• "göksel'in bende bir aşk var adlı albümünün en güzel parçası bence. bir de dinlerken gözlerim dolmasa şahane olacak."




Facebook Yorumları
  • comment image

    yeni türkünün müziği ile ayrı, sözleri ile daha bi ayrı yardığı parçası. şöyle ki;
    sessiz gelir yanıma
    başını dizime yaslar
    öylece uyur, yağmur çiseler
    damla damla gözyaşlarında
    rüzgarı dinlenir kuytuda
    ölüm ya da ayrılık
    farkeder mi söyle sensiz
    rüzgar ol uğulda özgürlüğünle
    ne olur durma gözyaşlarınla
    bugünden kal yarınlarıma
    rüzgar uğultusunu hapsetmiş
    içten içe esiyor
    rüzgarın sesi kesilmiş gibi
    ağaçlar kuytularda
    sessizce hışırdıyor
    rüzgar bir sır gibi
    zamanını bekliyor...


    (latife - 14 Ağustos 2002 21:52)

  • comment image

    gece yarısını geçmeye mecali olmayan vücudum yatağa gittiğinde tek bir yaprak bile kımıldamıyordu oturmaktan ağaçlaşmaya başlamış bedenimde. sıkıcı bir akşamdı, işlerimi bitirememiş ve en büyük günah olan eve iş de getirmiştim. tek günlük tatilimin üzerine bu hafta çarpı attım, acısını çıkaracağım zamanlara sakladım içimdeki öfkeyi. pazartesine yetişmesi gereken işler, anlamsız zamanlar, yıllık izinlerinin azalan günlerini büyük endişeyle karşılayıp tatillerinin son günlerinden keyif alamayan şehir insanları ve geride kalıp el sallarken gözleri dalıp giden siyah eldivenli dullar şahidim olsun ki: güzel bir rüzgarla uyanmanın tadını hiçbir şey vermiyor; uçuşan perdeli bir odada gözleri açmak, insanın içini yeniden yaşama isteğiyle dolduruyor.

    beni nem, sıcak ve yapış yapış olma duygusu öldürüyor. bir yere oturamıyorum, bir şeye dokunamıyorum. üzerime giydiğim giysiler ateşten gömlek oluyor, ayakkabılarım kaynar kazan. yaprak kımıldamıyorsa hiçbir yerde, daha fazla yaşamamak için rüzgarlı ülke düşlerine yatıyorum erkenden. benim cennetim sonsuz ırmak akan bir yer değil, sabaha doğru serin olursa ince bir pikenin altına girebileceğim çift kişilik bir yataktır. yattığım yerden yıldızlar gözükse de fena olmazdı ama bunu hak edecek kadar iyi bir insan değilim.

    sabaha karşı sert bir rüzgar, yarım yamalak kapattığım pencereyi açtı. serin ve karanlık ormanların rayihasını doldurdu odaya, hava hafiften aydınlanmıştı. yatağımda doğrulup pencerenin önünde dans eden tül perdeli güzel bir kıza baktım. hayalet olmasa çıkma bile teklif ederdim, onun için dans kursuna bile giderdim. dudaklarımın arasında gülle bile dolaşırdım. ama rüzgar olduğu sürece var olan bir hayalet ile birlikte olamazdım, elinden tutmak için rüzgarın yolunu gözleyemezdim genç yaşımda. odamın içine rüzgarlar doldu, üst üste dizdiğim bira kutularını devirdi. çıkan gürültü bile rüzgarın sesiyle birlikte bir uyum içerisindeydi. pencere önüne asılan ve birbirine çarpınca ses çıkaran zımbırtılardan halliceydi kutulardan mütevellit duvarım. yaza ulaşabilmek için bindiğim tekneydi onlar, can sıkıntımı geçiren kızıl dilberlerdi.

