Süre                : 2 Saat 5 dakika
Çıkış Tarihi     : 05 Aralık 2018 Çarşamba, Yapım Yılı : 2018
Türü                : Drama,Tarih,Savaş
Ülke                : Sırbistan,Greece
Yapımcı          :  Zillion Film
Yönetmen       : Petar Ristovski (IMDB)
Senarist          : Vladimir Cosic (IMDB),Petar Ristovski (IMDB),Milovan Vitezovic (IMDB)
Oyuncular      : Lazar Ristovski (IMDB)(ekşi), Radovan Vujovic (IMDB), Milan Kolak (IMDB), Ivan Vujic (IMDB), Danica Ristovski (IMDB), Svetozar Cvetkovic (IMDB), Tanasije Uzunovic (IMDB), Aleksandar Vuckovic (IMDB), Ivan Markovic (IMDB), Marko Todorovic (IMDB), Marko Bacovic (IMDB), Ljubisa Savanovic (IMDB), Nebojsa Kundacina (IMDB), Branko Jerinic (IMDB), Bozidar Bekirovic (IMDB), Petar Cirica (IMDB), Petar Maksimovic (IMDB), Aleksandar Markovic (IMDB), Nikola Pavlovic (IMDB), Ognjen Nikola Radulovic (IMDB), Ivan Rakic (IMDB), Nemanja Zivkovic (IMDB), Vahid Dzankovic (IMDB), Radoje Cupic (IMDB), Miljan Davidovic (IMDB), Ratko Ignjatov (IMDB), Jovana Jelovac Cavnic (IMDB), Pavle Jerinic (IMDB), Dragan Marjanovic (IMDB), Dragomir Pesic (IMDB), Miljan Prljeta (IMDB), Jovan Ristovski (IMDB), Nebojsa Vranic (IMDB), Vladimir Vuckovic (IMDB), Ivan Zablacanski (IMDB)

Kralj Petar I (~ Kralj Petar I: U slavu Srbije) ' Filminin Konusu :
Kralj Petar I is a movie starring Lazar Ristovski, Radovan Vujovic, and Milan Kolak. King Peter 1st, as a young man is banished from Serbia by Obrenovic a rival dynasty. Many years later, King Peter returns to his country to...





Facebook Yorumları
  • comment image

    taze taze gidip gelmiş biri olaraktan gelip burada ileride buraya gidecekler için yardımcı olabilecek bilgiler vermek isterim.

    belgrad'a gidince (merkezdeyseniz eğer) kesinlikle hiçbirşeyi yadırgamayacak, gayet de memleketinizdeymiş gibi hissedeceksiniz. kültürlerimiz çok benziyor ama onlar ekonomik olarak daha geride kalmış olmalarına rağmen zihniyet olarak daha avrupalılar. herkesin ilk bahsedeceği üzere, kızları çok güzel.. yaşam ucuz.. kısa süreli kaçamaklar için gayet de ideal bir şehir.

    öncelikle ulaşım, yerleşim tarzı temel konulara değinelim.

    uçağınız havaalanına vardı, çıkıyorsunuz.. körükte yürüyüp havaalanına daha adımınızı atmadan polisler pasaportlarınızı kontrol edecek. eğer pasaportunuzda şengen vizesi var ise, tarihi geçmiş bile olsa farketmez, yani avrupaya daha önce ayak basmış iseniz polis pasaportunuzu geri verecek ve pasaport kontrolüne ve bagaj alımına doğru devam edeceksiniz. eğer yok ise (eski pasaportunuzda vardır da yeni çipli pasaportunuzla geliyorsunuzdur mesela) pasaportunuzu alacaklar ve alt kattaki bir salona götürecekler sizi. burada "neden geldin", "kiminle görüşeceksin", "kim karşılayacak seni", "ne kadar paran var, göster", "rezervasyonların hani", "ne zaman dönüyorsun" gibi sorular soracaklar. burada sakin olun, sorulara cevap verin. kulaklık kulağınızda, bir yandan müzik dinlerken diğer yandan pasaport görevlisine sarkarak ibnelik yapmayın. 2 saat uğraştırır, bekletirler sizi. (bkz: malın biri)

    neyse, bu polisleri aşarsanız pasaport görevlileri hiçbirşey sormuyor basıp damgayı gönderiyorlar sizi. fazla oyalanmayın, bavulunuzu alın çıkın. çıkışa doğru giderken de turist information'dan bir harita edinmeyi unutmayın.

    şehre nasıl ulaşacaksınız? şehre ulaşmak için 5 yolunuz var.
    1) orada bir tanıdığınız vardır, aracıyla gelir sizi alır (bedava).
    2) dışarıda bekleyen taksilerden birine binersiniz. (pazarlık yapın kesinlikle, yoksa 3-5 günlük hostel paranızı bu amcalara kaptırırsınız. 45€ ödeyeni okumuştum!!!)
    3) rezervasyon yaptırdığınız hostel ya da otel size havaalanı transferi hizmeti veriyor olabilir (bizim hostel 12€ diyordu, hadi len dedik..)
    4) alt kapıdan çıkınca a1 denilen bir midibüs hattı var, şehir merkezine gidiyor. trg slavija diye bir meydana gidiyor. (bilet 3€)
    5) üst kapının önündeki otobüs durağından 72 numaralı belediye otobüsüne binersiniz ve son durağı olan zeleni venac diye merkez otobüs durağında inersiniz. burası da şehir merkezi ve kale meydanına ve meşhur knez mihailova caddesine (onların istiklal caddesi) yakın. (bilet için ödemeyi şöföre dinar olarak yapabilirsiniz. kişi başı 260 dinar gibi birşeydi)

    seçiminize göre havaalanında bir 5€ kadar bozdurabilirsiniz. paranızın geri kalanını şehir içinde her köşebaşında bulunan döviz bürolarından bozdurabilirsiniz. bir de azar azar para bozdurun misal her seferinde 50€ gibi. zira belgrad çok çok ucuz ve paranız fazlasıyla yetecektir.

    havaalanı-şehir merkezi arası 35-40 dakika sürüyor otobüs ile. havaalanı civarı bayağı varoş bir yer, ilk başta nereye geldik lan demiştim. zira yolculuğun ilk 10-15 dakikası eski bolşevik filmlerde olduğu gibi aşırı varoş bölgelerde geçiyor. insanlar, binalar felan şaşırtabilir sizi. ama sonrasında gittikçe güzelleşiyor.

    konaklama: otelinizi mümkün olduğunca merkeze yakın bir yerde tutmanızı tavsiye ederim. knez mihaiolova civarına mümkün olduğunca yakın olursanız rahat edersiniz. zaten oda fiyatları birbirine çok yakın, 1-2€ yu aramayın. zira her türlü faydasınız görürsünüz.* booking.com üzerinden pansiyonlara ve alternatiflere bakabilirsiniz.

    otelinize vardınız... şimdi ihtiyacınız olan şey gezilip görülecek yerler. havaalanından ya da hostelden aldığınız harita üzerinde gezilecek olan yerler zaten işaretli:

    * sokak ve cadde:
    1) knez mihailova: istiklal benzeri, trafiğe kapalı bir cadde. gece 11-12 lere kadar işlek. her türlü yemek, içecek, eğlence, alışveriş ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. aynen istiklalde olduğu gibi, caddeyi kesen sokaklar üzerinde de mekanlar mevcut.
    2) skadarlija: burası da küçük beyoğlu gibi bir yer. sağlı sollu kafana* dedikleri canlı müzikli restoran/bar mekanlar ve pub tarzı kafeler felan var. akşam yemek yiyip, canlı sırp müzikleriyle fasıl yapmak için ideal.
    3) terazije: telafuzu zor olduğu için ben buraya terazidere diyorum, bayağı da uydu sanırım. knez mihailova'nın bitiminden ihibaren başlıyor. trafiğe açık ve de eğlence den ziyade büyükdere gibi uzun, geniş bir cadde. üzerinde ziyaret edeceğiniz önemli birkaç binayı bulunduruyor.
    4) bulevar kralja aleksandra: güzel parklar ile dolu, yürümesi zevkli bir cadde. terazije ile başlangıçları ortak, v gibi iki kolda uzanıyorlar.

    * meydan ve park:
    1) kale meydanı: tuna ve sava nehirlerinin birleşim noktasında tepeye kurulmuş, surlarla çevrili bir kale meydanı. özellikle gün batımında kordon boyunca yürümek, banklarda oturup kah manzarayı seyretmek, kah gelip geçenleri izlemek zevkli. kale meydanının içinde bir askeri müze, hayvanat bahçesi ve kilise de mevcut. bir de şehit ali paşa'nın türbesi tabii.
    2) trg republike: cumhuriyet meydanı. "tırg republik" diye okuyorlar bunu. öyle çok büyük bir meydan değil, knez mihailova'nın ucu ile teraziderenin* başlangıcına denk geliyor. şehir tiyatrosu ve müzesi burada.
    3) tasmajdan ve mali tasmajdan : taş meydan çok güzel bir park. st. mark's kilisesinin yanında, kral aleksandra bulvarı üzerinde bulunuyor. vakit geçirmesi gayet güzel bir yer. sanırım en sevdiğim park burasıydı belgrad'da.
    4) pionirski park: ufak bir park. eski önderlerinin 2 boyutlu büstlerini bir duvara koymuşlar. onun dışında çok birşey yok.
    5) botanical garden: botanik bahçesi, biraz uzakta kalıyor ama vaktiniz varsa ziyaret edebilirsiniz.

    * binalar
    1) national assembly: meclis binası, içeriye giremiyorsunuz. binaya dair en çok aklımda kalan şey önündeki merdivenin iki tarfındaki iki heykel oldu. bir tarafta adam atı bacak omuza pozisyonuna almış, diğerinde ise at adama binmiş. * * * oradaki güvenlik görevlisine sordum ama anlamı yok, sadece siyah at işte dedi. tabii bizim kovboy'dan bahsetmedim. neme lazım...
    2) old palace ve new palace : burası bakanlıkların olduğu yer. başbakan buradaymış* yani.
    3) hotel moskva: barok mimariyle yapılmış, eski bir hotel. halen faal olarak çalışmakta, lobisinde soluklanabilirsiniz.
    4) st sava kilisesi: ayasofyanın tepesine haç koy, işte bu da aynısı. restorasyon çalışmaları sürüyor ve dışarıdan düzgün bir yapı gibi görünmesine rağmen restorasyonu devam ettiği için içi bomboş ve tezgahlar kurulu, çalışma var. girişe bir ufak alan yapmışlar o kadar.
    5) eski savunma bakanlığı: nato tarafından bombalanmış zamanında ve halen öylece duruyor ibret olsun diye. knez milosa caddesi üzerinde.
    6) bayraklı camii: müslümanlara ait tek ibadethane sanırım. ufacık bir cami, en fazla 50 kişilik felan. hemen bitişiğine 3-4 katlı bir bina yapmışlar ve burada da ibadethane mevcut.
    7) nikola tesla müzesi : bu mühim zat'a yakışmayacak şekilde 2 katlı binanın tek katına kurulu ufak bir müze. herhalde 200 metrekarelik felan bir alana kurulmuş ve üç bölümden oluşuyor. bir bölümde gelenlere nikola tesla'nın hayatını anlatan video ve gerçekten çalıştırıp, prensiplerini açıklayarak gösterdikleri eserleri mevcut. burası çok zevkli. ikinci bölüm zaman zaman değişiyormuş. benim gittiğim bu günlerde tesla'nın diplomaları, kıyafeti, eldivenleri vs vardı. adam dünyanın en ciddi, bilindik köklü üniversitelerinden 50 küsür diploma edinmiş. çoğunluğu fahri diploma tabii. adamın dibisin tesla. 3. bölüm ise ufak bir oda, burada nikola tesla'nın külleri bir kürenin içinde duruyor.

    * zemun
    burayı ayrı başlıkta yazmak istedim çünkü zemun bir ilçe. kalemeydan'ın karşısında, sava nehrinin diğer tarafında kalan bir sahil ilçesi. kordon benzeri bir yürüme yolu ve bu yola bakan kafeleri var. kafeler masalarını dışarıya koymuş.. biraz yürür, oturur bu kafelerde bir bira yudumlayıp janos hunyadi's tower'a çıkabilirsiniz. kulenin oradan manzara müthiş, izmir-asansör ya da istanbul-galata kulesi sanırım bir fikir verebilir.

    yeme-içme:
    belgrad'da yemek ve içecekler çok ucuz. öncelikle et konusunda domuz eti yemeyenler için sormayı ihmal etmemenizi tavsiye ederim zira domuz eti sıklıkla tüketiliyor. herkes cevap cici yi öneriyor, bildiğin inegöl köftenin süt kaymağı ile servis edildiğini düşünün. çok bir abartı yanı yok. bunun dışında yerel lezzetleri denemenizi tavsiye ederim.

    kale meydanının orada, st michael katedralinin karşısında "?" isimli restoran var. arkada hafif bir fon müziği eşliğinde yerel lezzetleri tadabilirsiniz. siparişinizi verirken burada porsiyonların bize nazaran 2 kat daha büyük olduğunu aklınızda bulundurun. buradan kişibaşı 1500 dinar civarına çıkarsınız. o da yaklaşık 25tl felan yapar ki öyle bir mekandan istanbul'da 70-80tl den aşağı çıkamazsınız.

    knez mihailova üzerinde via del gusto diye bir mekan var, kesinlikle tavsiye ederim. kahvaltı, normal yemek, akşam üstü kahve/her nevi alkol türevi içmek için ideal bir mekan. geç keşfettik ama kahvaltıları başka yerde yapamaz olduk. sava omlet'i tavsiye deneyin kesin.

    smokvica bayraklı camisine giderken kralja petra caddesi üzerinde saklı bahçe gibi bir cafe. hayatımda gördüğüm en güzel kadını burada gördüm (adriana lima dahil, abartmıyorum). merkan çok hoş, menüsünde çoğunlukla alkollü içecek, kahve türevleri ve çeşitli yemekler mevcut. minik hamburgerler yapıyorlar çok sevimli.

