Süre                : 1 Saat 50 dakika
Çıkış Tarihi     : 08 Şubat 2008 Cuma, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Drama
Ülke                : Kanada
Yapımcı          :  Max Films Productions
Yönetmen       : Lyne Charlebois (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Lyne Charlebois (IMDB)(ekşi),Marie-Sissi Labrèche (IMDB)
Oyuncular      : Isabelle Blais (IMDB)(ekşi), Jean-Hugues Anglade (IMDB)(ekşi), Angèle Coutu (IMDB), Sylvie Drapeau (IMDB), Laurence Carbonneau (IMDB), Pierre-Luc Brillant (IMDB)(ekşi), Marie-Chantal Perron (IMDB), Antoine Bertrand (IMDB)(ekşi), Hubert Proulx (IMDB), Hortense Bamas (IMDB), Sebastien Beaulac (IMDB), Marc Beaupré (IMDB), Sandrine Bisson (IMDB), Valérie Blais (IMDB), Marie Charlebois (IMDB), Renée Cossette (IMDB), Hubert Lemire (IMDB), William Monette (IMDB), Dominique Pétin (IMDB), Félixe Ross (IMDB)

Borderline (~ Borderline - Kikis Story) ' Filminin Konusu :
Film başarılı “flashback” lerle giriştiği, geçmişin ve şimdinin karmaşasında, on yaşında başlayan, bir travma ile dağılmış anne ve anneanne karakterlerinin boğduğu bir çocuğun parçalanmış kişiliğini anlatıyor. Ruhu ve bedeni üzerine düşünen bir kadın… Cinselliği ile karakterinin, gerçek benliğinin gizli savaşında bir kaybeden…Akıl hastanesinde annesini ziyaret edip; “Anne, anne diyorum, ben senin gibi bir kaybeden olmayacağım.” diye çığlık atan gerçek bir kaybeden… Sorunlu bir aile hayatı olan Kiki'nin dramatik hayatını anlatıyor. Ruh hastası bir anne ve hasta bir büyükanne ile hayatını sürdüren Kiki, hayatını seks bağımlısı ama duygudan aşktan yoksun bir kız olarak sürdürmektedir.

Ödüller      :

Toronto International Film Festival:Best Canadian First Feature Film - Special Jury Citation


  • "halk arasında akrep burcu denen ruhsal bozukluk."




Facebook Yorumları
  • comment image

    öncelikle , hastalığın adındaki borderline, ilk tanındığı zamanlarda, bazı kaynaklarda da belirtildiği gibi, ne psikoz, ne nevroz olmayan doğası nedeniyle ikisinin sınırında kaldığından verilmiştir. yani kişiliğin ve tavırların bir sınırın ötesi berisinde seksek oynaması haline ilk başta tekabül etmeden konulan bu ad, sonra hastalığa eh biraz cuk oturarak fıkara sümüğü gibi yapışmıştır.
    gavurca adının ilk anda çağrıştırdığı gitgellerin ötesinde, öncelikle başta kendisi hakkında içten içe hissettiği değersizlik ve önemsizlik hissi, bunu bastırmak için kullandığı büyüklük ve aşırı değerlilik hezeyanları, çevresindeki kişileri değerlendirirken de çok etkili olur ve sanıldığı ya da belirtildiği gibi devamlı bir pessimism ve hayat bitti tavrından ziyade, çok iyi-çok kötü arasında yüksek salınımlı fikir kaymaları oluşur. alkol ve madde bağımlılığı ise, bu hastalıkta tipik olan self destructive aşamaya gelmiş ya da gelebilecek aşırılıklarda kriter alınan 5 şey arasında yer alır, diğerleri, para harcamak, seks, yemek yemek*, araba kullanmaktır. teşhiste bu 5 unsurdan en az ikisinde anlık ve tepkisel olma* aşırılık ve ölçüsüzlük, kendine zarar verici potansiyele sahip olup olmadığı önem kazanır. gereksiz ve konrtol edilemeyen öfke sıklıkla görülür, tekrlayan intihar girişimleri ise değersizlik fikri zirveye çıktığında yaşanan ruh halinden kaynaklanır.

    edit notu:yukarıda belirtildiği gibi diyerek kendinden önceki entryleri refere etmiş bu ahayta şey.
    tuttuk elinden düze çıkarttık.


    (serendipity - 7 Haziran 2002 15:50)

  • comment image

    "ne boktan bir hayat bu. mutlu insan aptal insandir. realitenin hammaddesi mutsuzluk. ne yapacagimi bilmiyorum. hayattan ne istedigimi de. amaci olmadan yasayamaz mi bir insan onurlu, saygi gorerek?nedir planli, programli yasamak hedefler dogrultusunda?hic mi caniniz sikilmaz? hic mi hevesiniz gecmez, motivasyonunuz dusmez? ne istedigimi bilmiyorum. ne is yapmak istedigimi de bilmiyorum. aslinda biliyorum; ama o kadar cesitli ki hangisini secmeli veya hangisinden baslamali kestiremiyorum. her sey cok bulanik. elle tutulur hicbir sey yok hayatimda. anlami olan, beni mutlu eden hicbir sey.intihar edemem, henuz degil en azindan. bir seyler var engelliyor beni. aslinda bazen cok keyif aliyorum yasadigim andan. gulumsemek geciyor devamli icimden yapiyorum da farketmeden. ama artik hicbir sey yoluna girmeyecek. yalnizliga mahkumum ben. baksana birileri geliyor ama ben kaybediyorum. kaybetmeliyim cunku hakikati ben biliyorum. insan yalnizdir ve mutsuz. insan olmak boyle bir sey. gercek insan..."

    borderline beyni...


    (mojosuki - 29 Kasım 2008 01:50)

  • comment image

    borderline kisiler sectikleri insanlari veya kendilerini once gozlerinde asiri buyuturler sonrada inanilmaz degersiz bulurlar.ofkelerine hakim olamaz, boslukta hisseder,zaman zaman kendilerine zarar verilecegi duygusuna kapilirlar.duygular an ve an degisebilir.self destruction ve intihar girisimleri soz konusu olabilir.kimlik karmasasi yasanir.


