Süre                : 1 Saat 45 dakika
Çıkış Tarihi     : 02 Ağustos 2007 Perşembe, Yapım Yılı : 2007
Türü                : Drama
Taglar             : aşağı sarmal,ölüm korkusu,Kadınsı şahane,Rol değiştirme,Bayılmış erkek
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Millennium Films
Yönetmen       : Pinchas Perry (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Pinchas Perry (IMDB)(ekşi),Irvin D. Yalom (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ben Cross (IMDB)(ekşi), Armand Assante (IMDB)(ekşi), Joanna Pacula (IMDB)(ekşi), Michal Yannai (IMDB)(ekşi), Jamie Elman (IMDB)(ekşi), Andreas Beckett (IMDB)(ekşi), Katheryn Winnick (IMDB)(ekşi), Rachel O'Meara (IMDB), Yzhar Charuzi (IMDB), Ilan Charusi (IMDB), Tal Fructer (IMDB), Silvia Terzieva (IMDB), Ivaylo Brusowski (IMDB), Ayana Haviv (IMDB)

When Nietzsche Wept ' Filminin Konusu :
class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" 19. yüzyıl Viyana'sı... çok hoş ve alımlı bir kadın olan Lou Salome, dönemin meşhur doktoru Breuer'i ziyarete gelir ve henüz iki kitabı basılmış ve pek tanınmayan filozof Nietzsche ye yardım etmesi için rica da bulunur. Ona göre, Nietzsche nin yaşamakta olduğu duygusal çöküntü nedeniyle, Avrupanın kültürel geleceği tehlikededir... Dr.Breuer ilk etapta bu teklife sıcak bakmamasına rağmen, Salome'un çekiciliğinden etkilenir ve teklifi kabul eder. Dr.Breuer in, Nietzsche ile tanışmasıyla hayatı değişecektir. çünkü bu adam, çok farklı fikirleri olan, sıradışı biridir. Ve bir süre sonra, hasta ile doktorun yer değiştireceği diyaloglara gebe olacak bir tanışma olacaktır bu... Irvin D. Yalom'un aynı isimli, basıldığı 1992 senesinde çok ses getiren kurgu romanından uyarlanan bu filmde, Psikanalizm in öncüsü Sigmund Freud'un gençliği ile de karşılaşıyoruz.


  • "bir solukta okunabilecek kitaplar dizisine guzel bir ornek.... hele son bolumlerinde zaman kavrami kaybolur.."
  • ""birinin kendisini başka birine açması ihanetin kapılarını açar ve ihanet insanı çok rahatsız eder.""
  • "edebiyatla da felsefe yapılabileceğini gösteren yapıt."
  • "eski sevgilimi tamamen unutmami saglayan okunmasi gerekli bir kitap."
  • "bir yerinde "niçe biyiklarini taramaya başladi" cümlesini okuyunca insanin nooluyoruz lan? olduğu, sonra niçenin biyiklarini görünce anladiği şey, bağlanamayan cümle..."
  • ""bilinçli bir anınız yok" dedi nietzsche. "ama anılarımızın çoğu bilinçaltında varlığını sürdürür.""yaşarken yaşayın !""




Facebook Yorumları
  • comment image

    kitaptaki olaylar gerçek olmasa da tüm isimler ve yerler gercek..oyle bir kitap ki okunduktan sonra adı gecen tüm kisilerin (eger bir de nietzsche fanatikligi sözkonusuysa) gercek yaşam öykülerini görünüşlerini merak ettirip üzerinde araştırmalar yapmaya kadar götürür insanı..


    (keerleean - 26 Temmuz 2002 13:47)

  • comment image

    baya bi özlü söz, zekice diyalog içerir. word'e yazmışım, sözlüğe neden kopyalamayayım?

    --- spoiler ---

    “sen hiçbir çocuğun tedavi olmak istediğini gördün mü?”
    breuer.

    “her güzel kadının olduğu yerde, bir de onu düzmekten bıkmış zavallı bir erkek vardır.”
    max (breuer’in bacanağı)

    “acaba insanlar unutkanlıklarından da sorumlu tutulamaz mıyıdı?”
    breuer

    “…gölgeli bilgiler veren ama aslında cehaletin dili olan o mesleki jargon”
    nietzche

    “insanlar vedalaşırken genellikle olayın sürekliliğini inkâr eden sözler dile getirmeyi severler: birbirlerinden ayrılırken ‘auf wiedersehen’ yani tekrar görüşene kadar derler. yeni bir bir araya gelme planları yapmakta çok aceleci davranırlar ama bunu unutmakta daha da acelecidirler.”
    nietzche

