The People Against O'Hara (~ Le peuple accuse O'Hara) ' Filminin Konusu : The People Against O'Hara is a movie starring Spencer Tracy, Pat O'Brien, and Diana Lynn. Jim Curtayne, formerly a successful defense attorney who is now a recovering alcoholic, attempts a comeback when he defends a neighbor's son...
Desk Set(1957)(7,3-6987)
State of the Union(1948)(7,3-3047)
The Street with No Name(1948)(7,1-2402)
High Wall(1947)(7,0-1248)
Pat and Mike(1952)(7,0-4640)
Action in the North Atlantic(1943)(7,0-3220)
Two Seconds(1932)(7,0-793)
The Brothers Rico(1958)(6,9-669)
The Man Who Cheated Himself(1950)(6,9-1303)
Berlin Express(1948)(6,8-2531)
Bodyguard(1948)(6,6-506)
Men of Boys Town(1941)(6,6-968)
tam nezaman kimle nasıl başladığı belli olmayan bir akım veya yaşam felsefesi de diyebiliriz.70 lerde başlayan punk akımı daha çok sisteme karşı,antifascist ve kapitalist illegal dışavurumlarla ortaya çıkmıştır.çoğu insan olayın sex pistols la başladığını sanar.fakat code 13 elemanı ve havoc records un sahibi fenix profane existance da punk ın başlaması hakkında şöyle bir yazı yazmış : "70'lerin ilk çeyreği içinde bizim şuan ki punk müziğine pekte benzemiyen bir müzik dinleyen ve icra eden gençler topluluğu varmış.(tabi daha sex pistols elemanları falan velet) bunlar yukardada belirttiğim gibi sistem karşıtı bisürü olay çıkartırlarmış.polislerde bar bar bunların çaldığı takıldını mekanları dolaşıp enselemeye çalışıyormuş.ayrıca yaşam stili ve görünüm açısından leş bir görünüme sahip olan bu asi gençler grubuna polisler "punk" adını takmışlar." punk gerçekte müzikten öte bi yaşam felsefesi ve bi başkaldırı biçimi olduğu için illa bateri gitar ve bi vokalla tıstak tıstak bikaç şarkı yapmak punk müzik yapmak değildir.bütün gün içip,sıçıp,bilmem ne hapı kullanarak extacy ler esrarlar içerek punk olunmaz.ayağına bi çift converse alıp,üzerine çizgili renkli tişort altına bi dar pantolon bir kemer takarak punk olunmaz.özel okullara milyarlar yaadırıp,aylık harcaması asgari ücretle kıtkanat geçinen halkın yıllık harcamasına denk olup anarşist tafralar atmakla punk olunmaz.blink 182,ataris,bigwig,a new found glory gibi grupları punk katagorisine sokmak bile istemiyorum zaten.punk kavramı çoktan unutulmuş yerini trend punk a bırakmış.
(strife - 31 Mart 2002 17:08)
buradaki derin felsefi tartismalari kendi haline birakip muzikal boyutla ilgilenirsek, basit melodiler, tercihen power chordlardan olusan gitar yapisi var, bas yine ton temelli oyle improvize falan bisiler genelde yok, one cikabilir ama farkli degildir pek, punk muzik cok sesliligi pek tasvip etmemekte gordugum kadariyla. bateri ise karmasik olmadan hizli olma ilkesine gore kaptirip gider. sozler protest tavirlar icindedir, sistem ne olursa olsun agzina salmak temasi sik gorulur. bundan baska soylenecek sey ise punk muzigin goruldugu gibi kolay olmamasidir. tamam calmak kolay, ama yazmak, farkli ve gercek biseyler yazmak sinirli chord sayisi ve solo riff gibi seylerin az bulunmasi nedeniyle zorlasir, ama genel olarak "hop hop hobarey" sarkilarini yazmak pek kasmaz zannimca.
(anakha - 7 Mayıs 2002 15:06)
punk esasen bir akım olarak 1975 yılında sex pistols grubunun kurulmasıyla başladı. o zamanki ingiltere'nin bulunduğu sosyo-politik durum içerisinde tırmanan şiddet olayları, yıllardır süregelen grevler, ii. dünya savaşı'ndan sonra tekrar canlanmaya başlayan nasyonal-sosyalizm ve neo nazizm akımları ülkede adeta bir kaos ortamı yaratmak üzereydi. işte böyle bir ortam içerisinde aileleri işçi sınıfından olan 4 gencin katılımıyla sex pistols oluştu. ilk çıktıklarında, başlangıçta o devrin "çiçek çocukları"ndan pek farkları yoktur gibi düşünülebilirdi. ancak daha ilk konserlerinden itibaren yakaladıkları kitle ve ortaya çıkış ideolojileri, onların diğerlerinden farkını açıkça ortaya koydu. müziklerinde; "ben bir deccalim, ben bir anarşistim" diye bağıran gençlerin, diğer müzisyenlerden farklı olmak için marjinal bir havaya giren insanlar oldukları elbette ilk akla gelen yorumdu; ancak bir süre sonra ingiliz halkı için bu durum hem oldukça ciddi hem de ciddiyetsiz bir hal aldı. gençlerin bu şekilde direk eleştirsel sözlerle bezenmiş şarkılar yazması, otorite karşıtı propagandaları doğal olarak karmaşa içinde olan ingiliz toplumunda geniş yankı uyandırdı. bu olayın ciddi yanıydı. insanların karşılarına çıktıkları zaman gösterdikleri tavırları, konuşmaları ve hareketleri işin ciddiyetsiz yanını oluşturuyordu. artık punk bir müzik çeşidinden ziyade bir yaşam tarzı olmuştu. onlara karşı eleştiriler arttıkça onların da eleştiri ve otorite karşıtı propagandaları aynı şekilde arttı. aslında üzerlerinde yırtık elbiseler taşıyan, saçları boyalı, bakımsız, çengelli iğnelerle piercing yapan bu insanların farklı olma çabası içinde olduğu, konuya felsefi olarak yaklaşmayan herkesin kolayca, farklı olmak amacıyla yapılmış olan şeyler olduğu hakkında düşünmesine neden olur. oysa xx. yüzyılda yaşanan birçok devrimin arkasında yatan anarşi ruhu kendisini bir şekilde yenileyerek punk akımı adı altında yeniden ortaya çıkmıştır. toplumda çok yanlış bilinen bir düşünce vardır. insanlar "anarşist" ve "terörist" kelimelerinin farkını şiddetle ayırt edememektedirler. oysa ki ikisi tamamen farklı anlamlar içermekle beraber özellikle incelenmeleri gereken iki farklı konudur. ama kısaca şunu söylemek gerekir ki bir anarşist hiçbir zaman insanlara karşı şiddet içeren bir eyleme girişmez. işte bu bir anarşisti, teröristen ayıran en belirgin özelliktir. 