• "eminem'in "you're never over" isimli şarkısında proof için "instead of mourning your death, i rather celebrate your life" demesi aralarında nasıl güçlü bir arkadaşlık olduğunu açıklar sanırım."
  • ""i" adında bir şarkının söylendiği film. "i", imaginary (complex) bir sayıdır. bu "i" şarkısı da aslında yoktu, sessizce duruyorlardı rock grubunun elemanları. etkileyici bir ayrıntı."
  • "eminem'in like toy soldiers parçasında ölümünü anlattığı dostu. fakat parça proof'un ölümünden önce yapılmıştır. korkunç."
  • "hiç de vasat film değil. niye bu filmi beğenmemişler. ben izledim, şimdi kendimi matematik dehası sanıyorum. 2-3 saate geçer ama. bu arada jake, adamsın! yirim."
  • "ateist bir doktorun ölümden sonraki yaşamla ilgili sorularını bilim önderliğinde çözme girişimini konu eden 2015'in yeni dizilerinden. başroldeki hatun 'the chicago code' dizisindeki emniyet amiri."
  • "gwyneth paltrow hanim kizimiz bu filmin 3/4 unu aglayarak gecirmistir."
  • "ahanda şimdi esas öykü başlıyor dediğim anda bitiveren filmdir ki dumura uğratmıştır beni. madem gaza geldin devam edip bitiriverseydin şu ispatı!!!"
  • "hem filme adını verip hem de izleyiciyi iyice salak yerine koyar gibi, kanıt'ın açıklamasını geçiyorum, ne konuda olduğunu bir cümleyle bile açıklamadan bitmesiyle gıcık eden film..."
  • "eglenceli bi filmdir; lakin, bu kadar guzel bi kizla bu kadar sekilli bi adamdan saglam matematikci cikmasi ihtimali 0'a yakindir.bunu da artik cirkin bi insan kanitlasin."
  • "içkinin alkol derecesinin ölçüsü"
  • "triple c adlı gece klübünde başından vurularak öldürülen, bana göre d12'in en sağlam elemanıydı. rip."
  • "(bkz: like toy soldiers)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    eminem'in "you're never over" isimli şarkısında proof için "instead of mourning your death, i rather celebrate your life" demesi aralarında nasıl güçlü bir arkadaşlık olduğunu açıklar sanırım.


    (amaru71 - 24 Temmuz 2010 00:59)

  • comment image

    dahi bir matematikçi: sir anthony hopkins...
    dahi babasının gölgesinde kalmış bir mutsuz kız: gwyneth paltrow... ve bu iki asli karaktere ilaveten reel totali dört kişi olan filmin kadrosuna çeşni tadında iki isim daha : today after tomarrow’un teenage’i ve pers prensiyle cevval oğlan sıfatına namzet olan jake gyllenhaal ve hope davis.

    prof ta anlatılmaya çalışılan temel mesele, kendine güven ve başar...
    bu, filmin matematiğinde yatan ve zor farkedilen dipteki öz...

    diğer hususlar daha göz önünde olan ama onun etrafında şekillenen yan fikirler, temalar...bir dehayı ve ağır depresyonu aşmak, hayatı yakalamak, her egonun mücadele verme hakkı vardır vs. gibi analizler daha yüzeysel olanlar...

    film şu soruyla açılıyor izleyene:
    zekasıyla şöhreti yakalamış dahi bir babanız olduğu takdirde onu aşmanız mümkün müdür?

    sanırım bu film, tanınmış insanların yanında hep silik kalmaya mahkum gibi duran kişilerin trajedisini aktarıyor bir yönüyle. adama, beyazıt’ı hafızadan sildirtip yavuz, fatih’in çocuğu dedirten ender misaller vardır.

