• "ölülerin arkasından yemek pişirmek veya helva dökmek yuğ törenlerinden kalma bir gelenektir."
  • "göçebe olduğumuz ve durağan yapılara aşina olmadığımız için, bir şeyler inşa edilirken dikkat kesilmek ve aniden etrafına toplaşmak en eski pagan geleneklerimizden biridir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    mezarlarin ayak ucunda bulunan kucuk suluklar da buna bir ornektir. ruhlarin susadiklari zaman kalkip oradan su icmeleri inancina dayanir. muslumanlikla birlikte, "sevaptir, kuslar su icer" şemaline burunse de kokunun eski inanislardan geldigi soylenmektedir.


    (kal ho naa ho - 6 Mart 2007 12:10)

  • comment image

    bebeğin göbek bağının gömülmesi;

    "altay türkleri çocuğun göbek bağını ağaç kabuğuna sararak eve/çadıra yakın bir yere gömerdi. günümüzde hala yaşayan bu gelenek umay kültüyle bağlantılıydı. zira eski türklerde umay hem bebekleri, lohusaları koruyan tanrı/ruhun adıydı hem de doğumda bebekle birlikte gelen plasentaya umay denirdi. kazak ve kırgız kadınları da toplu bir şekilde gidip plasentayı gömer ve etrafını tütsülerdi."
    (bkz: umay/@ay hatun)

    aya bakarak dua etmek, dilek dilemek;

    "türkler, bozkır yaşamında zamanı anlamak, yön bulabilmek vs için gökyüzüne bakardı. yani diğer pek çok halk gibi, türkler de güneşin ve ayın evrelerini temel alarak yaşamlarını organize ederlerdi. mesela bazı önemli olayları sadece yeni ay veya dolunay zamanı yaparlardı. (yakutların düğünlerini yeni ay zamanı yapması gibi)
    altay türklerine göre ay ile güneşi yaratan ülgen onlara dokunabildiği bir dağda otururdu.
    türklerde oğuz kağan'ın soyunun ay ata'ya gittiğine inanılırdı. (oğuz'un annesinin adı ay kağan/ay hatun olarak geçer. oğullarından birinin adı da ay han'dır.) vs
    ama en önemlisi bütün göksel cisimler tabii ki gök tengri'yla bağlantılıydı."
    (bkz: türk mitolojisinde ay/@ay hatun)

    lohusaya kırmızı kurdele takmak;

    "albastı, alkarısı, albıs ve hal karısı adlarıyla bilinen kötü ruhtan korunmak için halk arasında yeni doğum yapmış kadının başına kırmızı kurdele takmak, kırk gün geceleri ışıkları açık bırakmak, yastığının altına kurt derisi, bıçak vs koymak, odada soğan sarımsak bulundurmak gibi gelenekler uygulanırdı.
    zira alkarısının silah sesinden, ateşten, demirden ve kırmızı renkten korktuğuna inanılırdı.
    eski türklerde kırmızı renkle ilgili inanışların kökenini tam olarak bilmesek de mesela hasta insanların başında kırmızı bir bez parçası yakıp alazlama yoluyla sağaltım gibi adetler olduğunu biliyoruz ki kötü ruhların kırmızı/al renkle ilişkilendirilmesinde de senkretik bir yön olabilir"
    (bkz: alkarısı/@ay hatun)

    kurban;

    "eski türklerde gök tanrı kozmik düzenin veya evrenin olduğu kadar siyasal ve toplumsal düzenin de kefili ve takipçisiydi. gök tanrı’ya dua edilir; onun adına yılda iki kez törenler düzenlenir ve tercihen lekesiz süt beyaz aygır kurban edilirdi.
    büyük tanrılar haricinde de her şeyin ruhu olduğu inancı bağlamında her tanrı/ruha, ateşe, suya, ev iyelerine vs kurbanlar sunulurdu. (aslında önemli gördükleri her olaydan sonra tören düzenleyip kurban veriyorlardı)"
    (bkz: türk mitolojisinde kurban kültü/@ay hatun)