    (mascara - 2 Ocak 2003 17:52)

  • comment image

    bundan muzdarip insanlar kendilerince baskalari tarafindan ya cok sevilirler ya da nefret edilirler. ya cok severler ya da nefret ederler. ya cok mutlulardir ya cok mutsuz. ya herseyi basarabilirlerdir ya da hayatta hicbir sey olamamis zavallilardir. isminden belli aslinda: her seyi sinirlarda yasamak. mutsuzken kriz gecirirler, aglarlar, zirlarlar, yuzlerinden hemencecik belli olur mutsuzluklari. mutluluklari ise akila hayale sigmayacak mutluluklardir, kahkahalar atarlar, yuzlerinden gulumsemeleri eksik olmaz, sarkilar soylerler, dans ederler. ve en garip tarafi da bu duygular arasinda gecis bazen dakikalar icinde bile olabilir.

    daimi olarak cevrelerinden ilgi beklerler, sadece sevgili degil aileleri ve arkadaslarindan da. mesela attiklari mesaja alamadiklari cevap karsisindakinin onlari -sirasiyla- umursamadigini, sevmedigini, nefret ettigini gosterir. hastalarin cevresinin destegi cok onemlidir bu noktada. cevresindeki insanlar olaylarin farkinda olmali, hastaya bu yaptiklarinin normal olmadigi her zaman hatirlatilmalidir. zaten bu hastalikta ilacli tedavidense hastanin kendi kendini telkin etmesi ve cevresinden gordugu destek buyuk oranda basari saglar. sonucta hissettigimiz duygular cevremizde olan bitenlerle dogrudan iliskilidir.

    burda kendi yasadiklarimi belki baska insanlara yardimci olur diye anlatmak istiyorum. benim iki-uc arkadasim vardi ki bana cok yardimci oldular farkinda olmasalar bile. yaptiklari ne kadar dogruydu bilmiyorum ama benim uzerimde cok ise yaradigini soyleyebilirim.

    ben ne zaman ki bu kadar kucuk, bu kadar onemsiz olaylardan dolayi sinir krizleri gecirsem beni umursamadilar, agladigimda yanima gelmediler, sinirimden duvarlari tekmeledigimden gulup gectiler. once o insanlardan nefret ediyorsunuz cunku boyle arkadaslik olmaz. sizi sevseler gelip destek olurlardi. onlar sizin sevginizi hak etmiyorlar. ama yapayalniz kalip aglarken bir noktadan sonra agladiginiz seyin ne kadar sacma oldugunu fark ediyorsunuz. normale dondugumde arkadaslarim beni ne kadar sevdiklerini, agladigim zaman cok uzulduklerini ve hatta uyuyamadiklarini ama yanima gelmekten cekindiklerini cunku ne zaman yanima gelseler daha fazla agladigimi soyluyorlardi. bir sure sonra duygularimi daha cok kontrol altina almaya basladim. bana her zaman bu yasadiklarimin normal duygular olmadigini hatirlatiyorlardi. bunu yapabilmek her babayigidin harci degildir aslinda. yillarimi birlikte gecirdigim arkadaslarim yapamadi mesela, annem yapamiyor. bu insanlar uzuntunuz gercek sanip yaninizda olmak istiyorlar ama aslinda siz ne kadar gercek gibi hissetseniz de o sadece mutsuzlugun steroid almis hali.

    eger bir iki tavsiye verebilecek olursam:

    1. gavurlarin comfort zone dedigi, yillardir tanidiginiz bildiginiz insanlar ve ailenizden olusan ortami terk edin. onlarla gorusmeyin degil tabii ama imkaniniz varsa baska bir sehire okumaya/calismaya gidin. ilgiye acliginizi bastirmak icin birebirdir cunku anneniz, babaniz, kardesiniz basinizi oksamaya hazirken yeni tanistiginiz insanlardan bunu bekleyemezsiniz.

    2. bunun ilacla tedavi edilecek psikolojik bir hastalik olduguna inanmasam da (psikiyatristler de benimle ayni fikirde zaten) hissetiklerinizin normal olmadigini kabul edin. hayir efendim normal insanlar bu kadar mutlu olmuyorlar ya da mutsuz. bu normal degil. delirmeye basladiginizi hissettiginizde kendinize sunu sorun: normal bir insan boyle bir durumda ne hissederdi?

    3. alkol butun kotuluklerin anasi. sizi nelerin delicesine mutsuz yaptigini belirleyin, eger ortamda bu durumlar mevcutsa ya da mevcut olabilecek gibiyse icmeyin. icki normal insanda bile duygulari taskinligina neden olurken, borderlinelarda kat be kat daha fazla olur. hatta ve hatta icmeyin bence. ya da ayarinda icin. agzinizla icin iste.

    4. suna kendinizi inandirin: cevrenizde olanlar her seye ragmen sizi seviyorlar ve sevmeye devam edicekler. sirf siz anormal bir sekilde bir insani bir gun cok sevip ertesi gun nefret ediyorsunuz diye normal insanlarin da boyle olmasi gerekmez.

    en ise yarayan ilac kendi kendini telkin yontemi: "abartiyorum, bu hissettiklerim normal degil, bu dusunduklerim normal degil" demek. normal biri ne hissederdi, nasil davranirdi bunu dusunmeye baslamak. biliyorum bu hastaligi kisiliginin bir parcasi olarak gorup kabul eden, degismem diyen insanlar var. ben de oyleydim ama sonradan fark ettim ki bu hem kendime hem de sevdiklerime haksizlik. sirf ailem ve bir iki arkadasim beni cekiyorlar diye bu kadar bencil olamam, bu insanlari uzemem, kendi kendimi yoramam. resmen duygu seliyle bogusmaktan yorulmustum.

    ben bulundugum cevreden tamamen uzaklastim ve hic kimseyi tanimadigim bir sehire geldim, sirf kendimi denemek ve de ilgisiz yasamak icin. bu sure icerisinde bir iki kere kriz gecirdim, ama gecmiste oldugum yerden tamamen farkli bi noktadayim artik. biraz daha duygularimi kontrol altina alabiliyorum artik. onemli olan bunun bir sorun (hayir efendim hastalik degil) oldugunu kabul etmek ve cevrenizde size karsi sert cikabilecek bir kac insan.

    ve en onemlisi, hayir sakinlesmek sizi siradan, sikici ya da 'normal' yapmiyor, daha cekilebilir kiliyor. bunu akla yazmak lazim. bir gun yapayalniz kalirsaniz inanin 'normal' olmak istersiniz.


    (oona - 16 Ekim 2011 23:14)

  • comment image

    size değer verenleri bıktırmak, boğmak, sıkmak ve sizden nefret etmelerini sağlamak borderline'lı hastaların en iğrenç özelliğidir. size en yakın kişiler bilir genelde hastalığınızı, diğerleri tarafından sevilen biri bile olabilirsiniz ama bu insanlara çok yaklaşan, onları önemseyen yanar.

    bunları bir borderline'lı olarak söylemek ne kadar acı bilemezsiniz. bu hastalığa sahip insanların fark etmeden kötülük yapması, hem de aslında en çok sevdiklerine bunu yapması onları mahvediyor. bu kişilerle ilişki yaşayanlar onlara ağızlarına geleni söylüyorlar. onların ruhsuz, kıskanç, bencil olduklarını düşünüyorlar. kendi açılarından haklılar da zaten ama biz aslında ruhsuz değiliz. biz şanssız insanlarız sadece. bazen küçüklükte bazen de gelişim çağında travmalar yaşamış insanlarız. bizimle ilişki yaşayanlar aslında onları sevmediğimizi düşünürler ama biz aslında fazla sevdiğimiz için öyle davranıyoruz. masumiyetimizi açıklamaz bu gerekçe ama biz doğru şekilde sevmeyi öğrenememiş insanlarız. yeri gelir size öfkelenir, bağırır hatta saldırırız ama bunlar kalbimizin çırpınışlarıdır aslında. "beni sev! ben sevgiye muhtacım! kırma beni, acıtma canımı... zaten çok acıttılar bu zamana kadar, sen de yapma..." demek ister, diyemeyiz. saldırmayı, suçlamayı tercih ederiz. çünkü zayıf noktalarımızın öğrenilmesinden, güvenmekten korkarız ve güvenin sonundan, yani kırılmaktan.

