Barash (~ Baraska) ' Filminin Konusu : Barash is a movie starring Sivan Noam Shimon, Hadas Jade Sakori, and Dvir Benedek. 17 year old Naama Barash enjoys alcohol, drugs and hanging out with like-minded friends. Her activities are an escape from a home where her parents...
Princess Cyd(2017)(6,7-2363)
Sangailes vasara(2015)(6,3-2223)
Lovesong(2017)(6,3-3084)
La luciérnaga(2013)(6,2-971)
Liz en Septiembre(2016)(6,0-1025)
First Girl I Loved(2016)(6,0-2487)
Bloomington(2010)(5,9-4566)
AWOL(2017)(5,5-923)
devlet bahçeli'nin doğduğu osmaniye ilçesi.
(sleepy99 - 13 Şubat 2007 10:50)
çocukluğumun güzel geçmesini sağlamış olan mekandır. anne ve babamın çiçek seven insanlardan daha da öte olan çiçek bağımlılıkları, oynamak için evden kaçan çocukların aksine beni eve hapsetmiştir. o ne güzel hapisti. hele baharlar tam bir cennetti. küçük ilçemiz islahiye'de kuş bakışı dikdörtgen olan iki katlı evimiz ve aynı şekille evimizi çevreleyen bir bahçemiz vardı. evin ön kısmında bahçe öne doğru daha geniştir. bahçe bölgeye özgü briket duvarlarla çevrilidir ve altı demirden, üstü betonla örtülmüş geniş bir bahçe kapısı vardır. bu giriş kapısının üstünde bir taraf turuncu, bir taraf da sarı trumpet sarmaşığı ile kaplıydı. kapıdan girdiğinizde eve girişi sağlayan beton bir yol, girişin sol tarafında üst kattaki eve giden yol ve ardından merdiven, sağ tarafta ise cennet kısım; bahçemiz bulunurdu. üst kata çıkan yol üzerinde bir ayva ağacı yalnız yükselirdi.beton yolun sonunda, sağ tarafa doğru bahçeye açılan kısım ve sonrasında evin balkonuna uzanan 5 basamaklı bir merdiven vardı. bahçenin beton yol kısmında uzun bir sıra gül ağaçları endam-ı arz ederlerdi. her rengi vardı güllerin; kırmızı, beyaz, sarı, pembe... o kadar çoktu ki bu güller, gül yapraklarını cam su şişelerine su ile doldurup evin damında haftalarca bekleterek gül şerbetleri yapardık. öyle güzel olurdu ki o şerbetlerin rengi, kırmızı daha güzel bir tonda olamaz diye düşünürdük.bahçe kapısının olduğu duvarın tarafında güllerin devamı, ve ortalarında dalları bahçeden dışarıya taşan bir dut ağacı dururdu. dutlar hep dışarıya döküldüğü için, sokağın çocuklarca en çok kullanılan kısmıydı bu dutun gölgesi. dutun kenarlarında sıra halinde güllerin devamı ve ortancalar sıralanırdı. karenin üçüncü kenarında rengarenk zambaklar ve ortalarında bir erik ağacı bulunurdu. en çok tırmandığım ağaçtı bu erik ağacı. karenin dördüncü ve evin balkonuyla paralel uzanan dördüncü köşesinde bir şeftali, bir portakal ve bir de limon ağacı . tabii ki aralarında güller, zambaklar ve adını hatırlamadığım çiçekler. bu karenin ortasında ise yazları kullanmaktan büyük haz duyduğumuz maydanoz, nane, patlıcan, biber, domates gibi bitkiler bulunurdu. yazın annemin yaptığı salatalara bahçeden kesip getirdiğim nane ve maydanozun kattığı tadı anlatamam herhalde.erik ağacının olduğu kenara paralel ev ile bahçe duvarı arasında uzanan duvara monte edilmiş metal borularla yükseltilmiş asma bahçenin en güzel kısmıydı. asmanın altında çok küçük bir fıskiye vardı. sadece ailecek oturduğumuz veya mangal yaptığımız zamanlarda açılırdı bu şirin fıskiye. daha sonradan çil yavrusu gibi dağılan, kalabalık bir aile olduğumuz için, en çok