Süre                : 1 Saat 54 dakika
Çıkış Tarihi     : 15 Haziran 1961 Perşembe, Yapım Yılı : 1961
Türü                : Drama,Müzikal
Taglar             : garaj,Doktor,Tahkikat,iftira,yemin
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Jerry Wald Productions
Yönetmen       : Philip Dunne (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Clifford Odets (IMDB)(ekşi),J.R. Salamanca (IMDB)
Oyuncular      : Elvis Presley (IMDB)(ekşi), Hope Lange (IMDB)(ekşi), Tuesday Weld (IMDB)(ekşi), Millie Perkins (IMDB)(ekşi), Rafer Johnson (IMDB), John Ireland (IMDB)(ekşi), Gary Lockwood (IMDB)(ekşi), William Mims (IMDB), Raymond Greenleaf (IMDB), Christina Crawford (IMDB), Robin Raymond (IMDB), Charles Arnt (IMDB), Mark Bailey (IMDB), Walter Baldwin (IMDB), Joe Butham (IMDB), Pat Buttram (IMDB), Harry Carter (IMDB), Linden Chiles (IMDB), Will Corry (IMDB), Russell Custer (IMDB), James Gonzalez (IMDB), Ruby Goodwin (IMDB), Herman Hack (IMDB), Signe Hack (IMDB), Sam Harris (IMDB), Jimmy Horan (IMDB), Dick Johnstone (IMDB), Chester Jones (IMDB), Kenner G. Kemp (IMDB), Mike Lally (IMDB), Doreen Lang (IMDB), Gustave Lax (IMDB), Philo McCullough (IMDB), Hans Moebus (IMDB), Elisha Mott (IMDB), Sol Murgi (IMDB), Alan Napier (IMDB), Ron Nyman (IMDB), Jack Orrison (IMDB), Jason Robards Sr. (IMDB) >>devamı>>

Wild in the Country (~ Corazón rebelde) ' Filminin Konusu :
Wild in the Country is a movie starring Elvis Presley, Hope Lange, and Tuesday Weld. A troubled young man discovers that he has a knack for writing when a counselor encourages him to pursue a literary career.


  • "en iyi hikayelerin her zaman gerçek hayattan çıktığını gösteren bir başka belgesel daha. izlerken kanım dondu. tek kelimeyle muazzam."




Facebook Yorumları
  • comment image

    nihayet birileri bu guru denilen aynı haltın turuncusuyla ilgili bir belgesel çekebildi çok şükür. hala şunun kitaplarını okuyan tipler var yani ne diyeyim. darısı diğerlerinin başına. şöyle iki popülist laf et al paraları, yıka beyinleri... dünya tarihi böyle bir de yapacak bir şey yok.

    belgesel gerçekten çok başarılı olmuş. her iki tarafı tarafsız anlatmış. işin başka komik yanı da şu olup bitenleri anlatsan kimse dinlemez sıkılır iyi salladın der. fakat hepsi oldu hala oluyor. gülsen mi ağlasan mı bilemiyorsun. komple sıyırmışlar yemin ederim. al birini vur ötekine.

    kasabalılarla ilgili de bir şeyler söylemek geldi içimden. ulan hiç mi kızılderilileri hatırlamıyorsunuz? papa da arabasıyla geçmiyor mu? ya valla uyuz ettiniz beni yemin ederim. hepsi hepsi komple uyuz etti.


    (ayiyasamaratansomonbaligi - 19 Mart 2018 23:43)

  • comment image

    dün gece bitirdiğim belgesel. çok beğendim, aslında türkiye'de hepimizin çevresinde yaşanan olaylar bütününün biraz daha geniş ve kontrolden çıkmış haliydi.

    --- spoiler ---

    pek çok dikkat çekici unsur üst entrylerde açıklanmış ama benim dikkatimi çeken bir unsur daha var. seçim zamanı abdli yöneticiler anayasaya aykırı şekilde insanların oy kullanmasını engelliyorlar, seçmen olarak kaydetmiyorlar. bunu yaparken kullandıkları argümanlardan birisi bireylerin özgür olarak oy vermediği tek bir adamın her şeye karar verdiği, belediye başkanını da, şerifi de, kent konseyini de o adamın belirleyip ataması. bireylerin özgür iradeleri ile seçim yapmadan tek bir adamın belirlediği kişiye oy vermesinin demokratik bir seçim olmadığını ve demokrasiye zarar verdiğini söylüyorlar. ah siz gelin de onu bize sorun :) .