1979 yılında sex pistols'ın dağılmasının ardından punk akımı tüm avrupa ve kuzey amerika ülkelerinde tamamen duyulmuştu. ancak '80'lerle beraber herkes sex pistols'ın kısa süreli bir parıltı ve ardından da sönüş olduğunu düşünmeye başlamıştı, çünkü devam ettiren kimse yoktu ve karşıt tepkiler çok yoğundu. hatta o devirde, tarih sahnesinde müzik adı altında xx. yüzyıldan bahsetmek gerekirse, kesinlikle unutulmayacak bir laf olan "punk öldü" dendi. ancak '80'lerin ortasından itibaren yeniden beliren punk ışıltısı çok kuvvetli ve kesinlikle ölmeyecek şekilde tekrar ortaya çıktı. aslında '75 ve '85 yılları arasında sex pistols'dan başka birçok punk grubundan bahsedebiliz ancak bunların çoğu büyük bir patlama olana kadar, yeraltında isim yapan gruplar olmaktan öteye gitmediler. '80'lerin ortalarından itibaren beliren yeni punk akımı "newschoolpunk" adı altında oluştu. bunun kurucusu olarak bad religion'dan bahsedebiliriz. xxi. yüzyıla gelindiğinde punk akımı ve müziği ilk günkü heyecanından hiçbir şey kaybetmemiş olarak birçok alt tür başlıkları altında ideoloji ve felsefesini devam ettirmektedir. aslında yaşadığı dünyayı, içerisinde bulunduğu durumu, insan-toplum ilişkilerini ve (geyik olacak) hayatın anlamını aklı başında oturup düşünen her insan, bir süre sonra yanlış giden bir şeylerin olduğunu ve toplumun ne yazık ki belli bir otorite (çoban!) tarafından sürüklenen bir çeşit sürü olduğunu anlar. işte gerçeği o anda kavrayan bir insan bahsedilen bu konu hakkında böyle bir yorum çıkardıysa o kişi müziğini dinlemese bile bir punk olmuştur demektir. gerçekten punk akımı otoriteye boyun eğmenin insanın kendi sonunu getirdiğini belirten en somut örnek olmuştur ve olacaktır.
(blackflag - 8 Mayıs 2002 23:31)
bugun azili bir punkci degilsem, bugun soyle kuvvetli bir dead kennedy's sarkisi ile yagmaya girismiyorsam bunun yegane nedeni kalibimin punk muzige uygun olmamasidir dostlarim.. şimdi allahi var biraz güclü kuvvetli askere yazildigimda "komando olursun sen.. yazalim seni komando" kivaminda bir bedene sahibim.. punk arkadaslara bakiyoruz komple benim 2 ogunumde yiyebilecegim kadar bir agirliga sahipler.. cop bacaklar, füleli yürüyüs ne bileyim efendim alenen siska işte adamlar. cekiorlar altlarina dar kotlari, deri ceketleri oluyorlar asna joe strummer, ray ramone.. bugun arctic monkeys e basvursam desem ki "gencler ben bas caliyorum, sarki sozu falan da yetenegim var yazarim.. sizle beraber caliyorum" desem ikinci sozumun "kacmayin lan ipneler bişi anlatiyoruz burada" olacagina eminim.. yani öyle bir ürkütücü yaklasabilirim punk gruplarina.. bereket ki punkci dedigin saglam durusu olan insanlar.. kafalarina sise yese duracak insanlar falan.. ama allahi var bir zaman denedim.. denemedim diil. taktim zincirleri arkadas.. boyle cingir cingir dolandim. dersaneye gittim o sekil, oturuyorsun cingir diyor.. ama punkiz ya "cocugum kopegini derse getirme" diyen hocaya "fak yu" cekebiliyoruz ya klasimiz tam.. beden uygun degil ama zincirimiz var.. kupe diye cengelli igne kullandim sonra efendime soyleyeyim sigarayi yamuk tuttum agzimda, fotr sapka giydim yere tükürdüm.. goren ayipladi dostlar! gören yakisiyor mu senin gibi bir adama dedi.. annem falan ben odadan cikinca babama "bizim oglan hayirsiz oldu bey" falan diyordu o günlerde.. ben de artik yaşın da bir noktada gecmesi ile bıraktım bu sevdayi.. zincirleri falan hep saga sola attim. gören "azuş ne bu hal.. biraktin mi punk'i" dedi "evet abi yaa cok sarmiyor beni artik o tarz müzikler felan" dedim.. fakat bakin thug love'a o konuda hayranim mesela.. abimin kalibi benimkiynen ayni neredeyse. ama gidiyor kalibina uyacak muzigi dinliyor. aciyor gansta rap i kral oluyor, padisah oluyor o muhitte.. dedigim gibi kedi ebatindaki fare gibi kaliyorum ben punkcilar arasinda. hic hos degil. ama yok bizim gencligimiz cok zor zamanlardi.. ceteci rap türkiyede bu kivamda degildi.. ama hep soylerim cartel bir iki tane daha bomba sarki yapabilse hepimiz apayri yerlerde olurduk.. bunu cok inanarak gonulden soyluyorum.. istikrar denen seyi yapabilseler, üstüste dört bes hit cikartabilseler silme seksenler cocuklar simdi rap hip hop dinliyordu.. snoop dogg'u 2. siradan kaliforniya akp milletvekili secerdik parlamenter yapardik.. zihinsel olarak gecmise gidip orgutlemek istiyorum bu yüzden cartel'i.. hayat daa bi neşe olabilirdi (hem kalibima da uyardi)bu kalibin genis olma hadisesini bir punk konserinde degil ama 2005deki korn konserinde etut ettim efendiler.. baktim gencler pogo falan yapiyor.. yagmur da yagmis.. cikardim üstümü daldim aralarina.. atmiyorum 3 cocuk o gün "sikeyim korn'unu da pogo'sunu da muzigini de" diyerek hayattan sogudu.. saclar da uzun barbar konan gibi pogo yaptik.. kalpler kirildi.. dedim "yok abi uygun degil bana bu işler edebimle dinleyeyim blues umu ne bileyim jazz imi" müzikal gelismem budur benim.. ahanda özetledim.
