Süre                : 1 Saat 22 dakika
Çıkış Tarihi     : 16 Ağustos 1946 Cuma, Yapım Yılı : 1946
Türü                : Komedi,Fantazi,Romantik
Taglar             : Psikotronik film,Canavar filmi,Vidalı oyun komedi,Deli komedi
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Universal Pictures
Yönetmen       : Charles Barton (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Val Burton (IMDB)(ekşi),Walter DeLeon (IMDB)(ekşi),Bradford Ropes (IMDB),John Grant (IMDB)
Oyuncular      : Bud Abbott (IMDB)(ekşi), Lou Costello (IMDB)(ekşi), Marjorie Reynolds (IMDB)(ekşi), Binnie Barnes (IMDB)(ekşi), John Shelton (IMDB)(ekşi), Gale Sondergaard (IMDB)(ekşi), Lynn Baggett (IMDB), Jess Barker (IMDB), Ann Gillis (IMDB), Donald MacBride (IMDB), William Hall (IMDB), Robert Barrat (IMDB), Rex Lease (IMDB), Kirk Alyn (IMDB), Harry Brown (IMDB), George M. Carleton (IMDB), Wheaton Chambers (IMDB), James Conaty (IMDB), John Crawford (IMDB), Vernon Downing (IMDB), Marjorie Eaton (IMDB), Myron Healey (IMDB), Boyd Irwin (IMDB), Selmer Jackson (IMDB), William H. O'Brien (IMDB), Scott Thomson (IMDB), Harry Woolman (IMDB)

The Time of Their Lives ' Filminin Konusu :
The Time of Their Lives is a movie starring Bud Abbott, Lou Costello, and Marjorie Reynolds. Two ghosts who were mistakenly branded as traitors during the Revolutionary War return to 20th century New England to retrieve a letter...


  • "yollarını avcumun içi gibi bildiğim ada.(bkz: tdu 2)"
  • "tatile mutlaka tek başınıza yada en yakın kankanız ile birlikte gitmeniz gereken,yerçekiminin hissedildiği en güzel kara parçası.o kadar ki yer çekimine karşı koyma isteğiniz size uçma hissi yaratır."
  • "iphone'u olup içinde kontör olmayanların en çok gitmek istediği yer."
  • "seat ibiza vardi bi de, kesin hala da vardir.."
  • "bide araba cilasi vardi ibiza diye sabah 4-6 saatleri arasinda reklamlari cikardiguzel parlatirdi her seferinde zevkle izlerdim"
  • "gitmeden olmeyecegim.olmeden gidecegim."
  • "rastgele aldıgım puzzle bitince hayran kaldıgım güzellik..başka da bilgim yoktur.."




Facebook Yorumları
  • comment image

    belli başlı 5-6 tane gece kulübü tarafından yönetilen enteresan bir ada.. kızlar acaip.. bu kulüpler haftayı paylaşmışlar, her gün bir tanesinin özel gecesi oluyor.. özel gecelerde giriş 45-50 euro.. mekanların içinde su 10, bira 12, votka meyve suyu 15-17, votka redbull 20 euro.. adadaki neredeyse her dükkan, sokaktaki sürüyle genç bütün gün boyunca bu gece kulüplerine giriş bileti satıyor. onlardan alınırsa daha ucuz, kapıda daha pahalı. kızlardan bahsetmiş miydim? çok iyiler.. gece oldu mu saat 10 civarlarında bir de bu mekanların seksi giyimli taş gibi bayan orduları sokakları gezmeye başlıyor. ve sözünü ettiğim özel günlerde bu kulüplere gidilirse içeride binlerce insan. gecelik cirolar milyonlarca euro ile ölçülüyor olmalı. tavsiyeme gelince ise, kesinlikle space derim.. diğerleri de güzel ama space'te çok ayrı bir ortam var, çok daha o hep duyulan "çılgın ibiza" kavramına uygun bir mekan.. pazar günü gidilmelidir, gerçekten çok iyi.. (kızlar off)

    bunlar dışında denizinde pek bi numara yok, veya belki de bizim gittiğimiz plajlarda öyleydi, suyu sıcak.. alanya'nın suyunu bilen varsa işte aynı öyle.. ama plajlar kum, hava çok sıcak değil, kızlar çok güzel, erkekler de hep beraber body yapıp gelmişler. gece hayatı dışında fiyatlar olarak avrupa'nın herhangi bir şehrinden daha pahalı değil.. en çok 10'lu italyan erkek grupları ve ingilizler var.. ha bi de olm yani kızlar çok fena.. hayatta imkan olursa bir kere gidilmesi tavsiye olunur..


