatan(2017)(4,6-2376)
- baba mirasıdır bu zenaat bize..talat paşanın asıcısı idi rahmetli babamız karaköçek..çok adam asmıştır efendim hürriyette...paşalar asmıştır ki..padişah damadı paşa asmıştır...ingiliz hayrettin paşasını asmıştır ki görsen türkoğlu türk sanırsın dilinden...ayrıcana, çerkez paşası yüzbaşı kazım beyi asmıştır ki,alnından öpmüştür talat paşamız "aferin ulan karaköçek" diyerekten..topal tevfik beyi asmıştır ki doğurmadı karılar öyle yiğit...--içini çekti: --kısmet efendim ah ki,bu zamana kadar paşa asmak bize..."bu kez işin iş karaoğlan" dediyse de,katip efendiler,kalmıştır efendim iştahımız kursağımızda..başasıcı olayım dedin mi ,paşa asacaksın efendim biriki..."asıcı mı derim " der idi,rahmetli babam "paşa asmayınca.." doğrudur gayet...- izmir'de mi oturursunuz?- değil efendim, eğleşiriz çankırı'da- kendiniz mi geldiniz , çağırdılar mı?- gezdirir bizi efendim,sağolsun istiklal mahkememiz yanı sıra..bakarak zarımıza...asmışım efendim,keskinli rıza beyi..sığmaz idi şu kapıdan..başıbozuk paşası..dedi idi ipi altında..."tüh yüzüne çingenoğlu..titremekte ellerin...sen misin asılan ben miyim..?" diyerekten gülerek..asmışım efendim hindiya paşası mustafa sağır efendimizi , hergele meydanında...-- biraz daldı kendi kendine konuşur gibi sesini alçalttı: --asarız efendim...astık nice büyük beyleri,efendileri sayesinde istiklal mahkememizin..astık zerafetle,etmeden saygıda kusur..asmışız,yakmadan nazik cancağızlarını hiç...çok eşkiya astık efendim sürüyerekten..çünkü bunların kesilir dizleri korkudan...astık efendim asker kaçaklarını sürüsüne bereket..anlamaz nolduğunu çokcağızı,tanımaz çünkü üç ayaklıyı,sanır efendim bayram salıncağı.karılar astım,üç baş...- yok canım...- almışlardır..hi hi hi...yok ise..astık efendim,bildiğin eksik etek...saçı uzun gayet kısadır aklı...işedi biri efendim,utanmadı savcı beyimizden,yüzbaşımızdan..- suçu?- ağulamıştır bunların çoğu fıkara herifcikleri, oynaşayım gönül ferahlığıyla,diyerekten hovardası ile...akıtmıştır birisi,uyurken kulağına cıvayı...yamandır bu civa efendim,akıtırsın kulaktan gider başaşağı yakaraktan kavuraraktan,yoktur kurtuluş...--biraz daldı: --çabalarız efendim..çıksın çoparların nafakası..bin bereket..yok ise asılacak herhangi bir şaşkın..
(uyumsuz - 8 Nisan 2007 22:29)
kemal tahir'in en cok elestirildigi romanlarindan biridir, kara kemal'e marksist cozumleme yaptirmasi bazilarini rahatsiz etmistir *. ayrica filmi yasemin alkaya'ya 92 ankara film festivali'nde odul getirmistir.
(lecagot - 30 Aralık 2002 04:58)
kemal tahir'in romanda kara kemal'e marksist çözümleme yaptırması tarihçiler arasında tartışma konusu olmuş, özellikle de mete tunçay gerek bu romandaki tutumundan dolayı, gerekse genel olarak tarihi romanlarda tarihi çarpıtmasından dolayı kemal tahir'i eleştirmişti. mete tunçay, yine de kemal tahir'i çalışkanlığı ve merakı için över ve "aklından o kadar fazla şey geçirmişti ki, bazılarının doğru olmaması mümkün değildi" der.
