The Box (~ Kutija) ' Filminin Konusu : Norma ve Arthur Lewis küçük bir çocukları olan ve banliyöde yaşayan bir çifttir. Günün birinde kapılarının önüne bırakılan tahta bir kutuyla tüm hayatları değişmeye başlar. Kutunun yanında bir de not vardır. Not üzerinde, eğer kutunun üstündeki düğmeye basarlarsa bir milyon doların sahibi olacakları yazılıdır. Ancak bu durum dünyanın bir köşesinde hiç tanımadıkları bir insanın ölmesine sebep olacaktır. Norma ve Arthur kendilerini ahlaki bir ikilemin içerisinde bulucaklardır. Zor bir karar onları bekler. Donnie Darco ile gönlümüzde taht kuran, Kıyamet Öyküleri ile kafalarımızı karıştıran yönetmen Richard Kelly'nin son filmi The Box bakalım seyircide bu sefer nasıl bir tepki yaratacak.
Rane(1998)(8,1-9105)
Rekvijem za gospodju J(2017)(7,2-480)
Prokleti pas(2017)(6,9-78)
Sisanje(2010)(6,5-4290)
Top je bio vreo(2015)(6,3-112)
Atomski zdesna(2014)(5,6-841)
Apsurdni eksperiment(2019)(0,0-0)
Psi umiru sami(2019)(0,0-0)
Cetiri Ruze(2019)(0,0-0)
hadi film idare eder etmesine de, burada izlediğimiz aile babasının (1) astronot adayı bir nasa çalışanı olması (2) corvette kullanıyor olması "o düğme götünüze girsin e mi" tepkisini doğurdu bende. dar gelirli aile nedir unutmuş holivut. ayrıca nasa çalışanının prostetik ayak yapmasında bir mantık aradım, bulamadım. optik kamera tasarlayanlara seçmeli ortopedi dersi veriyorlar herhalde. yüzü yanık übermensch'in cigarette smoking man'liğini takdir ettim. "orasını seyirciye bırakıyor" diye arkasından konuşulabilecek bir film.
(frank n furter - 10 Aralık 2009 18:17)
hikayesini okumadım, alacakaranlık kuşağı uyarlamasını izlediysem bile hatırlamıyorum. filme gelince: --- spoiler ---bütün o cevaplanmayan soruları, mars göndermelerini, zihin kontrol geyiklerini geçtim; "bütün kadınlar işin başını sonunu öngöremeyen, aç gözlü orospulardır ve ölmeleri hayırlıdır" gibi bir mesajı var bunun.--- spoiler ---1 saat 50 dakikanızı bu filmi izleyerek heba etmeyin...
(uyuzcan - 20 Aralık 2009 05:47)
hiç bir gizeme cevap vermediği için aşırı boktan film. sosyal mesaj izlemek isteseydim gece trafik kurallarını izlerdim. bu filmi seven birisiyle sinema tartışmam.
(nebuch - 11 Şubat 2010 17:12)
imdb'deki forumundan birinin yazısından aynen copy paste--- spoiler ------ spoiler ---"1st off i would like to let you know that i am only pointing to the obvious. this movie encorporates a lot of different beliefs / religions into a short time and tries to touch almost every belief. with that said :mr steward = the devil ( not god as so many people feel )norma / authur lewis = adam and evethe box = the original apple ( sin )the son = imperfectionthe 3 waterway choices = 3 choices every person has ( loosley trinity )the pool at hotel = baptsimthe people lining up to go into waterway = rapture ( ish )ok now for why this is so.in the bible who tempted eve? it was the devil with an apple ( box - same red colored button ). note : in each family it was the wife who pressed the button as it was adams wife eve who pressed the button ( ate the apple ). the tree was always there in the garden of eden as the box was originally put in the house when both husband and wife were there. it was alone that the devil tempted eve, as it was alone that mr steward tempted norma lewis, on both occasions without the husband or adam around. i could expand but that answers 3 main questions right there.mr steward explained how hot lightning