Karanlikta uyananlar ' Filminin Konusu : Bir boya fabrikasında çalışan emekçilerle, babasının ölümünden sonra işin başına geçip ve emekçilerden yana olan genç bir işverenin savaşının öyküsü
Muhsin Bey(1989)(8,6-8152)
Sevmek Zamani(1965)(8,3-3216)
Umut(1985)(8,2-2720)
Susuz Yaz(1963)(8,1-2984)
Vesikali Yarim(1968)(8,0-1781)
Bereketli Topraklar Üzerinde(2008)(8,0-401)
Eine Saison in Hakkari(1986)(7,7-423)
Gurbet Kuslari(1964)(7,7-551)
Mayis Sikintisi(1999)(7,5-3965)
Yoksul(1986)(7,4-1626)
Aci hayat(1962)(7,2-322)
Otobüs Yolculari(1961)(7,1-128)
vedat turkali 'nin senrayosunu yazdigi ama o donemde sansurden gecmedigi icin isminin cikarilip yonetmenin adinin senaryo yazari olarak yazildigi, sendika haklari ile ilgili film. ve fakat bugun izlendiginde insana daha baska seyler dusunduruyor. oncelikle yonetmen ertem gorec, sergei eisenstein den cok etkilenmis estetik olarak, ki bunu kopyacilik yapmis diye degil dunyada olan biteni takip eden, anlattigi seyle ilgili belli tasalari olan bir yonetmen oldugunun isareti olsun diye soyluyorum. ama filmde benim dikkatimi ceken baska birsey var. film her ne kadar sendika hakki uzerine olsa da kucuk bir detay bana bugun nerelerde oldugumuza dair cok sey soyledi. ertem gorec bu film icin 'biz politik film mi yaptık' demis vedat turkali'ye. politik filmi belli bir ideolojinin destekciliigni yapan filmler olarak algilamis oldugunu varsayarsak, sanirim gorec hayatin bir parcasini anlattigini dusunmus. burdan suraya varmak ister deli gonlum: devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve cok guzeldi. politik olmak istemeyen bir insanin boyle bir film cekmesi icin bu bilincin yaygin bir bilinc olmasi, normal sayilmasi/gorulmesi gerekir diye dusunuyorum ben. cok ilginc birsey yok yani. hayat boyle biseydi o zaman der gibi. burdan da bahsettigim detay meselesine dogru salinirsak, fabrika iscileri arasinda isimlerinden ermeni ve rum kokenli oldugunu anladigimiz isciler var. film azinliklar hakkinda bir film degil. o insanlar varlar, orada birlikte calisip ayni mahallede yasiyorlar. tabii ki filmde de olacaklar. hayat bu! yok sayacak degildi ya film anlatmak icin yola ciktigi hayatin bir kismini. amma ve lakin bugunun cercevesinden bakinca 'vay be ne kadar politically correct bir filmmis bu' deyu deyu yanilabiliriz. filmin bana dusundurdugu en onemli sey suydu: sinif bilinci uzun ve mesakkatli bir ameliyatla yok edildikten sonra yerine miillet bilinci konur ve sagdan düz devam edilirse pat diye bugune cikiyoruz. velhasil kelam ben saskinlikla tekrar soyluyorum: devrim vaktiyle gercekten ihtimalmis ve cok guzelmis.
(fitfit - 26 Haziran 2007 12:57)
türk sinemasında, ilk grev filmi olarak kabul gören ertem göreç filmi. bi ara trt2 vermişti bu filmi.
(crayze horse - 8 Mart 2008 20:49)
sınıf bilincinin, yeni sanayileşen bölgede milli temelde değil sınıfsal ölçekteki günlük hayatın işlenmesi konusunda her ne kadar başarılı olsa da, gerek dönemin sanat (bir anlamda da entelektüel) çevresini yerip, gerekse gayrimüslim işadamlarını kan emici komprodor burjuvazi olarak mimlerken, milli sanayiciye ve sürekli bahsi geçen "ankara"ya gerekli eleştiriyi getirmemiştir, dönem şartları vs. desek de bunlar da olsa pek de fena olmazdı. öte yandan tabiki o zamanda böyle bir film yine de iyi.