    gözlerim hafiften kapanırken, rüzgar pikemin altına girip benimle uyumak istediğini belli etti. üşümeyi ve sarılmayı özlemişim kendime. son günlerin en huzurlu uykusunu bitirip, erken sayılabilecek bir saatte uyandım. kendime kahvaltı hazırlamayalı ve bunu televizyon karşısında yemeyeli uzun zaman olmuştu, şımartmak istedim artık pek de genç olmayan 27'yi. sonra da çalışmam gerekecekti, bitireceğime inanıyordum benden beklenenleri. bitirirsem, tüm hafta içi özgür olacak ve aklımda çevirdiğim şeyleri yazıya dökebilecektim. pencereden giren rüzgar odanın içinde naif kasırgalar oluşturuyor ve evi temizleyip mutfağın penceresinden geri çıkıyordu. başka bir ülkenin rüzgarlı bayırlarını ve uğultulu tepelerini düşündüm, kendimin galaksideki koordinatlarını merak ettim. bir apartmanın 3. katında yaşıyordum; apartman şişli'de, şişli istanbul'da, istanbul marmara'da, marmara türkiye'de, bulunduğum yer itibariyle türkiye avrupa'da, avrupa kuzey yarımküre'de, kuzey yarımküre dünya'da, dünya güneş sistemi'nde, güneş sistemi samanyolu galaksisi'ndeydi. mikroptan bile küçük olmak hoşuma gitti, işleri yetiştiremezsem kainatın sonu gelmeyecekti. evrenin kaderi bana bağlı değildi, patlamasına saniyeler kalan bir bombanın açık kablolarından hangisini kesmem gerektiğini de hatırlamak zorunda değildim.

    evde geçireceğim bir gün önümde uzanırken kitap okuyabileceğim saatlerin varlığı, güzel bir kız gibi göz kırptı. sabahları uyanıp 2-3 saat yazdıktan sonra, günün geride kalan kısmını düşünerek, okuyarak, gezerek ve izleyerek geçiren kır saçlı bir yazarın silik silueti gözlerimin önünden bir kere daha geçti. "sen, ben misin?" diye soracakken, sert bir rüzgar dağıttı her şeyi. perdeden bir elbiseye bürünen güzel çingene kızı hafiften oynamaya başladı.


    (mies - 26 Temmuz 2009 10:27)

  • comment image

    grup gundoğarkenin vasiliki papageorgiu ile birlikte söylediği şarkı. rumca kısımları ise şöyledir, hep beraber
    ah ayera pu anemizis
    tu pelagu ton afro
    ah ayera pu froizis
    me tu lihnu mu to fos
    fisa mesa* stin kardia mu
    skorpise mu ton kaymo
    fisa mesa stin kardia mu
    skorpise mu ton kaymo

    mathemu to fisigmasu
    paremes sto petagma su
    to ksimeroma na me vri
    stin enheria angalia su


    (roxane - 21 Kasım 2002 11:21)

  • comment image

    göksel sözünü de kendi yazmış, müziğini de kendi yapmış bunun. ayrıca o ne güzel bir rüzgar demektir öyle. çok da güzel olmuş pek de güzel olmuş, işte şöyle olmuş:

    ümitsizce aşığım, uyusam uyansam geçse sabaha.
    çaresizce beklerim, dünyanın göz yaşını akıttım ona.

    rüzgar okşa onun saçlarını, benim yerime fısılda kulağına sevdiğimi
    rüzgar dolaş onun etrafında dön gel bana, getir bıraktığım nefesi.

    sırılsıklam aşığım, sarılsa kucaklasa kurusam koynunda.
    manasızca bağlıyım, sussam konuşmasam duysa anlasa.

    rüzgar okşa onun saçlarını, benim yerime fısılda kulağına sevdiğimi
    rüzgar dolaş onun etrafında dön gel bana, getir bıraktığım nefesi.
    tut kollarımdan kırık dallarımdan al sürükle götür beni yarına.
    rüzgar okşa onun saçlarını, benim yerime fısılda kulağına sevdiğimi
    rüzgar dolaş onun etrafında dön gel bana, getir bıraktığım nefesi.


    (penkuen - 19 Ocak 2012 18:47)

  • comment image

    onun yanında olmadığı gerçeği en soğuk yüzüyle karşında dikilip canını acıtırken bile sadece onun hayaliyle mutlu olabilmeyi hissetiren göksel şarkısı.