    “ümitsizlik özfarkındalık adına ödenen bir bedeldir”
    nietzche

    “korkuların karanlıktan doğmadığını anladım – korkular da yıldızlar gibi – hep oradadırlar ama gün ışığı onları gizler”
    nietzche

    breuer: neden onun üstüne (bertha) bu kadar çok gidiyorsunuz?
    nietzche: ben sadece sizin benden istediğiniz şeyi yapıyorum, saplantınızın üstüne gitmenin başka bir yolu nu. istırabınızın bu kısmı gizlenmiş bir hınçtan kaynaklanıyor. sizi tutan bir şey var – bir korku, bir zaaf -, öfkenizi ifade etmenizi engelleiyor. bunun yerine yufka yürekliliğinizden guru duyuyorsunuz. mecburen yaptığınız şeyleri erdeme dönüştürmeye çalışıyorsunuz. duygularınınz derinlere gömüyor ve sonra da hınç hissedemeyeceğiniz için kendinizi azizlere benzetiyorsunuz. anlayışla yaklaşan doktor rolünü unutuyorsunuz, siz o rolün kendisi oluyorsunuz, kendinizi öfkelenmeyecek kadar iyi biri gibi görüyorsunuz. josef, küçük bir intikam iyi bir şeydir. bastırılmış hınçlar insanı hasta eder!

    “ben eylemi severim, mazeretleri değil”
    nietzche

    “sırf pençeleri yok diye kendilerine iyi diyenlerden biri olmaktan vazgeçirmeliyim onu.”
    nietzche

    “uçmak istiyorsunuz, ama uçmaya uçmakla başlayamazsınız. size önce yürümesini öğretmek zorundayım ve yürümeyi öğrenmenin ilk adımı, kendi kurallarına uymayan insanların başkaları tarafından yönetilmek zorunda kalacağını anlamaktır. başkalarının kurallarına uymak, insanın kendisini yönetmesinde çok, hem de çok daha kolaydır.”
    nietzche

    “ruhunda sükûnete kavuşmak ve mutlu olmak isteyen insanlar inanmalı ve iman etmelidir, ama hakikatin peşindeki insanlar iç huzurundan feragat edip yaşamlarını bu sorgulamaya adamak zorundadır.”
    nietzche

    “gururlu bir yüceliğe erişmek isteyen ağaç fırtınalı hava ister. yaratıcılık ve keşif de acıda saklıdır.”
    nietzche

    breuer: onunlar (bertha) alay etmek size ne kazandırıyor?
    nietzche: bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da erdemleriniz ayağınıza takılıyor. siz de alay etmeyi öğrenmelisiniz! bu çok sağlıklı bir yoldur.

    “emniyet içinde yaşamak tehlikelidir.”
    nietzche

    “bizler arzu edilenden ziyade arzu etmeye aşığızdır.”
    nietzche

    “boyun eğmek için duyulan şehvetten daha büyük bir şehvet var mı?”
    nietzche

    “kendinden hiç hoşlanmayan pek çok insan gördüm: bunlar önce başkalarının kendileri hakkında iyi düşünmelerini sağlamaya çalışırlar. bunu başarınca da bu sefer kendileri de kendileri hakkında iyi düşünmeye başlarlar. ama bu sahte bir çözümdür; bu başkalarının otoritesinin altına geçmeyi kabullenmektir. size düşen ödev kendinizi kabullenmenizdir, benim sizi kabullenmemin yollarını aramak değil.”
    nietzche

    “cinsel arzu aslında, karşıdaki insanın zihni ve bedeni üzerinde mutlak hakimiyet kurmak için duyulan arzudan ibarettir.”
    nietzche

    “daha derinlere bakarsanız, bu arzunun da tüm diğer insanlardan daha üstün olma arzusu olduğunu görürsünüz. ‘âşık’, ‘seven’ kişi değildir: aslında o, sevdiği kişinin mutlak sahibi olmayı amaçlar. bütün isteği, tüm dünyayı o değerli malından soyutlamaktır. altınları başında nöbet bekleyen ejderha kadar alçak ruhludur. dünyayı falan sevmez, tersine tüm diğer canlılara karşı bir umursamazlık içindedir.”
    nietzche

    breuer: sizi koruyan bir babanızın olmaması nasıl bir şey?
    nietzche: beni koruyan mı yoksa bana baskı yapan mı? bundan emin değilim. ya da şöyle demeli: bu durum, çocuk için bir kayıp olarak görülebilir ama adam için değil.
    breuer: bunun anlamı?
    nietzche: bunun anlamı sırtımda babamı taşıma yükünü taşımadım hiç, onun yargılarının ağırlığı boğazıma çökmedi, benim yaşama hedefim onun tutkularını gerçekleştirmek biçimini almadı. babamın ölümü bir nimet, bir özgürlük olarak da görülebilir. onun geçici arzuları asla benim yasam haline dönüşmedi.

