Facebook Yorumları
  • comment image

    ortaya çıkma lüksüne çoğunlukla yılda sadece iki kere o da bayramdan bayrama sahip olan, birçoğumuzun okuldan çıkıp gittiği kafelere gelebilecek vakti, rutin bir iş gibi gidip izlediğimiz filmlerin biletini alabilecek parayı ancak o zaman ayırabilecek insanlarıdır. o zamana dek bir peri masalı izler gibi izledikleri ışıklı mağazaların içlerine ancak o zaman girebilirler ve biz de ancak o zaman hatırlarız onların varlıklarını
    geri kalan zamanlarda ne mi yapmaktadır bu hayvan sürüsü?
    arabalarınızı tamir edip, iş yemeklerinde şarabınızı bardağınıza dökmektedir. yediğiniz ekmeği, giydiğiniz ayakkabıları üretmek için günde 16 saat çalışmaktadır. oturduğunuz evleri, kendinize benzemeyenleri görmek istemediğiniz alışveriş merkezlerini inşa etmektedir tuğla tuğla. onların bir aylık çalışmasının karşılığını bir gecede bıraktığınız bir otel odasından çıktığınızda arkanızı toplamaktadır. anneleri evlerinize gündeliğe gelip tuvaletlerinizi temizlemektedir belki kardeşleri lise arkadaşlarıyla doluştuğunuz bir genelevde birkaç kuruş karşılığı etini satmaktadır ilk cinselliğinizi yaşayasınız diye.
    yaşamı üretmenin karşılığında ellerine geçen tek şey boğaz tokluğu ve akşam televizyonlarında birkaç dizi ise söyleyin bakalım, bayramlarda indikleri şehre saçtıkları pislik mi büyüktür, arkanızdan temizledikleri mi,iiçinde yaşadıkları mı?


    (emuncipation - 23 Ekim 2006 23:49)

  • comment image

    ezilmiş bir bireyin grup halinde kendini bulması ve toplumdan bir şekilde acısını çıkarması.* peki nasıl oluyor bu hal?

    biraz empati kuralım, sanayi işçisi ilkokul mezunu celal... ömrü oto sanayisinde alması hayallerinin ötesinde arabalarla geçiyor, bütün gün eşek gibi çalışıyor, ustasından bol bol küfür ve hakaret yiyor, bu yetmezmiş gibi sokaktaki insanın hor ve küçümseyici bakışlarına maruz kalıyor, son olarak da eve gidince soğuk, yoksulluk ve muhtemelen peynir-ekmek ile karşılaşıyor. sokakta gördüğü güzel kızlar, şanslı erkeklerle kol kola dolaşıyor, televizyonda zengin yaşamlar, tüketim çılgınlığı mütemadiyen gözüne sokuluyor. ve celal de bunlara asla ulaşamayacağını biliyor. zaten futbol ve tv üzerine kurulu olan sosyal yaşantısı ya futbolcular yada deli saçması dizilerin kahramanları ile kendini özdeşleştirme imkanı veriyor. yılda belki de tek serbest zamanlarında celal, kendi gibiler ile pis arka sokaklardan çıkıyor, diğerlerinin alanına giriyor ve olabildiğince onları rahatsız ediyor. hoş belki hiçbir rahatsız edici hareket yapmasa dahi görüntü itibari ile yediği damga nedeniyle kimi insanlar nezdinde gene tiksinti ile karşılanması da mümkün.

    bu da böyle bir toplumsal yaradır.


    (chewy - 24 Ekim 2006 03:10)