özlediğim zamanlarıdır çocukluğumun bu fıskiye etrafında geçirilen zamanlar.asmanın bir tarafında gaziantep'e özgü hatun parmağı denilen bir üzüm türü, diğer tarafında ise kokulu mor bir üzüm türünü yetiştirirlerdi annemler. üzümlerin olgunlaşmadan önceki hali olan koruklarla, terleme dediğimiz; içine tuz, nane ve yaprak biber eklenip, bir tabakta üstü kapatılarak sallanması şeklinde hazırlanan ve yüzünüzü yerken şekilden şekile sokan ekşi bir tattı bu asmayı unutulmaz kılan.asmanın altından, metal boruların arasından yükselen, yaklaşık yirmi metre yüksekliğinde bir servi ağacı uzanırdı. (uzun yıllar çam sandığım ağaç) asma ile evin duvarları arasında, evin neredeyse tamamını tırmanmış bir sarmaşık.yine asmanın altından evin yan tarafındaki bahçeye açılan ahşap bir kapı gıcırdayan menteşeleriyle açılırdı. bu kapıdan girdiğinizde sırasıyla 3 tane ağaç dizilirdi. elma, incir ve karadut. ortada bulunan incir, annemin, sevgili annemin, hala unutamadığım beni o zamanlar çok kızdıran esprisine de sebeb olan ağaçtır. zaten yaprakları deli edecek seviyede kaşındıran ağaca bir de zorla çıkarılmışsanız... "oğlum bak, düşüp ziyan olacaklar, hadi çık da topla şunları..." çıktım, kaşındım, delirdim ve düştüm. düştüğümü gören annemin yaptığı espri beni iyice zıvanadan çıkarmıştı. şimdi gülümsetiyor...- incirlik hava üssünden mi?tabii ki aşırı özen gösterilen bu ağaçların meyvelerinin tadları bir ömre bedeldi. son olarak evin ön tarafında bulunan ve bahçeden merdivenlerle çıkılan balkondan bahsedeyim. merdivenlerin bittiği yerde, başınızın üstünü tamamen örten hanımeli bulunurdu. böylesine muhteşem bir kokuyu en derinlerinize çekip eve girdiğinizi düşünsenize, içimizde yorgunluktan, kızgınlıktan eser kalmazdı. hanımelini geçince, balkonun her kenarına, köşesine özenle yerleştirilmiş saksılar ve içlerinde kasımpatılar, siklamenler, açelyalar, sardunyalar ve ismini hatırlamadığım, bilmediğim birçok çiçek. bu çiçekler arasında, balkon tavanına yerleştirilmiş bir kancadan (her balkonda bulunurdu bu kancalar ilçede) sarkan halatlarla kurulmuş bir salıncak...annem ve babam adeta bir ömür harcadılar bu bahçe için. değdi de. çok güzel zaman geçirdik bu yalandan cennette. gören herkes hayrandı bahçemize. sokaktan geçen herkes dönüp bir daha bakardı bu güzelliğe. annem ve babamın vefatları ile sahipsiz kaldı bahçemiz. çiçekler, ağaçlar kurudular. sarmaşıklar ve hanımeli yok artık. güller yok. onlar da çok üzüldüler onları en çok sevenlerin göçlerine. bahçenin perişan halini her gördüğümde ilk yalnız kaldığımda ağlarım.
(dort gunluk bir sey - 13 Nisan 2013 15:34)
bir anlamda dünyadır. ve o yoksa haller perişandır.kendi bahçemizin olmayışındandır biraz da hallerimizin sebebi. bahçe derken, onu geniş anlayın siz. yani ağaçlar, çiçekler değil sade. oraya, buraya ya da ona buna yaslanarak nereye kadar gider ki? kendi halim, kendi fikrim ve bana ait bir dünya olmadıktan sonra neye yarar ki ömür sürmek? gittikçe daha da çıldıran bir dünyada, başkalarının bahçelerinden kime nesi? kendilerine benzemiyorsan zaten işin zor, insan insanın kurdudur çok acı bir gerçek...üstad özdemir asaf, zoru adlı şiirinde der ya hani;"bir günherkes kendi bahçesine, derlerse...hazır mısınız?"