    (riquelme - 28 Temmuz 2008 14:41)

  • comment image

    about a boy filminde, hugh grant'in olmak istediği ada... oldugunu düşündüğü ada... şöyle ki, film şöyle başlar {3 kez seyrettim de} "kim 500 milyar ister?" * programinda sunucu sorar:"no man is an island sözünü kim söylemiştir? a) john milton b) john f. kennedy c) john bişey d) jon bon jovi" sonra will girer telvizyonun önünden geçerekten "jon bon jovi, too easy" diyerek, ve başlar anlatmaya, o zamanlar eskidendi, şimdi herkeste dvd var, cd var, kablo var, kaupçino var, insanlar artik ada olabilirler... evet artik bir ada olabilirsiniz ve güzel isveçli turistleri kendinize çkebilirsiniz... <telesekreter çalişir 'merhaba ben kristina, dün akşam çok güzeldi, beni ara'> ve ben böyle bir ada olduguma inanmak istiyorum... i like to think i'm ibiza" der, sonra sonra film ilerler, buna israr ederler normal bir hayati olmasi, sorumluluk almasi falan filan için, hatta biri der ki "ama will, no man is an island der, will de patlar:" i am an island. i am bloody ibiza! " diye bağirir, insanlar garip garip bakarlar etraftaki...


    (portakal - 30 Eylül 2002 00:04)

  • comment image

    batı-kuzeybatısında ingiliz yoğunluğu, güneyinde avusturyalı ve alman yoğunluğu, doğusunda italyan ve fransız yoğunluğu, kuzeyinde emekli, çocuklu aile ve tatile gittiği yerin özelliklerini iyi araştırmamış tatilci yoğunluğu görülen, güneydoğusunda ise herkesin harmanlandığı bariz olan seks cenneti ispanyol adası.

    2000 yılı yazında kuzeyinde iki haftamı geçirdiğim, bu iki haftanın ilk 2-3 gününde çevredeki yaşlı ve aile bolluğu yüzünden tereddütlere boğulduğum*, güneydeki eğlence mekanlarına en rahat gidişin kiralık arabayla olduğunu keşfeder keşfetmez de gerekli tedbirleri almakta gecikmediğim güneşi bol tatil mekanı.

    hakim müzik house olduğu için, huzur arayanlar rnb çalan avusturya diskosunda bu huzuru bulabilirler. gece 2'de dolan diskoda 4'te başlayan köpük atraksiyonu sırasında kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı anlarda nice yakın dostluklar kurmaya nail olduğum şirin kara parçası*.

    galatasaray'ın süper kupa maçını üstümde galatasaray forması olduğu halde bir cafe dolusu real madrid taraftarıyla izlemek suretiyle olası bir ters hareketim esnasında kendimi pek nahoş olayların içerisinde bulabilme ihtimalimi güçlendirmem, ancak maçın akabinde o tehlikeli tiplerden aldığım tebriklerle tatilin daha bir coşku şölenine dönmesi unutulmayacaklar arasındadır.

    (bkz: hayatta en az bir kere yapılması gereken şeyler)


    (advocado - 27 Kasım 2002 14:38)

  • comment image

    sezonunun kapanışında, normal sezona göre daha yüksek bir yaş ortalaması, çılgın partiler ve müthiş plajlarıyla insanı kendinden geçiren güzel ada.

    ibiza'da kalınan süre içerisinde, bir günü formentera'ya ayırmakta fayda vardır. gidin bi çıplaklar kampı görün orada, pırıl pırıl bir denize girin. daha sakin ve huzurlu bir gün geçirmek için ideal.

    ibiza'da çok da pahalı olmayan bir tatil geçirmek mümkündür.

    büyük diskoların elemanlarının, plajlarda dağıttığı bileklikler toplanarak, o gece mekanlara giriş ücreti vermeden girmek mümkündür. bu da 20-50 euro arası paranın cepte kalması demektir. unutulmamalıdır ki ibiza'da içki sadece mekanlarda pahalıdır. bilimum marketlerde, büyük şişe absolut vodkayı 10 euro civarında bulmak mümkündür. aynı şekilde, diğer içkiler de oldukça ucuzdur. mekanlara girmeden önce içmekte büyük fayda vardır. içerde bir su 10 eurodur.