    7 ve 40 sayıları;

    "eski türklerin sosyal hayatında sayılar, daima önemli bir yer tutmuştu. bazı sayılara kutsallık atfedilmesi ve çokça tekrarlanması, 7 gün 7 gece ya da 40 gün 40 gece kavramları türklerde çok eskiden beri vardı. işin aslı doğu türklerinde kutsal kabul kabul edilen sayı dokuzken zamanla batıya gittikçe yediye dönüştüğünü görüyoruz.
    ...
    aslında bütün mitolojiler astronomiyle bağlantılıdır. mesela büyük ayı takımyıldızının en bilinen yedi yıldızının (big dipper) türk mitolojisindeki karşılığı yedi kurttu. gökyüzü 7 ya da 9 kat olarak düşünülürdü. hayat ağacı dokuz dallıydı vs"
    (bkz: türk mitolojisinde 7 sayısı/@ay hatun)
    (bkz: türk mitolojisinde kırk sayısı/@ay hatun)
    (bkz: türk mitolojisinde 9 sayısı/@ay hatun)

    yola çıkan kişinin ardından su dökülmesi ya da görülen rüyanın suya anlatılması;

    "çaylar, ırmaklar ve göller, canlı ve yaşayan şeyler gibi kabul edilirlerdi. bunlar, mesela gök tanrı gibi insanlara uzak görünmediği için daha rahat iletişim kurulabilirdi.
    görülen kötü bir rüyayı sular alıp götürsün diye ya da iyi rüyalar gerçek olsun, çıksın diye akarsulara anlatılırdı.
    aynı şekilde gelin baba evinden ayrılırken arkasından su dökülmesi, koca evine girerken testi kırması da su kültüne dayalı geleneklerdi."
    (bkz: türk mitolojisinde su/@ay hatun)

    nevruz;

    "eski türkler, henüz takvimlerinin olmadığı devirlerde zaman hesaplamasını doğaya bakarak yaparlardı ve bu döngüsel zaman anlayışında doğanın yeşillenmesi yeni bir başlangıç anlamına gelirdi.
    mitolojik metinlerde yaratılışın ilk günü nevruz bayramı'yla ilişkilendirilirdi. on iki hayvanlı türk takviminde yılın başlangıcı ve baharın ilk günü nevruz'du. eski türklerin yengi gün/yeni gün de dediği ve ergenekon olarak da bilinen nevruz, bazı türk halklarında ulusun ulu günü olarak da isimlendirilirdi."
    (bkz: nevruz/@ay hatun)

    tütsü;

    "türkler tarih boyunca ağacı*kutsal bilmişlerdi. bazı ağaçların kabuğundan yaptıkları tütsüleri nasıl ki hastalarını iyileştirmek ya da kötü ruhları kovmak için kullanıyorlarsa aynı şekilde gerdek odası da tütsülenirdi."
    (bkz: eski türklerde evlenme ve düğün gelenekleri/@ay hatun)

    ağaçlara çaput bağlamak;

    “su iyesi için yapılan saçıda göle veya dere kenarına gidilip bir tür alkollü içecek dökülürdü. su/ göl/ pınar çevresindeki ağaçlara bez bağlanması da saçı geleneğinin bir yansımasıydı. kaldı ki ağaçlar hem dünyanın ekseni olarak görülür hem de türenilen ata/ana olarak yaşamın kaynağı kabul edlirdi ve her iki anlam açısından da kutsallığa sahiplerdi”
    (bkz: türk mitolojisinde kurban kültü/@ay hatun)

    ölen kişinin üzerine bıçak, makas vs koymak ve kurşun dökmek;