    “zaman sonsuza dek doymayacak kadar aç gözlüdür”
    nietzche

    “zaman ezeli, zaman sonsuza kadar uzanıyorsa, olabilecek her şey, daha önce olmuş şeyler değil midir? şu anda geçen her şey daha önce de aynı şekilde geçmiş değil midir?”
    nietzche

    “bir şey sallantıdaysa, onu sallayan birisi var demektir zaten!”
    nietzche

    “öldü diye ondan (babası) nefret ettiğim için mi bu kadar sert vuruyorum çekici?”
    nietzche

    “bertha gizemin, kol kanat germenin ve kurtuluşun simgesi! josef breuer buna aşk diyor ama bunun asıl adı dua.”
    nietzche

    “biz septiklerin de düşmanları, en olmayacak yerlere inanç tohumları eken ve kuşkulanmamızı engelleyen iblislerimiz. bu yüzden tanrıları öldürüyoruz, ama onların yerine başkalarını koyuyoruz, öğretmenleri, sanatçıları, güzel kadınları…”
    nietzche

    “yaptığım seçimler başkalarını tutsak ediyorsa ben o özgürlüğü seçemem.”
    nietzche

    “her insan gerçeğin ne kadarına dayanabileceğini seçmeli.”
    nietzche

    “eğer kendi yalnızlığımızı kucaklayamazsak, inzivaya karşı kalkan olarak başka birini kullanırız.”
    nietzche

    ---
    spoiler ---


    (yoldaki isaretler - 23 Ocak 2009 00:01)

  • comment image

    "ölümsüz olan bu yaşamdır, bu andır. ölümden sonra yaşam yoktur, bu
    yaşamın gitmesi gereken bir hedef, kıyemet günü yargilari yoktur. bu an sonsuza dek varlığını sürdürür ve tek seyirci siz yalnizca sizsiniz..." *


    (mercan - 16 Ekim 2002 13:08)

  • comment image

    ben nietzsche olsam ve böyle bir kitap yazılmış olsa arkamdan, ağlak ergenler gibi anlatılmış olsam sayfalarca, yeminle yattığım yerden çıkar gelirim ve yediririm o kitabı yazarına. yalom yatsın kalksın dua etsin ki tanrı öldü dediği için hortlayamıyor adam.


    (kizil sakal - 17 Haziran 2010 14:29)

  • comment image

    koca kitapta nietzsche'nin nietzsche olmaya en çok yaklaşabildiği yer şudur;

    "tabi acı çekeceksin, görmenin bedelidir bu. tabi için korkuyla dolacak, yaşamak demek tehlike içinde olmak demektir. daha sertleş!"


    (kizil sakal - 17 Haziran 2010 15:03)

  • comment image

    kitabı okurken satırların altını çizdiğim yetmemiş, aynı zamanda onları tutup bir de yazmışım. bilgisayarımın bir köşesinde öyle durup duruyor ve şimdilik bir işe yaramıyor. bir ayrılık sonrası kitabı okuduğum için beni hayli etkilemişti. altını çizdiğim satırlar belki de kitabı okuduğum zamanlardaki ruh halimin fotokopisidir, şimdi yeniden okusam aynı satırları çizer miyim, bilmiyorum.

    kitaptan alınan satırlar belki birilerinin de işine yarar, buyrun.

    --- alıntı ---

    * niceleri kendi zincirlerini çözemezler de, dostlarının azatçısıdırlar.

    * kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?

    * lou salome’de onu korkutan, gücüydü; yani breur’e yapabilecekleri. bertha’da onu korkutan ise onun her şeye boyun eğmesiydi: yani breur’in ona yapabilecekleri.

    * evlilik ve ona eşlik eden mülkiyet ve kıskançlık, ruhu tutsak eder. bunlar bana hakim olamaz. doktor breuer, ne kadın ne de erkeğin artık zayıflıklarıyla birbirlerine zulmetmeyecekleri günlerin geleceğini umuyordu.

    * tüm bir yaşam boyunca edinilen alışkanlıklar kolay kolay bırakılmaz. / ... / belki part-time bir evlilik bana uygun olabilir, ama bundan daha bağlayıcı olmamalı.

    * onun da kendine ait kör noktaları var.

    * hangi yıldızlardan düşüp birbirimizi bulduk biz?

    * bizim kardeş beyinlerimiz vardı; yarım sözcükler, yarım cümlelerle, yalnızca hareketlerle birbirimize çok şey anlatabiliyorduk. ancak bu cennet bozuldu!

    * breuer, genç dostunun içinde bulunduğu durumun ne kadar hassas ve güç olduğunun bilincine vardı: birbirinden soğumuş çiftin her ikisini de sırdaşlık yapmak!

    * ah, şu entellektüellerin üç milimetrelik iris aralığından beynin içine tüm bu bilgileri aktarmak için sarf ettikleri bitip tükenmeyen çabalar. breuer gülümsedi. “muhteşem bir imge! schopenhauer ve spinoza damıtılmış bir halde, yoğuşarak gözbebeği aracılığıyla huniden geçiyor, optik sinirleri geçiyor ve doğrudan doğruya artkafadaki bölgeye giriyor. gözlerimle yiyebilmeyi çok isterdim.

    * çok önemli problemleri rüyalarında çözdüğünü söyleyen bilim adamı ve matematikçileri bir düşün! ve, josef, bunun başka bir açıklaması yok. ne kadar saçma görünürse görünsün, orada bir yerde ayrı, bilinçdışı bir zekâ olmalı.

    * köpeklerde hem bit hem de pire olabilir.

    * onda aradığım neydi? ben de eksik olan neydi?