(turgut ozben - 12 Ocak 2009 11:11)
degisik bir filmdi. 1964 yapimiymis. senaryo vedat turkali. yonetmen ertem gorec. sinema dergisi'ne gore cekilen ilk grev filmi. yine ayni sekilde ayla algan'in ilk sinema filmi. film baslarken omer lutfi akad'in da ismi gecti ancak gorevinin ne oldugunu kacirdim. basrolde fikret hakan var. filmin senaryosu oldukca ilginc. ayni anda birbirine zit iki fikirdeki insanlari hakli bulabiliyorsunuz.--- spoiler ---fikret hakan bir boya fabrikasinin tek varisi. iscilerle kanka. ama patron henuz peder.peder bey yerli uretici. o yuzden ankaraya baski yapip boya ithalatinin durdurulmasini talep ediyor. bunu basariyor. boyle olunca aldigi siparisleri karsilayabilmek icin iscilerin tum tekliflerini kabul ediyor. lakin piyasada boya yapmak icin gerekli olan hammaddeler yok. bunun sebebi de yurtdisindan boya ithalati yapan baronlar. bunlar da dogal olarak kendi islerini yurutebilmek icin lobi yapiyorlar. peder oluyor, ogul patron oluyor, isler iyice sarpa sariyor. ote yandan bir de fabrikada duvara resim yapan ve arkadaslari ressam, sair, yazar, gazeteci olan bir kiz var. bu kisilerle ilgili olan sahneleri ben hayatimda baska bir turk filminde gormedim. iscilerin icinden patrona gammazlik yapanlar, patronun sag kolu olup aslinda ithalcilerle isbirligi icinde olan yilanlar, grev kiricilar, ankarada boya kontrolu yapip onay veren kisinin parayi nereden cok aliyorsa ona gore rapor vermesi vs.vs.. ic ice gecmis hikayeler. tekrari olacaktir. mutlaka izleyin.--- spoiler ---
(modu - 12 Ocak 2009 21:55)
(bkz: maden)
(darth maul - 28 Eylül 2010 10:42)
bir dostumun temiz bir yerden bul, sansüre uğramış olabilir uyarısı ve önerisiyle oturup, olabilecek en ne idüğü belirsiz yer youtube'dan bulup izledim. esas sahneler sansürlenmiş midir bilemem ama cüretkar sevişme sahnelerini gördüğümü söyleyemeyeceğim. siteye yüklü film trt'den arak olduğundan, ne sevişmeler sevdim zaten yoktular. neyse, film hakkında naçizane görüşlerimi paylaşmam gerekirse konu ve senesine hem şaşırdım hem de gayet başarılı buldum diyebilirim. insanlar mediniyette çığır açtı ve nükleer savaş sonrası hayat sıfırdan başladı geyiği gibi, 'nayır-nolamaz'lı baktığımız türk sineması tarihi bir dönem zirve yaşamış, sonra nooolmuşsa cüneyt arkın'lar basmış meydanı. türk yapımı böyle ciddi ve eleştirel bir film olabileceğini tahmin etmiyordum açıkçası. kurgu ve filmde dönen olaylar pembe panjurlu ev şöyle dursun, bugün bile seyretmeyi arzu ettiğimiz şeyler, hayatın gerçekleri. yönetmeni de çok beğendim. tekrar etmiş olacağım ama televizyonda gördüğümüz türk sineması geleneğinin çok dışında bir film.--- spoiler ---spoiler içerecek tamamen yüzeysel bir izleyici olduğumu belli edecek şu yorumları da yapmış olayım. içerisindeki tiplerle bazı komik sahneleri de barındıran sanat evi(!) mekanındaki turgut'un hareretli sohbet eden entel amcaların kim olduğunu sorduğunda gazetecinin "onlar fransa krallık ilan edildiğinde türkiye'de padişahlığı savunacak adamlar!" sözü ile üstü kapalı "orospu çocuğu" etiketi duyulmaya değerdi. her ne kadar filmin sonundaki grev sahnesinde gazeteci slogana eşlik ederken masa başı hayatıyla çok okumuşluğun derecesini belli etmek istercesine sik tutmuş yeni gelin gibi yumruğunu sinir bozucu bir acemilikle sallamış olsa bile. bir an galatasaray tribününde gaza gelmiş "sin kaf! sin kaf!" diye bağıran olası hıncal uluç görüntüsü aklıma geldi. burası biraz dizi izleyicisi eleştirisi gibi olacak ama filmin temelde işlediği konu haricinde karakterlerin film içerisinde yaptıkları yanlışlara gelirsek, turgut'un fabrikanın başına henüz geçip sudan çıkmış balığa döndüğü anlarda oturup biraz düşünüp, işleri öğrenmeye kalkmak yerine sikinin doğrultusuna, am peşine gitmesi her şeyin sonunu hazırladı. hele ki ressam kız.. en çok sinir olduğum karakter. ne kadar kofti olduğunu daha sonradan gördük zaten. işçiler isyanda, kavga var, filler sikişecek, bu börtü böcek resmim resmim diye ağlıyor. be amına kodumun kızı, götüne filli boya hortumu girecek, çekilsene oradan. siktir git! ne sanatı amına koyim. bi de sanatçının dostu sanat evi(!) ortamında elemana trip