Victoria (~ Viktorija) ' Filminin Konusu : İspanya'dan Berlin'e kısa süre önce taşınan Victoria, bir kafede çalışmaktadır. Henüz Almanca öğrenememiştir ve şehirde kimseyi tanımamaktadır. Eğlenmeye gittiği bir kulüpten sabaha karşı çıkarken 4 gençle tanışır. 4 adam, Victoria'ya şehri gezdirmeyi önerir, o da kabul eder. Küçük bir marketten alkol çalarak başlayan eğlenceleri, saatler geçtikçe çok daha gerilimli saatlere ve daha büyük suçlara evrilecektir. Tek bir çekimde başlayıp biten filmin görüntü yönetmeni Sturla Brandth Grøvlen, Berlin Film Festivali'nde Gümüş Ayı ödülüne layık görüldü.
Alteration(2017)(7,7-54)
Hemlock Grove(2013)(7,2-34434)
I rymden finns inga känslor(2010)(7,1-7643)
A Stone Appears(2016)(7,0-51)
Himlen är oskyldigt blå(2010)(6,6-3057)
Simon och ekarna(2011)(6,5-2702)
Kronjuvelerna(2011)(5,9-2330)
Battlecreek(2017)(5,7-734)
europa universalis ve hearts of iron serilerinin yapımcısı olan paradox entertainment adlı şirketin çoğu oyuncu tarafından pek keşfedilememiş bir oyunu.her yaptığı oyunda farklı zaman dilimlerini ve farklı oyun tabanı yaklaşımlarında bulunan paradox entertainment bu oyununda 1823-1936 yılları arasını seçmiş.ayrıca hearts of iron nasıl savaş oyunu,europa universalis nasıl diplomasi-savaş oyunu ise victoria da sapına kadar ekonomi ve politika oyunudur...oyunumuz endüstriyel devrimin avrupada yaygınlaştığı dönemlerde geçtiği için kendinizi dört bir yanda fabrikalar açarken bulabileceğiniz bir oyun olmuş victoria.tabi bu iş o kadar da kolay olmuyor.halkınızın isteklerini karşılamanız lazım,ticaret yapmanız lazım ve sınırlarınızı güvence altına almanız lazım..mesela bir almanya ile oynarken hammadde eksikliğinin ne demek olduğunu bir osmanlı ile oynarken de ürün eksikliğinin ne demek olduğunu çok iyi anlayabiliyorsunuz.ama oyunun asıl devrim kısmı,bir oyunda ilk defa politikanın ve ideolojilerin detaylı bir şekilde yansıtılmış olmasıdır.liberal bir yönetime sahipseniz yatırımları sizin yerinize kapitalistler gerçekleştiriyor.siz beş kuruş para harcamıyorsunuz lakin yatırımın cinsini de seçemiyorsunuz.kapitalistler en çok hangi alanda kar elde edeceklerse o fabrikaları o bölgelerde kuruyorlar.sosyalist bir yönetime sahipseniz her türlü yatırıma siz para harcamak zorunda kalıyorsunuz.bu yüzden halktan yüksek vergiler almak zorunda kalıyor ve kaçınılmaz son isyanlarla karşılaşıyorsunuz.sosyalist yönetimde işin en güzel kısmı yatırımları kendiniz yapabilmeniz ki böylece ülkenin neye ihtiyacı varsa ona yatırım yapıyorsunuz.bir de bu ikisinin kırması olan muhafazakar yönetim biçimi var ki bunlar duruma göre ya interventionism tarzı ekonomiyi ya da state economy tarzı ekonomiye sahip olabiliyorlar.bu tarz ekonomilerin llaissez faire laissez passer yani liberallerin ekonomisi ve central planning yani sosyalistlerin ekonomisinin biraz daha yumuşatılmış versiyonu olduğunu söyleyebilirim.yani yatırımları hem sen yapabiliyorsun hem de kapitalistler yapabiliyor.ideolojilerin ekonomik yanları dışında savundukları konularda farklılık gösterebiliyor.örneğin liberal hükümetler ticarette sınırsızlığını kültürel hegomonyayı ve duruma göre savaşı savunurken,sosyalistler ticarette sınırlılığı,herkesin eşit haklara sahip olmasını ve savaş karşıtlığını savunmaktadır.muhafazakar hükümetler de yine bu ikisinin ortası gibidirler.bu oyun o kadar ayrıntılı bir politik ve sosyal idareyi size sunar ki resmen devletin başına hissedersiniz kendinizi..sosyal reformlar,asgari ücretler,vergiler derken kendinizi kaptırır gidersiniz.fazla vergi alırsanız halk uç ideolojileri anaşizm,komünizm ve faşizm desteklerken vergileri az almanız durumunda ekonomik çöküntüye girebiliyorsunuz mesela.yani attığınız her adım bir terazi hassasiyetinde dengeli ve mantık sınırları içerisinde olmalı,yoksa sonu hüsran olabiliyor.bir de son not olarak osmanlı ile oynamak gerçekten ama gerçekten çok zor bu oyunda.