(nazmiye demirel - 13 Ocak 2003 13:35)
isin ilginci mete tuncay kemal tahir'e romanla ilgili elestirisini olumunden cok kisa bir sure once yapmistir. yillar sonra bundan pisman oldugunu da belirtmistir.
(lecagot - 13 Ocak 2003 13:45)
kemal tahir'in batılaşma ve bürokrasi-halk ilişkisi gibi konularda kah kara kemal, kah abdülkerim, kah emin bey üzerinden en keskin şekilde konuştuğu romanı. roman 1926 yılında geçer.romanda abdülkerim'in ağzından 1920'lerin ilk yarısındaki uygulamaların eleştirisi yapılır:"vatan-millet lafı edenler var. mübadil mallarını bölüşüyorlarmış kodamanlar… musul parayla satılmış… olmaz diyen lâzistan mebusu şükrü bey, topal osman gibi bir rezile boğdurulmuş… hiyle katılmış son seçimlere… bununla yetinmek terakkiperver parti kapatılmış. şeyh sait ayaklanmasını bahane edip söz hürriyetini, yazı hürriyetini ortadan kaldıran takrir-i sükûn kanunu çıkarılmış… gazeteciler istiklâl mahkemesi’ne verilmiş kanunsuz… niyetleri terör yoluyla diktatörlükmüş… yaşanmaz hale gelmiş memleket… oysa, cephelerde ittihatçı subayların gayretiyle, cephe gerisinde ittihatçı memurların, ittihatçı eşrafın gücüyle kazanılmış zafer… hânedanla halifeliğin kaldırılması ingilizlerin işine geliyormuş aslında… bunu böyle düşünenler vatan haini sayılmış…" (s. 56)kara kemal'in zihninden geçirdikleri üzerinden, 1924 yılı panoraması, yolsuzluk, komitacılık, basının susturulması gibi olaylar verilir:"ilk önemli dedikodu, savaş sırasında halktan mal olarak toplanan olağanüstü vergiler yüzünden çıkmış, bunlar makbuz karşılığı, zaferden sonra parayla ödenmek şartı ile alınmıştı. “ödenmeyecek, ödense bile zamanı belirsiz” fısıltısı yayıldığı, bunun getirdiği güvensizlik ortamında bazı iktidar kodamanlarıyla ortaklarının, makbuzları yok pahasına topladıkları söyleniyordu. arkadan, yunanistan’daki türklerle yer değiştiren rumların bıraktıkları gayrimenkul malların gene iktidar kodamanlarınca türlü yollardan haksız olarak bölüşüldüğü gürültüsü koptu. 1924 yılı başlarında, zaferden ancak bir yıl sonra bu mesele muhalifler tarafından büyük millet meclisi’ne getirildi, gazetelerin manşetlerine çıktı. derken savaş sonunda memleketi bırakıp kaçmış ermeni zenginlerinden büyük rüşvetler alınarak, mallarını satabilmek için bunların gizlice geri gelmelerinin sağlandığı ileri sürüldü. zonguldak mebusu halil bey’le erzurum mebusu rüştü paşa bir takrir verip soruşturma açılmasını istediler. içişleri bakanı ferit bey’i suçladılar. söylentilere göre yalnız bir tek işde kırk beş bin lira rüşvet alınmıştı. rezilliğin ucu aynı zamanda mebus olan avukat necmeddin molla’ya dayanıyor, onu da aşarak eski başvekillerden fethi bey’e bulaşıyordu. gazetelerin yazdıklarına göre iktidar gücünü kullanarak çıkar sağlayanlar yalnız bunlardan ibaret değildi. antep mebusu kılıç ali bey’le rize mebusu rauf bey’in ilişiğinden de söz edilmeye başlanmıştı. (kılıç ali bey’in istiklâl mahkemesi üyesi