    * yaşamdaki asıl acının sizi inceleyen gözlerin bulunmaması olduğuna inanırdı-. hiç kimsenin dikkat etmediği bir yaşam dehşeti.

    * yaşamımın bir niçini var, nasılına da tahammül gösterecek güce sahibim.

    * öğretmenler bazen acımasız olmak zorundadır. insanlara böyle katı mesajlar verilmeli; çünkü yaşam da acımasız, ölüm de.

    * hastanızın tanrı’nın kucağında olma isteği gerçek değildir. bu çocuksu bir istektir, hepsi o kadar! bu ölmeme arzusudur, ‘tanrı’ diye adlandırdığımız o ebediyen şişmekte olan emziğe sarılmaktır!

    * evet, ölümü nasıl karşılayacağına karar vermek zorundadır: belki biriyle konuşacak, tavsiyeler verecek, o güne kadar sakladığı sözleri söyleyecek, çevresindekilerle vedalaşacak ya da bir köşeye çekilecek, ağlayacak, ölüme meydan okuyacak, lanetleyecek, belki de ona minnettar olacaktır.

    * lucretius’un o deyişini tekrarladı: “ölüm varken, ben yokum. ben varken, ölüm yok. o halde üzülecek ne var?”

    * freud haklı: beyinde karmaşık düşüncelerin saklandığı bir depo olmak zorundadır; bilincin ötesinde ama hep uyanık, her an kendini göstermeye ve bilinçli düşünceler sahnesine çıkmaya hazır. bu bilinçsiz depoda saklanan yalnızca düşünceler değildi, orada bir de gizli duygular vardı!

    * hem o kadar derinlerde değildiler, yüzeyden yalnızca birkaç saniye aşağıda, “çağrılmaya hazır” bekliyorlardı.

    * düşünceler, duygularımızın gölgesidir; ama her zaman daha karanlık, daha boş ve daha sade. şu günlerde kimse ölümcül gerçeklerden ölmüyor, öyle çok panzehiri var ki.

    * bağımsızlığa damgasını vuran şey nedir? -insanın kendinden artık utanmıyor olması!-

    * kemikleri, eti, bağırsakları ve kan damarlarını kaplayan deri nasıl insan görünümünü katlanabilir hale getiriyorsa, ruhun ajitasyonu ve ihtirası da kibirle kapatılmıştır; kibir, ruhu kaplayan deridir.

    * hayatı boyunca “ama” pozisyonu almıştı!

    * hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür; bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam: “bu köprüyü geçip bana gelir misin?” işte o anda artık bunu istemeyiverirsin: sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. o andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer; bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız. ama o küçücük köprüyü düşündüğünde, sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın...

    * ahlâki neşter!

    * böyle zamanlarda mathilde, breuer kendini kendisinden korumalı diye hissederdi.

    * davetleri severim, ama emir almaktan nefret ederim!

    * hiçbir şeyin gizlenmeden konuşulacağı bir ortamı merak ediyorsunuz sanırım, bu tam bir cehennem olur. birinin kendisini başka birisine açması ihanetin kapılarını açar ve ihanet insanı çok rahatsız eder.

    * yani, nedenlerin nedeni? sonunda tanrı’ya mı varacağız, mutlak gerçeğin sahte arayışında yapılan son hata!

    * belki ‘ben’ ve bedenim, zihnimin arkasından bir dolap çeviriyordur. bildiğiniz gibi zihin, tuzaklarla dolu arka sokaklarda gezinmeye bayılır.

    * sizce, zihnimizin sınırları içinde, yüksek duvarlarla örülmüş bağımsız zihin krallıkları mı var?

    * ancak inançsızlık başlı başına bir strestir. yalnızca güçlüler buna dayanabilir. b ir düşünürün sorması gereken asıl soru nedir biliyor musunuz? cevabı beklemeden devam etti. asıl soru şudur: gerçeğin ne kadarına dayanabilirim?

    * tam inzivaya çekilmek stresi ortadan kaldırmaz, aksine bunun kendisi başlı başına bir strestir. yalnızlık, hastalıkların üreyebileceği en uygun ortamdır.

    * daha derinlere inip motivasyonlarınızın kaynağını bulun! hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. insanın bütün eylemleri kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir.

    * bu yorum sizi şaşırttı mı? belki de sevdiğiniz insanları düşünmektesiniz. ama daha derinlere inin, sonunda sevginizin onlar olmadığını göreceksiniz: siz bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz! siz arzuyu seviyorsunuz, arzu edilen şeyi değil.

    * sizi motive eden şey nedir?

    * sizinle beraberken yaşadığım entelektüel alışverişten zevk alıyorum.

    * her şeyi arkamda bırakıp gitmeyi düşünüp duruyorum. bu çılgınca fikir hep aklımda!

    * insanlar vedalaşırken, genellikle olayın sürekliliğini inkâr eden sözler dile getirmeyi severler. birbirlerinden ayrılırken ‘auf wiedersehen’, yani tekrar görüşene kadar, derler. yani bir araya gelme planları yapmakta çok aceleci davranırlar, ama bunu unutmak daha da acelecidirler. ben bu tür insanlardan değilim. gerçeği söylemeyi tercih ederim ki, gerçek de büyük bir ihtimalle bir daha karşılaşmayacak olduğumuzdur.

