Süre                : 1 Saat 39 dakika
Çıkış Tarihi     : 25 Aralık 1960 Pazar, Yapım Yılı : 1960
Türü                : Komedi,Drama,Savaş
Taglar             : Teğmen,Donanma,bize.,casus,Radyo operatörü
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Columbia Pictures Corporation
Yönetmen       : Richard Murphy (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Richard Murphy (IMDB)(ekşi),Herbert H. Margolis (IMDB)(ekşi),William Raynor (IMDB)(ekşi),Herbert Carlson (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jack Lemmon (IMDB)(ekşi), Ricky Nelson (IMDB)(ekşi), John Lund (IMDB)(ekşi), Chips Rafferty (IMDB)(ekşi), Tom Tully (IMDB)(ekşi), Joby Baker (IMDB)(ekşi), Warren Berlinger (IMDB)(ekşi), Patricia Driscoll (IMDB)(ekşi), Mike Kellin (IMDB), Richard Anderson (IMDB), Alvy Moore (IMDB), Joseph Gallison (IMDB), Teru Shimada (IMDB), George Shibata (IMDB), Richard Quine (IMDB), Phillip Adams (IMDB), John Anderson (IMDB), Tom Anthony (IMDB), Nesdon Booth (IMDB), Naaman Brown (IMDB), Henry Faber (IMDB), Fuji (IMDB), Clive Halliday (IMDB), Gavin W. Harper (IMDB), Dale Ishimoto (IMDB), Roy Jenson (IMDB), Lloyd Kino (IMDB), Hudson Shotwell (IMDB), Sid Tomack (IMDB), Richard Torrence (IMDB), Ron Veto (IMDB), Russ Whiteman (IMDB), Mose Wilson (IMDB)

The Wackiest Ship in the Army (~ Belâli gemi) ' Filminin Konusu :
The Wackiest Ship in the Army is a movie starring Jack Lemmon, Ricky Nelson, and John Lund. During WW2, Lt. Rip Crandall, who was a yachtsman before the war, takes command of the USS Echo, a sailing ship, for a secret mission in...


  • "happy birthday to youhappy birthday to youhappy birthday, dear phillipshappy birthday to you.how fucked are you now?how fucked are you now? how fucked are you now?you're surely fucked now."
  • "kendi topragimizi isgal etmisiz haberimiz yok, ogrendik iyi oldu"
  • "bölüm 3 türkler izmir'i yakıp yıktılarsa, yunan kızları da taaa orospudur... hehehehe. her ne kadar türklere haksızca giydirse de bu diziyi seyreden yunan olmak istemezdim."
  • "(bkz: yunanlılar yakınca biz de yakmış sayıldık)"
  • "dokuz eylül'ün izmir'in kurtuluş değil işgal tarihi olduğu gerçeğini yüzümüze tokat gibi yapıştıran dizi.(bkz: ebenin amı)"
  • "ilk 3 bölüm itibariyle band of brothers tadı bulamadığıım yapım. bu arada richard winters nerde lan?"
  • "er ryan'ı kurtarmak filmindekine benzer çıkarma ve savaş sahnelerinin bir kısmına ancak beşinci bölümde şahit olabildiğimiz dizi. insan merak ediyor 200 milyon doları hangi pavyonda yediler diye."
  • "---yapımın tüm aksiyonu şudur: "japonlar koşuyor, amerikalılar vuruyor. "-*-"
  • "guadalcanal'de yapılan 2 büyük deniz savaşından hiç bahsetmemiş olan dizi. bari özet geçivereydiler. (bkz: özet geç lan piç)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    happy birthday to you
    happy birthday to you
    happy birthday, dear phillips
    happy birthday to you.
    how fucked are you now?
    how fucked are you now?
    how fucked are you now?
    you're surely fucked now.

