The Leftovers (~ A hátrahagyottak) ' Dizisinin Konusu : Tom Perrotta'nın romanından uyarlanan dizi; hiçbir açıklaması olmadan, bir anda ortadan kaybolan insanların ardından, geride kalanların yaşadıklarını konu edecek.
saykodelik öğeler içeren gizem, dram türündeki hbo dizisi. pilot bölümü çok dağınıktı ama belli ki bir şey olacak. --- spoiler ---ya da bilmiyorum, herkes arafta da çıkabilir.--- spoiler ---
(t muslugu - 30 Haziran 2014 16:17)
hayatımda bu kadar bi bok anlamadığım ama bu kadar da beğendiğim bir pilot bölüm izlememiştim. tuhaf ama gelecek vaad ediyor.
(holy strat - 30 Haziran 2014 23:21)
ilk bölüm itibariyle bana biraz under the dome u andıran dizi. bakalım önümüzdeki bölümlerde konuyu çok dağıtıp ilgiyi kaybetmezler umarım. --- spoiler ---dünya nüfusunun %2 lik kısmı kaybolduğunda, haberlerde türkiye de 1,55 milyon kişinin kaybolduğunu söylüyorlar.kaybolanlar arasında papa ve shaquille o’neal da varmış.--- spoiler ---
(the man from another earth - 1 Temmuz 2014 10:14)
mükemmel bir ilk bölüme sahip dizi. o kadar mükemmel ki; diziyi izlemeyi bırakmayı düşünüyorum. çünkü yüzde yüz eminim ki sonlarına doğru çok feci sıçacaklar. lost gibi, 4400 gibi, flashforward gibi... bilimkurgu olup sıçmayan dizi çok nadir. bir battlestar galactica var aslında. doctor who bile piç moffat yüzünden bok oldu gitti. neyse, diziye dönecek olursam...ben izlemeye başladığımda hbo yapımı olduğunu bilmiyordum. bölümün ortalarına doğru "bu ancak bir hbo yapımı olabilir" diye düşündüm. zira başka hiçbir bilimkurgu bu kadar dram ağırlıklı olamazdı. bayıldım resmen karakterlerin işlenişine, yüzeysel geçilen 'derinliğe'. ama işte diyorum ya kesin sıçacak. insanların kaybolmasını açıklarken, köpeklerin delirmesini açıklarken falan altından kalkamayacaklar. keşke hiç açıklamasalar da hep bu şekilde dram izlesek. bilimkurgu tabanlı değşen karakterlerin ruhsal durumlarını açıklayan bir dram olsa. ama sıçacaklar kesin. ağır sıçacaklar. sıçmazlarsa tarihin en iyi bilimkurgu dizisi olabilir. bekleyip göreceğiz bakalım.
(sen git ben geliyorum - 3 Temmuz 2014 15:04)
ilk bölümle ilgili kadın neden beyazlı manyaklara katılmış diye soran arkadaşlar var. nerenizle izliyorsunuz olm diziyi?--- spoiler ---fark ettiyseniz şef adamımız barda televizyon izlerken bir kadın yanına geliyor. (sanırım ilk sahnede bebeği kaybolan kadın. o emin değişim kontrol etmem gerek.) diyor ki, millet gittiğinde neredeydin. adam hatırlayıveriyor. hatunun tekiyle sevişiyor. ama kadına "çatı katında temizlik yapıyordum." diyor. yani neymiş? aile neden parçalanmış. adam karısını aldatmış ve bu kaybolma hikayesiyle her şey ortaya çıkmış.umarım anlatabilmişimdir.--- spoiler ---
(ciddiyet hemen simdi - 4 Temmuz 2014 23:22)
liv tyler'ın bile yaşlandığı bu düzenin anasını sikiyim. bi daha da izlemem.