    gözlerimiz dalıp gidiyorsa bir yerlere ve yavaş yavaş süzülmeye başlıyorsa yaşlarımız, sevgiye muhtacız demektir. sorun şu ki muhtaç olduğumuz anda asla anlayamıyoruz bunu. boş boş düşüncelere dalıyoruz sadece. "ne oldu?" diye sorsanız "bilmiyoruz". çok sevseniz, mutlu etseniz bile sizden hep daha iyisini bekliyoruz. size bağımlı hale geliyoruz. sonra ağzınızdan çıkan bir kötü sözle bile yıkılıyor, her şey güzel giderken bile bırakıp gitme ihtimalinizi düşünüyor, ölmek istiyoruz. her şeyden herkesten kıskanıyoruz sizi. dayanamıyorsunuz buna, nasıl dayanılır ki zaten, patlıyorsunuz birden, kızıyor bağırıyorsunuz bize. "biliyordum" diyoruz biz de sonra, "beni bırakacağını, beni sevmeyeceğini biliyordum". önceden melek olan bizler o noktadan sonra şeytanlaşmaya başlıyoruz. sinirlenmeler, hakaretler, saldırmalar birbirini izliyor sonra. hep aynı senaryo ne yazık ki. sizi acımasızca dövsek bile hep soruyoruz "neden... neden beni çok sevmedin?"

    içimizdeki melek de şeytan da biziz ama biz aslında kötü değiliz ki. öğrenememişiz sadece sevmeyi, sevilmeyi; nasıl değer verilir, nasıl değer verenin kıymeti bilinir anlayamamışız... bu yüzden kızmayın bize artık, sadece bu hastalığa sahip insanlarla tanıştığınızda uzaklaşın onlardan.
    biz nasıl olsa*** alışıyoruz yalnızlığa :)


    (hayat putlarla guzel - 30 Temmuz 2013 08:08)

  • comment image

    türkiyede yaşı 16 ile 40 arasında olan tüm kadınlar bu hastalığa sahip olduğunu iddia ediyor.
    bu değilse kesin obsesiftir kompülsiftir.
    o da değilse manik depresiftir

    beni biliyorsunuz konuşuyorsam altını doldururum. hepinizi tek tek tanıyor yakından takip ediyorum. her biriniz ne yiyorsunuz nerede okuyorsunuz kimlerden hoşlanıyorsunuz haberim var. ve emin olun sizler hastalık hastası insanlarsınız sevgili türk kadınları. her biriniz tek tek mutsuzluğunuza sizin tercihleriniz dışında dışsal karizmatik kaynaklar aramak zorunda hissediyorsunuz kendinizi.

    iktisadın en temel amacı olan "sınırlı kaynaklarla sınırsız insan ihtiyaçlarını karşılama" ideali kesinlikle biyolojik açıdan da ele alınmaya muhtaçtır. kadının tatmin olmamaya programlı genetik kodu türkiyenin kendine has şartlarında inanılmaz bir mutsuzluk yaratıyor bunu çok dikkatli dinlemelisiniz. şimdi size hiç duymadığınız yepyeni bir teşhis koyacağım. ihtiyaç duyduğunuz aynayı burnunuzun ucuna dayayıp "buraya dikkatli bak kadın" diye kaykıracağım kulaklarınıza.

    sizler adı karizmatik bu hastalıklardan muzdarip olduğunuzu sanıyorsunuz çünkü türkiye batı medeniyetleriyle aynı ideallere sahip olabilecek kadar bilgiye erişim olanakları olan ancak aynı anda ortadoğunun kısıtlı özgürlük anlayışı ile ayaklarından pırangalanan inanılmaz bir ülke. gerçeği ve güzel olanı görebildiği halde ona uzanamauacak kadar kısa zincirleri var bu ülkenin. güzel estetik kaliteli olanı bilip ona ulaşamamak türümüzün evrim sürecinde izlediği elde ederek gelişme sürecine çok ters bir algı yaratıyor.

    yani basitleştirirsek normalde elde ettikçe tecrübe ettikçe öğrenen ve öğrendiğini halihazırda elde etmiş olan insan hayvanı. çağımızda elde etmediğini de görebilecek hale geldi. türkiye de dünyada bu açmazı en derinden yaşayan ülkelerden biri. güzel olanı görüyoruz ama yaşayamıyoruz. hemen kıçımızın dibinde insanlar özgürlüğün bilimşn sanatın estetiğin dibine ekmek banıyor biz buradan salyalar saçarak izliyoruz.

    peki bu açmaz neden kadınları hasta ediyor da erkekleri teğet geçiyor.
    çünkü benim sevgili kadınım, daha önce yüzlerce sayfa metin ile anlatmaya çalıştığım üzere türün gelişimi için gerekli motivasyonu yaratma görevi insan hayvanında kadına bahşedilmiş. dünyada hiç kadın olmasa erkekler belirli bir gelişim evresinde hayatından tatmin olur geleceği inşa etmeye devam etmezlerdi. bizim karakterimiz ihtiyaç ortaya çıktıkça çözüm üretmek üzerine kurulu. kolay tatmin olur kolay tamam oldu deriz. bu nedenle bizim için bir ev karnımızın doyduğu içinde üşümediğimiz güvenli bir sığınak iken, kadın için aynı evin pencere genişliğinden perde rengine kadar milyonlarca ufak detaya ihtiyacı vardır.

    kadının yaşam ülküsü erkeğe aşılması gereken yeni hedefler sunmak, yeni ihtiyaçlar yaratmak çizgisindedir. tatmin olmamak, kadının insan türünün adaptasyonunu sağlamak için ihtiyaç duyduğu bir enstrümandır. insanın gelişebilmesi için türün o an için sahip oldukları ile tatmin olmaması lazımdır.

    bu temel kavramı anladığımıza göre şuraya odaklanmaya başlayabiliriz. mutluluk beklentilerle ilgili bir kavramdır ve kadın erkek her insanın yapması gerekenleri yapması için motivasyon üretir. bir nevi köpek eğitim kurabiyesidir mutluluk anlayacağın. bir metayı, bir duyguyu, bir kavramı arzularsın sonra onu elde edersin ve evrenin sonsuz bilgisi seni mutlulukla ve hazla ödüllendirir. evrene göre doğru olanları yaptıkça mutlulukla buluşursun. beklentiler evrenin senden bekledikleriyle ne kadar paralelse o kadar mutlu olursun.

    peki türk kadını neden sürekli mutsuz. işte tüm bu yazıyı bu cümleyi daha iyi anla diye yazdım canım insan.

