• "birlikte yaşlanmak hiç bu kadar güzel anlatılmamıştı. mutlaka -ama mutlaka- izlenmeli.-iyi günler bay frederiksınn!!"
  • "hayatımda gördüğüm en güzel çalar saatin olduğu film. ehehe..."
  • "kapitalist düzenin üzerinden balonlarıyla uçan idealist bir amcanın ve unutulan sevginin öyküsü."




Facebook Yorumları
  • comment image

    yetişkin gözüyle bakıldığında çok ciddi dramatik ögeler içeren filmdir. sevdiği insanı, hayattaki tek dileğini yerine getirme şansını bulamadan kaybetmek kadar acı çok az şey vardır sanırım dünyada. şahsen sinemadaki veletler ve kızım kıkırdarken "belli etmemeye çalışa çalışa" ağlamaktan helak oldum.


    (thecanmebuttheseecanmewar - 17 Ekim 2009 23:43)

  • comment image

    hatırladığım ve bildiğim kadarıyla ilk kez bir pixar filminde ''kan'' görülen filmdir kendisi. işte sadece buradan bile anlaşılacağı gibi, gayet ''gerçek'' bir filmdir kanımca. beni çok etkilemiş, eğlenmekten çok hüzünlendirmiş, bittiğinde hafif bir çöküntü yaşatmış filmdir.

    ya da ben sorunluyum, bilemiyorum.


    (icdeddpeople - 26 Ekim 2009 18:45)

  • comment image

    gülünecek, eğlenilecek film diye gidilip hayatı, bağlılığı, aşkı ve evliliği sorgulatan pixar filmi. kim bu filmden çıkarken hayatının sonuna kadar seveceği, müşfik bir kadın/erkek hayali kurmaz ki!

    bu ayrıntıların dışındaki yan karakterler, bildiğin cıvıkpixar karakterleri, yeni nesil inek şaban'lar... gidilip görülesi; sevilesi film.

    --- spoiler ---
    o turuncu kafalı afacan kız benim hayalimdi; gözlüklü ve şişko carl kapınca çok kızdım!
    ---
    spoiler ---


    (seyuranto - 27 Ekim 2009 23:41)

  • comment image

    yaklasik bir ay evvel babam kalp krizi geçirmişti. bir istanbul gezisinde, annemle beraber, yanında sadece annem varken. gelme dediler yanimiza iyiyiz biz, gelicez hafta sonu. geldiler de bir şekilde. iyileşirken babam, geçmiş olsuna gelenlere kendini degil, 28 senelik karısının neler yaptigini, onu nasil kolladigini anlattı. hatta bir gün, annemi birlikte gormeye gittikleri ablasina bile "biz mükemmel bir gelin almişiz abla" dedi..

    birlikte yaşlanmak, 28 senenin 28'inde birlikte olmak.. birlikte ev almak, her saniyeyi birlikte doldurmak.. işte bu film, bu mükemmel film o dört ayakli hayat masasindan, ikisi gittiginde geri kalan ikisinin macerasidir.. bu film, yarim bir kalbim macerasidir.. vay efendim cocuk filmiymiş de, balonlarla ev uçuyormuş da.. yahu benim annem ile babam'in ilk birlikte izledikleri film, vecihi'nin ucakla eve girdigi film.. balonla ucup gitse yarim bir kalp, neyi değiştirir ki bu?

    özeniyor insan, üzülüyor insan.. notebook filminde de, ne bileyim efendim, şu sean penn'in 11 eylül filminde de böyleydi bu. herkesin elindeyken bir insanla ömür boyu yaşayabilme şansı, cogu insan ufak tefek şeylerle itiyor bunu. oysa ki dünyanin en güzel şeyi olsa gerek, 30 sene 40 sene aynı dudaklari öpmek..


