• "takeshi kitanonun üzerinden buyuk etkisi oldugu soylenir. kitano'nun ciddiye alindigi ilk yapim mutlu yillar bay lawrence'da oynatmistir oshima."
  • "bugün vefat etmiştir."
  • "filmleri olur olmaz yerde önünüze referans olarak cikar, sizi meraka bogar. oğlum getir şurdan iki tane nagisa oshima, donat masayi diyesiniz gelir de diyemezsiniz; kelimeler boğazinizda dügümlenir.*"
  • "film tarihinin önemli yönetmenlerinden birisiydi ama maalesef kaybettik.belki aramızda değil ve olamayacak artık fakat oşima'nın özgürlüğü araması bize ilham vermeye devam edecektir."
  • "in the realm of senses ve in the realm of passion gibi iki olay filmi de bulunan,erotizm ve şiddet'i pasolini gibi iyi kullanan yönetmen."




Facebook Yorumları
  • comment image

    filmleri olur olmaz yerde önünüze referans olarak cikar, sizi meraka bogar. oğlum getir şurdan iki tane nagisa oshima, donat masayi diyesiniz gelir de diyemezsiniz; kelimeler boğazinizda dügümlenir.*


    (insidious - 14 Ekim 2003 10:36)

  • comment image

    1960’larda fransız yeni dalgası tüm dünyayı etkilerken, japonya’da da “nuberu bagu” ismiyle anılan japon yeni dalgası hareketi başlamıştı. avrupa’da olduğu gibi, “eski-yeni” çatışması ekseninde gelişen hareketin en önemli temsilcilerinden biri de nagisa oshima’ydı.

    atom bombasının yıkımıyla birlikte savaştan en fazla zarar gören ülkelerin başında gelen japonya, savaş sonrasında hızlı bir sanayileşme hareketiyle savaşın yaralarını sarmaya çalışırken, teknoloji tabanlı bu atılım toplumsal bir çözülmeye de neden oldu. yasujiro ozu filmlerinde en nitelikli örneklerini gördüğümüz, televizyonun evlere girmesiyle değişen hayatlar, çözülen çekirdek aile, kuşak çatışması gibi öğeler yeni japonya toplumunun da temel sorunları hâline geldi. ozu, kurosawa ve mizoguchi gibi yönetmenler sinemalarında bu sorunları ele aldılar ve sinemaları japonya’nın değişen toplumsal ve ekonomik koşullarıyla paralel şekilde ilerledi.

    1950’lerin sonlarında edebiyat alanında “taiyozoku” ismi verilen ve geleneklere karşı çıkan, amerika’nın 60’lardaki karşı kültür hareketinden de etkilenen bu akım, sinemada da etkisini kısa sürede gösterdi. yasushi nakahira’nın kurutta kajitsu (1956) filmi japon sinemasında önemli bir dönüşüm sürecinin de ilk işaretlerini veriyordu; fakat esas yeni dalga nagisa oshima, kiju yoshida ve masahiro shinoda gibi yönetmenlerin filmleriyle doğacaktı.

    yeni yönetmen kuşağı geleneksel japon sinemasının bittiğini, çağı yakalamaktan uzak ve demode olduğunu söyleyerek, godard, truffaut, resnais, fellini ve antonioni gibi bir auteur kuşağının “yenilikçi” filmlerini övgüyle karşılamayı seçti. bu yönetmenler geleneksel japon sinemasına olduğu kadar, yukarıda adını andığımız japon yönetmenlerin sinemalarına da karşı bir duruş sergilediler; kendilerini bu yönetmenlerden farklı bir yerde konumlandırmayı tercih ettiler.

    japon yeni dalga sinemasının en önemli yönetmeni konumunda olan nagisa oshima da filmlerinde geleneksel japon sinemacıları gibi hümanist ve sıcak bir anlatımı öne çıkaran filmler çekmek yerine, yeni dünya düzeninde bireyin durduğu yeri sorgulayan filmler çekti. intihar, ölüm ve cinsellik gibi temaları filmlerinde sorguladı.

    aşk ve umut mahallesi (ait to kibo machi, 1959)’nde, büyük bir sanayi kentinde aşkın ve umudun yok oluşuna, gençliğin acımasız öyküsü (seishun zankoku monogatari, 1960) isimli eserinde öfkeli ve asi gençliğin hikâyesine, güneşin batışı (taiyo no hakaba, 1960)’nda uyuşturucu müptelası insanların ayakta tutunma mücadelesine odaklandı.