    zemun'a gittiyseniz şaran veya rekaisimli restoranlarda balık yiyin, özellikle yayın balığı ve beyaz tikves şarabını tavsiye ederim. tikves bir macar şarabı markasıymış. gayet başarılı ve fiyatı da makul. şaran daha merkezde ve bilindik. reka ise daha salaş görünümlü ve kesinlikle çok daha iyi bir mekan, belli bir saate kadar canlı müzik de yapıyorlar. kordon boyunca şaranı geçip bir 50 metre yürüyün, karşınıza çıkacak.

    bunun dışında börek yiyebilirsiniz. bizim kol böreği ile su böreği arası bir börek yapıyorlar ve her yerde "peka" yazan dükkanlarda bulabilirsiniz bunu. yanında yoğurt veriyorlar genelde. bizim çay-simit benzeri bir ikili onlar için. yoğurt ama sıvıya yakın bir kıvamda, bardaktan içiyorsunuz lıkır lıkır.

    gece hayatı, eğlence:
    kışın eğlence olmaz diyenlere aldanmayın. belgrad'ın gece hayatı yazlık ve kışlık olmak üzere ikiye ayrılıyor. yazın sava nehri kenarında kurulmuş tekneler üzerindeki sıra sıra açık hava club'ları revaçta olurken, kışın bunlar kapalı tamamen. kışın, kapalı mekan club'lar mevcut daha çok. club'lar 12 civarı açılıyor ve 4-5 lere kadar eğlence devam ediyor. knez mihailova ya çıkıp müzik sesini ve insanları takip ettiğinizde muhakkak zevkinize göre bir mekan bulabilirsiniz. bununla birlikte hosteldeki elemanlara sorabilirsiniz ya da foursquare i açıp nearby a bakabilirsiniz.

    club'lar önceden aradığınızda rezervasyon alıyorlar. direkt de gidebilirsiniz ama 12-12:30 arasında gitmeniz yer bulmanız açısından faydalı. sonra çok doluyuz deyip içeriye almayabilirler (sanırım yani.. bir yazıda okumuştum).

    ben sound ve mr stephan brown isimli club ları önerebilirim. stephan brown ana otobüs terminaline yakın, nemanjina ve balkanska caddelerinin kesişimi civarında. gökdelen gibi bir binanın 9. katında. giriş ücretsiz fakat girişte 1000 dinar (yaklaşık 10€) verip bir çip alıyorsunuz, yukarıda para yerine geçiyor. içeri girdiğinizde klasik slav taş hatunları kapıda rezervasyonunuz olup olmadığını soruyor, duruma göre sizi elinizden tutup uygun bir bara götürüp bırakıyor. ceketiniz varsa da vestiyere bırakmanız lazım bu arada (200 dinar, ~1.5€). barmenler iri kıyım abiler ve taş slav hatunlardan oluşuyor, muhabbetleri güzel. eğlendirmeyi iyi biliyorlar, çabuk kaynaşıyorsunuz insanlarla. gecenin ilerleyen saatlerinde bara çıkıp dans ediyorlar, aşağıda dans eden hatunları yukarı çekip orada dans ettiriyorlar ve bedava içki veriyorlar medeni cesaret gösterenlere. müzik ve dj çok iyi, alkol fiyatları belgrad geneline göre yüksek. mesela bir kokteyl 500 dinar civarı (~10tl yapıyor, belgrad çok ucuz demiş miydim?)

    burada +18 clublara da değineyim azıcık. sokakta dolaşırken ve belgrad hakkında araştırma yaparken çeşitli mekanlar görebilirsiniz. terazidere'ye yakınsanız, hotel moskova'nın arka sokağına doğru bakabilirsiniz. bu tip mekanlarda akıllı olmazsanız türkiye standardını aşan fiyatları dahi görebileceğinizi ve eğleneyim derken hüzün ile hatırlanacak bir kekoluk anısını yaşayabileceğiniz konusunda uyarmadı demeyin.


    (vampir akrep - 11 Mart 2013 21:30)

  • comment image

    ana başlıklarla incelemek gerekirse;

    türk lirası
    efendim türk lirasının sokakta uçuşan kağıtlardan hiçbir farkı yok. günde 2-3 uçak kalkıyor olması, orada yaşayan türklerin olması bu gerçeği değiştirmiyor. döviz büroları zaten tl almıyor da, en son çare olarak gittiğim bankalar da "üzgünüz" diyince, görevli kadına "acaba merkez bankasına gitsem onlar bozarlar mı tl yi?" diye sordum. kadın bastı kahkahayı. espri yapmamıştım ya neyse.

    paskalya
    paskalya tatilleri her sene farklı günlerde oluyormuş. biz bunu bilmeden biletleri alınca malesef koskoca senede gele gele paskalya tatiline denk geldik. elbette ıssız sokaklarda dolaşmıyorsunuz ama yine de neredeyse yarı yarıya hem mekan olarak hem insan sayısı olarak azalma oluyor. bizdeki ramazan bayramı gibi işte. millet ya tatilde ya aile ziyaretinde.

    hostel
    good morning hostel'de kaldık. takovska caddesi üzerinde, şehir merkezine 10 dakika yürüyüş mesafesinde. odalar küçük ama temiz. ortak kullanım için banyo da var amerikan mutfaklı salon da. yanınızda yemek götürebilirsiniz. tavsiye ederim. ya da şöyle söyliyeyim; belgrad'ın göbeğinde gayet kullanışlı bir hostelde geceliği kişi başı 30 liraya* kaldık!! bir izmirli olarak net söylüyorum, o paraya basmane'de kalamazsınız.

    taksiciler
    koskoca şehirde ingilizce bilmeyen yegane şerefsizlerdir. taksici heryerde taksicidir, avrupada farklı demeyin sakın. gideceğimiz yeri gösterip "how much?" dedikten sonra aldığımız 500 dinar cevabına ve bizim sanki az buçuk yer yön bilgimiz yokmuş gibi yolu uzatmasına rağmen taksimetrede 400 dinar yazınca "ne ayak la bu?!" dedim adama, bana abdullah gül gülümsemesi ile cevap verdi şerefsiz. ayrıca havaalanından merkeze 10 euro tutuyor yukarıda fazla fazla verenler olmuş, gerekirse pazarlık yapın.

    euro-dinar
    1 euro = 114 dinar. 100 dinar değil!!
    ancak öyleymiş gibi hesaplıyorlar. dikkat edin. 1000 dinarlık bir alışverişi bozuk yok diye 10 euro olarak ödeyince yaklaşık 1 euro fazla ödemiş oluyorsunuz. üçün beşin hesabından ziyade çok fazla tekrarlayınca bunu neredeyse bir günlük bira parasını yok yere adamlara vermiş olursunuz.

    bira-içki
    jelen diye biraları var, gayet güzel. onun dışında lav, carlsberg de seçenekler arasında. mekandan mekana farklılık gösterse de genelde 33lük şişede getiriyorlar içkileri. 50lik istediğinizi ayrıca belirtmeniz gerekiyor.
    rakija dedikleri içecek ise bildiğimiz konyak.

    internet
    şehrin neredeyse her yerinden çeken internet ağları var. onun dışında birçok mekan wifi şifresi kullanmıyor.

    tarihi yerler
    kalemegdan; tuna ile sava nehrinin kesiştiği yerde bol bol resim çektirmelik yemyeşil bir alan. ayrıca içinde hayvanat bahçesi de var. sayesinde belki de on beş sene sonra hayvanat bahçesi gezmiş oldum.

    nikola tesla müzesi; teslaya ait eşyaların, giysilerin, aletlerin olduğu hayatı ve icatları hakkında önemli bilgiler edinebileceğiniz ufak bir bina. içerisinde rehber var ve gelenlere belli saatlerde sırpça, belli saatlerde ingilizce olarak sunum yapıyor. buna tesla icatlarının çalışma şekilleri, canlı örnekler de dahil. biz gittiğimizde sırpça tur vardı süremiz kısıtlı olduğundan ingilizce turu bekleyemedik. gitmeden önce mutlaka ingilizce tur saatlerini öğrenmek gerekiyor.

    josip broz titonun mezarı; şehir merkezinin güneyinde, museum of yugoslav history'nin içindeki house of flowers'da bulunuyor. yugoslavya'yı birarada tutmuş, inanılmaz saygı duyulan birisi için açıkçası biraz daha özel bir mezar beklerdim. yine de gidip görülmeli.

    bunların dışında; parlamento binası, st. sava kilisesi, ulusal müze vs. gibi tercihe bağlı gidilebilecek yerler de var.

    yemek-kafe-bar-gece kulüpleri
    leila; küçük ama sıcacık bir ortamı olan çok sevgili jerunun sayesinde gittiğim, gündüz gece ayırt etmeden bira veya kahve içilebilecek muhteşem bir mekan. gidiniz.

    boutique; knez mihaliova caddesinin başındaki meydanın köşesinde bulunan merkezi ve yemekleri harika mekan. hayatımda ilk defa risotto* yedim burada. şu anda muhtemelen en sevdiğim yemek olabilir. konumu da çok güzel, geleni geçeni izleyebilirsiniz. yanında aurelio diye bir mekan daha var o da güzel.

    tri şeşira; skadarlija'daki turist kazıklama yerlerinden en ünlüsü. oturmak için bir gün önceden rezervasyon yapmak zorunda kaldık. yemekleri güzel, ortamı hoş ancaaak... birincisi, söylemezseniz su ekmek ıvır zıvır getiriyorlar ve gözünüzün yaşına bakmadan hesaba yazıyorlar. baştan söylemek lazım sipariş verilen yemekler dışında hiçbir şey istenmediğini. ikincisi ise hayatımda karşılaştığım en dumur verici olaydır. hesabı istediğimizde garson hesabı masaya bırakmak yerine yanıma gelip gözlüğünü taktı ve fişin içine konduğu zamazingonun üst kısmını gösterip "bak burada hesaba bahşiş dahil değildir yazıyor, ne kadar bahşiş bırakacaksın?" dedi!! bunu türkiye sınırları içindeki herhangi bir mekan herhangi birine dese, onu ayar manyağı yaparlardı ya neyse dedik biz verdik bahşişimizi kalktık. bu da gideceklere bir uyarı olarak dursun kenarda.

    redbar; tri şeşira'nın yirmi metre ilerisinde akşam saatlerinde bir-iki bira içmelik kafe-bar. çok beğendim.

    mr. stefan braun; bir binanın dokuzuncu katında bulunan ortamı gece 1'den sonra başlayan club. çok ünlü ama sevemedim nedense. insanlar arasında konnekşın yok. durduğunuz yerden sadece yandaki iki masayı görebiliyorsunuz. sütunlardan hiçbirşey gözükmüyor vs vs.

    plastic; ama plastic öyle mi?! kurban olduğum mekanı yedi bitirdi beni. dikdörtgen bir giriş bölümü var. bistro da burda bar da burda. herkes içiçe sinerji çok çok yüksek. hastası oldum. arkada başka bir bölüm daha var. biraz daha sessiz, zannedersem yiyişgenlerin yeri o bölüm. malesef belli günler açık. eğer hergece açık olsaydı hepsinde de gidecektim.

    kızlar
    kızların hepsi adeta birer at!
    gece kulüpleri ise adeta birer hipodrom!!

    sağlıcakla kalın..

    edit: linkler eklendi


    (ko gotursun su seni - 29 Nisan 2014 01:24)

  • comment image

    yıllarca sık sık gidip geldiğim ve 20 gün önce de resmen yaşamaya başladığım şehir burası. (not: artık burada yaşamıyorum)

    tam olarak nereden başlayacağımdan emin olamadığım için ihtiyaç sıranıza göre madde madde ilerlemek daha akıllıca geldi.

    1- vize:
    benden önce de pek çok kişinin yazdığı gibi bu ülkeye vize yok. yani bodruma gider gibi elinizi kolunuzu sallaya sallaya gidiyorsunuz! ancak vizesiz her ülke gibi bu ülkeye de girmeniz için mutlaka bir pasaportunuzun olması gerekiyor! (not: türkiye'den kimlikle gidilebilen sadece ülke var. gürcistan ve kıbrıs) eğer pasaportunuz yoksa sizi buraya alıp yolumuza pasaportu olanlarla devam edelim.

    2- ulaşım:
    uçak ulaşımı için pek çok alternatif olmakla birlikte en ucuz olan 3 tanesi flypgs - thy ve air serbia.
    www.skyscanner.com.tr gibi karşılaştırmalı fiyatlar alabileceğiniz siteler bu konuda size çok fazla yardımcı olacaktır ama ortalama gidiş dönüş kişi başı fiyatlar 250 tl ile 500 tl arası değişiyor ki aynı hafta sonuna bilet almaya kalktığınızda bile her durumda bodruma uçmaktan daha ucuza geliyor.

    3- konaklama
    lüks konaklama arayanlar için metropol otel belgradın en pahalı oteli.
    hemen ardından da yüz küsür yıllık tarihiyle hotel moskva geliyor.

    ama yok ben sevgilimle eşimle ailemle gelip 3-4 gün uygun ve temiz bir yerde kalacağım diyorsanız hem 4 yıldız kalitesinde hizmet veren hem de iki kişilik fiyatları 60 ila - 120 tl arasında değişen ile hotel majestik sizin için birebir. üstelik şehrin tam merkezi kabul edilebilecek olan knez mihailova'nın göbeğinde olması da sizin çoğu yere ulaşım için para vermenize gerek olmayacağı anlama geliyor.

    dur arkadaş ne yaptın 2 kişi için gecelik 120 lira az para mı daha ucuz yok mu diyorsanız da kişi başı 9 10 euroya green studio hostel ve hostel che gibi alternatifler var ki ille de hostelde kalacaksanız ben size daha çok hostel che'i öneririm. sahibi arkadaşım ki zorana son derece kafa dengi ve tatlı bi kız. otelinde hiç kalmadım ancak misafirlerini sürekli club club gezdirdiğini biliyorum. bi de zaten belgraddaki hosteller genelde apartman katları olduğu için baya butik hizmet veriyorlar.

    ama airbnd üzerinden günlük ev kiralamakta mantıklı olabilir. çünkü belgraddaki günlük ev kiraları da tüm evlerde 60 tl -100tl odalarda ise 22 tl -100 tl arası değişiyor. (yazın fiyatlar değişkenlik gösterebilir tabi)

    yine ayrıca eğer tek başınıza ya da iki kişi geldiyseniz ve şehirde kimseyi tanımadığınız gibi yalnızda takılmak istemiyorsanız herhangi bir hostelde prive oda tutup kalmanız. böyle hem otel konforunda kalmış olursunuz hem de gelir gelmez hostelden bir çok insanla tanışmış ve onlarla beraber gezmiş olursunuz.