    soğuk metal çubuklardan, deniz kabuklarından yapılmış yalnız bir rüzgâr çanı, hiç umut yokken çabalamaktan yaralanmak, öyle bir yaralanmak ki artık sadece bekleyebilmek, beklerken dökülen gözyaşları dinsin diye onun hayaline sığınmak, ah o hayalin her şeye bedel güzelliği, hayalde çalan bir akordeon, hayali kaçan çocukluğunu tutmaya çalışırcasına tutmaya çalışmak, o düşle gerçekliğin bir olamayacağını reddetmek, "belki olur ama" diye bir mucize beklemek, kendini öyle bir bırakmak ki o mucizeyi rüzgârdan bile beklemek, sonra o mucizeyi beklediğin şeyleri bile sevmek, elinde ona dair olan en ufak şeyi bile özenle saklamak ve beklemekten vazgeçmemek.

    hepsini anlatır gibi bu şarkı. üstelik en baştaki rüzgâr çanını hatırlatan ses, göksel'in en yalnızken pesten gelip, rüzgâra seslenirken yumuşayan, geçici bir mutlulukla dolan vokali, aynen ona uyan müzik, o güzel düzenleme ve sözler, hepsi bir bütünlük oluşturarak yapıyor bunu.


    (kayitli kullanici - 23 Ocak 2012 00:08)

  • comment image

    göksel'in hayatımdaki müthiş bir boşluğu tamamladığı şarkının adı. şöyle ki, candan (erçetin) böyle bir şarkı yapmaz, çünkü gururuna yediremez bir kere rüzgarın ondan habersiz kulağına fısıldayıp adama sevdiğini söylemesini. kaldı ki arkadaki akordeon da pek tercih etmediği tarzda bir beirut havası verir. nil (karaibrahimgil) desen bu şarkıyı sevimli yapar ama bence bir kadının o 'haber vermeden sevme' durumunu sesiyle hissettiremez. acıyor ve gidemiyorum gibi aşırı derbeder (bence çok çok şahane) iki şarkının olduğu 'acı' dolu albümünde bir umut ışığı mıdır bilemiyorum. yani ''belki bir ihtimal vardır onun için, rüzgarla birlikte gideriz. zaten ancak öyle gidebilirim onun yanına, o da olmazsa bıraktığı nefesi getirir rüzgar ve hayatımı katlanılır kılar.'' der gibi şarkıda. uzun süredir hayalgücümü bu derece çalıştıran türkçe bir şarkı olmamıştı.iyi mi kötü bilmiyorum (ki genelde kötü oluyor benim için ama olsun) hayal kurmanın garip sıcaklığı var şu an ruhumda, izin verdim bu şarkıyla artık kendime.gökselle beraber başka alemlerdeyiz. bu nasıl bir albüm göksel, bu zamana kadar neredeydi bu albüm?


    (nomennocry - 12 Temmuz 2012 21:10)

  • comment image

    oğlumun ismi. yeni türkü'nün muhteşem şarkısı. sözleriyle beni duygulardan duygulara sürükleyen bi şarkı. benim için yapılmış gibi. yıllar öncesinden bugünü biliyor gibi.

    "sessiz gelir yanıma. başını dizime yaslar. öylece uyur, yağmur çiseler. damla damla gözyaşlarında, rüzgarı dinlenir kuytuda." o şimdi minicik. en tatlı, en saf, en masum zamanları. gelir başını dizime yaslar. sakinleşir. susar. ben ona bakarım. gözlerim dolar. hemen anlar. minicik sesiyle "anni" der hemen. ben de "yok bi şey bebeğim." derim. saçını okşarım. gülümser hemen. öyle bilir, anlar beni. yanında gülme krizine bile giremem. ağlıyorum sanır. :)

    "ölüm ya da ayrılık farkeder mi söyle sensiz? rüzgar ol uğulda özgürlüğünle." ölümden korkuyorum artık. onu bırakmaktan, onsuz kalmaktan korkuyorum. onsuz bi hayatı ise istemiyorum. o büyüdüğünde özgürlüğüyle uğuldarken yine de onsuz kalmaktan korkuyorum. bi ses istiyorum sadece. rüzgar'ın sesi. "bugünden kal yarınlarıma."

    nasıl biri olacak acaba? mesleği ne olacak? ne tür yetenekleri olacak? nasıl aşık olacak? bana nasıl kızacak? beni nasıl sevecek? o şimdi çok küçük ama "rüzgar bir sır gibi zamanını bekliyor."


