• "filmdeki köprü 2002 senesinde, bir yangınla yok olmuştur"
  • ""dört kısa günden bana bir garip sızı kaldıbir de deli özlemin.(bkz: dört günlük bir şey)(bkz: sezen aksu)"
  • "clint easwood'un trafik ışıklarında durduğu ve merly streep'in yaşadığı ikilem sahnesi muhteşemdir. izlenebilecek en duru ve güzel aşk filmlerinden biridir."
  • "(bkz: adi unutulan ama konusu unutulmayan filmler)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    universitede film ara$tirmalari dersinde hocanin bizim sinifa izlettirdigi film. filmin sonunda herkes benzer duygulari ya$ayip, caktirmamaya cali$mi$ olmali ki film bitiminde hoca i$iklari acinca, once herkes etrafa bakinmak suretiyle birbirini yoklami$, sonra da ayni anda aglamaya ve akabinde gulmeye ba$lami$tir. bu baglamda insanda manik depresif duygular yaratan film oldugu soylenebilir.


    (epifunny - 2 Ekim 2006 03:04)

  • comment image

    aşk'ın, en yalın ve o oranda çarpıcı şekliyle anlatıldığı yegane sanat yapıtıdır!!

    merly streep'in zarif tavırları, çekiciliği, doğallığı; clint usta'nın* karizması ve tecrübesiyle birleşince ortaya tek kelimeyle enfes bir sentez çıkmış. konu bir kenara, aşk bir kenara, filmin geçtiği yerin koordinatları her neredeyse- ki madison county olduğu ortada, fakat giden gören, iyi bilen yoktur büyük olasılık- insanda, her şeyi bırakıp ömrünün geri kalanını orada geçirme isteği uyandırıyor. sakin bir kasaba, birbirini tanıyan mütevazi insanlar, gösterişsiz evler ve muhteşem bir doğa!! karşı konulmaz detaylar..

    kısaca, güzel bir film. kıyıda köşede kalmış biraz. ama bana kalırsa etkileyicilik konusunda başı çekebilecek nitelikte. aşk'ın her yaşta aynı heyecanla yaşanabileceği garantisini ve rahatlığını hissettirmesi de ayrı bir konu.

    iki mükemmel oyuncu biraraya gelip, dört kısa ve dört koca günde birbirlerine deli gibi aşık olma dersi vermiş resmen! ayrıca, film kaygısı gütmeden çekilmiş bir film olduğu aşikar! gişeye değil, duygulara yönelmiş direk eastwood. öyle doğal yani her ayrıntı.

    "böyle bişi, hayatta yalnızca bir kere yaşanır..."

    alkışlanası...


    (charmofsmyrna - 7 Ekim 2006 22:37)

  • comment image

    son derece yalın bir şekilde, son derece kuvvetli bir aşkı anlatan bir film the bridges of madison county. izlerken kendinize dersler çıkardığınız, gözyaşlarınızı tutamadığınız, franscesca'nın yol ayrımındaki duraksaması yüzünden için için çığlıklar attığınız... kısacık bir dört günün, birbirine doyamadan farklı yönlere savrulmak zorunda kalan iki insanın, ve bu dört günün etkisinin bu insanların tüm hayatları boyunca nasıl hissedildiğinin bir hikayesi. francesca'nın kelimeleri ile:

    "and in that moment, everything i knew to be true about myself up until then was gone. i was acting like another woman, yet i was more myself than ever before. "

    aşkın bir kadın üzerinde hissettirdiklerinin en çarpıcı açıklaması. hayatta sadece tek bir kere hissedebileceğinizi düşündüğünüz duyguların yansıması. aslında daha ilk sahnelerinde robert ve francesca'nın ilk konuşmalarında hüzünlü sonun ipuçlarını veriyor. francesca değişimden korktuğunu ve değişemeyeceğini belirtirken.

    oyunculuklara zaten değinmeye gerek bile yok. filmdeki rolü için 10 kilo alan meryl streep'in büyüleyici hareketleri, sevimliliği ve göz kamaştıran zarifliği ile altın küreye ve oscar'a aday olmasına da şaşırmamak gerek. amerikan sinemasının jönü clint eastwood'dan önce ise yönetmenlik için düşünülen isim sydney pollack, robert rolü içinse robert redford'ken daha sonraları clint eastwood'un ne kadar doğru bir seçim olduğu ortaya çıkıyor.