    ---
    spoiler ---


    (menos grande - 20 Mart 2010 18:39)

  • comment image

    --- spoiler ---

    durduk yerde bize laf sokan diziler arasına eklenmiştir bu yapım da. dizinin gidişatı ile hiç ilgisi olmayan bir yerde türkler'in izmir'i yunanlılar'dan geri aldığı değil, sack kelimesi kullanılarak yağmaladığı ve günahsız bir yığın insanı öldürdüğü söylenmiştir. bu laflar da halis muhlis bir aile annesinin ağzından dökülmüştür.

    imdb'den özet bölümünden aynen alıntılıyorum, bakın tam olarak nasıl geçiyor laflar: "when stella goes to the kitchen to get more food, leckie asks mama about how she came from greece to australia. she reveals that when her home was sacked by the turks, she escaped to a dock, swam to a passing ship and eventually ended up in australia. she remarks with a good bit of sadness that her home is gone but brightly adds she's managed to work and find love in this new place."

    kardeşim ne adammışız anlamak mümkün değil; gelen giden laf sokuyor; bi siktirin gidin yaw; kime cevap vereceğini şaşırıyor insan. cnbce bu diziyi yayınlarken bakalım bu bölümleri nasıl tercüme edecek; ya da bu bölümü kesecek mi? iki ucu pis değnek. yalnız şunu bilir şunu söylerim; bir yayınlansın bu dizi hürriyet'e haber olup insanlar bir yerlere toplu e-posta göndermeye çağrılmazsa benim adım ben değil.

    ---
    spoiler ---

    edit: ben demiştim demek istemiyorum ama işte: http://www.hurriyet.com.tr/…ya/14277843.asp?gid=373


    (aegeus - 30 Mart 2010 23:05)

  • comment image

    --- bölüm 3spoiler ---

    türkler izmir'i yakıp yıktılarsa, yunan kızları da taaa orospudur...

    ---
    spoiler ---

    hehehehe. her ne kadar türklere haksızca giydirse de bu diziyi seyreden yunan olmak istemezdim.


    (ucurulmusayasofya - 30 Mart 2010 23:34)

  • comment image

    --- spoiler ---

    ilk iki bölüm için konuşacak olursam japonların tek savaş stratejisi koşmak ve saşırmak. yahu oraya mg42 koymuş adamlar. sen nereye koşuyon yiğidim? koskoca orman arkadan dolan, ne biliyim bir el bombası falan at. bir de amerikalı adam gidip koşmaktan ölen ve üst üste yığılan adamları yere yığıp geri döndü ve kimse vuramadı ya. yok ya oralar hiç olmamış. yoksa band of brothers'da hani hatırlar mısınız * orda bir sahne vardı adam koşuyordu millet şaşırıyordu vuramıyordu onun gibi olsa anlıcam.

    düzeltme: mg42 degilmiş efenim. alman makinalı silahıymış. ben de biliyordum ne var *. makineli tüfek diyelim işte geçelim. hatta browning diyenler bile var. tequila ile gregorziftic burdan selamlar..
    ---
    spoiler ---


    (nebookyn - 31 Mart 2010 02:47)

  • comment image

    hakkinda yapilan yorumlara taraf gazetesi haberi mantigiyla karsilik vermenin gereksiz oldugu dizidir. diziyi izlerken mama'nin dudaklarindan dokulen su sozleri duymadin mi arkadasim?

    -no, no i come from the old country, smyrna.
    ...
    -the turks invaded in 1922 and burned it down.

    e daha ne konusuyosun? ulan bunun tc resmi tarihiyle ne alakasi var? yani anliyorum, 1915 olaylariyla ilgili hicbir sey bilmeyenler eskiden "sozde soykirim" derlerdi, simdi "yazik, cok yazik, nasil kiydik onca cana?" diye dovunuyorlar. (bak kicindan anlama dedigimi, olmustur, olmamistir... o baska mesele. problem senin bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olman.) ama yani kendi gecmisine bu kadar nefret duymaz ki insan! bu teyzenin anlattigina gore, turkler izmir'i 1922 yilinda isgal etmis ve yakmislar.

    benim anlamadigim (ki senin de burayi anlamadigin belli oluyor) bu yunan askeri topraktan mi bitti izmir'de? benim hatirladigim (tc resmi tarihinde ne diyorsa abd'de de onu ogrendik ustelik, bu da ilginc...) yunanistan'di 1919 yilinda izmir'i isgal eden?