(vy canis majoris - 5 Temmuz 2014 20:58)
--- spoiler ---bizden kaybolan 1.55 milyon kişi arasında malum şahıs yokmuş. ulan şansa bak.--- spoiler ---
(habemus kakam - 7 Temmuz 2014 01:00)
uyuşturucu gibi dizi.hiçbir şey anlamadan, kimin ne ayak olduğunu bilmeden karakterleri bu kadar benimsetebilen bir dizi başarılıdır demekten başka bir şey gelmiyor elimden. öyle enteresan ki, ben soru sormayı falan bıraktım, hiçbir şeyi de merak etmiyorum amk sadece karakterleri ve hikayeyi izliyorum, önüme ne koyarlarsa onu yiyorum, pavlovun köpeği gibi oldum iyice. zaten liv tylerın olduğu bir dizi olacak da biz de izlemeyeceğiz mi. taş oluruz yeminle.bir tek kevin garvey reyiz delikanlı adam, bir de karısı tam bir yavşak. bu iki duygudan kesin eminim, gerisi spontane gelişiyor vallahi de.
(bir fidandim derildim - 30 Temmuz 2014 23:14)
8. bölümüyle beni çileden çıkarmış dizi.--- spoiler ---ulan amına koduklarım çok iyi taktik bulmuş, tebrik ederim orospu çocukları. tabi merak edicez bi sonraki bölümü deli gibi izleyeceğiz sike sike. sizin ben ecdadınızı sikeyim göt verenler. aha ağzımı da deli gibi bozdurdular bana bu saatte. her bölüm bi gizemli olalım ayakları nedir ağzına sıçtıklarım? sikicem dizinizi bırakıp gidicem ama sigara gibi yapıştınız insana. izlerken sinir ol, izlemezken özle. alttan alttan let us smoke falanlar mesajları da veriyonuz zaten.patti'nin de amına koyayım. onun o buruşuk amına sokmak lazımdı o camı. sarı şişkoya nasıl kıydın lan orospu? tonton tonton bakardı kenardan defteri elinde yazardı gözetlerdi insanı masum masum. neyin amacı bu recm edecek kadar amına koduğumun karısı? kevin'ın da dirty sikini koparıcam artık yeter burama kadar geldi. sikim sikim işler kevin. yeterin lan. sinir olmak için mi dizi izliyoruz lan burda. bırakıcam ama amına koyucam hepinizin. son 2 bölüm sezon bitsin amınıza koyucam."let us watch"--- spoiler ---çok sonra gelen kitap editi:sırf şu diziyi izlemeye devam etmemek için kitabı okudum. kitap daha sikimsonik çıktı. ilk defa bi kitabın uyarlamasından daha dandik olduğuna şahit oldum arkadaşlar. resmen hbo adam(!) etmiş hikayeyi. kitap 1. sezonla aynı yerde bitiyor. yani bu saatten sonra izleyeceklerimiz kitaptan olmayacaktır. hbo özgün senaryo yazacaktır ki o daha güzel olur diye düşünüyorum.2. sezon 4 ekimdeymiş.
(gunde 2 litre su - 19 Ağustos 2014 02:24)
9. bölüm başlangıcındaki müzik seçimiyle, lost'ta downtown duymuşum hissi yaratmış dizidir. *--- spoiler ---gri eşofman altından belli olan pipiyi de görmüş oldugumuz dizi. kaybolan kişilerin, arada hayatımdan çıksa, hiç olmamış olsa tadında kişiler olduğunu düşündürmüştür. --- spoiler ---
(marianne faithfull - 26 Ağustos 2014 18:12)
hayatım boyunca tattığım en güzel dizi bölümünü izletti bana az önce.sırları, cevapları için izleyen varsa bu finalle birlikte diziyi bırakabilirler. drama nedir, nasıl çekilir. insanın içine nasıl işler. hepsinin cevabı vardı işte bu 10. bölümde. kelimelerle anlatamıyorum, o derece güzeldi bu.
