Süre                : 1 Saat 45 dakika
Çıkış Tarihi     : 16 Ağustos 2006 Çarşamba, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Komedi,Drama,Fantazi,Romantik
Taglar             : rüya,hayal dünyası,komşu,Sevgilisi kız arkadaşı ilişkisi
Ülke                : Fransa,İtalya
Yapımcı          :  Partizan Films , Gaumont , France 3 Cinéma
Yönetmen       : Michel Gondry (IMDB)
Senarist          : Michel Gondry (IMDB)
Oyuncular      : Gael García Bernal (IMDB)(ekşi), Charlotte Gainsbourg (IMDB)(ekşi), Alain Chabat (IMDB)(ekşi), Miou-Miou (IMDB)(ekşi), Emma de Caunes (IMDB)(ekşi), Sacha Bourdo (IMDB)(ekşi), Jean-Michel Bernard (IMDB)(ekşi)

La science des rêves (~ Rüya bilmecesi) ' Filminin Konusu :
class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" “The Science of Sleep”, sürekli rüya görme halinde olduğu için gündelik hayatı altüst olan Stephane Miroux (Gael Garcia Bernal) adlı eksantrik bir gencin beyninin içinde gelişen eğlenceli bir romantik komedi fantezisidir. Uyku halindeyken “Stephane TV”nin karizmatik sunucusudur. Kartondan yapılma kameralar karşısında “Uyku Bilimi” hakkında yorumlar yapar. Gerçek yaşamındaysa Paris’teki bir takvim yayıncılık şirketinde sıkıcı bir işi vardır. Aynı apartmanda karşı dairede yaşayan Stephanie (Charlotte Gainsbourg) adlı güzel kıza ilgi duyar. Stephanie ilk anda Stephane’den etkilendiği halde sonradan çocuksu tavırlarını ve gerçeklikle zayıf bağlantısını görünce kafası karışarak uzaklaşır. Stephane’ın kaba kişilikli bir insan olan iş arkadaşı Guy (Alain Chabat), bu işin çözümünün karşıt cinste olduğu önerisinde bulunur ama Stephane onun öğütlerini dinleyemeyecek kadar bulutların üzerindedir. Stephanie’nin kalbindeki sırları uyanıkken çözmeyi başaramayan Stephane, cevaplarını rüyalarında aramaya başlamıştır. Sınır tanımayan yaratıcılığa dayalı ödüllü filmlerin (Eternal Sunshine of the Spotless Mind), müzik videolarının ve reklam filmlerinin yaratıcısı Michel Gondry’nin senaryosunu yazıp yönettiği “The Science of Sleep”; mukavva tüpler, selofan bantlar ve sınırsız hayal gücüyle şekillenen “kes-yapıştır” harikalar ülkesine tuhaf ötesi bir yolculuğu anlatır.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:UCMF Film Music Award-Best Music Score


  • "stéphanie - why me?stéphane - because everyone else is boring."
  • "iki kere izlediğim film. kapanış şarkısını bülent ortaçgil söylüyor. şimdiye kadar neden yazılmamış bilmiyorum."
  • "salondan çikarken "yoksa ben filmde uyudum mu?" hissi uyandıran film.."
  • "guy : is martin pretty ?stephané : martin ? martin at work?guy : no,martin scorsese gibi nefis bir diyaloga sahip olan güzel film."
  • "deli filmi.elemanın hatundan saklanmak için yatağa atladığı sahne adamı gülmekten bayıltır."
  • "acayip bir rüya. dün gördüm."




Facebook Yorumları
  • comment image

    değişik bir film. eternal sunshine of the spotless mind anılarda geçmekteydi fantastik bir biçimde. bu ise rüyalarda geçmekte. dolayısıyla kimine göre farklı, kimine göre ise eksik olmasının sebebi de bu. bana göre ise güzel bir film olmasına rağmen daha iyi olabilirdi diye iddia etmekteyim.