    türk kadını mutsuz çünkü ilkel, bul ve o bulduğunu basamak olarak kullanarak yüksel yöntemi artık kolonileşen dünyada işe yaramıyor. birileri atı alıp üsküdarı geçmişken birileri onların tezeklerinde boncuk arıyor sürekli. tatmin olmamakla güdümlenmiş kadın bilinci, bir sahip olduğumuz en yüksek değerlere bakıyor, bir ayağının altındaki güdük basamaklara bakıyor o yüksekliğe asla ulaşamayacağını anlıyor bir anda. kaldı ki o en yüksek doruk bile onun için doyurucu tatmin edici değil. oraya varsa da daha iyisi için erkeği yönlendirmeye çalışacak ister istemez ama bu şu an için hayal bile değil.

    elindeki imkanlarla sahip olması gereken imkanlar arasındaki uçurumu gören kadının genlerindeki kodlar tarih boyunca ilk kez karşılaştığı bu yeni sorunla baş edemeyince sistem hata veriyor ve inanılmaz bir biçimde egoyu yani benliğini korumak için sorunun kaynağını kendinden uzaklaştırıyor. ben mutsuzum çünkü güçlü br hastalığa sahibim diyerek konuyu güvenli bir sahaya çekiyor. bir anlamda psikolojik bir baypass ile, içinden çıkılmaz hale gelebilecek bu problemi evcilleştiriyor.

    ben mutsuzum çünkü kaynaklara erişemeyen, yenilmiş bir toplumuz demek yerine, kısadevre yaparak ben mutsuzum çünkü hastayım, hasta olmasam kesin mutlu ve başarılı harika bir hayat yaşardım diyor. bu yaptığı ile bir anlamda sorunu toplumsal olmaktan kurtarıp ebedi bir yenilgiyi kanıksamayı engelliyor. bu mutsuzluk bireysel bir konu, toplumun bir problemi yok diyor alttan alttan.

    ne kadar inanılmaz, ne kadar ihtişamlı bir sistem değil mi?
    işte ben bu yeni sorunlara yepyeni çözümler üreten hayvan doğasına hayranım.
    sizlere baktıkça doğanın o muhteşem düzenine yeniden aşık oluyorum.

    sen psikolojik olarak hasta değilsin canım türk kadını.
    sen yenilmiş bir toplumun kaynakları kısıtlı ancak bilgiye erişimi yüksek dişi hayvanısın.
    içindeki kodlar bu sorunla ilk kez karşılaştığı için mutluluğu yeterli dozda almana engel oluyor. yani yaşadığın maalesef en korkunç yoksunluk sendromu aslında. iyileşmen için de görebildiğim bir çözüm veya önerebileceğim bir ilaç da yok ne yazık ki.

    bunu aşacaksak sorunu doğu tespit edip bilinçlenerek aşacağız.

    bu yaptığım detaylı tespit bugün için sahip olabileceğin en etkili tedavidir.

    ben ölmeden önce yeteri kadar takdir edilmezsem alayınızın amına koyayım.

    (bkz: antidepresan/@limon kimyon zorro)


    (limon kimyon zorro - 29 Ağustos 2013 02:54)

  • comment image

    bunları yazarken dahi zorlanıyorum..
    aslında bu konuda konuşmaktan, okumaktan, yazmaktan kaçıyorum ya da kaçıyordum.
    tam 5 senedir borderline'ım.
    daha öncede tanı koyulmuştu ciddiye almadım.
    bir süredir psikotik ataklarım öyle sıkıntılı bir hal aldı ki görmezden gelemez oldum.
    bu zor, bunu anlatmak zor yaşamaksa imkansız.
    biri var, o siz değilsiniz bazen de tamamen sizsiniz.
    öyle öfkeli ki hayata.. her şeyi yakıp yıkabilir, herkesi silebilir, zaman tanımaz insan ayırmaz..
    her daim gırtlağınızda eli, ne zaman boğacak beni tekrar diye tetikte olmaktan yorgun düşmüşsünüz.
    boğuyor da sık sık, ama öldürmüyor kelimenin tam anlamıyla süründürüyor.
    bir kelime, bir bakış, bir fotoğraf bile yetiyor karşınızdaki insandan nefret etmenize.
    temelinde kaybetme korkusu var..
    öyle korkuyorsunuz ki sevdiğiniz birini kaybetmekten, kaybetmemek için varınızı yoğunuzu ortaya koyuyorsunuz. oysa bazen kimsenin gittiği falan olmuyor. paranoyalarınız sizi avucunun içine almış adeta esir ediyor..
    zihniniz bildiği tüm işkenceleri uyguluyor üzerinizde..
    kafanızda hep aynı şey ''uyursam geçecek, içersem geçecek''..
    kaçmaktan başka hiçbir yolunuz yok gibi, tüm evren bomboş gibi..
    çığlık çığlığasınız ama kimse duymuyor gibi.
    ne kadar para, başarı, kalabalık olursa olsun bu yetmiyor..
    öyle çok duyulmak istiyorsunuz ki dinlemeyi unutuyorsunuz.
    o kırgınlıklar, üzüntüler öfkeye dönüşüyor.
    benim ağzımdan mı çıktı bunlar - bunu ben mi yaptım diyeceğiniz şeyler söylüyor ve yapıyorsunuz.
    pişmanlık duyuyorsunuz, gerçek sizi buluyorsunuz derken fısıldıyor kulağınıza o elin sahibi..
    ''ama seni sevse şöyle yapmazdı, hak etti - canı cehenneme''
    az önce özür dilemişken birden kin kusar hale geliyorsunuz..
    karşınızdaki şaşkın, üzgün, yorgun..
    ne olur anlayın, ne olur dinleyin bizleri..
    evet zor, evet yorucu ama sadece şunu kendinize hatırlatın ''bizler sevilmek isteyen çocuklarız..''
    bizler siz bizi sevin diye her şeyi yapabilecek olanlarız..
    tedavisi zor ve uzun bir süreci kapsıyor..
    yakınlarım bendeki dengesizliğin farkındalar ve ellerinden geldiğince yardımcı olmak istiyorlar..
    her gün iki kişi uyanmak ve kimin ne zaman neye nasıl tepki vereceğini bilmemek öyle zor ki.
    tek istediğim sizler gibi uyanmak.
    geçmişi arkada bırakmak,
    insanlara kızmamak,
    kendimden daha fazla ödün vermemek,
    kaçmak için değil de dinlenmek için uyumak..
    başklarından bağımsız biri olmak, sizler gibi biri olmak.


    (asparadoxxxx - 12 Ağustos 2014 05:16)

  • comment image

    kişilik bozuklukları arasında belki de hayatı en zorlaştıran psikolojik bir rahatsızlıktır.

    borderline kişilik bozukluğunun bipolar bozuklukla birbirine benzediği noktalar vardır, bu yüzden birbirine karıştırılabilirler. aralarındaki en temel ayrım ise, borderline kişilik bozukluğu psikolojik (yetişme tarzı ve/veya yaşanan bir travmaya göre oluşurken) rahatsızlıkken, bipolar bozukluk tedavisi ancak ilaçla mümkün olan tıbbi bir hastalıktır.

