Süre                : 1 Saat 21 dakika
Çıkış Tarihi     : 09 Ekim 2014 Perşembe, Yapım Yılı : 2014
Türü                : Komedi,Aile
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Walt Disney Pictures , 21 Laps Entertainment , The Jim Henson Company
Yönetmen       : Miguel Arteta (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Rob Lieber (IMDB)(ekşi),Rob Lieber (IMDB)(ekşi),Judith Viorst (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Steve Carell (IMDB)(ekşi), Jennifer Garner (IMDB)(ekşi), Ed Oxenbould (IMDB)(ekşi), Dylan Minnette (IMDB)(ekşi), Kerris Dorsey (IMDB)(ekşi), Elise Vargas (IMDB)(ekşi), Zoey Vargas (IMDB)(ekşi), Sidney Fullmer (IMDB), Bella Thorne (IMDB), Megan Mullally (IMDB), Mekai Curtis (IMDB), Lincoln Melcher (IMDB), Reese Hartwig (IMDB), Martha Hackett (IMDB), Mary Mouser (IMDB), Alex Désert (IMDB), Toni Trucks (IMDB), Liz Carey (IMDB), Rizwan Manji (IMDB), Eric Edelstein (IMDB), Tara Brook (IMDB), Andrew Franklin (IMDB), Cassandra Braden (IMDB), Ruben Vernier (IMDB), Donald Glover (IMDB), Joel Johnstone (IMDB), Ben Greene (IMDB), Scott Keiji Takeda (IMDB), Burn Gorman (IMDB), Angelyna Martinez (IMDB), Dennison Samaroo (IMDB), Jesse Garcia (IMDB), Joey Capone (IMDB), Jennifer Coolidge (IMDB), Jonathan Slavin (IMDB), Jonah Goldman (IMDB), Katelyn Hilario (IMDB), Samantha Logan (IMDB), Alexander Biffin (IMDB), Dylan Yeandle (IMDB) >>devamı>>

Alexander and the Terrible, Horrible, No Good, Very Bad Day (~ Aleksander ve Felaket, Korkunç, Berbat, Çok Kötü Bir Gün) ' Filminin Konusu :
Alexander and the Terrible, Horrible, No Good, Very Bad Day is a movie starring Steve Carell, Jennifer Garner, and Ed Oxenbould. Alexander's day begins with gum stuck in his hair, followed by more calamities. However, he finds...


  • "yalnız değilsin kardeşim."
  • "boşverin ya, hayatını en güzel göstereye çalışanlar, hayatı en b.ktan olanlar oluyor."
  • "tabi olum şu an herkes seks."
  • "eline fırsat geçen herkesin olduğundan daha çok eğlendiği/aktivitede bulunduğu/gezdiği/mutlu olduğu gibi davranmasının sebep olduğu düşünce. daha ne kadar yalan olabiliriz?"
  • "ben evde otururken sanki herkes benden habersiz toplanıp dışarıda parti veriyor."
  • "beraberinde utangaçlığı, ezikliği, depresyonu hatta uzun vadede yalnızlığı ve evden çıkamamayı getirebilecek düşünce."
  • "son 1 buçuk senedir hayatımda elde tutulur hiçbir şey kalmadığı için sürekli içinde bulunduğum düşüncedir."
  • "(bkz: benden başka herkes sevişiyor hissi)"
  • "diğerlerini bilmem ama benimki bok gibi gençler rahat olun."
  • ""yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?" aylak adam 1959'da internet olmasa da aynı düşünceler varmış demek ki."




Facebook Yorumları
  • comment image

    insana facebook falan kapattıracak bir düşünce.

    paylaşımlara bir bakıyorum;

    -hehehe teknemizden ilk görüntüler yarın devamı vaaaaar (sanki çok merak ediyoruz senin tekne fotoğraflarını)
    -yhaaa benim kızım dünyaaanın en güzel çocuuuu (eciş bücüş bi tip ne dünyası ne güzeli)
    -kocişimle tatiiiiiiil -at italy* (kocana da sokayım sana da)
    -anne oluyorraaaam dinyinin in gizil diygisi (sen olma ulan ayı)
    -zengin zenginoğlu is at california with 82 others - kankslarlaaa kopmalarrr (bitmedi ulan şu babanın parası bitmedi)

    bi ben mi evde oturuyorum? bi ben mi işsizim, yalnızım? yettiniz be kapattırıcaksınız yine facebooku.

    debe editi: bu entrym mutsuzluğumu ve mutsuzluğunu paylaşan güzel insanlar sayesinde debeye girmiş. geri kalan bütün entrylerim de böyle bir başlık altında bile hakaretler edip ayar vermeye çalışanlara girsin. hele 'düşüncesi' ile biten başlığa 'vik vik vik vik kişidir' diye tanım kasan bi taneniz var ki ona laflar hazırladım. ama söylemeyeceğim.