    --- spoiler ---
    stephane: it's like touching your penis with your left hand.
    stephanie: i don't have a penis.
    stephane: but you have a left hand

    filmin sonu tartışmalara yol açmakta. belki de michel gondry ve senaristin istediği de buydu. kimileri oldu bu iş artık beraberler diyor, kimileri ise bir şey olmadı olmayacak da, çocuk meksika'ya dönecek diyor...fakat en ilginç fikir ise geçmiş zamanlarda gerçekleştiğine inanılan ruhların öbür dünyaya tekne ile gitmesine bir gönderme olarak son rüyadan sonra esas oğlanımızın öldüğü. hatırlayacağınız üzere stephane kafasını kapıya fena bir biçimde vurmuştu ve de rüyasında tekne ile gitmekte idiler denizde...sonuç olarak herkes istediğini düşünmekte serbest...
    ---
    spoiler ---


    (undernick - 10 Aralık 2006 22:06)

  • comment image

    iki kere izlediğim film. kapanış şarkısını bülent ortaçgil söylüyor. şimdiye kadar neden yazılmamış bilmiyorum.


    (sali - 11 Aralık 2006 23:39)

  • comment image

    --- spoiler ---
    stéphanie'nin, stéphane'ı evinde yakalamasının ardından, stéphane'ın kendi evine dönüp yatağına yattığındaki perişan* halini arka duvarda asılı the smiths posterinden daha iyi hiçbir şey ifade edemezdi herhalde.
    ---
    spoiler ---

    harika film.


    (yourstruly - 11 Aralık 2006 23:47)

  • comment image

    niçin eternal sunshine of the spotless mind ile karşılaştırıldığına anlam veremediğim filmdir. işte bu yüzden ''ondan daha samimi olmuş bu.'' ya da ''ohoo, eternal'ın yanından bile geçmez.'' gibi düşüncelerle izlemedim filmi. koltuğuma gömüldüm, kafamı arkama yasladım, içtiğim soğuk algınlığı ilaçlarından olsa gerek yarı uyuklayarak izledim filmi.

    --- spoiler ---
    esasen pek anlatılacak bir film değil. sonuna dek ''hayat ne tuhaf, rüyalar falan.'' diye gülümseyerek, arada kahkahalar atarak, sonunda da ''ya..off..ama...öpüşsenize ulan!'' diye kahrolarak izletiyor kendini. yani ben öyle izledim en azından. amores perros'tan beri, götü yere yakın olmasına karşın hastası olduğumuz gael garcia bernal'ın oynadığı stephane karakterine olan acıma ile aşık olma arasında gidip gelen duygularımı ise hala netleştirmiş değilim.

    bi de, stephane'ın annesinin ''altı yaşından beri rüyalarla gerçekleri ayırt edemiyor.'' dediği sahnede, koca solanda anlamsızca gülen bir ben vardım. buradan sözlüğe beynime yüklediği başlıklar için teşekkür ediyorum.

    son olarak; ''selofanda anarşi!'' olley!
    ---
    spoiler ---


    (mavikedi - 3 Ocak 2007 21:26)

  • comment image

    105 dakikalık bir rüya...

    --- spoiler ---

    film ilk dakikalarından "disastrology" takvimiyle içine çekiyor, bir daha da gerçek hayata dönmenize izin vermiyor.

    film arasında herkes önce iki orta parmağını birleştirip ileri geri hareket ettirdi, aradaki sosisi görmeye çalıştı, sonra da birer ellerini birleştirip parmaklarını eller üzerinde hareket ettirdi, nasıl bir his diye. sosisi görmek zor oldu, ama parmaktaki garip hissi herkes yaşadı.

    gördüğü rüyaları hatırlamayan bir insan olarak ben filmden çıktığımda düşünceliydim, hiç rüyamda kocaman ellerim oldu mu, ya da yanımda sevdiğim kişiyle kaymaya giderken hiç arkamdan "bayırdaki keçi" diye bağırdılar mı?
    çok mu geç kaldık rüyalarla gerçekleri ayırt edememekte?

    ve unutulmaz...
    "by the way, do you have zoe's phone number?"