    (azuth - 2 Kasım 2009 01:04)

  • comment image

    uzun zamandır birçok filmde alamadığım hissi, bana ilk on dakikasında verebildi bu film. üstelik neredeyse hiç konuşmadan… iç gıcıklayan bir neşeyle başladı, hayatın gerçekleri yüzünden ertelediğimiz, nasıl olsa ilerde yaparız, daha vakti var dediğimiz çocukluk hayallerimizi nasıl hasıraltı ettiğimizi gösterdi. sonra da kaçınılmaz olan sonla yüzleşmeyi, sarının sıcaklığından, grinin donukluğuna geçişi izletti. hepsini ilk on dakikasında yaptı. ne yalan söyleyeyim, ben film bitti sandım. bitse ses çıkarmazdım.

    ama yolun başındakiyle, yolun sonuna gelmiş olanın rövanşını eklemişler, uzun uzun onu izledik. hatta belki yer yer gereğinden uzundu bu sahneler. gerçi araya serpiştirilmiş muazzam detaylar sayesinde hiç rahatsız etmedi bu durum.
    örneğin neşe kumkuması bir çocuğun o denli bir melankoliye kapılıp, bir kaldırıma duyduğu özlemi anlatışı tokat gibi vuruyor surata.

    pazartesiden cumaya hangi hızda geldiğimi fark etmiyorum çoktandır. hatta büyük bir hayalim var mıydı onu bile hatırlamıyorum. şurası bir gerçek ki insanın en duygusal yanını gıdıklıyor film. biraz dürtmek istiyor. hani illa biri mi ölmeli hayalini yaşamak için diyor ya, biraz öyle maalesef. hayatımı değiştirecek bir film değil elbette -hangi film yapıyor ki zaten bunu- ama neşe kattı be, güzeldi.


    (pul - 6 Kasım 2009 16:39)

  • comment image

    spoiler:

    en hoşlandığım kısmı dug'ın kendi halinde bir köpek olmasıydı. evet belki bir kahramandı, ama diğer filmlerdeki gibi, gökten inme saçmasapan bir konuşma kabiliyeti yoktu. onun tasmasına sahip olsak herhangi birimiz de insanlarla konuşabilirdik. filmin alt metninde de, sadık köpeklerin her insana eninde sonunda kendini sevdirebileceği vardı, o yüzden çok sevdik.

    ::mitra'nın yorumu::


    (deinnorra - 11 Kasım 2009 00:06)

  • comment image

    bayıldım buna. bir kez daha izleyip düzeltmeler yapmak istiyorum ama iki tane soruyu çözemedim kafamda;
    <yardım plz çok acil sistem çöktü!>

    --- spoiler ---
    1- charles muntz kaç yaşında? çocukken kendisine hayran olanlar bile ak limanlara doğru demir alıyorken...
    2- ev havalandıktan sonra bulutların ardından ilk inişe geçtiğinde havada uçan kayalar nedir, kime göndermedir? tanıdık geliyor çünkü.
    zamanda kaybolmuş alan olmasıyla alakası var mıdır? (şelalenin aktığı bölge yerküreye bağlı bir alan değil miydi?)
    ---
    spoiler ---

    *

    madem herkesler beğendiği sahneyi söylüyor ben de diyim ki;

    --- spoiler ---
    1- russell'ın evden yangın hortumuyla sarkıp sallanırken zeplinin camına yapışması ve cam-sil gibi kayması sahnesi.
    2- russell ile kevin'in tanışmaları sırasında kevin'in russell'la top gibi oynaması ve değişik figürleri.
    ---
    spoiler ---

    ayrıca bu russell kesin capon.


    (thereaper - 13 Kasım 2009 13:25)

  • comment image

    bi amca ve bi izci çocuğun tuhaf yolculuğunu konu alan animasyondur.

    beni en çok güldüren dialogu

    --- spoiler ---

    my name is dug. i just met you and i love you.
    my master made me this collar.
    he is a good and smart master and he made me this collar so that i may talk.

    squirrel!

    my master is good and smart

    ---
    spoiler ---


    (katakulliyen - 13 Kasım 2009 15:43)

  • comment image

    eskiden gülüp eğlenelim diye izlerdik bu tür filmleri, şimdi korkar oldum ben. nereye gidiyor bu animasyon sektörü, maksadınız nedir kuzum?

    masum bir animasyon filminde, uzaklara hasreti depreşen bir ben mi varım? yalnız olmadığımı söyleyiniz de rahatlatınız hiç olmazsa!


    (lylaa - 15 Kasım 2009 03:52)

  • comment image

    sağlam ağlatan animasyon.