    "...burned it down" kismina itirazim yok, burasi tartisilir durur. kimi turkler yapti der, kimi yunanlar kimi ermeniler. ama sen bu hikayeye "turkler izmir'i isgal etti" diye baslarsan konuyu bilmeyen adama verdigin mesaj farkli olur, "biz izmir'i isgal ettik, ustelik yapmadigimiz arsizlik, firsatcilik da kalmadi, e turkler de 3 sene sonra gotumuzden kan aldilar" dersen farkli.

    burdaki art niyeti gormuyosan sen arkadas, sana "barbar turk" denmesi de mustehak, "camel fucker" denmesi de. yarin obur gun kendi soyadinin nasil yazildigini bilmeyen bi amerikali sana "camel fucker" der, sen de hemen sozluge yazarsin "zaten biz deve bafileyen bi milletiz sonucta, turkuz sonucta yani abiieeee resmi tarihte yazmaz bunlar yurdum insani deveyle takilie yaneee" diye.

    yine delirttiniz lan beni.


    (pornking - 1 Nisan 2010 02:26)

  • comment image

    izmir'in işgal edilmesi konusunda can sıkıcı diyaloglar barındıran dizidir. burası doğru ve tüm zamanların en pahalı tv projesinde bu olayın bu şekilde aktarılması türkiye adına büyük şanssızlık. işin daha da kötü tarafı söz konusu yunan annenin yaşadıklarının (işgal kelimesi hariç) büyük ihtimalle doğru oluşu. bu böyle olmamıştırdan çok, tek taraflı anlatım sıkıntısı var. esas oğlan robert'in yazdığı "helmet for my pillow" kitabından uyarlama bu dizi. daha doğrusu iki kitap artı bir yaşam hikayesini birleştiriyor. adam da stella'nın bacaklarının arasına konsantre olduğu için kitabında bu şekilde yer vermesi normal. tom hanks ve spileberg'in olayı direkt böyle aktarmaları da kişisel fikrime göre bu taraftaki izleyicilerini dolayısıyla bu konuyu pek siklemedikleri içindir. kitaba güvenip hata yapmışlar.

    robert "türkler orasını yağmalamadı mı?" diye soruyor başta. bu doğru olarak kabul edilebilir ama sonra mama işgal ettiler diye anlatıyor ki, evinden barkından kovulan bir insanın bu olayı işgal olarak anlatması doğal. ama mama ne kurtuluş savaşından, ne yunan ordularının anadolu içine kadar ilerlemesinden bahsetmiyor. artiz robert çok okuyorum diye stella'ya karizma yapma peşinde, ama olayın öncesini bilmeyecek kadar cahil aslında. ya da bilse de kızlarına aşık olduğu bir ailenin evinde akşam yemeğindeyken dile getirmiyor. adam asker, yatın ölecek belki. testesteron konuşuyor doğal olarak.

    söz konusu diyalog tam olarak şu şekilde geçiyor.

    --- spoiler ---

    -you're not australian.

    -no no, i come from the old country. smyrna.

    -that was sacked by the turks,
    wasn't it?

    -you know about that?

    -um, i read a lot.

    -the turks invaded in 1922 and burned it down. all gone.if you survived, you fled like my mama and me. but we made it down to the docks. we swam to a ship. the captain took us onboard and sailed us to piraeus. he saved our lives. but our home was gone. so where do we go? we come here. we live, we work, we find love.

    ---
    spoiler ---

    band of brothers çekildikten sonra soebel ve albert blithe'in aileleri olayların doğru yansıtılmadığını söylediler ve düzeltilmesini istediler. albert blithe için kendi hakkındaki bölümün sonunda anlatılan şeyler rivayete göre son dvd serisinde düzeltilmişti. türkiye'nin bu tarz bir kulis gücü ne kadar olabilir, ya da ne kadar ciddiye alınır bilinmez ama band of brothers da aslında yanlış bilgilerin olduğu bir diziydi. devlet seviyesinde değil de kişi seviyesinde olduğu için belki o kadar önemli değillerdi.