  • comment image

    onları 'kıro' olarak adlandırmak tamamen kişisel bir tercih olmakla beraber, olayın özünde bahsi geçen türde tiplerin gerçekliği su götürmez. onların fakir olduğunu, eğitimsiz olduğunu, kültürsüz olduğunu kıçımızdan uydurduğumuz gerçeğinin de su götürmediği gibi.. birincisi; 'onlar'ın fakir olduğu sanrısı tamamen yirmi yirmi beş yıl öncesinin türkiyesine dayanan ucubik bir sanrı. zengin ve fakir ayrımı manuela düzeyinde kalmış orta direğin zavallı bir sanrısı. onlara 'onlar' diyen ve kıro olmadığını iddia edenlerin sandığı gibi çoğu karnını zor doyuran zavallı atölye köleleri değil çoğu kez koloni halinde yaşayan, bilmemne köyü derneğinin kanatları altında yalnızca akrabalarıyla işbirliği yapıp şehirli avanakları salak yerine koyan ticaret erbabları / onların çocuklarıdır. mutlaka sıvasız, zevksizlik örneği, sürekli iç içe bir yaşamı barındıran derme çatma, en az oniki katlı, kendilerine ait bir apartmanları, o apartmanlarda kendi sülalelerinden nasılsa arta kalmış bir dairede kirada oturan ve gündüzleri apartmandaki akraba kadınların bitmek bilmez, boğucu altın günleri ve hurafeleriyle boğulan, geceleri çocuklarının yollarını gözleyip onlar adına namus bekçiliği yapan kaytan bıyıklı 'kıro'cuklarla daralan, onlara yan gelir sağlayan 'fakir' aileler vardır.. bu ucube yapıların tek hakimi, o semtlerin tek, o sokakların biricik sahipleridir onlar. semtleri 'kurtarılmış bölge'dir. o semte bir işiniz düşüp de olur ya onlardan biriyle ters düşerseniz, sandalyelerinin altlarında her daim bulundurdukları filizli odunlarını kapıp gelen, bir anda nereden çıktığına akıl erdiremeyeceğiniz kadar çok 'kıro' bitiverir etrafta. onlara yazık değil mi?? sokaklarından silah sesleri eksik olmaz her haftasonu.. sebep ya köyden kesilip aynen şehre yapıştırılmış bir aşiret düğünü yada coşkularına anlam verilemeyen bir asker yollama konvoyudur. düzenli olarak balkonlardan adam avlamaca onlardadır. onların da eğlenmeye hakkı var ama değil mi?? bayramda ortaya çıkarlar evet. çünkü bayramda gitmek zorunda oldukları bir işleri yoktur. diğer günler sırtlarını dayadıkları bilmemne köyü dayanışma derneği başkanı babalarının onlara açtıkları ve onların da bir bilgisayar koyup akşama kadar chat yaparak 'adam oldu, eli iş tuttu' göstermeliği dükkanlarına tıkılmak zorunda değillerdir. yanlarında çalışan 'fakir' çocuklar zaten üç kuruşa hayvanlar gibi koşturduklarından bayram günü sokağa çıkmaz, genelde evde uyurlar.. fakir olmak her zaman kötü giyinmek, cahil olmak, insanlık değerlerinden yoksun olmak, toplumsal yaşama uyum sağlamaktan hicap duymak olmadığı gibi, bunların tam tersi özelliklere sahip olmak da zengin olunduğuna işaret etmez. sonuç olarak 'onlara' yazık değil. onlar fakir olmadıkları gibi cahil, görgüsüz ve çoğu zaman da ahlaksızlar ama bu da alışık olmadığımız tarz zenginliklerinden değil.. neden? ben de bilmiyorum. sosyologlar için nimet gibi yatar bekler bu konu. ben sosyolog değilim..


    (neriman koksal - 24 Ekim 2006 03:17)

  • comment image

    hakikaten çılgınlar gibi tartı$ılan bi hadise olmu$ gördüğüm kadarıyla. olay subjektif, iyi niyetli yada yanlı, yansız ele alınmı$ ama unutulmaması gereken; eksisozluk gibi platformların, insanların fikirlerini yarı$tırıp,"bi cevap yazdım eline verdim tikinin" veyahut "sktirin gidin ulen" gibi cümlelerle ifadenin geçersiz olduğu platformlardan olmadığı gerçeği, maalesef unutulmu$tur.

    meseleyi her $ekilde ele almak gerekirse, bayramda enerji patlaması ya$ayan, metrolarda, yollarda insanları sözle/elle taciz etme hakkını sonuna dek kendinde gören, istanbul metrosunda her vagona silahlı bir güvenlik görevlisi yerle$tirilmesine lüzum görülecek kadar ciddi boyuta gelmi$, bizzat kendim $ahit olduğum taksim metro istasyonunun duvarına sprey boyayla bölücü terörist örgütüyle ilgili slogan yazma giri$imine kadar giden olaylar ya$andığı ve bunların bayram süresinde bu noktaya gelmi$ olduğudur. nitekim aynı ülke aile meclislerinin 12 ya$larındaki kızlarını katlettikleri, ba$bakaninin vatanda$iyla lanlı manlı konu$tuğu, liselerde öğrencilerin öğretmen dövüp videoya kaydettikleri, seri katillerin zevk için adam öldürdükleri, irticanın boğazına kadar dayandığı bir yerdir de aynı zamanda. tüm bu sosyolojik olaylar bayramda vuku bulup insanları rahatsız eden gerçekler, bir ülkenin içinde bulunduğu boka batmi$lik durumunun dı$a vurumudur. çiplak gerçek olarak.maalesef


    (inner silence - 26 Ekim 2006 15:59)

  • comment image

    bu kıroların kim olduğunu belirledikten sonra yorum yapmanın uygun olduğunu düşünüyorum.
    oraya buraya saldıran, kalabalık gezen, olay çıkaran tiplerse tanımımız bunlara kıro demek bile az gelir. sonuna kadar bunların ıslah edilmesi taraftarıyım.