    * ümitsizlik özfarkındalık adına ödenen bir bedeldir.

    * kendi zayıflıklarını başkalarına yansıtan ve sonra da yalnızca kendi güçlerini arttırmak için onlara yardımcı olur gibi görünen o papaz kılıklı iyileştiricileri iyi biliriz.

    * bir tonluk bir gorili kelebek ağıyla yakalamak gibi bir şey bu...

    * ayrıca anna’nın yirmi bir yaşında, olağanüstü zeki, iyi eğitimli ve insanın aklını başından alacak kadar güzel bir kadın olduğunu bilmeniz de önemli. hızla yaşlanan kırk yaşındaki bir adama taze hava getiren bir esinti; daha doğrusu, bir siklon! tarif ettiğim kadın türünü bilir misiniz?

    * günüm ikiye bölünmüştü; yarısı bertha’yla olduğum zamanlar, diğer yarısı da tekrar birlikte olmayı beklediğim zamanlar!

    * benim dikkatimi çeken şey, bütün düşüncelerinizden ve bütün eylemlerinizden kendinizi sorumlu tutmanız, onun ise, hastalık sayesinde her şeyden muaf tutulması.

    * kendinden hiç hoşlanmayan pek çok insan gördüm; bunlar önce başkalarını kendileri hakkında iyi düşünmelerini sağlamaya çalışırlar. bunu başarınca da bu sefer kendileri de kendileri hakkında iyi düşünmeye başlarlar. ama bu sahte bir çözümdür; bu başkasının otoritesinin altına girmeyi kabullenmektir. size düşen ödev kendinizi kabullenmenizdir, benim sizi kabullenmemin yollarını aramak değil.

    * sürekli tetikte bulunmaktan vazgeçmek zorunda olduğunu biliyorum.

    *
    -- cinsel arzu, aslında, karşındaki insanın zihni ve bedeni üzerinde mutlak hakimiyet kurmak için duyulan arzudan ibarettir.
    -- bu bana doğru gibi gelmedi. benim duyduğum arzu böyle değil!
    -- öyle, öyle diyen nietzsche ısrarlıydı, daha derinlere bakarsanız, bu arzunun da tüm diğer insanlardan daha üstün olma arzusu olduğunu görürsünüz. ‘aşık’, ‘seven’ kişi değildir; aslında o, sevdiği kişinin mutlak sahibi olmayı amaçlar. bütün isteği, tüm dünyayı o değerli malından soyutlamaktır.

    *
    -- ihtiyacı olduğunda cinselliği yaşayan erkeğe diyeceğim yok! ama bunun için yalvaran, bütün gücünü onu idare eden kadına; kendi zayıflığını ve erkeğin gücünü, kendi dişi gücü haline çeviren o hilekâr kadına bırakan erkeklerden nefret ederim.
    -- parçası, ama yüce bir parçası değil! aslına bakılacak olursa, yüce parçanın ölümcül düşmanıdır.

    * şehvet, topuklarımızı kemiren bir orospudur! ve bu orospudan bir parça et esirgendiğinde bir parça ruh için yalvarmayı çok iyi becerir.

    * şehvet, tahrik olma, tensel zevkler, bunların hepsi köle edicidir! yığınlar, şehvet yalağından beslenen domuzlar gibi bir yaşam sürerler.

    * hırsı yenmek için daha büyük bir hırs gerekir! pek çok kişi, daha az hırsla dönen çarkın altında ezilip gitmiştir.

    * ruhunda sükûnete kavuşmak ve mutlu olmak isteyen insanlar iç huzurundan feragat edip yaşamlarını bu sorgulamaya adamak zorundadırlar.

    * rahatlık ve gerçek sorgulama arasında tercih yapmak zorundasınız! eğer bilimi seçerseniz, doğaüstü şeylerin teselli veren zincirlerinden kurtulmak isterseniz, eğer iddia ettiğiniz gibi inançlardan sakınıp, tanrısızlığı benimserseniz, o zaman inananların o küçük rahatlamalarının özlemini duyamazsınız! tanrı’yı öldürürseniz, onun tapınağına sığınmaktan da vazgeçmek, orayı terk etmek zorundasınız!

    * artık yaşamınızı kabul etmek ve şu sözleri söyleme cesaretini bulmak zorundasınız : ”işte seçimimi yaptım!” insan ruhu, yaptığı seçimlerle belirlenir.

    * bütün büyük filozoflar neden kasvetli olurlar diye bir sorun kendinize. kimler daha emniyette, kimler daha rahat, kimler sonsuza dek mutludur? ben size cevabını söyleyeyim: yalnızca sığ zihinli olanlar, yani sıradan insanlar ve çocuklar!

    *
    -- “çekilen acının mükafatının büyüme olduğunu söylüyorsunuz?”
    -- “hayır, yalnızca büyüme değil. bir de güç var. gururlu bir yüceliğe ulaşmak isteyen ağaç fırtınalı hava ister. yaratıcılık ve keşif de acıda saklıdır.