(holy strat - 8 Eylül 2014 17:25)
kaybetmek ne demek bilenlerin dizisidir. --- spoiler ---o değil de ne zamandır ağlamaktan kaçıyordum buraya kadarmış. ağlattı sezon finali. yeter artık güzel bir şey olsun denilen anda çıkagelen bebek sağolsun biraz yüzümüz güldü son anda. ve sen, sevgili nora o mektubu nasıl yazdın, yüreğimi dağladın...--- spoiler ---
(eglantin - 8 Eylül 2014 22:46)
ilk bölümden itibaren bir sürü soru soruyla başlayan ama derdi sorulara cevap vermek olmayan, soruların öncesinde ya da sonrasındaki insanların derin ilişki bozukluklarını irdeleyen dizi. bildiğin dram. daha önce the 100 için gerçekleşenin benzeri. uzayda teenage dizisi çekmişti adamlar, bunlar da doğa üstü bir olay sonrası dramı çekmişler. izleniyor garip bir şekilde. justin theroux gayet izlenilir bir adam ve tabi ki christopher eccleston faktörü var. ilk sezon bitti ama liv tyler niye var, ne iş yapar gayet anlamadım. --- spoiler ---sezon finalinde wayne'nin kevin'den istediği gibi ben de bir dilekte bulundum bakalım ne olacak, adamın harbiden gücü varsa ben de fayda sağlayım. --- spoiler ---
(kataraz - 16 Eylül 2014 01:50)
bir şey anlamak/anlamamak/anlatmaktan ziyade çok daha güzel işler yapan dizidir. biraz aksiyon severlere, biraz drama severlere biraz da bilim-kurguculara yaranalım mantığı yok bir kere dizide. ilk bölümün ilk dakikasından itibaren anlaşılmaz bir karmaşıklığın içinde müthiş soundtracklerle müthiş bir drama izletiyorlar.zilyon tane dizi izliyen biriyim, lan bitmesin biraz daha izleyeyim diye dakikasını kontrol ettiğim çok az dizi var aralarında ama final bölümünde sürekli kaç dakika kalmış diye kontrol ettim, hiç bitmesin istedim ciddi ciddi. ve bunu yaparken evet hiçbir şey anlamadım ben de diğer izleyenler gibi. inanılmaz bir biçimde rahatlatıyor insanı bu dizi. var bir hikmeti ama çözemedim henüz. rehabilitasyon gibi amk.sonuç olarak 2.sezon onayını da aldı. bizden mutlusu yok.
(bir fidandim derildim - 4 Ekim 2014 02:14)
dizinin imdb puanını görüp "akıbeti belli olsun sonra izlerim." demiştim zamanında. sonra nereden estiyse indirdim ve beklentim de pek yüksek değildi. sözlükte de öyle çok tutulmadığını fark etmiştim. ama beni diziden çok izleyenleri şaşırttı. bu kadar kaliteli bir diziye neden ilgi gösterilmemiş anlayamadım açıkçası. buna sinema söz konusu olunca alışığım, fakat dizilerde kaliteli yapımların değeri çok daha fazla göze battığı için genelde kıymetleri biliniyordu. en azından ergen olmayanlar tarafından. tabi imdb dizi söz konusuysa kesinlikle dikkate alınmamalı. filmler konusunda ciddiye alınacak bir yer değil. ama diziler konusunda çok daha beter. düşünün ki arrow gibi, gotham gibi yalnızca 3 bölüm dayanabildiğim rezalet diziler 8,2 alıyorken, bu dizi 7,7 gibi diziler için kötü diyebileceğimiz bir puan almış. onları bırakın teen wolf ve the vampire diaries bile bu diziden yüksek puan almış. gerçi bu puanları özgüven patlaması yaşayan yeni nesil başlığı altında incelemek daha mantıklı olur. fakat bu dizinin puanının bu kadar düşük olması beni düşündürdü. bence bunda izleyicilerin yanlış beklentiye girmesinin etkisi büyük. bir nevi "lost sendromu" yaşanıyor. neyse, bunlara birazdan değineceğim.benim bir dizide aradığım başlıca iki şey vardır, eğer bu ikiliden biri eksikse dizi yetersizdir bence. onlar: 1) atmosfer. eğer izlerken kendimi orada hissediyorsam, üzülüp, sevinip, heyecanlanabiliyorsam, atmosfer genel anlamda başarılıdır. bunun için de gerçekçi olması gerekiyor. tabi gerçekçi derken ana konuyu kast