(azuth - 4 Mart 2008 03:37)
yetmislerin basinda ingilterede ortaya cikmistir. genclik alt-kulturleri icinde en ucuk olani. felsefesi: hiclik. ya da zobanin dedigi gibi "no future." ancak ingilterenin asi gencleri de sonunda sisteme yenik duser, ve punk moda olur...(bkz: sex pistols), the clash, the slits, exposed, oyle iste..
(zomzom - 1 Ağustos 1999 00:00)
bir gün röportajı sırasında gazeteci, punk akımına gönül vermiş sanatçıya "punk nedir?" diye sorar. sanatçı, sokakta gazeteciyle yürürken önüne gelen çöp tenekesine ayağıyla vurur ve "punk işte budur!" der. gazetecinin aklı karışmıştır; o da çöp tenekesine vurarak, "punk mudur yani?" diye ekler. sanatçının cevabı şaşırtır, "hayır. bu modaya uymaktır."
(kazakesnekbankasi - 11 Mart 2012 00:33)
"punk dediğin öyle oranı buranı deldirmekle olmaz yeenim, hissedeceksin müziğin coşkusunu ki annayasın niyedir buncasını peşinden sürüklediği.." şeklinde savunulası kavram
(deja - 20 Temmuz 2001 08:08)
geçmiş ile şu an ki durumu karşılaştırabilmek, müziğin önemini anlayabilmek…bölüm-1-punk sözlükte :değersiz, kalitesiz, boş, punk, çürük tahta, kav, acemi, toy, serseri, çeteci, pankçi, değersiz tip, saçmalik, zirva, boş lâf ---i., s. çürük tahta; kav; a.b.d., (argo) değersiz şey, boş laf; (argo) çeteci, gangster; (argo) cahil adam, yemlik; s., a.b.d., (argo) değersiz, kalitesiz; rahatsız. ,zırva/serseri/çürük tahta,hasta/değersizbölüm-2- punk felsefesinin doğuşu ve savunduğu sistem:[punkin doğduğu yillar]punk ölmedi! sapsağlam ayakta! eli kolu bağlı oturmak ve şikayet etmek yerine "kendin yap" sloganıyla kapitalist sistemin yüzüne tüküren punk'ların müziklerini dinledin, simdi de okuyabilirsin…yirmi yılını dolduran "punk", ne kadar mezara yollanmaya çalışılsa da, felsefesinin ilkelerini geliştirerek büyümüş, pek çok yeni akımın doğmasına neden olmuştur. yirmi yıllık punk tarihini değerlendirdiği punk felsefesi kitabında craig o'hara, hareketin içinden biri olarak bize, bu süreç boyunca ortaya çıkan punk'ın bugünkü halini anlatıyor.ana akım medyanın punk'ı nasıl yalan yanlış yansıtarak hareketi yok etmeye çalıştığını, dazlaklarla punk'ların birbirlerine koşut gelişimlerini ve ayrılıklarını, punk'a özgü bir iletişim ağı oluşturan fanzinleri, hareketin siyasi duruşunu belirleyen anarşizmi, punk'ın cinsellik ve toplumsal cinsiyet meselelerine karşı tavrını, çevre sorunlarına yaklaşımlarını ve "kendin yap" etiğini ele alan bu kitap, gürültünün ötesinde neler olup bittiğini öğrenmek isteyenlere önerilir.var olan sistemlere bir alternatif. nedir ve neden dünyanin her yerindeki punk’lar tarafindan benimseniyor. “satin alinmiş” politikacilarin başarisizliği, bu vampirler olmazsa hepimiz daha iyi durumda olacağiz fikrine açik olan bir karşitkültürün oluşmasini sağlamiştir“her tür devlet gereksizdir ve istenilmez. devlet, topluluğun kendi kendine sağlayamayacağı herhangi bir hizmet sağlamaz. kimsenin bize neler yapacağımızı söylemesine, hayatımızı nasıl idare edeceğimizi emretmesine ihtiyacımız yok; kimsenin vergiler, kurallar ve kanunlarla bizi taciz etmesine ve emeğimizi sömürerek şatafatlı yaşamlarını sürdürmesine ihtiyacımız yok” (anarşist gençler federasyonu - anarchist youth federation [ayf], profane existence, sayı: 5, ağustos, 1990, s. 38).iş siyasi ideolojiyi seçmeye gelince, punk’ların büyük çoğunluğu anarşizmi tercih ediyorlar. kapitalizm veya komünizmin herhangi bir türünün devam etmesini destekleyen neredeyse hiç yok. bu, bütün punk’ların, anarşizm’in tarihi ve kuramı hakkında çok okudukları anlamına gelmez, fakat çoğu, anarşizm’in resmi devletin veya hükümdarların olmaması, bireysel özgürlük ve sorumluluğa değer verilmesi ilkeleri çerçevesinde oluşturulan bir inancı paylaşıyorlardır (kim paylaşmaz ki). minneapolis’den çıkan fanzin profane existence, kuzey amerika’daki en büyük anarşist fanzindir ve içerdiği müzik ve politik bilgiler, anarşist bakış açısından aktarılmaktadır. daha entelektüel/aktivist eğilimli okurlara hitap eden ve punk hareketinin müzik tarafını safdışı bırakarak salt politik formatı benimseyen başka değerli birçok fanzin de vardır. avrupa camiasının, kuzey amerika’daki akranlarından daha fazla anarşist fanzin ve müzik üretmesinin sonucu olarak, avrupalı punk’lar tarihsel olarak daha politik olmuşlardır. bu fanzinlerin yaratıcıları ve editörleri, görünür bir biçimde politik eğilimi olan ikinci dalga avrupa punk’ından (1980-1984) etkilendiler. örneğin birleşik krallık’taki crass, conflict ve discharge; hollanda’daki the ex ve bgk ile abd’deki mdc ve dead kennedys müzik grupları, birçok punk’ı sırf rock’n’roll’cu olmaktan çıkararak, asi düşünürlere dönüştürdüler. bu müzik gruplarının ideolojileri, punk müziğinin yelpazesinin her yerinde, her tür müzik çalan birçok grup tarafından sürdürülüyor. şikago’daki los crudos’un