Süre                : 1 Saat 37 dakika
Çıkış Tarihi     : 04 Kasım 2011 Cuma, Yapım Yılı : 2011
Türü                : Drama,Romantik
Taglar             : Fulatio,çıplaklık,Çıkıyor,gece kulübü,samimiyet
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  EM Media , Glendale Picture Company , Synchronicity Films
Yönetmen       : Andrew Haigh (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Andrew Haigh (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Tom Cullen (IMDB)(ekşi), Chris New (IMDB)(ekşi), Vauxhall Jermaine (IMDB)

Weekend (~ Hafta Sonu) ' Filminin Konusu :
Beklenenden daha fazlasına dönüşen tek gecelik bir ilişki hayatlarına anlam vermeye çalışan iki genç adamın alışılmadık aşk hikayesi...   Russel, bir Cuma gecesi eşcinsel olmayan arkadaşlarının evindeki partiden sonra tek başına bir gey bara gider. Bar kapanmak üzeredir. Glen'le karşılıklı bakışmaları önce bir takip oyununa sonra da Russel'in evinde sonlanan bir gecelik ilişkiye dönüşür. Ertesi sabah ayrılmalarına rağmen ikisi gün boyu birbirlerini düşünmeye devam eder ve böylece onlar için, barlara ve yatak odalarına taşınacak bir hafta sonu başlar. Olabildiğine farklı iki erkeğin kısa bir zaman dilimine sığan birliktelikleri ve birbirlerinin bedenlerine alışma süreçleri, bolca doğaçlama anlarla, asla stilistik olma tuzağına düşmeden, oldukça gerçekçi bir biçimde anlatılıyor. Andrew Haigh, kendinde eksik olan parçaların ötekinde bulunması üzerine, doğaçlamanın ve gündelik detayların ön planda olduğu bir filmle karşımızda. Senenin en önemli filmlerinden biri.


  • "toplumca alkışlanmayan bir "nothing hill" hikayesi. izlemeye değer, doğallığıyla özel bir film."
  • "yarım kalmışlığı iliklerimde hissettiğim film.of!"
  • "küçük bütçelerle harika filmlerin yapılabileceğini gösteren müthiş filmdir."
  • "filmi en güzel anlatan cümle; bu istasyonda 24 saat boyunca kamera kaydı yapılmaktadır."
  • "izleyeli üç sene olmasına rağmen sık sık aklıma gelen filmdir. bir başyapıt değilse de izleyende özel bi yer edinenlerden."




Facebook Yorumları
  • comment image

    queer sinemanin geldigi en sevindirici noktalardan weekend. artik kimlik tanimi ya da kabulunden cok bir bireyin baglanma, iliski dusuncelerine odaklanabilen belli bir kesim queer'in hayatini belgesel gercekliginde aktarirken kalp kirip aglatabilen de bir film.


    (curbed wings - 27 Şubat 2012 13:03)

  • comment image

    if istanbul kapsamında çok büyük heveslerle gidip izlediğim, ümitlerimi boşa çıkarmamış olan gayet başarılı, etkileyici, üstünde düşündüren ve bir sürü kavramı sorgulatan film. film, abartısız. o kadar gerçekçi, o kadar olası bir konusu var ve üslubu o kadar doğal ki insan etkilenmeden edemiyor.
    film iki erkeğin arasında geçenleri çok basit bir dille anlatıyor. tanışmalarını, sohbetlerini, aralarındaki duygusal ve cinsel temasları, arkadaşlıklarını; kısacası birlikte nasıl vakit geçirdiklerini izliyoruz.
    filmle ilgili ilgimi çeken noktaları spoiler olarak vermek istiyorum:

    --- spoiler ---
    sahnelerden birinde glen ve russell, russell'ın dairesinde birlikte vakit geçirdikten sonra glen gidecektir ve russell ile kapıda vedalaşmaktadırlar. aynı zamanda yan dairede oturduğunu anladığımız bir kadın ve erkek de o sırada kendi kapılarında konuşmakta, öpüşmekte, cilveleşmektedirler. glen ve russell ise russell'ın bu komşuları gibi rahat davranamıyorlar, vedalaşırken öpüşemiyorlar/sarılamıyorlar. sadece el sıkışıyorlar. günümüz homofobik dünyasında (hangü ülkede olursak olalım hiçbir ülke homofobiden tam anlamıyla arındırılmış değil zira) kadın ve erkek vedalaşırken ya da buluşurken öpüşebiliyorken eş cinseller hâlâ bunu yapamıyor. filmin bu soruna değinme şekli çok kibar, çok narin. şiddetli bir eleştiriden ziyade gerçeği nazik bir şekilde art niyetsiz gözler önüne seriyor film.