was, a reference to the heat from 'hell'. and his name 'steward' means worker or servant, as many feel the devil tests and weeds out the good for god.once the apple was eaten in the garden imperfection set in, just as their perfect boy turned imperfect with his new disabilaties. what is the one escape from sin and imperfection according to the bible? death. the wifes death removed the sin and imperfection from her son for what she had done wrong.the 3 choices man has always had are these : 1. the devils way 2. gods way 3. mans way. hence the other 2 boxes or choices would lead to eternal damnation as stated in the library scene in the bible. ( this is similar to 3 points of view - his viewpoint, her viewpoint, and what really happened )ok beyond all the biblical tie in's the movie showed that basically anything out of our grasp could be considered 'magic'. so while the movie tie's into bible themes the broader theme is that many explain the unknown to god, the devil or magic - it can just be a higher source which could be aliens or some other unknown. just as if we brought a tv back in time 2,000 years ago we could be considered a god or magician.that’s all the time i have for now. keep in mind these opinions do not reflect my personal beliefs. these thoughts just incorporate modern thinking. "evet böyle baya dini bir teması var filmin, lakin film cidden kötü. bir kere oyunculuklar rezalet, cameron diaz'a ne olmuşsa hatunda ne mimik var ne yüz ifadesi ne birşey. gayet itici bir güneyli aksanı döşemişler. o aksanla kadının öğretmen olduğuna bir türlü inanasınız gelmiyor. frank langella'yı frost/nixon'daki muhteşem performansıyla hatırlamak istiyorum. x-men'in cyclops'u james mardsen ise bu rol için kötü bir seçim. ama bu oyunculukların aslında bu kadar kötü olması aktörlerden kaynaklanmıyor. richard kelly iki saat boyunca hikayeye ve olup bitene odaklanıp karakterleri hiçe sayıyor. dolayısıyla biz aileyi tanıyamıyoruz, aralarındaki ilişkinin nasıl olduğnu göremiyoruz ve hiçbiriyle kendimizi bağdaştıramadığımız için hiçbirine de üzülmüyoruz. filmin afalladığı nokta burası bence, yani ben ne çocuğa üzüldüm ne cameron'ın ölümüne üzüldüm ya da sevindim. böyle olunca da duygudan yoksun seyircide hiçbir his uyandırmayan, bomboş, bitse de gitsek tadında bir film oluyor. kelly'nin donnie darko'da başarıp bu filmde başaramadığı bu işte. darko'da her karakter için birşey hissedebiliyorduk. bu da filme bizi bir şekilde bağlıyordu.--- spoiler ------ spoiler ---southland tales'in bile bu filmden iyi olduğunu söyleyebilirim. zaten adamın ilk filmi donnie darko gibi bişey olunca ister istemez beklenti artıyor. bir sonraki filmde toparlanmasını bekliyoruz.
(deaftone - 20 Şubat 2010 21:04)
senaryosu muhteşem olup, işleyiş yönünden biraz zorlanmış olan film.--- spoiler ---film bittiğinde kafamdaki ilk duygu mantık hataları oldu. "parasız kaldık" diye ağlayan ailede corvette felan var. 1 milyon doları almak yerine satsanız şunu, orta halli bir araba alsanız problem olmayacak sanki. sonra cameron diaz'ın ayak sorunu mevzusu var bir de. ayağına ne olduğunu film başladı diye soran bir adam var. sonra astronot adayımız düzgün bir protez yapmak için kaç sene daha beklemeyi düşünüyordu anlamsız geliyor. sahne geçişleri konusuna gelirsek o kadar kötü değildi hani fakat bi süre bir hangarımsı yeri 1-2 sn gösterip gösterip sahne geçmek de yeter dedirtiyor.