    (pumuckl - 3 Ocak 2007 17:58)

  • comment image

    en çarpıcı sahnesi robert ve francesca nın arabaya birlikte ilk bindikleri sahnedeki konuşma olan film.

    --- spoiler ---
    robert: güzel bir koku var ayovada, özellikel bu kesimlerde. neden bahsettiğimi anladın mı?
    francesca: hayır
    robert: anlatması biraz zor tabi, eee toprakla ilgili bir şey olmalı, zengin canlı, belkide canlı değil. neyse sen koku almıyor musun?
    francesca: belkide ben burda oturduğum içindi
    robert: evet belkide... ama güzel kokuyor
    ---
    spoiler ---
    alışılmışlıklar içerisinde farkındalıkların ne kadar azaldığına dair güzel bir film.


    (ak bak - 1 Mayıs 2008 14:26)

  • comment image

    meryl streep hayatimi oynasin, benden daha gercekci daha inandirici olur. benim hayatimi oynasin, ben kenarda oturayim gerekirse kendi yasamima aglayayim. iste boyle bir oyunculuk cikarmistir streep bu filmde.

    soyleyecek soz yok gercekten de. issiz adamlara vurulan kitleler bu filmdeki oyunculuga ve inandiriciliga dayanabilirler mi bilemiyorum ? bizim melodramatik, sevimli ve sirin filmlerimizin yaninda bir national geographic belgeseliydi insan psikolojisi ve hayat ve bizi bicimlendiren secimler ve bedelleri hakkinda.

    --- spoiler ---
    meryl streep kendisini degisik diyarlara goturecegini dusundugunu bir abd'li ile evlenip; italya'nin koyunden abd'nin koyune goc eden ve orada boyu boyuna denk iki cocuk yetistirene kadar icine attigi hayalleriyle yasayan biri. iste meryl streep'in onune yonsuz, yolsuz ve hatta culsuz bir adam cikiyor; meryl sebebini bilmeden ama cinsel tansiyonun cok yogun yasandigi sahneler boyunca tedirginlik icinde bu adamin arabasina biniyor; yanlislikla elinin bacaklarina degmesinden irkiliyor ve yavas yavas denilemeyecek kadar kisa bir sure icinde bu cok durust ve guleryuzlu adamin; kendi yasamak istedigi hayati yasayan; yani bir trenden sadece orasi guzel diye inen ve o guzel yerde hic kimseyi tanimadan 2 gun geciren adam oldugunu anliyor. aynen kendisinin italya'yi birakip, abd'ye guzel diye giden kadin oldugu gibi. kendi hayatini romanya'daki sikici ev hanimin hayatina benzetiyor; adamin hayatini bir turlu ulasamadigi her ani degisik bir yerde yasanan bir maceraya...

    tum bunlari anlayabiliyorum, bir insanin yureginin icinde taa dibinde sakladigi bir ozlemi net bir sekilde yasayan, paylasan kisinin karsisina cikmasi mumkundur diye umuyorum ama kabul de ediyoruz iste bu durum pek de olasi degildir iste. meryl gittikleri barda iste bu adamin hayatini ogrenmek istiyor, genclikte karsilassalar ne olurdu diye merak ediyor; kadinca bir merak kimseye faydasi olmayan. hayat cok fena gercekten esini sevebilirsin, cocuklarini sevebilirsin ama sonunda bir baska kimseyi benzeri ve kiyasi mumkun olmayacak kadar da sever, onunla birlikte yasamak, omrunu onunla birlikte gecirmek de isteyebilirsin. meryl dedigi gibi eger sevgilisiyle birlikte olsaydi, bu butunlesmis ve aidiyet hissettigi ruhdaslik duygusu azalacak ve belki bitecekti; ote yandan kocasindan ayri kalsaydi, su anda ikisinin arasinda kalan sey bile olmayacakti. yani uzun vadede asinma kacinilmazdi ve bu bir gercek iken yasamaya calismak lazim diyerek bitti film.