    ---
    spoiler ---


    (gez goz arpacik - 12 Ocak 2007 16:16)

  • comment image

    eternal sunshine of the spotless mind ı izledikten sonra charlie kaufman'a yüklemiştim başarıyı..the science of sleep te gördüm ki elinde boyaları olan, verilen hikayenin resmini çizen ve içini boyayan yetenekli çocuk michel gondry imiş ...
    beyni çok seven ve sınırlarını merak edip elinden geldiğince araştıran ki bu sebeple onu kurcalamayı çok seven bir yönetmen michel gondry..üstadın en büyük yeteneği kendi düşüncelerini ve hayal dünyasını biz onun beynindeymişcesine aktarması..o kadar yalın ve doğal anlatıyor ki hikayesinde şaşırmıyoruz hiç birşeye..öylece kabul ediyoruz,yadırgamıyoruz, mest oluyoruz, nasıl düşünmüş, nasılda ince işlemiş filmin her karesini diyerek..bu kadar güzel, özel karakterleri nasıl yaratmış ki hepsini de bu kadar bize sevdirmeyi başarmış..onların kıyafetleri, kişilikleri, psikolojileri, beyinlerinin içine kadar anlatmak nasıl bir yetenektir diye ....

    the science of sleep izledikten sonra kendinizi çok hafif hissettiğiniz;özenle yaratılmış ve hayran olunası karakterleri, sahneleri, yaratıcı figürleri, sembolleri olan her şeyiyle dopdulu bir film..fakat her şeye rağmen film hissedilerek izleniyor..senaryo tatmin edici değil, hikaye fazla kişisel belki ama film bunlara rağmen kendini affettiriyor..

    sonuçta film bünyeyi çarpıyor..izlerken ve bitişi dahil olmak üzere surata eblek bir sırıtış musallat oluyor..sırıtıyorsunuz her şeye hatta herkese..üzülüyorsunuz sonra belki..ama yönetmen bunu da düşünmüş; film bitmiyor..ben hayal gücümü kullandım bu kadar anlattım hadi bakalım sıra sende diyor yönetmen; bir son yarat...


    (akheron - 13 Ocak 2007 01:40)

  • comment image

    --- spoiler ---
    stephanie'nin denizi hazırlarken söyledikleri ile hala zihnimde yankılanan film

    şöyle bir şey olmalı:
    "randomness is very hard to achieve
    if you don't take attention
    the order comes immediately back"

    mükemmelliği randomizasyonunda gizli doğal bir yapıyı kendi aklımızca düzenlemek adına yaptıklarımızın saçmalığı
    ve bunu bile bile devam etmemiz.
    ---
    spoiler ---


    (ukaladumbelegi - 17 Ocak 2007 10:55)

  • comment image

    filmlerde görüp öğrendiğimiz, sonrasında gerçek hayatımızda da oyle oldugunu sandığımız, "kahramanlar sıradışı meslekler yapar, sıradışı hayatları olur ya da mesleklerini sıradışı şekillerde yaparlar" klişesini kullanmamış olmasıyla da takdir toplayabilecek filmdir. zoe'nin ne iş yaptıklarını anlattığı sahnede, "tabi yaa, kızlar sanatçı görünüşlü, zaten evde piyano da var, bu durumda kesin bizim yapamadığımız/yapmaya cesaret edemediğimiz bi iş yapıyorlar ya da bildiğin bohemler işte" derken, bir de öğrenilir ki, aslında bir kırtasiyede rafları diziyorlar. sıkışıp kalınan hayatın aslında o kadar da sıkışılmayacak bir hayat olduğunu, herkes gibi yaşadığımız bazı rutinlerin dışında yapabileceğimiz daha çok şey olduğunu, yaşanılan hayatların bir paket olmadığını ve varyasyonlarını belirlemenin bizim elimizde olduğunu anlatan film.


    (just keep swimming - 13 Şubat 2007 19:33)

  • comment image

    küçük renkli naylon parçalarını biraraya getirince aynı su gibi göründüğünü fark edebilmek için ne kadar düşünmek gerekiyor?
    hem en zoru rastlantısallığı kurgulamak mı gerçekten?
    düzensiz bir düzen nasıl olur?
    ben de mesela "konstrakşın"lı "abstrakşın"lı cümleler kurmayı denesem..
    rüyanın kimyasını oluşturan formülü bilimadamları acımasızca deşifre etmemişler miydi?

    beynin zonkluyor ve bundan keyif alıyorsan.. ama ellerini kullanmayı ihmal edeli çok olmuşsa ve nasıl kullanılacaklarını unutmuşsan..