    ---
    spoiler ---


    (nomisma - 20 Mart 2018 10:08)

  • comment image

    "yasalardaki boşlukları bulamıyorsanız bu sizin kaybınızdır" diyen bir yöneticiyi barındıran bir tarikatı anlatan belgesel.

    hayatım boyunca hiçbir konuda ön yargılı olmadım. öyle ya da böyle tam anlamıyla dağdan gelip bağdakini kovma, bir de bunu gururlu bir hale getirme çabası var. amerikalıların oraya nasıl yerleştikleri, o topraklara nasıl sahip oldukları ayrı bir tartışma konusu. ama sonuçta barıştan ve meditasyondan bahseden bir grubun "bizi burada istemiyorsanız biz de sizin mülklerinizi satın alırız" diyecek bir tavra daha doğrusu maddi/manevi güce sahip olması size normal geliyorsa kusura bakmayın ama fazlaca safsınızdır.

    insanların üstüne gidip "ben burada kalacağım, gerekirse seni kovacağım" dedikten sonra saldırıya uğrayıp ardından silahlanmak hatta üstüne milisler eğitmek filan hiç masum gelmedi gözüme. söz de otelleri bombalanıyor ama bırakın ölümü 1 tane bile mürit yaralanmıyor. "kendimizi korumak için ne gerekirse yaparız" filan diye tehdit savuruyorlar. adam çıkıp "iç savaş istiyorsanız ona da varız." diyor.

    sokakta insanların, istememelerine rağmen, fotoğraflarını çekmek; kamerayla sokaklarda dolaşmak, gece evlere spot ışığı tutmak... sorsanız bunlar masum ve pasif direniş hareketleri. kasaba halkı bunlardan kurtulmak için kasabayı feshetmek istemiş. ancak buna bile "zehir" diyen bir kadın var başlarında. hayır işin ilginci kasabanın feshedilmesi için yapılan seçime bile katılmışlar. reddedilince birbirlerine sarılıp içki filan içmişler insanların gözünün önünde. dalga geçer gibi. 40 kişilik kasabaya 8 bin kişi gelip "biz azınlıktık ühühüh" diye ağlaşıyorlar bir de.

    zaten olayların bhagwan ile alakası yok. osho tamamen ön plandaki bir figür. bütün kontrol sheela'da. organizasyon ve kararlar tamamen ona ait. "ustamı ve topluluğumu korumak" deyip duruyor zaten.

    adamlar abd'nin etinden, sütünden faydalanıp her türlü açığı kullanmışlar. barıştan, kişisellikten, huzurdan filan bahsedip gitarlarla şarkılar söyleyip dans eden tiplerin 2 kayıt sonra ellerinde smith wessonlar, uziler, yari otomatik tüfeklerle antreman yaptıklarını gördüğünüzde "olay şimdi anlaşıldı" diyorsunuz içinizden. kendi polis teşkilatını kurup geceleri kasabada devriye filan gezmiş adamlar.

    resmen "reklamın iyisi kötüsü olmaz" diyerek sheela televziyona çıkıp ona buna küfür etmiş. şirketler kurmuşlar. butikler açmışlar. para basmışlar. serbest seks, festival, parti, içki, kumar deyince deyince amerikalılar akmış zaten. lan osho'nun resmi olan kağıtlarla poker oynatmış adamlar. bildiğin kapitalizmi sömürmüşler. evsiz, muhtaç, eğitimsiz insanları otobüslere doldurup kendi yanlarına getirmişler. kamplar kurup orada yedirip, içirip kendileri için oy kullandırmışlar. bunu da "insanlara bakıyoruz" kisvesi altında bir huzur projesi olarak sunmuşlar. onlar için gerekirse gözleri kapalı bir şekilde savaşabilecek insanlar... hem de "iç savaş mı istiyorsunuz? tamam o zaman" restin çektikten hemen sonra. adalet bakanlığı kendileri hakkında soruşturma açıp onları feshetmeye hazırlandıklarının ertesinde. sheela bakmış ki evsizleri kontrol edemiyor, bir tane adamı sokağa salmış, çıldırdı filan diye karşısına çıkıp kendisini boğdurtma masalıyla aralarına katılan evsizlere sakinleştirici verdirtmiş her akşam.