    filmin bize gosterdigi asil sey birinin birini sevmesinin ayip olmadigi ama yere, zamana ve duruma gore son derece yuksek bedelli olabilecegi. meryl bu bedeli cocuklari ve onu seven esine odetmek istemedi, icindeki firtinayla oldu. meryl'in esi ve cocuklariyla buyuk problemleri olsaydi durum farkli olabilirdi, aynen kizinin yasadigi gibi ama esi masum, ailesine bagli ve fazlaca temiz biriydi. temiz burada heyecansiz, risksiz anlaminda kullaniyordu sanirim. iste bu ese boyle bir ceza veremezdi ama vefasi kendisine ceza oldu ve omrunun sonuna kadar sevgilisini dusunmeden bir gun bile gecirmedi.

    belli bir bakis acisiyla insan kadin-erkek iliskisindeki zorluklari kavrayabiliyor ve iyi anlasma, sevgi, saygi, cinsellik gibi seylerin cok da farkli seyler oldugunu genelde ayni paketten cikmadiklarini goruyor. evlilik catisi altinda yuruyen cogu iliskide birlikte vakit gecirme istegi, sevgi, saygi, cinsellik gibi durumlarin hepsinin oldugu varsayiliyor ve elden geldigince digerlerine e oyleymis gibi gosterilmek icin mesai harcaniyor. oysaki bu cok nadir bir durum, bunu gercekci olup kabul etmeliyiz.

    yine de cocuklariniza anlatacak daha az surprizli hikayelerinizin olmasi dilegiyle diyerek bu uzun entariyi tamamlayalim.

    (bkz: lived happily ever after)

    ---
    spoiler ---


    (fil - 20 Mayıs 2009 00:47)

  • comment image

    dilimize yasak ilişki diye çevrilmesi münasip görülse de, defalarca izlediğim güzel bir aşk filmidir.
    merly streep ile clint eastwood sular seller gibi oynamışlar, clint abi şahane yönetmiştir.

    --- spoiler ---
    ikilinin delice tartıştığı sahne; kadının bütün korkusuyla zaafını, adamınsa şaşkınlığını çok güzel anlatır.
    kadında kaybetme, diğer kadınların varlığı arasında unutulma korkusu, adamda ise "ona böyle hissettirecek ne yaptım?" endişesi...
    francesca: "yarın bitecek diye şimdi hissettiklerimi hissetmemiş gibi yapamam"
    robert: "sana ihtiyaç duymak istemiyorum, çünkü benim olamayacağını biliyorum"

    robert: "çoğu insan bu yaşadığımız gibi bir şey yaşamadı, tüm ömrünü buna adayanlar var, çoğu böyle bir şeyin olabileceğini bile bilmiyor"

    yıllaaar sonra, francesca'ya gelen paket, içinden çıkan gümüş bilezik, ismine adanmış (for f.) four days kitabı ve köprüdeki notla lord byron alıntısı ise çok vurucudur. işte ömürlere sığmayan/ömürlerce bulunamayan aşk, 4 güne sığmıştır. ve son yolculukta da köprüde buluşulur. küllerle...
    ---
    spoiler ---

    "this kind of certainty comes but once in a lifetime"


    (kacin kurbagasi - 20 Mayıs 2009 16:58)

  • comment image

    aşka dair en gerçekçi yaklaşımı ben bu filmde gördüm. özellikle kadının aşkı yaşayışı anlayışı bu filmde inanılmaz güzel işlenmiş. benim klasiklerimin arasına girdi, çok etkiledi. tek olumsuz eleştirim clint eastwood'un özellikle öpüşme sahnelerindeki haliydi. seyredenler ne demek istediğimi anlamışlardır. belki meryl streep'in karşısına başka bir oyuncu olsa çok daha güzel olurdu. ama bu haliyle de benim için ayrı bir yeri olacak bu filmin.

