The Searchers (~ Çöl aslani) ' Filminin Konusu : Eski bir Konferederasyon askeri olan Ethan Edwards Amerikan İç Savaşı'ndan döner ve erkek kardeşinin Texas sınır yerleşim bölgesindeki evine gelir. Ancak yıl 1868'dir. İç savaş biteli 3 yıl olmuştur. Üzerinde hala Güneyli üniforması ve silahlarını taşıyan Ethan'ın bu süre içinde ne yaptığı çok açık değildir. Kendisinden başka kimseye güvenmeyen ve yalnızlığı seven bir insan olan Ethan örflerini ve dillerini çok iyi bildiği kızılderililere karşı içinde büyük bir nefret beslemektedir. Uzun süre aynı yerde kalamayan Ethan bir ara Texas Muhafızları'nın oluşturduğu geçici bir birliğe katılarak Komançilerin peşine düşer. Döndüğünde ise kızılderililerin eve baskın yapıp kardeşini ve karısını öldürerek iki yeğenini kaçırmış olduklarını görür. Kaçırılan kızlardan Debbie'nin hala hayatta olduğunu öğrenen Ethan, kardeşinin evlat edinmiş olduğu yarı kızılderili Martin Pawley'le birlikte saplantılı bir kararlılıkla yeğeni ve onu kaçıran Komançi şefinin peşine düşerler. 5 yıl boyunca Bütün Batı Amerika'yı baştan başa bıkmadan yılmadan dolaşırlar. Martin'in amacı üvey kızkardeşini sağ salim eve getirmekken kalbi kızılderili nefreti ile dolu Ethan'ın amacı o kadar belirgin değildir. Uzun bir süre kızılderililerin arasında kalmış bir beyazın saflığını muhafaza edemiyeceğini onun da artık bir kızılderili sayılması gerektiğini düşünür. Bu bağlamda yeğenini bulduğunda onu kurtaracak mıdır yoksa öldürecek midir?
The Man Who Shot Liberty Valance(1962)(8,1-62499)
Rio Bravo(0)(8,0-58812)
The Wild Bunch(1969)(8,0-70927)
High Noon(1952)(8,0-89190)
Stagecoach(1939)(7,9-37199)
The Quiet Man(1952)(7,8-31063)
Red River(1948)(7,8-25382)
Fort Apache(1948)(7,6-14545)
El Dorado(0)(7,6-25670)
True Grit(1969)(7,5-38171)
She Wore a Yellow Ribbon(1951)(7,3-16326)
Rio Grande(1950)(7,2-12373)
bu grubun bir de magic potion isimli şarkıları vardır ki, dünyalar tatlısı, paralel evrenler şekeri bi eserdir kendisi. tanımın devamı babında, daha fazlası için buyurup şuradan yakabilirsiniz:(bkz: magic potion)
(charles h duell - 22 Kasım 2006 02:52)
görsel açıdan western olayını aşmış, yarmış, bitirmiş bir filmdir. o devasa kanyonlara, o güzelim yerlere gidesim geldi. john ford, bildiğin vahşi batıyı, texas'ı öyle bir sinematografiyle gösteriyor ki, filmin her bir karesi wallpaper yapmaya değer nitelikte. "ben sanatçı değilim, sadece film yaparım" demiş bir adamın böylesi bir filme imza atması ilginç. demek ki, thatll be the day'miş. --- spoiler ---konuya gelince, aynı tebrik ve hayranlığı john ford'a sunamıyoruz. kızılderililer yine ford'un stereotipine sıkışıp kalmış. sadece marty'ye yamanan kızılderili kadın biraz sempatik gösterilir gibi oluyor ama sonra o da aşağılanıyor, itilip kakılıyor. yine de ethan* karakterinin 5 yıllık fiziki ve ruhsal arayıştan sonra "kızılderililer ailemizin namusunu kirletti, töremize göre kızı öldürmeliyim" ruh halinden çıkıp yeğenini kucaklaması güzel bir hadise.--- spoiler ---bir de john wayne'in en sevdiği film buymuş. oğullarından birinin adını da ethan koymuş.
(axellennox - 1 Şubat 2007 15:23)
martin scorsese'nin de arka arkaya iki filminde göndermelerde bulunarak, hayranlığını cümle aleme ilan ettiği filmdir. önce who is that knocking at my door'da harvey keitel ve sevgilisi bu film üzerine sohbet ederler, ardından mean streets'de yine harvey keitel'ı sinemadan çıkarken görürüz ki, izlediği film the searchers'dır.
(piccadilly - 16 Aralık 2008 01:57)
başrollerinde john wayne ve jeffrey hunterın oynadığı 1956 yapımı western türü film. yönetmeni john ford.
