Çıkış Tarihi     : 06 Mart 1998 Cuma, Yapım Yılı : 1998
Türü                : Cinayet,Drama,Gizemli,Heyecanlı
Taglar             : Çıplak göğüsler,Göğüsler,Kadın frontal çıplaklık,Kadın çıplakları,Çıplak yüzme
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Cinehaus , Paramount Pictures , Scott Rudin Productions
Yönetmen       : Robert Benton (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Robert Benton (IMDB)(ekşi),Richard Russo (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Paul Newman (IMDB)(ekşi), Susan Sarandon (IMDB)(ekşi), Gene Hackman (IMDB)(ekşi), Reese Witherspoon (IMDB)(ekşi), Stockard Channing (IMDB)(ekşi), James Garner (IMDB)(ekşi), Giancarlo Esposito (IMDB)(ekşi), Liev Schreiber (IMDB)(ekşi), Margo Martindale (IMDB), John Spencer (IMDB), M. Emmet Walsh (IMDB), Peter Gregory (IMDB), Rene Mujica (IMDB), Jason Clarke (IMDB), Patrick Malone (IMDB), Lewis Arquette (IMDB), Michael Brockman (IMDB), April Grace (IMDB), Clint Howard (IMDB), John Cappon (IMDB), Neil Mather (IMDB), Ron Sanchez (IMDB), Jack Wallace (IMDB), Jeff Joy (IMDB), Jonathan Scarfe (IMDB), Stephanie Beaton (IMDB), Ron von Gober (IMDB)

Twilight (~ Alacakaranlık) ' Filminin Konusu :
Harry Ross, karizmatik bir özel dedektif emeklisidir. Artık düşmüş bir sinema yıldızı olarak kabul edilegelen eski dostu Jack Ames ve eşi Catherine için tekrar iş başı yapar. Bu kararı vermiş olması, onu bir hayli alengirli ve karmaşık bir cinayetin içine sürükleyen olaylar zincirinin de fitilini ateşlemiş olduğu manasına gelecektir. Paul Newman'a Oscar ödülü kazandıran Nobody's Fool - "Yaşamın İçinden" ekibi, yıllar sonra yeniden bu filmle bir araya gelip sıkı bir suç filmine imza atmışlar.


  • "86 yıldır izlediğim en iyi film.çok iyi anlatmış bizi."
  • "3 genç kızılderilinin konu$tuğu sahnede en sağdakini ogun sanlısoy oynamaktadır"
  • "(bkz: müsamere) 22 sene önce (oha) çekilen the lost boys buna bin basar halen. güneş görünce swarovski olan vampir ne lan!"
  • "" vampir misin?, oha super lan " temali bir genclik filmi.."
  • "ipek ongun'un vampirlisi"
  • "stephenie meyer dalgası ve kültürel değer birikimi: twilight, the twilight saga new moon ve ataerkil yansımalar üzerine şu önemli yazı okunabilir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    efendim bugün bu filme gittim saate bakılırsa dün oluyor, kanyon ' da 19.15 matinesiydi hiç unutmam. unutamam çünkü 16 ytl verdim. pardon 16 tl galiba artık. hani sanki 3d birşey izleyeceğim veya da filmin üstüne kuş konduruyorlar. halbuki aynı film aynı koşullarda başka sinemalarda da var. hani bir cevahir olsun efendime söyleyeyim bir metrocity olsun sanırım daha ucuzdur. hem kanyon nedir allahaşkına? yazın sıcak, kışın soğuk. nasıl bir dizayndır? neyse konumuz bu değil. ben bu para mevzusundan neden bahsettim? hani yapılan harcamayla doğru orantılı olarak beğeninin de ister istemez artacağını yani aşağıda okuyacaklarınızın objektif fikirler olmadığını baştan dile getireyim de sonradan "biz senin entry' ni okuduk da filme gittik, allah belanı versin." demeyiniz. hani zaten bir entry üzerine harekete geçen biri kendi belasını bulur o ayrı konu.