etmiyorum. yaratılan karakterler, olayların işlenişi gibi. yaratılan evren kendi içerisinde tutarlı olmalıdır. örneğin the walking dead bunu hiç beceremeyen bir dizi. karakterler olaylar karşısında gerçekçi olmayan tepkiler veriyorlar, aptalca davranıyorlar. ben de o zaman bunun bir dizi olduğunu hissediyorum. haliyle o atmosfere dahil olamıyorum. bu konuda luther, top of the lake gibi buhranlı yapımlar ilgi çekici gelir bana. fakat lost gibi farklı atmosferler yaratan diziler hayal kurmaya, düşünmeye ittiği için daha bir çekici gelir. the leftovers bunu çok çok iyi başarmış. ince ince düşünülüp yazılmış ve işlenmiş. 2) gelişim. bunu hem karakter gelişimi hem de olayların gelişimi olarak düşünmeliyiz. eğer bu gelişim yoksa belli bir yerden sonra bölüm doldurmak için saçmalamaya başlıyorlar. "şu da bununla sevişsin, bunlar küssün, şu ikisi kavga etsin" durumu oluşuyor. fantastik ögeler barındıran dizilerde de "en güçlü kötü" geliyor. sonra yetmiyor "en güçlü kötünün daha güçlüsü bir kötü" geliyor. ondan sonra tekrar daha daha kötü derken haliyle olaylar saçma sapan bir hale geliyor. ki bunu çok kaliteli başlayan diziler de yapıyor. boardwalk empire buna örnek. harika bir ilk sezonun ardından olaylar kendini tekrar etmeye başladı. yani o müthiş atmosferi yaratsanız bile dizi kendini tekrar edince izlenmez bir hal alıyor. gelişim kısmını en iyi başaran dizilerden biri de breaking bad'di. 5 sezon boyunca karakter gelişimi devam etti. ve özellikle imaj değişiklikleriyle de bunun altını çizdiler. adeta yeni karakterler yarattılar. zekiceydi. the lefttovers şimdilik izlediğimiz 10 bölümde de bu gelişimi gösterdi. bir kez bile tekrar düşmedi. meramını muhteşem bir şekilde dile getirdi.ana hatlarıyla dizinin bu kadar iyi olmasının sebebi bu ikisini çok çok iyi yapıyor olması. birazcık spoiler verelim:--- spoiler ---dizinin konusu şu: bir gün, hiçbir sebep yokken, insanların bir kısmı (yanlış hatırlamıyorsam her ülkeden %2) ortadan kaybolsa, kalanların durumu ne olur? ne hisseder, nasıl davranırlar, dünya nasıl bir durumda olur? yani dizinin konusu "bir gün insanlar kaybolur" ile sınırlı değil. yalnızca gizeme odaklanmak diziye haksızlık olur.dizinin bu sorulara cevabı gayet tatmin edici: ilk olarak o insanların daha iyi bir yerde olup olmadıklarını soruyorlar kendilerine. sadece yok mu oldular, yoksa başka bir yere mi gittiler? tüm insanlar buna kafa yoruyor. dayanışma dernekleri kurup toplantılar yapıyorlar. ailesinden en çok kişiyi kaybedene özel saygı gösteriyorlar. kalanlara yardım ediliyor. çoğu insan boşluğa düşüyor vs.ve beyazlar içerisinde, yok oluştan önceden haberdar bir kitle: günahkârlar. bu grubun olayı ne tam olarak açıklanmadı. ama açıklanmasa da çok da önemli değil. buradan alınacak olan şudur: boşluğa düşen insanlar saçma ya da mantıklı, kendisine bir amaç arıyor. bir yere dahil olmak istiyor. bunu patti kevin'a laurie'nin neden gittiğini açıklarken de söylüyor. kevin'a "senin lurie'ye veremeyeceğin bir şeyi vadettim, ona amaç verdim." diyor. günahkârların bazı insanların neden peşine düştüğü de burada gizli: kendini kaybetmek üzere olanların yakınında duruyorlar hep. meg örneğinde olduğunu gibi. meg kendi hayatını çok anlamsız buluyor. 