    --- bruce willis ölüymüş ---
    özellikle mutfaktaki tartışma sahnesinde iki taraf açısından da öyle güzel yakalanmış ki işin özü, şaştım kaldım.
    francesca: "yarın bitecek diye şimdi hissettiklerimi hissetmemiş gibi yapamam"
    robert: "sana ihtiyaç duymak istemiyorum, çünkü benim olamayacağını biliyorum"

    francesca'nın kocasına ve çocuklarına kendini feda etmesi işte bu öyle gerçek bir şey ki. 28 yıllık ahir ömrümde tanıdığım bütün kadınlar aynısını yaparlardı onun yerinde olsalar. kadınlar başka türlüsünü yapabilecek donanıma sahip olmadan geliyor galiba dünyaya.

    kadının bir eli francesca'nınki gibi ne kadar sıkı tutuysa o arabanın kolunu, onu tutan bağlar da bir o kadar sıkı tutuyor ruhunu.

    daha çok şey var bu filme dair söylenecek ama başka sefere.

    --- bruce willis ölüymüş ---


    (filler dunyanin en masum hayvanlaridir - 2 Ocak 2013 01:42)

  • comment image

    robert'tan francesca'ya gelen kutudan çıkan kitabın başındaki lord byron şiiri childe harold, ıv. bölüm, 178. kıtadır:

    "there is a pleasure in the pathless woods,
    there is a rapture on the lonely shore,
    there is society, where none intrudes,
    by the deep sea, and music in its roar:
    i love not man the less, but nature more,
    from these our interviews, in which i steal
    from all i may be, or have been before,
    to mingle with the universe, and feel
    what i can ne'er express, yet cannot all conceal.

    patikasız ormanlarda zevk,
    yalnız sahillerde coşku,
    kimsenin karışmadığı bir birliktelik
    derin denizlerde ve müziğin ihtişamı var:
    insanı daha az doğayı daha çok seviyor değilim,
    gördüklerimden çaldığım,
    tüm olabileceğim ya da olduğum,
    evrenle bütünleşmek,
    ifade edemediğim ancak gizleyemediklerimi hissetmek."


    (paslipantolon - 12 Mart 2013 10:11)

  • comment image

    geçen seneler içerisinde bu filmi defalarca izledim, her seferinde meryl streep'e tekrar aklım ermedi.
    şu video'ya sonuna kadar katılıyorum.

    dahası, filmi hatırlamak istediğimde burada yazılanları okuyorum. gerçekten bir şey kesin, bu film, aşka dair en gerçekçi yaklaşımı sunuyor. bu arada hayata dair anlamadığınız noktaların ipuçlarını yakalıyorsunuz. dolayısı ile film kendini defalarca izletiyor. üstelik her izleyen farklı bir yerden yakalamış filmi. öyle ki her ne kadar sadakat anlayışınız güçlü olsa da francesca'ya kızamamış, her ne kadar romantik olsanız da ailenizi bırakıp gitmenin kolay olmayacağını anlamışsınızdır her seferinde.

    ama işte o kesinlik*, bilmesi insanın bir daha asla böyle yoğun sevemeyeceğini, böyle umutsuzca, böyle kendini kaptırarak, işte bu pek koyuyor be azizim. her seferinde bir daha koyuyor. bazen kafamda geri sarıyorum ve bu iki insanı birbirine iten her an gözümün önüne geliyor adeta, onlar da anlıyorlar zaten, birbirleri ile karşılaşmak için yaşadıklarını. seneler evvel birbirlerini bari'de görseler belki diğer yöne bakıp geçip gideceklerdi. eğer robert boşanmasaydı, evliliği yürüseydi belki asla francesca'yı tanımayacaktı. natgeo için değil de başka bir dergi için çalışsa, belki asla iowa'ya gelemeyecekti.

    velhasıl kelam, insanı hayat, tesadüfler, aşk, aile, bağlılık, sevgi ve emek üzerine saatlerce düşünmeye iten, anlatımı basit olmasına basit ama içeriği alabildiğine derin bir aşk filmidir bu. her ne kadar sonunda kavuşmak hep imkansız olsa da benzer yoğunlukta bir aşkı herkesin yaşamasını dilerim can-ı gönülden.