    --- spoiler ---
    gerçekdışı bir karakter barındırmamakla birlikte bi teknoloji sonucu konuşan köpekler, bacasından çıkan balonlarla güney amerikaya uçan ev falan gibi bi miktar gerçeküstü öğeleri vardı.

    buraya kadar herşey bir animasyon için normal. gerçi evet animasyon için herşey normal ama beni asıl etkileyen nokta, bu gerçekötesiliklerin yanı sıra, çiftin çocuk sahibi olmak isteyip bulutları bebek şeklinde görüp çocuk yapamamaları, para biriktirip biriktirip başka şeylere harcamak zorunda kalmaları, tam paraları olmuşken elli'nin hastalanması gibi çok rasyonel, çok gerçek, çok dünyevi şeyleri barındırması.

    carl, ellie'nin albümünde kendine bıraktığı "artık yeni maceralar yaşa" mealindeki notu üzerine, o güne kadar gözü gibi baktığı elli'nin koltuğunu bile evden atması ölümle barışma, kayıbı kabullenme, nesnelere anlam yüklememe gibi bi aydınlanma yarattı bende bile. evle birlikte ben de hafifledim.

    ---
    spoiler ---


    (purpurum - 26 Kasım 2009 12:15)

  • comment image

    yaşlı adamın sesi ilk duyulduğunda ve tipine dikkat ettiğimde, dedim ki "ulan bu adam bir yerden tanıdık." beş dakika sonra jeton düştü. o ses, o dörtgen çene: spencer tracy. film bitince hemen trivia'larına baktım. yaşlı adamı tasarlarken spencer tracy ve walter matthau'dan esinlenmişler. üstelik seslendiren amcanın sesi de aynı tracy'nin sesi. benden kaçmaz oğlum..

    yalnız düşünüyorum da, şu animasyon teknolojisi daha bir gelişse de, merhum oyuncuları bire bir canlandırıp filmlerde oynatsalar. ne zamandır böyle bir fantazim var. mesela düşünün; teknoloji öyle bir gelişiyor ki, alıyorsun humphrey bogart'ın, marlon brando'nun genç halini. görüntüsünü, sesini falan dijitize ediyorsun. oynatıyorsun yepyeni bir filmde. hatta teknoloji daha da ilerliyor. blu-ray'den sonra 10 tane format çıkıyor. sonunda öyle bir gelişiyor ki ev sineması teknolojisi. iyice boku çıkıyor. mesela bir film var. istediğin oyuncuları seçebiliyorsun istediğin role. kendin yapıyorsun casting'i. böylece aynı filmi defalarca izleyebiliyorsun. artık şu filmde şu oynasa daha iyi olurdu. bu adam şu rolde sırıtmış derdi falan kalmıyor. hatta eski klasik filmleri de bu teknolojiye göre yenileyip piyasaya sürüyorlar falan. koyuyorsun godfather'da marlon brando'nun yerine mehmet ali erbil'i öyle izliyorsun. ya da türkiye'de sinemalarda öyle gösterime giriyor. mesela irreversible'ı monica bellucci yerine, melis birkan ya da özgü namal seçenekleriyle izliyorsun. eh napalım türk oyuncularda fazla alternatif yok. yalnız bu teknoloji porno filmleri desteklemiyor. ne fesatsınız aq!


    (axellennox - 17 Aralık 2009 02:03)

  • comment image

    animasyon dedin mi eğlenceli olucak kardeşim, böyle ayaklarını uzatıp paso şeker çikolata yiyerek, çocukluğuna dönüp kahkalar izleyerek izleyeceksin. wall-e'den beridir animasyon izlemeye korkar oldum. bu da burnumun direğini çürüttü! sümüklerimi çekmekten bir hal oldum izlerken!

    çizgi filme ağlayan salağın teki oldum bu filmler yüzünden! yapmayın, etmeyin..


    (patlicangil - 16 Ocak 2010 00:23)

  • comment image

    filmin beni etkileyen bir bölümünü paylaşayım dedim ben;

    --- spoiler ---
    carl, my adventure book'un boş sayfalarına bakarken, ellie'nin
    o boş sayfalara carl ile olan fotoğraflarını yapıştırdığını görür.
    işte o zaman carl ile birlikte biz de anlarız ki ellie'nin carl ile olmaktan daha mutlu bir hayali
    hiç yokmuş aslında, hiçbir pişmanlığı yokmuş.
    ---
    spoiler ---
    bu kadar.


