Süre                : 1 Saat 11 dakika
Çıkış Tarihi     : 01 Kasım 1950 Çarşamba, Yapım Yılı : 1950
Türü                : Cinayet,Drama
Taglar             : Idam,Hapishane,Ölüm cezası
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Holiday Films
Yönetmen       : Paul Sloane (IMDB)
Senarist          : Paul Sloane (IMDB)
Oyuncular      : Sally Parr (IMDB), Patrick Waltz (IMDB), Walter Reed (IMDB)(ekşi), Lee Frederick (IMDB), Houseley Stevenson (IMDB), Howard St. John (IMDB)(ekşi), Louise Lorimer (IMDB), Raymond Bramley (IMDB), Charles Meredith (IMDB), Jack Reynolds (IMDB), King Donovan (IMDB), Charles Arnt (IMDB), Sam Edwards (IMDB), Percy Helton (IMDB), Perry Ivins (IMDB), Baynes Barron (IMDB), Morgan Brown (IMDB), Paul Bryar (IMDB), Cliff Clark (IMDB), Kernan Cripps (IMDB), Dick Curtis (IMDB), Mike Donovan (IMDB), Paul Kruger (IMDB), Frank Marlowe (IMDB), William 'Bill' Phillips (IMDB), Joey Ray (IMDB), Mickey Simpson (IMDB), Max Wagner (IMDB), George Wallace (IMDB)

The Sun Sets at Dawn (~ Le soleil se couche à l'aube) ' Filminin Konusu :
The Sun Sets at Dawn is a movie starring Sally Parr, Patrick Waltz, and Walter Reed. A young man is wrongly convicted and sentenced to be executed. Reporters covering the execution relate the story, each from his own perspective.


Oyuncular
  • "introsunda gitarın adeta ağladığı , sözlerini anlamayan birini misal bir uzaylıyı bile hüzünlendirebilecek şarkı"
  • "jon lord'un "klavyenin rock müzikteki yeri nedir, ne olmalıdır?" sorusuna yalın ve öz cevabı niteliğindedir. şüphesiz ki lord* ne bir nota eksik ne de bir nota fazla çalmaktadır."
  • "gece dinlemesi daha buyuk sevap olan deep purple eseri."and after dark the door is always openhoping someone else will show""
  • "rock muzik tarihinin en iyi gitar sololarindan birininin yer aldigi ve ritchie blackmoreun ne kadar buyuk bir muzisyen oldugunu gosterdigi deep purple balladi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    the day is gone
    when the angels come to stay
    and all the silent whispers
    will be blown away
    and lying in the corner
    a pair of high heel shoes
    hanging on the wall
    gold and silver for the blues

    one too many wasted sunsets
    one too many for the road
    and after dark the door is always open
    hoping someone else will show

    someone is waiting behind
    an unlocked door
    grey circles overhead empties
    on the floor
    the cracks in the walls have
    grown too long
    the slow hand is dragging on
    afraid to meet the dawn

    one too many wasted sunsets
    one too many for the road
    and after dark the door is always open
    hoping someone else will show


    (satine - 3 Nisan 2002 23:55)

  • comment image

    introsunda gitarın adeta ağladığı , sözlerini anlamayan birini misal bir uzaylıyı bile hüzünlendirebilecek şarkı


    (duduklu tencere - 4 Nisan 2002 00:28)

  • comment image

    sadece adıyla, hiç dinlememiş olan birinde bile çok derin duygular uyandırabilme kapasitesine sahip deep purple şaheseri. boşa harcanmış günbatımları dendiğinde ortaya çıkmaya başlayan olasılıklar, hayatın kısalığı, o anın ne kadar kolay geçip gidici olduğu, en son ne zaman durup günbatımını izlediği ve daha fazlası şimşekler çakar kişinin aklında. şafaktan korkmaya başlar insan çünkü her yeni şafak harcanacak olan bir başka kıymetli gün batımını vaat eder.


    (danquel - 23 Kasım 2007 03:16)

  • comment image

    müziğin evrensel olduğunun kanıtıdır. ama şöyle bir durum var aşk şarkıları olumlu da olsa olumsuz da olsa yavaş oluyorlar. düşünsenize bu şarkıyla birlikte sevgiliniz ve siz bir gün batımında sahildesiniz. şarkıya inat "al ulan bak bütün sözlerinin içine ettim. müzikal oluşun yetti ama." diye içinizden geçiriyorsunuz.
    (bkz: tezat)


    (sezofren - 10 Mayıs 2009 06:55)

  • comment image

    sabah erkenden yola çıkan güneş, batı istikametine doğru hızla alçalırken; bir apartmanın birinci katında, sırtını yola yüzüne bilgisayara dönen bir çocuk da pencereden dışarı bakıp güneşi aradı. yüksek binalar güneşi kesiyordu, her gün güneş tutuluyordu ofisinde. bu güneş tutulmaları burcunu olumsuz etkiliyor ve çalışmasına engel oluyordu.