    (sehege - 16 Temmuz 2015 22:50)

  • comment image

    insanlarla konuştuktan sonra ortaya çıkan düşünce. o yaşadıklarını anlatıyor, sen kendi yaşadıklarına/yaşayamadıklarına bakıyorsun. hüzünleniyorsun. adam hayatını yaşamış, ben kütük gibi bu yaşa kadar gelmişim diyorsun. yapacak bişey yok.


    (sirt kasiyici - 16 Temmuz 2015 22:57)

  • comment image

    eline fırsat geçen herkesin olduğundan daha çok eğlendiği/aktivitede bulunduğu/gezdiği/mutlu olduğu gibi davranmasının sebep olduğu düşünce. daha ne kadar yalan olabiliriz?


    (absalonsen - 16 Temmuz 2015 23:29)

  • comment image

    bu düşünce ara ara bana da geliyor. bi süre kötü kalpli, kıskanç bir insana dönüştüm diye üzüldüm ama sonra kabullendim. kıskanç, kötü kalpli, işleri yolunda gitmeyen bir birey olarak hepsini protesto ediyor, muhteşem! hayatlarını görmüyorum artıkın.

    :/


    (sendebenibilmiyorsunoholsun - 16 Temmuz 2015 23:51)

  • comment image

    beraberinde utangaçlığı, ezikliği, depresyonu hatta uzun vadede yalnızlığı ve evden çıkamamayı getirebilecek düşünce.


    (cigostar - 17 Temmuz 2015 00:21)

  • comment image

    uzun zamandır kafamı kemiren düşünce.

    bugün üniversitedeki en yakın arkadaşımla konuştum. 1 senedir hiç konuşmamıştık, kız rehberini kaybetmiş, ben de vefasız biri olduğumdan hiç arayıp sormamıştım. bayağı bir sitem etti ama huyumu bildiği için pek yüklenmedi. hayatını anlattı biraz, 3 senedir aynı kişiyle berabermiş. biliyordum zaten ama bu kadar uzun süreceğini tahmin etmemiştim. sevindim onun adına, sonra kendi hayatımı düşündüm. benim ilişkilerime herkes imrenirdi, hiç bitmeyecek gibiydi hepsi. ama bir bir gittiler derin yaralar açarak. diğer arkadaşların da haberlerini aldım. hepsi işe girmişler, bazıları nişanlanmış. ben ise 25 yaşında kpss ile uğraşıyorum. sevgili desen yok, düzen desen yok, uğraş desen yok. o yok bu yok ne var lan it? yok işte. üzülüyorum, azalıyorum, bitiyorum. 2 fırt kaldı o da giderse biteceğim.


    (kopekli ekmek - 17 Temmuz 2015 00:21)

  • comment image

    tam da şuan ve çoğunlukla içinde bulunduğum durum. neden bilmem ama çok önceleri, ben küçükkene, herkesin hayatı bok gibi de benim hayatım mükemmel, harikulade gibi hissederdim. kaderin garip cilvesi şimdi tam tersini düşünüyorum. şurda gelmişim kaç yaşıma hala bi baltaya sap olamayıp ama ben iyi insanım tripleriyle kendimi kandırıyorum resmen. zaman zaman ise amaann sanki sadece ben böyleyim koy g.tüne gitsin her şeyin demekten kendimi alamıyorum.
    herkesin hayatı b.k işte lan herkesin. hepimiz bi gün ölücez lan bu neyin mutluluğu amk. yatın zıbarın yarına mutsuz uyanın.


    (desem desem ne desemm - 17 Temmuz 2015 01:21)

  • comment image

    yanlış bir düşüncedir.

    uzun otobüs yolculuklarında uyur uyanık içinden geçtiğimiz şehirlerde ışıkları yanan evlerdeki insanların çok mutlu olduklarını düşünmüşümdür nedense.

    balkonda oturup önümüzden geçen şehirlerarası otobüslerdeki insanların da çok mutlu olduklarını düşünmüşümdür ayrıca.

    mutluluk, bizim olmadığımız yerde imiş gibi görünüyor sadece. ama sadece görünüyor.