    3- nikola tesla havaalanı
    havaalanı şehrin merkezine çok yakın bir yerde ve taksilerde ucuz. o yüzden taksiye binmekten çekinmeyin. ancak belgrad'da iki tip taksi var. birincisi havaalanının içinde bekleyenler diğeri ise dışında bekleyenler. daha havaalanının kapısından çıkar çıkmaz yanında arabası olmadan ayakta sizi karşılayanlar hava alanının dışında bekleyen taksilerdir. bu taksiler diğer taksilere göre 2-3 euro daha ucuz gibi gözükebilirler. ancak diğer taksiler zone'lara göre sabit fiyatlarla giderler ve ne kadar ödeyeceğinizi en baştan bilirsiniz. yani örneğin hoteliniz zone ıı'deyse o bölgenin en uzak yerinde de en kısa yerinde de olsa ödeyeceğiniz para aynıdır. (1800 rsd yani 15-16 euro) ama yok kalacağınız yer tren / otobüs garı ya da knez mihailova'ya yakın bir yerse o zaman öbürlerine binin çünkü o zaman ödeyeceğiniz rakam 10-11 euro civarında olacaktır.

    ama madem şehre gelir gelmez bize bir iki euronun hesabını yaptırdın o zaman otobüsü söyle de otobüse binelim diyorsanız o zaman şu linkten otobüs bilgilerini görebilirsiniz. her yarım saatte bir üstelik 300 rsd yani 2 küsür euro.

    aaa bir de söylemeyi unuttum. belgrad hava alanında ne dönerken ne de gelirken hiç bir şey almayın. çünkü parfümünden çikolatasına içkisine kadar her şey normale göre alakasız bir şekilde çok pahalı.

    4- gündüz gezilecek yerler
    eğer belgrad'a iki günlüğüne geldiyseniz ne beni ne de kendinizi yormayıp her efendi turist gibi ilk gün knez mihailova, kalemegdan, tasmejdan, parlemento binası, nikola tesla müzesi gibi yerleri hatip edip akşam üzerine doğru da önce bizim ortaköyümüzün denizsiz hali olan skadarlija'ya geçip yemeğinizi yiyip oradan silicon valley'de yemek sonrası içkinizi içip güzel güzel keyif yapın.
    ama uyarmalıyım ki belgrad genel olarak çok ucuz bir şehir olmasına rağmen skadarlija ve silicon valley'de fiyatlar turistlere göre de uyarlanabilmektedir.

    bu arada iki de ilginç bilgi vereyim. silicon vadisi adını bizim nişantaşı gibi oraya takılan kızlarının çoğunun göğüslerinin silikonlu olmasından dolayı almış ki zaten başlı başına piyasa bir cadde olduğunu da şehrin başka hiç bir yerinde kolay kolay göremeyeceğiniz lüks arabaları gördüğünüzde anlayacaksınız.

    2. gün içinse en akıllıca seçenek sabah erken kalkıp ada ciganlija'ya doğru yola çıkmak.
    ada şehrin hemen her merkez noktasına ortalama 6-7 km olduğu için taksi ile gitmekte ortalama 6 euro filan tutacaktır ki burada bisikletten patene tenisten su kayağına satranca golfe kadar hemen her sporu yapmak mümkün. ayrıca her biri için de çok uygun kiralar ödersiniz. üstelik hem güneşlenip hem de yüzerken ada da bulunan onlarca restoran ve barda yanınıza kar kalacaktır.

    ayrıca bisiklet kullanmayı sevenler için bisikletle belgrad turu yaptıran bir şirkette mevcut.
    http://www.ibikebelgrade.com/

    5- genel bilgiler

    - yola çıkmadan önce yanınıza alacağınız tüm paranın euro olduğundan emin olun ancak paranızın tamamını da uçaktan iner inmez dinara çevirmeyin. hem havaalanında döviz büroları daha çok para kesiyor hem de şehrin hemen her yerinde döviz bürosu mevcut. ayrıca herhangi bir bankanın banka kartına sahipseniz türkiyedeki hesabınızdan direk dinar olarakta çekebilirsiniz ki tl'yi euroya euroyu da rsdye çevirirken de para kaybettiğiniz için ikisi arasında öyle abartı farklar oluşmuyor.

    - telefonunuzu kapamanıza gerek yok ancak internetinizin uluslararası dolaşıma kapalı olduğundan emin olun. onun dışında size yurt dışındayken türkiyeyi aramanızın dakikası 4 aranmanızın ise dakikası ise ortalama 2 tl. yani çok abartı konuşmayacaksanız korkup telefonunuzu kapatmanıza gerek yok!

    - müzelerin fiyatları 1 ila 15 tl arasında değişiyor ama ortalaması 5-6 tl diyebiliriz.

    - sağda solda yazan "tramvay bileti almayın" şeklindeki uyarılara kulak asmayın. evet gerçekten de şehirde hiç kimse tramvay için bilet almıyor ve kimse de onların biletlerini kontrol etmiyor. ancak konu turistler olunca onları 100 metre uzaktan tanıyıp keklik gibi avlayan özel bir tim bulunuyor ve kişi başı 20 euro ceza kesmekten asla kaçınmıyor. benden söylemesi.

    - bu bilgi ne işinize yarar bilmiyorum ama şehrin her yerinde göreceğiniz heykellerin 2 ayağı birden havadaysa o kişi savaşta şehit olmuş demektir. (evet şehitlik sadece bizde yok). tek ayağı yerdeyse de gazidir. ayrıca adını caddeye verdikleri knez mihailova ise sırbistanın osmanlı'dan ayrılıp bağımsızlığını ilan etmesini sağlamış kraldır.

    - eğer çok güzel bir kadın değilseniz sizinle birebir ilgilenip tüm belgradı size ben gezdirmeyeceğim ve hatta ne oteli canım gel bende kal demeyeceğim için bence siz tek gelmeyin ve yanınızda mutlaka kafa dengi bi arkadaşınız olsun. sıkılmazsınız böylece. ama yine gelmeden seslenirseniz ve buralarda olursam iki kahve içeriz o ayrı:)

    - yine belgrad avrupanın en güvenli 2. şehridir (ki 1. neresi inanın bende bilmiyorum). etrafta çok çok az polis görürsünüz ancak en ufak bir olayda (ki genelde o bile olmaz) anlayamayacağınız şekilde 2 dk içerisinde her yerden çıkarlar. tabi siz yine de buna güvenip ulu orta kimseye sataşmayın veya sataşan olursa da bulaşmayın çünkü sırplar kavga ederken genelde yumruklar hiç ortada olmaz. ya silahları vardır ya da bıçakları. evet evet bu konuda baya baya pis millet. hatta mafya şehirde o kadar rahattır ki torbacılar bazı barlarda doğrudan gelip uyuşturucu ister misiniz diye sorarlar. ama merak etmeyin, burada yazdığım her mekana güvenle gidip eğlenebilirsiniz.

    6- gece hayatı
    siz şimdi "eywallah yamyam sağolasın gece gezmesini de yazıyorsun ama tüm gün gezdik deli gibi açıktık, hiç söylemiyorsun ne yiyecek bu adamlar ama laf gece gezmesine gelince yazmayı biliyorsun" demeyin diye 5. maddeyi şu andan iyeme içme yapıyorum.

    6- yeme içme
    sizde gelir gelmez fark edeceksiniz ki belgrad çok büyük bir yeme içme kültürüne sahip olsa bile aynı ölçekte o kadar da az alternatife sahip. bunun da en önemli nedeni hemen hemen bütün şehrin ayda ortalama 300-400 euro gibi maaşlarla geçiniyor olması.

    o yüzden turistlerin gezdiği yerlerin dışında bu şehirde insanlar genelde pizzacılardan 150 rsd'ye (3 tlye) pizza ve cola alarak veya .... grill yazan dükkanlarda kendilerine özel taze domuz eti kızarttırarak beslenirlerki eğer ben bırak domuzu karşıma ayı çıksa onu bile yerim diyorsanız bu tür mekanlar gerçekten tam size göre. tabi bir de hemen her köşede görebileceğiniz pastahanemsi fırınlar var ki atıştırmalık bişiler bulmanız mümkün. onun dışında türk damak tadına uygun veya domuz eti olmayan ya da en olmadı bizim sulu yemek diyebileceğimiz mekanlar neredeyse hiç olmamakla birlikte belgradın muhtemelen sizin gezeceğiniz hemen her yerinde karşınıza çıkabilecek italyan ya da israil lokantaları bu anlamda iş görebilecek mekanlar olabilir.

    tabi şehirde 2 tane de türk lokantası var ancak şehrin yine göbeğinde sayılan turski restaurant'ın yemekleri de türk yemeklerinden başka her şeye benzemektedir ki ilginç bir şekilde sahipleri de türktür üstelik. ama yok arkadaş bizim damak tadımıza uygun olsun da azıcık taksi parası vereyim sorun değil diyorsanız svetogorska 'da ki hanan restoran her türlü kebap döner ve yemeğiyle tam da ağzınıza layık olacaktır.

    eywallah yamyam ama sen bakma öğrenci olduğumuza, para sorun değil diyorsanız da supermarket , sofa, comunale, pire, destilerija, depo 23 , majik ve przionica gibi her biri bir diğerinden on kat güzel olan ve her birini tek tek test ettiğim pek çok seçenek var ki ben gittim beğenmediğim diyecek olan olursa faturayı göndersin 39 seneye ben geri ödeyeceğim.

    bu arada konaklama olarak airbnd'den ev tutmayı tercih edip bir mutfağa sahip olanlar için ise süpermarketler adeta bir cennet gibi gelecektir çünkü her türlü etin kilosu ortalama 8-10 tl. tabi 10 tl'ye bir kilo dana eti alırken 8 lira domatese ödememekte benim için olduğu gibi eminim sizin içinde ilginç bir deneyim olacaktır.

    ayrıca yine de bir mutfağa sahip olanlar için belgradın neredeyse yüzlerce denebilecek seçeneğe sahip kuru etlerini de ısrarla tavsiye ediyorum.

    7- gece hayatı
    ve nihayet yazıda ısrarla beklediğiniz belgrad gece hayatı kısmına geldik.
    ama öncelikle hemen şehre akıp çapkınlık peşinde koşmak için büyük bir heyecanla yanıp tutuşan arkadaşlarımızı bekletmemek için bu maddeyi biraz daha bekletim 6. maddemizi belgrad ve çapkınlık yapıyoruz.

    7- sırp kızları ve çapkınlık işleriniz.
    aslında bu yazıda böyle bir madde olmayacaktı ancak daha yazıyı yayınladığım andan itibaren özellikle sırp kızları konusunda onlarca soru geldiği bu konuya ayrı bir madde açmanın daha mantıklı olacağına karar verdim.

    öncelikle erkekler için

    - belgrad öyle bilimum rus ülkeleri gibi kafanıza göre herhangi bir bara girip iki içki ısmarlayıp cebine de bilmem kaç euro para koyup tavlayabileceğiniz kadınların memleketi değil evet.

    - sırpların büyük çoğunluğu turistlerin olduğu barlarda çok fazla takılmaz. bu nedenle de gittiğiniz mekanların da hemen hemen yarısı ya da daha çoğu turist olacak. turist olmayan ve belgrad da yaşayan kadınların da yüzde 99'u (özellikle yaz aylarında) aileleri ile yaşıyor olduğu için geceden tanıştığınız herhangi bir sırp hatunla aynı gece eve gitmeniz ve takılmanız yüzde 50 ihtimalle mümkün olmayacak ve gecenin bir yarısında hatun sizi bırakıp evine dönecektir. tabi bu yüzde oranı sizin yeteneklerinize bağlı olarak düşecek ya da artabilecektir herhalde. o yüzden bence bu tür durumlarda eğer gündüzden tanışıp akşama bir plan yapmadıysanız daha en baştan sırpları es geçip ilginizi diğer turistlere vermeniz sizin için daha hayırlı olacaktır. zaten sırplar genelde kalabalık gruplar halinde kafana barlarda eğlenmeyi daha çok severler. o yüzden burada yerleşik bir hayata sahip değilseniz işiniz gerçekten zor.

    tabi aynı şekilde eğer dana önceden tanımıyorsanız mekanlarda tanıştığınız türk hatunlardan da uzak durmanızı ayrıca tavsiye ediyorum. çünkü hem x ölçeğinde yeter bir güzelliğe ve çekiciliğe sahip olup belgrad'da çapkınlık yapacak herhangi bir hatunun ilk tercihi yine bir türk olmayacaktır hem de zaten türkiye'den gelmedin mi arkadaşım? manyak mısın ne işin var türklerle. eğer herhangi bir ortamda herhangi bir türk kızı görüp ille de onunla takılmak istiyorsanız ingilizceniz yeterli değilse o zaman italyan ya da hollandalı numarası yapıp kendisiyle tek kelime bile türkçe konuşmayıp hatta gerekirse ingilizce bile konuşmayarak rahatlıkla takılabilirsiniz:) ingilizceniz çok çok iyiyse de o zaman amerikalı ya da tipinize göre kendinize başka bir ülkede seçebilirsiniz. (bu taktik yüzde yüz çalışmaktadır) sonuçta ne kadar az konuşursanız türk olduğunuzu o kadar az anlayacaktır:)

    ama şu kesin bilgidir ki sırplar dahil olmak üzere herhangi bir mekanda herhangi bir kadınla çok rahat iletişim kurabilirsiniz ve hiç kimse siz denyoluk yapmadıkça size ekstra bir sert tepki vermez.
    ancak unutmamalısınız ki sırp erkekleri de en az türkler kadar maçodur ve o yüzden özellikle de bir sırpın yanındaki kadınlardan biriyle tanışmaya çalışırken almanlarla karıştırmayıp özellikle dikkat etmenizde fayda var. sonra daya yemeyin:)

    edit: sadece erkekler mi çapkınlık yapıyor. biz çapkınlık için nelere dikkat edelim diyen hatunlar olmuş. sizin bir şeye dikkat etmenize gerek yok. siz zaten her kadın gibi görür beğenir ve gider alırsınız. size bu şehirde engel yok rahat olun:)

    edit 2: gay arkadaşlarda kadınlarla aynı tepkiyi verip peki biz ne yapıcaz demişler. benim gördüğüm ve anladığım kadarıyla belgrad çok fazla gay dostu bir şehir değil. hatta homofobik oldukları bile söylenebilir.
    ben de bugüne kadar şehrin en popüler tüm mekanlarına girip çıkmama ve hemen her gece 4-5 mekan gezmeme rağmen gaylerin çok rahat takıldığı mixer house dışında bir mekan görmedim açıkcası. normalde gece hayatından az sonra bahsedecektim ama size pozifit ayrımcılık yapıp ayrı bir liste verebilirim. buyrun.

    edit 3: red light district tarzı mekanlar olup olmadığını soranlar olmuş. ben duymadım görmedim ihtiyaç duyup araştırmadım da. ama sanırım aramaya inanmaya devam edebilirsiniz.

