Çıkış Tarihi     : 27 Nisan 2000 Perşembe, Yapım Yılı : 2000
Türü                : Aksiyon,Macera,Aile,Fantazi
Taglar             : Kötülüğe karşı iyilik,sert adam,kahraman,Kötü adam,open world
Ülke                : Japan
Yapımcı          :  Nintendo
Yönetmen       : Eiji Aonuma (IMDB)
Oyuncular      : Fujiko Takimoto (IMDB), Sachi Matsumoto (IMDB), Kôji Tobe (IMDB), Mari Maruta (IMDB), Takeharu Ônishi (IMDB), Nobuyuki Hiyama (IMDB), Jun Mizusawa (IMDB), Takashi Nagasako (IMDB), Yayoi Jinguji (IMDB)

Zeruda no densetsu: Mujura no kamen (~ Zelda: Mask of Majula) ' Oyununun Konusu :
Zeruda no densetsu: Mujura no kamen is a video game starring Fujiko Takimoto, Sachi Matsumoto, and Kôji Tobe. After becoming the hero of Hyrule, Link stumbles into the enchanted land of Termina, where a falling moon will crush the...


  • "bir n64 emulatoru olan project64 ile pc üzerinde de oyanamak mümkün."




Facebook Yorumları
  • comment image

    the legend of zelda ocarina of time'dan yaklaşık bir sene sonra, 2000'de piyasaya çıkmış, serinin bir önceki oyunu gibi nintendo 64 için tasarlanmış zelda oyunu.

    oyun her ana seri konsol zelda oyununda olduğu gibi serinin diğer elemanlarından çok değişik. ilk bakışta aynı teknolojiyi kullandığı için feci halde ocarina of time'ı andırıyor, tuş kombinasyonları aynı 3d engine aynı, hatta ocarinası var link'in, bazı melodiler bile aynı vs. ancak oyun azıcık ilerlediğinde oyunun temel mantığının çok farklı olduğunu görüyorsunuz.

    aslında ocarina of time'da bir yan oyun olan, kalenin olduğu pazardaki dükkanın maskelerini bu oyunlarının tam merkezine oturtmuşlar gibi de duruyor. deku scrub, goron, zora gibi ırkların maskelerini taktırıp onlara dönüştürerek puzzle alanını oldukça genişletmişler.

    yine de tüm bunların da ötesinde bir faktör, zamanın kullanılış biçimi.

    link, hyrule'den ayrılmış, okarinasının nameleriyle epona'nın sırtında ormanda gezerken bir skull kid geliyor, atına ve tüm varlığına el koyup bir de onu deku scrub'a dönüştürüyor. daha sonrasında bu gencin çok mistik bir maskeyi çaldığını ve kötü ruhlara kapı açtığını öğreniyoruz (azıcık jojo mangalarının ilk serisine benziyor burası). üç gün içinde maskeyi geri getirmezsek dünyanın sonu gelecek. dünyanın sonu da feci derece çirkin bir ayın (moon olan ay) yavaş yavaş yeryüzüne yaklaşması sonucunda vuku buluyor. oyuna ilk başladığınızda allak bullak oluyorsunuz, üç gün var, zaman sürekli ilerliyor, daha kontrollere alışayıp, şehri tanıyayım falan derken zar zor görevleri yapıyorsunuz, ama skull kid de bu arada acaip güçlenmiş vs. neyse efendim, sonuçta okarinamızla zamanı oynatabiliyoruz. tüm olay üç günde geçiyor ancak bu üç günü yüz binlerce kez tekrar tekrar oynayabiliyorsunuz. geri döndüğünüzde, cebinizde çok önemli eşyalar (ok/yay, para kesesi, bomba kesesi, şişeler ve maskeler) hariç her şeyiniz gidiyor. herhangi bir yerde save etmek de oldukça zor, üç gün geriye gidişte save ediyorsunuz, bunun dışında baykuş heykelleri var, save edip oyunu kapatıyor bunlar. tekrar açtığınızda ise saveinizi üç günün en başına çeviriyor. yani tapınağa girmeden save edeyim zırt pırt, yahut bostan evvel kayıtlı olsun, öldükçe tekrar yükleyeyim diyemiyorsunuz. bu da oyunu oldukça ilginç ve biraz da zor hale getirmiş. neler yapacağınızı önceden iyi planlamanız gerekiyor, değişik şekilde düşünmek vs...

    daha genel olarak, geçen hafta bitirdiğim ocarina of time'ın üstüne tanıdık tiplerle ve tanıdık bir ortamda daha gelişmiş bir oyun deneyimi veren bir zelda oyunu majora's mask. henüz iki tapınağı bitirmiş olsam da (bataklık ve dağ) şimdiden tatmin etmiş vaziyette. oyunda bir dolu değişik maske var, bunları çok farklı şekillerde kullanıp kendinize göre bir oyun mantığı geliştirebiliyorsunuz. genel olarak ocarina of time'ın neredeyse devrim yaratan yenilikleri yok, ama çok iyi işleyen orijinal fikirler var, ki bunlar değişik bir oyun deneyimi yaşatmaya yetiyor.

