Oyuncular
  • "doğum günü münasebetiyle google logosu yapılmış ressam."
  • "21 ekim 2009 itibariyle istanbul pera müzesinde, jarusalem müzesinden seçilen bazı eserleri sergilenmeye başlayacak."
  • "keçisever."
  • "bugunden itibaren 24 ocak'a kadar pera muzesi'nde. saka gibi. cok pis mutlu oldum."
  • "notting hill filminde bahsi geçen, maviyi güzel kullanan ressam."
  • "resimlerinin çoğunda mutlu bir kadın ve mutlu bir adamın başka renklerle karışarak elele gökyüzüne uçtuğu, insana huzur veren, hayalci ve dahi ressam."
  • "ressam ve tablosu"
  • "sevgilisini kasabadan uçurarak kaçıran tatlı adam."




Facebook Yorumları
  • comment image

    new york metropolitan opera binası'ndaki duvar resmi ile birleşmiş milletler merkezi'ndeki vitray çalışması insana nerede olduğunu unutturur. resmin değil, canlı bir varlığın karşısındaymış hissine kapılırsın.

    resimlerinde çok sık kullandığı motifler arasında keçi, inek, kemancı, horoz, sarkaçlı saat, uçan balık, şamdan, sirk ve ağaç yer alır. basit bir hayatı resmeder. yaşam ve özgürlük ve aşk kırmızının, mavinin ve yeşilin içinde capcanlıdır. da vinci'nin, michalengo'nun, raphael'in freskleri karşısında insan ezilir. ruhani, kutsal bir şeyler vardır. o kadar muhteşemdirler ki, gözünüzden yaş gelir. bir insanın değil tanrının elinden çıkmışlardır. chagall'ınkiler ise insan elinden çıkmış, insana mutluluk veren, nefes açan resimlerdir.

    ben öyle düşünüyorum en azından.


    (durmusdusunur - 18 Eylül 2006 10:42)

  • comment image

    palais garnier'in tavanını tek kuruş almadan boyayan ressamdır.. söylenene göre, üstündeki kirli tulumuyla öğle yemeği için operanın karşısındaki bir cafeye giden chagall burada iki portekizli boyacıyla karşılaşır.. iki memleketli aralarında ne kadar da az paraya çalıştıklarını tartışmaktadırlar o sırada.. derken içlerinden biri chagall'a döner ve onun kaç paraya çalıştığını sorar.. chagall "bedava" cevabını verince portekizli gülerek "bak bizden kötü durumda olanlar da varmış" der.. bendenize ilk duyduğunda saçma gelen bu anektod kaynağı* göz önünde bulundurulursa büyük ihtimalle yaşanmış bir hadisedir ve chagall'ın ismini her duyduğumda içimin ürpermesine neden olur.. esasen chagall gibi insanların meselesi kozmik bir meseledir: “varlıklı olmakla var olmak arasındaki fark; bir piyano satıcısıyla bir piyanist arasındaki farka benzer.. ikisi de piyanonun tadını çıkarır. birincisi satarken, öteki de çalarken...” (bkz: çetin altan)


    (recalcitrant - 18 Haziran 2007 22:15)

  • comment image

    cocuklugunun gectigi vitebsk adli kucuk yahudi koyu onda cok iz birakmistir, yahudi kulturunden ve koy yasantisindan motifler resimlerinde sik sik tekrarlanir. ayrica bircok resminin kiyisina kosesine minik hayvanlar -cogunlukla keciler- yerlestirmistir. hayalperest, buyulu, cocuksudur resimleri, en sevdigim ressamdir.


    (grizabella - 20 Mart 2002 09:49)

  • comment image

    duvarlarımda iki farklı röprodüksiyonu asılı. iki yataklı odamda hangi yatakta sızacağım ve başımın ne yana kıçımın ne yana olacağını uyku anına kadar bilmediğimden, sabah gözlerimi açtığımda tam karşıma gelecek şekilde, tabloların yerini değiştiriyorum. ve inanın her sabah mutlaka göz göze geliyorum..


    (tavus - 7 Temmuz 2008 22:37)

  • comment image

    21 ekim 2009 itibariyle istanbul pera müzesinde, jarusalem müzesinden seçilen bazı eserleri sergilenmeye başlayacak.


    (supbilili luma - 21 Ekim 2009 21:51)

  • comment image

    sergisine gidene kadar hakkında çok şey bilmediğimi farkedip utandığım sanatçı..
    mutlu bir adam chagall. her şeyden önemlisi insan... çok başarılı oldukları için kendilerinde ukala ve deli olma hakkını bulan ressamlara benzemiyor. hayatı seviyor. gülümsemekten ve gülümsetmekten korkmuyor.
    bilinen ve beğenilen eserleri harika kişiliğinin sayesinde oluşmuş.illüstrasyon yaptığını, taş baskı teknikleriyle çizdiğini ve vitray süslemelerini bilmiyordum. çok yönlü, çok sevimli...sergisi buradayken pera müzesine uğranılmasını tavsiye ederim.
    gitmişken osmanlı döneminde yaşamış yerli ve yabancı ressamların harem,saray içerikli eserlerini müzede görebilirsiniz.