    8- belgrad gece hayatı (yazlık)

    eğer belgrada ilk kez ve sadece iki günlüğüne geldiyseniz ve o gelişinizde hafta sonuna denk geldiyse benim tavsiyem kesinlikle rehberli bar turlarına katılmanızdır.

    gerekçesi ise çok basit: evet belgrad'da barlarda 3 erkek olmadığınız sürece kimse size kolay kolay dam
    sorunu yaşatmaz ancak popüler barların önünde neredeyse 2 saati bulan uzun kuyruklar oluşacağından tüm gece 2-3 saat farklı farklı yerlerde sıra beklemiş olabilirsiniz.

    bu tür durumlardan kurtulmak için kapıdakilerden birinin eline 10 euro tutuşturmakta bir çözüm olacağı gibi bar turlarından biriyle hiç bir yerde sıra beklemeden aynı gece içerisinde 6-7 bar gezmekte mümkün olabilir.

    bu turların en iyisi sevgili dostum escherin belgrad'a indiğim ilk günkü hediyesi olan one night vıp. one night vip adından da anlaşılacağı üzere gecelik maliyeti 250 euro ile 1.000 euro arasında değişebilen ve gecenin başında evinizden ya da otelinizden alınarak tüm gece boyunca en popüler mekanlara sıra beklemeden girdiğiniz ve her girdiğiniz mekanda en iyi alanlarda ağırlandığınız bir organizasyon ki 3 kişi gidildiğinde adam başı 1.000'er lira harcanarak en iyi şekilde eğlenilebilir ki tüm yıl çalışıp iki üç günlüğüne tatile çıkmış 2-3 arkadaş içinde bu tür bir rakam bence çok olmayacaktır.

    yine bu turun öğrenci kafasındaki versiyonu olan belgrade pub crawl ise bar ve club versiyonlarıyla haftanın her günü hizmet veriyor ki kişi başı ücret 10 euro civarında. ancak bu parayı verdiğinizde bar turundaysanız akşam 21.00'dan gece 01.00'e ve club turundaysanız gece 22.30'dan gece 02.00'a kadar şehrin farklı mekanlarına (3-5 tanesine) mutlaka uğruyor oluyorsunuz ki müşterileri de genelde şehirdeki hostellerin müşterileri oluyor. (hayır geceler 2 de bitmiyor. sadece en son mekana gece 2 de gidiyorsunuz) bu programın en güzel yanı iste gittiğiniz hiç bir mekana tek başınıza ya da 2 kişi gitmemiş olduğunuz için her gittiğiniz mekanda içinde olduğunuz grupla birlikte eğlenebilir zaman zaman da mekan içerisinde gruptan ayrı kafanıza göre takılabilirsiniz.

    tabi benim tavsiyem 2 gün şehirde kalacak kişilerin bir gecelerini bu tür bir tura ayırıp kalan diğer günlerini kendi başlarına merak ettikleri mekanlarda geçirmeleridir ama tabi seçimler size kalmış.

    edit: bu tür turlar herkese açık olduğu için bu tür turlardan beklentinizi de çok yüksek tutmamanızı sadece mekanlara girişte rahatlık sağlama avantajını değerlendirmenizi öneririm. ama tabi beklentinizin yüz katı iyi de geçemez mi? iyi gruplara denk düşerseniz bu da çok olası.

    bu turlardan bir diğeri ise.

    ve gelelim yaz boyunca takılabileceğiniz parti botlarına:

    lasta; şehrin splav play ve freestyler gibi en popüler clublerinden biri. hafta sonları electro house ve perşembeleri ise house çalıyor. splav play, ve freestyler gibi nehrin kenarındaki botlardan biri.

    freestyler da diğer yazlık splav play ve diğer clubler gibi house ağırlıklı çalıyor olsa bile hafta içleri 80s 90s veya latin çaldığına denk gelinebiliyor. tabi frestyler bu sıra şehrin en popüler clublerinden biri olduğu için sıra beklemeyi de mutlaka göze almalısınız.

    club sindikat diğer bot mekanlarının aksine pop veya pop rock çalan bir mekan olduğu için house dinlemeyenler için farklı bir alternatif olabilir.

    benim tavsiyem eğer parti botlarında takılacaksanız bu mekanlarda takılmanız ancak parti botları karşılıklı iki sıra halinde yan yana oldukları için farklı bir alternatif olarak müziği takip edebilir ve o an için ortamı size en güzel geleni de seçebilirsiniz.
    parti botlarında fiyatlar genelde istanbuldaki herhangi bir öğrenci barı ile en lüksünde asmalı mescit arasında değişiyor ki en pahalısı bile istanbula göre yine ucuz kalıyor. tabi en pahalı içkiye 4-5 euro öderken enerji içeceğine 4-5 euro para ödemek benim gibi sizi de şaşırtmasın diye uyarayım. eğer votka enerji seven biriyseniz bilmelisiniz ki redbull gerçekten içkiden daha pahalı bişi:)

    eğer geceyi silikon vadisi denen bölgede geçirmek istiyorsanız da size önerebileceğim iki mekan soho ve jimmy woo olacaktır. özellikle soho akşam 21.00'den sonra epey kalabalıklaştığı için biraz erken gitmekte fayda var.

    iyi de arkadaşım hep club ya da piyasa mekanlar sayıyorsun. yok mu bu ülkede adam akıllı içilecek barlar vs diyorsanız da azıcık insan olunda bekleyin ama di mi? bak aşağıya yazdık o kadar to be continued diye. vakit buldukça yazıyoruz herhalde hepsini:)

    neyse ne diyorduk gelelim kafana barlara..
    eğer belgrada sevgilinizle gittiyseniz sırpların turbo folk ya da kafana dedikleri özel bir müzik türünü yapan bu barlara da uğramadan dönmeyin derim.
    ancak genelde bu tür mekanlara turistler pek gitmediği ve sırplarda maço tipler oldukları için bu tür mekanlar sırp olmadığınız süre dam sorunu çıkartacaklardır.
    ben bu tür müziği ilginç bulsam bile çok tercih etmediğim için size önerebileceğim tek mekan şehrin en iyi kafana mekanlarından biri olduğu söylenen benimde bir kere gittiğim druga kuca kafana.

    ve gelelim şimdide sizin için yaptığım yapacağım özel seçkilere.

    jazz basta harika tasarıma sahip bir bahçesi olan ve adından da anlaşılacağı gibi bahçesinde her akşam jazz çalan süper mekan. brankov köprüsünün altındaki süleyman billboardunu bulup billboardun tam karşısındaki robin williams grafitili merdivenden yukarı çıktığınızda hemen soldaki mekan.

    super market damak tadı olarak bize en uygun kahvaltıyı yapabileceğiniz ve aynı zamanda harika yemeklere sahip özel mekan. mekanın iç kısmında her türlü ıvır zıvır tasarım ürünü ile kıyafetinden saatine kadar pek çok ürün satılıyor. gitmişken kesinlikle görülmeli.

    mixer house başlangıçta bizim salt ile babylon karışımı bişi gibi gelebililir ki nitekim öyle. gündüzleri genelde sanatsal bir takım aktiviteler ile restoran ya da bar olarak hizmet verdiği gibi hafta sonları büyük partilere hafta içleri de tango latin flamenko gecelerine ya da başka partilere ev sahipliği yapabiliyor. ancak her durumda rastgelebile her zaman gidilip bakılacak önemli bir mekan.

    kptm
    elektronik müzik ağırlıklı program yapan ve ağırlıklı olarak sırpların takıldığı lokal kulüplerden olan kptm aynı zamanda şehrin en iyi elektronik müzik mekanlarından birisi.

    bitef art cafe şehrin babylon vari mekanlarından sayılan ve getirdiği pek çok yabancı grup ile şehrin müziğine ciddi katkı sağlayan bitef art cafe perşembeden pazara her gün açık.
    normal şartlarda club olarak hizmet veren mekan konser günleri performans mekanına dönüşüyor.

    klub shleb yine brankov bridge'den usce'ye doğru giderken köprüyü geçer geçmez hemen sağda nehir kenarında olan bu mekan daha çok eski beyrut, araf, mojo ve line karışımı bir yer.

    çarşambaları latin gecesi, perşembeleri alternatif, rock veya fransızca müzik yapan gruplar çalarken hafta sonları da popüler rock ve pop türevi bişiler çalıyorlar ama hem giriş 100 dinar hem de öğrenci mekanı olduğu için içeride kasılmadan eğlenebilir ucuz içkinin tadını delice çıkartabilirsiniz.

    povetarac yine elektronik ağırlıklı çalan ancak yine nehir kenarında olmasına rağmen öğrenci mekanı olma özelliğinide taşıyan bu mekan hem çok ucuz hem de özellikle pazar - pazartesi geceleri 12'den sonra ilginç bir şekilde tıka basa dolu. (hafta sonları zaten dolu) ama yine de özellikle bu barın çok tekin bir yer olmadığını ve torbacıların kol gezdiğini de söylemeliyim. en azından buradayken kendinize ve çantanıza mukayet olmanızda fayda var.

    to be continued

    ps: sayfayı güncellemeye bugünlerde devam edeceğim ancak burada yer alan ya da almayan herhangi bir konuda sorularınız olması durumunda sormaktan çekinmeyin. bir de gelirken siyah zeytinle rakı getirin lan. neyse parası vericem :) sozluk dışı iletişim: http://www.twitter.com/humanistyamyam


    (humanistyamyam - 2 Temmuz 2014 21:29)