hararetli politik thrash müziği nasıl zulmün yüzüne haykırıyorsa, propaghandi’nin açıkça sınıf bilinci taşıyan şarkıları, kulağa hoş gelen ve akılda kalan pop punk tarzına mükemmelce oturuyor. bu müzik gruplarının bir sonucu olarak, binlerce genç insan kendini “anarşist” olarak nitelendiriyor ve mevcut devlet rejimlerine karşı kin besliyor“uygarlık dediğimiz şeyin ilk aşamalarında birkaç insan, kendileri adına başka insanları çalıştırarak rahat bir yaşam sürdürebileceklerinin ve onların sırtından zengin olabileceklerinin farkına varmış. bu insanlar, kendilerini kabile reisi, şaman, kral veya rahip olarak atamak için kurnazlık veya fiziki kuvvet kullanmışlar. tehdit ve batıl inançlar kullanarak insanları hizaya getirmişler. ara sıra tebaaları başkaldırırdı ve onlar, ya tebaalarının yatışmalarını sağlayabilecek kadar reform bahşederdi ya da yerlerini yeni hükümdarlara devrederlerdi. işte devletin doğası böyledir” (felix, “professor felix’s very short history of anarchism”, profane existence, sayı: 1, aralık, 1989, s. 13).punk’lar, dünyanın mevcut sistemlerine, kısırdöngü haline gelmiş devrimlerle sonrasında yaşanan baskı ortamlarına karşı bir alternatif olan anarşizme yöneliyor. devletlerin (veya genel olarak hiyerarşilerin) doğası gereği, onların altında yaşayan (veya onlar tarafından etkilenen) insanlar baskı altında tutulur ve sömürülür. gençlik veya burjuva karşıt-kültürlerden farklı olarak punk’lar, komünizmi ve geleneksel demokratik devletlerin sol kanatlarının yanı sıra kapitalizmi de reddederler. iktidarda olan partilerin uyguladığı reformlar çoğu zaman devletçi (yani resmi devletin sürdürülmesinden yana olan) veya yüzeysel bulunarak kınanır. reformlar, insanları özgürleştirmek için değil, onları teskin etmek için yapılır. komünizme gelince, birçok punk, komünist hareketin en azından sözde geçerli olan kadın hakları ve işçi sınıfı desteği konusunda anlaşmaktadır ve kapitalist toplumdan aynı derecede hazzetmemektedirler. punk topluluğunun birçok üyesi, belli başlı konularla ilgili, görünüşe göre benzer amaçları olduğu için spartacist league, devrimci komünist parti (revolutionary communist party - rcp) ve başka marksist/leninist/troçkist grupların düzenlediği eylemlere katılmışlardır. anarşistler ve tarih hakkında okuyan herhangi bir kimse, komünizmin gerçeklerinin ideal anarşist devletin amaçlarından uzak olduğunun farkına varır.“komünist grupların muhalefet yaparken söyledikleri, iktidardayken dile getirdiklerinden tamamen farklıdır. onlar komünizmi, kapitalistlerin baskılarına ve zulmüne karşı eşitlik ve adalet adına mücadele eden asil bir hareket olarak gösterirler. ama gerçek olan, sol partilerin doğası gereği otoriter olduklarıdır. felsefesinin bir parçası olarak bir insanın diğerine hükmetmesini savunan her sistem zulüm olasılığını barındırır. komünist gruplar halk kitlelerinin özgürleşmesi için değil, kendilerinin iktidara gelmesi için mücadele eder. iktidara gelince de, iktidarlarını sürdürebilmek için bütün hükümetlerin uyguladığı baskıları onlar da uyguluyor” (felix ve rat, “revolt against communism” [komünizme karşı başkaldırma], pe, sayı: 2, şubat, 1990, s. 22).komünizmin zulmünü gösteren kanıtlar, sadece mevcut baskıcı rejimlerden değil, anarşistlerin, totaliter komünist kuvvetlerin ihanetine uğradıkları ve onlar tarafından ezildikleri 1921 yılında yaşanan kronstadt ayaklanması, 1918-1921 yılları arasında yaşanan ukranya anarşizm hareketi ve 1936-1939 yıllarının ispanyol iç savaşı’nda da bulunabilir. komünist rejimler, sonuçları itibariyle tahttan indirilen rejimlerden illa ki farklı olmuyor, en azından hükmedilen tebaalarına göre pek bir şey değişmiyor. devrimlerin amacı, basit bir hükümdar değiş tokuşu anlamına gelmemeli. “bu yüzyılda devrim, sadece kapitalist sistemleri devredip yerine eşit derecede ya da daha baskıcı olan kendi sistemlerini devreye sokan komünist örgütlerin profesyonel sınıfı tarafından idare edilen devrim anlamına gelmiştir” (minnesota müzik grubu destroy, pe, sayı: 1, s. 29). bu anlamda devrimler kısırdöngü haline gelmiştir; hoşnutsuz olanların başkaldırmaları ancak başka bir hoşnutsuz sınıfı yaratmaya yarıyor. komünizm, anarşizmin sağladığı özgürlük derecesini sağlamıyor; dolayısıyla güya düşmanı olan kapitalizmden daha çok tercih edilen bir sistem olmamalıdır.punk hareketi başta, sahte demokratik politikaları benimseyen kapitalist ülkelerde oluştu. bu nedenle kapitalizm ve onun neden olduğu sorunlar politik punk’ların ilk hedefi olmuştur. evsizlik, sınıfçılık ve işyerinde yaşanan sömürü, açgözlülük üzerine kurulan bir sistemin bazı sonuçları olarak görülmektedir. kapitalist sistem, toplumun bazı üyelerinin bolluk içinde yaşamalarını sağlarken, bu durum o bolluktan mahrum bırakılan insanların sömürülmesiyle doğrudan ilişkilidir. bir