Süre                : 42 dakika
Çıkış Tarihi     : 22 Haziran 2017 Perşembe, Yapım Yılı : 2017
Türü                : Drama,Korku,Bilim Kurgu
Taglar             : küçük kasaba,canavar,Romana dayalı
Ülke                : ABD
Yönetmen       : Adam Bernstein (IMDB)(ekşi), Guy Ferland (IMDB)(ekşi), James Hawes (IMDB)(ekşi), Richard Laxton (IMDB), Nick Murphy (IMDB)(ekşi), Matthew Penn (IMDB), T.J. Scott (IMDB), Christian Torpe (IMDB)
Senarist          : Stephen King (IMDB)(ekşi),Christian Torpe (IMDB),Amanda Segel (IMDB)
Oyuncular      : Alyssa Sutherland (IMDB), Isiah Whitlock Jr. (IMDB)(ekşi), Bill Carr (IMDB), Holly Deveaux (IMDB), Gus Birney (IMDB), Luke Cosgrove (IMDB), Nabeel El Khafif (IMDB), Greg Hovanessian (IMDB), Romaine Waite (IMDB), David Wm. Marsh (IMDB), Laurie Hanley (IMDB), Darcy Lindzon (IMDB), Alexandra Ordolis (IMDB), Lola Flanery (IMDB), Dylan Authors (IMDB), Jonathan Malen (IMDB), Morgan Spector (IMDB), Okezie Morro (IMDB), Danica Curcic (IMDB), Russell Posner (IMDB), Dan Butler (IMDB), Shane Daly (IMDB), Shomari Downer (IMDB), Philip Ettinger (IMDB), Joel Freckelton (IMDB), Andrea Lee Norwood (IMDB), Kevin O'Grady (IMDB), Janet Porter (IMDB), Steven Yaffee (IMDB), Frances Conroy (IMDB), Irene Bedard (IMDB), Charlie Boyle (IMDB), Marylouise Burke (IMDB), James Collins (IMDB), Rob Delano (IMDB), Rebecca Flinn (IMDB), Christopher Gray (IMDB), Erik Knudsen (IMDB), Joel Labelle (IMDB), Elisa Moolecherry (IMDB) >>devamı>>

The Mist (~ A Névoa) ' Dizisinin Konusu :
Kasabaya sanki başka bir dünyadan gelmiş izlenimi veren tuhaf bir sis tabakasının çökmesi üzerine korku ve panik içinde süpermarkete sığınan kasaba halkı arasında David Drayton ve küçük oğlu Billy de vardır. Koyu ve kalın sis tabakasının içinde esrarengiz bazı yaratıkların pusuya yatmışçasına gizlendiğini ilk fark eden David olmuştur. Bu dünyaya ait olmayan öldürücü, korkutucu yaratıklardır bunlar… Kurtuluş ise marketteki herkesin hep birlikte hareket etmesine bağlıdır. Ancak insan doğası hesaba katılınca hep birlikte hareket edebilmeleri mümkün müdür? Markete sığınan kasaba halkının korkuya kapılarak paniklemesi üzerine mantık devre dışı kalırken David kendisini en çok neyin korkuttuğunu merak etmeye başlamıştır: Sisin içinde pusuya yatmış canavarlar mı, yoksa marketin içindeki, daha düne kadar arkadaşı, komşusu bildiği insanların sergilediği tutarsız davranışlar mı?


  • "ilk kez klasik (içerdiği karakterler, hikayenin geçtiği mekan açısından bu ifadeyi kullanıyorum) bir king hikayesi doğru düzgün sinemaya uyarlanmış bence."
  • "günümüz türkiye'si üzerine yapılmış en iyi üç/beş belgeselden biri."
  • "heyecanlı sahnelerden birinde; dinci hatun, türkiye'ye gönderme yaptı sanırım :-yaptığınız müstehcenlikler yüzünden başımıza neler gelebileceğini hiç düşünmüyor musunuz?(bkz: 7nokta4 yetmedi mi)"
  • "bazı iki ayaklı sinemaseverlerin yaratıklara, ortama, sise, dumana, korku öğelerine bakıp beğenmediği halbuki, asıl olayın alt metinde saklı olduğu mükemmel film."
  • "10 üzerinden 10 filmdirböyle bir son yokböyle bir film yokgece gece ebemi üzmüştür"
  • "bu filmin sonu, gelmiş geçmiş en katlanılmaz film sonudur..."
  • "bir frank darabont harikası. insanların modern dünyada ne kadar manipülasyona müsait olduğunu gösteren film."
  • "-uygar bir toplumuz -tabi, makineler calisiyorken ve 911'i arayabiliyorken... the mist kesinlikle guzel film, simdiye kadar izlemedigime pisman oldum!!"