    * ben kendi ıstırabımı kavrıyor ve seve seve kabul ediyorum.

    * siz de alay etmeyi öğrenmelisiniz!

    * küçük bir intikam iyi bir şeydir.

    * arzu edilenden ziyade arzu etmeye aşığızdır!

    * kötü şöhretle baş etmenin vicdan azabıyla baş etmekten daha kolay olduğunu öğrendim.

    * belki kuytu köşelerimde hala temizlemem gereken biraz kibir kalmış olabilir.

    --- alıntı ---

    hamiş: çocukken hiç topacım ya da uçurtmam olmadı.


    (nevtek - 1 Kasım 2010 20:37)

  • comment image

    "birinin kendisini başka birine açması ihanetin kapılarını açar ve ihanet insanı çok rahatsız eder."


    (korsan nar - 3 Nisan 2011 16:24)

  • comment image

    bu kitabı okurken, genç freud'a şahitlik etmek ve onu öyle hayal etmek o kadar hoşuma gitti ki. onun gelgitlerini, acemiliklerini, ne yapmak istediğine nasıl karar verdiğini... güzel kurgulanmıştı genç freud.


    (phoebe buffay - 7 Nisan 2011 13:36)

  • comment image

    bir websitesinde kitabın özeti olarak şunlar yazılmış:

    1. hepimiz bir sürü parçadan oluşuruz ve bu parçalar kendilerini ifade etmek için çırpınır. bizler yalnızca varılan son uzlaşmadan sorumlu tutulabiliriz, her parçanın sahip olduğu karmaşık dürtülerinden değil.
    2. ideal evlilik ilişkisi, her iki insanın da yaşamını sürdürmesi için bu ilişkiye muhtaç olmadığı zaman kurulandır.
    3. biriyle tam bir ilişki kurabilmen için önce kendinle ilişki kurabilmelisin.
    4. kendi yalnızlığımızı kucaklayamazsak, inzivaya karşı kalkan olarak başka birini kullanırız. yalnızca bir kartal gibi yaşayabilen insan-başka birine sevgisini verebilir; yalnızca o zaman o insan bir başkasının büyümesi ve gelişmesiyle ilgilenebilir.
    5. her insan, gerçeğin ne kadarına dayanabileceğini seçmeli.
    6. en çok çiğ damlası, en sessiz gecede düşer.
    7. mezarlıkların, insanın zihnini dinlendirdiğini ve yaşamdaki önceliklerin değerlendirilmesini sağladığı söylenir.
    8. en çok arzu edilen kadın en çok korkulan kadındır. tabii bunun nedeni onun ne olduğu değil, bizim onu nasıl gördüğümüzdür.
    9. ikili yaşam ilave yaşam gibi. insana adeta uzatılmış bir yaşam sunuyor.
    10. bizler arzu edilenden ziyade arzu etmeye aşığızdır.
    11. kendini iyi biri olarak gösteriyor -kimseye zarar vermiyor- yalnızca kendinden ve doğadan başka kimseye! sırf pençeleri yok diye kendilerine iyi diyenlerden biri olmaktan vazgeçirmeliyim onu.
    12. uygar, kibar ve görgülü bir adam. vahşi tabiatını ıslah etmiş, içindeki kurdu kuzuya çevirmiş. ve buna ılımlılık diyor. bunun asıl adı, vasatlıktır.
    13. bastırılmış hınç insanı hasta eder.
    14. yaşadığımız şeyleri biz icat ederiz. dolayısıyla icat ettiğimiz şeyi de yok edebiliriz.
    15. tanrının ölmüş olması demek, varolmanın amacı olmadığını göstermez.
    16. ölümün geliyor olması, yaşamın değerli olmadığı anlamına gelmez.
    17. yaşam planınız sizin elinizde değilse, varlığınızı rastlantıya bırakmışsınız demektir.
    18. kimler daha emniyette, kimler daha rahat, kimler sonsuza dek mutludur? yalnızca sığ zihinli olanlar yani sıradan insanlar ve çocuklar.
    19. insanların tarzları iki temel bölüme ayrılabilir: ruhunda sükunete kavuşmak ve mutlu olmak isteyen insanlar inanmalı ve iman etmeli, ama hakikatin peşindeki insanlar iç huzurundan feragat edip yaşamlarını bu sorgulamaya adamak zorundadırlar.
    20. başkalarının kurallarına uymak, insanın kendini yönetmesinden çok, hem de çok daha kolaydır.
    21. size düşen ödev kendinizi kabullenmenizdir, benim sizi kabullenmemim yollarını aramak değil. (kendinden hoşlanmayan pek çok insan gördüm; bunlar önce başkalarını kendileri hakkında iyi düşünmelerini sağlarlar.bunu başarınca da bu sefer kendileri de kendileri hakkında iyi düşünmeye başlarlar. ama bu sahte bir çözümdür; bu başkalarının otoritesinin altına girmeyi kabullenmektir.)
    22. aslında verir gibi yaparak hediyeyi kendiniz almaya çalışanlardan biri misiniz?
    23. bir dost dinleneceği bir yer aradığında ona verilecek en iyi yer sert bir yataktır.
    24. aslında kimse kimseye yardım edemez; insan kendine yardım etme gücünü kendi içinde bulmalıdır.
    25. neysen o ol.
    26. daha derinlere inip motivasyonlarınızın kaynağını bulun! hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. insanın bütün eylemleri kendine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine-hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir.
    27. yazılarımdaki başarı, sürüler halinde yaşamanın getirdiği rahatlıktan kendimi bilerek ve isteyerek uzaklaştırmamdan; kötü ve güçlü eğilimlerle yüz yüze gelme cesaretini gösterebilmemden kaynaklandı. araştırma ve bilim, önce inançsızlıkla başlar. ancak inançsızlık başlı başına strestir. yalnızca güçlüler buna dayanabilir.
    28. gerçeğin ne kadarına dayanabilirim ?
    29. beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir.
    30. birinin kendisini başka birine açması ihanetin kapılarını açar ve ihanet insanı çok rahatsız eder.
    31. bir kişi köprüyü geçmek üzere -yani, öteki kişiye yaklaşıyor- o anda karşıdaki kişi, o kişinin zaten yapmayı düşündüğü şeyi yapmaya davet ediyor. o zaman birinci adam adım atamıyor; çünkü artık yapacağı şey, diğerine boyun eğmek gibi geliyor, belli ki yakınlaşma yolunu engelleyen şey, güç.
    32. ölümün son iyiliği bir daha ölmeyecek olmaktır.
    33. kafası bir sürü kitaba gebe ve baş ağrılarının nedeni de beynin doğum sancıları olduğu düşüncesinde.
    34. kemikleri, eti, bağırsakları ve kan damarlarını kaplayan deri nasıl insan görünümünü katlanabilir hale getiriyorsa, ruhun ajitasyonu ve ihtirası da kibirle kapatılmıştır; ruhu kaplayan deridir.
    35. kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?

