Film Noir / 25
  • "hitchcocka göre süpermarkette cinayet üzerine bilgi paylaşımının yapıldığı sahneler dehanın alamet-i farikalarındandır."
  • "it's love and murder at first sight! 1945 yılında 7 dalda oscara aday gösterilmiş ama hiç ödül alamamıştır. billy wilder'a hayran bıraktırır 65 yıl önce böyle bir film çektiği için..."
  • "diyalog yazarlığından gelen billy wilder'ın her zamanki gibi döktürdüğü filmdir. walter neff: do i laugh now, or wait 'til it gets funny?"
  • "başka bir deyişle: coen biraderler filmlerinin [aşağı yukarı] yarısının yol haritası"
  • "türk sigorta terminolojisinde; -kaza sonucu vefat- durumunda ödenen çifte tazminat."
  • "film üzerine şu kritik de ayrıca okunabilir.*"
  • "1944 yapimi, en baba film noirlardan biri. yonetmeni billy wilder, basrollerde fred mcmurray, barbara stanwyck ve edward g robinson. james m cainin romanindan."
  • "bu filmden etkilenip de, tek elle kibrit yakma numarasını deneyerek elini yakmayan insan yoktur, olamaz. bir kibrit bulsam, ilk fırsatta ben de deneyeceğim."




Facebook Yorumları
  • comment image

    sinema tarihinde o kadar önemli bir yeri vardır ki bu filmin, izlerken gönderme yaptığı filmleri değil de bu filme gönderme yapan filmleri düşünürsünüz.
    bound,fargo,the man who wasnt there gibi bir çok mükemmel örneği çekilse de film noir denince akla ilk gelen filmlerdendir ve hala zevkle izlenir.bir replikle entryi bitirmek gerekirse şununla bitirirdim ve bitirdim de:

    "i couldn't hear my own footsteps. it was the walk of a dead man."


    (shocktheworld - 14 Nisan 2008 01:02)

  • comment image

    walter neff film boyunca karizmatiktir, artist artist kibrit yakar, ve bir sahnede keyes ile aralarinda su diyalog gecer:

    (neff, keyes'in purosunu yakarken)
    -they give matches when you buy cigars. just ask for them.
    -i don't like them. they always explode in my pockets.

    keyes burda walter'a gerekli uyariyi yapmaktadir, "ben isimi saglama alirim arkadas, sonra götumde patlamasin da..." mesajini inceden iletmektedir...


    (dreamania - 9 Temmuz 2008 01:36)

  • comment image

    snatch filminde bu başyapıta hoş bir gönderme yapılmıştır.

    evvela:

    barton keyes: have you made up your mind?
    jackson: mr. keyes, i'm a medford man - medford, oregon. up in medford, we take our time making up our minds.
    barton keyes: well, we're not in medford, we're in a hurry

    akabinde;

    franky four fingers: i have stones to sell, fat to chew, and many different men to see about many different dogs, so if i am not rushing you--
    doug the head: slow down, franky, my son. when in rome--
    franky four fingers: i am not in rome doug, i am in a rush.


    (martin edilen - 23 Aralık 2008 23:24)

  • comment image

    it's love and murder at first sight! 1945 yılında 7 dalda oscara aday gösterilmiş ama hiç ödül alamamıştır. billy wilder'a hayran bıraktırır 65 yıl önce böyle bir film çektiği için...


    (miel - 25 Ocak 2009 13:26)

  • comment image

    en iyi film noir örneği.
    en iyi billy wilder filmi.
    en iyi miklos rozsa müziği.
    en iyi raymond chandler senaryosu.
    fred macmurray'ın, barbara stanwyck'in, edward g. robinson'ın en iyi oyunculuklarını gösterdikleri filmdir...


    (haybedenkaybeden - 27 Şubat 2011 23:33)

  • comment image

    raymond chandler diyalogları hemen farkedilir. çift anlamlarla yüklü bu diyaloglar daha sonra film noir'ın alameti farikalarından biri haline gelecektir. misal, filmin başında sigortacı neff ile filmin femme fatale'i phyllis hafiften cilveleşiyorlar:

    phyllis: mr. neff, why don't you drop by tomorrow evening about eight-thirty. he'll be in then.
    walter neff: who?
    phyllis: my husband. you were anxious to talk to him weren't you?
    walter neff: yeah, i was, but i'm sort of getting over the idea, if you know what i mean.
    phyllis: there's a speed limit in this state, mr. neff. forty-five miles an hour.
    walter neff: how fast was i going, officer?
    phyllis: i'd say around ninety.
    walter neff: suppose you get down off your motorcycle and give me a ticket.
    phyllis: suppose i let you off with a warning this time.
    walter neff: suppose it doesn't take.
    phyllis: suppose i have to whack you over the knuckles.
    walter neff: suppose i bust out crying and put my head on your shoulder.
    phyllis: suppose you try putting it on my husband's shoulder.
    walter neff: that tears it.