3 yıl önce belki evlilik en büyük hayaliyken bu olay onu böylesine değiştiriyor ve sevgilisini terk ediyor. dizinin anlatmak istediği de tam olarak bu zaten. bu değişim. dizinin/romanın adı boşuna the leftovers değil yani. yakınlarını kaybeden, bildiği tüm kuralların dışında, daha önce gerçekleşmemiş, hiç yaşamadığı gerçek dışı bir deneyim yaşamış insanlar ne halde olurdu? dizi bunu irdeliyor. üstelik bunu çok katmanlı bir şekilde yapıyor. gizem ve dram, birlikte mükemmel bir uyum yakalamış dizide. boşrolümüzün kevin olması çok önemli. biz kevin'ın gözünden görüyoruz olayları, birkaç bölüm hariç. bu sayede hem gizemin tam ortasında kalıyoruz, gördüğü rüyalar vasıtası ile, hem de ailesini kaybetmek üzere olan bir babanın dramına şahit oluyoruz. dizide sevdiğim de bu zaten. örneğin yine hbo'nun yılın patlayan dizilerinden true detective, karakterleri iyi işleyebilmek için çok daha basite kaçıp sıradan bir polisiye senaryosuna ilgi çekici karakterler eklemişti. breaking bad, basit denebilecek bir suç hikâyesini iyi karakterler ve iyi yönetmenlik-oyunculuk ile kaliteli hale getirmişti. the leftovers hiç basite kaçmıyor, çok ilginç bir zeminde bu karakterleri işliyor. buna yeltenen dizilerden the walking dead'in eline yüzüne bulaştırdığını, altından kalkamadığını düzenli olarak o başlığa yazmıştım. diziyi gözü kapalı savunmayan herkes de bunun farkındaydı gerçi. the leftovers altından kalkabiliyor.yani özetle, gidenlerin değil kalanların öyküsüne tanık oluyoruz. onların acılarını deneyimliyoruz, onları anlamaya çalışıyoruz. ve üstelik baş karakterimiz bir gizemin ortasına düşüyor. diziyi sadece "bunları tatmin edici bir şekilde açıklayamazlar!" diyerek izlemek büyük hata bence. aynısını lost için de diyordum. 6 sezon boyunca böyle bir gizemin içine düşen karakterlerin nasıl davranacağını görmüştük. oradaki karakterler bu yüzden olaylar karşısında şaşırıyordu, yanılıyordu. kevin'ın yaptığı şeylere şaşırması da bu yüzden. bizi, izleyicileri onunla eşleştiriyor ve biz onun bildiklerini biliyoruz. durum lost'ta da böyleydi. oyuncu kalabalığının sebebi bu. amaç daha çok karakteri bu durumda yansıtabilmek ve daha çok insanın izlerken kendini orada görmesini sağlamak. örneğin kaybedenler kulübü'nün işlediği temalardan biri de yalnızlıktı. ama yalnızlığı doğru düzgün anlatmayı beceremeyip, karakterlere ha bire "çok yalnızız" dedirtmişti yazan-yönetenler. yalnız olduğunu söyleme, yalnızlığı göster ve hissettir. the leftovers da bu düstur ile ilerliyor ve çok başarılı.gelelim gizemlerin açıklanıp açıklanamayacağına. ben hiç açıklamamalarına da razıyım, benim için sorun değil. burada önemli olan yalnızca gizeme odaklanmaması. yaratılan düzlemde dramı iyi aktarıyorsa, gizemden beslenebilir. bunun ayarını tutturamayanlara örnek: haruki murakami'nin nejimaki dori kuronikuru adlı romanı. sadece gizemden beslenip sonunda bir şey açıklamıyordu. oysa the leftovers'ta biz durumu deneyimliyoruz.zaten dizinin 4-5 sezon süreceğini varsaysak (iptal falan olmazsa öyle de olur, umarım olur), 5 yıl boyunca düşünülmüş hiçbir sorunun cevabı insanları tatmin etmez. bu durumu lost'ta da gördük, sherlock'ta da. bugün insanlığın en çok merak ettiği konulardan biri bir yaratıcının olup olmadığıdır. verilecek hangi cevap sizi gerçekten şaşırtabilir? haklılık-haksızlık, yanılma durumlarını çıkarırsak cevap sizi büyük ihtimalle şaşırtmaz. bu yüzden çok basit bir gerçek var: madem hiçbir cevap tatmin edici olmayacak, o halde gizemin tadını çıkaralım. basmakalıp senaryolar artık çekilmez bir hal aldı. tabi tüm bunlara rağmen ben sadece duygulara yönelinmesini de doğru bulmuyorum. zaten hem dizi ufkumuzu açıyor deyip hem de diziye kafa yormayın demem komik olurdu. şimdilik dizinin bize çok malzeme verdiğini söyleyemem. wayne o güçleri nasıl elde etti, günahkârlar yok