    (estellaa - 6 Aralık 2009 12:13)

  • comment image

    şu cümleleri sarf ettiği söylenegelir:*

    "bütün renkler komşularının arkadaşı ve zıtlarının sevgilisidir."

    "mükemmel sanat, doğanın bittiği yerde başlar."

    "beni sadece sevgi ilgilendirir ve sadece sevdiğim şeylerle ilişki halindeyim."

    "adım marc, iç dünyada çok duygusalım ve cüzdanım boş. fakat herkes benim yetenekli olduğumu söylüyor."

    "eğer yahudi olmasayadım... ressam olamazdım ya da çok farklı bir ressam olurdum."

    "yaşamımızda, tıpkı bir ressamın paletinde olduğu gibi tek bir renk vardır ve bu renk yaşamın ve sanatın anlamıdır. sevginin rengini kastediyorum."

    bu arada, resimlerini kendime yakın hissettiğim ressamlardandır.


    (odrade atreides - 30 Mart 2010 15:38)

  • comment image

    büyük şair, kahin, büyücü.

    resimlerinin baskılarını, dijital kopyalarını izlemek bile güzel. özgün resimlerinin olduğu bir müzede, o renklere, şekillere bakarak can vermekse chagallvari bir öte dünya isteğini yansıtabilir. hem acı veren dünyadan kopmak, hem sonsuzluğu müjdeleyen resimleri izlemek, hem bu acıya rağmen dünyada olmayı sevmek...

    ikinci yeni içinde adı açıkça anılan ressamlardandır. ilhan berk paul klee'yi şiirine yerleştirdiyse*, edip cansever de şiirine chagall'i yaymıştır. cemal süreya da "marc chagall'in şiirleri" yazısıyla modern şiir içinde diğer sanatların yerini, modern resim-modern şiir ilişkisini göz önüne sermiştir.

    modern kavramını tartışmak gerektiğini gözümüze sokar resimleri. modern şiir, modern resim, modern akıl, modern bilim, modern felsefe, modern sinema vs aynı sıfatla nitelense de bunlar arasında bir karşıtlık olacağını en iyi gösteren resim bence chagall'indir.


    (ben ruhi bey nasilim - 26 Mayıs 2011 00:25)

  • comment image

    resimlerinin çoğunda mutlu bir kadın ve mutlu bir adamın başka renklerle karışarak elele gökyüzüne uçtuğu, insana huzur veren, hayalci ve dahi ressam.


    (tinuviel - 21 Ağustos 2003 23:50)

  • comment image

    sanırım en sevdiğim ressam.
    st. petersburg, pera müzesi, nice chagall müzesi'nden sonra bu hafta da paris luxembourg müzesinde 4. sergisini gezdim chagall'ın.

    bence de andre breton'un kendisinin resimleri için kullandığı büyüleyici sıfatını hak ediyor. (hatta magical kelimesi büyüleyiciden daha fazla büyü içeriyor ya, öyle işte..)

    kişisel olarak chagall sevme sebebim ise bir resmi/sanatı verdiği duygu ile ölçüyor olmam.

    marc chagall benim için her şeyden önce bella chagall'dır. marc, bella'ya aşıktır. su gibi. öylesine nettir ki aşkı, resimlerinde parlar. resimlerinden fışkırır. resimlerinde canlanır. bella resimlerde can bulur, aşk rengarenktir, sonsuzdur ve coşkundur. hayatla içiçe geçmiştir. ayakları yerden kesilmiştir..

    seneler seneler önceydi; kaybolan samsa'mın yerine yine siyah ama bu kez dişi bir kedi almaya karar verdiğimde, kedime 'çok aşık olunmuş bir kadın'ın ismini vermeye karar vermiştim. piraye'den, salome'a, elsa'ya genelde tabii ki edebiyattan çok aşık olunmuş kadın isimleri düşündüm durdum.
    sonra evimin mavi duvarında senelerdir -üstelik de kendi aşkıma dair bir mücevher gibi parlak ve sakin- duran ev hediyem olan resme baktım. aşık olunduğuna emin olabildiğim tek kadın: bella chagall.
    bella:
    http://media.liveauctiongroup.net/…=8cd76a0b8666070

    bu resimdeki kadar aşk'ın bariz olduğu başka bir tablo yok. bir hissi bunca geçirebilen, aşkın o rengarenk, uçucu, canlı ve hayatla içiçe sonsuzluğunu, coşkunluğunu veren başka tek bir tablo hatırlamıyorum. ve chagall'ın bütün resimlerinde bella hep gelindir, aşkları hep orada durur. kah yanda kitap okur, kah öpüşürler.. kah çiçek buketi vardır elinde, kah ayaklarını yerden keser. hep beyazdır. renklerin içerisindeki gelindir, her tabloda hissedilir: bella marc için ilham değil ışıktır. aşk ışıktır.