    güzel ve soluk benizli vampirleri seven, "zaten vampirle görüşme filminden bu yana vampirlerin hastasıyım." diyen birinin bu filme gitmesi gerek. vampir tiplemeleri oldukça başarılı sadece bazıları biraz fazla pudralanmış. vampir olmayan esas kızımız içlerinde en çok vampire benzeyen karakter o da ilginç tabi. film sanki amerikan gençlik filmi gibi, içerisinde klişe ne ararsanız mevcut, bir prom night mı dersin, zevzek lise arkadaşları topluluğu mu dersin, canayakın biyoloji hocası mı, hepsi tabakta yerlerini almış, üzerlerine vampirlik sosu da dökülmüş filmimiz yemeye hazır olmuş. diyaloglar çok ağır, sanki herkes voyvoda hesabı birer kazık yutmuş gibi. ama bu dediklerime bakmayın ben beğendim filmi evet.

    edit: romantizm açısından ele alınırsa film güzel gerçekten. dolu dizgin romantizm!

    --- spoiler ---

    insan kanı emmeyen vampirlerin kendilerine vejeteryan demeleri, beraber beyzbol oynamaları da hoş ayrıntılar arasında.

    ---
    spoiler ---


    (nitrojen - 19 Ocak 2009 00:54)

  • comment image

    tam bir ergen kız paratoneri olan kitap ve film. yazarımsımız stephenie meyer "öyle bir karakter yaratıyım ki okuyan genç kız ve kişilik gelişimi 18 yaşında durmuş kadın takımı ayılsın bayılsın, hastası olsun kitabım milyon satsın" diye baya kasmış, ortaya edward cullen gibi biraz o biraz bu, zetina dikiş makinasından sonra her genç kızın rüyası olacak bir karakter çıkmış. ikinci j.k. rowling olma sevdasına düşmüşse koca bir fısssss sesi duyması kaçınılmaz, ingiliz edebiyatı mezunu olmak yetmiyor maalesef bazı şeyler için. bu seri ikinci harry potter vakası olacak diye hayaller kuranlara da üzülüyorum, öyle übermensch erkek-meleksi kız-iki vampirik olay-toz pembe rüyacıklarla olmaz o iş.

    filmin ne kadar tırt olduğundan bahsetmeyecektim aslında, herkesin malumu yalnız gerçekten çok merak ettim, o anzer yaylası kadar alnı olan kutu kafalı çocuk* ve bm'in gıda yardımı yapması gereken ölük kız* ikilisini çok mu aramışlar, bir çift çirkinlik sınırlarını ancak bu kadar zorlar yahu.

    edit: genel yargı müfettişleri için duyuruyorum, edward bir dişi birey olarak* beğenmediğim*, kramp yaratacak kadar zorlama bir karakter, yazarının mükemmelleştirmek için attığı taklalara güldüğüm karakter.


    (isolde - 20 Ocak 2009 22:46)

  • comment image

    spoiler olabilir ama olmayada bilir.

    --- spoiler ---

    kitabın yazarı stepheine meyerın başka bir vampir kitabın konsunu ve isimlerini vampire heartdan araklamış olduğuna dair çok derin şüphelerim var. vampire hearta bakıyorum gene bir vampir kız ölümlü bir erkeğe aşık oluyor. kıza erkeğin kokusu süper geldiği için kız ona yaklaşamıyor. ne garip ki kızın adı ella ve aşık olduğu adamın adı adam culler. sonunda kız adamı vampire çevirip bir de vampir bebek doğuruyor. daha garibi kitap 1996 senesinde yazılımış ve tutmadığı için köşeye atılmış. ve kitap 3 farklı bölümden oluşuyor. bölümlerde aynı twilight saganın gidişatı gibi, kızın kurtarması, ayrılması ve sonsuza dek birlikte olması şeklinde devam ediyor. burnuma bir esinlenme kokusu geliyor ama şu ana kadar kimse fark etmemişse değildri diye kendimi avutuyorum.

    ---
    spoiler ---


    (you are my lethe - 23 Ocak 2009 23:20)

  • comment image

    bir pazar akşamı sanırım aynı liseye giden bir kız grubuyla davetiye sayesinde beleşe izlediğim bir film. ayrıca kötü kitaplara para vermeyi sevmediğimden romanını d&r da beleşe okumuştum. evet anladınız, beleş olmasa yapılacak iş değil.