Facebook Yorumları
  • comment image

    entry, filmi izlememiş ve the dark tower serisinden bir haber kişiler için minor-spoiler' lar içermektedir.

    sis (incecik), mid-earth 'den gelen yaratıklar, filmin başında yapılan roland tablosu -afişi- ile bangır bangır, the dark tower beyazperde için yolda diyen film.
    mühim not: the dark tower serisini, roland'ı, incecik'i, mid-earth yaratıklarını, vs'den bir haber seyirci için pek fazla anlam ifade etmeyen filmdir de ayrıca. ancak saydıklarım hakkında azıcık bile bilginiz varsa, film orgazma ulaştıracak nitelikte... mid-earth ve dünya iç içe!

    detaylı bir bakış atarsak;

    - filmin derdi yaratık, kan, vahşet değil. filmin derdi insan. seven insan, korkan insan, tutkuları olan insan, bağımlı insan... ve özünde: dışarıdaki mi canavar , yoksa içeridekiler mi? diye soramayan insan.

    - evil karakterlere olan düşkünlüğüme rağmen ömr'ü hayatımda iki evil'dan nefret ettim: 1- dolores umbridge adlı yaşlı, tutucu, bağnaz, despot, küflü kurbağa 2- silent hill movie' deki christabella. ama hepsinin de ötesine geçebilecek bir karakter daha varmış. mrs. carmody! perdede göründüğü her bir saniye, bana daralma, asap bozukluğu ve öfke olarak geri döndü. ben de "elimde bezelyelerden daha çok var" diye haykırmak istedim. evangelist sürtük! ( sayesinde ilk defa sözük içerisinde küfür ettim, anlayın ne derece tatlı bir bayan olduğunu).

    -hızlıca bir giriş yapıyorsunuz hikayeye. mid-earth'ün inceciki bir anda kaplayıveriyor dünya'yı.

    -film ucuz efektler, ani ses sıçramaları, bir anda kadraja giren x'ler, y'ler ile değil, atmosfer ve hikaye ile, karakterler üzerinden seyirciyi geriyor, korkutuyor. minimal müzik kullanımı olan filmde, yavaş yavaş ilerleyen hikaye ikinci yarı başlar başlamaz, bir anda hızlanıyor; din, devlet, siyaset, medeniyet ve insan başlıkları üzerinden -maalesef biraz kör göze parmak usulüyle- derdini anlatmaya çalışıyor. bu konudaki pik'i ise, ezcane dönüşü kendini bir anda hakk yoluna adayan redneck ile yapıyor. ardından bir şok daha yaşatıp, toplu histeri ve korku sayesinde düz adam nasıl yönetilir'i beş maddede sıralıyor, üstüne bir sacrifice sahnesi ile -ki son yıllarda gördüğüm en abartısız, en doğal ve en rahatsız edici sekans idi- krem şanti'nin üzerine, vişne'sini oturtuyor.

    -filmin en etkileyici kısmı ise son 20 dakikası. bundaki en büyük etken ise dead can dance.

    -duygusalım,ağlarım, tutamam kendimi, derelere akarım diyorsanız, finali izlemeden salondan çıkın, kendi son'unuzu kendiniz yazın. benim için olabilecek en iyi final buydu ve her ne kadar insanın canını acıtsa da,izlemekten büyük keyif aldım, final süprizini.

    sözün özü, böylesi bir yönetmen varken, adını türün öncüleri arasına yazdırabilecek bir film, sadece iyi olmakla yetinmiş. izleyenleri mest etmeyi bilmiş, the dark tower diye nice dekad'dır ağlaşan nice okurun ağzına bir parmak bal çalmıştır.