    (saydin - 17 Temmuz 2015 02:08)

  • comment image

    türkiye'de bu "illetin" erkeklerde daha yaygın olduğuna inanıyorum. kadınların itiraf ve açılma araçları daha fazla. yeni tanıştığım bir kadının paldır küldür mutsuzluklarından dem vurduğuna tanık oluyorum. erkekler ise daha çekingen, çünkü erkekliğe halel getirmemek üzerine eğitildik. kadınlar ise en mahrem konuları dahi hem cinsleriyle paylaşabiliyor. diğer husus, kadınlar "tercih eden" ve edilgen taraftalar. yani, sürekli erkeğin ilgisine mazhar olarak ve seçim yapma hakkını elinde tutarak hep diri kalıyorlar. bu ilgiyi sosyal medya platformlarına taşıyarak sürekli kılıyorlar. erkek ise en ufak bir reddedilmede baya bir güven ve inanç yitirip içine kapanıyor. kısacası erkek 21. yüzyılda inzivanın kutsallık-dışı küskünlük barındıran bir versiyonuna mahkum konumda.


    (makinedeki hayalet - 17 Temmuz 2015 02:48)

  • comment image

    aklıma "evinizin penceresinden diğer evlerin penceresine baktığınızda her ışık yanan evi mutlu zannedersiniz" sözünü getiren düşünce.

    kimse kocasıyla kavga ederken, markette ucuz olan markayı almaya yeltenirken, beş yıldızlı otel yerine pansiyona gittiğinde, taze ölen babasının mevlüdündeyken, yalnız başına kalıp evde oturup lavaboyu hunharca temizlerken, fatura ödemek için bankaya gittiğinde yahut hastanede kemoterapi tedavisindeyken fotoğraf paylaşmayacağı için sadece insanların görmesini istediği şeyleri paylaşır facebookta. o sebeple de bir başkasına hayatı muhteşem görünür. o başkaları da (yani bizler) bir bizim hayatımızda sorun var diğer herkes mutlu mesut zanneder kendimize üzülürüz.


    (soli sol soli - 23 Temmuz 2015 13:10)

  • comment image

    bir ergen endişesi..

    en büyük kaynağı sosyal medya..

    ye, iç, gez, harca.. kapitalist düzeni ayakta tutmanın en kolay yolu..

    herkes mutlu, herkes güzel.. mutlu görünmek için sen de harca.. sen de yetiş onlara.. gezmelerde, yemelerde, içmelerde yarışalım arkadaşlar.. filtreleyelim resimlerimizi, hiç olmadığımız kadar güzel olalım..

    toplumsal olaylara karşı bireysel tepkilerimiz de profil resmini karartmak olsun..

    işte sosyal medya çağının ürünü insanoğlu..


    (fikibiki yakari - 23 Temmuz 2015 13:12)

  • comment image

    "benim disimda herkesin hayati mukemmel" dusuncesi yanlis oldugu gibi "aslinda herkes mutsuz ama herkes mutluymus gibi yapiyor" dusuncesi de son derece yanlis. bu iki dusunce iki ekstremi temsil eder ve ikisinin de saglikli oldugu dusunulemez. oncelikle sunu soyleyeyim, bu olay sosyal medyayla baslayan bir olay degil. sosyal medya baskalarinin hayatlari (izin verdikleri olcude) gorunur kilsa da sosyal medyadan cok onceleri, hatta eski caglardan beri insanlar hep kendi mutluluklariyla baskalarinin mutlulugunu karsilastirmistir.

    hayat denen inis ve cikislarla dolu unsurun zaten mukemmel olmasi mantik disidir. hicbir sey mukemmel olamaz cunku mukemmel "tum kusurlardan arinmis" demektir (ingilizce'deki "perfect" kelimesi akliniza gelsin, veya street fighter'da perfect cekmek gelsin). bu dunya'da istisnasiz her insan ekmeginin pesindedir ama herkesin "ekmegi" farklidir. bazilarinin ekmegi paradir, bazilarininki sevismektir, bazilarininki kitleleri pesinden suruklemektir, bazilarininki sevdigi isi yapmaktir, bazilarinin ki gezip tozmaktir. imkanlari dogrultusunda her insan ekmeginin pesindedir ve her insanin hayatta ugruna caba sarfettikleri belli amac ve gayeleri vardir.