    öncelikle gelelim, borderline kişilik bozukluğu nedir, neden oluşur, borderline bir birey nasıldır?

    borderline bireylerin duyguları, bipolar bozukluk hastaları gibi dönemsel değildir, kendi içinde sabittir. nasıl bir sabitlik bu peki?

    örneğin, bir bipoların -derecesine göre değişen- coşkulu saatleri, günleri, haftaları, bazense aylar ve yılları ve yine aynı düzlemde hayattan bıkkınlıkları varken -buna mikst epizodu da katıyorum-, borderline bireylerdeki durum sadece duyguların uçlarda gezinmesi durumudur.

    "an" içinde bir şey olmadıklarınla sadece boşluktadırlar.

    borderline bireylerin duygularının uçlara gelmesini yazarak nasıl açıklayabilirim emin değilim, ama deneyeceğim.

    tüm bu duygu gelgitlerinin nedeni, "iyi" ve "kötü"nün birbirine karışıp "gri" bir hal alamaması ve bir şeyin ya iyi ya kötü olmasıdır.

    daha önce de değinilmiş buna o yüzden ben o kadar detaya girmiyorum ama bu rahatsızlık yetişme tarzından kaynaklıysa, kişinin erken dönemlerinde annesiyle olan ilişkilerinden kaynaklı oluşuyor. annenin yanlış ve dengesiz tavırlarından dolayı kişi anneyi bir iyi bir kötü bildiği için annesinin hem iyi hem de kötü özelliklerini olduğu gerçeğini kafasında oturtamıyor. (yani anne ortada neden yokken azarlıyorsa mesela) peki bunun suçunu, bunu kafasında oturtamayan bir hastaya atmak ne kadar doğru? bence yanlış. insanları yaptıkları şeyden yargılamaktansa o şeyi neden yaptıklarını anlamaya çalışmak olması gerekendir, ki bu benim düşüncem, kimseye akıl verecek değilim şurada.

    aslında, bkb'de sorun annenin/babanın yanlış tavırları değil, direkt annenin/babanın yanlış olmasıdır. böyle bir yargıda bulunmak istemezdim fakat "yanlış tutum" narsisistik kişilik bozukluğuna neden olurken "yanlış ebeveyn" borderline kişilik bozukluğuna neden oluyor.

    gelelim, kişimiz büyüyor. annenin yanlış tutumu olsun, hazırda olan ruh haline eklenen başka travmatik olaylar olsun, kişilik bozukluğu iyice perçinleniyor ve artık kişi için tüm insanlar ya iyi ya kötü oluyor.

    x kişisini borderline bir birey olarak ele alalım. bir de y kişisi olsun ki, buna da "normal" bir birey diyelim.

    y kişisi, x kişisinin arkadaşı olabilir, sevgilisi olabilir, ailesinden bir fert olabilir, kim olursa olsun artık.
    y kişisi, x kişisine güzel bir şey söylediğinde, x kişisinin için bu kişi "iyi" bir insandır. mükemmeldir. mesela, "kazağın çok güzel." demiş olsun. x kişisi için, dünyada o an y kişisinden daha iyi bir insan yoktur. ama aynı y kişisi iki dakika sonra "ama saçın biraz yağlanmış." desin. işte o zaman o an dünyanın en kötü insanı y kişisidir.

    olayı tabii ki bu kadar basite indirgememek lazım, fakat borderline bir bireyi çok rahat tanıyabilirsiniz. borderline demeseniz bile mutlaka bir tuhaflık olduğunu sezebilirsiniz.

    peki neden böyle?
    borderline bireyler aslında kaybetmekten ve terk edilmekten aşırı korkarlar ve kendilik algıları sıkıntılıdır. eleştiriye karşı hassastırlar, fakat bu hassaslık kendini beğenmişliğin getirdiği bir hassaslık değil, karşısındaki insanın da kendisini kendi algıladığı biçimde algıladığını düşündüğü için onu kaybedecek olmaktan korktuğu için oluşan bir hassaslıktır.

    yani y kişisi x kişisine saçın yağlı dediyse bu x kişisi için bir eleştiridir. yani y kişisi onu kötü bilmiştir. y kişisi onu yargılamıştır.

    bu durumda biraz vicdanınızı dinleyin ve bir borderline bireye kızgın olmayın derim, zira o kişi sizin ufacık bir şeyinizde ağzınıza sıçtıysa demek ki sizi kaybetmekten çok korkuyordur. aslen, borderline bireylerde aşırı bir terk edilme korkusu vardır.

    yani borderline bir bireyi hepi topu yarım saat içinde beş kere ağlatıp, yedi kere çok mutlu edebilirsiniz. çünkü kendilik algısı zayıf olan bu bireyler, sizden alacakları onaylara muhtaçtır. (yani sizi kaybetmeyeceklerini "anlık" olarak "bildikleri" sürece)

    evet, bir borderline birey beş dakika içinde size hem sıkı sıkı sarılıp seni çok seviyorum diyebilir, bir lafınızla sizden nefret edip sizi rezil etmeye de çalışabilir.

    borderline bireyler rastgele cinsel ilişkilerde bulunurlar, fakat bu libidoya yenilip de seks arayışına girmek gibi değildir. duygularını nasıl yansıtacaklarını bilemezler -biraz- ve sevgilerini seks olarak göstermeye eğilirler.

    ben bu kişilik bozukluğuna sahip bir kişiyle karşılaşmışım ömrümde, o da lisede hocammış. o zamanlar dengesiz la bu karı diyordum da, sorunun basit bir dengesizlik olmadığını fark ettiğimde kendimden utanmıştım.


    (enas anthropos - 12 Ocak 2015 23:33)