    kaynak: http://www.missfreedom.i-p.com/kitap1.htm


    (herbal - 11 Nisan 2003 04:32)

  • comment image

    irvin yalom; nietzsche, lou andreas-salomé, dr. josef breuer ve freud ekseninde ilerleyen ilginç postmodern anlatısında, nietzsche’yi bir filozof olarak değil de, daha çok sıradan bir insan, yardıma muhtaç bir hasta, salomé’ye delicesine âşık bir melankolik olarak ele almaya çalışıp entelektüel fantezisine bizi ortak etmeye çalışır; fakat şablonu andıran karakterleri fazlasıyla yüzeyseldir ve üstelik yalom, nietzsche’nin hiç de sevmediği bir şeyi yapmaya çalışır: acıma duygusunun üstüne üstüne gider. filozofa acımamızı ister. nietzsche’nin felsefesinin ise bizzat kendi acılarından doğduğunu kanıtlamaya çalışır.

    yalom'un, nietzsche'nin böyle buyurdu zerdüşt’te sıklıkla andığı “büyük sağlık” kavramını ve bu kavramın içine sığan felsefeyi yanlış bir perspektiften okuduğunu düşünüyorum. ama fragmanter bir üsluba sahip filozofun görüşleri her dönemde tartışmaya açık olmuştur.

    diğer yandan, önümüzdeki nihayetinde kurmaca (bkz: fiction) bir metin. birebir gerçekleri bulmaya çalışmak, umduğumuz gerçekliklerin romanda izdüşümlerini aramak anlamsızdır.

    bununla birlikte, verdiği edebi zevk açısından, kendi içinde tutarlı düşünsel yönü bakımından kıymetli bir romandır ve ilk fırsatta okunması boşuna bir çaba değildir.


    (hanging rock - 29 Ağustos 2013 22:16)

  • comment image

    yukarıda kitapla ilgili fikrimi kısaca yazmıştım.

    film uyarlamasına değinmeyi unutmuşum:

    filmin genel anlamda kitabın izini sürdüğünü görüyoruz. yönetmen pinchas perry araya sıkıştırdığı düş sekanslarının (ki bunlar kitapta da aynıyla mevcut) acemiliği ve kötü oyuncu yönetimi yüzünden, ama daha çok metnin felsefî ve psikolojik tarafını es geçtiği için nietzsche konu mankeni olarak kalıyor. armand assante ne yaparsa yapsın nietzsche itici biri olup çıkıyor.

    filmin sinema adına yeni bir şey söylemek şöyle dursun, acemi yönetimi nedeniyle insanı felsefe, psikoloji ve nietzsche’den de iyice soğuttuğunu düşünüyorum. dr. josef breuer rolündeki ben cross’un abartılı, sigmund freud rolündeki jamie elman’ın kasıntılı oyunları...

    filmin seyirciye nietzsche’ye ilişkin tercüman olmada başarılı olduğu şüphe götürür kısaca. kitap kimi kez çarpıcı olmayı başarıyordu fakat film için aynı şey söylenemez. örneğin kitaba nazaran filmdeki teorik mülakatlar yumağı eğreti duruyor. genelde böyledir; edebiyat uyarlamaları sorun yaratır.