    (situasyonist - 19 Şubat 2007 01:15)

  • comment image

    hiç yoktan, bir şarkı ile aklıma düşen açık gönlün kapalı gözü, kırmızı pabuç, püsküllü şapka, kır(ık) at, istenmeyen işlere koşulunca büsbüyük ve taşınamaz hale gelen bir çift güzel el,
    gülümsetiyor durduramıyoruz
    ..
    düşler vardır satılmaz, derinde anlatılmaz
    yüreklerden silinmez, bazen de vazgeçilmez
    kapat gözlerini ve düşün, ipekten bir deniz
    pamuktan bir gökyüzü, iki tomurcuk yüreğimizde
    belki de sen ve ben ikimiz, birbirinin farkında gözlerimiz
    düşüncelerimiz, olmayacak hayallerimiz
    ne alınır, ne satılır, para yerlerde sürünür
    geçtikçe şu günler, anladıkça hayatı
    birçok şeyin değeri küçüldükçe küçülür
    .. .
    *


    (eirene - 22 Mart 2007 23:03)

  • comment image

    dün seçtiğim sekiz film arasından bu sabah izlemeye karar verdiğim ilk filmdir kendisi ve sabahın gülümseten sürprizi olmuştur benim için...yönetmeninin diğer filmi `eternal sunshine of the spotless mind` ın adını o kadar çok duydum ki (çok satan kitaplara karşı mesafeli duruşum bu filmi de benim için öyle bir kategoriye soktu. yine de bu mesafeli duruş bana adını ilk defa duyduğumu itiraf edeceğim bir yönetmen ve onun izlemediğim ama pek yakında izleyeceğim diğer filmlerini keşfettirdi.)

    film hakkında söylenecek çok şey var, buraya hepsini bir çırpıda yazabileceğimi sanmıyorum.bu filmi bir çok kere izleyeceğim sanırım ve zaman zaman üzerine düşüneceğim.yeni keşfetmiş olmanın heyecanıyla bir şeyler yazmasam olmayacaktı (şu saatte kiminle paylaşabilirim ki bu duyguyu sözlükten başka)

    --- spoiler ---

    izlediğim en güzel aşk filmi desem haksızlık mı ederim tüm sinema tarihine...ilk görüşte aşk mevzusuna güzel bir cevap gibi.
    elbette ilk görüşte aşk diye bir şey mutlak vardır ama benim takvimimle uyuşmayan bir şey bu. aşk zaman alır, altın bir midillinin hikayesini öğrenmek ister, biri kayığın içine bir orman yerleştirirken, diğerinin selofan bir deniz hazırlaması gerekir.belki de iki çekingen insanın izlediği yoldur bu...

    ve gülümseten anekdotlar

    --- spoiler ---

    ''beyin evrendeki en karmaşık şeydir. burnun tam arkasında bulunur.''


    (sakli su - 8 Şubat 2008 22:12)

  • comment image

    kendimi gördüm, kendimi sevdim. evet, bunu bana bu film yaptırdı. yani tam anlamıyla "ben" demek yanlış olur belki ama bu film reddedemeyeceğim kadar girdi kafamın, ruhumun, bilinçaltımın derinliklerine.

    bu kadar tanıdık, bu kadar sıcak, bu kadar öz olması, benim nazarımda filmin en büyük başarı sebebidir. olduklarım, olduramadıklarım, saçmalıklarımla dolu, nefes aldığım şu hayatımın asla ve asla değiştiremediğim, çabalasam da kurtulamadığım parçası... rüyalarım... stephane'ın içinde yaşadığı düğüm ve rüyalarındaki çözümleri, tüm deneyimleri öylesine şeffaf, sevimli ve samimi ki bana ait çok şey bulmamam imkansız olurdu. ve sanırım çoğu kişi de benzeri hisleri deneyimleyebilmiş izledikten sonra.

    --- spoiler ---

    stephanie'nin evine gizlice girip aldığı midilliyi geri koymak için tekrar kızın salonuna döndüğü sahnede, stephanie'nin eve gelip ışığı açtığı an stephane'ın kendini yatağa atıp devekuşu gibi başını saklamasını hiçbir kelime ifade edemez bence.

    ---
    spoiler ---

    çocukluğum, korkularım, çekincelerim, büyüsem de değiştiremediğim, zaman zaman hatırlamak istemeyip unuttuğum ama bir şekilde hep hatırladığım, hatırlayacak olduğum, bana ait gizli bir içgüdüyü buldum stephan'da...

    teşekkürler michel gondry.


    (moirabathory - 21 Ekim 2011 22:45)

Yorum Kaynak Link : la science des reves