    (cekirge - 28 Şubat 2011 12:20)

  • comment image

    billy wilder'ın gücü kaleminden gelir. bu film de o gücün görkemli bir kanıtıdır. film sondan başlar. walter pat diye konuşur kayıt cihazına ve "i killed dietrichson..." der. ama mesele o değildir zaten. "film noir"ın meselesi hiçbir zaman "kim" olmadı ki; "neden" ve "nasıl" oldu. işte bu neden ve nasıl, neredeyse kusursuz aktarılıyor bize. wilder, daha phyllis merdivenlerden inerken narin ayak bileğindeki halhala dikkatimizi çekiyor ve walter'ın bir anda phyllis'e kapılmasına hak veriyoruz. bu kadın bir şey ister de verilmez mi? altı üstü bir halhal takan ayak bileğine tav oluyoruz. ama olunmaz mı?

    kahramanlarımızın ilk flört diyalogunun devamı:

    walter: 8.30 tomorrow evening, then...
    phyllis: that's what i suggested.
    walter: you'll be here, too?
    phyllis: i guess so. i usually am.
    walter: same chair, same perfume, same anklet?
    phyllis: i wonder if i know what you mean.
    walter: i wonder if you wonder...


    (yerli mal - 4 Eylül 2011 17:49)

  • comment image

    bu kadar geç izlediğime pişman olduğum film.bilgisayarımda uzun bir süredir duruyordu, birkaç gün önce izledim ve hayran kaldım.barton keyes rolündeki edward robinson müthiş bir oyunculuk göstermiş.film bu kadar güzel olsa da altyazısı yine kötü çevrilmiş.en azından benim rastladıklarım kötüydü.claim manager'ı talep yöneticisi olarak çevirmek ne demektir allah aşkına?sigortacılık ile ilgili bir filmde "claim" kelimesinin bu anlamını kullanmak pek mantıklı olmamış.buradan yetkililere* sesleniyorum, claim manager hasar müdürü anlamına gelmekte.lütfen düzeltelim altyazıları.

    (bkz: sona doğru saçmalayan sözlük yazarı)


    (shut the fuck up donny - 13 Nisan 2012 22:50)

  • comment image

    türk sigorta terminolojisinde; -kaza sonucu vefat- durumunda ödenen çifte tazminat.


    (scuba - 5 Ocak 2015 12:15)

