Elefante blanco (~ Bialy slon) ' Filminin Konusu : İki eski arkadaş olan Katolik rahipler Julian ve Nicolás, Buenos Aires´in tehlikelerle dolu bir gecekondu mahallesinde yerel halka yardım etmek için yorulmaksızın çalışır. Bölge halkının büyük saygı duyduğu ikili, yozlaşma ve adaletsizlikle savaşlarında çok farklı yollar izlemektedir. İnancını kaybetmek üzere olan Nicolás´la gitgide yakınlaşan genç, çekici ve ateist sosyal hizmetler memuru Luciana iki arkadaşın arasına girecektir. Julian ve Nicolás için son dostluk ve inanç sınavı ise patlak veren bir isyanla birlikte gelecektir.
Nueve reinas(2000)(7,9-47401)
Un cuento chino(2011)(7,3-15295)
Violet(2015)(7,3-91)
El aura(2005)(7,2-12447)
Luna de Avellaneda(2004)(7,2-4589)
Carancho(2010)(6,9-6999)
Kóblic(2016)(6,4-1515)
El baile de la Victoria(2009)(6,4-1139)
Tesis sobre un homicidio(2013)(6,3-6516)
Nieve negra(2017)(6,2-3904)
Séptimo(2013)(5,8-4684)
En fuera de juego(2012)(5,0-288)
yapımına 1937 yılında başlanan ve latin amerika’nın en büyük hastanesi olması öngörülen fakat sermaye sıkıntısı ve darbeler sebebiyle yarım kalan projeyi konu alan 2012 yapımı gerçek olaylara dayanan arjantin filmi. refah devleti rolü oynayan üçüncü dünya ülkelerine has böyle kasvetli bir toplumsal manzara içerisinde inanan ve savaşan dava adamı rolünü birilerinin üstlenmesi gerekir arjantin’de de bunu üstlenen bir papaz olmuş. ciddi sağlık problemlerine rağmen bu role soyunan, sisifos misali kayayı yılmadan zirveye iten, piskoposun ve stk’ların desteğini de alan peder julian (ricardo darin) kilisesinin bulunduğu kenar mahallede büyüyerek yayılan pisliğin içerisinden hem kurtları hem de kuzuları çekip kurtarmak adına görevinin de gerektirdiği üzere insanca yöntemleri insanüstü bir çaba ile faaliyete geçirerek yarım kalan hastane binasına cemaatini yerleştirmeyi amaçlamaktadır.güney amerika sineması dendiğinde pablo trapero’dan iyi bir yönetmen ve ricardo darin'den iyi bir oyuncu akla gelmez herhalde. bu iki ismin güçlerini birleştirdiği bir filmden beklentiler hayli yüksek oluyor haliyle fakat aynı önceki filmleri carancho'da olduğu gibi ittifak ortaya koyması gereken verimi sağlayamıyor. ne cidade de deus kadar vurucu bir kenar mahalle portresi ortaya koyabiliyor ne de izleyici ile bir duygusal bağı yakalayabiliyor. zaten asıl konuya gelmesi bir saat süren film tam biraz hareketlendi derken bitiveriyor.
(basliksiz fuze - 8 Ocak 2013 20:20)
çimleri ezen beyaz filpeder carlos mugica’nın gerçek hikayesinin gölgesinden yola çıkan elefante blanco, meramını iki kurgu karakter üzerinden anlatıyor.bunlardan ilki olan peder julián, açık bir isa alegorisi ve hristiyanlığın önplana çıkarıp kutsadığı “fedakarlık” kavramını temsil ediyor.açılış sahnesinde masada “ölü gibi” yatan julián’ın kafasına romalı askerlerin isa’nın başına geçirdiği “dikenli taç” misali bir maske yerleştirilir. julián maske yüzünden çıkarıldıktan sonra hayata yeniden dönmüş gibi derin bir nefes alır ve aradından “diriliş”i canlandırırcasına doğrulur.peder julián’ın, nicolás’a –ölmek üzere olmasından ötürü- içinde bir öfkenin büyüdüğünü söylediği sahneyse akıllara isa’nın ölümü beklerken umutsuzca göğe haykırdığı “baba, beni neden terkettin ?” sözlerini getiriyor.hasta olduğunu en yakınlarından gizleyen julián’ın kendine has “tanrım, onları bağışla, bilmiyorlar” ı ise son nefesinde bir katili (günahkarı) kurtarıp ona ikinci bir şans vermesidir.bu aşamada aklımıza takılan soru şu:”eğer julián hasta olmasaydı, öleceğini bilmeseydi yine de bu fedakarlığı yapar mıydı ?”cevap önemsiz.isa’nın bile bile ölüme gittiği gibi kendi sonuna koşan julián, artık halkın yeni tapınma aracına dönüşüp carlos mugica mertebesine yükseliyor.inanacak bir mugica