    hayır şükretsinler oregon'da yaşanmış bunlar. havaya ateş edilmiş, otellere taş atılmış filan. düşünsenize bu olayların samsun çarşamba'da vuku bulduğunu.


    (kamajikaciya - 23 Mart 2018 01:05)

  • comment image

    "ben yaklaşık 10 yıldır osho öğretilerini yakından takip ediyorum. kitap haline getirilen ya da video şeklindeki onlarca, hatta yüzlerce konuşmasını dinledim, okudum. hepsi beni çok etkiledi. aşkı, sevgiyi, masumiyeti, doğallığı bu kadar güzel kelimelere döken bir insan daha önce tanımadım. gündoğumunun güzelliğini basitçe anlatan ve bunu anlatırken yüzündeki çocuksu ve masum ifadeyi gizleyemeyen, sessizliği bu kadar iyi tanımlayan bir kişiye hiç denk gelmedim. "

    komedi resmen her tarafından cehalet akıyor,

    niye mi
    " yüzündeki çocuksu ve masum ifadeyi gizleyemeyen" bu adam 750 kişiyi zehirleti de ondan sırf oy kullanmasınlar diye.


    (yamada asaemon - 23 Mart 2018 08:58)

  • comment image

    cüneyt özdemir'in hiç araştırmadığı bir adam hakkında sadece belgeseli izleyerek 18 dakika yorum yapmasına içerleyenlerin (ki haklı bir içerlemedir), sadece ilk bölümü izleyerek hakkında, "izleyin" diye tavsiye verdiği ve upuzun yazı yazdığı bir belgesel.


    (saladze - 24 Mart 2018 10:34)

  • comment image

    en iyi hikayelerin her zaman gerçek hayattan çıktığını gösteren bir başka belgesel daha. izlerken kanım dondu. tek kelimeyle muazzam.


    (shadyworld - 24 Mart 2018 14:44)

  • comment image

    üzerine kafa patlatılmış olaylara, kurgulara sahip dizilere taş çıkartacak sürükleyicilikte bir belgesel. tarafsızca hazırlanmış, kasabalıyı da, müridi de; hükümet hukuk adamlarını da, tarikat hukuk adamlarını da açıkça dinliyoruz. hatta tarafsızlığından ötürü belgesel bitince kime kızacağımı şaşırdım, keşke manipülasyon olsaydı da bitirince gelip öfkemizi kussaydık. (!)

    olaylarda herkes kendine göre haklı, hekesin saçma sapan hareketleri var. çok garip.

    kasabalı klasik muhafazakar kafa saçmalıklarından yürüyor. "kızlı erkekli öğrenci evi" kafasından çok da farklı değiller. tutuculuğun alışıldık bir etkisi olan saldırganlık safhasına geçiyorlar, sağa sola ateş etmeye falan başlıyorlar. bu safhada ise beklenmedik şekilde o meditasyon falan yapan adamlar silahları çekip karşılarına dikilince "aman bunlar silahlı, bizi taciz ediyorlar, biz korkuyoruz" ayağına yatıp mağduru oynamaya başlıyorlar. bunlar kasabalının saçmalıkları. amerikan toplumu ve hükümeti de aynı kafadalar. aslına bakılırsa bu tip bir oluşumdan bu denli korkmalarına şaşırmamak gerekiyor zira o sıralarda daha yeni bir "jonestown" vakası yaşanmış. korkmaları, tepki göstermeleri çok doğal.

