• "devlet bahçeli'nin doğduğu osmaniye ilçesi."
  • "farsça birleşik isim. bağ-çe. küçük bağ."
  • "eski adana, yeni osmaniye ilcesi. daglarin arasinda, yesilliklerle dolu bir nevi yayla."




Facebook Yorumları
  • comment image

    çocukluğumun güzel geçmesini sağlamış olan mekandır. anne ve babamın çiçek seven insanlardan daha da öte olan çiçek bağımlılıkları, oynamak için evden kaçan çocukların aksine beni eve hapsetmiştir. o ne güzel hapisti. hele baharlar tam bir cennetti.

    küçük ilçemiz islahiye'de kuş bakışı dikdörtgen olan iki katlı evimiz ve aynı şekille evimizi çevreleyen bir bahçemiz vardı. evin ön kısmında bahçe öne doğru daha geniştir. bahçe bölgeye özgü briket duvarlarla çevrilidir ve altı demirden, üstü betonla örtülmüş geniş bir bahçe kapısı vardır. bu giriş kapısının üstünde bir taraf turuncu, bir taraf da sarı trumpet sarmaşığı ile kaplıydı. kapıdan girdiğinizde eve girişi sağlayan beton bir yol, girişin sol tarafında üst kattaki eve giden yol ve ardından merdiven, sağ tarafta ise cennet kısım; bahçemiz bulunurdu. üst kata çıkan yol üzerinde bir ayva ağacı yalnız yükselirdi.

    beton yolun sonunda, sağ tarafa doğru bahçeye açılan kısım ve sonrasında evin balkonuna uzanan 5 basamaklı bir merdiven vardı. bahçenin beton yol kısmında uzun bir sıra gül ağaçları endam-ı arz ederlerdi. her rengi vardı güllerin; kırmızı, beyaz, sarı, pembe... o kadar çoktu ki bu güller, gül yapraklarını cam su şişelerine su ile doldurup evin damında haftalarca bekleterek gül şerbetleri yapardık. öyle güzel olurdu ki o şerbetlerin rengi, kırmızı daha güzel bir tonda olamaz diye düşünürdük.

    bahçe kapısının olduğu duvarın tarafında güllerin devamı, ve ortalarında dalları bahçeden dışarıya taşan bir dut ağacı dururdu. dutlar hep dışarıya döküldüğü için, sokağın çocuklarca en çok kullanılan kısmıydı bu dutun gölgesi. dutun kenarlarında sıra halinde güllerin devamı ve ortancalar sıralanırdı. karenin üçüncü kenarında rengarenk zambaklar ve ortalarında bir erik ağacı bulunurdu. en çok tırmandığım ağaçtı bu erik ağacı.

    karenin dördüncü ve evin balkonuyla paralel uzanan dördüncü köşesinde bir şeftali, bir portakal ve bir de limon ağacı . tabii ki aralarında güller, zambaklar ve adını hatırlamadığım çiçekler. bu karenin ortasında ise yazları kullanmaktan büyük haz duyduğumuz maydanoz, nane, patlıcan, biber, domates gibi bitkiler bulunurdu. yazın annemin yaptığı salatalara bahçeden kesip getirdiğim nane ve maydanozun kattığı tadı anlatamam herhalde.

    erik ağacının olduğu kenara paralel ev ile bahçe duvarı arasında uzanan duvara monte edilmiş metal borularla yükseltilmiş asma bahçenin en güzel kısmıydı. asmanın altında çok küçük bir fıskiye vardı. sadece ailecek oturduğumuz veya mangal yaptığımız zamanlarda açılırdı bu şirin fıskiye. daha sonradan çil yavrusu gibi dağılan, kalabalık bir aile olduğumuz için, en çok özlediğim zamanlarıdır çocukluğumun bu fıskiye etrafında geçirilen zamanlar.