oluştan nasıl önceden haberdar oldular, amaçları ne, dean köpekleri neden vuruyor, kevin uykudayken neden başka bir insana dönüşüyor vb. onlarca soru sorabiliriz. ama biz işin gizem tarafında olmayan her şeyin mantığı kavrayabiliyoruz, ki önemli olan da bu. meg neden onlara katıldı, laurie neden onlara katıldı, jill neden derbeder, tom neden christine'i koruyor, hepsini anlayabiliyoruz. dizide ana konudan ayrılıp ilerleyen bölümler de hakikaten kaliteliydi. peder matt jamison'ın bölümü nora durst'ın bölümü dizi kalitesinin çok çok üstündeydi. zaten büyük emekler sonucunda olayların en baştaki hale geldiği hikâyelere bayılırım. pederin bölümü de tekrar tekrar izlenebilecek kalitede.karakterler iyi, oyunculuklar iyi. liv tyler var bir kere. christopher eccleston çok iyi. margaret qualley o kadar güzel ki insan oyunculuğunu dert etmiyor. yakın çekimlerde insan tuhaf duygulara sürükleniyor. kendisini kristen stewart'a benzetmiştim ama daha güzel olduğunu düşünüyorum. müzikleri muhteşem. son zamanlarda gördüğüm en iyi dizi müzikleri bu dizide. max richter döktürüyor.tüm artılarına rağmen pilot bölümünün kötü olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. 2 dakika boyunca devam eden bebek ağlamasıyla bir diziye başlamak pek iyi bir fikir değil. sessizliğin içinde ani sahne değişimleri ile acayip gürültülü bölümleri birkaç saniye göstermek hiç iyi bir fikir değil. abuk bir flashback gibiydi. dizi rahatsız edici olmaya çalışarak başlayıp sonra hemen bu hatasından vazgeçti. hemen toparladılar durumu.--- spoiler ---sonuç olarak diziye yalnızca bir gizem atıyor, boğuşuyor gözüyle bakmaz ve altında yatan dramı, karakter incelemesini görürsek diziyi daha sağlıklı değerlendirebileceğimizi düşünüyorum. dizi çok zor bir şeyi deniyor ve şimdilik altından kalkabiliyor. izlenme oranları nasıl bilmiyorum ama imdb puanına falan bakıp diziyi iptal etmedikleri için de buradan hbo yöneticilerine selam yolluyorum. 9,5/10
(malefices1 - 23 Aralık 2014 02:36)
abiler gözünüzü seveyim bir fragman falan bir şey yayınlayın çok özledim.
(kablelvuku - 22 Mayıs 2015 19:03)
matt the rahip odaklı bölümü s02e05 yine çok güzeldi. ilk sezonda da matt'in bölümü çok iyiydi. bu adamın bölümleri john locke odaklı lost bölümlerini andırıyor, ama onlardan daha da iyi.
(sutsuz kahve - 7 Kasım 2015 02:34)
--- spoiler s2e08 ---otel lobisindeki kuş dilek için gömülen canlı kuşlardan biri işte. kaybolan kızın annesi noraya anlatmıştı birkaç bölüm önce(kuş dilek dileyip gömülür çıkarıldığında hala yaşıyorsa dilek gerçek olacaktır), hatta ilk bölümlerden birinde bu sezonda kadın ağaç dibinden kutudan canlı kuş çıkarıyordu. şimdi otel lobisinde kuşu öldürdüklerine göre dileği kabul olmayacak, ki muhtemelen kuşu gömerken kızının bulunmasını dilemişti.efsane bir bölümdü, eğer kevin toprak altından çıkmasaydı bunu öbür bölüme saklamak gibi bir köylülük yapsalardı bu denli heyecanlı olmazdı.--- spoiler ---
(cehennemindibinden - 25 Kasım 2015 00:11)
''allahım ne olur çok popüler olmasın'' dediğim dizi. piç etmesinler, her yerde konuşulmasın, herkes ahkam kesmesin. biz bize, güzel güzel kendi içimizde takılalım :)
(tenturdiyot - 25 Kasım 2015 18:06)
bence bu dizinin adı piçliğine the leftovers koyulmuş. çünkü her bölümden sonra sik gibi ortada kalıyoruz. asıl the leftovers biziz amk.ha bi de 3. sezon onayına dair hala bi haber yok. 3. sezon gelmezse o zaman yüreklerimiz the miracle'ın s02e10'daki haline dönecek.
(gunde 2 litre su - 8 Aralık 2015 21:40)
Yorum Kaynak Link : the leftovers