    şimdi nasıl söyleyeyim, ben vampirleri seviyorum, dolayısıyla iyi olsun olmasın ilgili her kitabı, çizgiromanı okur filmlere de giderim. aynı kötü vampir filmini (misal underground evolution) 3 kere izlemişliğim vardır, yani kötü olması da pek etki etmiyor. hal böyleyken benim gibi hastasını bile bayıltan bir kitap yazmak, 10 dakikada bir “bu ne ya” dedirten bir film yapmak ve buna rağmen genç neslin neredeyse %90 nına bu yaptıklarınızı beğendirmek kolay iş değil, hakkını verelim. fakat gerçekten, “bu ne ya”? öncelikle, yeni neslin bu derece kitabı beğenmesinin nedenini de hiç dolandırmadan tek şeye bağlıyorum: ömürlerinde hiç anne rice okumamış olmaları. gerçekten romantik bir vampir romanı nasıl yaratılır görmek istiyorsanız kanımca the vampire lestat türün en muhteşem örneğidir. melankolik loser landlord dan herşeye muktedir bir yaratığa dönüşme hikayesini, çok acayip oidipus kompleksi ve homoseksüellik alt metinleriyle birlikte romantik bir şekilde hissederek anlatır; eğer romantizmi birbirine mütemadiyen şaşkın şaşkın bakan karşı cinsten 2 kişi olarak algılamıyorsanız. yani ta ilk baştan süregelen terslik bu romantizmin lise dramasına bağlanması değil bunun doğru düzgün yapılmamış olmasıdır. bir insan neden bir vampirden etkilenir, bir vampir neden bir kızdan etkilenir, bunları birbirlerine çeken şey nedir, bunlara bir türlü cevap bulamadı talihsiz beynim tüm kitapta. bella’nın kokusu mu diyorsunuz, insanken de çilekli pastaya mı aşık oluyormuş edward kişisi, bırak allasen! ayrıca kitapta da edward a hayran bıraktıracak bir durum göremedim açıkcası, niye tüm okurlar hayran?
    roman uyarlamalarının altın kuralına göre iyi kitaptan iyi film çıkmaz, çünkü yazar öyle bir hava yaratmıştır ki romanda en iyisinden yönetmen, en yeteneklisinden senaryo yazarı, en uçuğundan görüntü yönetmeni gelse sizin muhteşem bir taklit edilemezlikle beyninizde kurduğunuz dünyanın üstüne çıkamaz. o yüzden vasat romanları hayalgücüyle muhteşem yapıtlara çevirmek daha yapılabilir birşeydir. buna istinaden twilight ın kitabının genel başarısız ve kopuk havasından yola çıkarak bir yönetmenin (aslında herhangi bir yönetmenin) bunu toparlayabileceğini düşündüm, dolayısıyla film iyi çıkabilirdi. heyhat bu da olamadı. neden çekildiği belli olmayan sahneler, neden oraya konduğu belli olmayan karakterler, manasız diyaloglar ve bella’nın kokusu ortalığa yayılsın diye ikidebir çıkan rüzgar veya orda burada vantilatörler... yani amaç ne? görsel olarak desteklenmesine rağmen hala edward a hayran olamıyorsanız, hala canınız vampir olmak istemiyorsa, hala bella’yı çatık kaşlı bir salak olarak görüyorsanız ve olayın en ekşınlı bölümü olan o avcının tutkusunun bile altı doğru dürüst çizilememişken, amaç ne? geniş plan hava çekimleri mi? carlisle ın pirinç unu bulaşmış suratı mı? burada en az 100 yaşında ve hiç uyumayan, yemeyen, ölmeyen, tüm bunlarla zaman kaybetmediğinden deli gibi okuyan, dinleyen, kültürlü, kısaca aşmış bir yaratıktan bahsediyoruz; sahip olduğu tek zaaf kanasusamışlık. tekrar soruyorum, neden bella ya manasızca aşık? bu gibi durumlarda aşmış kahramanın karşısındaki göreceli olarak loser kahraman (ki bu genelde kadındır) ya psikolojik açıdan çok güçlüdür, kahramanın bir boşluğunu dolduruyor ve ruhunda değer verdiği birşeyi temsil ediyordur veya kahramanın yapamadığı birşeyi yapıyordur. yani bella’da olmayan herşey. dolayısıyla denge sağlanamadığından film havada kalıyor.
    bunun haricinde vampir fanatiği olarak inanın haçın işe yaramaması, güneşe çıkma, ısırınca zehirleme ve 1 tane bile vampir dişinin gözükmemesi olayına girmek istemiyorum, asabım bozuluyor. değişiklik iyidir ama efsaneler sözkonusu olduğunda işin “temeline” dokunulmaması en iyisidir, naçizane fikrimce.

    ha tabi bi de edward yerine yakışıklı bir adam bulamadınız mı diyorum. ben o kaşı yapışıklı sopayla yolarım hacı ağlarsın.