    asmanın bir tarafında gaziantep'e özgü hatun parmağı denilen bir üzüm türü, diğer tarafında ise kokulu mor bir üzüm türünü yetiştirirlerdi annemler. üzümlerin olgunlaşmadan önceki hali olan koruklarla, terleme dediğimiz; içine tuz, nane ve yaprak biber eklenip, bir tabakta üstü kapatılarak sallanması şeklinde hazırlanan ve yüzünüzü yerken şekilden şekile sokan ekşi bir tattı bu asmayı unutulmaz kılan.

    asmanın altından, metal boruların arasından yükselen, yaklaşık yirmi metre yüksekliğinde bir servi ağacı uzanırdı. (uzun yıllar çam sandığım ağaç) asma ile evin duvarları arasında, evin neredeyse tamamını tırmanmış bir sarmaşık.

    yine asmanın altından evin yan tarafındaki bahçeye açılan ahşap bir kapı gıcırdayan menteşeleriyle açılırdı. bu kapıdan girdiğinizde sırasıyla 3 tane ağaç dizilirdi. elma, incir ve karadut. ortada bulunan incir, annemin, sevgili annemin, hala unutamadığım beni o zamanlar çok kızdıran esprisine de sebeb olan ağaçtır. zaten yaprakları deli edecek seviyede kaşındıran ağaca bir de zorla çıkarılmışsanız... "oğlum bak, düşüp ziyan olacaklar, hadi çık da topla şunları..." çıktım, kaşındım, delirdim ve düştüm. düştüğümü gören annemin yaptığı espri beni iyice zıvanadan çıkarmıştı. şimdi gülümsetiyor...

    - incirlik hava üssünden mi?

    tabii ki aşırı özen gösterilen bu ağaçların meyvelerinin tadları bir ömre bedeldi.

    son olarak evin ön tarafında bulunan ve bahçeden merdivenlerle çıkılan balkondan bahsedeyim. merdivenlerin bittiği yerde, başınızın üstünü tamamen örten hanımeli bulunurdu. böylesine muhteşem bir kokuyu en derinlerinize çekip eve girdiğinizi düşünsenize, içimizde yorgunluktan, kızgınlıktan eser kalmazdı. hanımelini geçince, balkonun her kenarına, köşesine özenle yerleştirilmiş saksılar ve içlerinde kasımpatılar, siklamenler, açelyalar, sardunyalar ve ismini hatırlamadığım, bilmediğim birçok çiçek. bu çiçekler arasında, balkon tavanına yerleştirilmiş bir kancadan (her balkonda bulunurdu bu kancalar ilçede) sarkan halatlarla kurulmuş bir salıncak...

    annem ve babam adeta bir ömür harcadılar bu bahçe için. değdi de. çok güzel zaman geçirdik bu yalandan cennette. gören herkes hayrandı bahçemize. sokaktan geçen herkes dönüp bir daha bakardı bu güzelliğe. annem ve babamın vefatları ile sahipsiz kaldı bahçemiz. çiçekler, ağaçlar kurudular. sarmaşıklar ve hanımeli yok artık. güller yok. onlar da çok üzüldüler onları en çok sevenlerin göçlerine. bahçenin perişan halini her gördüğümde ilk yalnız kaldığımda ağlarım.


    (dort gunluk bir sey - 13 Nisan 2013 15:34)

  • comment image

    bir anlamda dünyadır. ve o yoksa haller perişandır.

    kendi bahçemizin olmayışındandır biraz da hallerimizin sebebi. bahçe derken, onu geniş anlayın siz. yani ağaçlar, çiçekler değil sade. oraya, buraya ya da ona buna yaslanarak nereye kadar gider ki? kendi halim, kendi fikrim ve bana ait bir dünya olmadıktan sonra neye yarar ki ömür sürmek? gittikçe daha da çıldıran bir dünyada, başkalarının bahçelerinden kime nesi? kendilerine benzemiyorsan zaten işin zor, insan insanın kurdudur çok acı bir gerçek...

    üstad özdemir asaf, zoru adlı şiirinde der ya hani;

    "bir gün
    herkes kendi bahçesine, derlerse...
    hazır mısınız?"


