Süre                : 2 Saat 7 dakika
Çıkış Tarihi     : 28 Haziran 2018 Perşembe, Yapım Yılı : 2018
Türü                : Komedi
Ülke                : Kanada
Yapımcı          :  Cinémaginaire Inc.
Yönetmen       : Denys Arcand (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Denys Arcand (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Éric Bruneau (IMDB), Maxim Roy (IMDB)(ekşi), Vincent Leclerc (IMDB)(ekşi), Maripier Morin (IMDB), Alexandre Landry (IMDB), Rose-Marie Perreault (IMDB), Juliette Gosselin (IMDB)(ekşi), Rémy Girard (IMDB)(ekşi), Tetchena Bellange (IMDB), Catherine Paquin-Bechard (IMDB), James Hyndman (IMDB), Florence Longpré (IMDB), Yan England (IMDB), Pierre Curzi (IMDB), Claude Legault (IMDB), Gaston Lepage (IMDB), Benoît Brière (IMDB), Paul Doucet (IMDB), Louis Morissette (IMDB), Al Goulem (IMDB), Denise Robert (IMDB), Anoulith Sintharaphone (IMDB), Geneviève Schmidt (IMDB), Patrick Abellard (IMDB), Denis Bouchard (IMDB), François Dompierre (IMDB), David Savard (IMDB), Marcello Di Fruscia (IMDB), Mathieu Lorain Dignard (IMDB), Mariev Rodrig (IMDB), Laurent Paquin (IMDB), Sophie Thibault (IMDB), Kémy St-Éloy (IMDB), Eddy King (IMDB), Dominique Bertrand (IMDB), Sean McDowell (IMDB), Rémy Deloume (IMDB), Joël Côté (IMDB), Gilles Brière (IMDB), Elizabeth Eveillard (IMDB) >>devamı>>

La chute de l'empire américain (~ Le triomphe de l'argent) ' Filminin Konusu :
La chute de l'empire américain is a movie starring Maxim Roy, Éric Bruneau, and Vincent Leclerc. A shy and insecure delivery truck driver accidentally arrives on the scene of a major crime and happens to pick up two bags of cash and...


  • "'amerikan imparatorluğu'nun çöküşü' adıyla 8. uluslararası istanbul film festivali'nde gösterilmiş filmdir. 1986 toronto film festivali halkın seçimi ödülünü kazanmışlığı da var."
  • "dunyanin en overrated filmlerinden biridir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    the big chill'in entellenip dantellenmişi. hikayesi olmayan bir tiyatro oyunu gibi; woody allen sinemasına benzer dertleri var. öyle kanım kaynamadı ama denys arcand tumturaklı hareketlere başvurmadığından sıkılmadan izliyorsun, sonra allah allah ben les invasions barbares'i niye o kadar sevmiştim diyorsun. yapıyorsun bunları.


    (shocktheworld - 23 Ekim 2009 18:22)

  • comment image

    izlerken kafamda arka planda bir yerlerde devamlı şu şarkının çaldığı, çekildiği yıl kanada'nın yabancı dilde oscar adayı da olmuş film. fikrim pek bir enteresanlığı olmayan yavan bir film olduğu yönünde.


    (nowyouhavegotsomethingtodiefor - 18 Ekim 2014 21:03)

  • comment image

    yeterince pipo icmedigimden olsa gerek, kesinlikle kotu olmasa da pek bir sisirilmis* oldugunu dusundugum film.

    film, universite gorevlilerinden olusan bir arkadas grubunun bir yemek icin toplanmasini konu aliyor. bu yemek oncesinde her karakterin deger yargilari ve tecrubeleriyle tanisiyoruz, bazi sosyal sorunlara parmak basiyoruz.

    ardi ardina gelen birkac cok guzel espri ve kliselesmis de olsa, etkileyici bicimde ortaya konan bir iki sosyal tespit disinda normal bir filmden pek oteye gitmedi. en buyuk nedeni de, butun o guzel sorulari gundeme getirip (ki bu herkesin yapabilecegi birsey) hic cevaplamadan ve dahasi irdelemeden askida birakmis olmasi. tam da fason entelektuelerin tapacagi tarzda bir calisma: hic bir sey demeden, cok sey demis gibi gozukmek.