    "eski türklerin orta asya bozkır yaşamında kültürlerine etki eden baskın motiflerden biri de temir/demirdi. bunun nedeni de yaşadıkları coğrafyadaki demir rezervi, doğal olarak demircilikle uğraşmaları ve mitolojik yersu kültüyle olan bağlantısıydı.
    yüzyıllar boyu silahlarını demirden yapan, ölülerinin üstüne kötü ruhları kovsun diye demir koyan türklerde demirciler, saygın insanlar olarak görülmüş hatta pek çok anlatıda kahraman işlevi kazanmışlardı."
    (bkz: türk mitolojisinde demir ve demircilik/@ay hatun)

    ölen kişinin arkasından yemek vermek;

    "yuğ, eski türklerde önemliydi. ölünün arkasından ağıt yakılır arkasından da yemek verilirdi. amaç ölünün ruhunu teskin etmek ve onun kötülüklerinden korunmaktı. artık günümüzde anlamı değişse de devam eden geleneklerden biri bu da.
    bazı bölgelerde taziyeye gelenler getiriyor yemeği bazı bölgelerde ise cenaze evi tarafından veriliyor ama o yemek illaki yeniyor."
    (bkz: yuğ/@ay hatun)

    evlenme ve düğün gelenekleri;

    "gelinle damadın üzerine pirinç, bozuk para, çerez vs atılmasının kökeni de şamanizme dayanan saçı geleneğidir.
    ...
    gelinin başı üzerinde mum yakılması, gelinin ateşten atlatılması, gelinin kocasının aile evinde ocağa selam vermesi, evlendikten sonra yağ ile kendi evindeki ocağa saçı yapması vs. ateş ve ocak kültüyle bağlantılı şamanist uygulamalardı ki yakutların evliliği sönmez bir ateş yakma olarak betimlemesi de bununla ilgilidir."
    (bkz: eski türklerde evlenme ve düğün gelenekleri/@ay hatun)

    çeyiz;

    “farklı türk topluluklarında sün han ya da yereh adlarıyla anılan oguşun/ailenin koruyucu ruhları da vardı. bazı boylarda bu ruhlar için kapının arkasına sepet konurdu. evden evlenerek çıkan kız sepetiyle giderdi. (ki şimdiki çeyiz geleneğinin kökleri olabilir bu da hatta bazı yörelerde kız çeyizine sepet denir) ayrıca bu koruyucu ruhları temsilen töz/ongon adı verilen putlar yaparlardı."
    (bkz: oguş/@ay hatun)

    cenazenin eve getirilmesi, akrabalar arasında ve sokaklarda gezdirilmesi;

    "süne ve aldaçı insanın ölümünden sonra belli bir müddet ayıl (altay türklerinin çadırları) etrafında, akrabalarının arasında dolaşır. çocuğun sünesi yedi, yetişkininki ise kırk gün böylece dolaşır. bu süre boyunca ölen insanın ayılı ya da evinde bir takım tabular olur. örneğin, aldaçının ayıldaki gizli varlığının kendi vücudunu kirleteceğine inanan şamanlar, kırk gün boyunca o ayılı ziyaret etmezler. sıradan halk ise ölü çıkan evden yedi gün içinde ne bir şey alır, ne de oraya bir şeyi ödünç olarak verir. ayrıca, bu dönem içinde ölü çıkan ayılın reisinden bir şey istemekten kaçınılır. "
    (andrey viktoroviç anohin - altay şamanlığına ait materyaller)
    (bkz: ruh/@ay hatun)

    ateşe su dökmemek;