    (gozlerinemlikedi - 22 Nisan 2013 17:04)

  • comment image

    hoş bir ahmet haşim şiiridir.

    bir acem bahçesi, bir seccade
    dolduran havzı ateşten bade.
    ne kadar gamlı bu akşam vakti
    bakışın benzemiyor mutade.

    gök yeşil, yer sarı, mercan dallar
    dalmış üstündeki kuşlar yâda.
    bize bir zevk-i tahattur kaldı
    bu sönen, gölgelenen dünyada.


    (c sinan sagiroglu - 9 Ekim 2014 16:17)

  • comment image

    diana bellesi şiiri.

    bahçe

    bir bahçe inşa ettim
    yanlış bir yere doğru işaretler koyan biri gibi
    yanlış, ama yanılgıdan değil, başka bir yerden,
    sanki aynadaki yanılsamayla konuşup
    ona bakan kişiyle konuşmamak gibi.
    söyleşmek için bir bahçe inşa ettim
    orada güzellikler omuz omuza
    her zaman suskun ama canlı olan ölümle
    çalıştırarak kalbi.
    bilinen eşyaları bırak, şimdi bedenin
    gözetler her iki kıyıyı da hiç bir şey yok,
    gerekli işaretlerden başka-
    gitmesine izin vermek ilgilenmek onunla
    ve bahçe olmak için.
    yitirdiğini değerli say ve sakla diyordu, bu ölüm
    geniş zaman kullanarak uzakta kalmış bir ispanyolcayla
    sahip olduğun süreçte yitirdiğin
    ölümden uzak bir kıyıda sana bağlanan biricik yol arkadaşındır o.
    şimdi dil konuşmak için çözülebilir
    o hiçbir zaman dehşet saçan bir cerrah bıçağı yapamadı
    oysa çevresi aletlerle donatılmıştı,
    korkunçluğun uyandırdığı şaşkınlık ve hayranlık hayret
    sadece güzellik destek olursa dayanılır bu korkuya
    kör bir deliğe bak: önünde durduğu aynada
    yansıması olmayan, gerekli ve
    sevdalı davranışlar, anlamdan yoksun cerrahi müdehale
    bir bahçeye sahip olmak, kendini o sanmak
    ve onun sonsuz paylaşımından vazgeçmektir
    çiçekler, tohumlar ve bitkiler sonsuza dek
    ölür ya da kendilerini yaniler
    budama zamanları ve diğer zamanlar
    yaz'ın bir gün batımının tatlılığı gibi
    onu kendinden geçerken görmek için
    mart'ın son parlaklığı
    çöküşün gölgesini duyururken,
    ya da kişinin ölürken daldığı düşsüz uykuda
    ona hükmeden biçim değiştirmekten vazgeçmediğinde
    bahçe onu ölü görmesini ister bahçivandan
    çıplak toprağı biçen ve değiştiren elini ister
    donmuş gecenin altında, saban izleri arasında döne döne,
    bahçe öldürür ve ölü olmayı ister bahçe olmak için.
    ancak yanlış bir yarde doğru hareketler yapmak
    denklemi çözer, bozkırı keşfeder
    kadere karşı duran koyu mavi gökyüzü gibi
    farklı oluşla karşı koyan aşk.
    fırtınanın görkemli damlasının kucağında
    en uzaktaki kıyıya varırsın
    keşke burada olsaydın aşkım
    ama sen bahçivan ve bahçe değilsin ki.
    topraktaki saban izlerinin altından çekip çıkardın kalbimi.