    vardır… ama yine de bilmeliyiz ki:

    deha kendi haricindeki her şeyi unutturur. edison’u tanırız ama ailesini? ibni sina’nın kaç çocuğu vardı? pasteur’un eşi kimdir ya da ? bunları tanımayız, bilmeyiz; çünkü ışık gözleri kamaştırır ve hemen yanı dibindeki seçilmez.
    elbette robert de niro nun oğlu aktör olsa, babasını geçemez ve bir matematik dahisinin kızı da kendini ne kadar ispatlamaya çalışsa da daima zorlanacaktır. seleflerin büyüklüğü haleflerin nice çabalarını berhava eder… zira kafalarda oluşan o miti sarsmak pek güçtür. sadece tek şey “ulu manitu” efsanesini yıkabilir: o da dehanın yolunda ilerleyip onu aşacak sebatı göstermek… yani uzuun pek uzuuun çalışma saatleriyle dolu bir ömrü bu yolda sarf etmek…

    yolun başındaki genç matematikçi cathrine, babasının ölümünden sonra girdiği ağır depresyondan tam kurtulamaz. maalesef kalıcı hasar bırakan bu vaka, kızı şizofreniye doğru sürüklemektedir. hatıralarla gel git yaşayan, kişiliği ve “şimdi”si bölünmüş cath, bir taraftan erkek arkadaşı tarafından buhrandan kurtarılmaya çalışılmakta ve hayatını yeniden anlamlandırma çabası içinde uğraşmakta, diğer taraftan depresyonun etkisinde kalmakta ve ablasının çıldırtıcı merhamet sahteliğiyle kendinden geçmektedir.

    maceranın tam ortasında kızın bulduğu ve izleyenin hiçbir zaman anlayamayacağı bir teoremin ispatıyla senaryonun düğümü iyice bükülür.

    yakın çevresi kızın bu kanıtına inanmaz, herkes bunun babasından kalma bir fikir olduğundan ya da ondan esinlenildiğinden kuşkulanır. oysa gerçek öyle değildir. baba alzheimer hastası olduğundan son yılları verimsizdir ve matematik adına sadece saçma şiirler yazarak büyük buluşlar yaptığını zannetmektedir. kızı babasının bu durumuna üzülürken kendi teoremiyle doldurduğu defteri babasının kilitli çekmecesine bırakır. hala onun anısına ve matematikteki yeteneğine saygı duyan tek kişidir. amma kilitli yere bıraktığı defter sonradan ele geçtiğinde ve bunun büyük bir buluş olduğu anlaşıldığında onu yazanın cath olduğuna inanılması zor olur. kız kimseyi inandıramadığından tekrar ruhi dalgalanmalar yaşar. olay bu minval üzre gelişir, o esnada ablanın sinsi miras oyunları deşifre olur, kız şizonun eşiğinden ve bir new york uçağından döner vs. cevval oğlan kızı hayata ve muvaffakiyete bağlar velhasıl efenim.

    senaryoda boşluk çok: afişe edildiğinde uğruna dünyanın röportaj sırasına gireceği teorem, gargamelin iksiri gibi meçhul bir tılsım olarak kalıyor, evet bilmek hakkımız, film boyunca keriz yerine konan bir seyirci olmak istemiyorum ben, madem senaryonun düğümü bu; en azından buluş nedir, ne işe yarar, insan hiç olmadı satır arasında sezdirir, sürtünme katsayısı mı sıfırlanıyor, bilinmeyen bir alternatif enerjiye geçişin formülü mü bulunuyor? “kardeşim orada ne oluyor?” diye soruyor insanımız, malum türkün merakı…

    kızın mutsuzluğa düçar olduğu aşikar ama bu, babasının ölümünden evvel de var olan bir durum. neden en başından beri o ruh halinde olduğu izleyici tarafından bir türlü anlaşılamıyor. senarist bunu göz ardı etmiş: kız terk mi edildi, umutsuz bir aşk macerasından mı çıktı, anası vahşi bir cinayete kurban mı gitti, evleri mi ipotekli, yoksa branşında umduğunu mu bulamıyor, neden hep mutsuz bu kız? film öyle başlıyor, öyle bitiyor, bizim gibi izleyici de buna takar işte…

    babanın bütün bir akademiyi dominant tesirinde bırakan kimliği daha da vurgulu olabilirdi vs. detaylara girmeyelim şimdi...

    bir lafım da kostümcülere: ulan oğlanın filmin başında giydiği o kıytırık kazak nano teknoloji ile mi imal edilmiş, hiç mi kir, pas, ter tutmuyor anam? chicago dediğin beldede nem yok mu, bu oğlan onca koştu buram buram terledi, kız ne zaman sonra geldi hala aynı kazağı çıkarmamış herif! üstelik taa partiden sonra giydiydi, midem bulandı be!… bir mahmutpaşa kazağıyla koskoca bir filmi geçirten uyuşuk kostümcüleri kınıyorum. böyle teşrifatçıları olan holivudu izleyip bir halt zannediyoruz biz de…

    hee oyunculuğa gelince … zaten gwyneth oldum olası hüzün meleği pozlarına iyi bürünen bir aktrist, doğasında var, hiç zorlanmamış. kişilik bölünmesi yaşadığı kısımlar ciddi oyunculuk gösterisi içeriyor.