(melyche - 3 Eylül 2002 18:52)
yalniz kahraman mitinin islendigi bir filmdir.--- spoiler ---john wayne filmde her ne kadar yalniz olmasa da, filmin sonunda yalniz kalmistir. yalniz kalmaya mahkumdur. butun esraf kapidan iceri, eve girer, olay tatliya baglanmistir. kamera evin icinden ceker, ve kapi boslugunda john wayne tek basina gorunur. kadraj icinde kadraj yaratilir. herkes iceri girdikten sonra kapi kapanir. john wayne disarida kalmistir. intikamini almis, yollara dusmeye hazirdir. cunku o evinden cok cok uzakta yalniz bir kovboydur hitaminda.--- spoiler ---
(whatdreamsmaycome - 6 Nisan 2009 12:01)
binary oppositions'ı temelinden sallayan bir filmdir. esas oğlanın, bir beyaz derili olmasına karşın, aynı zamanda vahşilikle iç içe yaşayan, ikili karşıtlıkların diğer tarafındaki kızılderililerin dilini konuşabilen biri olması itibariyle sistemin hangi tarafında yer aldığı net değil bir kere. her şeyi iyi ve kötü olarak ayıran binary oppositions için adamımız pek çok yönüyle tam ortada kalmakta ve sistemi tehdit etmekte. aynı doğrultudaki diğer örneklere gelecek olursak:--- spoiler ---john wayne'in canlandırdığı karakterin kızılderililerce kaçırılan yeğenini bulduktan sonra onun artık asimile olarak 'öteki'lerden biri haline geldiğini düşünmesi ve kızı kurtarmak yerine öldürmek istemesi, kızın da aynen adamımız gibi binary oppositions için sorun yarattığı anlamına geliyor. adam yeğeninin 'öteki' konumundaki yerlilerle cinsel ilişkiye girmiş olabileceğini aklına getirdiğinde iyice çıldırıyor ve aslında kendisi de sisteme aykırı bir kişilik olmasına rağmen bu durumu içine sindiremeyerek, bunu büyük bir problem olarak görüyor. kızılderili reisinin de john wayne'in oynadığı karakter gibi ikili karşıtlıkların neresinde olduğu net değil. reisin sistemin 'kötü' tarafında yer alması için ortaya konabilecek adam öldürme, kız kaçırma eylemlerini sistemin 'iyi' sınıfına sokmak istediği beyaz adamın da karşı tarafa yönelik olarak gerçekleştirdiği belirtiliyor çünkü. reisin beyaz adamın dilini çok iyi biliyor olması kızı kaçırmış olmasına bağlanıyor ve bu dili ondan öğrendiği söyleniyor; ancak beyaz adamın da yerli dilini çok iyi bilmesinin sebebinin onun da kızılderililere karşı aynı suçu işlemesi olduğu ima ediliyor. filmde ev (medeniyet)-doğa (vahşilik) karşıtlıkları da evin içi ve evin dışı şeklinde vurgulanıyor. jeffrey hunter'in oynadığı eleman filmdeki bir başka binary oppositions düşmanı karakter olarak sürekli ortada kalmış bir tip şeklinde sunuluyor. bu karakterin düşük oranda da olsa kızılderili kanı taşıyor olması sebebiyle hep dışlandığını görüyoruz. kendisi filmde medeniyeti temsil eden evin dışında bırakılıyor, kapının dışında oturuyor, yemeğe geç kalıyor, çocuk muamelesi görüyor ve ötekileştiriliyor. bu adamımız birçok karede akli dengesi yerinde olmayan ve tam bir 'öteki' konumunda bulunan başka bir karakterle birlikte gösteriliyor. öte yandan o da kızılderililerle savaşan, yerli kadınları tekmeleyen bir beyaz adam aslında. yani sistemin neresine oturtulduğu belli değil. hem şerif hem de rahip olan adamın, beyaz aileye mensup olmalarına rağmen evli olmadıkları halde öpüşen çiftin üzerine kapıyı kapatması, normalde 'iyi' kategorisinde olması gerekenlerin ötekileştirilmelerine örnek teşkil ediyor. beyaz adam, yerlileri bufaloları yememelerine rağmen öldürmeleri nedeniyle vahşilikle suçlarken bir süre sonra bu kez kendisi sebepsiz yere bu hayvanları öldürüyor, hatta ateşkes anında yerlileri sırtlarından vuruyor ve sistemi alt üst ediyor. --- spoiler ---
(hurman - 29 Temmuz 2009 22:44)
akıcılığı eh işte seviyesinde, görsel açıdan bir nane bulunmayan, kanımca fazlaca abartılan john ford filmi.diyaframı kapalı tutup iç mekandan dışarıyı çekmek görsel başarıysa bir şey diyemeyeceğim. izlediğim en faşist filmlerden de birisi ayrıca. mide bulandırıcı düzeyde hem de.week-end'de bir sahnede telsizden "battleship potemkin'den the searchers'a" gibi bir selam çakma vardı. senelerdir izlemeyi planladığım bir filmdi sırf bu yüzden. godard'a da buradan teessüflerimi gönderiyorum sözlük.