    (1946)


    (sevgikusunkanadinda - 13 Aralık 2015 03:04)

  • comment image

    şimdi bir bahçem var.

    nane ele geçirdi. her yana çil saldı, yıllardır orada olan eriğe meydan okuyor. her çapaladığımda ikisinden birinin köküne vuruyorum.

    sarmaşık gibi yürüyen domateslerim var. göğ toplayıp tursu kuruyorum.

    baharın başında belimi ağrıtıyor, bir gün çalışıp 3 gün eli belinde geziyorum. kısın başında bir tane de olsa ağacımı buduyorum kenarlarını yukseltip sulanınca dışarı taşmasın diye toprak bariyer yapıyorum, ellerimle tohumdan yeşerttiğim domatesleri biberleri, patlıcanları dikiyorum. pet bardaklarda tohumları çimlendiriyorum. embriyoda olmayan, soradan "ışıkla" büyütülen yaprakları kutluyorum, öyle seviniyorum ki her yeni yaprakta görenler "bebişler iyi mi?" diyor.

    iyiler iyiler, mevsimlikler, bazen kuruyorlar, bazen çürüyorlar ama iyi kötü yaşıypruz işte. beraberce. çiçeklerini sayıyorum, yapraklarını sayıyorum, meyvelerini kertenkelelerle salyangızlarla ve solucanlarla paylasıyorum.

    çiçekler meyveye dönüyor, sonra tohum geliyor. böyle böyle geçiriyorum işte zamanı ama vallahi aklıma geliyor, ne zaman birr küçücül yeşil yaprak ucu görsem ddudak kenarı.

    her mayısta ben bir papağanla beraber erikleri bekliyorum, her mayıs yeni yaprakları sayıyotum ve diyorum ki bu sene güzel lacak. ümütvar olmaktan değil görmekten. her mayıs seneme bakıyoum ve inanmazsın yıl en güzel mayıstan görünüyor.

    her yeşil yaprakla yeniden, yeniden gelen bahar, her mayısla yeniden dogan sene her sabah sigarnın ilk dumanı. yasamayı anlatıyor gibi.

    her mayısın ortası, ama tam ortası, günlerin en güzeli.


    (vyava - 15 Mayıs 2017 01:47)

  • comment image

    iyileri daha iyi, kötüleri daha az kötü yapan yeryüzü mekânlarından biri olsa gerek. hele bir de nebat yönünden zenginse, bakımı ihmal edilmemiş, mevsimlere göre iyi düzenlenmişse...

    o ağaç, o dal, o çiçek... defne, sarmaşık, ardıç, selvi, çam, unutmabeni, zambak, portakal, limon, dulaptal, çuhaçiçeği, lale, sümbül, menekşe, şeftali, kızılcık, şebboy, zambak, lale, nergis, hanımeli, kiraz, erik, karanfil, ahududu...

    o kokular, o renkler arasında, kimse, ne bileyim, bir kötülük, bir fenalık, mesela bir cinayet düşünemezmiş gibime geliyor. salak olduğumdan da olabilir bu inancım, bilemem. ama yeryüzünün en fena insanı bile yapacağı fenalığı bahçede içeceği çaydan sonraya erteler sanki. sanki?

    zira tanrı bile bir bahçe kurarak işe başladı. kutsal kitap'ta yazdığı gibi, 'şarka doğru aden'de bir bahçe dikti.'


    (incola sum in terra - 13 Ocak 2019 00:56)

  • comment image

    bugün genelde sebze ektiğimiz evimizin arka bahçesinde bahar temizliği yaptım. otları tek tek temizledim, toprağı düzelttim, oturma yerlerini yıkadım, ekili olan ağaçları budadım bir sürü iş yaptım yoruldum.
    ama kuş sesleri, ne iş yaptığımı dikkatle izleyen hep beslediğim mahalle kedileri, yakmayan mis gibi bahar güneşi ve toprakla haşır neşir olmak bana o kadar iyi geldiki anlatamam.
    bağ bahçe işlerini her zaman çok sevmişimdir arada bir alerjim tuttuğu için rahatsız etsede verdiği huzur yetiyorda artıyor bile. çiçeklerle konuşan, onları sevip okşayan bir tipim ben. sizlerede tavsiye ederim. toprağı ve orada yaşayanları seviniz efendim. çok iyi dost oluyorlar insana.


    (enerji sektorunun kralicesi - 20 Mart 2019 23:05)

Yorum Kaynak Link : bahçe