    10/7'dir.

    edit'ül not: 1-filmi baştan sona bir gözden geçirince, bir bakıma türkiye'nin son 5 yılını izledim galiba , finaller benzeşmesin diyiverdim.
    2- filmdeki sis'in incecik (bkz: thinny) olma olasılığı oldukça yüksek. zira paralel evrenler ve kainatlar arası geçiş kapısı görevini de görüyor, bizim dünyamıza mid-earth'ten çeşitli neşriyatı taşıyan da bizzat kendisi. geliyor ve gidiyor. bir kaç paralel evren/dünya bir süreliğine iç içe geçiyor. e kitapta pek bahsi yok diyorsanız, bu öykü yazılırken the dark tower' ın henüz tamamlanmadığını, king'in her eserinin bir şekilde bu kule ile bağlantısı olduğunu ve filmin içinde king'in paramaklarının da olduğunu söylememe gerek yok sanırım. the mist, the dark tower movie(s) için bir idman niteliğinde... ki filmin başında the dark tower tablosu hazırlayan karakterimizin, ilerleyen dakikalarda "hollywood için afiş tasarımı yapan bir sanatçı" olduğunu gözümüze soka soka belirtiyorlar.


    (l goshin - 1 Mart 2008 01:46)

  • comment image

    ilk kez klasik (içerdiği karakterler, hikayenin geçtiği mekan açısından bu ifadeyi kullanıyorum) bir king hikayesi doğru düzgün sinemaya uyarlanmış bence.


    (milkyway - 1 Mart 2008 22:55)

  • comment image

    kitabını okusaydım bu kadar çok beğenmezdim bu filmi, orası kesin.. çünkü genelde kitaplar, filmlerden çok daha iyi gelir.. herkesin hayal gücü farklı, hepsini tatmin etmek zor falan filan.. her neyse işte, benim için bol gerilimli geçen 2 saat idi.. pek beğendim, pek korktum, pek sinir oldum..

    --- spoiler ---
    dışarıdakilerden çok, içerideki yaratıklardan korkuyor insan.. hele bir de sahte mesih'in kurşunu yediği an var ki, salondaki herkes derin bir oh çekti.. filmin sonu sadece thomas jane'e değil, diğer 3 kişiye de sinirlendirdi (çocuğu saymıyorum).. ulan bi' bekleyin, canavar manavar görürseniz geberin gidin.. n'oluyor hemen?!
    ---
    spoiler ---


    (pollyanna - 4 Mart 2008 10:49)

  • comment image

    --- spoiler ---
    heyecanlı sahnelerden birinde; dinci hatun, türkiye'ye gönderme yaptı sanırım :
    -yaptığınız müstehcenlikler yüzünden başımıza neler gelebileceğini hiç düşünmüyor musunuz?
    (bkz: 7nokta4 yetmedi mi)
    ---
    spoiler ---


    (torki - 6 Mart 2008 12:05)

  • comment image

    kitabını yıllar önce okuyanlara nostalji yaşatmış film.

    --- spoiler ---
    kitabını ortaokul yıllarında okuduğumdan aradan uzun yıllar geçti ama david karakteri ile amanda karakteri arasında doğan elektriklenme sonucu marketin deposunda seviştiklerini hatırlıyorum. hikayenin ortalarında daha henüz mrs carmody cemaat oluşturmaya yeni yeni başlarken. yanlış hatırlıyorsam düzeltin. ama olması lazım. filmde yoktu bu sahne. ayrıca ikisi arasındaki ilişkinin düzeyini de anlayamıyoruz. filmde bu sahneyi - doksanların başlarına bin selam- çok bekledim ama frank darabont gerek duymamış sanırım. ama dediğim gibi ikisi duygusal olarak yakınlaşıyorlar mı belli olmuyor filmde.