olması söylentilere çok kötü anlamlar veriyordu.) ferit bey içişlerinden çekildi. kılıç ali bey rauf bey’le birlikte, kendileri gibi mebus olan ileri gazetesi sahibi, başyazarı celal nuri bey’i, gündüz ortası tabanca kabzasıyla gazete idarehanesinde bayıltana kadar dövdüler, orada bulunan birkaç başka mebus önünde, kafasını birkaç yerden yaraladılar." (s. 75-76)yine kara kemal'in zihninden geçirdikleri üzerinden, 1925 yılı panoraması, parti kapatma, basının susturulması, “büyük inkılaplar”, kemalizm eleştirisi yapılır:"1925 yılının 13 şubatında doğuda şeyh sait ayaklanması patladı. bundan 12 gün sonra başvekil fethi bey ana muhalefet partisi olan terakkiperver cumhuriyet partisi’ne şükrü kaya bey’i yollayarak partiyi kapatmalarını, yoksa kan döküleceğini bildirdiyse de, 6 gün sonra yerini ismet paşa’ya bırakarak çekilmek zorunda kaldı. hemen “takriri sükûn” adlı bir kanun çıkarılıp gazetelerin kapatılmasına girişildi. biri başkaldırma mıntıkasında olmak üzere iki istiklâl mahkemesi kuruldu. terakkiperver cumhuriyet partisi’nin istanbul şubeleri basıldı. şeyh sait isyanı 62 gün sürerek 15 nisan 1925’te bastırılmıştı. bundan bir buçuk ay sonra, muhalif partinin basılan şubelerinin kapatılmasına ankara istiklâl mahkemesi karar verdi, bu karar vekiller heyetince onaylandı. büyük gazetelerin başyazarları bu arada elaziz’deki istiklâl mahkemesi’ne gönderilmiş, gazeteleri geçici olarak kapatılmıştı. ötekiler vartayı bu kadarla atlattılar ama hüseyin cahit beş yıl sürgün cezasına çarptırılıp çorum’a gönderildi. daha sonra, iktidar gazetelerinin “büyük inkilaplar” adını taktıkları değişmeler sökün etti. kastamonu’ya giden gazi paşa “buna şapka derler” diyerek kafasına hasır şapkayı geçirdi. yedi gün sonra “memurlar şapka giyecek” emri çıktı. bir ay sonra istanbul’un ikinci seçmenleri, o zamana kadar “vatan kurtaran arslan” olarak tanıtılan kâzım karabekir, rafet paşalarla eski başbakanlardan hamidiye kahramanı rauf ve eski bakanlardan adnan beylerin mebusluktan çekilmelerini isteyen bir bildiri yayınladılar. tam bir ay sonra, 30 kasım 1925’te tekkelerle zaviyelerin kapatılması kararı çıktı. aynı yılın noel yortusuna rastlayan 26 aralıkta eski tarihin yerine isa’nın doğumuyla başlayan frenk tarihi kabul edildi.bundan sonra kısa aralıklarla isviçre medeni kanunu, italyan ceza kanunu yürürlüğe girdi. böylece, 1826 yılında yeniçerilerin ortadan kaldırılmasıyla gerçekten başlamış olan batılılaşma gidişi olağan sonucuna ulaşmış oldu."kara kemal bey düşüncesinin burasında, hep öyle biraz kederli, gülümserken, önce kaşlarını çattı, sonra, yerinden kalkacakmış gibi davrandı. asıl en önemlisini unutmuştu. bundan yirmi altı gün önce, 18 mayısta, şeyh sait isyanı yüzünden kurulan istiklâl mahkemelerinin çalışma süresi 7 mart 1927'ye kadar uzatılmış, bu karar başkaldırmanın bastırılmasından tam on üç ay üç gün sonra alınmıştı."daha önemlisi, kurulurken idam yetkisi