--- spoiler ---neyse herkesin takıldığı açıklanmayan gizemlere gelirsek. bir filmde normalde bunlardan 1-2 tane bırakırsın, seyirci onu kafasına göre tamamlar ve tatmin olur. fakat bunda 10 tane bırakıyorsun ortalığa. seyirci hangisini nasıl yorumlayacağını şaşırıyor. filmi sinemada değil de evde izlemiş biri olarak film sonrasında bu gizemlerden hiçbir şey anlamadım demeden önce birkaç sahneyi açıp tekrar baktım belki bir şey kaparım mevzuyla ilgili olarak diye. sonuç olarak fütursuzca atıyorum.--- spoiler ---mars canlıları marsın insanlarca araştırılmaması ve insanları da kendi türlerine olan saygıları konusunda test etmek istemektedir. bunun üzerine arlington steward denen adamın içine yıldırım vasıtasıyla girerler ve bu adam marslıların projesinin dünya temsilcisi olur. deney şöyle işlemektedir: kutu çocuklu bir aileye gelir. aileye düğmeye basmazsa bu aile atlanır başka bir aileye gider. düğmeye basılmasının sonucu olarak önceki deneydeki düğmeye basan ölür. bu durumda ilk düğmeye basılınca kimin öleceği sorunu var. o da yalan olsun ya da gitsin bizim arlighton birinin kafaya sıksın ne biliyim. neyse aile içerisinde düğmeye basmayan kişiye bir 3 portal sunulur. öncelikle portal ve otelde kalan tayfayı mantığını şöyle sallıyorum:bu elemanların ilk gelişi ise ilk önce kobay olmaları ve bu 3 portaldan yanlış olanı seçmeleri. bu kadar fazla olmaları deneyin yapılış süresine bağlı. bu da şurdan açıklanır: bizim eleman kütüphanedeki kitapta yıldırımın düşüş tarihini görüyor: 21 temmuz 1976. bizimkiler ise noel hesapları yapmakta olan bir aile yani aralıktalar. daha kesin bir bilgi olarak astronot heyetinden gelen mektubun tarihini 13 aralık 1976 olarak gördüğümüzü yazalım.bizim eleman 2 numarayı seçip portala girip ışık gördüğünü ve ona gittiğini söyledi. ayrıca bakıcı dana ve nicelerinin massachusetts'deki yeni araştırmaya gönderilmeden önce asker "ışığa gidin, suya girin" felan diyor. bunlar işte otelde kalan tayfa ve önbeyinlerine bir şekilde kontrol edici mekanizma aşılanıyor`:?`. sonra bu arkadaşlar her zaman olmasa da kontrol ediliyor. bazen kontrolden çıkıp geri geliyorlar ve biz bunları burun kanamasıyla anlıyoruz. bakıcı dana trans halde "ışığa gir" ve takiben bizim eleman "ışık nasıl?" dediğinde kızın "hatırlamıyorum" cevabıyla aşırı yükleme, reset atması durumu ve ışığa girme durumu deney yerinin değişirken gösterilmesi bu kişilerin çok zaman ışığa girip çıktığını deney deney gezdiğini gösteriyor. misal dana yanlış olanı seçti ve hür iradesini kaybetti arada bir bağlantısı kopup gidiyor. doğruyu seçen ise cameron diaz'ı rencide eden veletle bağlantılı. ben bunları yaşadım bakışı atıp adama barış işareti yapıyor. bu çocuk ailesi kutu yüzünden parçalanmış bir çocuk bence. yaşamıştım bakışı da burdan geliyor. hatta derste "para için evlenip bebeğini öldüren bir fahişeymiş." derken içindeki kini kusuyor resmen. sonra bizim ikili arabaya bindikten sonra dikiz aynasından kontrol ediliyormuş gibi duran bir adamın yine barış işareti yaptığını görüyoruz. bu 2yi seçmeye yönlendirme amaçlı. 