    "yine sibirya türklerinde ateşle ilgili inançların bazıları şöyleydi: ateşe çöp atılmaz, ateşin külüne basılmaz,ateşe keskin uçlu aletler çevrilmez, ateşe su ve kan dökülmez, ateşte ot yakılmaz, ateşle oynanmaz...
    her ailenin bir ateşi/ocağı olduğuna inanılır ve bu aile ocağına büyük önem verilirdi ki bu inanış 'ata ocağı/baba ocağı' gibi sözlerle günümüze kadar gelmiştir. ocağın sönmesi de ailenin bitmesi demekti. (istiklal marşı'nın ikinci dizesini hatırlayın, orada da ocağın sönmesi son türk ailesinin yok olması anlamına gelir)
    yine altay türklerinde bir yere taşınılacagı zaman evdeki eski ateş de yeni eve götürülürdü. (doğrudan ateşi götürmüyorlar tabii ki, sembolik olarak korları metal bir şeyin içinde taşıyıp yeni evde yeniden yakıyorlar)
    türkler, ateşin sönmesini ugursuzluk kabul edip yakutların deyişiyle gece uykuya bırakırlar sabah yeniden canlandırırlardı zira yakutlara göre ateş ruhu/iççite adeta canlı gibiydi. yemeği kuru odun, nefesi dumandı."
    (bkz: türk mitolojisinde ateş/@ay hatun)


    (ay hatun - 29 Ağustos 2021 10:09)

  • comment image

    babaannemin yıllardır yaptığı bir ayini anlatmak istiyorum. bizim oralarda nazardan koruduğuna inanılan bir bitki var. üzerlik. yine bizim oralarda ülerzik derler. yıllar sonra geçenlerde babaannem bu ritüeli bana yaparken merak edip googlea yazdığımda bu bitkinin nazardan ve kötü ruhlardan arındırdığına inanılırmış. hatta eskiden başka boyutlara geçmek için üzerliği yakıp uzun süre koklarlarmış. bizim baş kaman tavaya kurutulmuşunu koyup biraz tuz atıp duman çıkmaya başladığında karşımıza geçip eliyle dumanları bize doğru yellerken şu tekerlemeyi söylüyor: üzerlik sensin, dağlarda bitersin. hastalara şifasın, dertlere dermansın. hatta bu tohum yaşken iğne ve iplikle bir süs yapılır aralarına renkli yünler koyulurdu. kurutulup evlerin duvarına asılırdı. çok ilginç.
    görsel

    bir diğer âdetimizi de bugün öğrendim ve hemen buraya yazmak istiyorum. arkadaşlar eski kamanlar yanında ayna bulundururmuş. bu onlar için en önemli kehanet araçlarından biridir. sebebi ise aynanın öteki alemlerle ve ruhlarla iletişimi sağlamasıymış. hatta ölen insanlar aynayla birlikle gömüldüğü de olurmuş. âdetimize gelecek olursak eğer gece aynaya bakmamanız gerektiğini söyleyen birileri mutlaka olmuştur. annem babam babaannem bana söylerlerdi bunun da hurafe olduğunu zannederdim. fakat öğrendim ki bu da bizim anayurdumuzdan gelen bir yaşama biçimiymiş. geceleri aynaya bakmak öteki alemlerden kötü ruhların dünyaya gelmesinden korkulduğu için bakmamamız gerektiğini söylerler. hatta babaannemle bu ayna meselesi konuştuğumda şu bilgiyi de verdi. bizim oralarda düğün evlerine bayrak asılır ve bayrağın yanında da ayna olur. bunun sebebinin ise kötü ruhları içine çekip nazarın tekrardan o kişiye döneceğine inanıldığını öğrendim. aynanın türkçe adı gözgüdür. arapçada da ayn göz demektir ve ayna kelimesinin köküdür. bu da böyle bir bilgiydi. öğrendikçe devamı gelecek.

    mesaj kutuma bir çok mesaj geldi. konuyla ilgili bilgi sahibi arkadaşlarımız bilgilendirirse buraya ekleyelim herkes okusun.
    edit: mr mikes arkadaşımızın paylaştığı değerli bilgiyi eklemek istiyorum. arkeolojik kazı yapılmadan önce kazı yapılacak civarda bu bitkiye rastlanılması durumunda o bölgede insan yaşamına dair bulgular vermekteymiş. yani insanın daha önce yaşamadığı yerde bu bitki yetişmemekteymiş.
    edit2: imla
    edit3: duvarlara asılan üzerlik tohumu süsü görseli eklenmiştir.
    edit4:imla