    başka bir sahnede ise yine glen ve russell konuşuyorlar. ilişkiler üzerine, eş cinsellik ve heteroseksüellik üzerine tartışıyorlar. glen aşağı yukarı şu cümleleri kuruyor: "kendimize ait bir dünya yaratmalıyız, heteroseksüel insanlar sokakta el ele tutuşabiliyorlar, birbirlerine sarılabiliyorlar, öpüşebiliyorlar. dünya üzerindeki her şey heteroseksüelliğe vurgu yapıyor, eş cinsellik yok sayılıyor, bütün reklamlar, panolar, televizyon, sinema alttan alta heteroseksüelliği gözümüze sokuyor ama biz bunu yapamıyoruz. o yüzden eş cinseller için bir yaşam alanı oluşturmalıyız, sokakta sarılabilmeliyiz, öpüşebilmeliyiz. yeşil çimlerin üzerine gey heykelcikler koyabilmeliyiz." glen bu yakınmasında kesinlikle haklı. evet, eş cinsellerin boyunlarına "ben eş cinselim" pankartları asmasına gerek yok ama şu da bir gerçek ki bütün sosyal hayat heteroseksüelliğe göre dizayn edilmiş durumda. eş cinsellerin çoğu kendini gizlemek zorunda. gerçekten de televizyon, dergiler, çoğunlukla edebiyat, hemen hemen her şey eş cinsellik hiç var olmamışçasına heteroseksüel (ve çoğu zaman da ataerkil) bir tavır sergiliyor. o yüzden glen'in söyledikleri çok doğru ve yeşil çimler üzerinde gey heykelcikler fikri çok samimi geldi bana. (bu elbette bir örnek, derinliğine inecek olursak glen'in verdiği mesaj ehemmiyet arz ediyor.)

    bahsetmek istediğim bir diğer sahne şu: filmde russell'ın yakın heteroseksüel bir erkek arkadaşı var. bu arkadaşı bir kadınla evli. çocuğu da var. hatta russell bu çocuğun vaftiz babası. yani o derece yakın arkadaşlar. russell filmden anladığımız kadarıyla sık sık onların evine gidiyor, partilerine katılıyor. sahneye gelecek olursak glen, şehri terk edecektir ve maalesef russell'la aralarında başlayacak olan her neyse başlamadan bitecektir. glen'in şehirden ayrılacağı gün russell'ın vaftiz kızının (yani yakın arkadaşının kızının) doğum günü vardır ve russell arkadaşının evine gider doğum günü kutlaması için. arkadaşıyla aralarında bir konuşma geçer bu sahnede.
    russell'ın arkadaşına göre russell'a arkadaşlıkları çok iyi, çok yakınlar, dostlar, her şeyi konuşabiliyorlar, aralarında duvar yok, sınır yok, önyargılar yok. ona göre birbirlerine her şeyi anlatabiliyorlar. fakat gerçekte durum böyle değil. tek taraflı bir şey var. russell, en yakın arkadaşı olan bu adama her şeyini anlatamıyor; eş cinselliğiyle ilgili, duygusal ilişkileriyle ilgili, cinselliğiyle ilgili hiçbir şeyi anlatamıyor ama en yakın arkadaşı her şeyini anlatabildiği için russell'ın bu probleminden bîhaber. evet, arkadaşında art niyet yok, evet russell belki de anlatsa dinleyecek, problem olmayacak; ama sorun da bu! adamda art niyet yok ama heteroseksüelliğe özgü bir bencillik var. kendisi sorabilir, ilgilenebilir, anlamaya çalışabilir ama bunu yapmıyor, russell'dan bekliyor. zira çoğu heteroseksüelde olduğu gibi (homofobik olmayanların bile çoğunluğunda olduğu gibi) gizli bir küçümseme/ötekileştirme var. film, bize bu noktada en ön yargılarından arınmış bir heteroseksüelin bile homofobik olabileceğini, ya da eş cinselliğin dünyasını önemsemeyebileceğini gösteriyor. üstelik dediğim gibi bunu yaparken saldırgan değil bu film. naif bir üslupla, gerçekçi bir tavırla gösteriyor bunu bize.
    yine vurgulamak isterim russell'ın bu yakın arkadaşı aynı zamanda çok iyi biri, arkadaşını seven biri. russell ona glen'den ve glen'in şehri terk ettiğinden bahsedince russell'ın onu tekrar görebilmesi için kendi kızının doğum gününü kaçırmayı göze alıp russell'ı tren garına götürmek isteyecek ve bunu ona teklif edecek kadar da geniş yürekli biri aslında.
    ve işte bence film, tam olarak bu sahneyle şunu göstermeyi amaçlıyor: en iyi niyetli, bizi seven heteroseksüel dostlarımızın bile eş cinsellerin dünyasına kafa yormayacağını. (altını çizmek isterim ki bu bütün heteroseksüel insanlar için geçerli değil. elbette istisnalar var.)