    ayrıca günlüğü 30 euroya kadar bulunabilen kiralık arabalarla, diskoların çıkışlarında korsan taksicilik yaparak da para kazanmak mümkün. hem heyecan oluyor, hem de insanlarla tanışıyorsun. gecede 3-4 sefer yapıp 200-250 euro kazanılabiliyor. kış sezonu ölü geçtiği için adada pek taksi yok ve sabaha karşı diskoları boşaltan, paralı ve beklemek istemeyen insan grubuna taksi hizmeti sunarak ibiza tatilini bedavaya bile getirmek mümkün. tabi o köpük partisini bırakıp taksiye çıkmak o an ne kadar cezbederse.


    (t muslugu - 5 Ekim 2010 14:40)

  • comment image

    burada gördüğüm götü, memeyi, küsküyü hayatımın hiçbir döneminde, hiçbir yerde görmedim. sağolsunlar onlar sayesinde ben de sevişmiş kadar oldum. yalnız bir ara ben de donu sıyırıp atma noktasına gelmiştim.. aman diyim...


    (indiana bond - 30 Haziran 2011 15:25)

  • comment image

    elliye yakın küçük büyük plajları olan, yazın ingilizden geçilmeyen ama kendini sevdiren ada. plajların çok olması ve neredeyse tüm plajlara otobüs hatların olması her günü başka bir yerde geçirmiş gibi hissettiriyor. eğer araba kiralarsanız adanın altını üstüne getirin derim.

    havalimanında tourist information'dan harita isteyip plajları fotoğraflarıyla görebilirsiniz. çoğu plajlar fotoğraftakine yakındır, güzeldir yani. kadınların çoğu topless dolaşıyor ortalıkta ama 2 güne alışıyorsunuz, çok normal geliyor. kimse göğüslerime baksınlar diye dolaşmadığı halde, çok kıskanç olan çiftler uzak dursun derim. tavsiye ettiğim plajlar:

    - cala comte: 3 değişik yazılışını gördüm; comte, compte, conta. kafanız karışmasın hepsi aynı plajın ismi, niye böyle bilmiyorum. (benim gördüğüm) en şeffaf suyu olan ve güzel ortamı olan plajı bence. kumu ince, böyle susam gibi ve vücuda yapıştığında 3 gün çıkmayan türden.
    - cala bassa: sahili geniş, su sporları yapılabilen, güzel restoranı olan plaj. yanınızda şemsiye yoksa, hemen arkanızda ağaçların gölgesi altında serinleyebilirsiniz.
    - cala salada: otobüsle ulaşılamayan, ama san antoni de portmany den 9 euro vererek taksiyle ulaşabileceğiniz plaj. arabaların durduğu yerdeki plaj yumurta kadar taşlı olandır. kayaların ordan sağ tarafa doğru hafif engebeli bir yoldan geçerek kumlu olan sahile geçebilirsiniz. zaten o tarafa giden insanlar görürsünüz, takip edin. suyu en az comte kadar temiz ve temiz olan yüzme alanı büyüktür. yemek veya içecek alabileceğiniz yerin olmamasından yanınıza atıştıracak ve içecek şeyler alınız.
    - cala tarida: suyu daima dalgalı olan plaj. en büyük eğlencesi de bu. küçük şeylerden zevk alıyorsanız kesinlikle uğrayın. bir metreye ulaşan yükseklikteki dalgalara karşı yüzün, omuzlayın, kafayla girin ne bileyim kendi çapınızda eğlenin işte. otobüs durağının orda bi market var ki, adam zararına satıyor galiba. plaja inmeden ordan alın ne alıyorsanız.

    kesinlikle gitmeyin dediğim plaj olmaz mı hiç:

    - es bol nou (sa caleta olarak geçer): fotoğrafta müthiş gözüküyor diye kaldığımız yere biraz uzak olmasına rağmen gittik ve bildiğin ölmüş ağlayanı olmayan plaj. ayrıca kafanıza kaya düşebilir uyarı levhası altında güneşleniyorsunuz. suyu diğer plajlara göre vasat ve hiç bir esinti yok. biraz güneşleneyim derken kıçınıza kadar terliyorsunuz, gözünüze ter kaçıyor. market desen yok, restoranda küçük su desen 3 euro. kısacası gitmeyin, gidene engel olmayın ama.