    savaşın kendisine ve diziye gelirsek, savaş sahneleri açısından biraz vasat kaldı bu bölüme kadar. band of brothers’ın unutulmaz gece atlama sahnesi nerde guadalcanal nerde? ama daha büyük savaşlar var ileride. basilone'un hayatına bakılınca iwo jima olacak büyük ihtimalle. japon askerlerinin mal gibi düşmanın üstüne koşması ise dikkatsizlik ya da abartı değildir. bonzai charge denilen bir saldırıdır. ne kadar mantıklı olduğu dizinin yapımcılarını ya da izleyenini değil, amerika'lıların bilmemkaç katı zaiyat veren japon komutanları bağlar. bu tarz katliam boyutundaki japon askeri öldürme işine dizide "like turkey shoot" denmesi de ayrı bir şanssızlık.

    pasifik savaşları ikinci dünya savaşı’nın en vahşi cephesidir. bir de ruslarla almanların karşılaşması var tabi, ama soğuk o cepheyi nispeten steril (ne demekse) kılmıştır. bu taraf ise 40 derece altında savaşırken, bulaşıcı hastalık, susuzluk yanında yakalanınca göz oyulması, cinsel organ parçalanması, kafa kesilmesi ve bin türlü işkence ile beraber yaşanmıştır. öyle ki, olayın ne kadar canilik boyutuna ulaştığını örneklemek adına ölü bür japon askerinin parçalanmış kafatasının içinde biriken sıvıya taşla serbest atış atan bir asker anlatılır “the good war” adlı bir kitapta. atasporları adam doğramak olan japonlar da hiç geri kalmamıştır tabi.

    spielberg ve tom hanks'in taraflı oldukları için eleştirilmesinden de kendi şahsım adına artık bunaldım. adam zaten bas bas bağırıyor yıllardır. yahudi, babası da biyerlerde savaşmış, amerikalı bir yönetmen. bariz bir şekilde kendine bunu görev edinmiş ve kendini gerçekleştirecek üne ve paraya kavuşmasıyla beraber hiç affetmeden rengini belli etmiştir.

    asıl konu bütün amerikalıların kahrman olduğu bir ordunun anlatılması değildir. amerikalıların kahramanlarını anlatacak ve dağıtacak güce sahip olmasıdır. o yüzden “şişirme, abartı, hereks über kahraman anasını satayım” diye eleştirmek biraz yüzeysellik ve tembellik oluyor. savaş alanında korkaklık da olur, kahramanlık da. illa guadalcanal'da değil burnunuzun dibinde de olur bunlar. 20000 askerin öldüğü bir savaştan çıkan 1 adam kitap yazar ve o gün yaşanan can pazarından, canilikten, insanın insanlığın dibinde sürünürken her ne şekilde olursa olsun sadece öldürmek ve ölmemek için verdiği mücadeleden sadece bir kaç kişinin hikayesini anlatır. gerçekte 50000 ayrı hikaye vardır belki. bunlar arasından sıyrılıp, seçilip anlatılanın bir kahrmanlık hikayesi olması illa abartıldığı değil, kayıtlara geçecek kriterleri sağladığı anlamına gelir.

    edit: cnbc-e'nin haberine göre söz konusu diyalog leckie'nin kitabında dahi yer almamaktadır. bu durumda tam bir kasıt ve o.ç luğu durumuyla karşı karşıyayız. bir private ryan ve band of brothers fanatiği olarak resmen satılmış hissediyorum.


    (winters - 6 Nisan 2010 09:04)

  • comment image

    3. bölümdeki malum sahnelerle ilgili cnbc-e düzgün bir duruşla gerekli açıklamayı yapmıştır, altında da hbo yapımcılarına iletilmek üzere mektup bulunuyor.

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25079800/

    url'nin uçması olasılığına karşın ntv'den olduğu gibi kopyalıyorum.