    ayrıca sonu ile ilgili genel olarak yapılan boktan olmuş yorumlarına katılmakla birlikte idare ettiğini söyleyebilirim. araba içinde bekleme durumunda iken araya mesela 3 gün sonra gibi bir yazı girselermiş son mükemmel olurmuş. yani belli bir zaman dilimi geçecek ve umutsuzluk son noktada olacak. araba durur durmaz intihara karar veriyorlar.
    diğer taraftan, madem bir son yapma kaygısı içindesin - ben böyle bir kaygıyı aptalca buluyorum- ne diye vurduruyorsun adama çocuğunu bile. beklesinler hepsi. gelsin ordu kurtarsın sonra. mutlu son da olabilir. yada bekle yaratıklar bir aksiyona girerse o zaman vurursun. hiç mi zombi filmi izlemedin. o filmlerde bile insanlar, zombi bir ısırık alınca yada zombiye dönüştükten hemen sonra vurmaya karar veriyorlardı.
    ---
    spoiler ---

    yaratık tasvirlerini sevdim. aynı küçüklüğümde hayal ettiklerim gibiydi. sonuç olarak 7.5/10 dan 8/10 verdim gitti.


    (radio bemba - 9 Mart 2008 04:03)

  • comment image

    frank darabont'un akp secmeni hakkinda da fikir verdigi stephen king uyarlamasi cok guzel film.

    not:

    --- spoiler ---

    eczaneden dondukten sonraki gun %47'yi buldular.

    ---
    spoiler ---

    edit: buyrun burdan yakin. bu entry'nin zamanin otesine gonderilmesi korlemesine bir taraftarliktan baska birsey olamaz diye dusunuyorum. kotuleyen arkadasin haksiz oldugum noktayi gostermesini umit ediyorum cunku uzerine biraz dusununce insanlarin caresizlik baski vs durumlarda dogru yanlis dusunmeden duygusal tepkilerle hic olmayacak seyler yapabilmesi anlaminda iki durumu kiyaslayabilir ve benzetebiliriz.

    --- spoiler ---

    film baska boyuttan gelen boceklerle ilgili degildir, insan psikolojisiyle ilgilidir, psikolojik gerilimdir.

    ---
    spoiler ---


    (azaktod - 17 Mart 2008 11:58)

  • comment image

    --- spoiler ---

    filmle ilgili kafama takılan bir ayrıntı da, köpek yemleri ile ilgili. süpermarketin boydan boya cam olan ön cephesini yarıya kadar(hatta daha fazla) battal boy köpek yemi paketleriyle kapatmayı başardı bu süpermarket sakinleri. yani, olası bir kıtlıkta bir manga köpeğe on yıl yetecek kadar stoğa sahiplerdi bir yerde. ister istemez mama ihtiyacıyla doğru orantılı olan bir köpek miktarı bekliyor insan. ya da kenti istila edenin köpekler olduğu sanrısını kapılamak zorunlu oluyor bir yerde.

    hayır, bir şey demiyorum, olabilir, köpeksever bir halka rastlamış olabiliriz. ama film boyunca bir köpek görseydik yahu en azından. "o kadar yemi kim yiyor acaba" sorusundan da kurtarmış olurduk zihnimizin arka planında çalan şarkıları. di mi ama.

    ---
    spoiler ---


    (kaamos - 21 Mart 2008 01:06)

  • comment image

    kitabın (daha doğrusu hikayenin) önceden önceye hastası olarak fazlasıyla tatmin edici bulduğum filmdir, "carmody ana"nın daha yaşlı olacağı gibi bir beklentimin olması dışında kusur bulamadım pek, ellerinde de karaciğer lekeleri yoktu. bir de nedense ollie weeks kitapta anlatılana göre bahadır baruter'e benzeyen biri gibi canlanmıştı kafamda, ama neyse.

    --- spoiler 1---

    dağ gibin norm'un gittiği, eczanenin kasvetinin içinde boğulduğunuz sahneleri neredeyse birebir kitaptaki gibi görmek çok keyifliydi.