    (muhendizist - 25 Aralık 2021 03:45)

  • comment image

    bir şaman öğretisi şöyle der:

    doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz.. nehirler kendi suyunu içemez..
    ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez..
    güneş kendisi için ısıtmaz..
    ay kendisi için parlamaz..
    çiçekler kendileri için kokmaz..
    toprak kendisi için doğurmaz..
    rüzgar kendisi için esmez..
    bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz doğanın anayasasında ilk madde şudur..
    her şey birbiri için yaşar..
    birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur..
    eski çağlardan süre gelen bir anlayıştı bu.. bütünlüğü anlatırdı.

    özü iki cümleydi. "ben biz olduğumuz zaman ben olurum." "ben, ben olduğum için sen, sensin.. ."


    (cestdhe - 13 Nisan 2022 15:15)

  • comment image

    1. kurşun dökmek
    kurşun dökme âdeti de şamanizm geleneklerindendir. şamanizm'de buna "kut dökme" denir. kötü ruhlardan birinin çaldığı kutuyu "talih, saadet unsurunu" geri döndürmek için yapılan bir sihri ayindir.

    2. kırmızı kurdele
    gelinliğin üzerine bağlanan kırmızı kurdeleler, nişan törenlerinde yüzüklere bağlanan kırmızı kurdeleler, okumaya yeni geçmiş çocukların yakasına takılan kırmızı kurdeleler; hep uğuru ve kısmeti temsil eder. ayrıca kötü ruhların şerrinden korunma sağladığına inanılır.

    3. mezar taşlarımız
    günümüzde toplumda ulu kabul edilen kimselerin ölümlerinden sonra ruhlarından medet ummak ve mezarlarının kutsanışı şaman geleneğin devamıdır.
    mezarlara taş dikilmesi ve bu taşın sanat eseri haline getirilecek kadar süslenmesi islam coğrafyasında sadece anadolu'da görülmektedir.

    4. dilek tutmak
    dile tutmak da şamanizm kökenli bir davranış şeklidir. tabiat ruhlarının dileklerin gerçekleşmesine aracılık ettiğine inanılır.

    5. nazar inancımız
    anadolu'da halk arasında “nazar” olgusu çok yaygın bir inanıştır. bazı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine, kötülük getirdiğine inanılır. bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu” “deve boncuğu” “göz boncuğu” vb. takılır. bu inanış da şamanizm'den kalmadır.

    6. kullandığımız kilim motifleri
    eski türklerde bir şamanın giysisine yılan, akrep, çıyan, kunduz gibi yabani hayvan şekilleri çizmesinin, bu hayvanları topluluğun yaşam alanlarından uzak tutmaya yardımcı olduğuna inanılır.
    günümüzde anadolu'da türkmen köylerinde dokunan halı, kilim, örtü ve perdelere işlenen desenler, giysiler üzerinde kullanılan motifler bu inanıştan kaynaklanır.

    7. mevlit ve ilahiler
    şamanlar ayinlerinde davul ve kopuz kullanmışlardır. müziksiz hayatın ve ayinlerin değişilmez bir parçasıdır. oysa islam dininde kuran'ın müzikle okunması kesinlikle günahtır.şaman geleneğinin devamı olarakanadolu'dahz.muhammed'in hz.ali'nin hayatları müzikle okunmaktadırmevlit ve ilahiler sadeceanadolu'da uygulanan müzikli anlatımlardır.islam dininde ölünün ardından mevlit merasimi diye bir uygulama yoktur.
    osmanlı tarihinde ilk mevlit, 1409–10 yıllarında bursalı bir fırıncı ustası olan süleyman çelebi tarafından yazılmıştır.