    "2. dünya savaşı’nı konu alan yapımlarla yıldızları parlayan, sinema dünyasının iki usta ismi tom hanks ve steven spielberg 2001 tarihli band of brothers’da biraraya geldi. dizi, 2. dünya savaşı’nın avrupa cephesini, objektif bir gözle, bir belgesel tadında anlatıyordu. band of brothers, büyük bütçesi, başarılı anlatımı, kurgusunun tarihi gerçeklerle örtüşmesi ve sinema tadındaki görselliğiyle döneme damgasını vurdu. yapım, sadece eleştirmenlerinden değil, tarihçilerden ve izleyicilerden de tam not aldı.

    aynı ikili tam 8 yıl sonra yine tarihi bir yapım için biraraya geldi: the pacific. bu kez 2. dünya savaşı’nın pasifik cephesi işlenecekti. the pacific; band of brothers’ın büyük başarısı ve gelmiş geçmiş en büyük bütçeli dizi olmasıyla daha fikir aşamasında merak edilmeye başlandı.

    yıllardır türk izleyicisine en iyi yönetmenlerin en iyi yapıtlarını “dünya ile aynı anda” sunmayı hedef bilen cnbc-e de yayıncı olmak için (dizi abd’de vizyona girmeden önce) görüşmelere başladı. the pacific abd’de 14 mart tarihinde yayınlanan ilk bölümüyle büyük ses getirdi, övgü aldı. türk izleyicisinin cnbc-e’deki yayın tarihi olan 18 nisan’ı merakla beklediği günlerde hepimizi şaşırtan ve rahatsız eden bir diyalogla karşılaştık. 28 mart 2010’da yayınlanan 3. bölümde bir amerikan askeri olan leckie ile bir rum kadını arasındaki konuşma izmir’i konu alıyor: 1922’de yunan işgalinden kurtulan izmir kasıtlı bir şekilde bir yunan kenti gibi gösterilip türkler tarafından istila edildiği, yakıldığı anlatıyor.

    tarihi gerçeklerin saptırılması, dünya kamuoyunda yanlış bir algı oluşturulması, pasifik bölgesini ve 1940’ları konu alan bir senaryoda bir anadolu kenti olan izmir’den ve 1922’den bahsedilmesi bu diyaloğun kasıtlı bir amaçla yazıldığını gösteriyor. dizinin temel aldığı 4 kitaptan biri olan “helmet for my pillow” adlı kitapta yazar robert leckie’nin anılarında böyle bir diyalogdan hiç bahsetmemesi de bu görüşümüzü güçlendiriyor.

    türkiye yıllardır aleyhte çok çeşitli lobicilik faaliyetleriyle karşı karşıya. dizinin tamamıyla ilgisiz olan bu sahne de benzer bir lobiciliğin ürünü. fakat söz konusu sahneyi yapımın tamamına atfetmeyi doğru bulmuyoruz. çünkü bu tarz lobicilik faaliyetleriyle başetmenin yolu, ses getiren yapımları yayınlamamaktan ziyade dünya çapında başarı kazanacak benzer türk yapımları yaratmaktan ve tepkimizi uluslararası kamuoyuna daha anlaşılır ve doğru bir şekilde iletmekten geçiyor. fakat dizinin 3. bölümündeki bu diyalogun türk kamuoyunu rencide etmesi, tarihi gerçeklerle çelişmesi ve yayınlanmaması durumunda dizinin konu bütünlüğünü bozmaması sebebiyle bu sahnenin çıkartılacağını kamuoyuyla paylaşmak isteriz. ayrıca cnbc-e yönetimi olarak bu sahne ve niyetle ilgili rahatsızlığımızı, yapımcı şirket hbo’ya ntv tarih danışmanlarının hazırladığı ekteki mektubu göndererek paylaştığımızı kamuoyuna saygıyla duyurur, yapımcı şirkete tepkilerini dile getirmek isteyen izleyicilerimize hbo iletişim bilgilerini aşağıda sunarız.

    hbo e-posta: sitefeedbackgeneral@hbo.com
    hbo telefon: 001 212 512 1208
    cnbc-e

    iddialara yanit veren mektup
    hbo yapımcılarına,

    14 mart 2010 tarihinde abd’de ilk bölümü yayınlanan “the pacific” dizisinin 28 mart’taki 3. bölümünde deniz piyadesi leckie ile bir yunan kadın arasında geçen diyalog, tarihî gerçekleri çarpıtmış ve hem türk hem uluslararası kamuoyu nezdinde milletimizi rencide etmiştir. bu diyalogda türklerin izmir’i “istila ve talan ettiği, yakıp yıktığı” yolunda cümleler vardır.