    (magarisa - 19 Nisan 2013 13:38)

  • comment image

    enfes bir sabahattin ali siiri.

    arzularım muayyen bir haddi aşınca
    ve sözler kulaklarıma sağırlaşınca
    bir ihtiras duyup vahşi maceralara
    çıkıyorum bulutları aşan dağlara.
    tanrıların başı gibi başları diktir,
    bu dağları saran sonsuz bir genişliktir,
    ben de katıp vücudumu bu genişliğe,
    bakıyorum aşağlarda kalan hiçliğe.

    bu dağların bir rakibi varsa rüzgârdır.
    rüzgâr burda tek başına bir hükümdardır.
    burda insan duman gibi genişler, büyür,
    bu dağlarda ıstıraplar, sevinçler büyür.
    buralarda her düşünce sona yakındır,
    burda her şey bizden uzak, "o"na yakındır.
    burda yoktur insanların düşündükleri,
    rüzgâr siler kafalardan küçüklükleri.
    yanağıma çarpar kanatlarını,
    ve anlatır mâbutların hayatlarını.
    arasıra kulağını bana verdi mi,
    ben de ona anlatırım kendi derdimi.

    "ey dağların dertlerini dinleyen rüzgâr!
    benim artık yalnız sana itimadım var.
    gelmiş gibi uzaktaki bir seyyareden
    yabancıyım bu gürültü dünyasına ben.
    etrafımın sözlerine asla aklım ermedi,
    etrafım da bana asla kulak vermedi.
    senelerden beri hâlâ anlaşamadık,
    ben de kestim anlaşmaktan ümidi artık.
    gözlerimde hakikati sezen bir nurla
    etrafımı süzüyorum biraz gururla.

    bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
    en büyük şey, en asîl şey küçülür burda.
    burda yalan para eden biricik iştir,
    burda her şey bir yapmacık bir gösteriştir.
    kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
    kimi gider vatan için can verir, yalan!
    bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
    bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
    şairlerin büyük aşkı fânî bir kızdır,
    bu dünyada herkes sinsi herkes cılızdır.
    ne hakikî aşktan burda bir çakan vardır,
    ne de onu görse dönüp bir bakan vardır,
    her büyüklük bir cüzzam gibi dökülür burda,
    en muazzam ölüm bile küçülür burda.

    benim kafam acayip bir dimağ taşıyor,
    her dakika insanlardan uzaklaşıyor.
    zaman zaman mağlûp olsam bile etime,
    insan olmak dokunuyor haysiyetime.
    büyük, temiz bir arkadaş arıyor ruhum,
    işte rüzgâr, şimdi sana sığınıyorum!
    asaletin yeri yoktur gerçi hayatta,
    en asîl şey seni buldum bu kâinatta,
    güneş gibi ne bin türlü ışığın vardır,
    ne süse, gösterişe bir baktığın vardır.
    deniz gibi muamma yok derinliğinde,
    bir ferahlık, bir saflık var serinliğinde.
    bir dev gibi küçük mızmız sesleri yersin,
    allah gibi görünmeden hüküm sürersin.

    düşmanıyım ben de cılız güzelliklerin,
    rüzgâr! bu dağ başlarında çırpınan serin
    kanatların gökyüzünden akan bir seldir,
    bana kudret ve cesaret veren bir eldir.
    beşerlikten uzaktayım senin ülkende,
    senin gibi azamete âşıkım ben de.
    işte rüzgâr! senin gibi ben de deliyim.

    ıslıklarım senin gibi inlemelidir,
    herkes beni ürpererek dinlemelidir.
    rüzgâr! sana, yalnız sana benzemeliyim."


    (fitzmaurice tisdall farell - 31 Temmuz 2005 01:13)

  • comment image

    penceremin perdesini havalandıran rüzgar
    denizleri köpük köpük dalgalandıran rüzgar
    gir içeri usul usul beni bu dertten kurtar
    yabancısın buralara nerelerden geliyorsun
    otur dinlen başucuma belli ki çok yorulmuşsun
    bana esmeyi anlat, bana sevmeyi anlat
    bana esmeyi anlat, esip geçmeyi anlat
    anlat ki çözülsün dilim ben rüzgarım demeliyim
    rüzgarlığı anlat bana senin gibi esmeliyim....
    bana esmeyi anlat bana sevmeyi anlat
    bana esmeyi anlat esip geçmeyi anlat....


    (abani - 17 Mayıs 1999 00:00)

Yorum Kaynak Link : rüzgar