nejat işler,mehmet günsür,timuçin esen'le hat trick yapan film. 22 aralık'da karizmanın tarifini yapmak için vizyona çıkıyorlar.
konuludur bence.

(alisintavsani - 6 Aralık 2017 17:26)

bu filme güzel diyenin film zevkinden şüphe ederim. öncelikle kesinlikle vakit kaybı mehmet günsür inanılmaz yapay o kadar abartılı oynuyor ki gözlerim kanadı.
film deki tek iyi şey nejat onu görmek bile keyif verdi.

(balbebek - 22 Aralık 2017 17:11)

bir belki iki sahne dışında oldukça güzel bulduğum bir film. emeği geçen herkesin ellerine sağlık.

delinin kılığını kıyafetini eleştirenlerin filmi izlemeden yorum yaptığını düşünüyorum, çünkü film bize bu durumu gözümüze sokmadan izah ediyor. sanırım filmde en çok sevdiğim de bu oldu, yani tüm hikaye hiç gözümüze sokulmadan, ayrı bir drama yaratılmadan anlatılmış.

gişede ne yapar bilinmez, bu zaten ne kadar önemli ondan da emin değilim. son zamanlarda gişede çok güzel rakamlar görmüş fakat izlediğimde ne balon bir film dediğim filmler oldu. bu film balon değil, aksine dupduru bir film.

(1792 - 23 Aralık 2017 00:25)

filmin ikinci vizyon günü, sinema için en müsait ortamda (yağmurlu/soğuk bir cumartesi akşamı), istanbul'un merkezi noktasında oldukça işlek avm'nin salonundaki duruma bakılırsa gişede çok da başarılı olamayacağını düşündüğüm film. tabii bu için ticari tarafı. keşke bu tip filmler gereken ilgiyi görse de türevlerini yılda 2-3 kez değil de daha fazla salonlarda görsek. 'konuk oyuncu' denilen şeyin çok da güzel kullanıldığını düşünüyorum. zira aras bulut iynemli taksici, ezel akay da profesör karakterleriyle kısacık sürede akılda kalmayı başarıyor. filmin merkezindeki mef, şizofreni ile boğuşan temiz yüzlü ve geçmişi dram dolu bir abimiz. mehmet günsür performansı ile 'acaba ne yaşadı' sorusunu sordurtacak derecede başarılı. okey masasının ağır abisi nejat işler ve hüzünlü bakışlarıyla biraz kahır biraz da suçluluk barındıran timuçin esen üst düzey oyunculuk sergiliyor. filmin en vasat ismi ise kanımca güzel gözlü ve kendi mutluluğu için her şeyi yapabilecek karakter ile bige önal.

(nfrn - 23 Aralık 2017 23:41)

film gişede 2.80 diyenler olmuş; türk seyircisinin gişede yücelttiği osuruktan filmleri bilmeden yazdı herhalde!

türk sinemasında gişenin formulü komedidir. bunun istisnası eşkiya, babam ve oğlum, ıssız adam gibi bir elin parmaklarını geçmeyecek eserlerdir.

film eleştirisi yapmak yerine işkembeden sallayan eli klavye tutan cahillerden gına geldi artık.

sen filmle ilgili şahsi yorumunu yaparsın efendi gibi okur geçeriz. ama sen ne yapıyorsun ? filmi izleyip beğendim diyenlere laf sokmaya çalışıyorsun ?

kimsen sen ?
hangi sıfatla başka birinin beğenisi eleştiriyorsun ?
hangi hakla birinin beğendiği bir şeyi beğendiği için eleştiriyorsun ?
gücün yetiyor madem, yarın güneş sen istiyorsun diye doğmasın mesela !!!

neyse geçelim boş lafları...

film bana göre hikaye kopuklukları olmasına rağmen beni güldürmeyi de düşündürmeyi de başardı. bu arada deli rolü demiş bazı üstün zekalar! adam deli değil ? spoiler vermemek için aktarmıyorum. hikaye kesinlikle özgündü, kadro işini tam anlamıyla gerçekleştirdi. mehmet günsur müthiş bir iş çıkarmış çok etkilendim beni hikaye çekti.
müzikleri gayet güzeldi, yerinde ve tam ayarında şiddetle rakı eşliğinde sonra dinleyeceğim bir parça bile mevcut...