    her şeyden önce, dizideki bu diyalogun bilinçli bir şekilde senaryoya eklendiğine dair ciddi ipuçları bulunuyor:

    1. dizinin temel aldığı 4 kitaptan biri olan helmet for my pillow’da, yazar robert leckie’nin anılarında böyle bir diyalog geçmezken, dizideki leckie bu “istila” hikayesini üzülerek dinlemekte, onaylamaktadır.

    2. dizi 2. dünya savaşı’nı, japonya ve amerika birleşik devletleri’ni, 1940’ların ve pasifik cephesinin gerçeklerini anlatırken; seyirci konuyla ilgisiz bir şekilde 1920’lerde yağmalanmış gibi gösterilen bir anadolu kentinin hikayesiyle karşı karşıya kalmaktadır.

    izmir’in aslında yunanlılar tarafından işgal edildiğini, millî mücadele tarihini hiç bilmeyen dünya üzerindeki birçok izleyici; bu sahnedeki konuşmalardan izmir’in bir yunan kenti olduğu, türklerce ele geçirilip talan edildiği ve yakıldığı sonucuna varmaktadır. oysa ki, izmir, aydınoğulları’ndan beri (14. yüzyıl başları) rumların da yaşadığı bir türk kentidir.

    izmir, yunan ordusu tarafından 15 mayıs 1919’da işgal edilmiş; şehir 3 yıl, 3 ay, 24 gün boyunca yunan yönetiminde kalmış; 9 eylül 1922’de işgalden kurtarılmıştır. kısaca izmir türk talanına uğramış bir yunan kenti değil, yunan devletinin işgal ettiği bir türk kentidir.

    izmir yangını konusuna ilişkin ise değişik iddialar vardır. nurettin paşa’ya bağlı askerlerin, kaçan rumların veya direnen ermenilerin yangından sorumlu olabilecekleri ileri sürülmektedir. hatta katedralde direnen ermenilere ait bir cephaneliğin infilâk ederek yangını başlattığına ilişkin anılar bulunmaktadır. tarihçilerin dahi üstünde mutabık kalamadığı, emin olamadığı böyle hassas bir konuda, bu kadar kesin bir dille konuşmanın doğru olmadığının altını çizmek isteriz.

    dizinin bütünüyle ilgisi olmayan bu sahne, açık bir lobiciliğin ürünü olarak durmaktadır. gözardı edilen bu durumun, bir milletin kurtuluş mücadelesini karaladığını belirtir; hbo’nun bu gibi yanıltıcı ve provokatif manevraların aracısı olmamasını temenni ederiz.

    cnbc-e

    hbo'ya gönderilen mektubun ingilizcesi

    to the attention of hbo producers, during the third episode of the television show “the pacific” which started airing on march 14th, 2010 in the usa, the dialogue between marine soldier leckie and the greek woman is in contradiction with historical facts and aims to offend turkey in the eyes of the international community. this scene suggests that turks have invaded and ransacked izmir.

    first and foremost, we believe that this dialogue has been intentionally included in the script:

    1. even though a dialogue like this is not present in one of the original books the movie is based on, “helmet for my pillow” written by robert leckie, marine leckie sadly listens to this alleged “invasion” and agrees in the show.

    2. although the movie decribes ww2, japan and the united states and the truth about the pacific front in the 1940’s; the audience is strangely left to see the story of a sacked anatolian city in the 20’s, which is total fiction.

    millions of people who don’t know that izmir was in fact invaded by the greeks and have no idea about the history behind our country’s struggle to become a free republic might think that izmir was a greek city and that it was invaded and sacked by the turks. in fact, izmir is a turkish city where both greeks and turks live together and governed by turkish states since the 14th century.

    izmir was invaded by the greek army on may 15,1919; the city was besieged for 3 years, 3 months and 24 days by the greeks and was saved by the national war waged by the turkish people on september 9, 1922. in short, izmir in not a greek city that was sacked by the turks, but rather a turkish city that was sacked by the greek government.