    filmin son sahnesi veda sahnesi. russell tren garına gidiyor ve glen'i çantalarıyla görüyor. birlikte trenin önüne kadar ilerliyorlar. orada sohbet ediyorlar. russell sokakta bir erkekle el ele tutuşamayan, öpüşemeyen biri. ama bu sahnede ilk defa bir erkeği (glen'i), çevredeki insanları umursamadan öpüyor. bu, russell için büyük bir adım. eş cinselliğini boynunda bir pankart gibi dolaştırmak istemeyen biriydi hatırlarsak. film bu sahneyle bence şu mesajı veriyor: eş cinsellerin derdi alınlarına gey/lezbiyen yazıp dolaşmak değil; sadece heteroseksüeller gibi gizlenmeden, saklanmadan yaşamak, el ele yürüyebilmek. bütün sosyal yaşam heteroseksüel bir atmosfere sahipken ve çoğu eş cinsel hâlâ kendini gizlemek zorundayken iki erkeğin ya da iki kadının sokakta öpüşmesi, bu görüntüye alışık olmayan heteroseksüel insanlar için eş cinselliklerini boyunlarına tabela olarak asıp dolaşmak gibi görünebilir (çünkü filmin belirttiği gibi dünyadaki yaşam alanı tamamen heteroseksüel bir atmosfere sahip); ama objektif ve eşitlikçi bir yaklaşım sergilersek durum öyle değildir, yani bir kadınla erkeğin sokakta el ele tutuşması nasıl ki alınlarına "ben heteroseksüelim" yazmak değilse eş cinsellerin de sokakta el ele tutuşması alınlarına "ben eş cinselim" yazmak demek değildir.
    russell'a geri dönecek olursak, o filmin başı ve sonu arasındaki süreçte değişim geçiriyor. glen'e o kadar bağlanıyor ki, onu insanların içinde öpmekten çekinmiyor, ki o sırada onları gören bazı insanlar (kamera açısında değiller, seyirci salt seslerini duyuyor) "ibneler, ibnelere bakın," şeklinde bağırdıklarında dahi sevdiği adamı öpmeye devam ediyor.
    bu sahne, glen karakteri açısından da önemli. geçirdiği süreçte onda da bir değişim var. bağlanmaktan, sevgili sahibi olmaktan rahatsızlık duyacağını (aslında rahatsızlık değil korku duyuyor/duyacak ama bunu kendine bile itiraf edemiyor) film boyunca dile getirdiği halde vedalaşırlarken ağlıyor, russell'a ondan kopmamak istercesine sarılıyor. glen, normalde böyle davranmaktan rahatsızlık duyacak (aslında korkacak) bir karakter. ama filmin başı ve sonu arasındaki süreçte değişiyor ve korktuğu şey başına geliyor; birine bağlanıyor.

    son olarak şunu söylemek isterim, maalesef glen gidiyor, russell kalıyor. kavuşamıyorlar/kavuşmuyorlar. film kekremsi bir sona sahip. maalesef. kavuşamamaları, glen'in gitmesi/terk etmesi filmin klişeleşmesini engelliyor olsa da ben çok üzüldüm. keşke birlikte sonsuza kadar mutlu bir hayat yaşasalardı masallardaki gibi; varsın filmin sonu klişe olsun(du).
    fakat olmuyor.