    (daughtear - 19 Kasım 2013 00:06)

  • comment image

    zamanında cine5'te izleyip salya sümük ağlamama sebep olmuş bir filmdi kendisi.
    aşkın gerçekten yaşanabildiği zaman diliminin kısalığından bağımsız olarak bütün bir ömüre yayılabileceğini anlatır. her şeyi bırakıp gitme isteğini, ihtimalini, yapılabilirliğini sorgular.
    sonundaki araba sahnesiyle insanın boğazını düğümler, kalp atışlarını yavaşlatır. kesinlikle süper bir filmdir kısacası.


    (poison - 20 Şubat 2004 21:05)

  • comment image

    mantık evliliği mi aşk evliliği mi sorusunun cevabının insanın önüne küt düye düştüğü filmdir. defalarca izlense yine de aynı tadı verir, gerçi keşke olayları doğrudan verse de şu oğlan ile kızı araya karıştırmasa dedirtir.

    filmin vurucu cümlesi şudur: "this type of certanity comes only once in a lifetime"


    (aegeus - 12 Nisan 2004 16:12)

  • comment image

    uzun zamandır hakkında yazmak istediğim halde, filmin benim için anlamının karşılığı olan kelimeleri bulamadığım için ertelediğim filmdir.

    öncelikle yorumları okudum. "evlilik dışı ilişkileri itlaf ekibi" olan sözlük tayfası bile, nedense bu filmi pek inandırıcı bulmuş.

    gerçek aşk!???

    gerçek olmayan aşk nasıldır ki?
    ilişkilerin, beraberliklerin, dostlukların ve en çokta evliliklerin sahtesi olurda,aşkın sahtesi nasıl olur?

    aşk hesabı sorulabilen ama verilemeyen tek duygudur belkide.

    işte hikaye böyle başlar:
    birlikte olmanızın imkansızlığını bilerek, birisini yanınızda olamasa da sevebilir misiniz?
    görmediğiniz halde ölümüne kadar hep sizi sevdiğini öğrendiğinizde ne yaparsınız?

    evliliğin sıradanlığında kaybolmuş, aşkın, tutkunun, çocukça heyecanın, öldürücü mutluluğun, nedensiz gülümsemenin ne olduğunu belki hiç bilmeyen belki hatırlamak için hiç bir nedeni kalmamış.... bir kadın.

    hayatı sorgulamak ve ummaktan çoktan vazgeçmiş, kendini hiç bir yere ait hissetmeyen... bir adam.

    hiç sormadan kapıyı çalmadan içeri giren bir misafir:
    aşk;
    seçme şansı bırakmayan tutsaklık, hiç pişmanlık duyulmayan günah, asla gerçekleşmeyecek hayaller....

    geçmişin ve geleceğin silindiği o "an".
    eli kapıda asılı kalan bir kadın
    kapının dışında bekleyen bir adam
    bir daha böyle bir şansları olamayacağını bilerek beklerler... beklerler...

    özlem ve pişmanlıklarla geçip giden yıllar.....