    and when it comes to the great fire of izmir, there are various theories. it is said that either the soldiers under nurettin pasha, fleeing greeks or resisting armenians might be responsible for the fire. in fact, there are some stories that suggest that the fire started in a cathedral where armory that belonged to resisting armenians blew up. we would like to stress that it is not ethical to suggest statements in such a certain manner in a situation even when historians don’t agree upon them.

    this scene, which has apparently nothing to do with the entire concept of the show, looks like a clear case of lobbying. once again, we would like to point out that this situation is blackening the independance struggle of a nation and wish that hbo would not be a mediator for misleading and provocative maneuvers such as this one."

    cnbc-e


    (griff - 8 Nisan 2010 19:14)

  • comment image

    gördüğüm en başarılı jeneriğe sahip dizidir şu an. kalemin parçalanarak çizgiler çizmesi hem savaş halini ve atılan bombalar ile çatışmaları anlatırken hem de savaşın askerler üzerindeki yıkıcı psikolojik etkilerini betimlemektedir.


    (anti silence - 9 Nisan 2010 00:29)

  • comment image

    şükür ki zerre utanma yok ülkemizin evlatlarında, şükür ki hepimiz at gözlüklerini takmışız, gerçeği görmekten çekiniyoruz.. cnbc-e yayinlamayacakmis o bölümü, sansurleyecekmiş ve biz kendi içinde türkün türke propagandasinda, izmir'i düşman işgalinden güle oynaya, rum kızlarin yanaklarindan makas alarak almış, kemeraltinda, anafartalar caddesinde karanfillerle karşılanarak sahile yürümüş, sarı kışlanın önünde tüm memleketlerden insanların halayı ile şanlı ordumuz karşılanmış bileceğiz.. yaşasın!

    hadi ben kansız bir rum çocuğuyum diyelim, son 8 senede, en büyük hobim kütüphanelerde izmir tarihi araştırması yapmak değil, polikarp'i, dario moreno'yu, necati cumaliyi bilmiyorum, izmir tarihini zerre bilmeyip yalan atiyorum, türk edebiyatının en büyük isimlerinden birisi falih rifki atay'da mı yalanci:

    "gâvur izmir karanlıkta alev alev, gündüz tüte tüte yanıp bitti. yangından sorumlu olanlar, o zaman bize söylendiğine göre, sadece ermeni kundakçıları mı idi? bu işte ordu komutanı nurettin paşa'nın hayli marifeti olduğunu söyleyenler çoktu. (...)

    "izmir'i niçin yakıyorduk? kordon konakları, oteller ve gazinolar kalırsa, azınlıklardan kurtulamayacağımızdan mı korkuyorduk? birinci dünya harbi'nde ermeniler tehcir olunduğu vakit, anadolu şehir ve kasabalarının oturulabilir ne kadar mahalle ve semtleri varsa, gene bu korku ile yakmıştık.

    "bu kuru kuruya tahripçilik hissinden gelme bir şey değildir. bir avrupa parçasına benzeyen her köşe sanki hıristiyan veya yabancı olmak, mutlak bizim olmamak kaderinde idi." ( falih rıfkı atay, çankaya, doğan kardeş matbaacılık, istanbul, 1969.s. 325. )

    mesajlarla ne derseniz deyin, ister küfredin, ister babamın olmamasından ve annemi bi yunanın becerdiğinden bahsedin (cevap vermiyorum böyle mesajlara yormayin kendinizi) ama tarih sizin algıladığınız şekilde değişmeyecek.. izmir geri alındığı gün, tüm kurtuluş savaşının hıncı bu şehirden çıktı arkadaşlar.. yağmalandı, yıkıldı, tecavüz edildi, yakıldı.. ve bunların hepsini biz, kendi şehrimize yaptık.. sonra da o şehre afyondan, mugladan, selanikten insanlar yıktık.. onlar ki bi 10 yıl sonra "şeriat isteriz" diye ayaklandılar alsancak stadında.. (bkz: alsancak olayı)

    o kıyamet günü şehri terkeden insan da birakin "şehir türkler tarafindan işgal edildi" desin.. vatanından sürülmüş, memleketi yakilmiş insan da birakin yanlı olsun.. ben de cnbce'yi protesto edebilirim bu bazda.. yaptigi sansuru, izmiri yunan işgal ederken ölen, ve türkler geri alırken ölen, ve tüm kurtuluş savaşında ölen insanların anılarına hakaret ettiği için.. tarihin üstüne sünger çekip bizi sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterip, kendi yalanımızda boğulmamıza izin verdiği için..