  • comment image

    ruhu olan bir şehirdir. avrupa şehirleri gibi çok lüks, çok gelişmiş ve çok temiz değildir belki ama etkileyici şehirdir belgrad. pegasus'tan bir kaç ay öncesinde 200 tl civarına biletinizi alın, 1 saat 20 dakikada belgrad'a varın. indiğinizde havaalanı kapısından çıkınca bir üst kata çıkın ve taksiye üst kattan binin, 1500 dinardan fazlasını da kabul etmeyin. uyarıyorum bu şehirde her şey iyi hoş ama taksicileri dolandırıcı, sakın sakın konuşmadan, pazarlık etmeden binmeyin. aman taksimetre var ne olacak demeyin, tecrübeyle sabit. otelinizi booking'den ayarlayabilirsiniz geceliği kişi başı 70-80 tl ye gayet güzel ve merkeze yakın bir otelde kalabilirsiniz, hotel argo'da kaldım 15 dakikada merkezdeydim ve gayet temiz paktı, 5 gece için kişi başı yaklaşık 350 tl ödendi. ha yok ben daha lüks bir şey isterim derseniz hotel moskva'da kalın hem merkeze daha yakın hem de binasıyla tarih kokuyor. gelelim yapılacaklara; knez mihailova caddesi şehrin en işlek caddesi, trafiğe kapalı ve istiklal caddesi'ne benziyor, yol boyu istediğiniz cafede oturun birşeyler yiyin, bol bol bira için, bira restoranlarda yaklaşık 5 lira, yerel birası jelen ve niksicko. mihailova üzerindeki ara sokaklarda da oturulabilecek bir çok yer mevcut, cafelerde yemek de yiyin, yeme içme çok ucuz, pizza ve et ürünleri çok lezzetli, domuz eti yememe gibi bir takıntınız yoksa çok mutlu olursunuz, kurutulmuş etler, jambonlar, salamlar tam bir cennet, yerel şaraplar da güzel, ve yine tabi ki ucuz, yerel yemek derseniz pleskevitza, cevapcici, karakorcieva (isimleri yanlış yazmış olabilirim) pleskevitza bizim yuvarlak gobit ekmeğine konan tadı satır köfteyi andıran şekli dev hamburger köftesi, gobitin arasına koyup seçeceğiniz sosu ve yeşilliği ekliyorlar, acı sos, hardal, yeşillik vs cevapcici inegöl köfte gibi ama bence daha lezzetli, karakorcieva rulo yapılmış etin içinde peynir ve jambon oluyor dışı da schnitsel gibi kızarıyor, aslı domuz etiyle yapılıyor yemiyorsanız tavuk etiyle olması için uyarın, nerede yerim bunları derseniz ? isimli restoranda yersiniz, porsiyonlar çok büyük 2 kişi 1 porsiyonla çok rahat doyar, o yüzden grupsanız ortaya çeşit yaptırın herşeyden tadın derim, pleskevitza bir tür sokak yemeği onu ya hotel moskvanın arka sokagındaki büfede yiyin ya da tam mihailovanın girşindeki taze'de, bunları bulamam derseniz herhangi bir büfede de yiyebilirsiniz. pizzalar çok güzel, her yerde pizzacılar var, dilimle alın sokakta yiyin, dilim dediysek bizim burada dilim dediğimiz şeyin 3 katı gibi, yok öyle dilim soğuk olur derseniz, girin pizzacıya seçin bir tane pişirsinler, dilim 3-4 lira, büyük bir pizza ise ortalama 10-12 lira, her yerde pekara denen fırınlar var, börekler ve hamur işleri çok lezzetli. şehirde ingilizce bilen insan az değil ama sular seller gibi değil, derdinizi anlatırsınız en azından. yerel içkileri rakija, rakı ile sadece isim benzerliği, daha çok tekilayı andırıyor, minik kadehlerde getiriyorlar bence güzel, diğer arkadaşlar pek sevmedi ama bence bira içip şişeceğinize temiz temiz rakija için, ballısını denedim bence güzel.
    yapılacaklara devam edeyim, kalemegdan'a gidin, mihailova caddesinin sonunda başlıyor, kale surları, hayvanat bahçesi, kale kapıları, surların aşağısında devasa bir park, yine surların aşağısında gül kilisesi, belgrad kapısı ve nebojsa towerı görün, skadarlija sokağına gidin, sağlı sollu küçük restoranlar var, ister yemek yiyin isterseniz bir şeyler için, akşamları sokak çalgıcıları var, masanızın etrafında dakikalarca çalıyorlar, baya baya orkestra çello bile var öyle yani, saat akşam 9'dan sonra gidin, eğlence o zaman başlıyor, belgrad'ta yemek saati bizimki gibi değil 9 gibi yemek 11'den sonra eğlence, kalemeydanın aşağısına sava nehrinin kenarında beton hall denen bir kısım var, 5-6 tane restoran bar yanyana, daha burjuva yerler bunlar, nehrin kenarında yemek yiyip birşeyler içebilirsiniz, cuma cumartesi akşamı gitseniz iyi olur, belgrad'ta pazar ve pazartesi günü sıkıntılı , birçok yer kapalı veya boş oluyor, bu yüzden giderseniz eğlencenizi cuma ve cumartesi için iyi planlayın, zemun'a gidin, tuna'nın kenarında belgrad eski şehir merkezine yaklaşık 6-7 km mesafede, deniz ürünleri yapan restoranlar var, ben orada yemek yemedim ama şaran en ünlüsü, haftasonu giderseniz rezervasyon gerekebilir, ünlü dediysem fiyatlardan korkmayın buranın en pahalı yeri bile bizim orta-üst bir restoranımız kadar bile pahalı değildir,zemun'a da haftasonu gidin yoksa çok sakin bir tabloyla karşılaşabilirsiniz, 9 gibi yemeğe gidin, 10:30-11:00 gibi bara, bar ismi derseniz reka çok güzel bir yer, canlı müzik var ve çalan grup muhteşem, sesleri çok güzel ve bildik ingilizce şarkıları çok başarılı yorumluyorlar, 4 kişi 2 33'lük karaf rakija, 5-6 bira, ortaya et ve peynir tabağı patates kızartması için kişi başı 50 tl ödedik, bar kısmı gece 1-2 gibi biter daha da devam edeyim derseniz zemun sahil boyu 1,5-2 km sonra yüzen kulüpler var, eğlencesi 12:00'den sonra başlar. aziz sava katedrali, st mark kilisesi, nikola tesla müzesi görülebilecek yerler arasında, nikola tesla müzesini kafanızda çok büyütmeyin, küçük bir müze giriş 10 tl civarında önce uzun uzun tesla anlatılıyor, sonrasında uygulamalı olarak size icatları gösteriliyor, elinizde tuttugunuz floresan birden yanıveriyor, gitmeseniz olur mu çok ilginizi çekmiyorsa olur. parlemento binasının önünden tur otobüsleri kalkıyor, 12-13 tl ye şehir turu yapıyor ve ingilizce dinleyebiliyorsunuz, bence yapın şehrin önemli yerlerini 1,5 saatte görebilirsiniz, casinoya gidin, kralija milana caddesinde havana casino gayet başarılı 25 tl gibi bir tutara fiş alın, bunu sadece gruptan 1 kişi bile yapsa olur, girin yiyin için oynayın, yine aynı caddede mercator yazan ve yürüyen merdivenle aşağıya inilen bir market var, gidin ve alışveriş yapın, özellikle peynir ve et ürünlerinden alın bavula atın derim, vakumlu olduğu için hiç sıkıntı olmaz, fiyatlara inanamazsınız, şarap alın aynı marketten vranac, bermet gibi markalar gayet güzel, tüm yiyecek ve içecekleri bavula koyun, yanınızdaki çantada uçağa herhangi bir şey sokamazsınız, belgrad'ta sigara ucuz sayılır, bi ukrayna değil tabi ama burada 8 tl civarındakiler orada 5 tl civarında. daha ne anlatayım bence herşeyi yazdım. çok paraya gerek yok bilet 200, otel 350, yeme içme gezme 500 tutsa 1000 tl ye gayet lüks takılır gelirsiniz.
    önemli son sözüm yurtdışına giderken iphone için yapılmış tripomatic uygulamasını indirin, inanın çok mutlu edecek, gideceğiniz şehri bulun, size görülecek yerleri listelesin, internete ihtiyaç duymadan navigasyon çalışıyor, gideceğiniz yeri seçin yola çıkın okla yönünüzü ve ne kadar mesafe kaldığını gösteriyor, ayrıca yerin fotografı da oldugu için doğru yerde olup olmadığınızı anlarsınız.
    sorularınızı ayrıca seve seve yanıtlarım.
    son olarak eklemeyi unutmuşum, taksi için mutlaka pink taksiyi kullanın, belgrad'taki en ucuz taksi şirketidir.


    (kuzularin sessizligi - 31 Temmuz 2014 17:56)

  • comment image

    ocak ayında ilk kez ziyaret ettiğim ve bu ay içerisinde (23-25 nisan) tekrar bi kolaçan edeceğim şehir. ufak tefek notlar çızıktırayım da ön bilgi olsun gidecek arkadaşlara;

    - ocak'ta gittik, bir manyaklık ettik, siz etmeyin. -15 derecede sokakta gezmek için iki montu üst üste falan giymeniz gerekebilir ama 2. gün geçiyor, hem insan nelere alışmıyor ki!?
    - havaalanında pasaport kontrolünde polis bi tipinize bakıyor, bi de ne kadar kalacaksınız falan diye soruyor gate çıkışı, o kadar.
    - havaalanı çıkışında taksi ve çok şirin ve bir o kadar da eski otobüsler var. taksi 15 euro falan, otobüs kişibaşı 3 euro civarında.
    - 1 euro yaklaşık 110-120 dinar, ona göre para bozdurun.
    - şehrin iki yakasından biri olan eski belgrad'da bütün olay. yeni belgrad'ın bi aksiyonu yok pek.
    - şehir için toplu ulaşım ücretli, fakat ücretsiz. kimse bir şey ödemeden kullanıyor, siz de kullanın. normalde bu olaylara şiddetle karşıyım ama keriz olmanın da manası yok, elin sırbından neyim eksik lan benim!?
    - şehirde birçok otel/hostel/kiralık ev* seçeneği var, biz lazar lux apartments diye bir yerde kalmıştık, efsane güzeldi. üstelik havaalanına servis bile yapıyorlar özel araçla.
    - şehirde görülecek bolca tarihi yapı ve kilise var. kaleyi, tesla müzesini, cumhuriyet meydanını falan gezin, kızılyıldızın stadındaki cafede bir şeyler için, fotoğraf çektirin.
    - ayaküstü yemek yiyecekseniz pizza yiyin, yanında bira için. (bi dev boy pizza + 2 heineken toplam 4-5 euro kadar)
    - akşam yemeği için birçok güzel restoran var, birini seçin gidin, yemek konusunda çok iyi sırplar.
    - ben lovac'da geyik sosisi*, geyik bifteği ve biftek çorbasını denedim. hepsi çok iyiydi. (kişi başı hesap 10 euro falan geliyor)
    - akşam çıkınca ne yapmak istediğinize bağlı olarak onlarca değişik seçenek var. romantik bir ortamda şarap yudumlayabilir, kafana'da sırp tarzı eğlenceyi deneyebilir, strip barda karıya kıza para yapıştırabilir, clublarda sabaha kadar içebilir ya da deliler gibi kumar oynayabilirsiniz.
    - kumar için grand casino'yu denedik, oldukça güzel bir yer, nehir kenarında ve ulaşımı kolay. girişte kayıt yaptırıp alacağınız karta para yükleyerek oynuyorsunuz. rulette iyi para kaldırmışlığımız var bizim.
    - kafana için sava nehri kıyısında bir yere gittik ama ismini hatırlamıyorum, baya da ünlü biri sahneye çıkıyordu. 3 kişi viskiler, cinler, biralar yuvarladık fakat hepi topu 25-30 euro hesap ödedik.
    - club konusunda mr. stefan braun'u tek geçerim. gece 12'de açılıyor ve rezervasyonsuz girilmiyor. içkiler yine çok ucuz; 12'li shot 6-7 euro, cin tonik/viski 2-3 euro, bira 2 euro gibi. rulette kaldırdığımız parayı buraya gömmeye çalıştık, fakat 12'den sabah 6'ya kadar 100 euroluk bile içemedik sağa sola içki ısmarlamamıza rağmen. bu arada ortam kıvama geldikten bir süre sonra kızlar bara çıkıp dansetmeye başlıyor. buraya kadar her şey güzel dediğinizi duyar gibiyim, fakaaaat saat 5:30 gibi bu kez 3'e 5 denebilecek derece kaslı ve vücutçu barmen abilerimiz çıkıp strip yapmaya başlıyor bu kez. o dakikalar tam da sizin artık otele dönmeniz gereken dakikalar işte.
    - alışveriş; elektronik ürünlerde bize göre bi tık ucuz. onun dışında kıyafet vs. alınmaz bence. alacaksanız kuru et, içki ve sigara/puro türevlerini buradan alın. sigara ve puro gibi tütün ürünleri acayip ucuz. çoğu içki de öyle, ortalama olarak kıbrıs dolaylarında diyebilirim fiyatları, ha çok ucuz olan şeyler olduğu gibi, atatürk havalimanındaki freeshop fiyatında olan şeyler de var. fiyatlara hakim olmakta yarar var. kuru et ise zaten sırpların olayı, seviyorsanız acımayın. paket paket alın.
    - bu arada nikola tesla havalimanında yapacak bir şey yok, erken gidip mal gibi beklemeyin. araçla şehirden 20 dkda ulaşabilirsiniz. ayrıca havalimanındaki wifiların geneli bok gibi, internete girer takılırım umuduyla da gidilmez yani.

    aklıma gelenler bunlar, sorusu olana her daim elimden geldiğince yardımcı olabilirim, yeşillendirin yeter.


    (seabird - 17 Nisan 2015 14:13)

  • comment image

    esas çıkış noktamız ile başlayalım. belgrad gerçekten küçük bir şehir. bu yüzden seyahat planını buna göre ayarlamak gerekir. ‘ben sıfır gece hayatı yaşayacağım. başım bağlı’ şeklinde gidecekseniz üç gün yeterli. yaya yaya, sindire sindire yaşamak istiyorum derseniz hadi dört olsun.

    ama belgrad’a gidip gece hayatı görmeden gelmek.. ne bileyim.. alkolsüz bira gibi. anlamsız, boş, garip. alkolsüz bira sevmediğinizi varsayıyor ve yazının sonlarında gece hayatı tüyolarımı paylaşacağımın haberini veriyorum buradan.

    ama en baştan başlamak lazım. hava alanında indiniz ve ilk kontrol noktasına geldiniz. kesinlikle yanınızda hostel bilgileriniz ve dönüş biletinizi belgeleyen bir evrak olsun. ben pegasus ile uçuyordum ve fatura yerine geçen bir belge aldım. donus tarihimin acikca yazdigi. uçak çıkışında karşılayan polisler herkesi sorgusuz sualsiz geçirdi. ama ben ve kör talihim sorulara maruz kaldık. ‘niye geldin?’, ‘ne kadar kalacaksın?’, ‘daha önce nerelere gittin?’ tarzı sorular sordular. her şey çok güzeldi. taki ingilizcem bitene kadar. ingilizce bir şey sordu. ama ne soru. soruyu anlamayı bırak soruda bildiğim tek ingilizce kelime yok çıkış yolu olacak. abartısız 5 kere sordu soruyu. ve artık anlamsızca ‘turist. holiday. eheehe. 5 days’ gibi zırvalamaya başladım. en sonunda elinde tuttuğu evraklarımı ve pasaportumu uzatıp ‘geç amk malı geç. benden bulma belanı’ (vücut dilinden çok net anlayabiliyordum) gibi sırpça bir serzenişle beni içeri aldı.

    hava alanından şehre ulaşım için taksi veya otobüs öneririm size. ben girişte taksi, dönüşte otobüs kullandım. hava alanının çıkışında ‘pre taxi’ uygulaması var. oradan üzerinde ‘1800 dinar’ yazan bir fiş alıyorsunuz ve istediğiniz taksiye binip fişle birlikte ücretinizi ödüyorsunuz. 50 tl gibi bir para yapıyor. 3 - 4 kişi için oldukça mantıklı bir secenek. ben burada sehre biran önce ulaşabilmek için lükse kaçtım biraz. tek basima olmama ragmen taksi secenegimi kullandim.

    taksi konusunda bir diğer not şu. şehirde onlarca taksi mevcut, lux taxi, royal taxi, beo taxi vb. kesinlikle ama kesinlikle, yağmur yağdı, çamur oldu, acelem vardı deyip hiç birine asla binmiyorsunuz. işinizin olduğu tek taksi ‘pink taksi’ olmalı. tepe lambasında haliyle pink taksi yazıyor. fakat her rengi mevcut. benim tesadüfen gördüğüm ilk pink taksi şansıma pembeydi. hepsinin pembe olmadığını anlamam biraz sürdü :)

    diğer taksilerle asla işimiz olmamasının nedeni ise şu. yalnızca bir defa salaklık yapıp pink taksi dışında bir taksiye bindim (beo taxi) ve 3 gün boyunca kullandığım bütün pink taksi ücretlerinin toplamının 2 katı gibi bir para ödemek zorunda kaldım. üstelik çok kısa bir mesafede. nedenini bilmiyorum ama tarifeleri aşırı farklı. o yüzden ulaşım sloganımız şu. ‘pink taksi dışında asla!’