    (elfarran - 28 Ocak 2009 15:54)

  • comment image

    ----spoiler----

    benim bu kitapta çok sinir olduğum bir durum var. ne o kadar yakışıklı vampir sevgiliyi kıskandım, ne edward(ım)daki tanrısal güzelliği, şefkati, koruma güdüsünü, zarafeti, asaleti....

    ben neyi kıskandım biliyo musun be sözlük? bella denen o karının ailesindeki "çocuğumun mahremiyetine saygı göstermeliyim" anlayışını. öyle ailem olsa kardeşim ben de yaşardım o romansı. ben de 17 yaşında oldum, o yaşlarda ben de öyle köpek gibi sevdim. sevdim de...acaba bizimkiler izin verdi mi o romansı yaşamama? romans başbaşa kalarak olur. şefkat özellikle hasta olduğunuz zaman sevgiliden gördüğünüz bi mucizedir. her ay kıvranarak regl oldum. annem biryandan peşimde dolandı, ikizim bi yandan, babanem bi yandan. ya bi gitseler de ben kendi edwardım ile başbaşa kaliyim derdim. de.. ne değişirdi. sevdicekle "ben hastayım" konulu bir tel görüşmesi. sevdiceğin masajı, şefkati olmadan geçen bi regl , hastalık dönemi daha.

    şimdi ben hastanede yatacam, her tarafım sargılı tam da sevdiceğe mızmızlık yapacak haldeyim. heyhat o hastane odasında ondan başka kimse olmayacak? ya mümkün mü böyle bişiy bizde? ilahi stephenie meyer. güldürdün beni. bırak anneni babanı; dayın, teyzen, amcan, kuzen, komşu kimi tanıyosan doluşmaz mı o odaya? sevgili o kalabalıkta panik olup kaçmaz mı? bırak elini tutmayı, sen iğneden korkarken destek olmayı gözünün içine bakabilir mi zavallı? o dakka vampire dönüşür yedi sülaleniz. yanarım yanarım bi hastane odasında sevgili ile başbaşa kalamadım ona yanarım. aman be sinir yaptım sabah sabah... gençliğimiz boşa geçmiş resmen...

    ----
    spoiler----


    (bloodflowers - 12 Mart 2009 11:34)

  • comment image

    --- spoiler ---

    filmi "beyaz atlı prens" devrini kapatmış, "gümüş volvolu vampir" devrini açmıştır.

    zira, edward cullen karakteri kızların aradığı her özelliğe sahiptir: akıllı, yakışıklı, kuvvetli, romantik, kibar, koruyucu... üstüne akıl okuyabiliyor, süper araba kullanıyor, piyano çalıyor vs. vs.

    ---
    spoiler ---


    (l lawliet - 23 Mart 2009 00:44)

  • comment image

    o kızın alık alık bakışlarından mı,ağzının her daim açık çenesinin her saniye çıkık duruşundan mı, o çikin çocuğun profesyonel makyaj uzmanı elinden çıkmış pudralı suratından mı, kiraz rengi nivea nemlendirici stick ile renklendirilmiş dudaklarından mı, iğrenç özel efektlerden mi (sırtta kızla maymun gibi ağaçlara tırmanmaca, vampirler savaşında havalarda uçmaca) , kızın adındaki tiksinç vurgudan mı (bel-- wait for it --la), kilolayla satılan show tv gece 11 kuşağı filmleri hikayesinden hallice romantik hikayesinden mi yoksa avukatı olsun proje yönetmeni olsun yüksek lisanslı yan dallı müdürü olsun istisnasız bütün arkadaşlarımın "tıvaylaaayt tıvaylaaayt" diye hipnotize olmuş biçimde etrafta dolaşmalarından mı daha fazla nefret etmeliyim karar veremedim.
    arkadaş 15 yaşındaydık, titanic geldi, sinemada 3 5 kere seyrettik, gittik celine dion cd'si aldık, posterini aradık bulduk, leonardo di caprio'ya topluca aşık olduk ettik falan..o tamam. ama olmuşsunuz eşşek kadar, ne twilight'ı lan, filmdeki elemanlar bile lisede, hani o da mı bir kendinize getirmedi sizi ?
    halime bak dertli çal, çok doluyum be sözlük

    edit: leanorda di caprio değil tabi, leonardo olmasın ?! bak sinirden elim ayağım titremiş yeminlen