  • comment image

    düsünceleri;
    - insanlari ya kusursuz veya seytan olarak mi goruyor sadece? cok kotu,seytan olarak gordukleri insanin iyiliklerini hatirlamakta gucluk mu cekiyorlar?
    - gozlerinde kisi adeta bir kahraman oldugunda, bu kisi hakkinda negatif olan hicbir seyi hatirlamiyorlar mi?
    - baska insanlari tamamen ya kendinden yana veya kendisine dusman olanlar olarak mi goruyor?
    - durumu,olaylari ya tamamen felaket ya da tamamen ideal/cok iyi olarak mi gorur sadece?
    - kendisini ya cok kusursuz ya da degersiz olarak mi gorur?
    - eger bir kisi yaninda, etrafinda degilse, onun kendisine olan sevgisini hatirlamakta gucluk mu cekiyor?
    - baskalarinin ya tamamen dogru ya da tamamen yanlis olduklarini mi dusunuyor?
    - dusunceleri, ne dusundugu o anda yaninda kim/kimler olduguna gore degisiyor mu?
    - insanlari ya cok idealize eder ya da tamamen degersizlestirir mi?
    - olaylari baska insanlardan cok farkli sekilde hatirlar veya bunlari hic hatirlayamaz bile mi?
    - kendi hareketlerinden baskalarini sorumlu tutar,davranislarina onlarin sebep olduklarina inanir veya - - baskalarinin davranislarindan dolayi kendisini gereginden fazla mi sorumlu hisseder ?
    - bir hatasini itiraf etmege istekli degildir veya yaptigi herseyin hata oldugunu mu dusunur?
    - inanclarini gerceklere dayandirmak yerine,hislerine mi dayandirir?
    - kendi davranislarinin baskalarinin ustundeki etkilerini farketmez mi?
    duygulari;
    - en kucuk bir provokasyonda kendisini terk edilmis mi hissediyor?
    - duygulari dakikalar,saatler icinde cabucak asiri uclarda ve degisken mi?
    - duygularini yonetmek,kontrol altina almakta problemli mi?
    - duygulari o kadar yogun ki, mesela baskalarinin, hatta kendi cocuklarinin ihtiyaclarini bile kendi ihtiyaclarinin onunde tutamaz;kendi cocuklarini bile on plana alamaz
    - cogu zaman guvensiz ve supheci midir?
    - cogu zaman endiseli veya sinirli,rahatsizlik icinde midir?
    - cogunlukla kendisinde bosluk hisseder veya kendielrini yokmus gibi mi hisseder?
    - eger dikkatlerin merkezi kendisi degilse, kendisini reddedilmis mi hissediyor?
    - ofkesini, kizginligini uygunsuz sekilde mi ifade ediyor veya ofkesini ifade etmekte tamamen zorlaniyor mu?
    - hicbir zaman yeteri kadar sevgi, sefkat veya dikkat elde edemedigini mi dusunuyor?
    - sik sik,cogunlukla uzayda gibi, gercek degilmis gibi veya sanki bedeninde degilmis gibi mi hissediyor?
    ve davranıslar:
    - baskalarinin kisisel sinirlarina saygili olmakta zorlaniyor mu?
    - kendisinin sahsi /kisisel sinirlarini tanimlamakta zorlaniyor mu?
    - cok fazla para harcamak, tehlikeli=riskli seks iliskilerinde bulunmak, fiziksel vs kavga etmek, kumar oynamak,ilac ve alkoller dahil bagimlilik, curetkar yani tehlikeli araba kullanmak, magazalardan vs birseyler calmak veya yemek bozukluklari gibi durumlara girip, bu ve bunun gibi davranislarla ,ani-ve impalsif hareketlerle kendilerine zarar veren davranislar icine girer mi?
    - kasitli olarak kendisini mesela keser veya sigara vs ile yakar mi?
    - kendisini oldurmekle tehdit eder mi veya gercekten intahara tesebbus eder mi?
    - oteki kisinin kendi hayallerine gore olmasini istedigi kisi veya olmasini istedikleri iliskiler uzerine kurulmus fantazilere dayali iliskilere girmekte acele eder mi?
    - beklentilerini aniden degistirdigi icin karsinindaki kisinin ne yaparsa yapsin, yanlislik yaptigi ve hic dogru birsey yapamadigi duygusunu yasamasina mi sebep oluyor?
    - korkutucu,beklenmedik, onceden belli olmayan ve mantiga aykiri olan ofke nobetleri mi geciriyor veya ofkesini ifade etmekte hepten zorlaniyor mu?
    - baskalarini tirmalayarak, tekmeleyerek,vurarak vs baskalarini fiziksel olarak taciz mi ediyor?
    - gerek olmadigi halde krizler /icinden cikilmaz problemler mi yaratiyor veya kaotik, karmakarisik bir yasam mi suruyor?
    - tutarli olmayan veya onceden neden, niye ,nasil davranacagi belli olmayan sekilde, beklenmedik tarzda mi hareket ediyor?
    - baskalarina bir cok yakin olmak sonra da ayni kisiden vs aniden uzaklasmak mi ister?(mesela hersey yolunda giderken kavga etmek, sonra iliskiye son verip, daha sonra da bir araya gelmek icin caba sarfeder)
    - onemsiz veya abartilmis nedenlerle ,olaylar yuzunden insanlari hayatlarindan cikartip atarlar mi?
    - bazi durumlarda yeterli ve kontrollu ama bazi durumlarda baskalarina karsi tamamen kontrol disi mi davraniyor?
    - baskalarina karsi acimasiz ve hatta haince suclayici, tenkit edici veya tacizkar mi?
    -bazilarina cok guzel yuzlerini gosterirlerken, cok iyi tanidiklari kisilere kelime- sozlerle asiri tacizkar mi? saniyeler icinde bir moddan oteki duruma gecebilir mi?
    - kendi ihtiyaclarinin karsilanmasi, istediklerinin yapilmasi icin asiri sekillerde veya kontrol eder sekilde mi hareket etmekte?
    - kendisini ihmal edilmis hissettiginde, dikkatleri kendi ustune toplamak icin cok uygunsuz birsey mi soyler ya da uygunsuz birsey mi yapar?
    - baska insanlari yapmadiklari seylerle mi suclar-olmayan duygulari olmakla mi suclar-inanmadiklari seylere inandiklarini soyleyerek suclar?

    (http://www.bpdcentral.com/…/basics/additional.shtml)


    (wrath - 12 Temmuz 2004 15:13)

  • comment image

    sınırda kişilik problemi yaşayan insanlar o kadar kontrolsüzdürler ki her şeyi uçlarda yaşarlar. aşırı yemek yeme, kendilerine zarar verme, alkol ve uyuşturucu kullanımında da aynı kontrolsüzlükleri geçerlidir. düşük ve yüksek fonksiyonlu bpd ler olmak üzere ikiye ayrılırlar.
    bu insanlar için gri renkler yoktur ya akdır ya da kara.
    kendileri dışındaki kişileri bir anda yüceltip bir anda ayaklar altına alırlar. başkalarına onların hiç anlayamadıkları kaoslar yaratarak veya başkalarını kendilerini kontrol etmekle suçlayarak, herşeyi kendi kontrolleri altına alabilirler. başkalarını kontrol etme ihtiyacındadırlar çünkü böylece kendi yaşamlarını da önceden bilinebilir ve yönetilebilir yapmaya çalışırlar.
    bu kişiler obje sürekliliği nedir bilmezler ve eğer sevdikleri kişi gerçekten fiziksel olarak yanlarında değilse bu kişi onlar için duygusal seviyelerde de yoktur. ayrıca çok zeki, çok yetenekli ve dışardan bakıldığında ilgi çekici kişilerdir. terk edilme korkuları vardır.


    (drops - 29 Temmuz 2004 14:48)

  • comment image

    sevildiğine bi türlü ikna olamayan, dünyanın kendi etrafında dönmesini isteyen, seansı bitip de psikoloğun başka hastayla görüşmesini kabullenemeyen ve bu durumda bile kendini aldatılmış hisseden kişilik.