atmalar. "sen git işçilerinle ilgilen" falan. öyle böyle büyük(!) sanatçı ya bu kız dünyadan tecrit amına koyim. halktan kopuk, tek derdi fırçası. üstüne ortamda "beni kolumdan tuttu götürdü bana sahip oldu, istemeyince de tokadı vurur susturur" dürüstlüğüyle(!) entel ortamda kandırılmış modern kadın havaları. madem eleman sana göre hırbo, (ki sen ne kadar kofti isen eleman da ayan beyan hırbo) madem düşünsel anlamda uçurumlardasınız, sen ne için vakit geçirdin elemanla, kendin gibi baba parasıyla sanatçı olmuş kofti bir entel bulaydın, damdan düşme koltuğa oturmuş mahalle delikanlısı elemanı fabrikatör genç diye asil bulup yavşamadın mı elemana. hem zorla mı zigdi eleman seni, sen gitmedin mi kapısına. üstelik onu yaparken bile işçilere kendince iyilik etmeye gidip, misafirliği bilmeden sebebi belirsiz bir ego şov ile hakaretler savurup, "siz misafiri böyle mi ağırlarsınız" dedikten sonra haklı olarak siktiri yiyip onlara kızdın diye, içindeki işçilere nefret duygusuyla gidip bunların rakibi, küskütüğün ex manitana verecek kadar mal bir kadınsın. he canım, sen verince işçiler de vermiş sayıldı. tey! belki işçilere de "iyilik"ten kastı am göt dağıtmaktı ya, hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. şu tablodan bakınca veresi varmış da bahane arıyormuş gibi bir hal var ortada. demem o ki şu dengesiz karının muhabbetlerini ve klasik türk sineması esintisinden kurtulamamış turgut-ekrem ilişkisi ve çekişmesini çıkar on numara ciddi sahneler barındıran bir film. öyle yeşilçamın klasik sulandırılmış ciddiyetiyle alakası yok.--- spoiler ---velhasıl kelam bir dönemin yaşantısına, halkın nabzına ışık tutuyor. siyasi yönden herhangi elle tutulur bir yorum yapamadım fakat pek kimsenin izlemeyeceği bu film üzerine pek de okunacağını zannetmediğim uzun bir yazı yazdım sanırım. yoruldum, diyeceklerim bu kadar. (ama o karıya sövdüm ya rahatladım)edit: taşrada yaşamamdan kaynaklansa gerek, baba parasıyla sanatçı takılan kolpa entel görmeye alışkın olmadığımdan kafamda kurup kıza arabulucu görevi yüklememden dolayı biraz fazla gerilmiş olabilirim. yoksa fimldeki güzel bir eleştiri de türk entellerine.
(popara - 2 Ağustos 2011 08:46)
türkiye sinemasındaki ilk ve en iyi işçi hareketi filmidir bana sorarsanız. 1964 yılında çekilip sinema salonlarına saldırılar yapılmasına sebep olması da ne kadar güçlü bir etkiye sahip olduğunu göstermekte. film, antalya film festivalinde iki ödül kazanmış ve bulgaristan'daki bir film festivalinde de türkiye'yi temsil etmiştir.
(professor sagan - 16 Şubat 2015 11:23)
lütfi akad'ın yapım sorumlusu olarak destek verdiği, filmdeki işçi rollerinde figüranların değil bizzat sendikalı işçilerin gönüllü olarak oynadığı film.
(gunun ilk isigi - 8 Ağustos 2015 09:31)
öncelikle filmin adı çok çok güzel...emperyalist üretim ilişkileri ve sınıf bilinci konusunda doğru şeyler diyen film, parıldayan ayla algan ve mümtaz ener dışında abartılı oyunculukları güzel müziğiyle dikkat çekiyor. bazı filmler yapıldıkları döneme göre değerlendirilir ancak o dönem için bile abartılı oyunculuğun mazereti var mıdır ki?
(masiva - 31 Mayıs 2016 21:47)
türk sinemasındaki yeri çok özeldir: sinemacılar kuşağı, imparator muhsin ertuğrul etkisindeki statik sinema dilini yenilemeye çalışırlarken çekilmiş bir politik sinema örneğidir. kendi dilini oluşturma derdindeki ertem göreç'in başyapıtıdır. ama göreç sonraları tümüyle ticari filmler çekmek zorunda kalacaktır. karanlıkta uyananlar, kendi için sınıf olma derdindeki proletaryanın filmidir ama ilginç olan sınıf bilinci vizyonu 19. yüzyıl avrupa'sı örneğinden ikame edilmiştir ve temelde marxist kurama bağlı kalınarak kotarılmış bir film denemesidir. bununla birlikte birçok açıdan halen egemenliğini sürdüren sorunlara temas edilmiştir: işçi sömürüsü, artık-değer, sınıf çelişkileri, grev ve sendikalaşma sorunsalı, burjuvazi-proletarya savaşı, çakma enteller vd.insanı heyecanlandıran bir filmdir. ama ekrandan gözümüzü dışarıya, gerçek yaşama çevirdiğimizde aynı şeyleri göremeyiz ve heyecanımız bir balon gibi patlar.
(hanging rock - 26 Temmuz 2016 23:39)
Yorum Kaynak Link : karanlıkta uyananlar