    zaten daha oscar almadan bütün filmlerini neredeyse bitirdiğim yegane aktristir. bi o, bi de scarlett… kendisinde klas oyuncu kumaşı olduğunu yanımdakilere falan da kaç sene evvel demiştim, “bu kız adım adım oscar’a gidiyor” diye…

    sir… ona ne diyebiliriz ki… adam filmde handiyse 6 dakika gözüküyor, mührünü basmış…

    bir de şunu ilave etmek istiyorum….bir çok insan, kızın ruh halini esas alıp “psikolojik yanı ağır basıyor filmin” dese de veya yukarıda söylediğim deha ve yakınları arasındaki negatif korelasyonu yakalasa da filmde çoğumuzun ıskaladığı şey: özgüven+azmin ehemmiyeti kısmı…

    kız, kimi çalışma sahneleriyle – çok yetersiz kalmış bu sahneler- ve yönetmenin beceriksizliğinden olsa gerek tam bağlanılamayan finaliyle – neyse ki sezebiliyoruz - bu fikri veriyor, yani babasıyla eşit seviyeye taşıyabiliyor kendini…eh o kadar eziklik kadı kızında da olur canım…

    dediğim gibi ibni sina’nın çocuklarını belki tarih boyunca kimse bilmeyecektir ama gerçekten çabalarsan da yavuzla boy ölçüşen bir kanuni olabilirsin demek bu… evet, çalışan kazanır, elması kızarır…

    sonuç: vasat ama anafikri itibariyle eleğin üstünde kalabilecek, azmin önemini vurgulayan pek de tın tın olmayan bir film.


    (aylakdoktor - 17 Ağustos 2010 17:41)

  • comment image

    "i" adında bir şarkının söylendiği film. "i", imaginary (complex) bir sayıdır. bu "i" şarkısı da aslında yoktu, sessizce duruyorlardı rock grubunun elemanları. etkileyici bir ayrıntı.


    (sicrayan geyik - 22 Aralık 2010 19:41)

  • comment image

    matematiği hayatımın hiç bir döneminde sevemedim. ilk 4 düşen notum matematiktir mesela ilkokulda. hatta son matematik sınavımda ki kendisi lise 1'dir 45 (kırkbeş) aldığımda o zamanki matematik öğretmeni sen 45 alamazsın kopya çekmişsin diye sınavımı iptal etmeye kalkışmıştı. (evet çekmiştim) sırf bu yüzden yıllarca hayalini kurduğum bölüme giremedim mesela. falan filan. hayat her zaman ki gibi garip ve alakasız. her neyse bu filmi matematik bölümü okuyan kardeşim tavsiye etmesi üzerine oturduk beraberce izledik. gwyneth paltrow hayranı kardeşim bir de matematik bölümü okuyorken bu filmi tavsiye etmesi tabii ki çok doğal.

    gelelim filme. gwyneth paltrow belki şimdiye kadar izlediğim en iyi performansı sergilemiş. gereksiz iyi oynamış. (bayılıyorum bu tabire) donnie darko'dan beri her filmini izlemeye çalıştığım ama hala o performansı geçemeyen jake gyllenhaal'ın gwyneth paltrow ile oluşturduğu beraberlik muazzam. elbette anthony hopkins hakkında konuşmak bizim gibi faniler için oldukça zaman kaybı. matematik dehası deli bir babanın çocuğu olmak nedir ne değildir üzerine kurulu bu filmi benim gibi matematik özürlü biri bile beğendiyse siz siz olun bu filmi kaçırmayın


    (yum cimih - 9 Ocak 2011 00:26)

  • comment image

    hiç de vasat film değil. niye bu filmi beğenmemişler. ben izledim, şimdi kendimi matematik dehası sanıyorum. 2-3 saate geçer ama.

    bu arada jake, adamsın! yirim.


    (yuzbinbaloncuklu - 7 Ağustos 2011 20:04)

  • comment image

    ateist bir doktorun ölümden sonraki yaşamla ilgili sorularını bilim önderliğinde çözme girişimini konu eden 2015'in yeni dizilerinden. başroldeki hatun 'the chicago code' dizisindeki emniyet amiri.