    öbür taraftan her türlü şeyhe guruya hocaya şuna buna gibi bunlara da kafamı armağan ediyorum. milleti suçladıkları bağnazlığa öyle bir saplanmışlar, o kadar kör, o kadar dangalaklar ki. oy için koca kasabayı falan zehirlemekten, dışardan insanlar getirip bilgileri dahilinde olmadan sakinleştirici vermekten, kısacası çirkinleşmekten hiç çekinmedikleri gibi bir de bununla gurur duyacak kadar onursuzlaşmış ve körleşmişler. bunun bir savunma ve hayatta kalma mekanizması olduğunu söylüyorlar bir de. başlarda haklılık payları olsa da, oregon'a temsilci gönderme çabaları falan filan, bunlar tamamen aç gözlülükten, daha fazlasını istemekten kaynaklanıyor.

    para meselesi kısacası. osho reis rolls royce'lara, milyar dolarlık taşlı saatlere doyamamış. günümüzde de tam bir darphane kıvamındalar zaten. zengin ve hayatta yeni tecrübeler arayışına giren batılıyı doğu mistisizmi şu bu ayağına ayakta sikiyorlar.


    (acayip bi insan profili - 25 Mart 2018 19:08)

  • comment image

    --- spoiler ---

    gelecekte bir gün uzaylılar gelip de, "sizler topluluk halindeyken nasıl davranıyorsunuz" diye sorsalar, buyrun belgeseli var diyerek bunu uzatabiliriz.

    bir kere izlemeye başladıktan sonra insan gözünü ekrandan alamaz oluyor. olayın garipliği hakkında önceden bilginizin olması, izleyeceklerinize sizi hazırlamıyor. bu belgeseli çekenlerin başarısı. hikayeyi veriş şekilleri, ellerindeki videolar, tam kritik anda yüz ifadelerini yakalamaları ve göstermeleri inanılmaz bir etki yaratıyor. belgesel değil de science fiction izliyormuş gibi zaman zaman.

    belgeseldeki en ilginç karakter sheela, osho'nun sekreteri. sadece onun konuştuğu bölümler için bile izlenebilir. kadının ses tonunu duymaya ya da sözcüklerinin içeriğini bilmeye gerek yok. belgeselin sesi kısılsa, sadece kadının o zeki, manipulatif bakışlarındaki ikna edici duruş, yalan söylediğini bildiğimiz anlardaki sahte yandan gülüşü, hem nefret, hem hayranlık, hem tiksinti uyardırması. osho'nun susup susup sheela gittikten sonra konuşması ve diye diye "e kadını şaapmadık, o da böyle şooldu allahın sekreteri" kısmı.

    bir ara insanlığın en büyük umudunun derin ego çatışmalarının varlığı ve bu tarz oluşumların eninde sonunda birbirine düşecek olması olduğunu düşünürken buldum kendimi. osho da, sheela da, yardımcıları da, hatta onlardan rahatsız olup oteli bombalamaya kalkan kişiler de aynı. müridlerin boş bakışları, sheela çok iyi heey, sheela kötü çıktı heey, sheela gitti heey. yani hep bir hey hey, yine de hey hey tadında orgy olsun, orada dünya yıkılırken derede kürek çekmek, fotoğraf çektirmek olsun tamamen aynı bir boyutta yaşamışlar. o alık bakışlar, o şaşırmış saf duruşlar. hepsi çok tanıdık, kandırılmalar çok tanıdık.

    ---
    spoiler ---


    (mosquito - 27 Mart 2018 08:52)

  • comment image

    muazzam bir belgesel. osho'ya ilgi duyan duymayan herkesi etkileme potansiyeline sahip. belgeselcinin, röportaj veren tüm tanıklara eşit mesafede oluşu, kötü olduğunu düşündüklerinizin bile insani yönleri ve zaaflarıyla gösterilmesi ve seyircinin herkesle az ya da çok empati yapmasına imkan vermesi belgeselin başarısını artırmış. bazı bölümlerde yer yer akıcılık kayboluyor ve artık sadede gel diyorsun ama bazı bölümlerde de "şimdi ne olacak" sorusu sabrı zorluyor.