ses miksajı konusunda film açık hava çekimlerinde bence yetersiz kalmış keşke daha özenli bir çalışma olsaydı. kostümler hikaye geçişleri iyiydi ancak türk sinemasındaki detaycılık hastalığı gişe için süre sınırına takılınca bence film biraz kırpılmış.

değişik bir türk sineması örneği için sinemada izlenebilir. içindeki alt mesajlar hoşunuza gidebilir. sizi algıdan algılara sokabilir. denemeye değer. :)

(tuareghan - 24 Aralık 2017 00:58)

müzikleri sağlam olan filmdir.

filmi izleyen biri olarak izlenesi bir filmdir diyorum. bir kere evvela türk sineması açısından desteklenmesi gereken bir yapıt. son yıllarda türk filmlerinin genel olarak senaryosu berbat, müzikleri ise daha berbat bir vaziyetteyken bu film açık ara sanatsaldır. oyunculuklar kesinlikle vasat üstü bence. birgül karakteri biraz vasata yakın kalmış. şehir hayatına yaptığı göndermeler ve kurulan ütopik şehirle masalsı bir atmosfer oluşturmayı başarmıştır.

--- spoiler ---

rüya yapmaz dedim . bu plana engel olur. olmadı. piç adam kazandı. efendi adam gene kaybetti beyler.
--- spoiler ---

(osmaniyelientel - 24 Aralık 2017 21:15)

arka planında derin sosyolojik unsurlar barındıran film. laf olsun, film olsun diye çekilmediği belli. jim carrey'nin truman show filminde yaşadığı kapalı dünyası gibi burada da ana karakterin "deli" olarak kodlanmasından sonra diğer insanlardan izole bir şekilde, yaşamının anlatıldığı film. aile baskısı ya da başka bir sebeple istemediği bir adamla evlendirilen kızın denize atlamasıyla birlikte "deli" olarak kodlanan ana karakterle karşılaşması ve ana karakterin kendi dünyasında bu kişiyi bambaşka algılaması oturup üzerine saatlerce düşünülecek bir sahne.

filmde ilk bakışta dikkat çeken sahneler=>

--- spoiler ---
birincisi ana karakterin kahveyi ok ve kılıçla basması; normal sıradan hayatların bambaşka bir dünya ile karşılaşması.
--- spoiler ---

--- spoiler ---

bkinci bir sahne de ise ana karakterin akıl hastanesinden çıkarılması sırasında geçmiş yaşantısının doktor tarafından anlatılırken yaşadığı acıların anlık olarak gösterilmesi
--- spoiler ---

--- spoiler ---

akıl hastanesinden çıkan ana karakterin, saçının ve sakalının "düzleştirilmesi" yani sisteme uyumlu birey haline getirilmesi; goffman'ın total kurumlar dediği ve insan bedeni üzerinde tahakküm kurabilen kurumların, insanları nasıl düzlediğinin bir göstergesi gibiydi.
--- spoiler ---

--- spoiler ---

film sahnelerinden bir sahne havada kaldı ya da neyi refere ettiğini kaçırmış olabilirim. ana karakterin, aile üyelerini banyodayken görmesi ve onların da bir anda alev almasını gösteren sahnenin bir bağlantısını göremedim. gören beni bilgilendirsin. sarp akkaya'nın filmin başında elektrikli işkence gördüğü sahnenin, ana karaktere geçmişinde işkence uygulayan kişi olduğunu anlıyoruz ama bu alev alma sahnesinin neyi çağrıştırdığını anlayayamıyoruz.
--- spoiler ---

film sırasında yer yer bu filmin türü korku mu falan moduna girdiğiniz olabiliyor. bu da türkiye'nin karışık ve korkulu bir dönemi olan 90'lar da, insanların yaşadıklarının bir göstergesi gibi sunulmuş diyebiliriz. film türkiye'nin geçmişini de biraz değiniyor.