    arastirmalarda insanlarin cogunun hayatlarindan memnun oldugu veya en azindan mutsuz olmadigi biliniyor. yani "aslinda herkes mutsuz ama mutlu taklidi yapiyor" tespiti de dogru degil. genelde mutluluk endekslerinde norvec, isvec, isvicre, kanada gibi ulkeler on siralardadir ama bu diger ulkelerdeki insanlarin mutsuz oldugu anlamina gelmez. zaten bir insan ya mutlu ya da mutsuz olmak zorunda da degildir. mutlulugu 10 uzerinden degerlendirirsek 1-3 arasi "mutsuz" 8-10 arasi "mutlu" denilebilir ama 3 ile 8 arasindaki koskoca bosluga ne mutlu ne mutsuz diyemeyiz. genelde insanlarin cogunlugu 10 uzerinden 6-8 civarindadir, yani genel olarak hayatindan memnundur ama mutluluktan ucup gittikleri soylenemez.

    kaldi ki mutsuz insanlar kendilerini neden "aslinda herkes mutsuz ama cogu insan mutlu taklidi yapiyor" seklinde tatmin etmeye calisirlar ki? baskalarinin mutsuz olmasi bir teselli midir? bu bir mutluluk kaynagi midir? ilginctir ki arastirmalara gore insanlar surekli kendilerini baskalariyla karsilastirarak hayattaki memnuniyetlerini belirlerler. ornegin yapilan bir sosyal deneyde bir sirketteki calisanlari mudurleri tek tek odasina cagiriyor ve hepsine teker teker "maasina %5 zam yaptim" diyor. en basta bunu duyunca calisanlarin buyuk bir cogunlugu mutlu ve memnun oldugunu soyluyor. birazdan deneye katilanlarin yarisina "sana %5 zam yaptim ama is arkadaslarinin coguna %6-7 zam yaptim" diye ekleme yapiliyor ve bu kisilerin memnuniyet derecesi hizla dusuyor. deneklerin diger yarisina "sirkette sen haric cogu kisi %3 zam aldi" denince mevcut mutluluklari artiyor.

    bunu takip eden baska bir deneyde bu kez baska bir sirkette baska bir patron calisanlara "krizden dolayi maasinizda %5 kesinti olacak" diyor. bunda da en basta herkes mutsuz oluyor ama sonradan calisanlarin yarisina "cogu arkadasin %7 kesinti aldi" deniyor, diger yarisina "diger arkadaslarin %3 kesinti aldi" deniyor. tahmin edilebilecegi uzre insanlarin o anki mutlulugu arkadaslarina gore daha iyi durumda olup olmadiklarina gore buyuk degisimler gosteriyor. sen tofas'tan ford'a terfi edersin, yan komsun tofas kullanirken mutlusundur. ertesi gun yan komsun bmw alinca ford artik seni mutlu etmez. son birkac paragraftir anlattigim olaya gavurlar "social comparison theory" diyorlar. bu teoriye gore insanlarin anlik mutluluklari kendileriyle etraflarindaki insanlarin karsilastirilmasina dayaniyor. mesela yalniz gezen biri guzel bir kiz arkadas edindiginde mutlu oluyor ama ertesi gun yakin arkadaslarindan biri daha da guzel bir kiz arkadasi elde edince mutluluk derecesi dusuyor.

    bu teorinin soyle bir ilginc yani da var: diyelim ki siz ortadirek bir mahalledeki en basarili insansiniz. etrafiniza baktiginizda herkesden daha cok paraniz var ve kariyer olarak herkesden ilerdesiniz. yediginiz onunuzde, yemediginiz arkanizda. bu durumda siz bu durumdan epeyce mutlusunuz. birkac ay sonra "benim bu fakir mahallede ne isim var lan" deyip zengin bir mahalleye tasiniyorsunuz. artik mahallenin en zengin, en basarili kisisi siz degilsiniz. aksine ortalama birisiniz. bir anda sinif atlamis olmaniza ragmen mutluluk dereceniz dusuyor.

    bunun sebebi nedir? insanlar hayatta basarili olup olmadiklarini test etmek icin kendilerini etraflarindaki insanlarla karsilastirirlar. abd'de yasayan biri kendisini afrika'da yasayan biriyle karsilastirdiginda cok basarili, cok zengin gozukebilir ama etrafindaki insanlarla karsilastirdiginda ortalama bir insan oldugunu gorebilir. bu yuzden fakir bir ulkeden refah seviyesi yuksek bir ulkeye tasinan insanlar ilk basta sinif atlasalar da referans gruplari da sinif atladigi icin mutluluklarinda cok buyuk bir yukselme gorulmuyor.