ülkede bütün endüstriyel birimler istanbul dahilinde.geri kalan kısımdaki halkı doyurmak için bile para bulamıyorsunuz.bir tarafınızdan ruslar bir tarafınızdan avusturyalılar sıkıştırıyor.asker üretmek için ekonomiyi sıkıyorsunuz,ekonomiyi sıktıkça yatırım yapamıyorsunuz bir de üstüne toprak kaybediyorsunuz.osmanlı ile oyunda başarılı olmak gerçekten çok zor ve o dönemin şartlarını incelediğiniz vakit de çok gerçekçi olmuş diyebilirim.uzun lafın kısası oynadığım en iyi strateji oyunudur efendim victoria.tek kusuru sanırım ai nin barış anlaşmalarında mantıksız teklifler sunması ve sizin mantıklı tekliflerinizi kabul etmemesidir.onun da çaresi bulunduğu için tek kelime ile mükkemel denilip geçilebilir...
(despy - 18 Ocak 2009 02:23)
34. istanbul film festivalinin en iyilerine gireceğini düşündüğüm film. film sabahın 5'i gibi başlayıp, 140 dakika sonra bitiyor. ispanya'dan genç kızımız berlin'e 6 ay önce taşınmıştır, bir kafede çalışmaktadır. yalnızdır, eğlenmek istemektedir. bir club çıkışı berlin'li 4 serseri ile tanışır ve gece onun için yeni başlar. filmin belki konusunda pek bir şey yok, tahmin edebileceğiniz gibi her şey kontrolden çıkıyor, gece çılgın bitiyor ama 140 dakikanın tek plan halinde çekilmiş olmasıyla yönetmen sizi filme dahil ediyor. bir bakıyorsunuz victoria'sınız bir bakıyorsunuz gezegen, bir bakıyorsunuz boksör .... muhteşem çekilmiş .... 140 dakika ilk başta zor geçse de ki bu sizin çekim tekniğine alışmanız süreci, sonrasında filmle beraber 6. eleman olarak akıyorsunuz. çok keyif aldım filmden kesinlikle .....http://film.iksv.org/tr/film/2983http://www.imdb.com/…tle/tt4226388/?ref_=fn_al_tt_1
(ride - 7 Nisan 2015 10:21)
iff'te kaçırdığım, daha yeni fırsatını bulup izleyebildiğim film. 140 dakika, tek plan; ekibin yüreğine sağlık. birçok yorumun aksine, filmi fazlasıyla iyi buldum. görüntü yönetmenini ise herkesten ve herşeyden iyi buldum zira, tek plan çekilen birçok film gibi tek mekanda da çekilmemiş olan bu filmde, sanıyorum 22mekan, kullanılmış ve bir soygunu konu alması itibariyle fazlasıyla hareketli geçiyordu fakat buna rağmen seyircinin aklında fotoğraf olarak kalabilecek birçok sahne vardı, görüntüler neredeyse kusursuzdu. helal olsun sturla brandth grovlenseyirciyi sıkmasının nedenine gelince; temponun düştüğü çok fazla sahne vardı. senaryo da yeterince sağlam değildi ama bunlar tek plan çekilmesinin sonuçları ve önlenmeleri neredeyse imkansız bana göre. zira filmin başından sonuna neredeyse kadraj dışına hiç çıkmayan genç bir başrol oyuncusu var. temponun düştüğü birçok yer yönetmenin kasıtlı tercihi gibi geldi bana bu yüzden. ne yapsın çürüsün mü acaba kız--- spoiler ---peki türkçe konuşulduğunda yine gereksiz sevinmediniz mi? faruk falan denince? kaçamazsın türksün sen ciğerini biliyorum.--- spoiler ---
(hamcokelek - 2 Ağustos 2015 23:56)
ben sevdim filmi. önce 10 dakikalık sahnelerle çekilmiş -tek plan yapılamazsa kurguda kurtarma garantisi, bir nevi prova. ondan sonra tek plan olarak filmi üç kez çekmişler. ilki 120, ikincisi 130 ve sonuncu 140 dakika sürmüş. üçüncüde olmuş, bize de etkilenmek kalmış. iyi uğraşmışlar, iyi.