    dipnot: kafada sürekli para hesaplaması yapmaktansa ben android islemli telefonumda offline para değişimi uygulaması ‘currency’ yi kullandım. online ken kendini yeniliyor ve offlineken para hesabı yapabiliyorsunuz.

    hava alanından şehre ve şehirden hava alanına ulaşımın diğer yolu 72 nolu otobüs. şehirde otobüsler bedava. daha doğrusu protesto tarzı bir şey var orada tanıştığım birinden aldığım bilgiye göre. bizdeki akbil sistemi gibi bir sistem var ama elinizi kolunuzu sallayarak, biletsiz, cihaza herhangi bir şey basmadan geçiyorsunuz. ne şoför bir şey soruyor, ne yolcular. öylece gidiyorsunuz ve iniyorsunuz. yinede tedbir olarak hiç ön kapıdan binmedim ben. belki kıl bir şoföre denk gelirim diye. ortalardan stayla.

    bu bedava otobüs kuralının tek geçerli olmadığı nokta hava alanı otobüsleri. hava alanından dönerken ve hava alanına giderken otobüs bileti alıp okutuarak girin. çünki yolun yarısında kontrolcüler binecek ve ‘biletin nerde? yok mu? aa ver o zaman 2000 dinar cezayı diyecekler.’ bu arada bu durumu sadece hava alanı otobüsünde (72) ve turistlere yapıyorlar. sırplara sormuyorlar.

    ben bu durumla karşlılaştım arkadaşlar. adamı gördüğümde sanki tren stayla bilet satışı için gelmiş gibi davrandım. adam geldiğinde 50 dinar çıkartıp ‘one ticket pls’ dedim. bir şaşırdı önce. sonra cezası olduğunu ve elektronik bilet okutmam gerektiğini veya binerken şoförden bilet almam gerektiğini söyledi. ingilizcesi hello, how are u? kıvamında olan 'şaşkın turist' taklidi yaptım. hala ceza kesmeye çalıştıklarını anlamadığımı tüm vücut dilimle anlattım ve ‘ aaa okey bus driver. ticket’ deyip kalkıp şofrun yanına hareketlendim. tam o sırada diğer durağa geldik ve indiler. heralde uğraşmak istemediler daha fazla. bende bilet filam almadım tabi. döndüm ve yerime oturdum.

    uçakta karşılaştığım çoğu türkten almışlar bu 2000 dinarı. kısa günün karı kıvamında bir uygulama yani. o yüzden hava alanı otobüslerine biletsiz binmiyoruz.

    ve şehir merkezindeyiz. ilk iş hostelimi buldum. adı ‘white owl hostel’ idi. inanılmaz temiz, misafirperver ve rahat bir hosteldi. aynı apartmanda bir alt katta bulunan ‘skadarskija hostel’ in yarı fiyatınaydı fiyatlar.
    (http://www.belgradian.com/hostels/white-owl/)

    şehrin sanat caddesi olarak adlandırılan ve şehrin merkezine 300-350 metre uzaklıkta bulunan ‘skadarskija caddesi’nde bulunuyor apart. olga ve niko’ya benden selam söylersiniz :)

    bu caddede en az bir kere sırp müzikleri eşliğinde yemek yemelisiniz. cadde tamamen bunlarla dolu fakat bir yer vardı ki muhteşemdi. ucuz kaliteli ve güzel müzikli bir yer. adını hatırlayamadım şu an ama şöyle tarif edeyim. caddenin başından sonuna doğru sağa bakarak yürüyün. (çok kısa bir cadde maks 3 dakika sürecek bu yürüyüş) sağ tarafınızda ‘strip club’ göreceksiniz. onun tam karşısındaki mekan işte aradığınız yer. iliklerinize kadar sırbistan hissettirecek size.

    bir diğer kesinlikle görmeniz gereken yer knez mihailova caddesi. minyatur bir istiklal caddesi. kahve için: coffe dream, alkol ve cadde manzarası için: boutique’ tavsiye ediyorum.

    burada içilecek bir kahvenin ardından patlamış mısırınızı alıp kalemeydana yürümek çok tatlı oluyor. bu caddenin sonu kalemeydana çıkıyor. patlamış mısır onlarda bizdeki simitçi gibi bir şey. böyle bir kültürleri var.

    ayrıca her yerde börekçiler var. sabah kahvaltısı için birebirler. çok ucuz ve çok lezzetliler. genelde fiks kahvaltıları börek ve yogurt. yalnız yoğurdu içiyorlar. bizdeki ayran gibi. fakat daha yoğunu. böyle bir gelenekleri var. gerçekten çok ucuz ve çok doyurucu bu börekçiler. üstelik porsiyonları inanılmaz.

    porsiyon, yiyecek ve yemek kültürü konularına girmişken, sırplarda ‘küçük’ kavramı bulunmuyor. örneğin bir porsiyon cevappi (sırp kebabı) iki kişi yedik, ve mezelerle sofradki eklerle ikimizde gayet doyduk.

    yine aynı şekilde her yerde dilim pizzacılar var. dilim pizza dediğim buraların orta boy pizzası. bunlarda oldukça büyük ve maddi olarak uygun. çok uygun hatta. iki dilimi bütün gün götüebilir ortalama metabolizmalı bir insanı.

    bir dilim tavuklu pizza ve coca cola 220 dinar (6 tl). benim favorim buydu. enteresan kısmı şu. bir dilim tavuklu pizza ve bir kutu jelen bira 180 dinar ( 5 tl) idi. bu beni baya şaşırtmıştı. ki bu jelen bira yerel biraları. oraların efes’i gibi bir şey yani dandik değil.

    alkol ucuz. baya ucuz. özellikle bira. büfelerde bir kutu jelen bira 100 dinar (2,5 tl) ortalama bir kulüp, barda 230 dinar (6 tl) gidebileceğiniz en lüks yerde maksimum 400 dinar (11 tl). yani böbrekleriniz çok çalışacak :)

    gece hayatına gelince. ben 5 gece kaldım belgradda. bunun 3 gecesinde gece hayatına atıldım. en dikkat edilmesi gerekn şey şu; 00:15 evden çıkışınız olsun. sırplarda böyle bir kültür varmış. apart sahibim olga söyledi,. akşam yemeği saatleri 22:00 - 22:30 civarı, gece hayatı başlangıç saatleri 00:00 - 01:00 arası. o yüzden saat 22:30 ‘da bir mekana gidipte bomboş görünce canınız sıkılmasın :)

    şehirde brankova köprüsü mevcut. işte bütün gece hayatı bu köpünün iki ucunda. merkezde olduğunuzu varsayark konuştuğumda, karşı tarafta tekne kulüpler bulunmakta. ki bunlar en ünlüleri. belgrad gece hayatının bu kadar ünlenmesini sağlayan yüzen kulüpler. fakat kış sezonu olduğu için sadece iş yapan 3 tanesi vardı. bunlardan biri river’dı. genel olarak freestyler’dan sonra en başarılısı olduğu söylendi. o da yakın zamanda kış sezonundan dolayı kapatacakmış.

    bu yüzden bi merkeze doğru olan köprünün altına gidiyoruz. mixer club, chorba, transit, ve berliner’ın olduğu yer. bunlardan chorba hariç hepsi tam anlamıyla club. chorba ise biraz daha otantik, gitarlı canlı müzikli ama hoş ortamlı bir yer.

    ayrıca köprü ile hiç ilgisi olmaya skadarsja caddesine yakın ‘club tube’ var. burayı da ısrarla tavsiye ediyorum.

    onun dışında nacizane yapmanız gerekenler listem şöyle,

    kış ise; mixer club ( kaliteli mekan bira 335 dinar)

    yaz ise; river sava ( tekne olan / bira 350 dinar)

    khnez mihailova caddesinin alt geçidinde gece 01:00'dan sonra açılan rock bar. erasmusluların mekanı. değişik insanlarla tanışmak gerekir. ( bira 100 dinar)

    skadarskija caddesin yöresel müzik ve içki eşliğinde akşam yemeği min 800 maks 2000 dinar)

    kale meydan. gece ve gündüz. gündüz her yerini gezin tanıyın. gece ise sadece surlara oturup, biranzı açıp tuna ve sava nehrini birden izleyin.

    taş meydan.

    bayraklı cami.

    belgrad kalesi.

    damat ali paşa türbesi (kalenin içinde)

    nikola tesla müzesi.

    partizan stadyumu.

    aziz sava katedrali.

    börekçiler (benim buralardan favorim bir börek, bir yan ürün, yoğurt ve limonata idi. 250 dinar civarı tutuyor)

    cavappi.

    rakija. (yöresel içki)

    jelen ( yöresel bira)

    şehrin her tarafında olan akıl almaz grafittiler.

    ve türk kahvesi ( evet yanlış duymadın.)

    şehrin her tarafı park. kocaman park. ve parklarda bizimki gibi pempiş spor aletleri değilde satranç masaları bulunmakta. amcalar burada birbirlerini devirmeye çalışıyorlar. ve her önünden geçtiğim, farklı masa, farklı park farklı adam davet etti. katıl diye. sadece bir kez denedim, ve boyumun ölçüsünü aldım :) muhtemelen sizi de ağlatacaklar ama o duyguyu tatmak lazım yinede.

    * son olarak iki dipnot. refleks olarak, bilerek bilmeyerek küfür etme. tahmin edemeyeceğin kadar fazla kişi, tahmin edemeyeceğin kadar türkçe biliyor.

    * kesinlikle muhteşem yüzyıl çalış. çünki türk olduğunu öğrendikten sonra sana ‘merhaba’dan sonra sölicekleri ilk şey ‘sülüman sülüman’ olacak. burada da sevilen dizi. eyvallah. ama bunlar hasta, fan, bayılıyorlar.

    * gece hayatında hiç çekinmeden hoşlandığın kızın yanına gidip, ama içkiyle gidip. bunu ona ısmarladığını ve sohbet etmek istediğini söylüyorsun. bu bi adabı muaşeret, bir gelenek, kültür gibi bir şeymiş. kesinlikle geri çevrilmiyorsun ( yüzde yüz çalışıyor). böyle bir olayları var.

    sevgiler. saygılar.


    (bokuboncuklu - 29 Eylül 2015 05:12)

  • comment image

    herhangi bir mekana gidip şişe açtırmanın etraftaki kızların ilgisini çekmek için yeterli olduğu şehir. gerçekten çok güzel hatunlar var ve çoğu ne kadar güzel olduğunun farkında değil. bu da aslında burnundan kıl aldırmayan şımarık kızlardan olmadıkları anlamına geliyor. insan gibi yaklaşırsanız harika zaman geçirir ve güzel anılarla beylikdüzü'ndeki evinize dönersiniz, keranacılar sizi :))


    (island er besti stadurinn til ad lifa - 28 Aralık 2015 15:24)

  • comment image

    geçen hafta gittim. bizim ülkede ermeniler kötüdür, aleviler yaratıktır, sırplar vahşidir, yunanlılar şerefsizdir gibi okul hayatımız boyunca ogretilmiş salak yargıları bi tarafıma takmayan biriyimdir

    aksine alevisini, ermenisi, yunanını falan hep sevmişimdir. o yüzden sırbistanı da seveceğime emin olarak gittim ve sevdim de.

    bi kere fakir bi ülke belli. şehir çok eski duruyor. binaların çoğu yıkıntı halde ki bu garip bir şey değil. bence betona harcanan para günah zaten. gereksiz yatırım iyi bir şey değildir. ben almanyada bi avmde ittirilerek çevirilen döner kapı görmüştüm ya. 40 yıllık kapıyı kullanıyor adamlar. bizdeki avmlerde hotellerde kıçıkırık plazalarda ise 2016 model son teknoloji her şey. dünyanın en zengin ülkelerinden almanya bile tasarruflu harcıyorken bizde her şey full+full.

    neyse belgrad dediğim gibi eski püskü ama çok temiz bi şehir. sokaklar falan pırıl pırıl. halbuki dikkat ettiğim kadarıyla batı avrupaya kıyasla daha gerideler ama yine de "insan" oldukları için temiz her yer.

    http://i.hurimg.com/…0/55ea8853f018fbb8f88625a3.jpg böyle şeyler göremedim yani ben. ya cidden düşünüyorum da biz ne pis ne medeniyetsiz bi toplumuz arkadaş ya. şehirlerimizin istisnasız her yeri çöplük pislik. en "medeni" semtlerimizde bile durum çok farklı değil. leş gibiyiz resmen.

    insanları da gayet saygılı. şehrin altını üstüne getirdim. çok varoş semtlerden de lüks turistik yerlerden de geçtim. güvensiz hissettiğim bir yer olmadı. bi kaç kez yolumu homelessler kesti ama onlar bile saygılı yav. oturup muhabbet edecektim biri ile hatta 2-3 kez selamlaştık. vakit kalsaydı depozitolu boş bira şişelerimi götürüp verecektim adama gidip parasını alsın diye.

    gecenin körünce ıssız sokaklarda tek başına yürüyen kızlar gördüm. zaten şehirde bence 500bin kadın varsa 100bin erkek anca vardır. o kadar çok kadın var ki anlatamam. gece sokaklarda hep kadınlarla karşılaştım. erkek görmek için özellikle aramak lazım.

    insanlar bu fakir ve vasat avrupa şehrinde bile düzgün. yolda herkes omzunu çekiyor, yol veriyor vs.

    türkiyede alıştık herkese omuz atmaya. omuz atmadan üstüne üstüne yürümeden gün geçiremiyorum allahın belası ülkemde. herkes kaldırımda üstüne üstüne geliyor. kenara kaçıp yol veren, saygı gösteren kimse yok. herkes horoz modunda kadını erkeği bu tiksinç toplulukla.

    oteller ve restoranlar çok ucuz. hayatımda yediğim en güzel et yemeğini yedim, içki salata dahil 25-30 tl gibi bir şey ödedim. aynısının daha lezzetsizini recep usta, midpoint vs bir yrde yesek 200 tl alıyorlar kişi başı.