    1961’de yönettiği shiku (1961) filmi yönetmenin görüşlerini en açık şekilde ortaya koyduğu ve geleneksel değerlerle çatışmasını beyazperdeye taşıdığı yapımlarından biri oldu. filmde, uçağı düşen amerikalı bir pilotun köy halkı tarafından tutsak edilmesi üzerinden savaşın tüm sorumluluğunu japon milliyetçiliğine ve yabancı düşmanlığına bağlayan oshima, japonya’nın kurtuluş reçetesini de yeni yetişen genç kuşakta görüyordu.

    ipe çekilme (koshikei, 1968) filmi oshima’nın uluslararası arenada tanınmasını sağlayan yapım olarak kariyerinde önemli bir yer teşkil etti. ölüm cezasını ağır bir şekilde eleştirdiği filmde, tecavüz ettiği iki kızı öldüren ve sonrasında pişman olan bir koreli öğrencinin hikâyesini anlatan yönetmen, filmiyle birlikte büyük bir tartışma yarattı.

    1976’da ise oshima’nın ismini bütün dünyada duyuran ve yönetmenin en önemli filmlerinden olan duyu imparatorluğu (ai no corrida) geldi. erotizmin sınırlarını zorlayan yapım, ingiltere’de ingiliz film enstitüsü tarafından ödüle layık görüldü. bu filmden iki yıl sonra, 19. yüzyılda yoksul bir köyde yaşanan aşk hikâyesinin konu edildiği tutku imparatorluğu (ai no borei) filmiyle oshima cannes film festivali’nde altın palmiye için yarıştı ve “en iyi yönetmen” ödülünü kazandı.

    jean claude carriére’nin senaryosunu yazdığı max sevgilim (max mon amour, 1986) ile bir kez daha altın palmiye’ye aday olan yönetmen, sonrasında geçirdiği inme nedeniyle uzun süre film çekemedi. son filmi olan gohatto (1999)’da ise, shogun dönemi japonya’sında samurayların yetiştirilmesini ele aldı.


    (jeansolpartre - 1 Ağustos 2013 13:49)

  • comment image

    film tarihinin önemli yönetmenlerinden birisiydi ama maalesef kaybettik.

    belki aramızda değil ve olamayacak artık fakat oşima'nın özgürlüğü araması bize ilham vermeye devam edecektir.


    (lucie - 3 Eylül 2013 17:48)

  • comment image

    "jean-luc godard’ın serseri aşıklar’ı gerçekten harika bir film. açıkça görüldüğü üzere yönetmen, bütün hayatını yönetmenlik yaparak geçirebileceğinden emin gibi. öznel idaresinin, filme başından sonuna kadar açıkça damgasını vurması bundan."

    demiş. ne denli anlamlı bir saptama! gerçekten de büyük yönetmenlerin debut filmleri oldukça yaratıcı oluyor. belki de yönetmen henüz ilk filmi olduğu için bütün dikkatini odaklıyor ve ortaya bir başyapıt çıkıyor. godard haricinde orson welles, louis malle, sergei eisenstein, luis bunuel, françois truffaut gibi ustaların ilk filmleri hakikaten birer başyapıttır.


    (hanging rock - 25 Ekim 2013 19:43)

  • comment image

    "her sanat dalında olduğu gibi sinema da izleyicisinin algısıyla hareketlenen bir yapıdadır. bu noktada algı seviyelerindeki değişim izlenilen görüntülerin farklı yorumlarına sebep olacak, yani sınırı bulanıklaştıracaktır. bu gri alanlarda dolaşan nagisa oshima hem pornografiye getirdiği yorum, hem de tabu olarak ele alınan cinselliğin ekrana yansıtılmasında cesur işlere imza atmıştır."

    "nagisa oshima sinemasında pornografi ve haz" yazısından alıntıdır.

    yazının devamı için: http://www.cinerituel.com/…afi-ve-haz.html#more-932


    (budemu - 15 Aralık 2013 13:16)

  • comment image

    1951 yılında shochiku film şirketi'nde asistanlık yaparken, stüdyonun ve bağlı yönetmenlerin "hollywood özentisi" olmasına bayrak açan, japon sinemasının "tabu kıran-baş kesen"i . 1961 yılında, kenzaburo'nun nobel edebiyat ödüllü hikayesi "varera no kyoki o ikinobiru miçi o oşieyo"dan sinemaya uyarladığı "kurbanı beslemek" önemli bir film olmasına rağmen, ülkemizde nedense "gahatto" ile yönetmene duyulan ilgi ayyuka çıkmıştır.


    (ranini - 31 Mayıs 2004 14:46)

Yorum Kaynak Link : nagisa ooşima