(shannonmcfarland - 6 Ağustos 2015 02:40)
bu senenin en etkileyici filmlerinden biri olmuş bence. oyunculuklar harika, göz kırpmadan izlettirdi. kızımızın naiflik derecesindeki arkadaşcanlılığıysa "türk kızlarına merhaba diyoruz, azar yiyoruz; bak yabancı hatunlar öyle mi?" serzenişlerini aklıma getirdi.ama o iş zor çünkü kızımız "has berlinli biziz tamam mı" apaçileriyle takılmaya başladığı andan itibaren yüreğim ağzımdaydı.şimdi --spoiler-- kardeşlerle beraber benim senaryolar gelsinbak spoiler diyorum, filmin hepsini anlatacağım diyorum, okuma kalanını izlemediysen--spoiler--şimdi benim aklım hemen kötüye çalışır, başta kızımız barmene yazıyor diye düşündüm ama victoria'nın iyi niyetinden ders çıkarmaya çalışıyorum, belki de arkadaş olmaya çalışıyordu 'isveçli olmayan' barmenle. yine de herif de ne öküz çıktı, güzelim kız; iki muhabbet etsen ölür müydün be miksolojist bozuntusu?ben dedim kızımız herhalde "artık barmenler bile bana bakmıyor" dedi, kulübe bile alınmayan apaçilerle gitmeye razı oldu. 'ahh ama kızım başına neler gelir senin' diye izlemeye devam ettim.bir kere apaçiler kızın bisikleti aldığı anda "ah tamam bisiklet gitti" dedim. neyse, az hasarla atlatır, aklı başına gelir.faruk'un dükkana gittiler, dedim bu herifler bira çalmakla yetinmez, marketi soyacaklar şimdi herif uyudu diye, kızın da üstüne atacaklar.çatıya çıktılar, ahanda dedim toplu tecavüz...gezegen arkadaş kızın dükkana gitti, dedim bu arkadaşlarını çağırır; kızın çalıştığı kafeyi soyarlar...mafya meselesinde kızı mafyaya satıp borçlarından düşebileceklerine kadar her ihtimal geçti kafamdan valla, aman.parayı dörde bölersiniz muhabbetini kız anlamadığı için 40.000 ellerine geçtiğinde kıza gram koklatmazlar da dedim.saklanmak için kızın işyerini, dükkanını kullanırlar; kız uyuzluk çıkarırsa "bulaştın artık bi' kere bu işe bitch" çekerler çok net bir alternatif senaryoydu.bebekli ailenin haneye tecavüz ettiklerinde ikisi de ağır boka battıkları için adamın kazık atma ihtimali kafamda azaldı. bebek niye balkondaydı bu arada nan?adam "parayı al git" dediğinde, kız da "hayır, ambulansı arayacağım" dediğinde kendimden pek bir utandım ama... belki de insanlara güvenmeliyiz.la kız parayı alıp otelden çıktığında ambulans halen gelmemişti, yoksa kız ambulans filan aramadı da hepsi bu kızın planının bir parçası mıydı? yok yine güvenemeyeceğim anacım.filmden çıkaracağımız ders: apaçiler dostumuzdur. bi' de soğukkanlı olun.
(stratejisizsiniz - 8 Ağustos 2015 22:25)
imdb'de şöyle bir trivia var; banka soygunundan sonra laia costa gerçektende arabayı nereye süreceğini unutuyor ve yanlış bir yola giriyor. tabi arabanın içindeki herkes hakikaten acayip panik oluyorlar çünkü bu yolda film ekibinden kişilerin kameranın açısına çıkması gibi bi tehlikesi var. bu da o ana kadar çekilmiş bütün kayıdın çöp olmasına sebep olacak haliyle. tabi kameraman zeki, kameraman dahi. görüntüyü daha aşağıdan bi açıdan olacak şekilde ayarlıyor ve kurtarıyorlar olayı. çok süper olaylar yani anlayacağınız.
(greyback - 24 Kasım 2015 11:22)
daha önce söylenmemiş: plan sekans bir film.plan sekans arkadaşlar. fena değildi. plan sekans.sonu daha iyi olabilirdi.plan sekans. yine de güzeldi ya. sevdim ben.plan sekans.