(gozlerinemlikedi - 22 Nisan 2013 17:04)
hoş bir ahmet haşim şiiridir.bir acem bahçesi, bir seccadedolduran havzı ateşten bade.ne kadar gamlı bu akşam vaktibakışın benzemiyor mutade.gök yeşil, yer sarı, mercan dallardalmış üstündeki kuşlar yâda.bize bir zevk-i tahattur kaldıbu sönen, gölgelenen dünyada.
(c sinan sagiroglu - 9 Ekim 2014 16:17)
diana bellesi şiiri.bahçebir bahçe inşa ettimyanlış bir yere doğru işaretler koyan biri gibiyanlış, ama yanılgıdan değil, başka bir yerden,sanki aynadaki yanılsamayla konuşupona bakan kişiyle konuşmamak gibi.söyleşmek için bir bahçe inşa ettimorada güzellikler omuz omuzaher zaman suskun ama canlı olan ölümleçalıştırarak kalbi.bilinen eşyaları bırak, şimdi bedeningözetler her iki kıyıyı da hiç bir şey yok,gerekli işaretlerden başka-gitmesine izin vermek ilgilenmek onunlave bahçe olmak için.yitirdiğini değerli say ve sakla diyordu, bu ölümgeniş zaman kullanarak uzakta kalmış bir ispanyolcaylasahip olduğun süreçte yitirdiğinölümden uzak bir kıyıda sana bağlanan biricik yol arkadaşındır o.şimdi dil konuşmak için çözülebiliro hiçbir zaman dehşet saçan bir cerrah bıçağı yapamadıoysa çevresi aletlerle donatılmıştı,korkunçluğun uyandırdığı şaşkınlık ve hayranlık hayretsadece güzellik destek olursa dayanılır bu korkuyakör bir deliğe bak: önünde durduğu aynadayansıması olmayan, gerekli vesevdalı davranışlar, anlamdan yoksun cerrahi müdehalebir bahçeye sahip olmak, kendini o sanmakve onun sonsuz paylaşımından vazgeçmektirçiçekler, tohumlar ve bitkiler sonsuza dekölür ya da kendilerini yanilerbudama zamanları ve diğer zamanlaryaz'ın bir gün batımının tatlılığı gibionu kendinden geçerken görmek içinmart'ın son parlaklığıçöküşün gölgesini duyururken,ya da kişinin ölürken daldığı düşsüz uykudaona hükmeden biçim değiştirmekten vazgeçmediğindebahçe onu ölü görmesini ister bahçivandançıplak toprağı biçen ve değiştiren elini isterdonmuş gecenin altında, saban izleri arasında döne döne,bahçe öldürür ve ölü olmayı ister bahçe olmak için.ancak yanlış bir yarde doğru hareketler yapmakdenklemi çözer, bozkırı keşfederkadere karşı duran koyu mavi gökyüzü gibifarklı oluşla karşı koyan aşk.fırtınanın görkemli damlasının kucağındaen uzaktaki kıyıya varırsınkeşke burada olsaydın aşkımama sen bahçivan ve bahçe değilsin ki.topraktaki saban izlerinin altından çekip çıkardın kalbimi.(1946)
(sevgikusunkanadinda - 13 Aralık 2015 03:04)
şimdi bir bahçem var.nane ele geçirdi. her yana çil saldı, yıllardır orada olan eriğe meydan okuyor. her çapaladığımda ikisinden birinin köküne vuruyorum.sarmaşık gibi yürüyen domateslerim var. göğ toplayıp tursu kuruyorum. baharın başında belimi ağrıtıyor, bir gün çalışıp 3 gün eli belinde geziyorum. kısın başında bir tane de olsa ağacımı buduyorum kenarlarını yukseltip sulanınca dışarı taşmasın diye toprak bariyer yapıyorum, ellerimle tohumdan yeşerttiğim domatesleri biberleri, patlıcanları