mucizesi arayan topluluğa bu kez julián mucizesini veriyor. kime tapıldığı önemli değil yeter ki tapınacak bir figür olsun. pederin fedakarlığının ödülü budur.ikinci karakterimiz, julián’ın (isa) kendi eliyle seçtiği “halife”si, peder nicolás.nicolás , hristiyanlığa atfedilen bir başka önemli kavramın vücut bulmuş hali: “kefaret”peder nicolás, insanlar ölürken buna seyirci kalmış olmasının günahından arınmaya, hristiyanlık dininin filmdeki yansıması olan beyaz fil’e geldiği gece, bardaktan boşanırcasına yağan yağmurla başlıyor ve kefaretini daha önce yapamadığını yaparak, başka birinin yerine vurularak ödüyor.ilk geldiğinde rahip yakalığını dahi takamayan adam, finalde bunun verdiği rahatlamayla beyaz fil’e huşu içinde bakıyor ve yeniden dua etmeye başlıyor.filmin güzel bir başlangıcı olmasına rağmen senaryo, bu yoğun sembolizmin esareti altında kalıp peder julián’ı o bilindik hikayenin ayak izlerinden götürmekten başka bir şey yapmıyor.kötü adam arayanların önüne domuzlar dediği polisleri (roma askerleri), “kilise neden bir şey yapmıyor ?” diyenlerin önüne de iktidarsız bir ruhban sınıfını atıyor ama satır aralarında: “onların da eli kolu bağlı, kötülüklerinden değil.” diyerek suçu devlete ve uygulanan politikalara atıp kaçıyor.bir dünya metaforu olan gettoda yaşayan günahkar insanları beyaz fil’e çekme (hristiyanlığa çağırma) görevi halefe kalırken bize de seyirci olarak: “aslında bizim topraklarda bor var ama çıkarttırmıyorlar” temalı bu din propagandasını unutmak düşüyor.
(blueheat - 15 Nisan 2013 18:19)
"isa havarilerine şöyle dedi: bilirsiniz ki, ulusları yönetmeye yetkili sayılanlar, onların üzerinde egemenlik sürerler ve büyükleri onlar üzerinde yetki kullanırlar. ama sizin aranızda böyle olmayacak. aranızda büyük olmak isteyen, ötekilerin hizmetkârı olsun. çünkü insanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi. bu tanrı'nın sözü." peder julián bu sözleri sadece söylememekte, aynı zamanda yaşamaktadır. film güzel, insanoğlunun değişmez manzarası her yerde aynı, yoksullar ve zenginler, yönetenler ve ezilenler...
(filosofo - 11 Temmuz 2014 00:18)
en son söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim; biraz da ricardo darin etkisiyle çok büyük beklentiyle başladığım, ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığına uğradığım film. benim görüşüm, 5,5/10.dağınık, dağınık, son derece dağınık bir film elefante blanco. ne başı belli, ne ortası, ne sonu. konu bir türlü toparlanamıyor, hikaye bir yere oturmuyor, seyirci bir türlü filmin içine giremiyor. bitsin diye izledim bir noktadan sonra resmen, "buraya kadar bomboştu ama dur bakalım, belki bir şey çıkar" diye diye bitti film. çıkmadı...halbuki güzel bir malzeme vardı, sınıf farklılaşması, çok iyi düşünülmüş ancak birilerince engellenmiş bir projenin ideali, aşk, hem de dini engellere rağmen aşk... çok güzel harmanlanabilirdi bütün bunlar. ama ne sınıf farklılaşmasında bir cidade de deus, ne ideal manasında bir el secreto de sus ojos -ki filmde muhteşem bir ricardo darin izlemiştik-, ne dine rağmen aşk manasında bir el crimen del padre amaro... yok, yok, yok! bir hikaye ancak bu kadar dağınık ve gelişigüzel servis edilebilirdi beyazperdeye. o olmuş--- burada spoiler olabilir ---bir de magazinel yorum; filmi izlemeden önce turkcealtyazi.org'a bakmıştım bir; filmin kadın oyuncusu martina gusman, peder julian'la duygusal yakınlık kuracaktı oraya göre, nicolas ile kurdu. yorumu kim yazmışsa oraya, galiba sürç-ü lisan etmiş. bir de, gusman bu filmde inanılmaz biçimde melisa sözen'e benziyor. neredeyse sözen'i izliyorum hissi oluştu kimi sahnelerde.--- burada spoiler olabilir ---
(lafalsamoneda - 29 Mart 2015 17:51)
Yorum Kaynak Link : elefante blanco