    sant carles'te hippy market'e kesin uğrayın. incik boncuk, süs eşyaları, çoğu el yapımı bir ton garip ve hoş şeyler bulabilirsiniz. ortam güzel ve şirin. her standa bakayım derken bir gününüzü doldurur. güneşte fazla kalıp, bir gün dinleneyim diyorsanız o günü bunun için harcayın derim.

    gelelim eivissa'ya (ibiza). liman tarafı akşamları çekirdeğini alıp, yürüyüş yapmak için birebir. arada yine incik boncuk satan standlara göz atarsınız. hava kararınca ara sokakları masalsı, çoğu kişi beyaz giyinmiş stressiz bir ortam. bi yerden sonra fotoğraf çekmeyi bıraktım, çünkü o kadar güzel pozlar, açılar yakalayabiliyorsunuz ki her 10 adımda duruyorsunuz. böyle yürüye yürüye dalt vila'ya kadar yürümüşüz. olayı nedir, millet girip çıkıyo derken bakalım diye girdiğimiz yerden, büyülenmiş şekilde çıktık. yürüdükçe bitmeyen, yükseldikçe yükselen yokuşlu yolları var. adanın nerdeyse yarısını görecek kadar müthiş bi manzara sizi karşılıyor. en yüksek yerinde ortam hafif sisli, her an bi taraftan kırmızı başlıklı kız çıkacakmış gibi. hava kararınca gidin, çok feci tavsiyedir yani.

    eivissa'dan gemiyle formentera adasına kesinlikle bir kez de olsa gidin. bir kez gittikten sonra zaten bir daha gitmek isteyecekiniz. onu da kısaca şöyle özetleyebiliriz: #24410016

    özellikle ryan air ile çok ucuza gidebiliyorsunuz. bakın o kadar yazdım, daha bi kere gece hayatı, disco demedim. çünkü bu ada bundan daha fazlası. gidin görün.


    (krnja - 12 Temmuz 2011 01:21)

  • comment image

    tatile mutlaka tek başınıza yada en yakın kankanız ile birlikte gitmeniz gereken,yerçekiminin hissedildiği en güzel kara parçası.o kadar ki yer çekimine karşı koyma isteğiniz size uçma hissi yaratır.


    (elitalkol - 19 Ağustos 2011 02:42)

  • comment image

    gitmeyin arkadaşlar kesinlikle uzak durun derim, gidipte hayatta nasıl bir bok çukurunda yuvarlanıp durduğunuzun farkına varmayın, türkiye aslansın kaplansın, orta doğu fatihisin diyerek, hayal dünyanızda ki mutlu masturbasyonunuza devam edin.


    (allinone - 1 Ocak 2012 22:52)

  • comment image

    bide araba cilasi vardi ibiza diye sabah 4-6 saatleri arasinda reklamlari cikardi
    guzel parlatirdi her seferinde zevkle izlerdim


    (lord - 9 Eylül 1999 00:00)

  • comment image

    hayatımın en güzel ve en rahat tatilini bana yaşatan biricik ispanyol adası.

    ibizayı, plajlarını, gece hayatını anlatmak gerçekten zor. rüya gibiydi. ama herkesin rahatça gidebileceği bir yer olduğunu söylemeliyim. biz 2 kız gittik, 1 hafta tatil yaptık, bir kere bile rahatsız edilmedik. elemanlar yanaşıyor, hi-hello falan diyor, ilgilenmiyorsan bir daha dönüp rahatsız etmiyor, yapışmıyor. etraf popo, meme dolu. sen olmazsan başkası var nasılsa. ben kendi ülkemde bu kadar rahat tatil yapamadım hiç.

    her gün farklı bir partiye katılmak mümkün, 50 cent, davit guetta, sean paul, armin van buuren, tiesto...

    kısacası gidin görün eğlenin efendim.