    (lawuk lawuktur - 1 Temmuz 2009 13:22)

  • comment image

    valla bütün yazılanları okumadım ama son birkaç entry'i okuyunca farkettim ki daha önce bahsedilmiş ancak ben yine de söylemek istiyorum. bu parlama olayı nedir ya allaşkina? vampir mitine biraz ilgi duyan, bikaç bişey okuyanlar bilir ki bu vampirlik denen olay tanri'nin bir lanetidir (bkz: cain) ve bu lanetin en büyük cezalarından biri sonsuza kadar dünyada yalnız ve vicdan azabı içinde yaşamak zorunda olmaksa bir diğeri de gün ışığına bir daha asla çıkamayacak olmaktır. yine vampir külliyatından haberdar olanların bileceği gibi, sırf güneşi bir kez daha görebilmek için ölümü göze alan vampirler vardır (şimdi hangi romanda olduğunu unuttum). yani vampir mitinin belkemiği olan bir özelliktir bu.
    oh o zaman, gün ışığından zarar görme, hep aynı yaşta kal, hiç uyumak zorunda olma ve eksikliğini de hissetme, düşünce okuma falan gibi egzotik yeteneklere sahip ol, hayvani güce sahip ol, ne kadar kana susasan da tipin falan hiç kaymasın; ondan sonra kız "ben de vampir olmak istiyorum" deyince "hayvan mı olmak istiyorsun yani?" diye tribe gir. nedir olm, laneti bırak allah'in sevgili kulları olmuşsunuz hepiniz.
    filmin kurgusudur falandır ama her şeyin bir adabı var. örümcek adam filminde, örümcek adamın ağı koluna bağladığı bir aletten değil de organik olarak çıkarması bile eleştiri konusu olmuştu ki yine bu ufak sayılabilecek bir detay. bu twilight filminde yapılan ise, örümcek adam'ı aslında örümcek ısırmamış, uzaydan gelmiş demek gibi bir şey.

    bu sinir bozucu detayı bir kenara bırakırsak, izlenebilir bir film olduğu söylenebilir. en azından güzel görüntülerle bezeli. özellikle yeşillikler içinde geçen sahneler gerçekten çok yeşil.

    bi de şöyle bi şey var: (bkz: fright night)


    (equelbar - 5 Temmuz 2009 05:44)

  • comment image

    gerizekalı kız, yakışıklı vampir, birtakım acayip olaylar ve yaşanan büyük aşk. bunlara lafım yok, benim lafım edward cullen'a hasta olan hatun milletine. ulan adamda kafa olsa gider rusya'da falan yaşar bi kere, elin pofidiğine gönlünü kaptırmaz. bu birdi, ikinci ve daha önemli husus ise; delikanlı vampir güneşte parlar mı aga? bana bunun cevabını verebilecek hatunlarla türkiye'nin herhangi bir yerinde akşam yemeği yiyebilirim. aklınızı başınıza devşirin abi. hani ben güneşte parlamıyorum diye demiyorum ama, böyle yani. naber?


    (tuzbittihiyarakosamiyorum - 15 Eylül 2009 02:48)

  • comment image

    fantezi edebiyatı yüzüklerin efendisi ile çıktığı yolda o kadar büyük bir yol kat etmişti ki, ne taklitleri ne de türdaşları uzun yıllar bu edebiyata yeni bir soluk getiremediler. yaklaşık 50 yıl sonra harry potter isimli bir velet hedef kitleyi gençlerden çocuklara indirerek doğru atışı yaptı. yazarı trilyoner oldu, milyonlarca insan harry potter okumak için kuyruklara girdi. twilight serisi ise benzer formülü konu fantezi edebiyatı olunca hep göz ardı edilmiş genç kızlar üzerinde denedi, mayayı tutturdu. iki seri de yüzüklerin efendisi ile aynı cümlede kullanılamayacak kadar zayıf olsa da yarattıkları "pazar" bakımından dikkate değerler.
    twilight bu bakımdan başarılı bir girişim, edebi yönden ise tam anlamıyla bir fiyasko.