insanın dürüstçe çalışarak zengin olabilme inancı, tekrar tekrar aksi kanıtlarla yıkılmıştır. eğer bu gerçek olsaydı, ben ve ailem dahil olmak üzere alt sınıfın şu anki birçok mensubunun keyifleri tıkırında olurdu.kapitalist toplumda başarı, insanın sahip olduğu para ve mal ölçüsüyle tanımlanır. bu tanımı kullanarak, kendi konumlarından tatmin olan ve fakir duruma düşmekten korkan orta sınıfın “hali vakti”nin herhangi bir radikal değişime direnebilecek kadar “yerinde” olduğunu söleyebiliriz. gerçek durumunun farkında olması gereken (ki birçoğu bunun farkındadır) gelir düzeyi düşük olanlar bile orta sınıf bolluğundan bir parça koparabilme olasılığı için çalışırlar. insanların yiyecek yerine müzik setleri ve televizyonları yağmalamaları, daha iyi bir yaşamın daha çok para ve daha çok mal anlamına geldiği konusunda ikna olduklarının bir göstergesidir.paranın ve belli lükslerin, hayatı kolaylaştırdığı şüphesiz doğrudur, fakat başarı ve başarısızlığı bu ölçülere tabi tutmak tehlikeli imalar barındırır. “kapitalizm, herkesin kendi kârını azamiye çıkarmaya çalıştığının farz edildiği kuramsal bir modele dayanır. üstelik, insanlar çoğunlukla, etraflarındaki her şeyi metaya dönüştürerek bu modele uymuştur” (“new world order,” mrr, sayı: 98, temmuz, 1991). çevrenin şu an karşı karşıya kaldığı tehlike ve felaketler bunu aşikâr bir biçimde kanıtlıyor. iktisatçılar, yaşanacak kayıpları hesaba katmadan çevresel ürünlerin değerini hesapladıkları zaman, gelecek insan kuşakları ve şimdiki bitki ve hayvan türleri için kesin bir felakete yol açmış oluyorlar. daha uç vakalarda, “bu düşünce biçimi, insanlar ve insanlar arasındaki çatışmanın bir bütün olarak mal haline geldiği savaş zamanlarında en kritik noktasına ulaşır; öldürmek anlamını yitirir” (a.g.e.). bu çok önemli bir nokta ve bunu vurgulamak için orta doğu’da yaşanan körfez savaşı’nı örnek verebiliriz. kapitalizmin yamyamlık olduğu tekrar tekrar söylenmiştir. bu ifade genellikle büyük şirket sahipleri veya yöneticilerinin, kâr sağlamak isteğiyle nasıl diğer insanları sömürdüğüne işaret ederken kullanılır. kapitalizm çoğu zaman sanki belli bir grup insanın ıstırabından kuvvet bularak büyüyor gibi görünüyor. körfez savaşı sırasında her iki tarafın askerleri, kâr kaybını önlemenin yanı sıra işleri çoğaltmak için araç olarak kullanılmışlardır. “bu savaşla ilgili bazı gerçeklerin doğruluğu tartışılmaz: yüz binlerce masum insan hayatını kaybetmiş; bir uygarlık yok edilmiştir. kapitalist amerika’da ise savaşın ima ettikleri oldukça farklıydı: bundan kazanılacak çok para vardı” (a.g.e.). bu savaşın neden yanlış olduğu ve neden meşru olmadığının (sanki herhangi bir savaş meşru olabilirmiş gibi) açıkça ortada olan nedenlerine girmeden önce savaşın bazı ekonomik sonuçlarına bakalım. birileri, çöl fırtınası tişörtleri, videoları, televizyon programları ve tampon çıkartmaları gibisinden ürünlerini satabilmek için ırkçı sloganları ve birçok insanın ölümünü kendi çıkarına kullandı. kâr kategorisinde en çok “kazananlar” büyük olasılıkla petrol şirketleriydi ve popüler savaş karşıtı slogan “petrol için kan dökülmesin”in yerine “kâr için kan dökülmesin” daha doğru olurdu.abd için savaşın toplam maliyeti yaklaşık altmış milyar dolar olarak hesaplanmıştır. (bu rakam, sayılarını tam bilemediğimiz yaşamlarını yitiren müttefik askerlerini içermediği gibi, irak’ın kayıplarını hiçbir şekilde hesaba katmıyor). eğer bu rakamın doğru olduğunu kabul edersek -ki bu ahlaki bir suç sayılır aslında- amerika’nın bu savaştan elde ettiği kâra dair daha fazla bilgiye ulaşırız. “müttefiklerin şimdiye kadar 57 milyar dolarlık katkısı olmuştur savaşa; buna suudi arabistan’la kuveyt’in yeni silah satışları için yaptıkları 18 milyar dolarlık peşin ödeme eklenince, abd hükümeti için bu savaşın sonuçta gayet kârlı bir girişim olduğu ortaya çıkıyor” (a.g.e.). sadece hükümet değil, irak’ı yeniden yapılandıracak büyük inşaat şirketleri de iyi mangır biriktirecekti. ne kadar çok hasar varsa, o kadar yeniden yapılandırma vardır, dolayısıyla o kadar da kâr var demektir.savaştan kâr sağlamak sapıkça bir şey gibi gelebilir insana, ama gerçekleşen aynen budur. birilerinin, ekonomiyi ve kişisel kârları iyileştirmek, işsizlik oranını düşürmek ve vatanseverlik hararetini artırmak için beyan edilen bir askeri hedefin aldatıcı görünüşünün arkasında gizlenerek bir savaş çıkarmayı arzulayacağına inanmak çok mu gerçek dışı? “böylesi fenomenleri açıklamak için bazıları ayrıntılarla bezenmiş komplo teorileri türetirlerdi, fakat bize göre bu tür teorilere ihtiyaç yoktur. gerçek ise hilekâr düzenin esas yüzünü ortaya koyuyor: savaştan kâr elde etmek, her şeyi, sahip olduğu tek değeri olan ‘serbest piyasa’ tarafından belirlenen bir mala dönüştüren kapitalist sistemde rasyonel bir eylemdir” (a.g.e.). dolayısıyla