(carar - 27 Şubat 2010 23:35)
başta ve sonda çalınan şarkı, belki de bir westernde çalınmış en derin şarkıdır ve filmin bir başyapıt düzeyine yükselmesinde kanımca büyük payı vardır. what makes a man to wander?what makes a man to roam?what makes a man leave bed and boardand turn his back on home?ride away, ride away, ride away.nedir bir insanı başıboş dolaştırıp duran?nedir bir insanı oradan oraya sürükleyen?yatağını terk edip uzaklara götürenve tekrar evine döndüren?düş yollaradüş yollara.düş yollara."a man will search his heart and soul,go searchin’ way out there.his peace of mind he knows he’ll find,but where, oh lord, lord, where?ride away!ride away!ride away!"bir adam arar kalbini ve ruhunugider arar ötelerdebiraz iç huzurubitmez hiç bulma umuduama nerede, tanrımtanrım, nerede...düş yollaradüş yollara.düş yollara."
(aclik sampiyonu - 24 Kasım 2011 16:03)
john wayne'nin yeğeni kızılderililer tarafından kaçırılmış bir askeri oynadığı western filmi.
(mortifera - 1 Mayıs 2003 08:58)
1979'daki geri dönüşleri muhteşem olan grup. new wave'in ortasında kendi adlarını taşıyan albümle power pop'un en iyi albümlerinden birini çıkarmış oldular. 1981'de de play for today'le ise zirveye ulaştılar diyebilirim. açıkçası 60'ları pek sevmememe rağmen 1979 ve 1981'deki bu iki albümleri gerçekten dinlemeye değer. özellikle play for today'i önerebilirim the searchers'ı sadece 60'lar grubu olarak tanıyanlara. 70'lerin sonundaki bu iki albümü 60'lardakilere dahi tercih ederim hatta şahsım adına.
(ch32vs1 - 15 Mayıs 2012 09:13)
john ford' un müthiş kompozisyon yeteneğinin, büyüleyici bir atmosferle beraber seyirciye sunulduğu, tüm zamanların en iyi filmlerinden ve westernlerinden biri. filmin her karesinin bir kartpostal niteliğinde olması da bu duruma katkı sağlıyor ve izleyende büyük bir etki bırakıyor. john wayne' in canlandırdığı ethan karakteri, ölümcül bir ırkçı olmasına rağmen, seyircinin ona karşı olan sempatisini koruması ise, john ford' un nasıl bir deha olduğunu gözler önüne seriyor. amerika' daki çeşitli ırkların beraber yaşaması ve bu durumun aileler, insanlar üzerinde yarattığı deneyimin çeşitliliği hususunda unutulmaz bir film yaratıyor ford.
(xcays - 10 Ekim 2012 15:27)
1979'da geri dönüşü muhteşem olan grup.
(ch32vs1 - 10 Ekim 2012 15:31)
1957 yılında liverpool'da kurulmuş bir merseybeat grubu. 1963 yılına kadar yerel kulüplerde vesairelerde çalıştılar, 1963 yılında ise pye records'la anlaşma imzalayarak ilk single'larını yayımladılar: sweets for my sweet. bir drifters cover'ı olan bu şarkıyla çok geçmeden ingiltere listelerinde 1 numaraya ulaştılar. sonrasında needles and pins, don't throw your love away, sugar and spice gibi şarkılarla ingiltere'deki başarılarını perçinlediler, fakat amerika'da 1965 yılına kadar 16 numaradan yukarısını göremediler. 1965'te bir doo wop klasiği olan love potion no. 9'la amerikan listelerinin 3 numarasına kadar yükselmeyi başardılar, ki bu onların abd'deki en büyük başarısıdır. 1966 yılından sonra abd'de artık adı duyulmamaya başlayan grup ingiltere'de de sönmüştü. fakat bu durum onların dağılmasına sebep olmadı. 1972 yılına kadar ingiltere ve avrupa'da çeşitli kulüplerde çalmaya devam ettiler. 1970'lerde birkaç albüm daha yayınladılar. yine başarılı olamadılar. ta ki 1980'lere gelinceye kadar... 1980'lerde bir abd turnesine çıkan grup turne boyunca 15.000 kişiye varan izleyici sayısına ulaşan konserler verdi.1985 yılında grubun iki esas adamı mike pender ve john mcnally yollarını ayırdılar ve pender, mike pender's searchers'ı kurarken john mcnally de the searchers olarak yola devam etti.grubun tarihçesini anlattıktan sonra birkaç ilginç not: the searchers başından beri 12 telli gitar kullanmaktaydı. byrds'ün alamet-i farikası haline gelmiş olan 12 telli gitar'ı popüler müzikte ilk defa kullanan bu adamlardı. the byrds de feel a whole lot better isimli şarkısında searchers'ın needles and pins'de kullandığı bir riff'i alıp şarkının temel riff'i olarak kullandı. sonrasında hepimizin bildiği üzere olaylar gelişti. the byrds bir efsane olurken, the searchers güzel şarkılara sahip fakat sıradan bir grup olarak kaldı. aslına bakılırsa gerry and the pacemakers'ın başına gelen şey the searchers için de geçerli. 1965 yılından itibaren beatles önderliğinde büyük bir devrim yaşayan rock müziğin bu devrimci, yenilikçi, yaratıcı yanına yaklaşamadı bu grup. böyle olunca da haliyle unutuldu, gitti.