    (hasan2 salakosman4 - 18 Şubat 2013 17:45)

  • comment image

    eğer iflah olmaz bir clubber değilseniz paranızı boşuna harcayacağınız ada.

    madrid - barselona olarak planladığım ispanya tatili hanımın dırdırı yüzünden barselona - ibiza şekline döndü ve gittik. barselona gerçekten çok güzel ve yaşanılası bir yer ama ibiza'yı hiç beğenmedim.

    öncelikle deniz güneş tatili yapayım diye gidiyorsanız zaten gitmeyin. biz sant antoni'de kaldık ve şehirdeki deniz gayet kötüydü. ayrıca şezlong başı 7 euro para vermeniz lazım. tabii havlunuzu kuma serip bedava yatabilirsiniz ama benim gibi gölge ihtiyacı olanlar için o parayı vermek mecburi. kasabadaki plaj hariç yakınlarda iki tane plaj var, biri cala salada diğeri cala bassa. cala salada denilen yer yan yana iki tane 50 metre uzunluğunda taşlı yosunlu plajdan oluşuyor. hiç bir enteresanlığı yok. otobüs de gitmiyor zaten, taksi şehirden 10 euro yazıyor. cala bossa ise yalan yok gayet güzel bir plaj. ama otobüs yerine taksiye binerseniz 16 gidiş gözden çıkarmanız lazım ki otobüs de kişi başı 3 euro zaten. ama sıkıntı plaja varınca başlıyor. bir kere aşırı kalabalık ve şezlong başına 15 euro artı şemsiye için bir 15 euro daha alıyorlar. plajın orta tarafındaki restoranda fiyatlar uçuk ama bitimindeki snack bar tarzı yerde 7 euro ya hamburger veya sandviç yiyebilirsiniz. burası dışında araba kiralamadan düzgün bir plaj beklentiniz olmasın.

    yeme içme fiyatları barselonadan farklı değildi. muhtelif yerlerde pizzalar 10 - 12 euro civarı paella 15 euro, bira 4 euro, hamburger türevleri 8 euro civarında. ama güzel bir restoranda balık keyfi yapayım derseniz, içki içmeden adam başı 40 euroluk olursunuz.

    gelelim gece hayatına. meşhur klüplerin biletleri zaten her yerde satılıyor. aynı gece david guetta bir mekanda paul oakenfold başka bir mekanda olabiliyor. clubberların mekkesi diyebiliriz. ama kazın ayağı öyle değil. en meşhur dj'lerin olduğu mekanların girişi 50 euro dan başlıyor 100 e kadar gidiyor. bu sadece giriş. içerde bir long island 30 euro mesela. kafayı kırıp öyle gitmeniz lazım. bu arada o klüplerin hepsi aynı yerde değil. mesela pacha ibiza'da, amnesia ortalarda bir yerde, itacha sant antoni'de vs. ibiza - sant antoni arası taksi ile 35 euro. biletiniz varsa bedava otobüs var gidiş için ama dönerken otobüs sadece sabah 7'de var. kaçırırsanız 35 euro patlar. sant antoni'de diğer klüplerin girişleri 25 - 40 euro arası değişiyor.

    eğer sant antoni'de kalırsanız o meşhur cafe del mar hikayesi var. adamların iddiasına göre gün batımını izlemek için dünyadaki en güzel yerlerden biri. bana kalırsa batısında açık deniz olan dünyadaki belki on binlerce yerden daha farklı değil. güneş açık denizde batıyor olay bu sadece. ama size 33'lük birayı 7 euroya kaktırıyorlar.

    gelelim demografik özelliklere. nüfusun %90'ı ingiliz. hatta garsonlar ve gelgelciler bile ingiliz. marmaristen bile daha çok ingiliz var. kaldığımız otelin resepsiyonunda bile ingiliz çalışıyordu düşünün artık. english breakfast harici kahvaltı bile bulamıyorsunuz.

    otel fiyatlarından bahsetmemişim. o kısım tabiiki seçimle alakalı ama biz 3 yıldızlı kasabanın içinde plaja yakın bir otelde kaldık. odanın geceliği 70 euro idi. kahvaltı dahil değil bu fiyata. adam başı 35 euro ibiza adası için gayet uygun bir fiyattı.

    özetlemek gerekirse, deniz güneş için gidiyorsanız gitmeyin. ben clubber'ım hacı cigaramı sararım müzikle coşarım diyorsanız gidin ama fiyatları da bilin.