    (elma dersem cik - 23 Ağustos 2004 19:28)

  • comment image

    başıboş büyük bir topsun! duygusal anlamda degilmisin? ruh halin dagilmi$ durumda, probleminin ne oldugu insanların kafasını karıştırıyor..ama bu kadar basit; sen herseyi siyah ve beyaz olarak görüyorsun! ruhsal ı$ıgının yüksegini ve alcagini tutkuyla yasiyorsun...diger insanlar gibi kucuk seylere gıcık olmak yerine, sinir ve öfke nöbetlerine egimlisin ama cogu zaman öfkeni kendine zarar vererek kendinden cıkarıyorsun...kapsamlı bir psikolojik yardıma ihtiyacin var ama deluzyonal olmadıgın icin yada kendini camdan atmadıgın için kimse farketmiyor..kötü dimi?


    (wrath - 1 Eylül 2004 21:36)

  • comment image

    her$eyi sinirda ya$ama rahatsizligi

    bir bilgenin sabrini ta$irabilecek kadar saldirgan, bir kediyi sakinle$tirebilecek kadar uysal, bir toplulugu gulmekten kirip gecirebilecek kadar pozitif, yanindakileri intihara surukleyebilecek kadar negatif, butun gece dansedebilecek kadar enerjik, butun gun uyuyabilecek kadar yorgun, bir haftalik i$i yarim gunde bitirecek kadar hizli, yarim gunluk i$i bir haftaya yayabilecek kadar yava$, bir gelincik kadar narin, bir cam agaci kadar guclu...


    (cadi - 29 Temmuz 2001 00:33)

  • comment image

    evet birde bpd hastasının elinden okuyalim nasıl birseymis bu?

    "being a borderline feels like eternal hell.nothing less. pain, anger, confusion, hurt, never knowing how i'm gonna feel from one minute to the next. hurting because i hurt those who i love. feeling misunderstood.
    analyzing everything. nothing gives me pleasure. once in a great while i will get "too happy" and then anxious because of that. then i self-medicate with alcohol. then i physically hurt myself. then i feel guilty because of that. shame. wanting to die but not being able to kill myself because i'd feel too much guilt for those i'd hurt, and then feeling angry about that so i cut myself or o.d. to make all the feelings go away. stress!"

    "bpd olmak omur boyu cehennem gibidir. hic de daha hafif degil. aci, ofke, zihin karisikligi, kirginlik,hic bir zaman bir dakika sonrasinda ne hissedecegimi bilememektir. aci veriyor cunku sevdiklerime aci veriyorum.yanlis anlasildigimi,anlasilamadigimi dusunuyorum. herseyi analiz ediyorum.bana hicbir sey zevk,keyif vermiyor. kirk yilda bir “cok mutlu” olurum ve bu yuzden de endiselenirim. sonra kendi kendimi uyusturur,tedavi ederim alkolle.sonra da kendime fiziksel olarak zarar veririm. sonra da bu yuzden sucluluk yasarim.utanc. olmek isterim ama kendimi olduremem cunku geride kalanlarin duyacaklari aciyi dusunerek cok fazla sucluluk hissederim ve sonra da ofkelenirim bu yuzden ve kendimi keserim veya fazla miktarda ilac alirim ki tum bu duygularimdan kurtulmak icin.stres!"


    (wrath - 21 Eylül 2004 16:46)

  • comment image

    bu psikolojik rahatsizliga sahip olan kişiler, siddetli ve denetlenmesi oldukca zor heyecanlar ve baskalarina ya da kendilerine yonelen yogun ofkelenme nobetleriyle yipranirlar. ofke cogu kez yerini, bir bosluk ve sikinti hissiyle birlikte depresif bir mizaca birakir. kisilik problemleri olanlar arasinda intihar orani en yuksek gruptur.


    (marie antoinette - 23 Ağustos 2001 18:21)

  • comment image

    dsm 4e göre tanı kriterleri şu şekilde olan bozukluk:

    beginning by early adult life, the patient has unstable impulse control, interpersonal relationships, moods and self-image. these persistent or recurrent qualities are present in a variety of situations and shown by at least 5 of:
    -frantic attempts to prevent abandonment, whether real or imagined (don't include self-injurious or suicidal behaviors, covered below)
    -unstable relationships that alternate between idealization and devaluation
    -identity disturbance (severely distorted or unstable self-image or sense of self)
    -potentially self-damaging impulsiveness in at least 2 areas such as binge eating, reckless driving, sex, spending, substance abuse (don't include suicidal or self-mutilating behaviors)
    -self-mutilation or suicide thoughts, threats or other behavior
    -severe reactivity of mood creates marked instability (mood swings of intense anxiety, depression, irritability last a few hours to a few days)
    -chronic feelings of boredom or emptiness
    -anger that is out of control or inappropriate and intense (demonstrated by frequent temper displays, repeated physical fights or feeling constantly angry)
    -brief paranoid ideas or severe dissociative symptoms related to stress

    edit: bana ait herhangi bir görüşü içermeyip, yalnızca konuyla ilgili uluslararası tanı kriterleri hakkında bilgi vermeyi amaçlayan bu entry defalarca "kötülenen entry" durumuna düşmüştür. metni türkçeye çevirmeyip ingilizce yazmam britanyanın köpeği olduğumdan değil uluslararası bilimsel kriterleri içeren böyle metinlerin çevirisinde her kelimeye dikkat edilmesi gerektiğinden ve ben bu yeterliliğe sahip olmadığımdandır.bunun dışında bir gerekçeyle bir dahaki kötülemeyi yapacak arkadaştan ricam bir mesaj yoluyla entryde rahatsız edici bulduğu şeyi bana da açıklaması ve böylece entryde gerekli ve uygun değişiklikleri yapmak konusunda bana ışık tutmasıdır.


    (svr - 1 Kasım 2004 12:50)

  • comment image

    aci çekmek ne demek bilir insan çünkü hissettigin aciyi bile anlayamamak,kavrayamamaktir aciyi veren.rol yapmak aliskanliktir gerçegi kendisi bile bilemez aslinda -hissetmek- kaybettigi birsey hissettigini zannetmek her daim yasadigi gerçegidir.akil karisikligi yasar,birini çok sever hatta karsisindakine dünyada ondan daha iyisini bulamayacagini gösterir..kurbani ise kayitsiz sartsiz inanir. zaten bir borderline'i unutturabilicek tek sey belkide baska bir borderline'dir yazikki ilk deneyimden sonra ikinciyi denemek istemez kimse.akillidir,çekicidir,sanatçidir,bir borderline mekana girdiginde farketmemeniz olanaksizdir,etrafinda bir çekim halkasiyla birlikte gezer adeta.alir gider, inandirir,herseyin en iyisini yapar ama elbet bir gün baskalarini dünyanin en sanslisi(!)yapmak için gider..bir gün çok sever diger gün nefret eder kendisinden ,bir gün melektir bir gün seytan "o" önemlidir herkesten çok ve önemsizdir kendi derininde onu bu hale getiren çok derinlerdeki birseylerdir.çözülmesi zor birseyler,yorgundur gidip gelmelerden,aci çeker her defasinda ama en sasirticisi bir önceki iliskisini,sevgisini,acisini mutlulugunu sanki hiç yasamamisçasina unutur, her yasanilanin ardindan iyiliklerini ve kötülüklerini siler,ve hatta birseyleri silmek anliktir onun için kimse anlamaz neden diye sorgulayamaz...cevabi yoktur.ruhu yarali kadin/erkek tir o.