    (patibis - 15 Haziran 2015 21:06)

  • comment image

    yeni başlayan bir yabancı dizi. ikinci bölüm 1-2 gün önce diziboxta göründü sonra ortadan kayboldu. yayın yasağı mı kondu yoksa başka bir nedenden dolayı mı belli değil. türkçe altyazı beklerken bölüm kayboldu. umarım geri gelir. konu hakkında bilgisi olan varsa yeşillendirmesini rica ederim.

    edit: an itibari ile türkçe altyazı ile geri dönmüştür. sevindirmiştir.


    (kitapvekahve - 25 Haziran 2015 11:28)

  • comment image

    gywenith paltrow ve anthony hopkins'in baba -kız rolünde başrolü paylaştıkları ve sloganı "the biggest risk in life, is not taking one" olan sinema filmi.

    dikkat! aşağıdaki spoiler, filmi izlemeye niyetli olanlar için son derece sakıncalı bilgiler içermektedir.

    --- spoiler ---
    efendim, anthony hopkins müthiş bir dehaya sahip bir matematik profösörüyken, her dehanın başına gelmesi olası bir şekilde kafayı çizmiştir. küçük kızı catherine de okulu, işi, gücü, bırakıp kendini babasına bakmaya adamıştır. baba çalıştığını sanarak defterler dolusu abuklamaktadır... "bütün kış ayları soğuksa ve okullar sadece kışın açıksa o halde soğukta bütün kitapçılar doludur" şeklinde... ve fakat üç yılın sonunda baba ölür. filmimiz de burada başlar. catherine kızımız, babasının ölümünden kaynaklanan yoğun bir travma yaşarken babasının öğrencisi olan bir matematikçiyle (jake gylenhaal)yakınlaşma yaşar.jake, iyi niyetli ve (nasıl oluyorsa) çok yakışıklı bir "inektir" neyse uzatmayalım, bu yakınlaşmanın sonucunda jake'e babasının çalışma odasındaki bir çekmecenin anahtarını verir. jake orada çok değerli bir şey bulur. hadi bakalım ne bulur? tabii ki bir matematik kanıtı... ortalığı sallayacak bir buluştur bu. tabii ki teoremi babanın yazdığı sanılır ancak catherine kendi yazdığını iddia etmektedir. jake de, catherine'in cenaze için şehre gelmiş ablası da ona inanmaz... film de bi 20 dk sonra biter zaten.

    ---
    spoiler ---

    enteresan çekimlerle desteklenmesine rağmen, film hala adapte edildiği tiyatro oyunu havasında ve bence sahnede izlemek daha iyi olablirdi. zaten topu topu 4 kast falan var. yani homer simpson'ın deyimiyle "boooooring!!" ve hatta "duh!'


    (lepistes - 27 Ocak 2006 10:56)

  • comment image

    konusu ve işleyişi ile ilgi uyandıran, dehanın zihinsel dünyasına farklı açılardan bakan zevkli bir film.

    --- spoiler ---

    "proof", dahi bir bilim adamı olan babasının (anthony hopkins) aklını kaybetmesinden sonra ona bakmak için kendi hayatından ve kariyerinden ödün veren catherine'nin (gywenith paltrow) babasının ölümünden sonra kendisi ile barışmasının, korkularından sıyrılarak tekrar dış dünyaya açılmasının öyküsü. bu öykünün odak noktasında ise bilimsel zeka ve bir dahinin ruhsal çelişkileri yer alıyor.

    başlangıçta sıkılgan ve babasının yetenekleri ile boy ölçüşemeyen bir kişi olarak görünen catherine'nin belki de babasından aldığı zeka film ilerledikçe kendini göstermeye başlar. babasının, geçirdiği hastalık sonrasında kaybettiği yetilerini geri kazanma çabaları sırasında kendi okulundan ve hayatından ödün vererek ona bakan catherine yine de yeteneklerinden birşey kaybetmemiştir. film boyunca sürekli yaşanan flash backler bize babasının nafile çabalarının aslında catherine'i nasıl hayatının buluşunu yapmaya ittiğini gösterir. ancak babasının ölümünün şoku ile ruhsal gelgitler yaşamaya başlayan catherine artık bu buluşunun kendisine ait olup olmadığından emin değildir. babasının düştüğü duruma fazlasıyla üzülmesi nedeniyle yaptığı bu büyük buluşu sanki babasınınmış gibi onun notlarının arasına koymuştur.