    günbatımı yaklaşırken, bugünü de harcadığını fark etti. doğduğu an kendisine hediye edilen binlerce gün, gün be gün azalıyordu. aralarından çok güzel günler çıksa da boşa giden günbatımlarını düşündü. şu an olmak istediği yerlerin listesini yaptı kafasından, ofisi ilk bine bile giremedi. ilk bine girmeyen şeylerle hayatını ne kadar doldurduğunu fark edip "bu da geçer" dedi. "wasted sunsets"e bir kere daha tıkladı. deniz kenarında olmayı ve akşam serinliğini özlemişti. gitmek, bakmak, görmek ve düşünmek için yıllık izne ihtiyacı vardı ve başkasından izin almadan hiçbir şey yapamayacağına canını sıktı. beynine kaydettiği günbatımı sahnelerini oynatmak için, gözlerini dünyaya kapatıp "eski günler" klasörünü açtı.

    didim'in 3.koyunda kayalıklardan mütevellit küçük bir alandaydı şimdi. ice tea şeftali içip, kızıla boyanmış denize bakıyordu ipekten saçlı bir kız ile. saatler hızla ilerlerken, ışık azalıyor ve dalgaların sesi kulaklarına geliyordu. rengin her tonu gökyüzüne dökülmüşken bi kaç yıldız da parlamaya başlamıştı. bir tarafta henüz batmış güneşin kızıl hayaleti, diğer tarafta yükselen bir dolunay ve yıldızlar. astral seyahate plaj havlularının üzerinde çıkmışlardı sanki. yaşadığı en güzel günbatımlarından birisi olduğunu ve yıllar sonra bir ofisin köşesinde yaptığı listede onu ilk sıraya koyacağını henüz bilmiyordu. henüz hiçbir şey hakkında bilgisi yoktu, küçüktü. çalışmak konusunda kafasında tek bir tanım bile yoktu eklemekten çekinmeyeceği.

    ofisteki çocuğun kapalı gözleri aniden açıldı, kafasını yeniden gökyüzüne çevirdi. temiz ve berrak bir hava vardı, bir yerlerde güzel bir akşam olacaktı belli ki. sağına soluna bakındı, ağzına kadar dolu kalemliğindeki renkli kalemlerin hiçbirisinin bir işe yaramadığını düşünüp gözlerini tekrar kapattı.

    kapadokya'nın günbatımıyla meşhur kızıl vadi'sindeydi bu seferde. teyzesinin yanına yaz tatiline gitmiş ve kuzenleriyle birlikte büyüleyici bir manzaraya bakıyordu. güzel yüzlü turistler şarap içip sessizlik içinde batıya inen güneşi duymaya çalışıyordu. ilk içkisini içmeye bile daha 3 sene varken, uzayan gölgeler ve hafif rüzgara kendilerini veren ağaçlara baktı. güzel bir tatil oluyordu; gündüzleri kitap okuyor, akşamları ise dünya kupası maçlarını izliyordu. zinedine zidane'ın finalde iki gol atıp fransa'ya kupayı getirmesine sayılı günler vardı. tabi o bunu ve kızıl vadi'deki günbatımının hayatının en iyi ikinci günbatımı olacağını bilmiyordu. oldukça küçüktü, daha sözlüğün kurulmasına bile neredeyse bir sene vardı.

    gözünün birisini açıp, bilgisayarın saatine baktı. mesai saatinin sonuna gelmişti yine. istanbul'un kadrajına insanın girdiği günbatımlarını sevmiyordu. güneşi de gördüğü yoktu zaten avrupa yakasından. onun istediği sessizlik ve sonsuzluktu. yokluklarla beslenen tuhaf bir türdü. insansızlık özlemi de çektiği oluyordu ara sıra. başka apartmana bakan evine gidip bilgisayarını açacak ve üzerindekileri yatağın üstüne atacaktı. bir yerlerde güzel akşamüstleri, yıldızların altında gecelere dönüşürken, kızıl güneşin rayihası tüm gökyüzünü doldururken, o harcanmış günbatımlarını bir kez daha düşenecek ve şarkıyı bir kez daha çalacaktı.


    (mies - 29 Temmuz 2009 19:16)

  • comment image

    solosuna ölüp bittiğim deep purple şaheseri. o kadar güzel ki ağlamak istiyorum

    gece, karanlıkta, sessizliği aydınlatışını göreceksiniz bu şarkının, gece dinleyeceksiniz yani. geceye daha fazla yakışan az şarkı vardır.


    (moondust - 10 Ocak 2017 04:02)

Yorum Kaynak Link : wasted sunsets