(the beatles - 17 Kasım 2003 12:40)
western türünün evrimleşmesinde en çok katkısı olan usta yönetmenlerden john ford, 1956’da meseleye beyaz adamın eleştirisi ile başlamıştır. olgunluk dönemi eserlerinden biri olan the searchers / çöl aslanı filminde kızılderililer ile yaşanan çatışmanın sona ermemesinin sebeplerine değinirken amerikanların tutumunu eleştiriye açmış, hatta gelecek için umutlu olduğunu hissettirmiştir.savaş gazisi ethan’ın tek akrabası olan kardeşinin ailesini katledip yeğenini kaçıran kızılderili şefi scar’ın peşine düşülmesi etrafında gelişir filminin hikâyesi. ethan tarafından bebek iken bulunup kardeşinin yanında yetişen ve bu sebeple aileye aidiyet duyan genç martin de bu arayışta ethan’a katılır ve hala hayatta olduğuna dair izler buldukları debbie’yi bulmak için yıllar sürecek bir takibe başlarlar. the searchers’ın kızılderili-beyaz kavgasına değil, kavgayı sürdürme yanlısı olanla sonlandırma gönüllüsü olan beyaz adamlar arasındaki farklı bir kavgaya odaklanacağı çok geçmeden, ikilinin sık sık birbirine ters düşmesiyle anlaşılır. film her ne kadar kızılderili peşindeki beyaz adam hikâyesi olarak başlasa da senaryodaki asıl çatışma unsuru ethan ile martin arasında kurulmuştur. ikisi de debbie’yi bulma umudundadır ancak ikisi arasındaki tutum ve niyet farkı keskin çizgilerle birbirinden ayrılır. klasik western ve hollywood anlatı yapısına uymayacak şekilde john wayne’in canlandırdığı başkarakter ethan, iyi taraf olarak algılanamayacak kadar kötümser bir kişilik olarak vurgulanır. ırksal nefreti söylemlerinde açığa çıkar; onun için debbie’yi canlı bulmaktan çok debbie’nin kızılderililer ile cinsel ilişkiye maruz kalmamış olması daha önemlidir. aksi halde yaşıyor da olsa artık yeğeni olmadığını varsayacaktır. ayrıca beden dilindeki öfke, hiddet ve intikam da gizlenemez düzeydedir. onun kalıpsal yargıları ve davranışları martin tarafından her fırsatta eleştirilirken ikili arasındaki gerilim sürekli artmakta, soğukluktan nefrete doğru bir duygusal gelişim yaratmaktadır.yazının devamı için: http://www.cinerituel.com/…ihinsel-maglubiyeti.html
(budemu - 3 Ocak 2014 19:44)
başrollerinde john wayne ve jeffrey hunter'ın oynadığı 1956 yapımı john ford filmi.beklentilerimin baya bir altında kaldı bu film. filmde akıcılık desen yok, senaryo çok bayık. ırkçı tutum ve atmosfersizlik diz boyu.izlenmesini tavsiye etmiyorum.
(sustu degistiremeyecekti cunku - 26 Mayıs 2014 18:03)
afi'nin en iyi 100 film listesinde görünce bir halt vardır diyerek izlediğim ama oldukça sıkıcı, bayağı ve faşizm dolu bir filmdir. çok boş zamanınız varsa ve yapacak hiç bir işiniz yoksa ....gene izlemeyin uyuyun daha iyi diyeceğim filmdir.
(kamuvicdani - 9 Temmuz 2014 23:35)
oldeuboi soundtracki. o kadar güzel ki herhangi bir kelime ile kirletmek istemiyorum. kültürlenin lan: http://www.youtube.com/watch?v=vpgx1ns9_fa
(skaarj - 18 Aralık 2014 17:25)
Yorum Kaynak Link : the searchers