    8. su içerken kafanın elle desteklenmesi
    bu da bir şaman geleneği kalıntısıdır. şöyle ki, su içerken insan akli başından kaçabilir diye kafa elle tutulurmuş.

    9. mezarlardaki küçük suluklar
    mezarların ayakucunda bulunan küçük suluklar; ruhların susadıkları zaman kalkıp oradan su içmeleri inancına dayanır. ayrıca kuşların, böceklerin o suluklardan su içmesinin, ölmüş kişinin ruhuna fayda edeceğine inanılır.

    not: şaman kültüründe, ayinlerde kullanılan yardımcı ruhlar, kuş biçiminde tasvir edilmişlerdir. kuş biçiminde düşünülen bu ruhlar şamanlara, gökyüzüne yapacakları yolculukta yardımcı olmaktadır.

    10. yukarıda allah var
    tengrizm inancından kalmıştır. bu anlayıştan dolayı dua ya da işaret ederken eller gökyüzüne açılır.

    11. sağ ayak
    kapıdan çıkarken sağ ayağın önde olması da şaman kültüründen kalma bir ritüeldir. sol ayakla geçmenin kişiye uğursuzluk getireceğine inanılır.

    12. su dökerek uğurlama
    şaman kültüründeki suyun kutsallığı olgusunun doğurduğu adettir. su berekettir, kutsaldır. “su gibi çabuk dön, ak geri gel, ak çabuk, kazasız belasız git” demek için su dökülür gidenin arkasından.

    13. türbelere, ağaçlara, çalılara bez ve çaput bağlamak
    şamanizm inancında dilek dileme şekli. küçük kumaş parçaları genel olarak ağaçlara çok önem verildiğinden ve yaşamın sembolü kabul edildiğinden ve yaşam üzerinde muazzam etkileri olduğu düşünüldüğünden, bunların dallarına bağlanır ve dileğin gerçekleşmesi beklenir.
    günümüz türkiye'sinde bu eski gelenek halen devam etmektedir. temelinde ise doğadaki her varlığın bir ruhu olduğu inancı yatmaktadır.

    14. tahtaya vurmak
    eski türkler göçebe oldukları için,daha önce girmedikleri ormanlara girerken,ormandaki kötü ruhları kovmak için ağaçlara vurup bağırarak gürültü çıkarırlarmış. bu davranış aynı zamanda doğa ruhlarına kötü olayları haber verip, onlardan korunma dilemek amaçlıdır. tahtaya vurma adeti, sadece türk kültüründe değil bir çok avrupa kültüründe de vardır.

    15. ölünün ardından belirli aralıklarla toplanmak
    birisi öldükten sonra evinde toplanıp dua okumak, bu toplanma işini 7, 21, 40 günde bir tekrarlamak gibi eylemler de şaman kültüründen kalmadır.
    eski türk inanışına göre ruh fiziki bedenini 40 gün sonra terk etmektedir. vefat edenin “40'ın çıkması” deyimi vardır. şamanizm'de ölen kişinin ruhu evi terk etsin, göğe yolculuğuna başlasın, öteki ruhlar doluşmasın diye insanlar ölen kişinin evinde toplanıp ayin yapar,yas tutarlar.

    16. çocuklara doğadan esinlenen isimler koymak
    orta asya toplulukları(eski türkler) doğada bazı gizli kuvvetlerin varlığına inanmışlardır. tabiat güçlerine itikad,hemen hemen bütün halk dinlerinde mevcuttur. fiziki çevrede bulunan dağ, deniz, ırmak, ateş, fırtına, gök gürültüsü, ay, güneş, yıldızlar gibi tabiat şekillerine ve olaylarına karşı hayret ve korkuyla karışık bir saygı hissi eskiden beri olmuştur. çocuklarımıza verdiğimiz isimlerin birçoğu da bu derin bağlardan kaynaklanmaktadır.