    şehir geneli çok uzun. özellikle kadınlar daha uzun ama.

    insanları ağırlıklı olarak bize göre fakir. 250-300 euro aylıkla çalışıyorlar ortalama. yani ordan tanrıça gibi bi kızların birine "ayda 350 euronu ben vereyim gel benimle sonsuza kadar yaşa izmirde" dememek için zor tuttum kendimi.

    parise gideyim eyfeli, louvre müzerini göreyim, ingiltereye gideyim london eye göreyim, italyaya gideyim colezyumu, pisayı göreyim bu bana yeter diyen ve bu mantıkta turistik gezi yapanlar için belgrad bomboş bi şehir.

    mesela herkes romayı sever ben milanoyu severim. ortalama bi türk turisti için milano bomboş bi şehirdir. oysa ben bayılırım.

    o kafalardaysanız boşa gitmeyin yani cidden gidip görülesi hiçbir "spektaküler" noktası yok şehrin. ama benim gibi gideyim yerli gibi takılayım bi kaç gün, şehrin ünlü ya da ünsüz sokaklarında boş boş dolanayım, lokal kafelerinde kahve içeyim falan diyorsaız gidin. süper şehir.


    (beeyore - 27 Nisan 2016 17:27)

  • comment image

    yeni döndüğüm şehir.

    gezilecek mekanlarla ilgili sayfalarca öneri var. o yüzden daha gündelik hayata dair şeyler yazacağım.

    öncelikle havalimanı girişinden başlayayım. biz uçaktan indiğimizde daha körüğün bitişinde iki sırp polisi karşıladı bizi. bizim uçaktan inen herkesin pasaportuna tek tek baktılar. avrupa ve abd vatandaşları ile yeşil pasaportluları doğruca geçirdiler, sadece bordo türk pasaportluları kontrol ettiler. bazı bordo pasaportluların geçmesine izin verdiler ama pasaporttaki neye göre bizi ayırdıklarını anlamadık. bir arkadaşta misal sadece vizesiz ülke giriş-çıkışları vardı, schengen yoktu. kosova giriş-çıkışına taktılar diyelim. bende schengen ve başka ülke giriş çıkışları vardı onların kıl kapmayacağı. başka bir arkadaşın da eşşek kadar amerika oturum izni falan vardı. üçümüzü de tuttular mesela. 50 kadar kişinin pasaportlarına el koydular, polis nezaretinde aşağı indirdiler bizi pasaport kontrol noktasının oraya. tek tek çağırıp "niye geldin?", "kaç gün kalacaksın?", "nerede kalacaksın?", "dönüş biletin nerede?" gibi sorular sordular herkese. arıza çıkarma olaylarını daha önce internette okuduğumdan, dönüş biletimin ve otel rezervasyonumun çıktısını alıp gitmiştim. o yüzden sadece niye geldiğimi sordular, turist olduğumu söyleyip başka soru gelmeden elimdeki çıktıları uzattım. hemen bıraktılar.

    doğudan olduğunu tahmin ettiğim bir beyefendi vardı bizle birlikte ayırılan grupta. ingilizcesi yoktu, başka bir türk arkadaş yardımcı oldu kendisine polisin sorularını çevirdi. dönüş bileti almamış. kalacak yer rezervasyonu yok. ticaret yaptığını söylüyor ama üzerinde para yok. dil yok. ten rengi esmer olduğundan polisin gözünde zaten ofsayta düşmüş belli ki. giyim de eksi puan. kendisinin tavırları da biraz artizdi, polis kendisini ayırdı bizim gruptan. muhtemelen geri yolladılar.

    dönüşte de uçağa binmek için beklerken, başka bir uçaktan inenleri çevirmesini izledik sırp polislerin. aynı stresi yaşamış olmanın etkisiyle baya güldük insanların gerginliğine. boşuna canınızı sıkmayın. rezervasyon ve bilet çıktınızı yanınıza almış olmanız yeterli. seyahat sigortasını, kendinizi düşünüyorsanız yaptırın ama giriş için gerekli değil.

    dolmuş ve taksiye para vermeyin. havalimanı çıkışında hepsi akbaba gibi bekliyor. savın başınızdan, sülük gibiler resmen. en ucuzu ve güzeli otobüs. havalimanının üst katından dışarı çıkın, sola doğru yürüyün. otobüs durağını göreceksiniz. 72 numaralı otobüsle şehrin merkezindeki zeleni venac adlı ana otobüs durağına gidebilirsiniz ki zaten son durak, herkes iniyor. yol 30 dakika falan sürüyor. biletler önceden kiosklarda da varmış ancak şu an sadece otobüs şoförleri satıyor. fiyat 150 dinar. bu arada sadece havaalanından şehir merkezine giderken ve şehir merkezinden havalimanına giderken otobüs biletine para verin. onun dışındaki otobüslerde kimse bilet almıyor ve kontrol olmuyor. ama havalimanı otobüslerinde turist avı durumu var. özellikle havalimanına geri dönerken aldığınız bileti makinede basmayın, çantanıza falan da atmayın. sivil birisi kontrol yapıyor otobüste, adamın nereden çıkacağını anlayamıyorsunuz. öyle polis görünümlü falan değil. düz ahmet amca. bir de bazı otobüslerde "dikkat, kapı çarpar" vs türkçe otobüs uyarıları vardı kapıların üzerinde yazanlardan. komik geldi oldukça. bizdeki nuhnebiden kalma otobüsleri buraya mı satmışlar anlamadım.

    havalimanındaki tourist info'dan bir harita alabilirsiniz. ben indiğimde kimse yoktu, kafama göre bir harita aldım. orada bulamadığım ama sonradan knez mihailova'daki tourist info'dan aldığım ufak bir harita var. büyük bir not defteri gibi düşünün, yırtarak alınan her sayfa bir harita. ondan edinmenizi tavsiye ederim. üzerinde minik minik noktalar ve numaralar var: otobüs durakları ve o duraktan geçen otobüsler. çok işinize yarayabilir.

    manuel harita haricinde telefonunuza citymaps2go adlı uygulamayı indirin. uygulamada da belgrad haritasını. böylece internetiniz olmasa da offline olarak navigasyonunuz olacak ve bütün turistik noktaları, kafe ve restoranları, vs fotoğraf ve açıklamalarıyla görebileceksiniz. ayrıca moovit adlı uygulamayı da indirebilirsiniz. binilecek ve inilecek durakları yazdığınızda, kullanılabilir ulaşım alternatiflerini gösteriyor fakat yalnızca online çalışıyor. ben de sadece havalimanına alternatif ulaşım var mı diye bir kez kullandım.

    ben mart sonu gibi gitmiş oldum. indiğim gün hava yağışlıydı biraz ama soğuk değildi. sonraki günler için 20 küsür derece göstermesine rağmen "hissedilen sıcaklık düşük olur yeaa balkan memleketi bu soğuhtur" diye tişört almadım yanıma. haşlandım resmen. 25 derece gösteriyorsa öyledir. kaldığım 5 günün 4'ünde sıcaktan daraldım. ben ettim siz etmeyin.

    marketlerden alacağınız su rosa veya jana marka olsun. jana; bosna'da da satılıyor. ben genelde rosa aldım. bize en yakın lezzet ikisi.

    şehrin musluk suyu çok yumuşak. zaten çeşmeden de su içiliyor. onun üzerine deterjanın da etkisi oldu mu bilmiyorum ama, yıkamaya verdiğim çamaşırlar geri geldiğinde aşırı yumuşaklardı.

    pazartesi günleri müzeler kapalı oluyor. ben bunu bildiğim halde oradayken unuttum. 2-3 tane yere gidip mal gibi kapıda kalınca hatırladım.

    kaldığım hosteldeki eleman haricinde kimseden duymadığım, işe yarar bir bilgi var. nikola tesla müzesi'nin oralar ve zemun istisna olmak kaydıyla, eğer şehirde yürüdüğünüz yer yokuş aşağı gidiyorsa nehre doğru ilerliyorsunuzdur. yolunuz yokuş yukarı gidiyorsa merkeze ilerliyorsunuzdur.

    şehrin heryerinde frikom marka dondurmalar satılıyor. kornet falan 3 liraya denk geliyor fiyat olarak. dondurmaları açarak veriyorlar. biz kendimiz açtığımız için satıcının açmasından bir utandım önce, kendi işimi başkasına yaptırıyormuş gibi hissettim. takılmayın.

    her yerde mısırcılar da var. çok çok ucuz. alın, kemire kemire yürümenin keyfini yaşayın.

    gittiğim her ülkeden bir takı alıyorum normalde ama burada çok beğendiğim bir şey bulamadım. genelde cafcaflı ürünler satıyorlar, pek sade şeyler yok. olanların da alternatifleri az. bu tarz dükkanlar için knez mihailova'daki tourist info'nun yanındaki dükkana, ana otobüs durağının oradaki pazar civarında sokaklara, öğrenci parkının knez mihailova tarafındaki cadde üzerine (stand kuran kadınlar var, dükkan yok gibi), cumhuriyet meydanı'nın oradaki makedonya caddesi'ne, bit pazarlarına bakabilirsiniz.

    en maganda insanlar taksiciler ve motorlu gruplar. yaya geçitlerinde bazen yol vermiyor taksiciler. makasa giren tek şoför grubu kendileri. kornaya da hayvan gibi abanıyorlar sağolsunlar. insanlıktan nasibini almayan tek klan, adeta şehrin bugı gibiler. motorlu gruplarsa şehrin apaçileri gibi. bizdeki modifiyeli tofaşlarını bağırtarak gezen kekolardan tek farkları motor sürmeleri. çok seviyorlar şehrin sakinliğini bölüp son sürat ortalığı yıkmayı. özellikle nehrin öteki yakasında kalırsanız, daha çok denk geliyorsunuz. merkezde o kadar çok motorlu yok.

    mart ayında sezon tam başlamamış oluyormuş. nehir kıyısındaki parti mekanları hep kapalıydı. açık olanlar da boştu. bu dönemlerde giderseniz daha merkezdeki mekanlarda takılın. önceki entrylerde zilyar tane mekan yazıldığından, tekrarlamıyorum. bu arada mekanlarda esmer erkeklerimiz, tavırları da işin içine girdiğinde türk oldukları hemen belli olduğu için, kadınlarımıza göre şanssızlar biraz. eğer kadınsanız, bahtınız her türlü açık ama bir de beyaz tenliyseniz, ispanyol veya italyan sanılmanın ayrıca ekmeğini yiyebilirsiniz.

    kadınları ve erkekleri çok düzgün. ben giderken beklentimi çok yükseltmiştim. sanki 10 insandan 9'u aşırı güzel, 1'i de eh işte olacak şeklinde. evet güzeli çok güzel, yakışıklısı çok fena, ama herkes übermensch değil. bizdeki gibi yamuk patates tipli insanlar yok sadece. herkes fit. zaten şehirde falan da görüyorsunuz insanlar sürekli spor yapıyor. kadınların boy ortalaması oldukça yüksek. herkes düz saçlı. geneli mavi gözlü. etrafta beyaz tenli, renkli gözlü, köşeli suratlı bir sürü açık kumral erkek geziyor. çok fenalar. öhm. evet. takılmadan gelmeyin.

    gay, lezbiyen ve diğer arkadaşlar için durum biraz sıkıntılı olabilir. zira insanlarda bir homofobi durumu var gibi. ortalıkta yönelimlerini açıkça belli eden insanlar yok. onur yürüyüşü de bir dönem yasaklanmış. o yüzden gitmeden önce takıldıkları mekanları öğrenip gidin derim. genç kadınlar ve erkekler açık alanlarda, parklarda falan rahat bir şekilde tövbe estağfurullah kızlı erkekli ağızdan öbüşmeli takılıyorlar ama hetero olmayan çift hiç göremedim.

    genç kadınların bir kısmında niyeyse bir paçozluk durumu var. pek kibar değiller. erkeklerin bir kısmında da öküz bir tavır var. denk gelirseniz diyaloğa girmeyin. çekilmiyorlar. hemen ayırt edersiniz zaten.

    benim gibi hastalık durumu yaşayabilecekler için bir madde ekleyeyim. gitmeden önceki günlerde hasta olmaya doğru bir halsizliğim vardı. gittiğim günün gecesinde hayvan gibi ateşlendim, dudaklarım falan parçalanacak derecede. yalnız gittiğim ve kaldığım hostel odasında da benden başka kimse olmadığından ilaç isteyemedim kimseden. şehirdeki apotekaların (eczane) büyük bir kısmında ingilizce bilen çalışan yok. benim gibi o halde dükkan dükkan gezmemek için, doğruca knez mihailova'da sol sıradaki ilk eczaneye gidin. tourist info'nun biraz ilerisinde. şahane ingilizce konuşan kibar, genç bir hanımefendi var, adeta doktor muamelesi yaptım kendisine. oldukça da yardımcı oldu.

    kişisel bakım ürünleri, kondom, vs satan watsons, gratis gibi bir dükkana ihtiyacınız olursa, ulusal meclis binası'na (serbia national assembly) sırtınızı döndüğünüzde sağ karşı çaprazınızda dm isimli bir marketimsi var büyükçe. oraya gidebilirsiniz. bu arada sakın marketin kendi ürünü olan balea marka ürünleri almayın. balea yazısının sağ üstünde de dm yazıyor minikçe. bok gibi ürünler. benim acil el kremi ve roll-on ihtiyacım vardı. süpersonik kokularına kanıp aldığım ürünleri birer kere kullanıp çöpe attım. aseton ihtiyacınız olursa da popart marka olanı hem uygun, hem iyi.

    marketler de akşamları kapanabiliyor. otobüslerin kalktığı yer olan zeleni venac'tan şehre yürürken sağda 24 saat açık bir market var her şeyi bulabileceğiniz. aklınızda olsun.

    eğer konsept mekanları ve güzel yemeği seviyorsanız; yemek için little bay, lovac, lorenzo & kakalamba, supermarket ve jazz basta'ya mutlaka gidin. jazz basta restoran değil aslen, klüp gibi bir şey. orada hindistan cevizli limonatayı ve çeşitli kokteylleri öneririm. lovac ise av etinden yemekleri olan bir yer. kestane püresi üzerinde geyik eti yedim ben ana yemek olarak, göğe yükseldim resmen. önerilen başka yemekleri de var, araştırırsınız. little bay'de tüm yemekler güzel, klasik müzik eşliğinde opera salonu dizaynlı bir mekan. ne yerseniz yiyin, ama ev yapımı beyaz şaraplarını ve cheesecakeyi tatmadan mekandan ayrılmayın. o kekse, bizim bu zamana kadar yediklerimiz ney?

    ulusal müze, tadilattan dolayı tamamen kapalıydı. aziz sava katedrali'nde de tadilat vardı ama girişler açıktı.