filmin başlarında, karakterin jack sparrow'u andırması yine bir ithal konsept olarak düşünülebilir. ama mehmet günsür'ün oyunculuğu bambaşka ama aslında bizden biri olan bir deli karakterini ortaya çıkarmış. aslında deli dediğimiz insanların da moderniteyle/ kentlileşmeyle doğrudan bağlantısı vardır. eskiden bu insanların özel insanlar olduğu ve tedavi edilebilir bir hastalık olarak deliliğin görülmediğini biliyoruz. çünkü eskiden deli olarak kodlanan insanlarda toplumsal yaşamda kabul edilen ve diğer insanlar gibi yaşayan insanlardı. mesel köyün delisi kavramı bu insan köy yaşamında kapatılan biri değildir. moderniteyle birlikte bu insanların tedavi edilebilir bir hastalığa sahip oldukları ve bazı total kurumlar aracılığıyla bunların iyileştirilebilir olması söz konusu oldu. yani sistemin istediği türden insanlara bu toplumda yer vardı. martıların efendisi filminde mehmet günsür'ün akıl hastanesinden çıktığı sahne işte modernitenin düzlediği insandır. akıl hastanesinden çıkar çıkmaz abisinin arabada seni bilmem kimle evlendirelim demesi yine modernitenin aile yaşamına işaret eder. daha sonra karakterin bir dükkanda kapitalist ilişkilerde bulunmaya başlaması yine modernitenin istediği insandır. modernite yani kapitalist üretim biçiminin istediği insan.

spoiler değil ama olabilir;
filmin sonundaki sahnede de ana karakterin aslında belli bir süre akıllı rolü yaptığını görmekteyiz. modern yaşamda insanlar deli taklidi yapabilir mesela. bu algıda da güzel bir ikililik işlenmiş. şahsen filmi başarılı buldum. bir daha gidip izleyebileceğim bir film olmuş. senaristinin, yönetmeninin eline sağlık.

(baskaldiran insan - 26 Aralık 2017 11:56)

efsane bir kadro ile beni cok heyecanlandirmis film. isimler harika, fragman merak uyandırıcı fakat koskoca ankarada ilk hafta 5 salonda filan gösterildi, ikinci hafta 3 salonda. salonlar bana uzak yerlerde oldugundan vakit bulup gidemedim. bugun actim yarin icin seanslara bakiyim diye. yok. bildigin 2 haftada kalkti vizyondan. cok üzgünüm. sinemada izlemeyi cok istiyordum.

(scarletsage - 4 Ocak 2018 23:50)

1 ay bile olmadan vizyondan kaldırılan film.bu ülkede illaki piyasa olacak, salak salak espriler havada uçuşacak, küfürlü olacak ki vizyonda kalsın.

(crime girl - 12 Ocak 2018 14:47)

--- spoiler ---

gönlümün efendisinin bakarken kafayı çevirip tek gözle bakmasının sebebi, basitçe, kendini martı zannetmesidir.
kuşlardan av sınıfında olanların gözleri başlarının iki tarafındadır bu nedenle perspektif göremezler. bir şeye bakmak için tek gözünü kullanır. tavşanlar, atlar, koyunlar ve diğer av sınıfındaki hayvanlar böyledir
kuşlardan avcı sınıfında olanların gözleri başlarının önüne doğru kaymıştır, insandaki gibi. perspektif görebilir. ama yine de bir şeye odaklanmak için tek gözünü kullanır. yani basitçe kafayı çevirir, sanki diğer gözüyle göremiyormuş gibi.
martılar avcı hayvanlardır. ama ortadaki gagadan mütevellit yine tek gözle odaklanmayı tercih eder. yani sana direkt bakmaz. eğer sana direkt bakıyorsa korkmalısın, çünkü seni avlamaya hazırlanıyordur.

--- spoiler ---

hiç kimse alınmasın ama, biz deliler, sizin aptal dünyanızdan uzakta işte böyle efendi gibi yaşıyoruz. ama aramızdan bazıları, martıların efendisi gibi, bu huzuru sürdürmekte zorlanıyor. deliler için ibretlik film olmuş. bir daha bakıcımın sözünden çıkmayacağım.

--- spoiler ---

"dokuz yıldır, tek gün bile yılgınlığa düşmeden, yalnızım."
gibi güzel cümleleri barındıran gepgerçek bir film.
--- spoiler ---

(odisya - 3 Haziran 2018 03:57)