    babasının ölümünden sonra hayatı ve çalışmalarını bir kenara bırakan catherine'i uyandırmak babasının öğrencisi hal'a (jake gyllenhaal) düşer. babasının geride bıraktığı notlarda dehanın tekrar uyanışının izlerini aramakta olan hal ile yakınlaşan catherine uzun zaman sonra ilk defa bir kişiye güven duymaya başlamıştır. bu sırada pek hoşlanmadığı kız kardeşi claire (hope davis) cenaze için şehre dönmüş, evi satıp catherine'nin de kendisiyle new york'a dönmesini istemektedir. catherine'nin de babaları gibi hasta olduğunu düşünen claire orada ona daha iyi bakacağını düşünmektedir.

    babasının onuruna verilen bir parti sonrası hal ile yakınlaşann catherine sonunda ona büyük buluşunun bulunduğu defteri gösterir. defteri görünce heyecanlanan hal bunun başta catherine'nin babasının buluşu olduğunu düşünecektir. fakat catherine buluşunun kendisine ait olduğunu söyleyince ne ablası ne de hal ona inanmazlar. böylece hem kız kardeşlerin kendi aralarında hem de catherine'nin kendisi ve bilim dünyası ile hesaplaşması başlamış olur.

    kanımca film konu açısından oldukça ilginç bir konuya ve alışılmadık bir işleyişe sahip olsa da olayların birbirinden çok kopuk kalması ve bazı sahnelerin çok abartılı oynanması nedeniyle seyirciyi yoruyor. bence özellikle catherine ve ablası claire'in çekişmeleri filmin asıl konusunun yanında fazlasıyla havada kalıyor. anthony hopkins ise benim gözümde filmde etkiliyici bir performans sergileyen tek oyuncu.

    filmlerden ve oyunculuktan fazla anlamasam da film hakkında yukarıda belirttiğim nacizhane fikirlerim doğrultusunda eğer bilim, bilimsel dehaların hayatları ve onların büyük buluşlarına giden yolda yaşadıkları ilginizi çekiyorsa filmden zevk alacağınızı düşünüyorum. sonuç olarak fikrim "proof" un mükemmel olmasa da izlenmeye değer hatta bazı yanları ile etkileyici bir film olduğudur.

    ---
    spoiler ---


    (evrim iyi bak - 4 Şubat 2006 01:30)

  • comment image

    gwyneth paltrow'un beyaz -hafif kirli-converselerini ayağından hemen hemen hiç çıkarmadığı, seyredilesi film.

    --- spoiler ---
    - gatriiin*. gatriiin! gızım ge bakem bureaaa*.
    o buyur buba*?
    - leaan! gorguttun* lan beni. eallah canıni almasien... neyse, geç bakem şoraa*.
    o peki buba.
    - oku bakem şu yövmiye defterini. gaç alıp, gaç vermişiz?
    o ben yatıyom buba ya. yarın baharız.
    - oku leaaan! dellendirme adamı. elaırım eyağımın aldına*.
    o peki buba.... eee, inah* düşüh yapıtı*; göl buz tutti; bebeler gittapları* yırttı...
    ...(sessizlik olur)...
    - vay anam vay sırtım kırılıyo yav. yatıyom la ben.
    o pek', buba.
    ---çaat!--- (baba içeri girer)
    o gafayı yidi bubam da.
    ---
    spoiler ---


    (kriker - 5 Şubat 2006 01:23)

  • comment image

    genellikle sportif galibiyet filmleriyle özdeslestirilen ve sahteliginden zerre suphe duymadıgım ''baslamak bitirmenin yarısıdır'', ''inanırsan basaramayacagın sey yoktur'' zırvalarına hıc bulaşmadan, bak gordun mu azmın ve gayretın onunde hıc bı engel duramaz tadında haricten gazel okumadan, anlatmak istedigini gayet acık, gayet net ve alabıldıgıne sade anlatan bır fılm.her son yeni bir baslangictir filmi. nereden ya da nasıl baslanması gerektigini degil, onemli olanın sadece baslayabilmek oldugunu anlatır deli zannettigimiz dahi profesor. ve daha hikayesinin basinda ''benim sorgulamaya ihtiyacim yok'' diye selamlar bizleri. ''zira ilgilenmiyorum artık ne oldugumla''.
    a beautiful mind kliseleriyle baslayıp** ortalarına dogru surprızler yapan, sızı sarıp sarmalayıp o evde, o odada yasama hissi uyandıran, delilikle dahilik arasındaki ince cizgide sıkıştıran, her teorinin en basta ''güven''le kanıtlandıgını anlatan, her karesinde ayrı anlatan, insanın yuzune vura vura anlatan bir film. başlamak için inanmak gerekir diyen degil inanmak için güvenmek gerekir diyen filmlerden biri. belki de en iyisi. ya da belki gwyneth paltrow dedigi için oyle. ve beni inandirabildigi için hikayesine...