    (opvea - 23 Ocak 2010 20:54)

  • comment image

    5 yaşındaki oğlumun ölümü anlamaya çalışmasına sebep olan çizgi filmdir.

    --- spoiler ---

    mutlu mesut yaşarlarken, el ele, diz dize gözlerinin içine bakarken birden kadının kaybolmasına bir türlü anlam veremedi. ölümü izah etmeye çalıştıkça, bizim de yaşlandığımızı, ne kadar daha yaşayacağımızı sormaya başladı. son olarak ben yalnız kalınca ne yapacağım? diye hüzünlere gark oldu.

    ---
    spoiler ---

    bir de onun gözünden izleyince hak verdim. hiç dikkat etmemişim, gerçekten çok koyuyor sindirerek izleyince. ölümü hala anlatamadım adam gibi. durup durup siz yaşlanıyorsunuz diyor çocuk, botoks yaptıracağım bu gidişle.


    (diazepam - 20 Ocak 2012 15:43)

  • comment image

    animasyonlarda, gerçekte mümkün olmayan fiziksel olaylar kolaylıkla canlandırılabiliyor. fakat bu filmde fiziksel ögeler değil; carl ile elie'nin aşkıdır gerçekleşmesi imkansız olan; saf, samimi ve sonsuz...


    (inklings - 13 Nisan 2010 04:00)

  • comment image

    kapitalist düzenin üzerinden balonlarıyla uçan idealist bir amcanın ve unutulan sevginin öyküsü.


    (tabanca - 5 Ağustos 2010 17:56)

  • comment image

    kişisel yorumum:
    ben böylesine derin bir film beklemiyordum açıkçası; beklediğim oyuncak hikayesi tadında eğlencelik bir seyir iken beni karşılayan katıksız bir aşk hikayesi oldu; dahası hikayesi de değil gerçeği, ta kendisi!

    neydi o carl ve ellie'nin bir anda çocukluktan çıkıp evlenmeleri ve tüm yaşantıları; sevdaları, kır gezintilerindeki aşkları, çocuk beklentileri ve ellie'nin bahçedeki hüzünlü gözyaşları, carl'ın elini tutması ve yaşlanmaları; umutları ve bu umutlara varmalarına mani olan hayatın gerçekleri... hele, kayıp kuş kevin'i kurtarmak için russell'a yardım etme kararını vermeden önce ellie'nin macera kitabını karıştırması yok mu? inanılmaz derecede saf hüzün... hiçbir film beni bu denli gözyaşına sevk etmedi, hiçbir film bu denli tebessüm ettip güldürmedi ama en koyusu da uzaklardaki sevdalıyı anımsatması. hangi coğrafyada bulunursa bulunsun, hangi mevsimi yaşarsa yaşasın insan denen yalnız canlı tek coğrafyası var aşk, tek mevsimi var sevda! bunu elin adamı da yapsa anadolunun bahrından gelen biri de yapsa aynı, aynı hep ve değişmez şekilde: aynı.

    bana gözyaşı döktürdünüz ki, ben ne zamandır hüzünlü bir melodiden dahi kaçar oldum, uzak kaldım nice sevdiğim notalardan, mavimsi ıslıklardan.

    filme gelirsek:
    filmin casting kısmı yine bir pixar klasiği, değişmezi. wall-e'de de böyleydi öncekilerinde de. çocuklar için de, yetişkinler için de ayrı ayrı dersler var, öğütler var; ortak olan ise koca koca gökdelenler arasında değil gerçekliğe canlı kanlı köpeğe bile hasret kalan çocuklar mesajı bize doğaya sahip çıkmamızı söylüyor.

    carl ve ellie'nin aşklarının anlatılışı ise tek başına bile kısa film olabilecek denli mükemmeldi ve iddia ediyorum ki böyleside derin bir konu böylesi bir güzellikten başka bir şekilde anlatılamazdı. türk filmlerinde ise hiçbir şekilde anlatılamaz, türk dizilerinde ise on sezon çekilir, batırılırdı.

    son olarak:
    umutlarımıza dokunmak için: yukarı bak!

    ekleme: duygular dönüştü söze.


    (mahsus mahal - 22 Temmuz 2011 01:15)

Yorum Kaynak Link : up