    bu resim kişisel olarak hayatımda en önemli şeylerden biri olabilir. bir şeyi sanat yapan onun bir diğerinde yaratabildiği his bence ve bu tabloya her baktığımda "aşk var" hissi içime doluyor..
    -yeni evimin duvarına asmamış olmam da belki "aşk yok" hissinin gerekliliğindendir, insan her gün "aşk var" manifestosuna bakıp 2010larda sağlıklı bir birey olarak var olamıyor-

    herneyse, bu resme şu sebepten değindim. marc'ın bella'sı 1944'te ölür.

    sergide 1945te yapılmış iki tablonun karşısında ağladım.
    yasın, acının, sevilen kişinin yokluğunun yarattığı çaresizliğin, ters yüz olmuşluğun, varoluşsal anlamda değil "o yok diye" hissedilen yalnızlığın, göstermek istenilen şeyleri "o'na gösterememenin çığlığı vardı tablolarda. yine de ama yine de hatırlandığında, yokluğuna rağmen beliren aydınlık, renklerin, hayatın, anılarda çırpınışı.. debelenme, çırpınma, fışkırma, coşkunluk vardı.
    yasın da aşk kadar coşkun olduğu, tepetaklak olma ile simgelendiği, yaşam ve ölüm, geçmiş ve bugün arasındaki bölünmüşlüğün -torn apart der ya ecnebice- kendi acısını anlatma aracı olarak sanata sığınıldığının bunca net olduğu çok az tablo vardır.

    the soul of the city (1945)
    http://artfullyredone.com/…oul-of-the-city1945.html

    autour d’elle (1945)
    http://www.google.com.tr/…bs=1&sa=x&ved=0cd4qrqmwcw

    hele ki ters yüz olmuş kendi yüzünü görünce -halen de tutamadığım- gözyaşı düşüverdi gözümden.. upuzun sıranın, uzun uzun inceleyen fransız teyze ve amcalar arasında ağladım geçtim.

    bella'nın adını "twilight'tan dolayı mı, italyancan mı var?" diye sorgulayanlar bazen "keşke poşet ya da haşema koysaydım şu hayvanın ismini" dedirtse de, bella'ya seslenmek bile hem aşka inanmak hem yası anlamaktır belki.

    en azından bir zamanda bir yerlerde birileri bunca sevilmiş. sanat da bu yüzden güzel.

    bazıları rothko sever bazıları chagall.. ben renkleri, keçileri, çiçekleri, aşkı ve yası sevenlerdenim.

    ps: http://www.telegraph.co.uk/…during-love-affair.html


    (pati - 18 Mart 2013 10:03)

  • comment image

    “yapacak neyim kaldı ki? tanrım, her ne kadar bana yetenek bahşetmiş olsan da. neden daha heybetli bir cüsse vermedin, belki o zaman saygı gören ve çekinilen biri olabilirdim… keşke daha şişman, uzun bacaklı ve köşeli bir başım olsaydı; işte o zaman bütün dünyada olduğu gibi insanlar benden de çekinirlerdi. fakat buna karşın yüzüm fazla yumuşak. ve kükreyen bir sesim de yok… şaşkın bir şekilde moskova’nın sokaklarında dolanıyorum… artık bıktım müdürlük veya öğretmenlik yapmaktan. oysa ki ben sadece resimlerimi yapmak istiyorum. zaten başka bir şey de yapamam ki. daha çok annemi, babamı, rembrandt’ı, cezanne’yi, dedemi ve karımı düşünüyorum… aslında hollanda, güney italya ve fransa’ya gitmeliyim. eve gidip, elbiselerimi çıkarırken aileme şöyle demeliyim: 'görüyor musunuz canlarım, size geri döndüm'. fakat burada mutsuzum bu hayatta tek dileğim resim yapabilmek. ne çarlık ne de sovyet rusya benimle bir şey yapabilir. onar için anlaşılmaz ve yabancıyım. ama rembrandt’ın beni sevdiğinde eminim” deyip de memleketini terk etmiş ressam.