kapitalizm, sermaye elde etmek için insanları insanlıktan çıkarmak ve onları (ve belki de hayvanları/doğal çevreyi) sömürmekle temellendirildiği sürece anarşistler tarafından kabul edilemez. anarşistlerin, kapitalizmi ve sahte demokratik devleti reddetmeleri için daha çok neden var. bunların bazılarına daha sonra değineceğiz.anarşist punk’lar, demokrasinin radikal, liberal veya aşırı solcu olarak tanımlanan kesimleriyle örtüşen birçok inanca sahip görünüyorlar. kadın ve eşcinsel haklarının ve ırklar arası eşitliğin savunulması hem liberallerin hem de anarşistlerin bir şekilde resmen kabul ettiği ilkelerdir. ancak bu benzerlikler, anarşistlerin sol’u, sağ’ı kınadıkları kadar (bazen de daha fazla) kınamalarına engel olmuyor. “anarşistlerin, solcu gruplarla koalisyon oluşturabilmeleri ve onlarla birlikte çalışabilmeleri biraz tuhaf görünüyor. gerçekte anarşizm, sağcı gruplara karşı olduğu kadar sol politikalarına da muhafet ediyor” (felix ve rat, pe, sayı: 2). yine körfez savaşı, sol ile anarşistlerin arasındaki farklıkları örnekliyor.sol’un protesto gösterileri ve direnme çabaları, aslında “radikal eşitçiliği destekleyen ilkesel bir tutumu benimsemeye” gönülsüz olduklarını gösterdi (“new world order”, mrr, sayı: 99, ağustos, 1991). genel olarak anarşistlerin sol’a dair görüşü, sol’un “devlet’e doğrudan karşı durmasını gerektirecek” herhangi bir şeyden uzak durduğudur (a.g.e.). ben şahsen washington d.c.’deki en büyük protestoya katıldım ve bu deneyimden yola çıkarak anarşistlerin bu iddiasını doğrulayabilirim. protesto gösterisi, kendilerini pazarlamak için ellerinden geleni yapan ve mallarını satmaya çalışan birkaç liberal grup tarafından düzenlendi. “hareketin liderleri göstericileri, slogancılara uymaya ve zincirleri kırma riskine girmektense ‘medeni insanlar gibi’ onları şakırdatmaya çağırdılar. yürüyüşçülere, kaldırımda yürümeleri ve medya için görgü kurallarına göre davranmaları emredildi; kendiliğinden gelişen, yaratıcı muhalif hareketlerde bulunmalarından vazgeçirilmeye çalışıldı. farklı görüşleri savunanlar için de, herkese haddini bildiren ‘barış gözlemcileri’ görev başındaydı” (a.g.e.). bölüm -3-rock müzik tarihine kisa bir bakiş konulu yazida ufak bir punk ayrintisi :65-70 arasında kurulan pink floyd, deep purple, led zeppelin, yes gibi gruplar da artık mega rock gruplarıdır. bu gruplar sayesinde rock, hiç olmadığı kadar popüler olup, ciddiye alınmaya başlanmıştır. rock müzisyenleri kendilerini klasik müzik icracıları gibi görmeleri de bu döneme rastlar. o zamanların en ateşli tartışması rock'ın bir sanat müziği olup olmadığıdır. 70' lerin ikinci yarısına gelindiğinde rock artık plak satışları ve konser gelirleriyle müzşk endüstrisinin en iyi geçim kaynağını oluşturmaktadır. rock müzisyenleri milyonlarca dolarlık elektronik aletlere sahiptiler ve hepsi çok zengin olmuşlardı. bu mega rock grupları ne yaparsa yapsın sattığından dolayı plak şirketleri yenilere hiç şans tanımamakta veya tanısalar bile müziklerini onlar gibi yapma şartı koymuşlardır.işte punk rock tam bu sıralarda kendini gösterir. punk da diğer hiçbir rock türünde görülmeyen şiddet, kargaşa ve kaos vardır. punk, rock'ın karanlık kanadını gözler önüne sermiştir. 60'lı yıllarda newyork'un garaj gruplarından çıkan velvet underground punk'ın ilk tohumlarını atan grup olarak gösterilebilir. ancak bu görüşü ilk punk topluluklarından biri olan sex pistols kabul etmeyerek tepki göstermiştir.punk' ta kesinlikle kalite ve hoşa gitme kaygısı yoktur. punkçılar 1960-70'lerdeki rock müziğine ve tabii ki rockçılarada lanet okurlar; çünkü onlara göre rock artık para,şan, şöhret aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. 70'li yılların uzun ve karışık soloları ile dolu parçaları yerine kısa ve özentidiz çalıp söylerler. hatta sex pistols o kadar basit ve ilkel çalar ki, izleyenler ister istemez"bunu ben de çalabilirim" gibi bir kanıya kapılır. böylece ingiltere de bir çok punk grubu doğmaya başlamıştır. endüstrinin en büyük düşmanı olmasına rağmen punk çılgınlığı da diğer bütün rock çılgınlıkları gibi kısa sürede endüstri tarafından yutulup "moda" haline getirilmiştir. punk giysileri en lüks mağazaların vitrinlerinde birbiri ardına boy gösterir olmuştur.basit bir punk özeti:· punk new york-amerika'da doğdu.burada pati smith,ramones ve new york dollstarafından kuruldu.müzikleri çok hızlı ve öfkeliydi.kelimeler söylenmekten çok haykırılıyordu.· new york dolls menejeri malcolm mclaren sahibi olduğu dükkanın yanında johnny rotten'ı(esas ismi john lydon) dolaşırken onu keşfetti.mclaren onu dükkanındaki müzik kutusuna plak doldurmak için tuttu ve daha sonra sex pistols adında punk grubuna çevirdi.