    (azuth - 9 Nisan 2010 21:48)

  • comment image

    er ryan'ı kurtarmak filmindekine benzer çıkarma ve savaş sahnelerinin bir kısmına ancak beşinci bölümde şahit olabildiğimiz dizi. insan merak ediyor 200 milyon doları hangi pavyonda yediler diye.


    (aegeus - 14 Nisan 2010 00:30)

  • comment image

    yarısının bitmesi itibarı ile band of brothers'in b si olamayacağını göstermiş dizidr... sezonun açık ara hayalkırıklığı... karakterler oturmamış,,başarısız... senaryo özentisiz... band of brothers'ta bi speirs vardı,, bi winters vardı,,bi lipton,,bi nixon vardı... en alt kademedeki erlere bile 10bölümde bi benlik,,bi karakter kazandırmışlardı... pacific tam anlamıyla fiyaskodur evet son sözüm budur...


    (popohunter - 14 Nisan 2010 22:53)

  • comment image

    3. dizisini izlerken tarihin bu derece çarpıtılmasına bi anlam veremediğim dizidir.

    (yunan kızın annesi)-biz izmirliyiz, ama vatanımızı terk ettik
    (amerikalı asker)+ aa evet türkler orayı yakıp yıkmışlardı değil mi ?
    (yunan kızın annesi)- siz nerden biliyorsunuz
    (amerikalı asker)+ şey ben biraz okurumda

    (bkz: okuyan amerikan askeri)

    tabi dizide bu açıklamaların ardından türkler tarafından ezilen gururlu yunan ailesinin biricik kızı, amerikalı askerin yatağına girmiştir, bu da beni biraz sakinleştirmiştir


    (karadamar - 17 Ocak 2012 21:48)

  • comment image

    hayal kırıklığı yaratmasının en büyük sebebi direkt savaşta bulunmuş askerlerin kitaplarından uyarlanmış olmasıdır. kitaplara sadık kalmak uğruna ne er ryan'daki ne de band of brothers'daki gibi ufak detaylarla soslanmamıştır. band of brothers da gerçek askerlerin hikayesini anlatır ama, ne kendi yazdıkları kitaplardan ( sanırım diziden sonra richard winters anılarını yazan bir kitap çıkardı) ne de 3 kişi odaklı bir hikayeden oluşur. band of brothers çok daha kalabalık bir bölüğün başına gelenleri anlatır ve biraz daha profesyonel hayal ürünüyle modifiye edilmiştir. üstüne referans kitap (bkz: stephen e. ambrose) tarihçi bir yazarın elinden çıkmadır. bütün bunlar band of brothers'ı daha akılda kalıcı ve etkileyici olaylar yaşanan bir dizi haline getirir.

    örnek olarak (dikkat: az spoiler) soebel, kendi yediği halt yüzünden winters'a ceza vermeye kalktığında; winters blöfü görüp askeri mahkemeye çokmayı isteyince bizim e-company'nin baş karakterleri orduda savaşmayı resmi olarak reddetmeye kalkarlar. dönüşte de winters'a selamı çakmayı ihmal etmezler. seyirci de acaip gaza gelir, mest olur. gerçekte her ne kadar bir tepki oluşsa ve soebel görevden alında da bu olay tam bu şekilde gerçekleşmemiştir. bu tarz soslar band of brothers'ın heryerinde vardır.

    the pacific bu nedenle ağıza aynı tadı bırakmaz.


    (winters - 26 Nisan 2010 18:01)

Yorum Kaynak Link : the pacific