    (gezginmuhendis - 29 Haziran 2014 22:23)

  • comment image

    ispanya’ya bağlı balear takımadalarının en turistik adası ibiza yılın büyük bir bölümü sıcak bir iklim; begonvillerin kırmızısı, çamların yeşili ile hoş bir tezat oluşturan masmavi bir gökyüzü; pırıl pırıl denizi ile karşılıyor insanı. beyaz ince kumlu uçsuz bucaksız plajları, yeşil bitki örtüsü ile turistleri büyülüyor. ama katalan dilinde adı eivissa olan ada akla öncelikle eğlenceyi getiriyor. en moda restoranlar, sabaha kadar açık diskolar, renkli gösterilerin yer aldığı gece kulüplerinde eğlence dolu dolu yaşanıyor. insanların gündüz uyuyup gece yaşadığı ibiza; müzik, giyim, eğlence konusunda son modanın belirlendiği ve tüm dünyaya yayıldığı bir merkez. yazın başlangıcıyla birlikte, avrupa’nın ve abd’nin en ünlü dj’leri ve dansçıları buraya akın ediyor. onların çaldığı müzikler, yaptıkları danslar, giydikleri kıyafetler o yazın modasını belirliyor.


    (oz galadriel - 21 Haziran 2001 11:28)

  • comment image

    güneş gözlüklerimi çıkartıp ufka doğru baktım. bulutların kara maviliği kestiği uçak askılıklarından çağrılar yükseliyordu. nefsi atmosfere sürülmüş gözlerin akan sarısı, tuz ve kışlık düşler. muhtemelen yanlış yöne bakıyordum...etiketi sıyrılmış sangria şişesini kaldırıma çakıp iki elimi, önümde ki görünmez kapıya doğru yasladım; "mr tiesto this is for my friend from istanbul. he's the biggest fan" neyse güvenlik durgun ve tiesto olması gerektiğinden daha anlayışlıydı. "just be" yi imzalatıp fotoğraf çektirdim. bu akşam cream'de çalacaktı tiesto. altından kalkabilecek miydi böyle bir gecenin? marco'dan bir smirnoff ice alıp arabaya yöneldim. san antonia benim için bitmişti artık. yarın eve dönüyorum...cala codolar'da gereksiz lüks bir evde, bir kedi diğerinin peşinde...kibrit çöpleri sessizliği yakıyor. sta. eulalıa'yı snake eyes kıvamında dolaşınca, adanın etnik düzeneği ister, istemez zihninize işliyor. daha ispanyol, haliyle daha sokağa inmiş bir kaç ruh. mesele bir adaya yüklediğimiz ifade teslimi olmamalı. ben ibiza'da kendi fikrimi görüyorum. kendi özgürlüğümü. dalgaların kırıldığı yerde tanrıyı görüyorum. hiç bir şeye mesafeli kalamayacağım...space'de digweed vardı. yeni odayı açmışlar; speed-up/trans, mars kırmızısı bir tavan, tavşan maskeleri kadınlar üstü çıplak dans ediyor, ve yukarıdan uçaklar geçiyor-space'in terasında bir marijuanna kabini var bizim tüp geçitlere benziyor, sarı, dar, içine oturup...arabanın benzin deposu tuhaf. klik sesi koltuğun altında ki şişelerden ve ben geçmişten geliyorum. salı günü sant vicent'e gittim. basit bir hesapla benim kaldığım noktadan, adanın en uç noktası. ağır, ağır bir saat kadar, çok dolambaçlı, çok incelikli bir yol. yaşlılar portakal ağaçlarının altında el, ele tutuşup siesta yapıyor. deniz daha sakin. benim koylarım bir tür delilik sanki. pizza yemek için yaşlı bir adamı uyandırdım. kilisenin huzurunu bozdum. çocuklar koşuyordu...çarşamba eivissa'da çok sarhoşken balonların içinde bir dev elinde bir telefon kulübesiyle bana doğru ilerledi?...buralarda çevirme yok. polis uyuşturucuyla ilgilenmiyor, alkol ilgisini çekmiyor, nükleer başlıklı silahlar... cafe del mar oldukça sübjektif bir deneyim. varoluş üzerine eğiliyor ve senin kulakların farklı yönlerde, kayaların kovuğunda arılar...farklı, sessiz, ölmeden önceki anların dinginliği. öldükten sonra ki ilk saniyelerin. o kızı sant agusti'de kaybettim. bir gün karşılaşacağız. küçük dünya...amnesia bir tür delilikti. stadyum boyunda karıncalar, sanki müzik gibi bir özgürlük. masaj alanları, iplere bağlamış melek kıyafetin de ki kadınlar sana iğne yapıyorlar. sinirleri boşaltıyor sanırım. korktum. sonra bir ara mekanda kar yağdı. bu sefer daha çok korktum. dört saatte bir benzin deposuna bakıyorum. elf'te çalışan kız müthiş güzel, sokakta bilezik satanda, sokakta uçak satanda...salinas'ta kumda çok eşli...agnes'te herkes çıplak dolaşıyor. üzerimde ki şort bir tehdit unsuruydu. kayalıkların arasında onlarca çıplak insan denizle birleşiyor. ve deniz hepsi, hepsi. kuru temizlemede ki kızla konuşuyorum. ben yok olacağım. o yok olacak. ama aramızda geçen konuşma sonsuza dek kalacak. aramızda bir şey oluyor. seninle, benim aramda ve bu yankılanacak. yankılanacak...benzin istasyonuna giriyorum. peri orada değil. şişko bir çocuk var. milky bar'lara bakıyor. şaşkın. dışarı çıkıp kontağı çalıştırıyorum. tekrar içeri girip milky bar'ı satın alıyorum ve otomatik kapının üç adım ötesinde cebimden düşürüyorum. arkamdan sesleniyor, adımlarım hızlanıyor, hızlanıyor, hızlanıyor...güneş gözlüklerimi çıkartıp ufka doğru bakıyorum. seninle konuşuyorum. aramızda bir şeyler oluşuyor. seni seviyorum.