    fakat sadece bayramda tatil yapabilen, şehrin en ücra köşelerinde küçük yaşlarda itibaren tornacılık, garsonluk, berber çıraklığı, boyacılık gibi işler yapan kişileri hedef alıyorsa bu tanım orada durmak lazım. orada duracaksın arkadaş.. belli bir yaşa kadar sırf ailenin desteğiyle okuyarak, gelişerek şu hayatta kalan bir dolu insan var etrafta. nispeten kuvvetli bir orta sınıf mensubu hepsi. bu çocukların şehrin ana caddelerine bayramda akmalarına kıroların şehri istilası olarak bakıyorlar. aman ne steril bir düşünce. bakın kardeşim; sana ve o çocuklara ailelerini seçme şansı verilmedi. hiç bir zaman da verilmeyecek ve hayatın seni nereye götüreceğini de bilemezsin. çünkü bunun kontrolünü de yaşamında etken olmadığın noktalarda yapamıyorsun. neydim ne oldum durumunu gözardı etme derim ben sana.. bir gün kemalettin tuğcu romanının içinde bulursun kendini, aman diyeyim.. çocuğunu torna tesviye atölyesine gönderirken el sallıyor olursun, bunun hayali bile korkunç ve çekilmez gelir sana..

    hamasi konuşuyor insan bazen, hamasi konuşurken kendini yakalıyor.. tuhaf.


    (mafizzamir teklif - 26 Ekim 2006 16:53)

  • comment image

    şehir içi ulaşımın ücretsiz olması nedeniyle bayram dönemlerinde sokaklarda daha sık rastlanıldığı iddia edilen, büyük çoğunluğu anadoludan büyük şehirlere gelmiş bulunan homo sapiens'lere yakıştırılan bir benzetme. anadolu gezileri esnasında sık sık karşılaştığımız, konuştukça konuşmak istediğimiz, tatlarına doyamadığımız, pek çoğumuzun kirlenmemiş insan olarak tanımlayabileceğimiz insanlardır aslında bunlar. oysa bizler anadoluya gittiğimizde bize evlerini açan, her türlü konuda yardımcı olmak için etrafımızda pervane olan, eli açık, gönlü açık bu insanlar büyük şehirlere gelince bakınız ne oluyor:

    sirkecide çiçek pazarından birkaç saksı çiçek almış ve taksi bekliyordum. birkaç gün önce döndüğüm bir anadolu köyünde gördüğüm, tıpkı onlar gibi giyinmiş bir adam caddeyi geçerek yanımda taksi beklemekte olan şehirli insanlara yaklaştı ve bir soru sordu: taksime giden otobüsü yolun hangi tarafında beklemem lazım? evet, sorduğu soru buydu ve aldığı yanıtı duyduğum için güne lanet ettim: pis kıro, gelmişin istanbul'a, yolları bile bilmiyorsun. defol git köyüne... devamını neyse ki duymadım ama adamcağızın gerisin geri caddeye döndüğünü ve o şaşkınlıkla az daha ezilecekken arabanın önünden kendini zor kurtardığını görebildim taksiye binerken.

    başlığı görünce amerika'lı larry o neil ile yapmış olduğum bir sohbet geldi aklıma nedense. orada da benzer sorunlar zenci meselesi yüzünden yaşanmakta olduğundan şöyle bir açıklama yapmıştı bana o gün: zenci olduğum için utanıyorum bazan... evvel zamanlarda zencilere yapılan baskılardan ve beyaz insanların zencileri hor görme eğilimlerinden söz etti kendi yorumlarını da katarak ve ekledi: şimdi zenci - beyaz ayrımcılığına son verildi ama onca ezildikten sonra zenciler öyle bir rahatladılar ki, onları tutabilene aşkolsun. her türlü aykırılık, her türlü görmemişlik, aşırılık, her türlü kültürsüzlük onlara marifetmiş gibi geliyor. bunu dinlerken böyle bir bakış açısından uzaktım, ne diyeyim... belki de bizler kıro dediğimiz insanları kıro formuna sığdırıyoruz. hatta belki de kıro terimini sırf bu formu oluşturmak için dilimize oturtmuşuzdur... belki de en başa dönerek, insanlara birer homo sapiens yani insan olarak bakmayı öğrenmeliyiz öncelikle...