  • comment image

    bu unlu film sinema tarihinde her zaman farkli bir yere sahip olacak bir yapidadir.
    gerek konusu, gerek oyunculugu, gerekse pek filmlerde olmayan o havasi (ambiyans mi deseydik acep) zamanlarin otesindedir. temel konu cok basittir "para hirsi". hele konunun gectigi ulkenin o zamanki durumu goz onune alininca pek de anormal olmayan bir konudur, fark ise konunun ince ince ve tum ayrintilar es gecilmeden incelenmesidir.
    ornegin degisik sebeplerle paranin pesine dusen herkesin kafasindaki planlarin yuzlerine golge olarak yansimasi bile filmi farkli yapabilecek noktalardan birisidir.
    ayrica guzel yuzu ve masallahlik bacaklariyla arzi endam eyleyen stanwyck cizdigi tipleme ile hala sinema tarihinin kadin karakterleri arasinda erisilmez bir yer edinmistir. oyle bir kadin ki karsisindaki erkegi goz gore gore kandirip, hic acele etmeden ve buyuk bir beceri ile onu kuklasi haline getirmekte ve bunu yaparken o erkege bir bebek kadar zayif oldugu ve yardima ihtiyaci oldugu hislerini verebilmektedir. sinema tarih kadin ya da erkek olsun bu kadar becerikli, bu kadar sinsi, bu kadar akilli ve bu kadar kotu cok az karakter gormustur. stanwyck kelimenin tam anlamiyla can bulmus "femme fatale" olarak cikmaktadir karsimiza. onu daha da kotu yapan "tazminatin" degil "cifte tazminatin" pesine dusurecek kadar doyumsuz olan hirsidir. oyunun kuralarini o belirlemis, rolleri o dagitmis, oyunu yonetmeye ve oynamaya da baslamistir.
    ote yandan filmin baslarinda sigortaci basina gelecekleri neredeyse bile bile kadinin buyusune kapilmis ve kendisini sonunu az bucuk tahmin ettigi kotu bir maceraya atilmistir. klasik bir yaklasimin aksine erkek karakter aptal, saf ya da bon degildir, aksine isi kurnaz ve akilli yani bu yollarin insani tipleri anlamak onlara kanmadan yola getirmek olan deyim yerindeyse normalin ustu bir zeka ve kurnazliga sahip, bir baska filmde olsa yaptiklari yanina kar kalacak bir tiptir. amma ve lakin bu sefer asik attigi insanin "ozel kategori" olmasi ise onun sanssizligidir ve yine ne yazik ki filmdeki diger "ozel kategori" karakter kendisi degildir... ama ne gam. oyuna gonullu girmistir, sonuclarina katlanacaktir.
    sonucta sinema tarihinde hep hatirlanaca ve ozenilecek bir filmden bahsediyoruz. benzer tum filmlerde bir neff, bir phyllis veya bir keyes taklidi olacaktir. kara filmi ozel bir tur haline getiren filmlerden bir tanesidir cifte tazminat, bu turun alameti farikasidir.
    filmi izlerken sakin abartili oyunculuklar, hizli islenen ve hap gibi kolay hazmedilan bir konu, ozel efektler beklemeyin. sakin olun, karsinizda zamanin otesine gecmis bir klasik duruyor, birakin filmin havasi sizi kavrasin ve ozel bir deneyim yasatsin. daha soylenecek ya da yazilacak cok sey var ama fazla uzatmadan filmden bir soz ile bitirelim:
    (neff durumu ozetliyor) onu para ve bir kadin icin oldurdum. parayi alamadim ... ve kadini da alamadim.


    (esac - 1 Ekim 2004 00:40)

  • comment image

    bir türlü fırsatını bulup izleyemediğim, saplantı haline getirdiğim bir filmdi double indemnity. adı her yerde geçiyor, film noir'in zirvesi deniyordu. woody allen'ın manhattan murder mystery'si bu filme göndermelerle doluydu, hatta bu film üstüne kuruluydu. izledikten sonra gördüm ki, coen'lerin blood simple ve fargo'su da noir akımından değil, direk double indemnity'den apartmaymış meğer. neyse aylar süren bir arayıştan sonra dvd kopyasını aldım. ruh halimin film noir'e uygun olduğu bir vakit, taktım dvd'yi player'a, keyifle kuruldum tv'nin karşısına.

    miklos rozsa'nın akılda kalıcı, muhteşem müziği eşliğinde, koltuk değnekleriyle ekrana yaklaşan bir adam silüeti; sade, etkileyici ve unutulmaz bir jenerik. defalarca izle, dinle, sıkılmazsın. film başladı ve ilk diyalogda başımdan aşağı kaynar sular döküldü. altyazı yok! ingilizce de olsa razıyım ama dvd altyazısız! göt gibi kaldım öylece. o şahane giriş jeneriğini birkaç kere daha izleyip kapattım. saplantı oldu ya bir kere, hemen izlemem lazım filmi. sabredip divx'ini indirdim. iki günde indi ama 3 gb kotayı da aştık. tv'de büyük ekran izlemek için filmi bir güzel cd'ye çektim ve divx player'a yerleştirdim. böylece filmi korsan kopyalarda izlemem yüzünden, dvd parası + internet faturası = çifte tazminat, ödemiş olduk. ama değdi.