    jim carrey der ki "keske herkes cok ama cok zengin, cok ama cok basarili olabilse. boylece cevabin bu olmadigini anlarlardi." rahmetli robin williams'in da benzer sozleri var. bu iki isim dunya'ca unlu, herkesin giptayla baktigi aktorler ama onlar da kendi cevrelerini referans olarak aldigi icin kendilerini dunya'nin geri kalaninin gordugu gibi gormuyorlar. sizin mutluluk oraniniz arttikca referans citaniz da artiyor ve eski mutluluk oranina geri donuyorsunuz.

    bir arastirmada piyangodan buyuk paralar kazananlar ve bir kaza sonucu bacagini veya kolunu kaybedenler 1 sene boyunca takip edilip inceleniyor. en basta piyangodan para cikan insanlarin mutlulugu inanilmaz derecede artarken kaza gecirenlerin mutluluk seviyesi buyuk bir cokus yasiyor. sonraki 1 yil boyunca ilk gruptakilerin mutlulugu giderek dusuyor ve ikinci gruptakilerin mutlulugu giderek artiyor ve yilin sonunda ikisi de mutluluk olarak basladiklari yere (piyango oncesi ve kaza oncesi) asagi yukari geri donuyorlar. piyango kazanan elemanlar diger zenginlerle takiliyorlar ve kaza gecirenler yine kendileri gibi olanlarla takiliyorlar. bu yuzdendir ki tek kisiyi etkileyen felaketler genelde buyuk yikima sebep olurken bir bolgeyi topluca etkileyen dogal felaketler bu kadar buyuk psikolojik yikima sebep olmuyor cunku siz bir gecede herseyinizi kaybettiginiz gibi etrafinizdaki herkes de kaybetmis oluyor.

    depresyonun ilk evrelerinde genelde insanlar herseye gri bir gozlukle baktiklari icin herkesin kendileri gibi mutsuz oldugunu dusunurler. bu yuzden depresyona yeni girmis bir cok insan herkesin "mutluluk maskesi taktigini ama aslinda herkesin mutsuz oldugunu" dusunur. bu biraz da savunma mekanizmasidir cunku insanlar kendileri haric cogu insanin mutlu oldugunu bilmek istemezler. bunun yerine herkesin de kendileri gibi mutsuz oldugunu dusunurler. depresyonun ilerleyen seviyelerinde baskalarinin hic de mutsuz olmadigi, bazi insanlarin gercekten de gayet mutlu oldugu anlasilir. bu kez de depresyonun siddeti artar (ornek olarak su sekilde dusunun: stresten dolayi saci dokulen biri bunu goruyor ve bu konuda stres yapiyor, boylece sac dokulmesi hizlaniyor, bunu goren elemanimiz daha da stres yapiyor ve sac dokulme hizi daha da artiyor, boylece kisir dongu kirilana kadar devam ediyor).

    ingilizce'de mutsuzluktan bahsederken 2 farkli kelime kullanilir: sad ve unhappy. genelde sad anlik mutsuzluklar icin, unhappy de uzun donem mutsuzluklari icin kullanilir. mesela huzunlu bir sarki duyup huzunlendiyseniz "sad" denir, yaptiginiz isten nefret ediyorsaniz "unhappy" denir. aslinda insanlardaki mutluluk ve mutsuzluk da kisa sureli bir seyden cok uzun sureli birseydir. gunluk hayatta bazi anlar mutlu, bazi anlar mutsuz gecse de asagi yukari belli bir mutluluk ve mutsuzluk seviyesi vardir ve bu uzun donemde cok az oynama gosterir. birinin mutluluk seviyesi 10 uzerinden 7'yse gun boyunca yasadiklarindan dolayi 6 veya 8'e inip cikabilir ama ornegin 1'den 8'e, veya 8'den 1'e atlama pek olmaz.

    sosyal medyada mutlaka kendini oldugundan daha mutlu gostermeye calisan, hayatini oldugundan daha iyi gostermeye calisan insanlar vardir ama insanlarin genelinde veya tamaminda boyle bir yonelimin oldugunu soylemek yanlis. sizin facebook'ta 200 arkadasiniz varsa biraz dikkatli bir sekilde inceleyince goreceksiniz ki surekli kendi hayatinin reklamini yapanlar topu topu 10-15 kisidir. o 200 kisiden cogu kendi halinde takilmaktadir ve cok nadiren paylasim yapmaktadir ama surekli paylasim yapan 10-15 kisi yuzunden sanki herkes boyleymis gibi bir algi olusur.


    (diesel1907 - 31 Temmuz 2015 19:40)