Laila Majnu ' Filminin Konusu : Laila Majnu is a movie starring Avinash Tiwary, Tripti Dimri, and Sumit Kaul. Taking the leap out of the classic folklore, the story is set in today's time in Kashmir where Laila Majnu have problems relevant to the youth of today....
Andhadhun(2018)(8,4-50929)
Tumbbad(2018)(8,4-11003)
Badhaai Ho(2018)(8,1-13857)
Stree(2018)(7,9-16124)
Karwaan(2018)(7,5-7322)
Manto(2018)(7,4-2152)
Tigers(2017)(7,3-927)
Pataakha(2018)(7,2-2116)
Mitron(2018)(7,0-1395)
Manmarziyaan(2018)(6,9-3968)
Sui Dhaaga: Made in India(2018)(6,8-4263)
Mulk(2018)(6,3-10845)
mastercard reklamlarına çıkması farz olan mekan"3.sınıf mafyalarla aynı bara girmenin bedeli 25ytl, bir bira içmenin bedeli 15ytl (1500% kar), en iyi arkadaşı şırnağa göndermeden son dileğini yerine getirmenin değeri priceless"
(psyence fiction - 26 Mart 2007 00:24)
eski defterleri karıştırırken 10 sene kadar önce yazıp sakladığım bir yazıyı buldum. tatilde istanbul’a gelmiş ve arkadaşımla laila adlı mekana gitmiştik. o zamanlar en popüler zamanıydı laila’nın, merak ediyorduk haliyle. uçakla almanya’ya dönerken hostesten kağıt rica etmiş, dönüş yolculuğunda aşağıdaki yazıyı ‘atlas international’ antetli bir kağıda yazıp, sonra unutmuştum…laila izlenimleri-arabayla gitmeyelim, park ücreti 10 milyon, zaten senin golf’le hava atamayız!bunun üzerine arabayı uygun bir yere park edip taksiye bindik. nihayet dillerden düşürülemeyen, tüm magazin programlarının ve sosyetemizin en gözde mekanı olan laila’ya gidecektim. daha önce tam 7 kere teşebbüs etmiş, her seferinde “damsız almıyoruz arkadaşım”, “kıyafetiniz uygun değil arkadaşım”, “içerisi çok kalabalık arkadaşım”, “tipsizsin arkadaşım” gibi bahanelerle geri çevrilmiştim.ama bu sefer traşımı olmuş, losyonumu sürmüş, façayı düzeltmiş, en pahalı takım elbisemi giyip, iki gün öncesinden suratıma kendini beğenmiş bir bakış yerleştirmiştim. zaten karar almıştım, eğer laila’ya girersem, sonraki birkaç gün laila’ya giremeyenlerle muhatap olmayacaktım, ne de olsa ayrı dünyalara ait olacaktık.taksi, mekanın önünde indirdi bizi. haftaiçi olmasına rağmen giriş kalabalıktı, en 15 tane de fotoğrafçı ve kameraman vardı. “durun çekmeyin, o filmi bana vereceksin yoksa müdürünü ararım, seni işten attırırım” şeklinde havalara girmeye hazırlanırken birden kendimi kapıdaki güvenlik görevlisinin –orta büyüklükte meşeden yapılmış bir dolap gibiydi- önünde buldum. şöyle bir süzdü beni. evet, karar anı gelmişti. girebilecek miydim? kendimi beğenmiş ifademi hi bozmadım. adam beni süzdü, süzdü, süzdü… sonra bir şey söyledi, anlamadım. “eh, peki napalım, belki gelecek sefere alırlar…” diye geri dönerken görevli geniş bir gülümsemeyle “ giriş bu tarafta efendim” dedi. senin efendim diyen dillerini yirim, yiğidim!arkadaşım da problemsizce içeri girdikten sonra merdivenlerin üst tarafından içeriye bir baktık. içerisi birbirine birleşik 9-10 bölümdü. her biri ayrı bir