    17. ay dede
    eskiden, şamanist türkler, ayın "koruyucu/sahip ruhu"na, "ay ata" ya da ay dede derlerdi.
    onların orta asya'dan anadolu'ya göçen kısmı, hala çocuklarına ayı gösterip "ay dede" derler, binlerce yıl önce şamanların yaptığı gibi.

    18. akdeniz karadeniz
    şamanist dönemde, türkler için her yönün bir renk simgesi vardı. kuzeyin simgesi kara, batı'nın simgesi ak renkti. bu yüzden kuzeyimizdeki denizin adı karadeniz, batımızdaki denizin adı "akdeniz"dir.

    not: akdeniz'in yunanistan ile anadolu arasındaki uzantısına "ege" demek çok yakın bir dönemde ortaya çıkmıştır. atatürk'ün "ordular ilk hedefiniz akdenizdir" dediği deniz, ege'dir.

    19. köpek ulumasının uğursuz sayılması
    şamanizm'de köpek bir ruhun yaklaştığını uzaktan acı ulumayla haber verebilmektedir. sıradan bir kişinin bu ruhu görmesi; onun pek yakında öleceğine işaret sayılır. anadolu'nun kimi yerlerinde köpek uluması uğursuz sayılmaktadır. köpeklerin bazı olayları önceden algıladıklarına ve bunu uluyarak anlattıklarına inanılır.


    (heerfuhrerr - 30 Mart 2023 00:11)

  • comment image

    göçebe olduğumuz ve durağan yapılara aşina olmadığımız için, bir şeyler inşa edilirken dikkat kesilmek ve aniden etrafına toplaşmak en eski pagan geleneklerimizden biridir.


    (the mighty arms of atlas - 24 Nisan 2010 14:13)

  • comment image

    ege üniversitesi'nde şimdi tarih bölümü başkanı olan hocam, profesör mehmet ersan karadeniz'de yaygın olan ve özellikle de giresun, ordu taraflarında görülen ilginç bir cenaze adetinden bahsetmişti.

    giresun ve ordu'da gözlem yapılan bazı köylerde ölünün hem evden çıkartılması, hem de camiden mezarlığa götürülmesi sürecinde tabut, tabutu taşıyanlar tarafından ölünün yaşadığı mahellenin sokaklarında gezdirilirmiş. ölü bir o sokağa, bir bu sokağa sokulur, hatta başka mahallelerin sokaklarından da geçirilir, bir labirent yolu izlenerek ölünün kafasının karışması sağlanırmış. yaşadığı evi, sokağı unutsun, geri gelip yaşayanları rahatsız etmesin ve huzurla öbür aleme göçebilsin diye.

    eski türki inancı'nda ölü, yaşadığı otağa, çadıra, yöreye geri gelmesin, ruhu uçabilsin, fani dünyayı unutup gidebilsin diye; ölü aynı şekilde gezdirilir, uzak bir yere gömülür, ormanda bekletilirmiş. bu sayede ruhun kafası karışır, gidecek yer bulamaz ve öbür aleme uçmaktan başka çare bulamazmış. şamanizm'de bu tür ritüeller hem ölünün dünya'yı rahatsız etmemesi için, hem de gerçek anlamda ölebilmesi için gerçekleştirilirdi.

    moğollar'ın, türkler'in ve hatta tunguz, yakut ve sibiryalılar'ın ortak sayılabilecek inanç sisteminde kalbin durması, ölmek anlamına gelmezdi. ruhun bedenden çıkması ve uçması için mutlaka yerine getirilmesi gereken ritüeller vardı. bu örnek de bunlardan biri. ve böyle köklü bir adetin anadolu'da, karadeniz'de görülmesi hem şaşırtıcı, hem de anlaşılabilir.

    ne güzel yer anadolu.