2 artık doğru olan değil ve 2 seçilsin istiyor mars bünyesi. neticede bizim eleman 2yi seçiyor. havadan, sudan çıkarak geliyor. bunu pek anlamlandıramıyorum fakat "bak biz çok güçlüyüz" demenin bir yolu sanırım. neyse "ışık gördüm, ona gittim" felan diyor eşine. yani yanlış olanı seçti. sonrasındaysa deneyin 2. parçası başlıyor. çocuğumuzu kör, sağır edip ya eşini öldür çocuğunu kurtar ya da bir şey yapmayarak çocuğunla böyle yaşa diyor. şimdi burada eğer doğru portalı seçmemişse ve eşini öldürmüşse kişi zombi tayfasına katılmak üzere yola çıkıyor. şimdi biz ne gördük filmde arthur önce polislerce tutuklandı ve sonra kelepçeleri çözülüp siyah giyen bir birime teslim edildi. bu birimin arabası aynı steward'ın arabası gibiydi. bu durum bu olasılığı güçlendiriyor. neyse eğer kişi doğru portalı seçip eşini öldürürse doğuruyu seçmesine rağmen kör-sağır bir birey yerine türünden bir bireyin ölümünü seçmiş olacağı için cezalandırılmak amaçlı zombi oluyor olabilir veyahut polise bırakılıp cezasını çekiyor olabilir. zaten doğru portal olmaması durumu da söz konusu olabileceğine göre bu ihtimal zaten olamayabilir de. neyse gelelim eşini öldürmeme durumunda olacaklara. yine muhteşem yorumlarsak eşinin öldürmeyi reddedip cocuğunun durumunu kabullenmesi durumunda zombilikten bağışlaması söz konusu olur ve ailesiyle etliye sütlüye bulaşmadan yaşarlar derim.bu noktada bir mantık hatası beliriyor filmde. şimdi eşini öldürmeyi reddeden birey ve diğer deneyin başlaması sorunsalı bu. yani diğer deney elbet bir gün başlayacak. eşini öldürmeyen adam kalkıp sonra mı öldürecek eşini orası muallak. neyse bu durumu da ilk deneyin başlangıcı gibi bir duruma bağlayabiliriz.--- spoiler ---biraz daha nasıl atabilirim diye düşünüyorum... bulamıyorum.neyse son sözler;- bakıcı danayı görünce according to jim'deki danayı ve- arlington steward "my employer" dedikçe kobayashiyi anımsadım
(zamazengo - 27 Şubat 2010 00:04)
gerçekten güzel bir konunun, kötü oyunculukla nasıl harcanacağına örnek oluşturan film. özellikle cameron diaz çok yetersiz kalmış.ilginçtir ki filmle ilgili yazılarda "çinli manderen" hikayesine hiçbir atıfta bulunulmamakta.* oysa ki;"rousseau*, çağdaşlarının yüzüne tükürür gibi sorar: içinizde mandaren'i öldürmeyecek kaç kişi var? kimdi bu mandaren? çin maçin'de yaşayan bir meçhul insan. tanımadığımız, tanıyamayacağımız biri. yani bir mücerret. oturduğumuz yerde bir düğmeye bastık mı geberecekti herif, biz hazinelerine konacaktık, kimselerin ruhu duymayacaktı, şöhretimiz gölgelenmeyecek, şerefli bir insan olarak yaşamakta devam edecektik. ahlâk bu suale verilecek cevaptaydı, rousseau için." cemil meriç, bu ülke, iletişim yay., 24. baskı, istanbul 2004, s. 203konu hakkında daha detaylı bir makale için:http://www.scribd.com/…ral-implications-of-distance
(der steppenwolf - 14 Nisan 2010 00:24)
beklentilerimi karşılayamayan vasat bi yapım.--- spoiler ---zombi adamlar, havuzdan uzayla iletişim kurma, "önünde üç yol var ikisi kötü biri aydınlık" gibi kahve fallarına mahsus olduğunu bi sandığım bi sahne, ve daha bir çok sıradanlık..--- spoiler ---olmamış diyor 10 üzerinden 3 veriyoruz
(siraktan - 17 Nisan 2010 16:34)
kopuk, dağınık, başta "hımmm" diyerek izlenip sonlarında, "eeee?", "nasıl?", "hö!?" şeklinde anlamsızlığın tavan yaptığı, "her şeyin bir bedeli var" diyen filmdir bu. insana, insanlığa ayar vereyim derken bu sayfada ayar manyağı olmuş filmdir sanki.
(saprophagist - 26 Nisan 2010 10:56)
efsane olacak bir damien şarkısı daha, god forbid, buna düşmeyelim.
(charlesbovary - 16 Ağustos 2014 04:48)
2003'te veli efendi hipodromunda yarış arasında çalmıştır. taksimde hiç bir barda oturup bira içerken dinleyemediğim bu parcayı hipodromda ikili yaparken dinlemek gayet ilginç bir deneyim olmuştur.(bkz: in sides)
(enisanci - 21 Ekim 2004 04:10)
Yorum Kaynak Link : the box