    (barbiel - 3 Nisan 2005 19:49)

  • comment image

    çevredeki bir çok kişi tarafından farkedilemeycek bir rahatsızlık. bununla cebelleşen kişi etrafa çok uyumlu da görülebiliyor uzaktan ama birine yaklaşmaya başladı mı sorunları ortaya çıkmaya başlıyor. yakın hissettiği kişiyi bir gün önce yüceltirken bir gün sonra ondan nefret edebiliyor. arada tehditler savurabiliyor. sırf 2 saniye kendini gösterebilmek için bütün gün sota kurup o kişinin yoldan geçmesini bekleyebiliyor. ama aslında asıl zararları kendilerine. sevgi, nefret, vb uçlarda hissediliyor, aşırılık yapmaya oldukça meyilli olunuyor. bunların bir çoğu aşırı hızlı araba kullanmış oluyor, dolayısı ile kimileri ciddi kazalar yapmış olabiliyorlar, bu tür şeyler yaşadıkça da rahatsızlıkları ilerleyebiliyor. başka örnekleri de bolca mevcut tabii, aşırı derecede içki, uyuşturucu vs alıp komaya girmiş olmak şeklinde.

    araştırmalara göre bunlar genelde ya 40 yaşına geldiklerinde normal hayata adapte olmaya başlıyorlar, ya da herhangi bir aşırılıklarından dolayı hayata çoktan veda etmiş oluyorlar.

    genelde babaları ilgisiz, anneleri depresif ve kararsız olmuş oluyor. çoğunun en büyük korkusu ise yalnız kalmak.

    ayrıca, bu bozukluğun bir marifet gibi algılanma eğiliminden bıktığım için bir yorum daha yapmam gerekiyor, geç de olsa. bu bir nevi hastalıktır, çok düşünüp düşünüp kendini düzene ters düşmüş bulmakla ilgisi yoktur. bir seçim değildir. hele felsefik hiç değildir. psikolojik travma ne kadar felsefeyle alakalı ise bunun felsefeyle alakası o kadardır.

    bu bozukluk hem kişinin kendisini hem de etrafındakileri çokça rahatsız edebilecek, hayatlarından bezdirebilecek saçma sapan durumlara sebep olmaya eğilimlidir. yazıktır, günahtır. bu bir marifet değildir. yardım gerektirir ama işin kötüsü yardım da pek bir işe yaramaz.


    (satir - 14 Mayıs 2005 11:35)

  • comment image

    kendinden kaça kaça oluşturulmuş bir kişilik organizasyonu.. her an yakalayabilir seni, o yüzden tek bir an dahi durma..

    idealize edilecek bir tarafı olmadığı gibi, sorunla boğuşan kişi kabullenme aşamasını geçtikten sonra (kullandığı ilaçlarla birlikte) dizginleri eline alabilmektedir: psikoza meyletmediği sürece.

    borderline kişi, serotonin seviyesi gayet normal olduğu/kendini güçlü hissettiği dönemde aslında hiçbir kişiye ihtiyaç duymadan yaşayabilir: buna rağmen, sosyal ortamında mutlaka birini (bazen bunun farkında bile olmadan) seçer.. başlangıçta her şey normaldir: muhabbetler keyiflidir, beraber vakit geçirmekten (her iki taraf da) hoşnuttur.. aradaki ilişkiyi parabol olarak görürsek, bpd kişi, ilişkiyi parabolün tepe noktasına kadar çıkaran taraftır, bundan sonra sıra karşı tarafa geçer: diğer kişi, ilişkiyi bu tepe noktasından aşağıya indirmediği sürece şahane bir birliktelik olur.. ancak, ilişki tepe noktasından sonra aşağıya inmeye başlarsa, bpd kişi (başka bir alternatifi bile olmasa) kırılmaya, sorunlar çıkarmaya başlar.. ve küser.. eğer, diğer kişi geri dönmezse (bpd kişi dönmek istese bile dönemez -çoğu zaman) ilişki büyük ihtimalle biter.. bununla birlikte ilişki tepe noktasını bulmasına ve aynı seviyede devam etmesine rağmen, bpd kişi, aynı süreci bir başkasıyla yaşayama başlayabilir: ve o ilişkiden keyif almaya başladığında, yeni bir bağlanma sonucunda, düzgün giden bir ilişkiyi dahi bitirebilir..

    bunun dışında ilişkilerinde naylon bir güven vardır: çok sık yalan söylemekle birlikte, yine de, özellikle de morali bozuk olduğunda, en gizli sırlarını ortalığa saçabilir..ilişkide herhangi bir sorun olmadığı durumda, ya da şöyle söyleyeyim, ilk sorun çıkana kadar karşı tarafa güven duyar. sorun çıktıktan sonra, sırf intikam için bile olsa, aynı yöntemle cevap verir.

    cinsellik konusunda tutumları gariptir: biseksüel bir cazibeleri vardır -özellikle de mutluyken (cazibe derken, yakışıklı/güzel gibi bir şeyi kast etmiyorum tabii). aura diyelim, hadi.. seçtiği insanın en ufak olumlamasında bunu dener..

    en çok kaçtığı şey yalnızlıkken, yakalandığında, kendi üstüne çöker.. kendi kişilik organizasyonuna, başkasının gözünden bakar: kendini eleştirme biçimi "x'sin"dir: "x'im" diye kabullenmenin ne kadar zor olduğunu (bilinçaltı egemenliği) bilir. bununla birlikte, intihar teşebbüsü genelde bu tür, birinci ağız eleştirilerinin sonucunda gelir... ölümden korkmasına rağmen, içindeki kendini susturmak için bu yolu dener.. eğer anksiyete nöbeti çok şiddetliyse, bilincini kaybedene kadar beklemesi gereken ilaç içme ya da bilek kesme eylemlerinden ziyade, daha kısa yöntemleri tercih eder.. bunun dışında ruhsal ve fiziksel acıya bağışıklığı vardır..

    terk edilmekten korkar, herkes gibi.. yine de, biten bir ilişki ardından vicdan azabı duymaz: bu yüzden değersizleştirmeyi kullanır: ilişkiyi tepe noktasına çıkaran odur çünkü, kendince haklıdır.. kendisi dışında kimse bilmez bu nefret kusmalarının yalvaran bir geri dön duası olduğunu..

    maddesel bağımlılıkları olmasının sebebi, kendini güçlü/mutlu kılmak içindir.. para harcamaktan da aynı sebeple kaçınmaz..

    iki bpd kişinin uzun bir ilişki yürütmesi neredeyse imkânsızdır: bağlanma/yabancılaşma süreci, normal ilişkilere göre oldukça kısadır.


    (ug tek - 28 Ağustos 2006 00:15)

Yorum Kaynak Link : borderline kişilik bozukluğu