    ---
    spoiler ---

    --- spoiler 2---

    3 numara saçlı kadın o sisin içinde nasıl kurtularak evine gitti, çocuklarıyla beraber kurtarma ekibine katıldı orası meçhul. ha çıkar çıkmaz askeri birliklerle karşılaşmış da olabilir ama ulan insan "aman evlatlarım şu marketin içinde ödü bokuyla tepkimeye giren insanlar var, bakıverin bi' yol" demez mi yahu? mutsuz sonu daha da dramatikleştirmek için yoksayılmış bir detay bence, "daha en başında sonunu düşünenden bi' bok olmaz drayton efendi" gibilerinden.

    ---
    spoiler ---

    --- spoiler 3---

    bir de şuna değinmeden geçmeyeceğim. beline ip sarıp marketten çıkan elemanın parçalandığı ve sonra yarısının marketin önünde göründüğü sahne fazladan dikkat istiyor bence. incil'in şeriat hükümlerine göre yaşayan ve sürekli dua okuyan, dumfries'a "senin gibi orospudan arkadaş olmaz" diyen carmody. adamdan geri kalanları görünce savunduğu şeyleri unutup diğerleri gibi bir an dehşete kapılması, ama sonra birden toparlanmaya çalışıp "öhöm. şimdi inandınız mı?" demesi, genel olarak korku içindeki bir insanın ruh haliyle ilintili olması açısından çok güzel işlenmiş gerçekten, kitapta yoktu böyle bir şey. her şey olup biterken bir kenarda "hayrola gençler bir durum mu var?" modunda oturtulup "ebelerininkini gördüler teker teker, tam da öngördüğüm gibi" de dedirtilebilirdi bu noktada karaktere, kitaptan farklı olarak. bence hoş olmuş.

    ---
    spoiler ---


    (lepidodendron - 23 Mart 2008 20:14)

  • comment image

    kitabını okumadım fakat film oldukça başarılıydı. çizilen karakterler, olay örgüsü ve yaratık tasvirleri zaman harcanarak hazırlandığı belli. stephen king kitapları genelde başarısız bir şekilde sinemaya uyarlanır ama bu film -kitaba ne kadar bağlı kaldığını bilmiyorum- yarattığı atmosfer bakımından pür dikkat seyredilecek şekilde yapılmış. frank darabont zaten stephen king romanlarını ustaca filme yansıtıyor. film her ne kadar güzel olsa da mantık hataları bolca mevcut, görmezden gelerek izleniyor sadece. bu eksiklikleri kitabı okuyarak tamamlayacağımızı düşünüyorum. çünkü stephen king kitaplarında kurgu mantığı akla yatkın bir şekilde olur hep. filmde thomas jane'in oyunculu dışında göze batan bir oyunculuk yok. elinize geçmesini beklemeden bir yerlerden edinip izleyin. 2 saati boşa harcamayacağınız filmlerden.

    --- spoiler ---

    mantık hatası olarak örneğin; o büyüklükte tasarlanmış canlıların gücü de oldukça fazla olması gerekirdi. marketin içine camı kırarak girebilirlerdi. gerçi camı kırarak böcekler doluştu içeri ama uzun bacaklı yaratıklar marketin içine akın edip bütün insanları yiyebilirdi. filmden sese duyarlı oldukları belli yani marketin içine saldırmamalarını gerektiren bir durum yok.

    ayrıca marcia gay harden'ın oynadığı kendini mesih olarak tanıtan karakter tam anlamıyla güzel işlenmiş. her olayı '' tanrı şöyle buyurdu, bunu yaparsan tanrıya şirk koşmak olur '' diyen zihniyete güzel bir gönderme olmuş. sürü mantığıyla yanına müritler toplaması da enfesti.

    en sonda çalan the host of seraphim parçası atmosferle çok güzel bir bütünlük yakalamış ve baş karakterin çaresizliğiyle güzel bir film sonu izlettirmiştir.

    ---
    spoiler ---``


    (bengeceyiolduruyorumgunduzlerdebeni - 18 Şubat 2011 01:05)

  • comment image

    stephen king, hikayenin frank darabont tarafından sinemaya uyarlanan versiyonunu izlerken gerçekten korktuğunu söylemiştir. bence bu, uyarlamanın başarılı olduğunu göstermek için yeterli. dahası var:

    kitabın ve filmin sonunun birbirinden farklı olduğunu biliyoruz. stephen king, filmin sonunu muhteşem bulduğunu ve kitabı yazarken aklına bu son gelmiş olsaydı kitabı kesinlikle bu sonla bitireceğini de eklemiştir.