· 1976'da televizyon spikeri bill grundy,sex pistols'u şovuna davet etti.esasında grupla röportaj yapmak umurunda dahi değildi.onları canlı yayında aşağılayıcı bir şekilde rezil etti.fakat o programdan sonra bill'in başı belaya girmişti.ertesi gün gazetelerde bill'in işinden kavulduğu yazıyordu.· sex pistols emi plak şirketin ile 40.000 ingiliz sterlinine albüm anlaşması imzaladı.fakat birkaç hafta sonra berbat tavırlarından sonra şirketten kovuldular.paralarının tamamını alarak tabi.· sonraki gelişmeler çok daha ilginç: a&m adlı plak şirketi ile 15.000 sterline anlaşma imzaladılar.bir hafta sonra tekrar işten kovuldular.bu sefer paralarının bir kısmın almayı başardılar.artık eleştiri çevirisi tarafından kovulan pistoller olarak anılmaya başlandılar.birkaç hafta sonra virgin plakçılık ile yeni bir anlaşma imzaladılar.yine problem çıktı: bu seferde "god save the queen" adlı şarkının bulunduğu albümü üreten fabrika işçileri bu albümle hiçbir şey yapmama kararı aldılar ve yetkilileri greve çıkmakla suçladılar.çünkü ortada büyük bir sorun vardı.kraliçesinin jübilesinin olduğu yıl 1977'de çıkacak olan albümün kapağındakraliçenin burnunda çengelli iğne vardı.neredeyse plak çıkmıyordu.sonunda çıkabildi fakat pek çok dükkan bu albümü satmayı reddetti.bbc'nin hem tv kanalı hem de radyo kanalındaşarkılar yayınlanmadı.bas çalan grup üyesi glen matlock kovuldu,iyi çalamadığı şeklinde açıklamalar yapıldı.yerine sid vicious alındı.sid müzik kabileyiti olmayan biri idi.sex pistols ingiltere'nin her yerinde yasaklandı.bu nedenle "spots" ismiyle turneye çıktılar.spots: sex pistol on tour.bölüm-4-punk, metal'i sarsiyor heavy metal, altmışların sonlarıyla yetmişlerin başlarında yavaş yavaş büyürken, aynı tarihlerde bir de kardeşe sahip olmuştur. iggy and the stooges ve new york dolls gibi gruplarla palazlanan punk, her zamanki gibi olaya ingiliz gruplarının el atmasıyla 70'lerin sonunda büyük bir patlama yaşar ve müzik dünyasına adeta bir bomba düşer.sex pistols, clash, ramones, damned, misfits gibi genç gruplar punk'ı tüm dünyaya duyururlar. heavy metal gruplarına yeni yeni alışmaya başlayan müzik çevreleri, bu tümüyle anarşist kimlikli, her şeye karşı olan, sürekli küfür eden, toplumu iplemeyen, konserlerinde izleyicilerine tüküren onları itekleyen, işin ilginci takipçilerinin de bundan hoşnut olduğu punk/metal grupları karşısında adeta şok olurlar. işin en trajikomik yanı ise bu gruplardaki üyelerin çoğunun enstrüman yetkinliklerinin neredeyse sıfır olması ve ürettikleri müziğin belli bir kaç akor üzerinde gidip gelmesidir. ama herşeye saldıran, isyan eden sözler çok iddialıdır, enerji gitar tellerini koparacak, baterileri patlatacak şekilde üst düzeydedir. tüm konserler mutlaka sahnenin darmadağın edilmesiyle sona ermektedir. bu gruplar içinde üç tanesi, postpunk diyebileceğimiz 80 sonrası dönemde de etkilerinin sürmesi nedeniyle ayrıca önem taşırlar: iggy and the stooges, ramones ve sex pistols. karizmatik kişilik iggy pop'un grubu olan stooges özellikle, enerji dolu ve her türlü taşkınlığın sergilendiği konserleriyle ünlenir. iggy pop sahnede şarkı söylemekten çok çığlık atmakta, bağırıp çağırmakta, küfür etmekte hatta bazen soyunup edep yerlerini göstermektedir. daha derli toplu ve diğerlerine göre müzikal açıdan daha yetkin olan new york kökenli ramones, punk söylemini daha temiz bir şekilde kullanmaktadır. ramones, amerika'da daha sonraki dönemlerin yıldızlarından red hot chili peppers, faith no more gibi gruplara önemli bir esin kaynağı olur. sözü edilen üçüncü grup ise tartışmasız bir şekilde tüm zamanların en popüler punk rock grubu olan sex pistols'dır. rock müziğe "her şeyi yok et" kavramını sokan sex pistols, histerik johnny rotten liderliğindeki 20 yaşlarındaki ingiliz gençlerinden oluşmaktadır ve londra'nın göbeğinde hızla kendilerine benzeyen bir çevre yaratmışlardır. "anarchy in the u.k.", "gode save the queen" gibi politik protestolar taşıyan şarkılarıyla önce kraliçe'nin kutsal topraklarında sonra da tüm batı dünyasında bir ufo etkisi yaratırlar. bas gitaristleri sid vicious'un ölümüyle son bulan ve yalnızca 3 yıl süren müzik yaşamları başka hiç bir grubun yapamadığı ve kolay kolay da yapamayacağı bir etki bırakır rock dünyasında. doksanlaı yılların başında nirvana'nın kopardığı büyük fırtına bile sex pistols'ınkinin yanına yaklaşamaz. artık hiç bir şey eskisi gibi değildir, tüm tabular yıkılmıştır... sex pistols'ın müzik dünyasından geldiği hızda kaybolması ile birlikte diğer başarılı punk grupları da yeraltına inerler ve popüler müzik endüstrisi rahatlar. punk'ın ingiltere'de patladığı yıllarda bu türe sokamayacağımız ama köklerini aldığı rock n'roll tarzına saldırgan söylem ve sert riffleri sokan bir başka ingiliz grubunu da bu bağlamda anmak gerek. motorhead, günümüzde trash/speed/power metal olarak adlandırılan, hatta sonraları death metal'in de temelinde kullanılacak