dikiyorum. pet bardaklarda tohumları çimlendiriyorum. embriyoda olmayan, soradan "ışıkla" büyütülen yaprakları kutluyorum, öyle seviniyorum ki her yeni yaprakta görenler "bebişler iyi mi?" diyor.iyiler iyiler, mevsimlikler, bazen kuruyorlar, bazen çürüyorlar ama iyi kötü yaşıypruz işte. beraberce. çiçeklerini sayıyorum, yapraklarını sayıyorum, meyvelerini kertenkelelerle salyangızlarla ve solucanlarla paylasıyorum. çiçekler meyveye dönüyor, sonra tohum geliyor. böyle böyle geçiriyorum işte zamanı ama vallahi aklıma geliyor, ne zaman birr küçücül yeşil yaprak ucu görsem ddudak kenarı. her mayısta ben bir papağanla beraber erikleri bekliyorum, her mayıs yeni yaprakları sayıyotum ve diyorum ki bu sene güzel lacak. ümütvar olmaktan değil görmekten. her mayıs seneme bakıyoum ve inanmazsın yıl en güzel mayıstan görünüyor. her yeşil yaprakla yeniden, yeniden gelen bahar, her mayısla yeniden dogan sene her sabah sigarnın ilk dumanı. yasamayı anlatıyor gibi. her mayısın ortası, ama tam ortası, günlerin en güzeli.
(vyava - 15 Mayıs 2017 01:47)
farsça birleşik isim. bağ-çe. küçük bağ.
(rehayunluel - 13 Eylül 2005 12:09)
iyileri daha iyi, kötüleri daha az kötü yapan yeryüzü mekânlarından biri olsa gerek. hele bir de nebat yönünden zenginse, bakımı ihmal edilmemiş, mevsimlere göre iyi düzenlenmişse...o ağaç, o dal, o çiçek... defne, sarmaşık, ardıç, selvi, çam, unutmabeni, zambak, portakal, limon, dulaptal, çuhaçiçeği, lale, sümbül, menekşe, şeftali, kızılcık, şebboy, zambak, lale, nergis, hanımeli, kiraz, erik, karanfil, ahududu...o kokular, o renkler arasında, kimse, ne bileyim, bir kötülük, bir fenalık, mesela bir cinayet düşünemezmiş gibime geliyor. salak olduğumdan da olabilir bu inancım, bilemem. ama yeryüzünün en fena insanı bile yapacağı fenalığı bahçede içeceği çaydan sonraya erteler sanki. sanki?zira tanrı bile bir bahçe kurarak işe başladı. kutsal kitap'ta yazdığı gibi, 'şarka doğru aden'de bir bahçe dikti.'
(incola sum in terra - 13 Ocak 2019 00:56)
bugün genelde sebze ektiğimiz evimizin arka bahçesinde bahar temizliği yaptım. otları tek tek temizledim, toprağı düzelttim, oturma yerlerini yıkadım, ekili olan ağaçları budadım bir sürü iş yaptım yoruldum. ama kuş sesleri, ne iş yaptığımı dikkatle izleyen hep beslediğim mahalle kedileri, yakmayan mis gibi bahar güneşi ve toprakla haşır neşir olmak bana o kadar iyi geldiki anlatamam. bağ bahçe işlerini her zaman çok sevmişimdir arada bir alerjim tuttuğu için rahatsız etsede verdiği huzur yetiyorda artıyor bile. çiçeklerle konuşan, onları sevip okşayan bir tipim ben. sizlerede tavsiye ederim. toprağı ve orada yaşayanları seviniz efendim. çok iyi dost oluyorlar insana.
(enerji sektorunun kralicesi - 20 Mart 2019 23:05)
eski adana, yeni osmaniye ilcesi. daglarin arasinda, yesilliklerle dolu bir nevi yayla.
(kostas - 5 Haziran 2006 10:41)
Yorum Kaynak Link : bahçe