    herkes boyle filmlerden degisik seyler cikarabilir. biraz yuzeysel bakarsak, kadin erkek iliskileri hakkinda bir filmdi denir; bireyselcilige bir elestiridir, bunu benimsemis entelektuellerin yasami ne kadar da anlamsiz denir. yahut daha genis acidan, toplumun cokusunu konu aliyor denir (adi da bu yuzden boyledir; amerika gunumuzun roma imparatorlugudur ve yikilmaktadir. bu filmin devami niteligini tasiyan barbarian invasions'in ismi de bu yuzden anlamlidir. hatirlayalim tarih 101, roma imparatorlugu kavimler gocu denen donemde barbar denilen topluluklar tarafindan yikildi)

    ama benim anladigim, karakterlerin, toplumun ve bireyin birbiriyle catisan degisik ogelerini temsil ettigiydi: tutkularla aklin ve sosyal statunun catismasi (guzel ve genc kadin) ayrica (bkz: anna karenina); yasama iradesi veya o tutkularin kendisi (80li yillarin asi cocugu), mantik (yazar olan kadin), deger yargilari ve gelenekler (evli kadin), bireysellik (genelev mudavimi), tatminsizlik (ben cok kadinlarla yattim, kadinlar bana dayanamiyor diyen erkek, remy miydi adi), genclik ve iyimserlik (ne idugu belirsiz delikanli) ve gunah/ceza iliskisi (diger erkek* *).

    artik ben mi fazladan analiz yapiyorum ne, sanki film hirsli bir sekilde, tum bu etmenlerin birbiriyle catismasini ve isbirligi kurmasini incelemeye kalkismis ama agzimizi sulandiran bu fikre yakismayacak yuzeysellikte sonuclara varmis. yine de izlenmesi bir kayip olmaz, zira barbarian invasionsin onculudur, kanada sinemasinin iyi orneklerindendir. ve sanirim hepsinden ote, filmdeki oyunculuk (asi gencin ben burada ne ariyorum, bad ass ne demek yahu diye soran bakislari haric) gercekten ust duzeyde. o kadar iyi oturmus ki herkes rolune, rol yaptiklarini unutturuyorlar izleyene.


    (immanuel tolstoyevski - 23 Ocak 2005 13:04)

  • comment image

    --- spoiler ---

    özellikle kadınların sohbetine gark olduğumuz fitness salonu sekansıyla, sex and the city konseptinin erken bir örneğini gördüğümüz film. fakat o sekansı sex and the city'den ayıran bence en ilginç özellik, malum dizinin aksine bu filmdeki kadınların hepsinin dizideki samantha karakterinin sahip olduğu düzeyde bir cinsel açlığa ve çok eşlilik anlayışına sahip olması. bu öyle bir çok eşlilik anlayışı ki, filmde grup sex partileri, arkadaşlarının kocalarıyla yatmalar, lezbiyen ilişkiler vs. birbirini izliyor ve bir süre sonra insan kimin kiminle yattığını iyice birbirine karıştırıyor. tek hatırladığım, filmin sonlarına doğru elli küsur yaşında olduğunu tahmin ettiğim akademisyen bir kadın, evdeki yirmi küsur yaşında olduğunu tahmin ettiğim genç entelektüel namzeti oğlanla sevişiyordu.

    tabi ki aynı durum kadınların kocaları için de geçerli: onlar da karıları fitness salonunda alet çalışırken deniz kenarındaki bir evde gurme yemekler yapıp, basitçe söylemek gerekirse "kadın kısmısını" çekiştiriyor ve cinsellikten dem vuruyorlar.

    sonuç olarak, filmden anladığım kadarıyla kanadalı entellektüeller cinsel özgürlükçülüğün dibine vurmuş durumda, ve bu durum da galiba roma ve amerikan imparatorluklarının çöküş dönemlerindeki sınırsız hazcılık ile özdeşleştiriliyor.

    ---
    spoiler ---


    (yunus - 12 Ocak 2006 15:24)

Yorum Kaynak Link : le declin de l'empire americain