    benim ilgimi çeken bir ayrıntı: bir süre yaşayıp ayrıldığı paris’e döndükten sonra la ruche stüdyolarında bıraktığı tablolarını aramış; bunları şair blaise cendrars’ın sattığını ve bir kısmının da kapıcı tarafından atıldığını, tavuk kümesi yapımında tavan için kullanıldığını öğrenmiş. uzun yıllar boyunca kayıp eserlerini hafızasının yardımıyla tekrar yaratmak için uğraş vermiş. bu nedenden dolayı bu döneme ait pek çok resminin değişik varyasyonlarına rastlanmaktaymış.

    sadece resimleriyle değil sözleriyle de beni etkileyen bir sanatçıdır:

    “iyi bir insanın aynı zamanda kötü bir sanatçı olabileceği söylenmektedir; fakat “büyük” insan olupda aynı zamanda “iyi” olmayan hiçbir sanatçı yoktur ve olamaz da! eğer insanlar peygamberlerin sözlerine dikkatlerini vermiş olsalardı yaşamın sırını çözen anahtarı bulmuş olurlardı”. hakikat şu ki, dünya sadece sevgi ile kurtarılabilir. sevgi olmaksızın dünya sadece günden güne yok olmaya mahkûmdur”

    picasso ise onun hakkında şöyle der:

    matisse’den sonra renk duygusuna ve yüceliğine sahip tek sanatçı olarak chagall kalacaktır. onun tavuklarına, eşeklerine uçuşan kemanlarına veya geriye kalan tüm o folklorik öğelerine bayıldığım falan yok, fakat onun eserleri öyle alelade karalanmış olmadıklarını gerçekten resmedilmiş olduklarını biliyorum”

    capra che suona il violino

    the betrothed to the bird


    (yercekimsiz karanfil - 4 Ekim 2013 15:29)

  • comment image

    bütün diğer ressamlar gibi uzun uzun yaşamıştır. çünkü ressamlar estetiğe önem veren, temiz adamlardır efendim; kendilerine bakarlar iyi görünmek isterler, tuzu şekeri kısarlar, yağlı yemezler, hatta vakti gelince tütünü alkolü de azaltırlar, öyle diğer sanatçılar ya da edebiyatçılar gibi kapıp koyvermezler. chagall'ım bitanemin öve öve bitirilemiyen kubik pastoral rusya kırsalı kokan resimlerinin yerini yaşlandıktan sonra el ele uçuşan, öpüşen çiftler almıştır. resim eleştirmenlerinin fazla sulu zırtlak ve duygusal bulduğu bu eserler chagall'ın ölen karısına duyduğu özlemden başka bişi değildir oysa.. ne demiştik? ressamlar uzun yaşıyorlar evet..


    (indiegirl - 8 Haziran 2004 22:28)

  • comment image

    kimi resimleri sahiden de oturulup dakikalarca hatta bazen bir saat izlenesi ressam. tabi bunun için petersburg başta olmak üzere dünyanın onca ülkesindeki onca müzede onca saat geçirme lüksümüzün her zaman olmayışı bir parça üzücü olsa da iyi baskı modern sanat kitapları yine de bu üzüntüyü bir parça hafifletebiliyor.

    bu resimlerin insana ne demeye yaşama sevinci verdiğine gelince: sanırım bu; mavi, yeşil, mor, kırmızı, siyah ve beyaz gibi zaten çok güzel olan renklerin uçuşkan bir uzamda mutlu bir zamanı mükemmel bir kompoziyonla gözlerimizin önüne seriyor olmasından kaynaklanıyor.

    chagall'in özellikle karısı bella ile birlikte geçirdiği mutlu anlarını tasvir ettiği kimi resimleri, insanın yüzünde kolayca silinmeyecek türde bir tebesüm bırakıyor. kısa ama; mükemmel bir sadelik ve bütünlükle yazılmış ve insanın içini sevinçle dolduran birer şiiri andırıyor onun kimi resimleri. bu yüzden onun sanatının "şiir gibi resim" olarak adlandırılagelişine şaşırmamalı sanırım.

    onun özellikle the birthday olarak bilinen resminin benim ruhumu, tıpkı şefkat dolu bir öpücük, sevgi dolu bir dokunuş, taze kır çiçeklerinin kokusu, sıcak bir duş ya da bir bardak güzel demlenmiş çay gibi okşadığını ve yüzüme ılık bir tebessüm yaydığını belirtmek yani bunca öznel hissiyatımı paylaşmak durumundayım. başka türlüsü elimden gelmiyor. resmi merak edenlerin şu adrese varmaları yeterli :http://www.udel.edu/eli/essays_chagall.html

    böyle uşuşkan bir mutluluk tasvirinin insanı bir kucaklama gibi sarışına da şaşırmamalı belki de.


    (julyet degilim ben beatris de degilim - 30 Kasım 2005 18:37)

Yorum Kaynak Link : marc chagall