• "headless woman isimli arjantin menşeili lucrecia martel isimli hatun kişinin yönettiği son dönem en sağlam sinema yapıtlarından biri- içimdeki atilla dorsay; çık dışarı!çıkdışarı!.."
  • "sarı saçın kafa yaptığını anlatan bir film. başka da bir şey anlamadım."
  • "la cienaga ve la nina santa filmlerinden sonra lucrecia martel ablamızdan izleyebildiğimiz üçüncü film. arjantin sinemasını pek seven gönülleri doyurmamış, yormuş ve hatta cezalandırmış bir filmdir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    karakterinin yaşadığı sıkıntıyı anlatımla izleyicisine aktarmış demek biraz kolaycılığa kaçmak olacak, demedim farz edin. öyle bir film ki kesinlikle unutulmaz bir deneyim sunuyor; ya nefret edeceksiniz ya da bayılacaksınız. açıkçası ben sevilecek bir tarafını bulamadım. estetik yoksunu bir antonioni kurgusu ya da mizansen özürlü bir david lynch filmi tahayyül edin, onun gibi bir şey. shallow focus, sabit kamera, hanyada kadraj konyada mizansen... ancak insan kayıtsız da kalamıyor; garip diyaloglar ve karakerler kafa kurcalayıp duruyor, yemezsek arkamızdan ağlıyor.


    (shocktheworld - 20 Ocak 2009 20:09)

  • comment image

    nalet olsun arjantin sinemasına.

    dur hiç eleştiri falan yapmadan özetliyeceğim filmi. şimdi bir tane sarı saçlı kadın var. yolda giderken bir köpeğe çarpıp tribe giriyor bu. diyor ki; "ulan madem tribe girdim, travmatik bir insan oldum neden bir otele gidip mal mal etrafa bakmıyor sonra da kuzenimi çağırıp arada deli ayağına yatarak psikolojimin bozuk olduğuna delalet anlamsız kahkahalar atıp bununla sevişmiyorum." velhasıl aklına yatıyor ki bu plan yiyor bu boku. bunun böyle tuhaf arkadaşları var. bunların hayattaki en büyük dertleri havuz suyunun içindeki klorun saç rengine zarar vermesi. bu mallar havuza girince kafalarını suya sokmuyorlar falan öyle bir acayipler. sonra bu ablanın bir kız yeğeni var, ikide bir gelip memelerini sıkmak istiyor, buna aşk mektupları yazıyor falan. meme diyor başka bir şey demiyor. bunun kızı var sarılık olmuş. ufak oğlu da bu kızla aynı bardaktan su içiyor. tahmin ediyoruz ki o da sarılık olacak. öyle bir gergin atmosfer, öyle bir "acaba"larla dolu dakikalar. heh neyse, sonra kocası var bunun. gitmiş ceylan mı vurmuş, geyik mi vurmuş naapmışsa gelmiş leşini mutfak tezgahına atmış itoğluluit. lan ekmek kesiliyor orda, yemek pişiyor o tezgahta hayvan herif. o da dünyanın en lüzumsuz insanıyım ben diye bas bas bağırıyor. karısını teselli ediyor falan, "relaks bebişim değmez uyuz bir it için bunca tribe" diyor. neyse bunların kırk beş tane hizmetçileri var kıç kadar evlerinde. sırtına masaj yaptırıyor böyle yağlı kremlerle bu abla. ama ev o kadar ufak ki yatak ile kalorifer peteği arasında sıkışmış sağına, soluna dönecek aralık yok. hizmetçi kalabalığından iyice ufalmış ev, adım atcak yer kalmamış. sonra bu arjantin'e çok acayip bir yağmur yağıyor. ama ne yağmur, on beş gün başka muhabbet yok sittiğimin yerinde. barajlar dolmuş, kanallar taşmış, buenos aires'in beş senelik su ihtiyacı karşılanmış o derece çok yağmur. konuş konuş bitmiyor sıçtığımın yağmuru. meteroloji idaresinde bu kadar iklim muhabbeti yapılmaz. sonra saksıcı amca var beli tutulmuş bunun, saksıları indiremiyor yukarıdan falan. efenim sonra bir çocuk var arabayı yıkayayım mı diye kırk defa soruyor kadına. en son kadın bakıyor ki başına musallat oldu bu eskilerden iki gocuk verip yolluyor bunu. bir ara bu yürüyüş yaparken bir umumi tuvalete giriyor bakıyor ki sular kesilmiş. ikinci bir travma yaşıyor. tesisatçı abi buna bir buçukluk erikli getiriyor da rahata eriyor bizimkisi. işte kız sarılık, amca bel fıtığı, havuz klorlu, artjantin yağmurlu, kuzenle yeğen sapık, sular kesik, koca serkeş. öyle bir film işte. vallaa bir bok anlamadım, sinema kuramları üzerine yeniden oturup düşünmeye karar verdim. şimdi böyle yazınca da eğlenceli gibi görünmesin ha film. bunların böyle amaçsız bir şekilde, ağır aksak bir tempoda cereyan ettiğini ve hiçbir halta bağlanmadığını hayal edin. bir de kitapçıkta yazdığına göre sınıf sorunlarına değiniyormuş. ulan lise defteri daha fazla değiniyor sınıf sorununa kopiller sizi.


    (coffee and cigarettes - 13 Nisan 2009 13:53)

  • comment image

    kullandığı mecranın dilini çözmektense onu kendi iradesine göre tekrar kurmaya cesaret eden bir film; her planını daha iyi tasarlanamayacak kadar gerçek kılması ile amacına ulaşabilir. bir başkasının içine girip onun gözleri ile gördüğümüzde -kendi içimize girip kendi gözlerimizle gördüğümüzün farkına vardığımızda olduğu gibi- dünyanın kolayca eğilip büküldüğünü ve bir sonuca varmanın olanaksızlığını tecrübe ederiz. bu film, anlattığı hikayenin dünyasını kurma ve seyirciyi onun kenarına yerleştirme işini kusursuz yaptığından bir başyapıttır.


    (stalker - 27 Ekim 2009 04:27)

  • comment image

    iyi film degil. lynch sosuna batırılmış, haneke-chabrol kırması burjuva eleştirisi benim başı agırttı. vicdan-bastırma-aklanma üçgenininde yeni bir şey de yok. yine de filme baktığınız noktayla alakalı olarak farklı tespitler yapmak mümkün. kendi adıma bir porsiyon daha lucrecia martel istemem...


    (tut miki yan cek - 17 Ekim 2012 10:47)

  • comment image

    bittigi anda "yapacaginiz filmi zikeyim ben gidiyorum" diyip gidiyorsunuz. oyla bir film. bir de yazmislar ya lan, zekice falan diye. zekice film gormesek salagiz diyecegiz.

    lan iki satir birsey daha yazayim dedim ama yazacak bisi bulamadim. bombos film iste izlemeyin.


    (korkmam yalandan yilandan kadar - 24 Ağustos 2014 21:03)

Yorum Kaynak Link : la mujer sin cabeza