    kitapların film uyarlamaları hep zayıf olur, hiç sevilmezler çünkü okuyucu filmde göremeyeceği bir çok şey bilir, karakterleri çok yakından tanır. filmde tek bir karede geçen anı sayfalarca okumuştur. twilight'ta ise böyle bir sorun yok! kitap o kadar boş ve o kadar az şey anlatıyor ki 300 küsür sayfa boyunca anlatılan her şey 1,5 saatlik sinema filminde neredeyse hiç bir şey atlanmadan anlatılabiliyor. bu yüzden film kendi çapında idare ediyor ama kitap 300 sayfalık koca bir hiçten başka bir şey değil.

    ilk kitabın yarattığı çekirdek yeme hissiyatı nedeniyle serinin kalan kitaplarını okumadım ancak ablalarım sağolsun 2. ve 3. filmi de izledim.
    ikinci film new moon ciddi anlamda kötü bir film. hikayenin en zayıf halkası olan bu bölümü filme almak eminim kolay olmamıştır çünkü edwardcan'ın rolü yok. filmin upuzun bir parfüm reklamı gibi olmasında ise en büyük etki eminim senaryodan çok acemi bir yönetmen olan chris weitz'a ait.

    geçen gün izlediğim 3. film eclipse'e gelirsek, hem hikaye hem senaryo hem de anlatım olarak serinin en iyi bölümü. hard candy'nin de yönetmeni david sladeiyi iş çıkarmış. ayrıca genç oyuncu kadrosu nihayet rol yapmanın ne demek olduğunu kavramış ucundan kıyısından. (sözüm sana kristen)
    ilk iki film akılda zerre bırakmadan uçup gidiyor ama nihayet 3. filmde aşka dair bir iki kırıntı görebiliyoruz. genç kız duygusallığına sahip olmayan hödükler olarak jacob'un hırsını anlayabiliyoruz. edward'ın bella'ya bella'nın edward'a olan sevgisine nihayet! inanabiliyoruz. neredeyse bir selvi boylum al yazmalım tadı alacağız filmden ama jacob daha toy bir çocuk olduğu için olay donan arkadaşınız karınızla sevişsin mi ayarında kalıyor ancak. (zaten genç kızlar ne anlar emekten)

    son söz, ilk film izlenir, ikinci film çok boş vaktiniz varsa seyredilir, 3. filmde ise iyi vakit geçirilir. kitapları tabi ki okumuyoruz. (gidin anna karennina okuyun)

    alice sana hastayım, gel beni al kız!


    (serseri marti - 14 Temmuz 2010 02:20)

  • comment image

    okumadığım ve filmlerini de seyretmediğim için hakkında herhangi bir fikrim yok ama stephen king şöyle demişse vardır bir bildiği:

    "harry potter is about confronting fears, finding inner strength and doing what is right in the face of adversity. twilight is about how important it is to have a boyfriend."

    (harry potter korkularla yüzleşmeyi, içindeki gücü bulmayı* ve zorluklar karşısında doğru olanı yapmayı konu alıyor, twilight ise bir erkek arkadaşının* olmasının ne kadar önemli olduğunu.)


    (ventolin - 12 Eylül 2011 20:57)

  • comment image

    sevgili kızım
    gerçekten zor bir durumdasın, ama bilmelisinki her sorunun bi çözümü vardır. karşındaki kişi eğer twilight fanı ise zokayı yutman söz konusu olabilir, ama unutmaki bazı şeyleri insanlar sırf meraktan yapabiliyorlar. en çok satan kitap listesine merakındanmı o kitaplar orda, yoksa bella swan merakındanmı ordalar öğrenmelisin yavrum.. zira ikinci seçenek olması senin üzülmene sepebolabilir , gönlünde başkası olan birine umut bağlamamanı tavsiye derim. nihayetinde olması gereken tüm cesaretini toplayarak açıkça sormandır. kafanda bir şüpheyle yaşamayı kendine reva görmemelisin, en kötü olasılıkla korktuğun gibidir, olsun öğren, acını yaşa, ailene sığın, yaralar iyileşir ancak twilight fanı bir erkek arkadaş hayatını mahveder.

    rumuz: kurtadam_jacob


    (zizim - 29 Nisan 2013 11:38)

Yorum Kaynak Link : twilight