    özetle: uzak durulması peşinen bilinmesi gereken popüler halkanın filmdir.


    (hanging rock - 31 Ağustos 2013 19:38)

  • comment image

    ırvin d. yalom'un unutulmaz eseri....

    kitap okumayı sevip de, bu kitabı okumadan geçmek büyük eksikliktir kanımca.... geçmeyiniz, okuyunuz.... özellikle de felsefe, psikoloji, sosyoloji meraklılarına itinayla ve inatla tavsiye edilir, edilmelidir....

    kitap arkasındaki tanıtım:

    sahne: psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl viyana'sı... entelektüel ortamlar. hava soğuk.

    aktörler:

    nietzsche: henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. yalnızlığı seçmiş. acılarıyla barışmış. ihaneti tatmış. tek sahip olduğu şey; valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. inzivayı seviyor. tanrı'yı öldürmüş. "ümit, kötülüklerin en kötüsüdür; çünkü işkenceyi uzatır!" diyor. daha sonra: "kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız. önce kül olmadan, kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?" diyecek. ümitsiz.

    breuer: efsanevi bir teşhis dehası. ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor... psikanalizin ilk kurucularından. kırkında, bütün avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. güzel bir karısı ve beş çocuğu var. zengin. saygın. hayatı boyunca "ama" pozisyonunda yaşamış biri.

    freud: breuer'in arkadaşı. henüz genç. geleceği parlak. şimdi yoksul.

    salome: erkeklerin başını döndüren kadın. çekici. özgür. evliliğe inanmıyor. bazen aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. sanatçıları ve düşünürleri tercih ediyor. kırbacı var.

    konu: ümitsizlik...

    bir gün, erkeklerin başını döndüren kadın, salome, nietzsche'den habersiz breuer'e gelir. "avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, nietzsche ümitsiz. ona yardım edin!" der. breuer; salome'yi tekrar görebilmek umuduyla: "peki" der. ve varoluşun; kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar...

    kendisiyle ve hayatla yüz yüze gelmekten çekinmeyenlere...


    (the world of catharsis - 2 Eylül 2014 18:25)

  • comment image

    nietzsche'yi kulaktan dolma bilgilerle siki cumleler yumurtlayan bir filozof, delirmis ama ustun bir zeka, bilinmesi fakat fazla bulasilmamasi gereken bir yazar olarak taniyan bir insan icin bir baslangic kitabi -tum yetersizliklerine ve yanlisliklarina ragmen, en azindan insanin kafasinda bir nietzsche tipi canlaniyor ve bu tipi nietzsche'nin sozleriyle, kilden bir heykel gibi degistirmek, sekillendirmek, hatta belki de yikip yeniden yaratmak, tamamen sekilsiz ve yepyeni olan bir nietzsche dusuncesini birinci elden kendi yazilariyla yaratmaktan daha kolay.

    kitapta yuzeysel olarak nietzsche'nin genel psikolojisine ve hayat felsefesine (oyle bir sey ne kadar olmasa da kitapta bir imaj yaratilmis) deginilerek bir nevi "nietzsche'yi herkes anlasin" hedefi altinda "bu kitap da iyi satsin" golgesi seziliyor. sahiden de kitabın roman biciminde kurgulanmis olmasi, nietzsche'nin teker teker cumlelerinin secilip bu cumleleri romanin akisina uygun yerlere yerlestirerek, bu karmakarisik dusunceli adamin urunlerine bir kolay algilanabilirlik saglama cabasi cok net bir sekilde goze carpiyor. bunu yaparken de ister istemez cuvallamiyor, sendelemiyor hatta yenlis yollara sapmiyor degil.

    yine de tekrarlamakta fayda var: nietzsche'yi kesfe baslamak icin uygun bir kitap. -sonradan yikilmasi gereken dusuncelerle dolu-


    (moralinfrei - 16 Ağustos 2004 01:43)

  • comment image

    bir yerinde "niçe biyiklarini taramaya başladi" cümlesini okuyunca insanin nooluyoruz lan? olduğu, sonra niçenin biyiklarini görünce anladiği şey, bağlanamayan cümle...


    (portakal - 23 Temmuz 2001 02:42)

  • comment image

    "bilinçli bir anınız yok" dedi nietzsche. "ama anılarımızın çoğu bilinçaltında varlığını sürdürür."
    "yaşarken yaşayın !"


    (comandante - 10 Eylül 2001 14:13)

  • comment image

    berberimin bile ilgisini çekmiş(!) kitap.

    a: ne okuyosun yaf ole bakıym..
    b: kitap işte abi
    a: konu ne?
    b: eee, ya işte bi filozof var canım geyik
    (berber abim boş gözlerle bakar)
    b: ama kız meselesine kepaze oluyo koskoca filozof
    a: ben bu karı milletinin zaten..


    (fitneci - 24 Mart 2005 00:55)

Yorum Kaynak Link : when nietzsche wept