olan müzikal tarzı heavy metal'e sokar. bunu yaparken de en sadık izleyicilerinin dönemin punk dinleyicilerinden çıktığını söylemek yalan olmaz. lemmy kilminster'ın karizmatik kişiliğiyle ön plana çıktığı motorhead "overkill", "bomber", "ace of spades" ve "iron fist" gibi parçalarıyla hardcore'un gerçek anlamda babasıdır.bölüm-5- müzik türleri arasinda punk ve ilgilileri:punk1970'lerin sonunda sex pistols, damned, adverts, ramones, dead boys, saints, clash, eater ile başladı. daha sonra us hardcore grupları ortaya çıktı, örnekleri; dead kenedys, black flag, descendants,... şimdi ise daha yumuşak olan 1990'lara ait pop-rock grupları olan green day, offspring, rancid, bad religion, var ve her gün daha fazla taraftar topluyorlar. müzik ise tekdüze, hızlı, hünere gerek duymayan basit bir heavy metal'dir.lirikler ise genellikle politiktir ya da gençlik bunalımlarıdır.grungebu tür, punk ve metal'in zekice evliliği sonucu 1980'lerin sonunda seattle'da ortaya çıkan bir türdür. temsilcileri; nirvana, green river, screaming trees, tad, soundgarden, mudhoney, mother love bone, swallow, fluıd, melvins and wipers, olarak sayılabilir. tür diğer şehirlere ve sound'lara yayıldıkça pearl jam ve stone temple pilots türün önemli elemanları haline geldiler. bu günlerde ise grunge, metali diğer alternatiftürlere bağlayan bir köprü vazifesi görüyor. aslında grunge, alternatif etiketi yapıştırılan ilk tür olmuştur.hardcorebu tür dazlaklarla, ırkçılarla, slam dansla ve skaleboard'la birlikte anılan thrash-punk ya da speed-punk'tır. 1980'lerin sonunda hardcore ile thrash metal arasında ki sınırı silen gruplar oldu. bunları punk'tan thrash'e doğru saymak gerekirse; the descendants, corrosion of conformity, dri, suicidal tendencies ve anthrax diyebiliriz. crossover gibi tamamlayıcı öğeleride barındırır. lirikleri bir tarfa bırakılırsa hardcore her zaman thrash'tir, thrash'te hardcore'dur. 1990'lar da ise hardcore'un öfke ve ahlak çöküntüsü biohazard, pro-pain ve pantera gibi gruplara sızmıştır. lirikler politik ve iğneleyicidir ve yogun bir biçimde sokak dili ve argo sözler kullanılır.bölüm-6-gruplar+ eskiler ve dinlenmesi gereken albümleri :1 ramones - "ramones" 2 sex pistols - "never mind the bollocks" 3 the clash - "london calling" 4 dead kennedys - "fresh fruit for rotting vegetables" 5 husker du - "zen arcade" 6 black flag - "damaged" 7 minutemen - "double nickels on the dime" 8 germs - "gi" 9 fugazi - "repeater" 10 replacements - "let it be" 11 mission of burma - "signals, calls, and marches" 12 richard hell & the voidoids - "blank generation" 13 misfits - "walk among us" 14 fear - "the record" 15 bad brains - "rock for light" 16 suicidal tendencies - "suicidal tendencies" 17 dirty rotten imbeciles - "dirty rotten lp" 18 minor threat - "complete discography" 19 rudimentary peni - "cacophony" 20 stiff little fingers - "inflammable material" 21 damned - "damned damned damned" 22 dead boys - "young, loud & snotty" 23 buzzcocks - "spiral scratch" 24 circle jerks - "group sex" 25 adolescents - "adolescents" 26 the saints - "(i'm) stranded" 27 wire - "pink flag" 28 radio birdman - "radios appear" 29 new bomb turks - "destroy oh boy" 30 generation x - "generation x" + 1980 sonrası bazı genel punk gruplar:afirancidsaves the daynofxget up kidsatarisless than jakeanti-flagdashboard confessionaloperation ivyalkaline trioweezerthursdaygreen daya new found gloryramonesdropkick murphysmillencolinscreeching weaselmisfitsrufiodead kennedysbad religionminor threatcatch 22no use for a namelagwagonfurther seems foreverblink 182black flagcasualtiesbigwigbouncing soulsunseenat the drive ingood riddancedescendentsboy sets firehot water musicpennywisenerve agentsmidtowndistillerspropagandhiflogging mollyjimmy eat worldqueersh2ojawbreakerkaynaklar: bölüm:2- http://www.citlembik.com.tr/punk.htm - - marc bayard’in kitabından3-http://www.filozof.tripod.com/rockta.html[notlar1) david hatch ve stephen millward, blues'dan rock'a pop müziğin analitik tarihi, s.150, korsan yayın, 1993, 2. baskı.2) a.g.e., s. 52.3) metin solmaz, rock sözlüğü, s.18, pan yayıncılık, 1994.[kaynaklar1) david hatch ve stephen millward, blues'dan rock'a pop müziğin analitik tarihi, korsan yayın, 1993, 2. baskı.2) metin solmaz, rock sözlüğü, pan yayıncılık, 1994.4-http://www.utkuhamarat.com/rage/story/history1.htm5-http://www.rock-station.org/turler.htm+ kısaca punk özeti:micheal cox- - havaya uçuran müzik adlı çocuk kitabından.
(bekojan - 13 Eylül 2004 11:04)
punk insanin kendisine yakisani giymemesidir.
(exa - 26 Eylül 2005 02:07)
metin solmaz'ın rock sözlüğü'nde şöyle yazar:hippiler kendilerine çevrilen silahlara çiçek uzatırlar, punklar ise silahı alıp karşıdakinin kafasına geçirirler.
(rumblefish - 12 Şubat 2006 01:07)
Yorum Kaynak Link : punk