    (axellennox - 2 Ağustos 2006 01:06)

  • comment image

    izlemeden okuyan spoilerlara gelsin.

    billy wilder'ın üçüncü filmidir. yaşanmış bir hikayeyi anlatan james m cain'in romanından uyarlanan filmde, senaryoyu raymond chandler ile kavga dövüş birlikte kotaran billy wilder, bir diğer başyapıtı sunset boulevard'da da yapacağı gibi filme hikayenin sonundan girip, daha başta izleyiciye sonucu söyler. sonra geri dönüş formunda hikayeyi anlatır. böylece sıradan izleyici bile filmin sonuna odaklanmaz. filmin gizemi sonunda değil, hikayenin bütünündedir. sonuç bellidir ama bu sonuca gidiş nasıl olmuştur. işte izleyiciyi filmin başından sonuna dek ağına düşüren hile budur. işte wilder dehası budur (gerçi o kadar yağladık ama citizen kane'den esinlenmiş de olabilir. hmm...).

    miklos rozsa imzalı, görkemli müziğinden yukarda bahsettik. oyunculardan fred macmurray gayet başarılı. karizması yeterli. barbara stanwyck ise peruğun kurbanı olmuş. peruk her sahnesinde ondan rol çalmış. gerçi wilder sonradan peruğun uyduruk göründüğünü farketmiş ama iş işten geçmiş, kameranın altından çook makara akmış. peruğun uyduruk göründüğünü bilerek kullandık diye kurnaza yatmış wilder. tabi ki filmde bir de edward g robinson gerçeği var. intihar yüzdeleri konusunda patronuna verdiği ünlü ayar sahnesini, sadece tek çekimde tamamlayan robinson'a oscar vermeyen akademiye, bu entry vesilesiyle kafam girsin.

    filmde bilerek yapılmış tek bir hata var. keyes, neff'in yanından ayrılırken, neff'in ev kapısı dışarıya, koridora doğru açılır. phyllis kapının ardında saklanmaktadır. 40'larda dahi -binaların kapıları içeriye doğru açılır- diye bir kural, kanun varken, wilder bunu bile bile hiçe sayar ve o sahnede seyirciye amansızca gerilim pompalamaktan kendini alıkoymaz.

    filmin sonunda keyes'in neff'i gaz odasında izlediği bir sahne varmış, ama zaten sigara yakma rollerinin değiştiği daha güzel bir son mevcut diye kesilip atılmış. iyi de olmuş.

    sonuçta, kahramanlarının hırs, ihtiras ve puştluk gibi esas insani kavramlarla bezeli olduğu stilize filmleri severim. bu filmde de kendinizi bir katille özdeşleştirirsiniz. katil cesedi tren raylarının üstüne bırakıp arabasını çalıştırdığında, ve araba çalışmadığında onunla beraber götünüz atar. işte bazı filmler, sizi gerçek hayatta asla istemeyeceğiniz durumlara sokar, asla hissedemeyeceğiniz şeyleri hissettirir. böylece sefil hayatınızda ayağınızı denk almaya devam edersiniz.


    (axellennox - 2 Ağustos 2006 01:06)

  • comment image

    bu filmden etkilenip de, tek elle kibrit yakma numarasını deneyerek elini yakmayan insan yoktur, olamaz. bir kibrit bulsam, ilk fırsatta ben de deneyeceğim.


    (axellennox - 2 Ağustos 2006 01:07)

  • comment image

    "gerçek femme fatale nasıldır" sorusunun yanıtının alınabileceği, durağan görüntüsüne rağmen, hiç de gerilim yapılmıyormuş gibi olmasına rağmen gerilimin ve akıcılığın en şahanesinin bulunduğu film noir örneğidir, arşivde saklanması gereken çok nadide bir parçadır.
    esas kadının açısından bir bakış getirmeye çalışırsak, phyllis kendi halinde kocasının yolunu gözleyen bir ev kadınıdır, çok acılar çekmiştir ama artık çektiği cefanın sefasını sürmek istemektedir. kendini kurtarmak için beklediği adam gelir olaylar gelişir... yok tabii böyle bir şey.
    phyllis öyle bir femme fatale'dır ki, brian de palma, femme fatale filminde, ekrana double indemnity filminden görüntüler yansıtarak hakkını teslim eder.
    wilder, phyllis kozu ile izleyiciye ustaca kazık atmayı başarır her sahnede; tam bu kadarla gözü doyar artık denilen her defada güzel sürprizleri beklemektedir izleyiciyi. planın mükemmeliğine bizi de inandırır (ben inandım) ama "hiç bir plan kusursuz degildir" elbette.

    "iki kişi cinayet işlediğinde beraber bir tramvaya binerler, biri inmeden diğeri de inemez. yapışırlar birbirlerine beraber yolu sonuna kadar giderler. yolun sonu ise mezarlıktır."


    (malloryknox - 14 Ağustos 2006 09:22)

Yorum Kaynak Link : double indemnity