    teknik bir not olarak, bu oyunun orijinal nintendo 64 versiyonunu değil, gamecube için çıkmış legend of zelda collector's edition derlemesindeki halini oynuyorum. ocarina of time'ın aksine emülasyon oldukça sorunlu, hatta oyun yüklenirken uyarıyorlar "aman ses sorunları var, gamecubeunuzla alakalı değil, biz üşengeç öküzleriz, oyunu port etmeyip sadece rom imageini aldık, emülasyonla oynatıcaz sana" mealinde. ses sorunları arada patlayan noiselar olarak karşımıza çıkıyor. bazı yerlerde, mesela saat kulesinin civarında bir sürü insan dolanırken de hızı tutturamıyor. ayrıca nette okuduğum kadarıyla kitlenme problemleri de oluyormuş. virtual console'da da release edilmiş, wii sahipleri ilgilenirse. tahmin ediyorum bu sorunları halletmişlerdir eşek değillerse.


    (suicyco - 18 Ağustos 2009 09:27)

  • comment image

    başladıktan iki sene sonrasında ancak geçen hafta sonu bitirebildiğim leziz oyun. daha evvel 2009 senesinde (#16700162) başlamış ancak su tapınağının orta yerinde iş yoğunluğu yüzünden ara vermek zorunda kalmıştım. 2011'e dek geçen sürede iki kez savelerden devam etmeye çalıştıysam da tekrar konsantre olmak çok zor geldiği için uyumaya bırakmıştım.

    en son iki hafta evvel skyward sword'un elime ulaşması ile bu oyun kafamda dönmeye başladı tekrardan. ss öncesindeki bitiremediğim tek zelda oyunuydu kendisi. ayrıca daha evvel yazdığım gibi oldukça garip ve etkileyici bir atmosferi vardı. ss'a başlamayı erteleyip majora'ya baştan başlasam mı diye düşünmeye başladım. o arada geceleri de yatakta ocarina of time'ın 3d haliyle oyalandım. karar vermem, eşimle beraber berbat bir hastalığa kapılmamız sonucu kendiliğinden gerçekleşti. geçen perşembe iş yerine sümüklü sesim, her daim mendilim ve seminerleri bölen dehşetli öksürüğümle gittiğimde herkes bana bakıp "niye gelmiş ki bu halde" diye ayıplarcasına bakıyordu. bu biçimde kamuoyunu oluşturduktan sonra cuma günü sabah erkenden kalktım, taktım zelda collector's edition'ı ve start new game dedim. takriben 70 saatlik akıl almaz bir oyunun sonunda ss ile aramdaki son engeli de ortadan kaldırdım.

    daha evvel oyunla ilgili yorumlarımı yazmışım. aynı şeyleri tekrar edecek değilim. oyun süremden de anlaşılacağı gibi bu seferki oyunumda daha sakindim. nasılsa zaman geri alınıyor diye sidequestlerin peşinden yılmadan koştum, oyundaki tüm maskeleri kendi çabamla elde etmeyi başardım. daha evvel ocarina of time ve twilight princess'te sıradaki temple'a gitme yolunu açtıktan sonra faqlara bakar, kaçırdığım şeyleri tesbit edip toplardım, bu oyunda (ve aslında bundan evvel oynadığım windwaker'da da) evrene o kadar bağlandım ki, bu tip koşuşturmacalar, ana hikayeden çıkmalar angarya gibi gelmedi.

    --- spoiler ---
    maskeleri eksiksiz toplasam da, bombacının el kitabında iki firem var: anju'nun ninesinin verdiği ikinci kalp parçasını ve de tuvaletteki adamı kaçırdım.
    ---
    spoiler ---

    standard zelda mekaniğini ve ocarina of time'ın grafiklerini aynen kullanıyor olsa da, daha evvel belirttiğim gibi çok çok değişik ve derin bir oyun. üç gün sistemine ek olarak, clock towndaki her karakterin bir skecılı olması onları diğer zelda oyunlarındaki npc karakterlere göre çok daha gerçek hale getirmiş. anju ve kafei'nin aşk hikayesi olsun, cremia'nın gelecekle endişeleri falan yürek parçalıyor resmen. üstelik en ağır olanı, birinin sorununu çözdükten sonra tekrar geri döndüğünüzde aynı sorunla boğuşur görmek falan hakikaten içler acısı.