    (nikneym - 26 Ekim 2006 17:13)

  • comment image

    bayramlıklarını giyerek arz-ı endam eden, sayıları daha bir arttığı koloni şeklinde gezdikleri için daha fazla dikkat çeken kırolar olabilir.

    ancak bu grubu "evinizi temizlerken iyi, prensler prensesler" vs. şeklinde cansiperane savunan insanların atladıkları nokta bu savunmayı yaparken kendi kafalarındaki kıro tanımını yansıttıklarıdır. şikayet edenler bayramda gezen fakir insanlardan, eğitimsiz olmalarından, ne iş yaptıklarından mı şikayet ettiler?

    başkalarına vay bu insanlar için nasıl böyle düşünürsün diye feryat ederken aslında siz böyle düşünüyorsunuz gibi geldi.
    şikayet edilen guruh zannedersem öküz gibi bakan, her tülü lafı atmayı hak bulan, nerdeyse üzerinize basacakmış gibi bi omuz atıp geçen buna mukabil "afedersiniz" lafını çok gören, metro tıklım tıklım doluyken daha içerdekiler çıkmadan sizi ezmek sureti ile içeri girmeye çalışanlardır.

    dolayısıyla bu davranışları yapan zengin de olsa, eğitimli de olsa kırodur (ki gayet şık giyinip,iş güç sahibi olup sırf bu yuzden bu davranışları yapmaya hakkı olduklarını düşünen, yapan insanlar da tonladır) şikayetlerin odağını insanların sosyoekonomik düzeyleri, eğitimleri değil davranışları oluşturmaktadır. yoksa kendi halinde gezen insanlardan şikayet edildiğini "ay nasıl olur da benimle aynı ortamda olur" denildiğini hiç zannetmiyorum


    (nananem - 26 Ekim 2006 19:30)

  • comment image

    sözlükte çoğu ki$inin bazı yönlerden koruduğu kısım insanlar. onlarında hakkı yok mu? var! ama nerede? kendi çöplüğünde! sen, buraya gelip elalemin kızına sarkıntılık edersen, taciz edersen senin hakkın yok arkadaşım. koca kaldırımda 10 ki$i sıralanıp yürüyosan, senin hakkın yok. madem ya$adığı yerlerden öğrendiği kültür böyle ya da modern kültürü yok, gelmiyceksin modern hayata. sen, başkasının götüne başına bakarsan, cüzdanını çalarsan, laf atıp rahat düzeni bozarsan senin hakkın yok, tek laf var '' allah belanı versin''..''aaa, kendi seçimleri dı$ında bir hayat tarzı olmu$ ve sen onu böyle yargılayamazsın, hepsi öyle değil ve böyle dersen sen ırkçılık yapmı$ olursun'' diyen ki$i varsa, tamam ırkçıyım o zaman ama bunu söyleyen insanlar, emin olun ki, hiçbir $ekilde tacize uğramamı$, sevgilisi yanındayken ona '' amına giriyim anam'' denmemi$tir..ate$ dü$tüğü yeri yakar derler, öyledir de..madem ayak uyduramıyosun, defol git o zaman bu sınırlardan.


    (spy - 26 Ekim 2006 22:18)

  • comment image

    klan halinde gezdikleri dogrudur. fakat olayi daha da abartirlar. bes kisilerse yanyana ve hafif dayi seklinde yururler. bu yanyana yurume hali bir alisveris merkezinde, genis bir caddede veya bir kaldirimda degismez, birdir ve tektir. biraz da kendi halinizdesinizdir ve o bes kisilik barajin bir tarafindan gecmeye calisirsiniz. sonrasi o dayi yurumenin insafina kalmistir.
    -arkadasim, dogru durust yurusene.
    -ha, birsey mi dedin?
    bir alisveris merkezine gidersiniz. sigara icen bir insanim fakat sigara icilmeyen bolumlerin dumanalti hale geldigini ve rahatsiz edici oldugunu gorurum. o tayfa yine eyleme gecmistir. bir guvenlik gorevlisi uyarmak icin gelir ve fakat gorevlinin gidisinin ardindan tekrar sigaralar yakilir. el sakalariyla ve gurultuyle yurttan sesler korosu harekettedir. gelen gecen kizlara laf atmak, yiyecekmis gibi bakmak asli gorevleri olmustur. yanlarinda erkek arkadaslari olan kizlara bile bakmaktan cekinmezler, kavga gibi bir korkulari yoktur cunku kalabalik gezmelerinin caydirici oldugunu bilirler.
    onlar fakir diye bir savunma getirmenin manasi yoktur. zaten kimsenin sikayeti fakir insanlarla bir arada olmak degildir. fakirlik belki iyilestirilemeyecek bir durum olabilir. biraz da insanin karsisina cikan sansla ilgilidir. fakat cahillik ve bu tur farkli bir yaratik olma hali iyilestirilebilir, hem de insanin kendisi tarafindan. bunun da yolu sadece okul okumak degildir.
    uc senedir eger bu sehirdeysem* disari adim atmamamin sebebi olmustur bu olay. disariya cikip moral bozuklugunu yakalayacakken, bir ev tatili modunda yasamak her acidan daha saglikli gelir bana.


    (gabbiano - 15 Kasım 2004 23:40)

Yorum Kaynak Link : bayramda ortaya çıkan kırolar