    (ludvigboltzmann - 10 Nisan 2012 10:56)

  • comment image

    maddi olarak yüksek bir şey alınca kurban kesmek.(örnek: araba alınca kurban kesmek, ev alınca kurban kesmek)

    açık net söyleyeyim, elin suudisi ile de, pakisi ile de aynı evi paylaştığım dönemler oldu. onlarla bu tür adetleri konuştuğumuzda çok şaşırmış olduklarını gördüklerinden söylüyorum bunları. şimdiki nesilde kaldı mı bilmiyorum ama, yeni bir ev alan, yeni bir araba alanın kurban kestirdiği, etini fakir fukaraya dağıttığına defalarca şahit oldum. hatta bir dönem trafikte gördüğümüz, plakası kanlı arabalar bu örneği çok iyi açıklar niteliktedir.

    bunun şaman adetleri ile bağlantısı şudur: orta asya'da türkler veya altaik kavimler de o dönem önemli bir savaş ganimeti veya büyük bir toprak parçasını ele geçirdiklerinde hemen kuzu keserlermiş.

    konu konuyu açıyor ama yeri geldiği için açıklamak isterim. bugün bütün türki coğrafyalarda en çok beslenen hayvan koyundur. yine bir tarih kitabında okuduğuma göre, selçuklular döneminde sadece horasan civarında 1 milyondan fazla koyun olduğu dönemin vergilendirme evrakları ile ispatlanmıştır. islamiyet eğer koyun etini tıpkı domuz eti gibi haram kılsa idi, bugün türki cumhuriyetlerde müslüman insanlara rastlayamazdık. bizim milletimiz oldum olası kuzuyu sever, bebeğine de kuzu diye seslenir, sevgilisine de. bunları söylemesine rağmen de kuzu etinden şaşmaz...

    türklerin islamiyet'in kurban kesmek ibadetinden nerdeyse şaşmamaları da bunla ilgilidir. anadolu'ya giderseniz daha rahat görürsünüz. kurban bayramı arefesinde evinin kirasını ödeyemeyen adam kurban kesmek kendisine vacip olmamasına rağmen, gerekirse borç alarak gider yine kurbanını keser. kurban kesmek ibadetine islam'ın diğer ibadetlerine nazaran bu kadar çok dikkat edilmesini de yine şaman kültürü ile açıklamak mümkündür.


    (d k a - 26 Ocak 2013 04:47)

  • comment image

    kokeni orta asya ya dayanan turk irkinin, yuzyillar boyunca basindan gecen her turlu dini, fiziki ve cografi degisiklige ragmen farkindan bile olmadan halen gerceklestirdikleri, turklerin ilk kabul ettigi din olan samanizm den gelen adetler butunu.

    orn:
    - uzun ugraslar sonucu sahip olunan cocuklara "sati" ya da "satilmis" ismini vermek samanizm den gelmektedir.

    soyle ki: samanizm e gore her iyinin bir kotusu olma durumu* yuzunden her yeni bebek dogan eve ayni zamanlarda olum de ziyarete gelirmis, ve zayif gordugu cocuklari beraberinde gotururmus. bu inanca gore yeni dogan cocuklari olumun pencesinden korumanin en guvenilir yolu cocugu gecici bir sure icin komsulara ya da tanidiklara vermektir. bebek baskalarina verildikten birkac hafta sonra olumun ziyaret edip gittigi farzedilir ve cocuk komsu ya da tanidiklardan sembolik bir hediye karsiligi geri satin alinir. olay itibariyle belli bir sure de olsa satilip geri alinan bu bebeklere "sati" ya da "satilmis" ismi konur.

    gunumuzde her ne kadar aktivitenin kendisi yapilmasa da konulan isim samanizm gelenekleriyle aynidir.


    (continuum transfunctioner - 4 Nisan 2004 23:59)

Yorum Kaynak Link : şamanizm kökenli türk adetleri