    (bad astronaut - 15 Temmuz 2004 15:29)

  • comment image

    yeni baslayanlar icin ibiza formatinda devam edersek:
    - gece insani formatinda dolaniyorsaniz, uyandiginizda otelinizin aksam yemegi vakti bile gecmis oluyorsa apartman dairesi tutmaniz tavsiye olunur.
    - scooter kiralamanin cok faydasini goreceginiz kesin ama club cikisinda biraktiginiz yeri unutabilirsiniz. zaten apartman dairesini talamanca veya figueretas civarinda tutarsaniz ulasim derdiniz de kalmaz.
    - fiyatlari turkiyeye gore karsilastirirsak cuzdaninizin dolu olmasina dikkat edin. mallorca daha ucuz olmasina ragmen oraya sadece emeklilerin - yada kendini o yaslarda hissedenlerin - gittigini fark edeceksiniz.
    - club girislerinde yas kontrolu olmadigini belirtip, gecenizin berbat olmamasi icin iceride tanisacaklarinizin bebe olmamasina dikkat edin.
    - space'e bedava girebilmek icin yaninizda mutlaka uyanik bir kuzen bulundurun. *


    (baria - 27 Ağustos 2004 18:38)

  • comment image

    küçük ve kasvetli bir havaalanı var bu adanın. san antonio'da denize girmeniz biraz zor. onun yerine her yarım saatte bir minik teknelerle gidilebilinen cala bassayı tercih edin. yine san antonio sahili boyunca sözde incik boncuk satıyor gibi görünüp ilginç pazarlıklara girişen birtakım amcalar var, salak salak "aaa bilekliiik?" diye birine atılım yaptığım anda eş dost tarafından durdurulmamdan dolayı dikkat etmenizi öneriyorum. pacha'ya gitmeden, içindeki her bölümde bir saat harcamadan, cha'nın masalarının üzerie çıkıp dans etmeden, cafe del mar'da mojito içip güneşin batışını seyretmeden, cafe mambo önünde güneşlenmeden, bora bora'da güneşin başına geçmesine izin vermeden dönenler ibiza'ya gitmemiş sayılıyor. bir de tüm bunları yapıp hatırlamayanlar var ki biz onlara teenage brits diyoruz.

    bi de kızlar arasında iki tip askılı & yazılı t-shirt çok revaçta:
    1 - good girls go to heaven. bad girls go to ibiza.
    2 - yes, i'm a bitch... but not yours.


    (cornflakegirl - 22 Ağustos 2006 00:06)

Yorum Kaynak Link : ibiza