tanınmamış olan ankara istiklâl mahkemesi’ne bu yetkisi tanınmamış olan ankara istiklâl mahkemesi’ne bu yetkinin verilmesiydi. artık bu mahkeme, sekiz ay yedi gün sürece avukatsız adam yargılayacak, yargıtaysız margıtaysız adam asabilecekti." (s. 76-78)kara kemal'in ağzından bürokrasi-halk ilişkisi, halkçı siyaset, halka güvenmek-güvenmemek meselesine değinilir:"anadolu savaşını başarıya ulaştıran asker-sivil kadronun çoğunluğu ittihatçıydı. bunlardan küçük bir grup gazi paşa’nın takımına katıldı. ilk çatışma, padişahlık-halifelik meselesinde patlak verdi. demek ki, er geç karşı kaşıya gelecektik. kaçınılmaz kaderdi bu… iktidarda olan yıpranır. yıpranan iktidar nasıl alaşağı edilir, ustasıyız biz… gücümüz de yeter buna… yakın tarihte göstermişiz, bir kere iktidarı ele geçirdik mi, naparız muhaliflerimize… tutulacak iki yol var! doğrusu köklü reformlarla halka gitmek… halkın içinde çalışmak, halktan çıkacak yeni idareci kadrolarla halka dayanmak… bunu göze alamazsan, kendini buna hazır göremezsen… nitekim 1908’de biz göremedikti, o zaman kalıyor, eskisiyle idareye çabalamak… eskisiyle idareye çabalayım dedin mi, haksızlığı, kanunsuzluğu, hırsızlığı, devlet-hükümet nüfuzunu kötüye kullanmayı katiyen önleyemezsin. yıpranırsın. muhalifler ne kadar kaltaban olsa, bakarsın ki, adım adım iktidara yaklaşıyorlar. o zaman bir bahane uydurup baskıya girişeceksin! uydurmuyorum, kendimizden biliyorum. izmir iktisat kongresi’nde halkçılar liberal sistemden yana olduklarını resmen açıkladılar. 'eski düzeni sürdüreceğiz, ayanla, eşrafla iş göreceğiz, kadrolarımızı değiştirmeyeceğiz, türkçesi halka gitmeyeceğiz,' demekti bu… terörü seçmekti."öteki yol… doğru yol kolay değil… kocaman osmanlı imparatorluğu yıkılmış, iki milyon kilometrekareyi idare eden memur-asker kadroları, yedi yüz bin kilometrekarelik bir yere sıkışmış… bunlar dururken halktan yeni halkçı kadrolar yetiştirmeye kalkmak, hem yürek ister, hem bilek iste, hem de gerçek bilim ister. bundan başka, biz batılılaşma belasına kapıldık kapılalı, batılıları okşayarak, etekleyerek memlekete çağırdık. bunların burada gizli açık kum gibi örgütü var. bu örgütler, idareci kadroların her basamağıyla gizli açık ilinti kurmuş… çoğumuz çocuklarımızı bunların okullarında okutup yüksek tahsil için bunların memleketlerine yolluyoruz. yeni halk kadrolarına gitmek demek bunlarla açıkça boğuşmaya girmek demektir. batılılaşma tarihimizde hiçbir idare, hiçbir devlet adamı şimdiye kadar göze alamadı bunu… almış görünenlerin en kabadayısı da… en çok sıkıştırana karşı çıkarken, ötekine dayanmak zorunda kaldığından, birinin pençesinden çıkıp öbürünün pençesine girdi. durum bugün de başka türlü değil…" (s. 102-103) kaynak: kemal tahir, kurt kanunu, 3. bs., tekin y. ist. 1982 [1969], http://www.emekveadalet.org/…rasi-halk-kemal-tahir/
(guzel oglan - 7 Şubat 2012 18:05)
kitap boyunca atatürk, "sarı paşa" şeklinde anılır.