    belgeselin amacını osho'nun gerçek yüzünü göstermekle sınırlı olarak okuyanlar çok şey kaybediyor. birçok osho kitabı okudum. bana iyi gelen ve ilham veren çok şey buldum kitaplarında. zaten bir iki sayfa okuyan herkes osho'nun secret vb. ucuz kişisel gelişim zırvalarından ayrıldığını, kimseye cenneti vadetmediğini, mucizelere yer olmayan dünyevi bir görüşü savunduğunu ve genellikle provakatif bir çizgide olduğunu bilir. osho'nun kitaplarını seviyor olmam onun takipçisi olduğum, irademi ona teslim ettiğim anlamına gelmez. yazarları yazdıklarıyla değil yaşadıklarıyla yargılayacaksak birçok büyük yazarı kurban etmemiz gerekir hem. belgesel yer yer osho'yu dövüyor ama bundan da fazlasını yapıyor. mesela belgesel bana şu konularda vizyon kazandırdı:

    - amerikan adalet sisteminin saat gibi işleyişi ve/ama ikiyüzlülüğü,
    - abd kırsalında yaşayanların muhafazakarlığı, kapalılığı ve ötekini kategorik olarak reddetmesi,
    - modern hayatın insanları ruhani olarak tatmin etmekten çok uzakta oluşu ve bu anomi durumunun insanları savunmasız bırakması (ve bunun coğrafyaları aşan bir durum olması),
    - yine modern hayatın baskıcı kültürel kodlarının gençlerin kendilerini gerçekleştirebileceği araçlara olanak tanımaması,
    - genç yaşta sahip olunan güç ve yetkiyle kendini var edenlerin, bu güç ve yetkiyi korumak adına insanlıktan çıkması,
    - cult mantığında insanların tüm iradelerini bir kişiye teslim ederek körleşebilmeleri vb.
    - herhangi bir dini/insani yönelimin ne kadar pasifist ve barışçı olursa olsun dünya sisteminde var olmak ve kurumsallaşmak için aynı araçlara ihtiyaç duyması: şiddet, ayrımcılık, nefret empoze etme. (sannyasinlerin silahla gezmeye başlaması ve talim yapmaları bence oldukça etkileyici bir nokta)

    belgeselde beni en çok etkileyen sahne şu oldu:

    --- spoiler ---

    rajneeshpuram dağıtıldıktan sonra oregon'daki araziyi bir iş adamı satın alıyor ve gençler için hristiyanlık ve bekaretin önemine odaklı bir yaz kampına çeviriyor. yaz kampındaki gençlerin görüntüleri oldukça manidar. toplu şekilde dans ediyorlar, oyun oynuyorlar, eğleniyorlar. kampın önceki ev sahiplerinden bir anlamda çok farklı bir şey yapmıyorlar. insanlar birbirlerinden ne kadar farklı olsalar da benzer şeylere ihtiyaç duyuyorlar: coşku, birliktelik, eğlence ve özünde mutluluk. bunlara giden araçlar her yerde aynı.

    ---
    spoiler ---

    belgeselin bana verdiği önemli bir mesaj da şu oldu: kimseyi tercihlerinden dolayı yargılama. herkesin elde ettiği bir ödül ve ödediği bir bedel var..


    (freakme - 12 Nisan 2018 10:50)

  • comment image

    belgeseldeki tombiş antelope'lu amcanın dediği gibi sadece zengin batılılara hitap eden bir anlayışa sahip bir adamın para söğüşleme dolabı ve onu iyice kullanan insanları anlatan hikaye.

    ilk kim geldiyse en çok onlar semirmişler ve öldürmek (bunu itiraf etti yapan avustralyalı kadın), insan zehirlemek, göçmenlik yasası ihlali vs. her boku yapmışlar, buna rağmen buradaki cihangir budistleri savunuyor.

    adamlar yaptıkları şeylerde alt sınıfları ve evsizleri sadece kendilerine oy vermeleri için aralarına aldıklarında bile ilaçla sakinleştirmişler. açıkça görğlen tek şey var; buraya para kazandırmayacaksan siktir git. çekici olan da seks vaadi. her yerde istediğin gibi seks yap, buraya para bırak. hepsi bu.

    yıllardır bu osho'yu okuyan insanların neden saçmaladığını şimdi çok daha iyi anlatan bir belgesel olmuş. yapanların eline sağlık.


    (avedis - 23 Nisan 2018 01:13)

Yorum Kaynak Link : wild wild country