    (poisonblue - 21 Şubat 2006 22:25)

  • comment image

    ahanda şimdi esas öykü başlıyor dediğim anda bitiveren filmdir ki dumura uğratmıştır beni.

    --- spoiler ---
    madem gaza geldin devam edip bitiriverseydin şu ispatı!!!
    ---
    spoiler ---


    (ephieste - 1 Mart 2006 09:05)

  • comment image

    hem filme adını verip hem de izleyiciyi iyice salak yerine koyar gibi, kanıt'ın açıklamasını geçiyorum, ne konuda olduğunu bir cümleyle bile açıklamadan bitmesiyle gıcık eden film...


    (holy diver - 1 Mart 2006 09:44)

  • comment image

    her halukarda ilgi duyarak da izleseniz, duymadan da izleseniz yorucu bir film. sayet bir filmi izlerken caba harcamak hosunuza gidiyorsa pur dikkat izleyebilirsiniz, bolca terlersiniz. bir kere aslinda olaylarin ne denli basit oldugunu bizim onlari nasil karistirdigimizi anlatiyor, iste sirf bu bile filmin insan uzerinde yorucu bir etki birakmasi icin yeterli iken ara ara giren flashbackler, uzun konusmalar, derin manalar tasiyan cumleler... bir sure sonra deha* dahi olsaniz kafaniz almamaya basliyor, zaten o anda da film bitiyor. anlatmak istedigini bence gayet guzel anlatabilmistir bu bakimdan, tadinda da birakmistir.

    bu filmin en cok karsilastirildigi filmin a beautiful mind filmi olmasina ise sasirmamak elde degil. uzaktan yakindan alakasi oldugunu dusunmek bile delilik olsa gerek. "yoksa deli olan ben miyim?" neyse sorgulamayacagim bunu.
    dr. nashin teoremlerinden birisini nasil buldugunu hatirlayanlar vardir belki, bardan iceriye 3 veya 4 hatun girer en guzel olani herkes ona hucum ederse vs vs. boyle bir anlatim tarzi secip izleyiciye gerizekaliymis gibi davranmiyor "proof". yonetmen; hikaye kahramaninin yaptiklarindan, buluslarindan ornekler vermenin daha dogrusu bunlarin "derin" veya "asiri yalin" bir sekilde anlatiminin "gercekliligi" arttirmayacagini biliyor, elinden geldigince sacma ve bayici kiliselerden uzak duruyor. belki bazilarina itici gelen bu on kosullanmadir. sonucta matematik degil mi? kiz-baba-abla ucgeni, ucgenin bir kenarindan asagiya dogru inen bir aciortay sevgili... bence bu kadar matematik yeterli.

    ne kadar zaman kaybettiniz ki?

    --- spoiler ---

    let x equal the quantity of all quantities of x. let x equal the cold. it is cold in december. the months of cold equal november through february. there are four months of cold, and four of heat, leaving four months of indeterminate temperature. in february it snows. in march the lake is a lake of ice. in september the students come back and the bookstores are full. let x equal the month of full bookstores. the number of books approaches infinity as the number of months of cold approaches four. i will never be as cold now as i will in the future. the future of cold is infinite. the future of heat is the future of cold. the bookstores are infinite and so are never full except in september...

    ---
    spoiler ---


    (entrapmen - 13 Mart 2006 03:41)

  • comment image

    eglenceli bi filmdir;
    lakin, bu kadar guzel bi kizla bu kadar sekilli bi adamdan saglam matematikci cikmasi ihtimali 0'a yakindir.
    bunu da artik cirkin bi insan kanitlasin.


    (darkshines - 13 Mart 2006 04:29)

Yorum Kaynak Link : proof