(dick laurent - 29 Kasım 2015 01:21)
--- spoiler ----bilinker: ''abii, kusura bakma...''--- spoiler ---
(ar lazi - 9 Aralık 2015 17:27)
direkt spoilere giriyorum baştan uyarayım.- - - spoiler - - -imdb sitesinde okuduğum kadarıyla, bankadan kaçış sahnesinde victoria'nın arabayla gitmesi gereken bir güzergah varmış. şimdi bunlar genel olarak aynı muhitte dönüp durdukları için gittikleri her yerde ekipler hazır bekliyor, set arkası dağınıklığı vs var tabi. neyse kızımız kaçış sahnesinde yanlış yola sapmış. işte o anda aracın içindekiler gerçekten panik olmuş. gittiği yönde her an bir set arkasına denk gelebilirlermiş. bu nedenle arka koltukta oturan oyuncu hemen aşağı doğru kaymış, kamera da aşağıdan onu çekmeye başlamış ki, dışarıdan istenmeyen görüntüler kadraja girmesin. zaten hatırlarsanız o sahnelerde arabayla bi süre geri gidiyorlar ama seyirciye çaktırmıyorlar tabi.ayrıca aynı tek planı farklı günlerde üç dört defa çekmişler. en iyi hangisi olduysa onu seçmişler. zaten şu olayı tek seferde başarmak hiç kolay olmasa gerek.- - - spoiler - - -bu da böyle bir çekim arkası detay işte.
(strobist - 3 Ocak 2016 21:11)
bir film düşünün ki son jeneriğinde yönetmen değil, yapımcı değil, oyuncular da değil ilk olarak kamera operatörü yazsın. hahikaten son yıllarda sinemaseverler olarak biçim ve teknik ağırlıklı sinemasal deneyimler yaşamaktayız. geçen sene birdman'in ondan önce de gravity'in yaptığı gibi.victoria, imdb notlarında da yazdığı gibi 15 sayfalık bir senaryaya sahip olup diyalogların çoğunu oyuncularının yaptığı doğaçlamarla oluşurmuş bir film. dolayısıyla karşımızda karakterlerinin analizini yapan ya da sabaha kadar süren yüksek tansiyonun bize farklı bir metodla aktarımını yapan bir hikaye yapısı yok filmin. açıkcası böyle bir amacı da yok. filmin halihazırda en büyük kozu çekim tekniğindeki akıl almaz cesaret ve aynı derecedeki olağanüstü doğal oyunculukları.--- spoiler ---ispanyol victoria'nın almanyaya geldiğinden beri tek arkadaş dahi edinemediği berlin'in herhangi bir gece klübünde başlayıp tanıştığı yeni kişilerle neredeyse berlin'in tüm caddelerini arşınladıkları heyecan dolu filmde olayları onun gözünden seyrediyoruz. mizansen planlaması ile ilgili olarak söylemek istediğim şeyde filmin bunu "mükemmeliyetçiliği" bir kıstas alarak yapmaya çalışmıyor olması. şöyle ki birdman örneğinden hareket edersek; orada filmin tematik hikayesine de destekte bulunan bir biçim tercihi vardı ve teknik gösterişçilik orada ana yapılardan biriydi. victoria ise daha aktüalite bir tarza sahip. bu bakımdan görüntünün sabitlenmeye çalışırken ufak titremelerine devam etmesi, focus'un zamanlaması gibi ufak nüanslar dramatik anları tabiri caizse bu amatör yaklaşımla daha da hoş bir hale getirmiş.--- spoiler ---oyunculuklarda hepsi birbirinden başarılı performanslar seyrediyoruz ki işin içine doğaçlama da girdiği için bu izlenim role adapte olmaya çalışmaktan çok role bürünmeye zemin hazırlamış. bu bakımdan ilk kez seyrettiğimiz laia costa, frederick lau, franz rogowski ve burak yiğit çok iyi iş çıkartmışlar. finaldeki tüm gecenin yorgunluk ve tükenmişliği victoria'nın uykusuz yüzüne tamamen yansımıştı ve enfes bir andı.açıkcası sinema bir ticaret formuna iyiden iyiye büründüğü için etrafımızda çok fazla çizgi roman uyarlaması, çok fazla remake, çok fazla bilindik biyografi anlatıları ve çok fazla edebiyat uyarlamaları var. dolayısıyla victoria bu günlerde bize cesur yaklaşımıyla dahi keyifli bir sinema "deneyimi" sunmaya inanılmaz müsait bir iş. kesinlikle seyredilmeli.son olarak "abi kusura bakma".
(umutsaoirse - 17 Ocak 2016 22:00)
Yorum Kaynak Link : victoria