restoran ya da barı barındırıyordu. hareketli bir müzik çalıyordu ve daha pek dolu değildi.salına salına sinsice dolanmaya başladık. beraber geldiğim arkadaşımın bir tanıdığı, barlardan birinde çalıştığı için onu aramaya başladık. hiç duymadığım içkilerin reklamları, puro ve sigara satan kızlar, iki adımda bir rastladığımız ‘meşe dolaplar’, burun direğimizi uyuşturan enfes kokular arasında yürürken ağır bir sucuk kokusu farkettim. meğer sucuk döner türkiye’de çok moda olmuş! (almanya’da iş kurmak isteyenlere duyurulur). sonunda aradığımız kişiyi bulduk ve ‘nasılsa beleş’ diyerekten ilk duyduğumuzda film ismi sandığımız kokteyllerden ısmarladık. yavaş yavaş havaya giriyorduk. ben, “vay be, demek ki türkiye’deki zenginler böyle yaşıyormuş” diye düşünürken, arkadaşım “şu gördüğün insanların %90’ı iflas etmiş durumda, geri kalanların yarısından çoğunun yüksek borcu var ama nedense buraya gelip daha da fazla para harcamaktan vazgeçmiyorlar” dedi.böylece 5.000 kişilik mekanda en zengin müşterinin ben olduğumu öğrenmiş oldum. bunun verdiği güvenle, hemen yanımda duran kısa saçlı, yanık tenli kıza bir içki ısmarlamayı teklif ettim. sadece reddetmekle kalmadı, yanındaki arkadaşlarına da anlatıp gülüşmelere yol açtı. “olur böyle vakalar” derken, arkadaşım kıyıya gidip oradaki mekana göz atmayı önerdi. boğaz’a sıfır, geniş koltuklarda oturulan, isteyenlerin ayakta durup içkilerini yüksek masalara koyabildikleri bir yerdi. boğaz köprüsü yanıbaşınızda, beylerbeyi sarayı karşı kıyıda, kuleli askeri lisesi’nin kuleleri tam karşımızda… saat 12’ye geliyordu. ay ışığının denize vuruşunu ve dalgaları seyrederken bir motor gözüktüğ uzaktan. pata pata pata yaklaştı. içinde iki adam ve 20 kadar balon vardı. büyükçe bir balonda “happy birthday” yazıyordu. herhalde müşterilerden birisi bir kızı etkilemek için gündüzden böyle bir sürpriz ayarlamıştı, ama motor balonları yanlış mekana getirmişti. kaptan, güvenlik görevlileriyle konuştuktan sonra arkadaşına dönüp “burası lailaymış, bizimki bir sonrakiymiş” diye seslendi. ve aynen geldikleri gibi pata pata pata kıyıdan uzaklaştılar.ben kendimi kötü bir filmde gibi hissederken, koltuklardan biri boşaldı ve biz de hemen kapıp yayıldık.mekan gittikçe doluyordu. birazdan bütün bakışlar girişe yöneldi. içeri önemli bir şahsiyet girdi herhalde diye düşünüp biz de baktık. ilhan mansız, yanında iki arkadaşıyla içeri girdi. saçlarını yine yaptırmış, üzerinde gök mavisi gömleği, yavaş yavaş yürüyor, etrafa gülücükler dağıtıyordu. neden sonra ona yöneltilen ilgi azalınca gülmesi gitti, kendine bir içki aldı ve bir yerde dikildi.biz de önümüzdeki boğaz manzarasına dalmış, tanıdığımız barmene ikinci kokteyllerimizi yaptırmış, hatta keyiften birer de puro yakmıştık. arkadaşım beni biraz bilgilendirdi; buradaki mekanlardan her biri işletmeciye sezonda 100.000 dolar kira veriyordu. sonra bu parayı 4-5 ayda çıkartmaya çalışıyorlardı. anlattığına