(woe - 12 Temmuz 2003 20:55)
kemal tahir'in ayni adli romanindanin uyarlanan, yonetmenligini ersin pektan'in yaptigi, berhan simsek, yilmaz zafer, aydemir akbas, mehmet akan, humeyra, yasemin alkaya, sahika tekand, rasim oztekin, genis bir oyuncu kadrosuna sahip, uzun metrajli, durgun, tiyatral ve vasatin ustune cikamayan bir film. lakin yakin tarihimize isik tutmasi acisindan seyredilmesi gereken belgesel niteliginde bir film.ayrica, yasemin alkaya bu filmdeki oyunculugu ile "1992 de duzenlenen 4. ankara film festivali, " en iyi yardımcı kadın oyuncu" odulunun sahibi olmustur.kisisel gorusum, tabi ki kitapta anlatilan hadiseler isiginda, ataturke suikast girisimi esnasinda, ittihat ve terakki cemiyeti'ne mensup bazi ust duzey insanlarin da, kurunun yaninda yas da yanar misali, sistemin yoluna devam etmesi acisindan idam edilmislerdir. (bkz: kara kemal)
(olmayanaergi - 22 Temmuz 2003 20:12)
klasik dediğimiz cinsten bir kemal tahir romanı. türk siyasal hayatı konusunda kafa yoranların kesinlikle okuması gerekli bu romanı. romandan güncelliğini hiç yitirmeyecek bir alıntı:--- spoiler ---bizim ömrümüz bütün suçlarımızı muhaliflerimize yüklemekle geçmiştir. büyük politika sandık bunu… daha beteri en suçlularımıza, en utanmazlarımıza uyarak, doğru söyleyenlere, hiçbir suçu olmayanlara diş biledik yıllarca… giderek muhaliflerimizle aramızdaki ilintileri hırsızlarımız, alçaklarımız, manyaklarımız belirleyip denetler hale geldi. bu heriflerin ne kadar rezil, ne kadar işe yaramaz olduklarını … ne demek işe yaramaz! tersine kancıklıklarını… aptallıklarını… çalıp çırptıklarını bile bile muhaliflerimizi en alçak iftiralarla karalamalarını beğeniyorduk, sırtlarını sıvazlayarak kışkırtıyorduk, mükafat olarak da çalmalarına, namussuzluklarına göz yumuyorduk.--- spoiler ---
(lutoloci - 25 Ocak 2014 10:50)
kemal tahir romanı. adı, kurtların aç kaldıklarında bir daire etrafında saatlerce dönüp, ilk düşenin yenik sayılıp türdeşlerine yem olması şeklinde cereyan eden kurt dansından gelmektedir. romanın veciz cümlelerinden biri olan kurtlukta düşeni yemek kanundur sözü, kurt dansını imlemektedir. imdi, kemal tahir bu romanda, izmir suikasti çerçevesinde cumhuriyetin ittihatçılarla hesaplaşmasını ele alır. evet, ittihatçılar ulusal kurtuluş savaşında büyük yararlılıklar göstermişlerdir ama kurtlukta da düşeni yemek kanundur. yıl 1926 olduğunda ittihatçılar birer yogun savaşçıdır; soydaşlarının varlığı için doğa yasasına baş eğerek yem olacaklardır. ayrıca (bkz: doktor nazım)
(ben ruhi bey nasilim - 12 Eylül 2004 19:03)
kemal tahir'in resmi tarihe dair ezber bozan romanıdır. romanın üçüncü ve son bölümü olan insanlık sorununda karşımıza emin bey karakteri çıkmaktadır. emin bey hayatı boyunca sorumluluklardan kaçarak yaşamış eski bir ittihatçıdır.aynı zamanda elitist bir burjuva hayatı yaşamaktadır. zorunluluktan kendisine sığınan çocukluk arkadaşı kara kemal beye yardım etmesi içini kemiren bu sorumluluk güdüsündendir. emin bey bu yardımla içerisinde bulunduğu bu asalak durumdan sıyrılmıştır.görüldüğü gibi kemal tahir burada türkiye'nin aydın sorununu ele almıştır. tanım gereği aydın insanın kendisine ve topluma karşı sahip olduğu sorumlulukları hakkında önemli çıkarımlar sunmaktadır. bu doğrultuda oldukça zor günler geçirmiş emin bey'in romanın sonunda sorumluluklarından bir kez daha kaçmayarak sokağa çıkarak bağırması gözlerimizi yaşartacak cinstendir. son olarak okuduğumuz en iyi romanlardandır.
(yusufcukkusu - 19 Mart 2016 23:00)
Yorum Kaynak Link : kurt kanunu