    ---
    spoiler ---

    velhasıl beni çok etkiledi bu film. sessiz sakin, durağan, abartısız filmleri seven insanların mutlaka izlemesini tavsiye ediyorum. eş cinselliğe önyargısı olan heteroseksüel insanların da ön yargılarından arınıp objektif bir şekilde izlemelerini isterdim bu filmi. zira film gerçekten çok samimi ve çok abartısız.


    (feministim ben - 1 Mart 2012 13:08)

  • comment image

    sonuyla kalbimi kıran film. artık sonu mutlu biten bir gay filmi görmek istiyorum. son bir haftada evimde neredeyse bir gay themed film festival havası esiyor. lakin bu süreçte, sonu şöyle mutlu mutlu biten bir film bile izleyemedim tanrı sizi inandırsın. dünyadaki geylerin umutsuzlukları, mutsuzlukları filmlerin sonuna da yansıyor adeta. bir filmde de evlensinler, onlar mutlu mutlu öpüşürken film sona ersin filan... yok illa bir hüzün kaplayacak içinizi!

    film topu topu 2 günü anlatıyor aslında. öyle olan aşırı enteresan bir şey de yok. zaten filmi cazip kılan da bu doğallığı. oyunculuk doğal, olaylar doğal, filmin sonu bile aslına bakarsanız "doğal"! hiç bir yapaylık yok. hele ki filmin kahramanları russell ve glen tartışırken bile bu doğallık içinize işliyor. onlar tartışırken, siz de aynı odada onları dinliyormuşsunuz gibi bir his. hatta onların kafa güzelleştikçe, siz de çakır keyif olmaya başlıyormuşsunuz gibi bir duygu...

    kısacası, film izlediğiniz zamana değiyor. filmin sonundaki burukluk da olmasaydı ya...

    --- spoiler ---
    russell'ın camdan bakarken bir an glen'i görecek diye çok bekledim; ama olmadı.

    filmde bana en çok dokunan kısım ise; iki insan acı çekerek ayrılmaya çalışırken, çevredekilerin ikisini hedef alan "fuckin gay boys..." laflarıydı. russell üzülerek etrafa bakarken bense "en azından türkiye'deki gibi üstlerine yürüyüp saldırmadılar." diye dua ederken buldum kendimi. dedim ki, keşke "ignore them" diyince gitseler öylece yollarına. yani sadece sözlü tacize bile razı olur buldum kendimi.
    ---
    spoiler ---

    filmin sonunda doğru düşüncelere dalmışım. ne kadar acınası bir halimiz olduğunu görüp baya içerledim bu duruma. geylerin yasalar ile korunduğu, evlenme hakkı olduğu bir ülkede bile bunlar oluyorsa... ki oluyor biliyorum. karamsarlık kapladı içimi. sonra da kanada gibi bir yerde, sevgilisiyle öpüştüğü için güpegündüzdayak yiyen arkadaşım geldi gözümün önüne. daha sonra da bir köstebek misali saklana gizlene yaşamaya çalıştığım hayatım...


    (kokorech - 13 Mart 2012 06:14)

  • comment image

    izlerken sanki oradaymışsınız, bir köşede oturmuş olanı biteni izliyormuşsunuz gibi hissettirecek kadar doğal, luzumsuzca geçen, içi boş tek bir cümlenin bile sarf edilmediği dolu, çok dolu bir film.
    ayrıca ciddi anlamda kalp kırıcı bir film...


    (black lola - 23 Mart 2012 16:08)

  • comment image

    klasik bir aşk filmi değildi weekend,
    bu kadar kısa zamanda yaşanan ilişkiyi "aşk" diye tanımlarsak bile..