göre, bunu fazlasıyla da başarıyorlardı. barlarda çalışan personel haftada 600 milyon tl artı bahşiş alıyordu. kafamda bir hesap yaparak, almanya’dan kesin dönüş yapıp laila’da garson olarak işe başlama kararı alırken, arkadaşım “hiçbir servis elemanı, ölüm vs gibi bir olay olmadıktan sonra ayrılmaz buradaki işinden” dedi ve planlarımı suya düşürdü.kaba bir hesapla, buraya arabasıyla gelip bir iki gıdım bir şey yiyen, ardından biraz içki içen birisi birkaç saatte kolaylıkla 200 milyon tl – yani yaklaşık 120 euro harcıyordu – ki bu da türkiye’deki asgari ücrete tekabül ediyordu. bu kadar sözü edilen, tartışılan, tv’lerde gösterilen, manşetlerden inmeyen gençlerin gitmeye özendiği mekanın çok abartılmış olduğu –özellikle fiyatlarının-, sadece görmek ve görülmek için gidildiği, hayatı boyunca buraya girmemiş insanların hiçbir şey kaybetmediği – hatta 200 milyon tl tasarruf ettiği- izlenimlerini edinip huzurlu bir şekilde dürüm yemeye gittik.yiğidi öldür, hakkını yeme, bir bar için olabilecek en güzel, dümyada eşi benzeri olmayan bir yere kurulmuş laila, bunu da söylemem lazım.
(kwisatz haderach - 6 Temmuz 2012 21:06)
pierre loti 2001 mezuniyetinden sonra (bkz: esma sultan yalisi) dönemin büyük bir kısmının gitmek istedigi, ne özelligi oldugunu anlamakta güçlük çektigim sosyetik mekan.
(naylon - 13 Haziran 2001 21:31)
kemal dervisin oglunun dj`ligini yaptigi mekan. sosyete tayfasi, dumtis muzik, en fazla yarim saat dayanabiliteniz olabilir.. belki.
(unearth - 23 Haziran 2001 14:28)
otoparkindan surekli araba calinan mekan
(eleqtra - 30 Haziran 2001 22:29)
manzarasi super olan gerisi gereksiz mekan
(insensitive - 30 Haziran 2001 22:32)
geçen gün bir magazin programında buranın halkla ilişkiler müdüresi büyük ihtimalle jennifer lopez'i getirteceklerini söyledi ağustosta.. sanırım hamile olup, sessiz sakin bir ortama kaçtığından, bu yüzden şarkılarına klip bile çekemediğinden haberleri yok. belki de getirirler? ama yok getiremezler.
(psi - 30 Haziran 2001 22:35)
hakan sukur'un 10 aylik bebegiyle girmeye calistigi yer(bkz: yarilmak)
(skatanic - 1 Temmuz 2001 00:58)
evimin yakınında olup, trafik sıkışıklığı yaratıp evime zor gitmeme sebep olduğu ve de önündeki anlamsız kalabalık yüzünden akşam yürüyüşlerimi iptal etmek zorunda bıraktığı için özellikle uyuz olduğum mekan!
(parthenon - 10 Temmuz 2001 12:23)
yıllardır iskansız işletilmiş laila, yerine yine iskansız açılması planlanan dıttırı olması da büyük ihtimal.ha bi de bunlar bir sene 17 ağustos'ta yardım gecesi yapıp kârı depremzedelere bağışlamıştı. ilginçtir ki sadece o yağmurlu gecenin kârı, bir yıl önceki yıllık kârın tamamının yarısıydı.şefik öztek işini bilen bir adam olarak bütün doğan grubunun gazetecilerini her gece her gece bedeva ağırladığı için bir tek sözde halk gazetecisi konunun üstüne gitmedi.sonra da neden batıyoruz diyoruz.
(gemini stonehead - 13 Haziran 2005 00:10)
Yorum Kaynak Link : laila