    -son-

    başka türlü olabilir miydi?
    belki
    ama olmadı.

    francesca: görmek istediğini gördü. dört günlük bir macera değildi. bunu görmeseydi ,hayatı boyunca yaşadığın gerçek ve gerekliliğini sorgulayarak pişmanlık duyacaktı.
    robert: son vuruşunu yaptı. aşkının gerçek olduğunu ve her şeyi göze aldığını göstererek gitti. ardında, onu asla unutamayacak bir kadın bırakarak.

    gerçek:
    kadın, kocası ve çocukları için değil, aşık olduğu bir adamı- sebep oldukları yüzünden- ömür boyu mahkum kalacağı bir vicdan azabından kurtarmak için gitmedi.
    belkide o gün oracıkta ölmüştür. kimse görmeden.
    adam, asla ona ait olmayacak bir kadını sevmenin acısı hep içinde taşıyacağını bilerek geride kalanında kıramayacağı zincirleri gözüne sokarak gitti.
    belki o da oradan gitmemiştir hiç. ruhu hep orada hapis kalmıştır. kimse görmeden.

    sonuç:
    olduğunu sandığımız şey belki de hiç olmamıştır. hepimizin birilerinin yolundan çekilme tarzı farklıdır.
    yaptıklarımızı, söylediklerimizi , yaşadıklarımızı haklı çıkaran bahanelerimiz vardır.

    ....ama hiç bir bahane sevdiğimiz bir insanı yok saymamıza neden değildir.


    (inthedwarf - 1 Ağustos 2014 22:15)

  • comment image

    sezen aksunun bir şarkısında anlatıldığı gibi dört günlük bir şey...
    ilkin 1996 yılında as sinemasında izlediğim, yıllar sonra ise dvd de yeniden izleme şansına eriştiğim muhteşem aşk filmi...
    buram buram erotizm kokan, evliliği ve tutkuyu sorgulayan meryl streep'in döktürdüğü nefis seyirlik...
    hayatınızın hangi döneminde izlerseniz bir sahne vardır ki içiniz hep cızz eder, kadınsaldır, dokunur: adamın arkasındaki komyonette onu izleyen kadının kamyonetin kapısını açıp adama ve özgürlüğe koşmaya cesareti yoktur ama aklından şunlar gecer: ''8 gün önce ilk tanıştığımızda da aynı hareketi yapmıştı, bir hafta önce onun için giysi almıştım''...


    (mijen - 5 Haziran 2004 00:00)

  • comment image

    hayatı boyunca hiç gidememiş bir kadınla, hayatı boyunca hiç kalamamış bir adamın öyküsü.
    birbirlerine, sanki hayatlarının son rötuşlarını yapar gibi dokunan iki insanın; sevmenin yaşı ve zamanı olmadığını gösteren bir aşkın filmi.
    4 günde yaşananların etkisinin bir ömür sürdüğü efsane bir içtenliğin senfonisi.


    (paranoyaklar takip edilmiyor mu sanki - 5 Aralık 2014 16:30)

  • comment image

    ben sadece kitabını okuyan azınlıktanım gaiba. bu kitabın en çok aklımda kalan kısmı fotocu amcanın kitabın başında yolculuğuna seattle'ın kuzeyindeki bellingham'den başlaması ve cascade loop yolundan (bkz: sr-20), washington eyaletini aşmasıdır. o yol gerçekten de bir fotoğrafçı için enfes manzaralarla doludur.

    (bkz: diablo lake)


    (ssg - 13 Mayıs 2015 01:21)

  • comment image

    --- spoiler ---
    bence en vurucu sahnesi meryl streep'in clint eastwood'un kollarındayken ondan evini, doğduğu yeri anlatmasını istemesidir.
    ben daha büyük bir kayboluş görmedim bugune kadar.

    edit: erkeklere yardımcı olur mu bilmiyorum ama tüm kadınlar bir francescadır, her kadın sevdiği erkeği feda eder, ama ailesine, ama gündelik yaşama, ama evliliğe.
    ama her kadına benimle gel denmez, bana denmedi mesela, kanayan yaramdır bu. kadınlara lütfen ama lütfen bunu düşünerek yaklaşın, sizden önce kaybettikleri vardır derinlerde bir yerlerde acıyan. emin olun onlar da size şefkatle yaklaşacaklar, aşk sonsuza kadar sürmese de saygı ve saygının güzelliği hep olacak orada bir yerde.
    ---
    spoiler ---


    (daughtear - 3 Mayıs 2006 21:23)

Yorum Kaynak Link : the bridges of madison county