    --- spoiler ---

    klasik olmayışı iki erkek arasında olmasında ,kadınlar girince işler karışıyor sanki bu doğallık ve samimiyetle gelişemiyor belki de ilişkiler,

    russel karakterine bayıldım ben,samimi ,sıcak ,iyi ve yalnız bir insan ,
    pek çok insanı sosyopat yapacak bir hayat hikayesi onda tevekküllü bir dinginliğe dönüşmüş ,

    hayatında belki ilk defa "idare eder" durumda olmak yerine mutlu olma şansını yakalamış ,oldukça sürpriz( en azından o beklemiyor bence) bir biçimde.bizlerde izlerken bu mutlu olma şansının uzaklara gidişine tanıklık ediyoruz,

    yine her güzel hikaye de olduğu gibi bitse bile ardında mutlu izler bırakıyor russel a bu "aşk"..
    ---
    spoiler ---


    (raffreddore - 8 Nisan 2012 20:09)

  • comment image

    toplumca alkışlanmayan bir "nothing hill" hikayesi. izlemeye değer, doğallığıyla özel bir film.


    (negroja - 16 Nisan 2012 00:01)

  • comment image

    zıpır bir gayin, son derece dogal, içten ve sevgi dolu baska bir gay karsısında eriyip inandıklarını bir nebze sorgulamaya başlamasını ve aşkı karsılıklı tanımalarını anlatan sıcacık bir film.
    heteroseksuel merkezli toplumsal hayata karsı da saglam, düsündürücü göndermeler de yaparak sosyal sorumluluk görevini de hakkıyla yerine getirebilmiştir bu film.
    özellikle kimlik sorunu yasayan arkadaslara siddetle tavsiye edilir. izlemeye deger.


    (craigslist - 27 Nisan 2012 12:13)

  • comment image

    --- spoiler ---

    oldukça yumuşak ve gerçekçi bir filmdi. russel ve glen'in arkadaşım olmasını istedim. onları anladığımı, yadırgamadığımı ve yargılamadığımı bilsinler istedim.

    tam bir heteroseksüel olmama rağmen cinsellik içeren sahneleri çok beğendim, ayrılık sahnesinde ise çok üzüldüm, evet filmin sonuna kadar bir umudum vardı ama olmadı.

    ---
    spoiler ---


    (onellibir - 11 Temmuz 2012 18:23)

  • comment image

    --- spoiler ---

    vedalaşmayı sevmiyorum dediği için glen, russel'ın tuvalete gidip onu odada yalnız bıraktığı anda, russel yatakta yalnız kalktığında "hah! şimdi gitti!" korkusuyla izledim, hoş sonunda da gitti ya...
    koyun koyuna yattıkları sahnede -hani şu "hadi ben babam olayım bana itiraf et gay olduğunu" dediği sahne- tam ortalarına girip yatmak istedim. bir yanak birinden bir yanak diğerinden öpüp yumulup uyumak.

    ---
    spoiler ---


    (black sure - 11 Ekim 2012 23:16)

  • comment image

    24 yaşındaki beni zırıl zırıl ağlatmış yapımdır.

    --- spoiler ---

    hayır, karmaşık ve uçsuz bucaksız, sonu olmayan bir aşk labiretinde değilsiniz bu filmde. bildiğin saf ve sade bir aşk. bir anda içine düşülen beğeni ve 2 günlük haftasonu aşkı. biri sevmeyi seçer, biri gitmeyi. aslında o kadar gerçekçidir ki. ister hetero olsun, ister eşcinsel, bunlar sosyal ilişkilerimizin, daha doğrusu ikili ilişkilerimizin her zaman tecrübe edebileceği sadelikte olaylar. biz gidenlerden olmayalım diye umut etmekten başka çaremiz yok.

    ---
    spoiler ---

    film bitti, şöyle bir ekrana bakakaldım. bu arada izleyeli 1 yıla yakın oluyor sanırım. sol frame ağzıma sıçtı yine, ismini görünce bir irkildim, anılar beynime dadandı. tabi glen karakterine ettiğim küfürlerin haddi hesabı yok. ne yaparsam yapayım, o ilişkiyi o adamın penceresinden göremedim. benim karakterim russel sanırım. sade, basit bir aşk.