    şu an için oyunun nintendo64, gamecube ve wii virtual console versiyonları mevcut. operation moonfall adında bir kampanya ile 3ds için remakeini isteyen bir grup da mevcut (naçizane bendeniz de bir imza ile katkıda bulundum). ben daha evvelki gibi gamecube versiyonunu oynadım, ve ne yazık ki kitlenme sorununu iki kez yaşadım. her iki kitlenme de ilk günün sabahında gerçekleştiği için save'den başlamak çok acı vermedi. asıl sorun, bu iki olay beni cidden paranoyak yaptı, o yüzden zırt pırt baykuşlara gidip save yapıp, sonra ikinci save slotuna backup alarak hazırlıklı olmaya çalıştım. bunun sonucunda zaten götümü patlatacak kadar zor olan su tapınağı bölümünü bitirdikten sonra yanlışlıkla yeni olan saveimi silerek, zora yumurtaları, sahildeki skulltulla evi, beaver yarışı ve bütün su tapınağını bir kez daha oynamak zorunda kaldım. bu da ders oldu bana.

    --- spoiler ---
    teknik konular bir yana, oyunla ilgili tek şikayetim, en son majora's mask ile yapılan savaşla ilgili. spesifik olarak, eğer bütün maskeleri topladıysanız, daha evvel tapınak bosslarından aldığınız dört maskeyle oyun oynayarak (tüm maskelerinizi kaybediyorsunuz bu esnada) ultimate maskeyi, fierce deity maskesini elde edebiliyorsunuz. ben hıyar gibi bu maskeyi takarak oynadım boss battle'ı, tam algılayamadım ne olduğunu, ve ilk denememde majora's mask'i bir iki dakikada çok az hazar alarak yere serdim. uyarım, aman şu maskeyı sakın ha takmayın, son dövüşün içine ediyor, ne bir strateji ne bir şey, çat çat vuruyorsunuz ölüyor herif.
    ---
    spoiler ---

    sonuç olarak şunu gördüm, bu oyun öyle günde bir saat falan oynayayım diyebileceğiniz bir oyun değil pek. özveri istiyor, ama karşılığını da fazlasıyla veriyor. twilight princess'teki hyrule ne kadar devasa olursa olsun, bu oyundaki ufacık bir şehirde çok daha ilginç hikayeler var. eğer standard zelda oyunu mantığıyla sadece tapınakları bitirmek üzerine bir strateji geliştirirseniz çok çok kısa bir oyun (sadece dört tapınak var), ama oyunu asıl farklı (ve ziyadesiyle iyi) yapan olay yan görevler ve karakterlerle olan iletişim. skyward sword hariç (henüz ilk tapınak sona erdi) şimdiye kadarki tüm konsol ve portable zelda oyunlarını bitirmiş biri olarak, tüm bu külliyatın içinde beni en çok etkilemiş oyun majora's mask'tir. kendisini "dünyanın en iyi oyunu" ilan ediyorum.

    şimdi bu hafta işten kaytarıp evde altın kaplamalı ve zelda armalı wiimote'umla skyward sword'u bitirmek için iyi bir bahane bulmak kaldı geriye.


    (suicyco - 12 Aralık 2011 07:46)

  • comment image

    o kadar tatlı bir oyun ki inanamazsınız çok tatlı.

    oynamaya kıyamıyorum. 3ds sahiplerinin bu versiyonunu oynama şansı olanlar için büyük nimet. nintendo işi biliyor.

    yıllar sonra çocuğum olsa ona da oynatırım. hatta kızım olursa adını da zelda koymayı isterim. sadece zelda oyunlarını sevdiğimden değil güzel bir isim olduğunu da düşündüğümden sevgili sözlük.


    (ashitaka - 25 Eylül 2015 15:44)

  • comment image

    oyuna oylesine taptim ki dayanamadim gittim ayagima dovmesini yaptirdim. ben icin legend of zelda serisi bambaska bir dunya. oynadigim kadar bir o kadar da oynamadiklarim var ve bu beni asiri heyecanlandiriyor. hicbir oyunda hayal kirikligina ugramadim, ugramayacagim da kesinlikle. bir an once wii u alip twilight princess'i kaldigim yerden devam etmek niyetindeyim.

    majora's mask'e gelince... oynadigim diger loz oyunlarina gore acik ara en zoru buydu, cunku butun oyun kisitli bir zamanda geciyor. dunyanin sonunun gelmesine 3 gun var ve o 3 gun icerisinde oyunu bitirmen lazim. haliyle cesitli yontemlerle zamani basa dondurmek, ve yavaslatmak mumkun. bazi itemlar kaybolsa da (ok, bomba potionlar vs) ana ogeler zaman basa dondugunde hala seninle kaliyor ki bu iyi. ben hesapladim, 3 gun oyun ilk basladiginda tam 36 dk. biraz ilerleyince yavaslatma sarkisi ogrenip o zamani gercek dakika suresine dondurmek mumkun, yani 72 oyun saati 72 gercek dakika oluyor ki bu da bazi dungeonlar icin cok kisa bir zaman. ozellikle water temple tam bir iskenceydi, internetten biraz yardim almadim degil.

    ama oylesine muhtesem tasarlanmis bir dunya ki insan icine girince cikamiyor. yan karakterlerin oykuleri vs hepsi fazlasiyla surukleyici.


    (ozamanbenbisarkiylabitireyim - 2 Temmuz 2016 21:35)

Yorum Kaynak Link : the legend of zelda majora's mask