    (kimi raikkonen - 21 Haziran 2012 16:52)

  • comment image

    basit fikirli korku filmlerinin gücünü gösteren örneklerden biri.

    dışarıda bir sis var. sisin içinde bir şey var. sisin içindeki göremediğiniz şeyle aranızda hepi topu 4mm kalınlığında cam var.

    ama doğruyu söylemek gerekirse, içerideki ahali, dışarıdaki yaratıklardan daha korkunçtur.


    (vardevela - 16 Temmuz 2013 20:30)

  • comment image

    karşılaştığım en rahatsız edici sonlardan birine sahip filmdir. vasat bir hikayeye sarsıcı bir sonla ancak bu kadar değer kazandırılabilir.

    --- spoiler ---
    filmde ilginç bir nokta da mrs. carmody'nin sisin kalkması için çocuğun ölmesi gerektiğini söylemesi, hakkaten de çocuk öldükten birkaç dakika sonra sisin kalkması. zaten sinek de ısırmadı kadını... hatun inanmış zaar.


    (dan danakan - 31 Mayıs 2013 18:06)

  • comment image

    -uygar bir toplumuz -tabi, makineler calisiyorken ve 911'i arayabiliyorken... the mist kesinlikle guzel film, simdiye kadar izlemedigime pisman oldum!!


    (nfrn - 10 Mart 2013 22:23)

  • comment image

    sınıfına göre bekleneni gayet güzel veren, stephen king romanından uyarlama film.

    ulan buraya yine neler yazmışsınız pisler be! yok korku değil, yok çok saçma, yok mantık hatası var. eşşeğin siki var afedersin.

    adamlar mis gibi romandan çevirip senaryo yazmışlar, tam bir sci-fi/thriller olmuş. bu türden beklentinin, 7 yaşında çocuk gibi korkup ananın eteğine saklanmak olmaması lazım zaten. film sakince başlayıp, gerilimi tırmandırıp, bir sonraki sahneyi merak ettirip, gayet iç ezici bir sonla bitiyor.

    --- spoiler ---

    gerilim, markette alışveriş yaptıkları sırada sirenlerini çalarak polis araçları ve itfaiyenin geçmesi ile başlıyor. o anda en son beklediğim şeylerden biri, uzaktan bir adamın ağzı yüzü kanlar içinde koşarak gelmesi. bi de adam arada sırada sanki biri ya da bir şey onu takip ediyormuş gibi arkasına bakıyor. acaba arkasında ne var diye merak ediyosun. güzel bir detay.

    ilk yaratığı görene kadar iyice merak etmiş oluyorsun ve sana yaratığın sadece uzantısını göstererek ilginin devam etmesini sağlıyor. daha sonra insanların arasındaki anlaşmazlıkları katarak, kaos ortamının korku ve panik durumlarında ne kadar çabuk ilerleyebileceğini gösteriyor. paniği aldın mı? aldın. hooop oradan yine bir böcekli saldırı ile tekrar gerilim. o bitince dinci zırvalarının saçmalıkları ile bezenmiş, insanların ne kadar çabuk manipüle olabileceğini gösteren kısımlar geliyor. bunun arasında kaçmaya çalışan insanların ölümlerini göstererek yine gerilim. dinci karının ölümü ile bir "ooh içimin yağları eridi" tatmini. ordan yine kaçış ile gerilim ve sonunda o rahatsız edici final. (bak ne kadar çok gerilim dedim değil mi?)

    bu arada o finalin de bir alternatif versiyonu varmış. onu da şuradan izleyebilirsiniz

    ---
    spoiler ---

    sonuçta ben filme helalinden 7 verdim ve içime sinerek bu puanı hakettiğini söyleyebilirim. ekşi sözlük hiçbir siki beğenmeme timi de götümü yesin.


    (dragonlarin hastasiyim - 27 Ekim 2014 03:54)

Yorum Kaynak Link : the mist