    (dustiyatrosu - 1 Kasım 2012 04:08)

  • comment image

    son zamanlarda beni bu kadar çok etkileyen bir film olmamıştı. filmdeki diyaloglar ve olaylar bir haftadır aklımdan çıkmıyor. aşkın, sadece; kendi bildikleri şekilde, kendilerince ve sadece karşı cinsle yaşanacak bir şey olduğunu sanan andavalların özellikle izlemesi gereken bir film bence. aşk sadece aşktır. hem basit, hem karmakarışık.

    edit: imla


    (derinlemesine yuzeysel - 8 Kasım 2012 21:39)

  • comment image

    gay olmak. bu film bunu anlatıyor.

    gay olmaya dair bir sürü öğe var filmde. ailelere açılma, saunalarda yapılan seksler, heteroseksüel kültürün ızdırabı, sevmek-beraberlik ( bu tabii ki her iki grubu da içine alır ama her grubun kendine has parametreleri var bence), gay olmaktan utanma hali ( sabaha karşı yanyana yatarlarken russ'ın anlattığı şeyler hani, muhteşem bir temastı bence ) heteroseksüel bireylerle arkadaşlık vs.

    çok ustaca saptamalar ve söylemlere sahip film. böyle bir olguyu ( gay olmayı ) anlatırken araç olarak aşkı kullanması da çok olağan. samimiyetinin gücü, elindeki bilgiyi kirletmeden kullanmasından kaynaklanıyor. karakterler çok iyi yaratılmış, her ikisini de bir zamanlar tanıyormuşum gibi hissediyorum.

    film on numara. heteroseksüel popülasyonu çok cezbedeceğini düşünmüyorum ama gay olmaya dair yapılmış en iyi film bana göre.


    (trulien - 17 Eylül 2013 16:06)

  • comment image

    ilişkiler hakkında konuştukları ya da tartıştıkları ve akabinde russ'ın tuvalete gittiği, aynaya"ne çok kafam güzel" baktığı, odaya döndüğünde glen'i pencerede bulduğu o esnada tc & the honeybear çaldığı ve barıştıkları, son bir zulaya yumuldukları ve nihayet öpüşüp, çatır çatır sikiştikleri sahneye ölmek gibi hazlar barındıran film.


    (trulien - 18 Eylül 2013 19:09)

  • comment image

    belki spoiler vardır.

    film ile ilgili tek söyleyebileceğim şey doğallık.konuşmalardan oyunculuğa kadar.
    hani bazı filmler vardır, gerçekçi olacağım diye sahte olurlar,aşırı gerçeklik de yapmacıklıktır sonuçta ama bu filmde iki adam tanıştı, sevişti,konuştu, birbirinden hoşlanır gibi oldu, sonra ayrıldı falan filan ama biz film diye bu iki adamın gerçek hayatını izledik sanki.


    (biraz akilli biraz salak - 23 Nisan 2014 22:53)

  • comment image

    izleyeli üç sene olmasına rağmen sık sık aklıma gelen filmdir. bir başyapıt değilse de izleyende özel bi yer edinenlerden.


    (ciyann - 21 Mayıs 2014 04:17)

  • comment image

    bu neydi böyle be, benim son zamanlarda izlediğim tüm filmler niye böyle bitiyor, içime oturuyor, gözlerimi dolduruyor arkadaş..

    tren garındaki sahne birkaç dakika daha sürse hüngür hüngür ağlayacağıma şüphem yok..

    her şeyiyle çok başarılı filmdir..
    müzikleri, oyunculukları, mekanları her şeyi dört dörtlüktü..

    içime öküz oturdu resmen ne zamana kadar sürer etkisi bilmiyorum ama anar anar uzaklara dalarım artık..
    çok sevdim bu insanları, russell'ı glen'i inanılmaz sevdim..
    russell'a ortak noktalarımız var eşyalara bakış açımız, sessizliğimiz bu yüzden olsa gerek glen'den daha çok etkilendim daha fazla sevdim..
    halbuki ilk gördüğüm sahnede bundan bir itlik gelir diye düşünmüştüm yanılttı beni..

    başka sinema'ya da teşekkür ediyorum, sayesinde müthiş filmlerle ve harika karakterlerle tanışma imkanım oluyor..


    (mutekebbir - 8 Ağustos 2014 20:15)

Yorum Kaynak Link : weekend