    şehir oldukça güvenli. gecenin köründe çok tenha ve uç mahallelerdeki sokaklarda tek başına rahat rahat gezen bir sürü kadın var. bizde hem kadın hem erkekler gece belirli bir saatten sonra mimli yerlere girmekten tırstığı için, sote sokaklarda hemen geriliyorsunuz burada da. ama rahat olun. kimse kimsenin götünü kesme peşinde değil, böbrekleriniz güvende. yeni tanıştığınız birinin evine de güvenle gidebilirsiniz.

    aspirin gibi ihtiyaçlarınızı taksi şoförlerinden halletmeye kalkmayın. fena kazık yersiniz. bu şehirde en son ilişki kuracağınız insanlar taksiciler.

    şehirde 5 gün boyunca sadece bir tane siyahi gördüm. bariz göçmendi. doğulu işçiler ise tren garı tarafında mevcut. merkezde yoklar. sadece bir akşam zeleni venac tarafındaki bir pekarada bir doğulu gördüm, telefonunu şarj ediyordu prizde. göçmenlerin saldırdığı bir şehir değil gibi duruyor.

    şehrin hem merkezinde, hem farklı yerlerinde zaman zaman pis bir koku vardı. tuvalet kokusu gibi. sebebini çözemedim.

    bir de bazı sırp erkeklerinin bizdeki gibi yere tükürme huyları var. tam zopalıklar.

    sokaklarda kedi ve köpek yok. ilk kedileri brankov most köprüsünün başında gördüm. sırplar da durup fotoğrafını çekince şehirde pek olmadıklarını düşündüm ama son gün tren garının oralarda gezinirken bir sürü kediye denk geldim saçma bir şekilde. sahipsiz köpek sadece havalimanına giderken sanayi bölgesi gibi bir alanda var.

    bazı mekanlarda tuvaletler uniseks. "ayyy adamlarla/gadınlarla aynı tuvalete mi giricez yhaa" diyenlerdenseniz çok üzgünüm.

    kuru/isli et anlayışı saraybosna'dakinden farklı. pazar yerlerinde kasap tarzı dükkanlar var. ingilizce bilen tek kişiye bile denk gelmedim. dolayısıyla tadına bakıp seçme durumum olmadı eti, alamadım. bosna'da ise siz daha sormadan uzatıyorlardı tadına bakın diye. konuştuğum 1-2 kişi de buradaki anlayışın biraz farklı olduğunu söylemişti zaten.

    yeme ve içmenin çok ucuz olduğu, 2 liraya bira alabileceğiniz, 8 liraya eşşşek kadar 2 dilim pizza ve ayranla doyabileceğiniz bir şehir olduğundan, ucuz bir yerde kalmanızı ve güzel yerlerde yiyip içmenizi tavsiye ederim. zira türkiye sınırlarında önünden geçmediğim, belki tek başıma minimum 400 lira ödeyeceğim mekanlardan, burada 60-70 liraya çıktım. über yemekler, süper servis ve kibarlık da cabası.

    şehri, 10 sene kadar yaşadığım eskişehir'in ölçeği büyütülmüş ve imperial age dönemine geçmiş haline benzettim kesinlikle.

    kişisel keyif alma durumlarına bağlı olarak, bir çok kişinin fazla abartılmış bulabileceği bir şehir ama ben "burada yaşarım" dedim. 2 gün yeter bir çok kişi için. 5 gün ise bana yetmedi, keşke daha vaktim olsaydı. daha sonra kesinlikle tekrar gelirim. saraybosna'nın mimarisi daha güzel bence buraya kıyasla, ama buranın insanı kesinlikle avrupalı.

    son olarak ise, sakinliği seven bir insansanız; şehrin sol yakasında, nehir kıyısına kurulmuş hostellerden birinde kalmanızı tavsiye ederim. yeşilliğin arasında olmak, sabah kuş sesine uyanmak, gürültü ve araba sesinin hiç olmaması, tam bir huzur. anlayamazsınız.

    aklıma gelen ekstra bir ayrıntı olursa editlerim. sorunuz olursa yeşillendirebilirsiniz bilgiler tazeyken.

    ekleme1: otobüste bilet konusu, uzun yazdığımdan biraz kafa karıştırıcı olmuş sanırım. havalimanından şehre giderken ve şehirden havalimanına giderken otobüs bileti satın alın, diğer otobüs kullanımlarınızda almayın. bileti şoförden satın aldıktan sonra otobüsün içindeki bir cihaza okutuyorsunuz ama ben okutmadım otobüse iki binişimde de (ki birisinde denetim olduğunu yazmıştım yukarıda da). bileti şoför zaten bir makineden çıktı alarak veriyor size. üzerinde tarih, saat falan yazıyor. denetimde önem arz eder diye okuyucuya basmadım ben belki delgeçli bir cihazdır, tarihi okunamaz hale getirir diye. bileti satın alıp, denetim olursa diye çantaya atmadan elinizde hazır bulundurmanız yeterli.

    ekleme2: şehirde pek çok otobüs durağında ve sefil görüntülerine rağmen otobüste -evet belediye otobüsünde- internet var. bazı yerlerde 15 dakika ücretsiz wi-fi var. aşırı yavaşlar ama arada iş görüyorlar. mekanlarda zaten internet var. ama olur da bunların hiçbirine bağlanamazsanız ve bir mekana para ödeyip oturacak maddi şartınız olmazsa son dakika falan, knez mihailova'daki ara sokaklardan birinde submarine bbq var hamburgerci, orada internet şifresiz. knez üzerindeki boutique'i geçince sağdaki ilk sokakta, sarı tabelalı bir dükkan hemen sağ sırada. bu arada 24 kitchen'da falan övgü almış, süper hamburger ve yiyecekleri olan bir yer, oturmanızı öneririm. bir de little bay'in interneti şifresiz. o da cumhuriyet meydanı-ulusal müze civarından nehre değil de öbür tarafa doğru yürürken bir sokakta. şunu da ekleyeyim: yemek içmek veya bedava internet için little bay'e gitmek istediğinizde, mekanlarda bir isim tabelasını göremeyebilirsiniz. ben citymaps2go ile ile mekanın önüne kadar gitmiş olmama rağmen karşısındaki mekanı orası sandım kapıda asılı menüyü ve yüksek fiyatları görünce. ama ismi farklı gibi gelince oradan çıkan bir hanımefendiye sordum, internetten adresi bulup bana yardımcı olmaya çalıştı ama olamadı, mal gibi o sokakta 10-15 dakika aşağı yukarı dolandım. daralınca o durduğum mekanın karşısındaki yere gidip kapıdaki görevli hanımefendiye sordum, "burasııı ehe ehe" dedi. eğer siz de navigasyonla önüne kadar gider de tabela göremezseniz; garajlı gibi olan beyaz bahçe demirli mekan değil, tam karşısındaki mekandır aradığınız yer.

    ekleme3: üzerinizde euro veya dolar ile gidin (ben eurospor olduğumdan, yazının kalanını euro olarak devam ettireceğim). herkesin yurtdışı tecrübesi olmayabiliyor veya aklına gelmeyebiliyor. "bu yazılır mı lan mal?!" demeyin. uçaktan inerken tanıştığım bir arkadaş ki daha önce bir sürü ülke gezmiş, abd oturum izni falan da var, keko gibi tl ile gelmiş. "baya euro almadan mı geldin?" deyince şaşırdı falan. neyse. üzerinizdeki euro'nun tamamını havalimanındaki exchange'lerde dinara çevirmeyin sakın. yüklü bir komisyon uyguluyorlar bazıları. atm gibi makineler de var ama ben kullanmadım onları. otobüse binmenizi sağlayacak bileti alacak miktarda euro bozdursanız yeter. 1 euro şu an zaten 124 dinar yapıyor yaklaşık. 1 bilet 150 dinar. yani kişi başı 1.5 euro bozdurun düz mantık. şehirden ayrılırken de benzer bir mantık uygulayın: üzerinizde bilet alacak kadar dinar olsun, kalanı şehir merkezinde euro yapıp öyle gidin havalimanına. şehirde adım başı döviz bürosu var zaten.

    ekleme4: ilk aşamada harcadığınız dinar kafanızı karıştırabilir. çünkü bizim eski 6 sıfırlı dönem gibi bir tomar para oluyor elinizde ama bir şey alamıyorsunuz falan, kafa yanıyor ilk gün. bir de hesap ödeyeceğiniz zaman keko gibi elinizde bir tomar para oluyor falan. can sıkıcı biraz. "şu kadar dinarsa, bu kadar euro/dolar eder, o da şu kadar tl" diye zorlamayın. dinar miktarını 30'a bölerek ortalama tl ederine ulaşabilirsiniz. kafadan 30'a bölemez, telefondan hesap makinesine bakmaya üşenirseniz de, dinar miktarını önce 10'a bölün (bir sıfır atın veya sağdan bir basamak kayıp virgül koyun), çıkan sayıyı da 3'e bölün. evet 30'a böldünüz böylece. gördüğünüz gibi sözelci arkadaşlara da amme hizmetimiz var.

    ekleme5: bahşiş/tip olayı, bazı avrupa ülkelerindeki gibi hesapla gelen, hesaba eklenip gelen, %10 beklenen, vs durumunda değil. en azından benim gittiğim kah züppe, kah normal mekanlarda bizdeki gibi, sizin insafınıza kalmış. ister bahşiş bırakırsınız, ister bırakmazsınız. bahşiş bırakmaya kalktığınızda veya sokak müzisyenlerine para vermek istediğinizde zaten kafa karışacak. 5'lik veya 10'luk dinarınız var diyelim, bir tomar. çok gibi görünüyor bakınca ama atıyorum "50 bırakayım bari" deyip tl'ye vurunca 50 dinar dediğiniz para 1.5 tl falan oluyor. "çok az lan böyle bahşiş/para mı olur?" diyorsunuz ama bir bakıyorsunuz bahşiş veren yok, sokak müzisyenine de 10 dinar ya da 5 dinar falan veriyorlar. çok yormayın kafayı, bozukları bırakıp geçin.

    ekleme6: oturulan mekanlarda beleşe çeşme suyu içebilme olayı sırbistan'da da var. ister paranızla sparkling water sipariş edin, ister benim gibi "suya vereceğim 1 dinarı bile yemeğe içmeye veririm nasılsa beleş su var zaaa xdxd" kafasıyla "tap water piliiiz" deyin. züppe mekanlara girerken ölücü ruhunuzu dışarıda bırakmayın.

    ekleme7: mekanlarda hesabı isterken nakit mi kart mı olduğunu belirtin. bizdeki gibi toplam hesap geldikten sonra ödeme seçeneğini belirtme olayını yaşatmıyorlar. siz söylemeseniz de onlar soruyor "cash or card?" diye hesap istendiği anda. bunun sebebini de bir yerde okuduğum şu olaya bağlıyorum: kartla ödeme yapıldığında komisyon gibi (para birimleri arasındaki farkın karşılanması vs olabilir) bir ücretin eklenmesi. zaten kredi kartım olmadığı, hesap kartımı da içimdeki paranoyak babaanne yüzünden kopyalanma korkusuyla yurtdışında kullanmayıp nakitspor takıldığım için karta eğer ekleniyorsa nasıl bir komisyon ekleniyor bilmiyorum ama kart kullanmayı düşünenlerin aklında olsun.

    ekleme8: 5 yaşında ufak çocuğuyla gitmeyi planlayan bir arkadaş merak etmiş, şehir yokuşlu diye bahsettiğimden ötürü minnoşun zorlanıp zorlanmayacağını sordu. küçük çocuğuyla gitmeyi planlayanlar için bilgi olsun bu da. o yaşlarda çocuğum, yeğenim, akrabam, vs yok, bire bir doğru bilgi veremeyebilirim, yalnızca tahmin yapacağım kendisine de belirttiğim şekilde. ben yalnız gitmenin rahatlığı ve yürümeyi çok sevmemin gazıyla "ehe ehe bu sokağa da gireyim" diyerek günlük 13-17 km arası yol yürüdüğümden ayaklarım mahvoldu, motorum hararet yaptı bazen yorgunluktan ve tişört götürmediğimden. çocuklu bir insan o kadar yürümeyeceğinden, şehir de aşırı yokuş bir durumda olmadığından sıkıntı olmaz. yer yer eğim var sadece. otobüs zaten ücretsiz. gezinizin en başında tourist info'dan o otobüs numaralı haritayı alırsanız, çocuğunuz yorulduğu anda otobüse atlayabilirsiniz. zaten turistik yerler merkezde ve birbirine yakın, düzlük hep oralar. çocukları "beellllki zorlar" diyebileceğim tek yer kalemeydan. detaylı gezmeyi düşünürseniz o da. kale olduğundan basamaklı yerler var ara ara, fakat öyle 298734923461 basamak değil, 8-10 tane falan bir kerede. zaten orada heryer yeşillik, bank, dondurmacı, mısırcı falan. beybileydiniz yorulduğu anda bir dondurma patlatıp yayılırsınız dinlenirsiniz. çocuklarla gitmekten yana çekinceniz olmasın yani.


    (sandalyeyikimaldibiryarsevdimkelkaldi - 25 Mart 2017 18:38)

  • comment image

    toplu taşımada bir garip olan memleket. 10 tane büfe gezdim kartı alamadım. otobüste şoförden alırım dedim. bindim otobüse şoför gerek yok bilete bin dedi. arkaya yolladı. 5 dk geçmedi bilet kontrolü yapan adam bindi. bileti sordu. dedim şoför satmadı. git al dedi. gittim yine şoföre bilet istedim. yine gerek yok dercesine geri yolladı. kontrol eden adama dedim vermiyor. mal gibi kaldı adam. indi gitti sonra.


    (hononu - 16 Mayıs 2018 12:03)

Yorum Kaynak Link : belgrad